BALKAN KÜLTÜR ESERLERİ  
 
  BULGARİSTAN EMARETİ VE TÜRKLER 27.04.2024 14:50 (UTC)
   
 

BULGARİSTAN EMARETİ VE TÜRKLER
(1878–1908)

1877–78 Osmanlı-Rus savaşından sonra imzalan Berlin Andlaşması ile Bulgaristan, bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkmıştır. Bu tarihten sonra Bulgar yönetimi, daha önce Rusların yaptığı gibi, asırlardır beraber yaşadıkları Müslümanlara karşı katliam hareketine girişmişlerdir.
Bu makalede, 1878–1908 arası yıllarda Bulgar yönetiminin ve Bulgar çetelerinin Türklere karşı uyguladığı baskı, şiddet ve katliamlarla bu ülkeden baskı nedeniyle göçe mecbur kalan Türklerin durumu araştırılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Berlin anlaşması, Osmanlı-Rus Savaşı, şiddet politikası, göç.
BULGARİAN STATE AND THE TURKS (1878-1908)
ABSTRACT
Bulgaria emerged as an independent state in the Berlin treaty, which was signed after the 1877-1878 Ottoman-Russian war. After this, the Bulgarian administration began an anti-Muslim massacre campaign, like the Russians did before.
The main aim of this article is to investigate the pressure, violence and massacres against the Muslim-Turks, organised by the Bulgarian gangs and the official administration. It is also proposed that the emigration of the Muslim-Turkish population began after this policy of violence.
Key words: Berlin treaty, Ottoman-Russian war, policy of violence, emigration.
Bulgaristan Emareti ve Türkler (1878–1908) 260
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 1/2 Fall 2006
GİRİŞ
Bir uç beyliği olarak sürekli batı istikametinde genişleyen ve Bizans’taki bir taht mücadelesini fırsat bilerek 1344 yılında ilk defa olarak Balkanlar’a ayak basan Osmanlıların karşısına, Balkan coğrafyasına irili ufaklı dağılmış muhtelif mezheplerden milletler çıkmıştı. Bu muhtelif milletlerden aslen Türk olup sonradan Slavlaşan Bulgarlar1, Balkanlar’ın kuzey-doğu kısmında hüküm sürmekteydiler 2. Osmanlılar 1361 yılında Balkanlar’da önemli bir mevki olan Edirne’yi fethederek süratle ilerlemeye başladılar3.
Türker’in Rumeli’ye geçtikleri sıralarda Bulgar Çarlığında İvan Alexsandr Asen bulunuyordu. Asen, Osmanlılara şiddetle mukavemet göstermiş, fakat 1365 yılında onun ölmesiyle taht kavgalarının başlaması sonucu Bulgaristan’daki Osmanlı fütuhatı kolaylaşmıştır4. Bu çerçevede 1393 yılında Yıldırım Bayezid’ in oğlu Süleyman Çelebi kumandasındaki Osmanlı kuvvetleri Tırnova’yı ele geçirerek Bulgar Krallığı’na son vermiştir5.
Balkanlar’daki bu Osmanlı inkişâfı alelâde bir yağma ve gasp amacını6 taşımamakta, bilâkis fethedilen yerleri
* (Yrd.Doç.Dr), Balıkesir Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. E-mail: koseogluosman@hotmail.com
1 “Bulgar” adı (Volga) havzasında yaşayan bir Türk kavmi, VII-XV asrın ortalarına kadar devam eden bir Türk devleti ve bu devletin merkezi olan şehrin adıdır. V. yüzyıl sonlarında Bizans hizmetine girerek Trakya’ya yerleşip zamanla hristiyanlığı kabul ettiler. A.Nimet Kurat, “Bulgar”, İslam Ansiklopedisi (İA), II, (İst.. 1993), s. 781.
2 İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, Ank. 1987, s. 161.
3 Aşıkpaşazade, Aşıkpaşaoğlu Tarihi, İst. 1992, s.57; Halil İnalcık, “Türkler ve Balkanlar”, Balkanlar, İst 1993, s.14.
4 İ. Hakkı Uzunçarşılı, aynı eser, I, s.189; Yusuf Halaçoğlu, “Bulgaristan”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklobedisi(TDVİA),VI, İst. 1992, s.396.
5 İ. Hakkı Uzunçarşılı, aynı eser, I, s. 274; Yusuf Halaçoğlu, aynı madde, s. 397 Joseph Von Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, I, İst. 1989, s.212; Hoca Sadettin, Tac’üttevarih, Sad. İsmet Parmaksızoğlu, I, İst. 1992, s. 158
6 Tayip Gökbilgin, “XVI. Asır Ortasında Osmanlı Devleti’nin Tuna Havzası ve Akdeniz Siyasetleri, Bunlar Arasındaki Alaka, Muhtelif Vecheleri”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi (AÜDTCFD),III/4, (Aralık 1955), s. 63.
261 Osman KÖSE
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 1/2 Fall 2006
vatan edinme gayesi gütmekteydi7. Nitekim ilk olarak 1363 yılında Sultan Murat, Cenevizli gemicilerle anlaşarak mühim miktarda Türk göçmenini Anadolu’dan Trakya’ya naklettirdi8. Anadolu’dan Rumeli’ye çeşitli tarihlerdeki bu tür göçmen yerleştirme ve sürgünler, Rumeli’nin Türkleşmesi ve İslâmlaşmasına yardımcı olmaktaydı9. XV. Yüzyıl ortalarına ait paşa sancakları tahrir defterleri bu bölgelerde nufûsun %80-90’a varan kısmının Müslüman Türklerden teşekkül ettiğini kaydetmektedir10.
Bulgaristan, fethi tamamlandıktan sonra doğrudan doğruya Osmanlı idaresi altına alınarak Rumeli Beylerbeyliği’ne bağlandı. 24 sancağa ayrılan Rumeli Beylerbeyliği’nin merkezi Sofya oldu. Rumeli eyâletinin sol ve orta kolunu içine alan bu sancaklardan Sofya, Vidin, Nibolu, Silistre, Köstendil ve Çirmen takriben eski Bulgaristan hudutlarını teşkil etmektedir11. Böylece Bulgaristan’ın fethi ile 1878’e kadar süren 500 yıllık “Bulgar Tarihi” Osmanlı tarihi içerisine girmiştir12.
7 Yusuf Halaçoğlu, “Kuruluşundan Günümüze Bulgaristan’da Türk Nüfusu”, V. Milletlerarası Türkiye Sosyal ve İktisat Tarihi Kongresi, Ank. 1990, s. 505.
8 İ. Hakkı Uzunçarşılı, aynı eser,I, s. 166; Anadolu Türklerinin Rumeli’ye geçirilmesi muayyen bir devrede ve muayyen bâzı hâdiseler üzerine vukû bulmuş mahdut bir göç hareketi değildir. Bu geçişler zaman zaman olmak üzere Osmanoğullarının şarkî Trakya’yı zabdetme teşebbüsünden önce başlamış ve senelerce sistemli bir şekilde devam etmiştir. M. Münir Aktepe, XIV. Ve XV. Asırlarda Rumeli’nin Türkler Tarafından İskânına Dair”, Türkiyat Mecmuası,10, (1953), s. 400.
9 Feridun M. Emecen, “XIV. Asır Başlarında Bir Göçün Tarihçesi ve Gelibolu’da Sirem Sürgünleri”, Osmanlı Araştırmaları, X (1990), s. 161; Anadolu’dan Rumeli’ye sürgünler, bizzat devlet tarafından planlı bir şekilde yapılmıştır. Sürgünler, ya yeni fethedilen boş ve ıssız bölgeleri şenlendirmek için veya bir kişi yâhut âile, aşîret, köy gibi bir toplumu cezalandırmak, yâni o bölgede asâyişi sağlamak için yapılırdı. Yavuz Ercan, “Devşirme Sorunu, Devşirmenin Anadolu ve Balkanlar’daki Türkleşme ve İslâmlaşmaya Etkisi”. Belleten, 198, (Aralık 1986), s. 695.
10 Yaşar Yücel, “Balkanlar’da Türk Yerleşmesi ve Sonuçları”, Bulgaristan’da Türk Varlığı 1, Ank. 1987, s.69.
11 M. Hüdâi Şentürk, Osmanlı Devlet’inde Bulgar Meselesi (1850-1875), Ank. 1992, s. 5.
12 A. Nimet Kurat, “Bulgaristan”, İA, II, İst. 1993, s. 799.
Bulgaristan Emareti ve Türkler (1878–1908) 262
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 1/2 Fall 2006
Osmanlı Devlet adamları fütûhat felsefelerinin gereği olarak fethettikleri yerleri sadece işgâl etmek ve askerî kuvvet yığmakla kalmadılar. Fethettikleri diğer bölgelerde olduğu gibi bölgeleri tam manasıyla kendilerine bağlayabilmek için dinî ve içtimaî teşkilatlarıyla da meşgûl oldular. Anadolu’dan buralara bir kısım nüfus nakliyle harap yerleri imara, boş yerleri iskâna ve muhtelif şekillerde yeni yerleşim merkezleri kurmaya çalıştılar13. Osmanlılar Balkanlar’a geldiklerinde burada hüküm süren feodal anarşiye son verdiler; köylüyü ezen eski boyarları kaldırarak muntazam bir devlet teşkilatı ve angaryaya, keyfi muamelelere meydan vermeyen sağlam bir zirâi-içtimâi nizam kurdular14.
Bulgaristan’da teşkilâtlanan bu yeni Türk idaresi fetih sonrasında, yerli Hıristiyan halkın sevgi ve güvenini kazanmaya yönelik bir siyaset izlemeye başladı. Halk dinî ve millî değerlerini yaşamada serbest bırakıldı15. Önceki idarecilerine ve Hıristiyan boyarlara nazaran hoşgörülü bir anlayış ve yönetimle karşılaşan halk da, Osmanlıları sempati ile karşıladı16. Öyle ki Türklerin eline düşmeyi Frenklerin eline düşmekten yeğ gördüler17.
İdarî açıdan teşkilâtlanmaları yapılan Bulgarların Patriklikleri lağvedilerek İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlandı (1394)18. Bu durum merkezî yönetimin kaçınılmaz bir sonucuydu. Bulgar Patrikliği’nin Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlanması, Rum din adamlarının Bulgarları “Rumlaştırma” faaliyetlerine girişmesi ileride Bulgar isyanlarının nedenlerinden birisini oluşturacaktır19. Rum din
13 M. Münir Aktepe, aynı makale, s. 400; Bilâl N. Şimşir, “ Bulgaristan Türkleri ve Göç Sorunu”, Bulgaristan’da Türk Varlığı 1, Ank. 1987, s. 47.
14 Halil İnalcık, Tanzimat ve Bulgar Meselesi, İst. 1992, s. VII; Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi,VII, Ank. 1987, s. 84.
15 Halil İnalcık, “Türkler (Osmanlılar)”,İA, XII/2, İst. 1993, s. 292.
16 M. Hüdai Şentürk, aynı eser, s.7; Fernand Braudel, Akdeniz ve Akdeniz Dünyası, II, İst. 1990, s. 47; Salâhi R. Sonyel, “Büyük Devletlerin Osmanlı İmparatorluğu’nu Parçalama Çabalarında Hıristiyan Azınlığının Rolü, Belleten,195, (Aralık 1985), s. 648.
17 Paul Wittek, “Ankara Bozgunundan İstanbul’un Zabtına” Belleten, 27, (Temmuz 1943), s. 566.
18 Halil İnalcık, aynı eser, s. 19.
19 Bilâl Şimşir, Rumeli’den Türk Göçleri, 1, Ank. 1970, s. XXXI.
263 Osman KÖSE
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 1/2 Fall 2006
adamlarının “Rumlaştırma” faaliyetleri sonucu XVIII. Yüzyılda işlenmiş ne bir Bulgar dili ve ne de bir Bulgar edebiyatından söz etmek mümkündür. Bu yüzyılda kadar yeryüzünde Bulgarca yazılmış üç kitap bulunmaktaydı20.
XVIII. yüzyıla kadar küçük çapta mahallî olaylar hariç Bulgarların Osmanlı idaresine karşı bir isyan hareketi ve girişimi olmamıştır. Zaten XVIII. asrın ortalarında dünyada Bulgar adıyla bir millet tanınmıyordu. Bu tarihlerde Balkanları dolaşan âlim ve seyyahlar, Tuna nehri ile Ege denizi arasında yalnız Türklerden ve Rumlardan bahsetmektedirler21. Bir Bulgar millî bilinci henüz uyanmadığından Rum din adamlarının faaliyetlerinin bir semeresi olarak Bulgarlar kendilerini Rum olarak kabul ediyorlardı.
Bulgarları bir millet bilinciyle uyandırmaya yönelik faaliyetler ilk defa XVIII. yüzyılın ikinci yarısında başladıysa da22, bu konuda asıl dönüm noktası 1828/29 Osmanlı-Rus savaşında Rusların Edirne’ye kadar gelmesiyle gerçekleşmiştir. Ruslar, Balkanlar’da kendilerine yakın bir dil konuşan Bulgar topluluğunu görünce23, onları daha iyi tanımayı ve aralarındaki ilişkileri geliştirmeyi düşündüler. Şark meselesinin bir parçası olarak Osmanlıları Balkanlar’dan atabilmek ve akabinde sıcak denizlere inebilmek için dinî, sosyal ve kültürel yapıları gereği Bulgarlar, Ruslar için tarihi emellerini gerçekleştirebilecek önemli bir vasıta niteliğindeydi.
20 Bilal Şimşir, aynı eser, s. XXXII.
21 Halil İnalcık, aynı eser, s.17.
22 İlk defa Paisiy Hilendarski adında bir Bulgar keşişi, Bulgarları uyandırmaya çalıştı. 1762 yılında “Slav Bulgarlarının Tarihi (İstoriya Slavyanobilgariko)” adlı bir kitap yazmıştı. Bu kitap, Bulgarlara millî benliklerini hatırlatan ilk eserdir. Paisiy ile başlayan Bulgar millî uyanışına Bulgarlar yeniden doğuş (Vıvrajdenyi)” derler. Bilâl Şimşir, aynı eser, s. XXXII
23 Bilâl Şimşir, aynı eser, s. XXXVI; Mahir Aydın, “XIX. Yüzyılda Bulgar Meselesi”. V. Milletlerarası Türkiye Sosyal ve İktisat Tarihi Kongresi, Ank. 1990, s. 282.
Bulgaristan Emareti ve Türkler (1878–1908) 264
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 1/2 Fall 2006
Ruslar bundan sonra Panslavizm24 politikalarının gereği olarak Bulgarlar üzerinde koruma ve kollama görevi üstlenmeye çalıştılar25. Gizlice çeteler oluşturup çete faaliyetlerini destekledikleri gibi modern Bulgar okullarının açılmasını teşvik ettiler. Bu okulların açılmasını teşvik etmekteki amaçları panslavist fikirlerine hizmet edecek gençler yetiştirmekti26. Bulgar isyanlarını yönetenler ve halkı isyana teşvik edenler bu okullardan yetişen ve daha sonra bunun uzantısı olarak eğitim için Avrupa ülkelerine giden gençlerdir27.
Rusların destekledikleri Bulgar çete ve komitelerinin, halkı isyana kışkırtmaya yönelik faaliyetleri sonucu 1835’te Tırnova’da28, 1841’de Niş’te29, 1850’de Vidin’de30 ve 1868’de de Tuna vilâyetinde Osmanlı idaresine karşı isyan hareketleri oldu31. Osmanlı idaresine karşı yapılan bu isyanlarda, her ne kadar Rusların kışkırtmaları ve ayrılıkçı Bulgar komitelerinin halkı sürekli isyana yönlendirmeleri önemli rol oynuyorsa da, halkı bu isyanlara iten önemli âmillerden birisi de içinde bulundukları idârî ve sosyal meseleler ile yerel yöneticilerden karşılaştıkları zorluklardı32. İsyanlara katılan halk, isyanın gerekçeleri kendilerine sorulduğunda, mütesellimlerin, köy ağalarının ve subaşıların zorbalıklarından bahsediyor; hükümetin
24 “Panslavizm” tâbiri ilk defa, 1826 yılında Slovak yazarlardan İ. Herkel tarafından kullanılmıştır. “Verus Panislavismus (Hakiki Panslavizm)” tabirini ilmî literatüre sokmuştur. Herkel, edebî- ilmî panslavizmle bütün Slav kavimlerinin kültür sahasında karşılıklı alış-verişlerini kastettiği gibi, siyâsî sahada bütün Slav kavimlerinin bir devlet halinde birleşmelerini bir gaye olarak almıştı. A Nimet Kurat, “Panslavizm” AÜDTCFD, XI/2-4, (Haziran-Eylül-Aralık), s. 242.
25 Cevdet Küçük, “Bulgar İhtilali (1876) İngiliz Kamuoyunda Uyandırdığı Tepki ve Bunun Osmanlı-İngiliz İlişkilerine Tesiri”, Güney Avrupa Araştırma Dergisi, .8-9, (1980), s. 118.
26 Bilâl Şimşir, aynı eser, s. XLI.
27 Bilâl Şimşir, aynı eser, s. LXII.
28 Bilâl Şimşir, aynı eser, s.27; Enver Ziya Karal, aynı eser, c. VII, s.88.
29 Halil İnalcık, aynı eser, s.29; Enver Ziya Karal, aynı eser, c. VII, s.88.
30 Halil İnalcık, aynı eser, s.45.
31 Mahir Aydın, aynı makale, s.282.
32 Halil İnalcık, aynı eser, s..50.
265 Osman KÖSE
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 1/2 Fall 2006
bunlara bir çözüm bulması gerektiğinin ve hareketlerinin bu tür zorba idarecilere karşı olduğunu belirtiyorlardı.
Osmanlı devlet adamları isyanlar sonrasında idarî, malî ve sosyal alanlarda ıslahat teşebbüslerinde bulundularsa da, Bulgar çete ve komitelerinin halkı sürekli ayrıkçılığa yönelik isyan hareketlerine teşvik etmesi, Rusya’nın da dışardan geleceğe yönelik vaatlerde bulunması nedeniyle başarılı olamadılar. Aksine isyan fikri ve müstakil bir idare kurma düşüncesi her geçen gün Bulgar halkı üzerinde etkili olmaya başladı. 1870 yılında Bulgar Eksarhlığı’nın kurulması ve bağımsız bir Bulgar kilisesinin ortaya çıkması çete faaliyetlerinin daha da artmasına neden oldu33. Nitekim 1876 yılında Bulgar komitelerinin öncülüğünde bir isyan hareketi daha olmuş, bu da Osmanlı hükümetinin olayı kısa zamanda bastırması sonucu başarıya ulaşamamıştır. Bu isyan hareketi köklü bir ihtilal niteliği taşıdığından diğerlerinden ayrı bir özelliğe sahip bulunmaktadır. Hersek, Sırbistan ve Karadağ olaylarının da aynı döneme rastlamasıyla Rusya’nın gayretleri sonucu olaylar milletlerarası bir boyut kazanmıştır. İstanbul Konferansı’nın başlamasıyla da “Bulgar meselesi” çok farklı bir ortama girmiştir.
I- Bulgaristan Emareti’nin Kuruluşu ve Türklerin Hukûkî Durumu
24 Temmuz 1875 yılında Hersek vilâyetinin Nevesin kasabasında başlayan isyan hareketleri kısa zamanda Rusya’nın da kışkırtma ve körüklemesiyle 1876’da Sırbistan, Karadağ34 ve Bulgaristan’ı da içine alan topyekûn bir hâdise hüviyetine büründü35. Osmanlı
33 M. Hüdai Şentürk, aynı eser, s.221; M Kemal Öke, aynı makale, s. 255; Enver Ziya Karal, aynı eser, c. VII, s.7.
34 Mahmut Celâleddin Paşa, Mir’at-ı Hakîkat, Haz. İ. Miroğlu-M. Hacaloğlu-Ö. Aktaş, İst. 1979, s. 69; Enver Ziya Karal, aynı eser, VIII, s. 14; Kemal Baltalı, “1875 Hersek Ayaklanması Sırasında Sırbistan’ın Osmanlı Devletine Karşı Savaşa Girmek Amacıyla Karadağ’la Yaptığı Görüşmelere Dâir Bazı Önemli Belgeler”, Belleten, 198, (Aralık 1986), s. 833; Ahmet Cevdet Paşa, Ma’rûzât, Haz. Yusuf Halaçoğlu, İst. 1990, s. 224.
35 Mahmut Celâleddin Paşa, aynı eser, s. 127; Enver Ziya Karal, aynı eser, VII, s. 98; Bulgar ayaklanması 2 Mayıs 1876’da çıktı. Rumî takvime göre 20 Nisan 1876 tarihinde patlak verdiği için Bulgar
Bulgaristan Emareti ve Türkler (1878–1908) 266
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 1/2 Fall 2006
devletinin bir iç meselesi olan bu olaylar kısa zamanda milletlerarası bir boyut kazanarak36 Rusya’nın teşviki ile Paris Muahedesi’ne (1856) imza koyan devletlerin müdahalelerine yol açtı37. Rusya’nın hedefi Balkanlar’daki bütün Slavları Osmanlı hâkimiyetinden ayırarak büyük Slav birliğini kurmaktı. Eğer bunu başarabilirse 1856 Paris Muahedesi ile Avrupa devletler ailesi içine kabul edilen38 Osmanlı devletinin hâkimiyet alanını kısıtlayarak Akdeniz’e inebilme düşüncesini gerçekleştirebileceğine inanıyordu39.
Rus büyükelçisi İgnatief’in isteği üzerine ve onun başkanlığında diğer büyük devletlerin temsilcileri 11–22 Aralık 1876 tarihleri arası dokuz gizli toplantı yapmışlardı. Bu toplantılarda İgnatief, Bulgaristan ve Bosna-Hersek için istenecek otonomilerin garantisi olarak buralara yabancı asker sokulması fikrini diğer devletlere kabul ettirdi. Buna göre Bulgaristan’ın tehlikede olduğu savunuluyor ve bu bölgelere özellikle asker gönderilmesi görüşü üzerinde birleşiliyordu. Böylece Türkiye’ye fiilî müdahale fikri kabul edilmiş oluyordu.40 Bu kararlar 23 Aralık 1876 İstanbul Konferansı’nda Osmanlı hükümetine kabul ettirilmeye çalışıldı. Osmanlı hükümeti ise bir taraftan İngiltere’nin kendisine karşı değişen aleyhte tutumuna bir anlam veremiyor, diğer taraftan da kararların ihtiva ettiği teklifleri devletin bağımsızlık ilkesi ile
tarihinde “Nisan ayaklanması (Aprinsko Vistaniye)” adıyla geçmektedir. Bilâl Şimşir, aynı eser, s. LXXXVII.
36 Kemal Baltalı, “1875 Hersek Ayaklanmasının Uluslararası Bir Nitelik Kazanması” Belleten, 199; (Nisan 1987), s. 205; Bekir Sıtkı Baykal, “Doksanüç Harbi Arefesinde Osmanlı Devleti ile Büyük Devletler Arasındaki Münasebetler” AÜDTCFD, 111/2, (Ocak-Şubat 1945), s. 183.
37 İ. Hakkı Uzunçarşılı, “Tersane Konferansı’nın Mukarreratı Hakkında Şûrâ Mazbatası” Ankara Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi (AÜEFTD),.9, (Mart 1954), s. 123.
38 Mim Kemal Öke, “ Şark Meselesi ve 11. Abdulhamit’in Garp Politikaları (1876-1909)”, Osmanlı Araştırmaları, 111, (İst. 1982), s.252.
39 B. Sıtkı Baykal, aynı makale, s. 184; Salâhi R. Sonyel, aynı makale, s. 651.
40 Bilâl Şimşir, aynı eser, s. CL111; Enver Ziya Karal, aynı eser, c. V111, s.31.
267 Osman KÖSE
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 1/2 Fall 2006
bağdaştıramıyordu41. Bu nedenle 19 Ocak 1877 tarihinde iktidarda bulunan ve bulunmayan bütün devlet ricali ile Osmanlı İmparatorluğu dahilindeki dîni cemaatlerin reislerinden oluşan Meclis-î Umûmî, Avrupa büyük devletlerinin sunduğu teklifleri reddetti.
Büyük devletlerin temsilcileri yerlerine birer maslahatgüzar bırakarak İstanbul’u terk ettiler. Artık savaşa giden süreç başlamıştı. Başarısızlığa uğramasına rağmen İstanbul Konferansı’nın kararları, hem Bulgaristan Emareti’nin tesisine dair yapılan ilk proje, hem de son Osmanlı-Rus harbinin sebebi durumundaydı42.
Rusya bir yandan diplomatik ve askerî yönden muhtemel bir savaşa hazırlanırken, diğer yandan da asıl gayesi olan Balkanlar’da bir Slav Bulgar devleti kurabilme emellerine hazırlık için “Bulgaristan Mülkî İdâre Teşkilatı” adıyla bir teşkilat kurulması çalışmalarını başlattı. Bu teşkilatın ilk çekirdeği 16 Kasım 1876 tarihinde atıldı ve başına da Çar’ın emriyle yüksek rütbeli Rus idarecilerinden Prens Vladimir Alexandroviç Çerkaski (1824-1878) getirildi. Rusya’nın bu faaliyetlerindeki amacı şuydu: Muhtemelen çıkacak olan Türk-Rus savaşı öncekilere nispeten bambaşka bir savaş olacak ve bir Slav devleti kurmak için savaşılacaktı. Savaş esnasında kurulması mukarrer bu devletin teşkilatlanması ile ilgilenilmeyeceğinden bu vazifeyi ifa edecek böyle bir teşkilata ihtiyaç vardı43. Bu teşkilat Rusya’nın destek ve himayesinde kısa zamanda örgütlendi ve Bulgaristan ihtilâlinin beyni durumuna geldi.
Savaş hazırlıklarına devam eden Rusya haklı sebeplere dayandığını göstermek ve büyük devletlerin desteğini alabilmek endişesiyle onlar adına savaştığı görüntüsünü vermek istiyordu. Bu maksatla, İngiltere’yi de yanına alarak “Londra Protokolü” nü hazırladı. Osmanlı hükümeti 22 Nisan 1877’de Kânûni Esâsî’ye
41 Bilâl Şimşir, aynı makale, s. CLV111; Cevdet Küçük, aynı makale, s. 164; B. Sıtkı Baykal, aynı makale, s.189.
42 Mahir Aydın, aynı makale, s. 284.
43 Bilâl Şimşir, aynı eser, V111, s. 40.
Bulgaristan Emareti ve Türkler (1878–1908) 268
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 1/2 Fall 2006
aykırı bulunduğundan bu protokolü reddetti44. Savaş sebebi olarak bunu yeterli gören Rusya, 24 Nisan 1877 de Osmanlı devletine resmen savaş ilân etti.
Rus ordularının Edirne’ye kadar ilerlemeleri ve şehir kuşatmaları üzerine, Osmanlı hükümetinin müracaatları ve Rusya üzerindeki dış baskılar sonucu 31 Ocak 1878’de ateşkes antlaşması imzalandı. Ruslar, henüz ateşkes antlaşması imzalamadan kendilerinin tespit ettiği 29 maddeden ibaret olan antlaşma maddelerini Ayastefanos Antlaşması’yla Osmanlı devletine kabul ettirdiler45. 3 Mart 1878’de imzalanan bu antlaşmaya göre; Bulgaristan’a muhtariyet veriliyor. Sınırları Tuna’dan Ege denizine kadar geniş tutuluyordu ve Makedonya’nın bir kısmı da Bulgarlara terk ediliyordu46. Böylece Rusların arzuladığı “Büyük Bulgaristan” teşekkül etmiş oluyordu.
Şark meselesinin Rumeli kısmını kendi menfaatlerine göre çizen Rusya’ya karşı Avusturya ve İngiltere’den sert tepkiler geldi. Bu devletler Osmanlı topraklarında kendilerinin de ileriye matuf hakları ve planları olduğunu iddia ediyorlardı. Bu çerçevede 30 Mayıs 1878 tarihinde Rusya ve İngiltere gizli olarak kendi aralarında anlaştılar. Ayrıca Avusturya’nın da muvafakatı sağlandı47. Bir kongre toplanarak Ayatefanos Andlaşması üzerinde aralarında gizli olarak kararlaştırdıkları şekilde bir düzenleme yapılacaktı. Ayrıca, Osmanlı devletinin bundan sonra kendi imkânlarıyla ayakta duramayacak hale geldiğine hükmedilip, çıkarları doğrultusunda yeni menfaatler koparmaya çalıştılar. Toplanacak olan kongrede ve daha sonraları, Osmanlı devletini savunma ve toprak bütünlüğünü korumaya çalışma karşılığında Avusturya hükümeti Bosna-Hersek’i, İngiltere hükümeti de Kıbrıs’ı istedi. Mevcut durum itibariyle Rusya karşısında zaten bitmiş olan askerî, siyasî, sosyal ve malî yönlerden çöküntü içinde bulunan Osmanlı hükümeti
44 Enver Ziya Karal, aynı eser, V111, s. 40.
45 Bayram Kodaman, “1876–1920 Arası Osmanlı Siyasi Tarihi”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, X11, İst.1989, s.144; Enver Ziya Karal, aynı eser, c.V111, s.64; Ali İhsan Gencer, “Ayastefanos Antlaşması”, TDVİA, 11, s.225
46 Kemal Karpat, “Türkler (Osmanlılar)”, İA, X11/2, İst. 1993, s. 364.
47 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, aynı eser, V111, s.70.
269 Osman KÖSE
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 1/2 Fall 2006
Bosna-Hersek’i Avusturya’ya ve Kıbrıs’ı da İngiltere’ye vermek zorunda kaldı48. Büyük devletlerin entrikalarının gölgesinde 13 Haziran 1878’de Berlin Kongresi toplandı.
Bismarck’ın başkanlığındaki kongrede Osmanlı devletini Mehmet Ali Paşa, Kara Todori Paşa ve Berlin elçisi Sadullah Bey temsil etti. İmza edilen Berlin Andlaşması’na göre Ayestefanos ile kurulan “Büyük Bulgaristan”, Bulgaristan emareti, Doğu Rumeli Vilayeti ve Makedonya olmak üzere üçe bölündü49. Andlaşmanın diğer maddeleri de dikkate alınacak olursa, Osmanlı devletinin toprak bütünlüğü ve hâkimiyet alanına büyük darbeler indirilmiş oldu.
Bulgaristan Emareti’ni oluşturan belli başlı şehirler Sofya, Niğbolu, Ziştovi, Rusçuk, Silistre, Varna, Şumnu, Lofça ve Tırnova’dan ibaretti. Doğu Rumeli Vilayeti ise Filibe, İslimye, Eski Zağra, Tatarpazarcığı, Burgaz ve Hasköy sancaklarından müteşekkildi. Bulgaristan Emareti, Doğu Rumeli Vilayetini de 1885 tarihinde kendi sınırları içersinde kattı. Ayestefanos Andlaşması ile Bulgaristan sınırları içerisinde kalan Makedonya ise ıslahat yapılmak kaydıyla Osmanlı devletlerine bırakıldı50.
Berlin Andlaşması’na göre, Osmanlı hâkimiyetine bağlı olarak kurulan Bulgaristan Emareti’ndeki Türk unsurun hukuku andlaşmanın 4. maddesi ile garanti altına alınmıştı51. Buna göre Bulgaristan Emaret idaresi Bulgaristan’daki meskûn Türk, Rûm, Rumen ve sâir toplulukların menfaat ve hukûklarını garanti altına almış oluyordu. 5. maddede ise ülkede din ve mezhep ayrılığı yapılamayacağı, farklı din ve mezhepten olanların da Bulgarlar gibi medeni ve siyasi haklardan yararlanacağı,
48 Bayram Kodaman, aynı makale, s. 146.
49 Bayram Kodaman, aynı makale, s. 146; Kemal Karpat, aynı makale, s. 364; Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, IX, İst. 1992, s. 592; Ali İhsan Gencer, “Berlin Andlaşması”, TDVİA, V, (İst. 1992), s. 516.
50 Bu konuda geniş bilgi için bkz. Mahir Aydın, “Arşiv Belgeleriyle Makedonya’da Bulgar Çete Faaliyetleri”, Osmanlı Araştırmaları, IX, (İst. 1989), s. 209–234; Kemal Beydilli, “II. Abdulhamid Devrinde Makedonya Meselesine Dair”, Osmanlı Araştırmaları, IX, (İst. 1989), s. 77-95; Mim Kemal Öke, aynı makale, s. 259-262.
51 Nedim İpek, Rumeli’den Anadolu’ya Türk Göçleri, Ank. 1994, s.111.
Bulgaristan Emareti ve Türkler (1878–1908) 270
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 1/2 Fall 2006
istediği sanatı ve mesleği seçebileceği, devlet memuriyetine girebileceği belirtiliyordu52. Bulgaristan Emareti’nin Osmanlı devletince tanınması, azınlığın hak, hukuk ve menfaatlerinin korunması şartına bağlıydı. Bulgaristan, devlet olarak ortaya çıkarken bu hususlara riayet edeceğini garanti ediyordu53.
II- Bulgarların Türkler Üzerindeki Baskıları
A)
Eşkıya Komitelerinin Müslüman Halka Baskıları
1878 yılında Bulgaristan Emareti’nin kurulmuş olduğu Osmanlı devletinin Tuna vilayetleri toprakları üzerinde 1.120.000 Türk ve 1.130.000 Bulgar yaşamaktaydı54. Tamamen Slav unsura dayalı bir devlet kurabilmek için burada yaşayan Türkleri ya “sürmek” ya da “katletmek” gerekiyordu. 1877–78 Osmanlı-Rus savaşı öncesi Prens Çerkaski liderliğinde kurulan “Bulgaristan Mülkî İdare Teşkilatı” üyeleri, “yumurta kırmayı göze alamayan omlet yiyemez” düşüncesiyle Tuna ve Edirne vilayetlerindeki Türkleri yerlerinden söküp atmayı veya kılıçtan geçirmeyi kararlaştırdılar55. Bu karardan sonra 93 harbinde Tuna ve Edirne vilayetlerinden Türkleri “defetmek” ve “yok etmek” siyaseti tatbik edilmeye başlandı56. Bu siyasetin bir sonucu olarak söz konusu vilayetlerden 500.000 Türk ya katledilmiş veya açlık ve hastalıktan kırılmıştır. Bir milyon ahalide göç etmek zorunda kalmıştır57.
Berlin Andlaşması çerçevesinde 23 Nisan 1879’da Sobranyo adını taşıyan Bulgaristan milli meclisi Bulgar anayasasını onayladı ve 29 Nisan’da Alman Prensi Alexander Battenberg Bulgar Prensi seçildi. Bulgaristan Emaret İdaresi’nin kurulmasıyla da Rus kuvvetleri ülkeyi
52 Nedim İpek, aynı eser, s. 112.
53 Nedim İpek, aynı eser, s. 112.
54 Nedim İpek, aynı eser, s. 12; Bilal Şimşir, aynı makale, s. 48.
55 Bilâl Şimşir, aynı makale, s. 48.
56 Nedim İpek, aynı eser, s. 15.
57 Nedim İpek, aynı eser, s. 40.
271 Osman KÖSE
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 1/2 Fall 2006
terk etti58. 93 harbi süresince Rusların ve Bulgarların, ortaklaşa Türklere karşı sürdürdüğü “sürgün” ve “yok etme” siyasetini bu defa Bulgarlar tek başına sürdürmeye başladı. Rusların gözetimi ve Avrupa’nın müsamahası dahilinde bölgeyi Türklerden temizleme operasyonu tüm şiddeti ile Balkan savaşlarına (1912) kadar sürmüştür. Bu süre içinde Bulgar idarecileri bir yandan halkı “sürmek” ve “katletmek” ile uğraşırken diğer yandan da bağımsızlıklarını ilan etme çalışmalarına başlamışlar ve 5 Ekim 1908 tarihinde bu emellerine kavuşmuşlardır. Bulgaristan topraklarında yaşayan Türklere karşı uygulanan “soykırım”, “sürgün” ve “zulüm” Bulgaristan idaresinin takip ettiği Slavist bir politikanın ürünü ve sonucudur. Bulgar çete ve komiteleri köylere baskınlar yaparak Türkleri kaçırmakta, ellerini ve ayaklarını bağlayarak işkence etmekte, boğarak veya kurşunlayarak öldürmekteydiler. Bu işlemi yapan Bulgar çetelerini o bölgenin Müslümanları yakinen tanımaktaydılar. Fakat şikâyet edecekleri mercîleri yoktu. Emaret, Avrupa devletlerinin olaylara müsamahakâr ve kayıtsız davranmasından aldığı güçle Türkler üzerindeki sistemli zulmünü her geçen gün daha da arttırmaktaydı. Bulgar makamları sözde eşkıya takibi için köylere, özellikle Müslümanların yoğun olarak yaşadığı yerleşim birimlerine asker ve görevliler göndermekte, fakat gelen asker ve görevliler kendilerini gönderen makamların bilgi ve direktifleri dahilinde yağma, gasp, işkence ve katliam hareketlerine öncülük etmekteydiler. Türklerin bu hususta, Bulgar resmî makamları nezdinde yaptığı şikâyetler sonuçsuz kalmaktaydı59. Hatta Bulgar kaza müdürleri (Naçalnik) Türklere karşı zulüm yapmada önderlik ediyorlardı. Bunlar herhangi bir resmî görev bahanesiyle beraberlerinde 300–500 kişilik Bulgar çeteleri olduğu halde köylere gelmekte ve yağmalamaktaydılar. Bu silahlı eşkıyalar, Müslüman erkekleri hapsedip kadınlara tecavüz etmekte ve evleri
58 Nedim İpek, aynı eser, s. 122.
59 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Hariciye Siyasî (HR. SYS), 304/165: Varna’dan bir grup ulemadan Başvekâlete dilekçe (14 Aralık 1879); 304/16: Rusçuk kazası jurnallerinden (29 Şubat 1880); 306/64: Filibe İkinci Kitabeti’nin Bulgaristan Komiserliği’nden gelen tahrirat (6 Nisan 1907); 306/54: Sadaretten Hariciye Nezareti’ne tezkere (9 Mart 1908).
Bulgaristan Emareti ve Türkler (1878–1908) 272
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 1/2 Fall 2006
soymaktaydılar. Daha sonra da hiçbir şey olmamış gibi ellerini kollarını sallayarak köyleri terk etmekteydiler60.
“Sürme” ve “sinekler gibi kırma” ile bu işi başaramayacaklarını anlayan Bulgarlar, Müslüman toplulukları din değiştirmeye zorlamaktaydılar61. Bulgar askerleri yoktan bahanelerle Müslümanlara karakolda işkence etmekte ve kendilerini suçlu düşürecek tutanaklar imzalatmaktaydılar. Bu durumda Türkler, suçlarının olmadığını beyan ederek bir üst makamdaki Bulgar mercîlerine başvursalar da yine de suçlu bulunarak günlerce mahkeme kapılarında uğraştırılmakta ve işkenceye tabi tutulmaktaydılar62. Berlin Andlaşması’yla Türklere tanınan hak ve hukuklar askıya alınmaktaydı. Bulgar görevlilerden destek alan ve çoğu zaman da onlarla koordineli hareket eden Bulgar eşkıyaları, köyleri kuşatarak basmakta, alenen kadınlara tecavüz etmekte, zevk için insanların vücutlarını yakmakta, organlarını kesmekte veya kan kusturana kadar feci şekilde döverek işkence etmekteydiler. Türklerin evlerinden ve üzerlerinden en kıymetli eşyalarını, paralarını, çiftliklerindeki mahsullerini ve hayvanlarını gasbetmekteydiler63.
Bulgaristan’da yaşayan Türkler, Bulgarların kendilerine reva gördüğü bu zulme bir anlam verememekteydiler. Kendilerinin Bulgarlara karşı daha önce hiçbir kaba hareketleri olmadığı gibi, kendilerine yapılan zulmü, Müslümanlık ve Hıristiyanlıkla da bağdaştıramıyorlardı. Zulüm ve baskı o dereceye varmıştı
60 BOA. HR. SYS. 304/160: Paravadi kazası jurnallerinden (31 Ekim 1879); 305/153: Başvekâlet’ten Hariciye Nezareti’ne tezkere (22 Aralık 1880); 306/155: Bulgaristan Komiserliği’nden gelen tahrirat (5 Şubat 1905); 306/87: Bulgaristan Komiseri Sadık Paşa’dan sadarete gönderilen tahrirat (5 Mart 1905).
61 BOA. HR. SYS. 304/16: Meşihat’tan Başvekâlet’e tezkere (18 Şubat 1880).
62 BOA. HR. SYS. 304/16: Rusçuk kazası jurnallerinden (29 Şubat 1880); 304/288: Vidin Yahya Paşa Mahallesi Müslümanlarının Vidin Tüccar Vekâleti’ne verdikleri istid’â (23 Eylül 1885).
63 BOA. HR. SYS. 304/16: Rusçuk kazası jurnallerinden (18 Nisan 1880); 304/68: Rumeli_i Şarkî Vilâyeti’nde Başvekâlet’e tahrirat (7 Temmuz 1880); 306/132: Bulgar Komiserliği’nden sadarete tahrirat (19 Ocak 1893); 306/5–2: Hariciye Nezareti’nden Sofya’daki Osmanlı maslahatgüzarı Refik Bey’e tel (28 Eylül 1912).
273 Osman KÖSE
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 1/2 Fall 2006
ki Emaret idaresinin daha ilk yıllarında Şumnulu Müslümanlar toplu olarak “yerlerini yurtlarını terk ederek” göç etmeyi bile düşünmeye başlamışlardı64. Hedefleri zaten Türkleri meskûn oldukları bölgelerden sürmek olan Bulgar eşkıyaları, köylere yaptıkları baskınlarda 200–300 kişilik topluluklar halinde Türkleri kaçırmaktaydılar. Geride kalan kadın, erkek, çoluk-çocukları katledip evleri ateşe vermekteydiler. Bir tek Türk kalmamak şartıyla yerleşim birimlerinin altını üstüne getiriyorlardı65. Bulgarlar, köylere yaptıkları bazı baskınlar esnasında Türkçe konuşmakta ve Türkler gibi giyinmekteydiler. Bu hareketleriyle de Türkler arasına kuşku ve fitne sokmak istedikleri gibi, dış dünyaya karşı da, yapılan katliamların Türkler arasındaki bir iç mesele olduğunu göstermek istiyorlardı66.
Bahar ayları geldiğinde Bulgarlar zulümlerini daha da arttırmaktaydılar. Bütün dünya, medeni Avrupa’nın ortasındaki bu zulme seyirci kalmaktaydı. Bir yerleşim biriminden diğerine gitmek Bulgar çetelerinin yolları kesip, sadece farklı din ve ırktan diye insanları katletmesi sebebiyle mümkün değildi. Yalnız veya gruplar halinde seyahat edenlerin yolları kesilmekte, ibret olsun diye vücutları yaralanmakta ve yarı ölü bir şekilde salıverilmekteydi. Hatta insanlar çeşitli yerlerinden kesilmek suretiyle ölüme terk edilip yol kenarlarına veya umuma açık yerlere atılmaktaydılar. Bulgar eşkıyalarının bu zulümlerdeki amaçları halkın gözünü korkutup göçe zorlamak ve geri dönmeye çalışanları da bu fikirlerinden vazgeçirmekti67. Zulüm sonucu ölenlerin dinî merasimle
64 BOA. HR. SYS. 304/94: Şumnu Müslümanlarından Başvekâlet’e arzuhâl (27 Mart 1880).
65 BOA. HR. SYS. 304/160: Paravadi kazası jurnallerinden (16 Kasım 1879); 304/55: Muhacirin Komisyonu’ndan Dahiliye Nezareti’ne tezkere (27 Haziran 1880); 304/68: Rumeli-i Şarkî Vilâyeti’nden Başvekâlet’e tahrîrât (7 Temmuz 1880); 306/110: Bulgaristan umum Müslümanları adına padişaha hitâben gelen telgraf (4 Ağustos 1904).
66 BOA. HR. SYS. 304/16: Rusçuk kazası jurnallerinden (31 Mart 1880).
67 BOA. HR. SYS. 304/112: Köstendilli 11 Müslüman’dan Hariciye Nezareti’ne telgraf (11 Nisan 1880); 306/73-1: Roma Sefareti’nden Hariciye Nezareti’ne tahrîrât (1 Mayıs 1908); 306/35: Dahiliye Nezareti’nden Hariciye Nezareti’ne tahrîrât (14 Ocak 1911).
Bulgaristan Emareti ve Türkler (1878–1908) 274
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 1/2 Fall 2006
defnine müsaade edilmemekte, topluluk halinde çukurlara gömdürülmekteydiler. Köylere yapılan baskılarda cami duvarlarına domuz eti asılarak ve haç işaretleri çizilerek ahalinin dinî duyguları rencide edilmekteydi. Camide ibadet halinde olan cemaat zorla dışarı çıkarılmakta ve din adamlarına akla hayale gelmeyen hakaretler edilmekteydi68.
Türkler, herhangi bir merasim için başka bir yerleşim birimine gittiklerinde, hemen arkalarından çeteler tarafından mahalleleri, köyleri ve evleri yağmalamakta, kadınlar, çocuklar ve yaşlılar katlolunmaktaydı. Öte yandan Müslüman köylüler toplu halde apar-topar Bulgaristan içlerine doğru sürülmekteydi. Geride kalan malları ise gaspedilmekteydi69. Her an vukûbulan söz konusu hırsızlık, zorbalık, gasp, suikast, işkence ve cinayetler âdi vakalar haline gelmiş bulunuyordu. Suçlular cezalandırılmamakta, bilakis vatanperverler gibi dolaşmaktaydılar70.
Berlin Andlaşması azınlıkların hukukî durumlarını, hak ve özgürlüklerini garanti altına almasına rağmen, Türkler bundan yararlanamıyordu. Arazilerini işlemeye tarlalarına dahi gidemiyorlardı. Bulgarlar, 30–40 yıllık olayları yeniden dava ederek Türkleri mahkeme kapılarında süründürmekteydiler71. Zulme maruz kalan ahalinin ise yapabildiği tek şey ilgili yerlere şikâyette bulunmak, sabretmek, direnmek ve en sonunda göçmekten ibaretti72. Bulgar çetelerinin zulümlerinin yanında, resmi görevlilerin de zulümleri Türkleri
68 BOA. HR. SYS. 304/73: Meşîhathâne’den Hariciye Nezareti’ne tezkere (4 Mayıs 1880); 306/132: Bulgar Komiserliği’nden sadarete tahrirat (19 Ocak 1893); 306/88: Bulgaristan komiseri Sadık Paşa’dan sadarete tahrirat (26 Ocak 1905); 304/86: Bulgaristan komiseri Sadık Paşa’dan sadarete tahrirat (5 Ocak 1905).
69 BOA. HR. SYS. 304/55: Muhacirin Komisyonu’ndan Dahiliye Nezareti’ne tezkere (27 Haziran 1880); 304/68: Rumeli-i Şarkî Vilâyeti’nden Başvekalet’e tahrîrât (7 Temmuz 1880).
70 BOA. HR. SYS. 305/183: The Daily Telegraph gazetesine gelen telgraf (18 Ağustos 1880).
71 BOA. HR. SYS. 305/156: Köstendil ahalisi 73 Müslüman’dan Başvekâlet’e mahzar (14 Kasım 1880).
72 BOA. HR. SYS. 305/131: Manastır vilayetinden Dahiliye Nezareti’ne tahrîrât (24 Kasım 1880).
275 Osman KÖSE
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 1/2 Fall 2006
tamamen kimsesizliğe, ümitsizliğe ve “öldürülmek” ile “sürülmek” arasında bir tercihe sürüklemekteydi.
B)
Bulgar Resmi Görevlilerin Baskıları
a)
Silahların Toplatılması
Ruslar, Bulgarlarla birlikte Türklere karşı icra edecekleri “sürgün” ve “katliam” politikalarına zemin hazırlamak için Türklerin silahsızlandırılması fikrini Avrupalı devletlere İstanbul Konferansı’nda kabul ettirmeyi başarmışlardı. İlk defa 26 Haziran 19877’de Tuna’yı geçen “Don Kazak süvari tümeni”ne Müslüman ahalinin elinden silahları toplayıp Bulgarlara dağıtması emri verilir. Bunu kısa zamanda Bulgaristan’ın her tarafında uygulayan Ruslara, silahsızlandırma işlemine Bulgarların da dahil olup olmadığı sorulduğunda “Bulgarlar” askerdir, “arzuladığımız Müslümanların silahlarıdır” cevabını vermekteydiler73.
Bulgaristan Emareti kurulduğu sıralarda Müslümanlar tamamen silahlardan arındırılmıştı. Müslümanların silahsız olmasından istifade eden Bulgar çeteleri hiç korkmadan ve direnme ile karşılaşmadan mahalle ve köylere girebilmekteydiler. Müslümanların eşkıyalara karşı koyabilecek, canlarını, ırz ve namuslarını koruyabilecek “bir çakı bıçaklar” bile kalmamıştı. İşgal sırasında Ruslar, işgalden sonra ise Bulgarlar, zorla ve baskı ile kesici ve öldürücü ne kadar silah ve aletleri var ise almıştı. Eşkıya ve çetelerden korunmak için ve kendilerine yapılan zulümleri şikâyet için Bulgar mercîlerine giden Müslümanlara “gelen eşkıyalara sopa ile karşılık vermeleri” tembihlenmekteydi74. Hakikatte ise eşkıyalar ile resmî makamlar birbirlerinin bilgisi dahilinde hareket etmekteydiler.
Ruslar ve Kazaklar tarafından Ziştovi’den Edirne’ye kadar savaş esnasında işgal edilen yerlerdeki Müslümanlardan toplanan silahlar Bulgarlara dağıtılmıştır. General Gurko ise Balkanlar’ın güneyindeki
73 Nedim İpek, aynı eser, s.15.
74 BOA. HR. SYS. 304/99: Şumnulu 31 âlimden Başvekâlet’e arzuhâl (27 Mart 1880).
Bulgaristan Emareti ve Türkler (1878–1908) 276
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 1/2 Fall 2006
Bulgarlara 60.000 adet tüfek dağıtılmıştır75. 1877–78 Osmanlı-Rus savaşı esnasında Müslümanların silahsızlandırılması, buna karşılık da Bulgarların aşırı derecede silahlandırılması Tuna ve Edirne vilayetlerinde çok tehlikeli bir durum yaratmıştır. Silahsız ve savunmasız insanlar farklı inanç ve ırka mensup olduğu için “yerlerinden sökülüp atılmak” veya “öldürülmek” üzere Bulgar zulmüne maruz kalmıştır. Benzer olaylar 1912–1913 Balkan savaşlarına kadar devam etmiştir.
b)
Gayrı Menkullerin Zabtı
Türklerin Bulgaristan’daki arazi ve gayrı menkulleri Rus istilası sırasında ve gerekse Emaret idaresi süresince ayrı bir sorun olmuştur. Ruslar, Ayastefanos’un 11. ve Berlin Andlaşması’nın 12. maddesi hilafına köylerini terk eden kişilerin mülkiyet haklarını kaybetmiş saymıştır. Berlin Andlaşması’nın 12. maddesi, yerlerini terk eden veya göç eden ahalinin, geriye bıraktığı mal ve mülkünü koruyabileceği ve üçüncü kişiler vasıtasıyla işletebileceği hükmünü taşımaktaydı. Buna göre Bulgar idaresi, sahipleri ayrıldığı zaman bile bu mülklere el koyamayacak, Bulgar Emareti'nin sınırları içinde kalan emlakten dolayı ortaya çıkan meseleleri çözümlemek için bir Türk-Bulgar karma komisyonu oluşturulacak ve komisyon bu tür işleri iki yıl içinde sonuca bağlayacaktı76.
Bulgaristan Emareti, Berlin Andlaşması'nın mezkûr maddelerine göre her kazada kaymakam başkanlığında iki Müslüman ve iki Bulgar azadan müteşekkil komisyon kurulması hususunda bir kararname çıkarttı. Buna göre söz konusu komisyonlar tapu ve şahadetname ibraz eden Müslümanlara müracaatları halinde emlaklerini teslim edeceklerdi77.
Berlin Andlaşması'nın 12. maddesine ve Bulgar Emareti'nin bu konudaki sözlerine güvenen göçmen Müslümanlar ocaklarına geri dönmeye başlamışlardı. Gerek Müslüman göçmenler ve gerekse zulme direnerek
75 Nedim İpek, aynı eser, s.16.
76 Nedim İpek, aynı eser, s. 144.
77 Nedim İpek, aynı eser, s.145.
277 Osman KÖSE
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 1/2 Fall 2006
yerlerinde kalmayı başaran Müslümanlar ellerinde tapu, senet ve ilgili vesikaları olduğu halde ilgili komisyonlara mallarını idare için müracaat ediyorlardı. İbraz edilen belgeler Bulgarlarca türlü desiseler öne sürülerek kabul edilmiyordu. Mesela, 14 Kasım 1880 tarihinde Başvekâlete gönderilen bir arzuhale göre; Köstendil Müslümanlarının bir kısmı mal ve mülklerini tasarruf edebilecekleri ümidiyle yerlerini terletmemişler, daha önce yerlerini terk edenlerin bir kısmı da yine bu ümitle tekrar geri gelmiştir. Mal ve mülklerine sahiplik edebilmek için ilgili mercilere müracaat etmişlerdi. Fakat 30–40 yıllık davalarla suçlanmışlar ve bir takım iftiralarla karşı karşıya kalmışlardır. Çok gayret etmelerine rağmen arazi, mal ve mülklerine ait ellerindeki senetleri Bulgar makamlarına bir türlü tasdik ettirememişlerdir. "Bir çar-yek mesafedeki arazilerini" bile işlemeye gidemez olmuşlardır. Bulgarlara kira karşılığı verdikleri arazilerinin ücretlerini dahi alamadıklarını ileri sürmekteydiler. İlgili makamlara şikâyet ettiklerinde ise andlaşma ve kanunlara hilaf cevaplarla karşılaşıyorlardı. Bulgar makamları verdikleri cevaplarda, çiftlikler ve gayrimenkullerle ilgili meselenin Meclis-i Mebusan'da bir kanun halinde düzenleneceğini, fiyatları tespit edildikten sonra mal ve mülksüz Bulgar köylülerine satılacağını öne sürüyorlardı. Köstendilliler Bulgarların kendilerine teklif ettikleri fiyatların çok cüzî olduğunu ve mallarına hile ile el konulduğunu şikâyet edip yardım istemekteydiler78.
Nisan 1880'de Sofya'ya Osmanlı komiseri tayin edilen Nihat Paşa Müslümanların arazi ve emlak meseleleri ile de yakından ilgilenmiş ve Bulgar yetkililerle bir dizi görüşmelerde bulunmuştur. Bulgar makamlarının Nihat Paşa'ya verdiği bilgilere göre, çiftlik ve gayrı menkulleri hükümet bir fiyat belirleyerek satın alacak ve Bulgar köylülerine parça parça satacaktı. Bu konuda Bulgar Meclisi mebusanına bir kanun layihası verilmişti. Nihat Paşa, kanun maddesinin çıkarılmasına kadar, çiftlik ve gayrı menkullerin geçici olarak asıl sahipleri olan Müslümanlara devredilmesini, kendilerinin perişan, durumda olduklarını teklif etmiş, Bulgar makamları ise
334 BOA. HR. SYS. 305/156: KöstendiIIi 73 Müslüman’dan Başvekâlet'e arzuhal (14 Kasım1880); 304/112-99Köstendil halkından Babıâli'ye telgraf (11 Nisan 1880).
Bulgaristan Emareti ve Türkler (1878–1908) 278
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 1/2 Fall 2006
bazı sözlerle meseleyi geçiştirmişlerdir. Nihat Paşa’nın İstanbul'a verdiği bilgiye göre, kanun lâyihasının bir sureti İstanbul'a da gönderilecek ve Bulgarlar Berlin Andlaşması'na aykırı bir kararı meclislerinde almaya cesaret edemeyeceklerdi79. Nihat Paşa'nın bu iyimserliğine rağmen Müslümanlar bir türlü arazi ve emlaklerine kavuşamıyorlar, bilakis sürekli Bulgarlar tarafından "yerlerinden sürülmek" ve "öldürülmekle" karşı karşıya bulunuyorlardı.
Bulgar meclisi mebusanında yapılan düzenleme ile Emaret idaresi, Berlin Andlaşması'nın 12. maddesi ve Osmanlı hükümetinin diplomatik baskılarına rağmen komisyonlar teşkil etmeye başladı. Bu komisyonlar, Müslümanların tapulu arazilerini ve emlaklerini icar şekliyle ve gasp yoluyla kullanan, bunu da yalancı şahitlerle belgeleyen Bulgarlara cüzî paralar karşılığı satmaya başladı. Ayrıca komisyon, arazi alan Bulgarlara el altından da aldıkları arazilerin karşılığı olan taksitlerini Müslümanlara ödememelerini tembihliyordu. Aslında Bulgarlara "peş-keş" çekilen bu araziler Müslümanların atalarından kalma ve bir kısmı da daha sonra ücret ile satın aldıkları tapulu ve senetli arazileriydi. 1877–78 Osmanlı-Rus savaşı öncesi bizzat kendileri işlemekte veya ücret karşılığı işletmekteydiler. Rus istilasından sonra ise "adet olduğu üzere" icar karşılığı işletilmek üzere Bulgar köylülerine vermişlerdi. Müslümanlar haklarını aramak üzere komisyonlara ve ilgili yerlere müracaat ediyorlarsa da bir cevap alamıyorlardı. Mesela, arazileri gasledilen Vidin Müslümanlarından Hurşid, Osman, Ömer, Seyid Mehmed Rıza, Ali Rıza, Osman Muhammed ve Hasan isimli arazi sahipleri, Sofya&r
 
  balkonoloji-niyazi akkılıç
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  niyaziye göre zaman tamamdır.
  ATATÜRK SÖZLERİ
Bugün Kurban Bayramı, kurbanlar kesilecek sevap niyetiyle etler dağıtılacak herkese. Yürekler bir olacak gönüllere kilitlenecek. Gökler rahmet bereketiyle yağmurlar boşaltacak yeryüzüne. Bugün hepimizin yüreği şenlenip bayram sevinciyle coşacak. Hepimizin Kurban Bayramı kutlu olsun. İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Mehmet Akif Ersoy

www.htmlmekani.tr.gg
FİKRİ HÜR, İRFANI HÜR VİJDANI HÜR ,BİREYLER OLMALIYIZ. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK AKLIN VE BİLİMİN ÖNCÜLÜGÜNDE TÜRK KÜLTÜRÜNÜ ÇAGDAŞ UYGARLIK DÜZEYİ ÜZERİNDE OLMASI VE GELİŞMESİDİR. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ULUSLARA EGEMENLİK -FERTLERE ÖZGÜRLÜK! BALKANOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ ÇAGRI BALKANOLOJİ Merkezinin ilk kurma kararını toplantısı25 Mayıs1988 yılı Toplantı yeri Kartagümrük/Fatih-İstanbul Adesinde kararlaştırılarak Balkanlarda Türk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Dernegi olarak kurulmuştu.Lakin Dernek Üc yıl sonra 1991 yılında maddi olanaksızlıklar Tarafından kapandı. Bu duruma meydan vermemek için ve Balkanlardaki Kültür, Dil, Mimari Tarih EGİTİM, Edebiyat ve Sanat kıyımına tahamül edemeyen sayın NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL/Gaziosmanpaşa Merkezinde ÖZEL kurduğu, BALKANOLOJİ ARAŞTIRMALARI Merkezi Salih paşa caddesiN.14. adresinde Altaylardan Tunaya Darneginin catısı altındadır.Kurucular ve üye. 1.-NİYAZİ AKKILIÇ Başkan Emekli Memur. 2.İDRİZ KAHRAMAN Başkan Yardımcısı Gazeteci ve Emekli. 3.MELEK TABAK ALTAY TUNA Dernegi Sekreteri 4.NİZAMİ ALPER AKKILIÇ Kurucu üye-öğrençi. 5.HÜSNÜ ZAKİR-ÖĞRETMEN Kurucu üye Bulgaristan BALKANOLOJİNİN BAŞLIÇA AMACI Niyazi Akkılıçın 40 yı boyunça topladığı 600 yıllık eski kitaplar, belgeleri, süreli yayınlardaki Balkan haberleri, belgeleri, resimleri korumak Mimari Türk-İslam İzlerini ve Mirasımızı araştırmak ve Tanıtmak ENVANTERİNİ VE Arşivini düzenlemek, kültürel eserlerimizi itinalı bir şekilde deizmek, restore ettirmek, Araştırmacıları, Uzmanların hızmetine sunmak, Katoloklar ve kitaplar hazırlamak Radyo ve Televizyon gazete ve Dergi, gibi duysal görsel, yazısal, yayın araçları ile ülke ve BalkaN Türk Dünyasının Tarihi kültürel sanat varlığını DİĞER Ülkelere ve Dış Dünyamıza tanıtmak için Sergiler, Paneller, Konferanslar düzenlemek ve İnsanların Dikkatine Hızmet ve tanıtımına sunmaktır.BU NEDENLE tarihimizdenen bu ğüne kadar Balkan Ülkelerinden Anavatan Türkiyemize Göç ETMİŞ Bulunan Balkan-Rummeli Göçmen Vatandaşı Türk ve Müslüman vatandaşlarımızın ellerindeki kültürel Tarihi BİLGİLERİ-Resimleri,tapu, evlilik, gazete- matbuat,broşür,kitap, vesika gazete, dergi, okul şahadetnamesi v.s. herne varsa bildirmeleri içi ÇAGRIDA BULUNMAKTAYIZ. Bu Çagrı aynen Balkanlarda yaşayan Türk ve Müslüman kardeşlerimiz içinde geçerli olup gereken ilgiyi Balkanoloji Araştırmaları Merkezine göstermelerini beklemekteyiz.Bu Çagrı Balkanlarda zor kalan Türkçemizin ve Tüm ECDADIMIZIN, SİZLERE HİTABEN KUTSAL ÇAGRISIDIR. Bu Çagrı ecdat yadiğarı yıkılan, yakılan,kırılan, yok olan, ayni zamanda ayakta dimdik kalmayı saglayan ben varım diyen Camilerimiz, Mescitlerimiz, Saat KULELERİMİZ, Çeşmelerimiz, Tarihi Türk evleri, konakları, Sarayları, köşkleri, pınarları, hastaneleri, demiryoları istasyonları, kütüphaneleri, Çiftlikleri, v.s. her adım başı Türklük kokan Tarihi kültür sanat eserlerimizin tanıtım ve araştırılmadsı için Han Vhamamlarımız, dag, tepe, bag, bahçe, tarlalarımız, okul ve Dükkanlar, arölyeler, işlikler, fabrikalar Osmanlıda bvu ğüne kadar her nr varsa hepsinin bildirilmesi için bu merkeze baş vurmanızı ve irtibata geçmenizi bekleriz. niyaziakkilic@hotmail.com http./balkanolojicom.tr.gg../ Tel.+905357910694 Veya Altay Tuna Göç Dernegi-Balkanoloji Araştırma Merkezibaşkanlığı. Salihpaşa cad.N.14/K.5.. Berec-Gaziosmanpaşa/İstanbul. Adresine bekleriz. Güzel Anadolumuzda hür ve Müsatakil /bagımsız/ yaşamak için Balkanları-Rumelliyi unutamayız. Rumeliyi –Balkanları unutmak Kendimizi inkara çalışmaktır.Bizler kültür hazinesinin bireyleri olarak, Ulusumuzun gencinden yaşlısına kadar, memur, köylü, işçi, şair, yazar, Cumhurbaşkanından Başbakanına kadar Millet vekilleri, gazeteci, televizyoncu, yayıncı, üniversite öğretim üyeleri, Bakanlarımız ve Bilim adamlarımız Aydınlarımız ve öğretmenlerimize kadar dernekçilerimize yedisinden yetmişine kadar hepimize BÜTÜN Balkan kökenli ve Anadolu olan hepimize çandan yalvarıyoruz ve çağrıyoruz. Geliniz Balkanolojide3 Buluşalım.Sizler bizlere sahip çıkarsanız bizlerde dünya durdukça yaşamaya devam edeçegiz.BNoşuna öşmedi bu kadar insan. Boş yere akmadı oluk oluk kan. Kalk artık ulusum. Kalk artık uya. Yalvarıyoruz. Yalvaruyoruz. Sözde sizlerin sazda sizlerin. Madi ve Manevi yardemlarınızı bekleyoruz.Çünkü bizleri BNalkanlarda Binlerce köy, şehir samanlıklarında, tavanlarında, sandık köşelerindeki, hatta kömürlüklerdeki çöplüklerdeki onları ateşlerden topşlayarak farelerin kemirmesinden, örümçek aglarıdan kurtararak 10 BİNLERCE VE 100BİNLERCE DOLAYINI BULABILECEK KÜLTÜR TARİH İNÇİSİNİ İstanbul ilinin Gaziosmanpaşa ilçesinin Salih paşa Sokagı N.14. K.5. Berec ADRESİNE Balkanoloji Araştırmaları Balkan Türklerinin abide Şahsiyeti sayın Araştırmacı BaşkanNİYAZİ AKKILIÇ Beye göndermenizi bekler candan teşekür etmeyide bir borc biliriz. Unutma ve şu mısralarıda hatırlayalım. Boşuna akmadı bunça kan Boşuna ölmedi bu kadar insan, Boş yere akmadı oluk oluk kan. Kalk artık ulusum , kalk arttık uyan. Balkanoloji başkanı Niyazi AKKILIÇ DİYORKİ,Balkanlardaki Türk Kültürünü varlığını araştırmak, bulmak, tanıtmakl, yaymak ve yaşatmak her Türkün en Kutsal görevidir. Eger Milletleri bir ulu Meşe AGACINA BENZETİRSEK BU AGAÇ MUHTAC OLDUĞU NEMİ GEÇMİŞTEN ALIR VE O SAYEDE İSTİKBALE/GELECEGE/ KÖK SALAR.Atalarımızın bıraktığı Tarihi Kültürel eserler Gelecegimizin en büyük teminatıdır.. /güvencesidir/Onları yok olmaktan kurtarmak bizim birinci görevimizdir. İşte bunun Çagrısını AnaDOLU Türküne ve Balkan Türklerine içtenlikle yaparak bu göreve bir nebze olsun yardımlarını beklemekteyiz. Saygı ve selamlarımızla Balkanoloji Araştırma Merkezi başkanı Niyazi Akkılıç-İstanbul. İrtiat. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.gg./ http/hurbalkancom.tr.gg./ Tel.+905357910694. Salihpaşa cad.N.14. Gaziosmanpaşa/İSTANBUL. HÜRMET VE SAGI DOLU SELAMLARIMIZLA. Balkan Türklerini catımıza haberlerini ve desteklerini bekleyoruz. BALKANOLOJİ BAŞKANI-Niyazi Akkılıç-istanbul.
  TÜRK TARİHİNDE ÜÇ ATA
OĞUZ ATA ,KORKUT ATA KEMAL ATA 1:OĞUZ ATANIN İLİ BİZİM ORTAK İLİMİZ. 2:KORKUT ATANIN DİLİ ,BİZİM ORTAK İLİMİZ 3:BİZİM ORTAK YOLUMUZ
Osmanlıda Giyinim

sitene ekle

Myspace Graphics
  DELİORMAN TÜRKLERİNE
BALKAN TÜRK VARLIGINA DOGRU YOLU GÖSTERECEK ÇOBAN YILDIZIBİR ÜMİD VEİMAN GÜNEŞİ HALİNDE DOĞARAK YÜKSELMİŞTİR.DELİORMAN TÜRKLERİ İÇİN TEKYOL DEMOKRASİDİR-ZAFERDİR-ADALETİR.BU ZAFER ÖZGÜRLÜĞÜN TEK YOLUDUR.KABUL ETMELİYİZ.
NİYAZİ AKKILIÇ

BALKONOLOJİ ARAŞTIRMASINDAN ÖZETLER
BULGARİSTANDA TÜRKLÜK MÜÇADELESİ
Balkanoloji araştırma merkezi başkanlığı olarak özetlemek istersek,Altaylardan Tunaya
Göçmenler Dernegi ve onun rehberliğinde yörütülen Balkan dil, kültür, Tarih, Mimari Egitim, Edebiyat v.s. Araştırmalarımız Balkanoloji Araştırma Merkezi adı altında Başkan
Niyazi Akkılıç yönetiminde Balkan-RumelliTürk kültür varlıklarının Mirasını araştırmak ve tanıtmak plan ve projeli uygulamalarlan arşiv ve Eanvanterini çıkarıp Balkan Türklerine sunabilmektir. Başlıçada genel amacımız bu yönde yapılan çalışmalardır.
Balkanoloji Merkezinin bu yönde yürüttüğü araştırma ve çalışmaları destekleyen Ana DOLU Türkleri VE Balkanlardaki TÜRKLER VE Göç etmiş bulunan Balkanlı aydınlarımızın bu konuda BALKANOLOJİ olarak açık ve net olarak her Türkün – her bir AYDIN KİŞİNİN öğretim üyesi veya gazeteci – Tarihçi kim neler Balkanlar ile ilgili neler bilirseler, bize fikir ve düşünçelerini hiç sakınmadan bildirmelerini içabında kendi özel fikir ve düşünçelerinide sunarak katkı ve desteklerini ve bizimle birlikte yer almalarını bir Balkanlı Türkü olarak beklemekteyiz. Emai,l. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.gg./ http./hurbalkancom.tr.gg../ +905357910694 olarak arayabilir ve iletişim kurabiliriz.Muhterem Balkanlı Türkleri-Bizler yani atalarımız Balkanlara-Anadoludan gelen ve göç eden yürük Türkmen Türkleridir.
Balkanolojinin başlıça genel amacıda önçelikle Balkanlardan Anavatan Türkiyemize göç gelmiş olan Balkan Türklerinle ve Oralarda kalan akrabalarımızla balkanlı türklerlen kültürel, sosyal, Tarihsel baglarımızın derin köklerini araştırmak tanıtmak ve yaşatmak için yerliyerinde bilimsel araştırmalar yapılarak Türk kültür tarih varlığını yeninesle daha iyi tanıtmak için bunuda belirli zamanlarda bizim olan ve yüreklerimizde ve beleklerimizde halen bizim bilinen Balkanları ve oradaKİ VE YAŞAYAN ÜÇBEYLERİ VE Türklerlen ilğili bilinen bütün haber ve bilgileri, hep berabercesine, Birlik- Beraberlik- Dirlik ve Dayanışma içersinde hepberaberçe kanımız çiğerimiz olarak paylaşmaktır. Bunun için Balkanoloji araştırma merkezi sizlerden düşünçe ve fikirlerinizden bu konuda katkılarınızı ivedilikle beklemekteyiz.BULGARİSTANDAN DÜNDEN BU GÜNE YAPILAN GÖÇLE
1878-80 Yılları1,000.000. kişi aile,
1880-1912 yılları440.000kişi ailr.
1912-1951yılları154.000kişiaile.
1951-1978 yılları130.000kişi aile
1978-1990 yılları345.000 kişi aile
1990-2000ylları185.000 kişi aile
Böylece Bulgaristandan Rus-Türk harbinden sonra başlayan ve 2000 yılına kadar süren 130 yıllık bir zaman içinde Bulgaristandan 2,254. 000 Türk ailesi göç ermiştir. BU göç ailelerini ortalama 3 kişi olarak hesap etsek 6.762.000 Türk bulgaristandan göç etmiş oluyor.
Bu ğüm yapılan Araştırmalara göre Balkanlardan GELEN Türk Göçmenlerinin sayısı Anadoluda 36575 850 kişi olarak biliniyor bu rakamın 18725250 si Bulgaristan kökenli olduğu amlaşılmaktadır.Bunun için Bulgaristan ve Türkiyede secimlerde yapılan ikili anlaşmalar bu konuda büyük rolü olmaktadır. Bulgarista HÖH-nin lideri olan sn. Ahmed Doğan için bu rakamlar Bulgaristan Türkleri için Barışın VE Daletin saglanmasında Demokrasinin genel unsurlarıdır.Unutmayalım ve devamlı kalplerimizden silinmeyen AZILI KOMUNİST Rejminin Mimarı Todor Jivkof döneminde Mestanlı meydanı basan taklar ve altında ölenler sonra benkovskide küçük Türkkanın Anakuçagında öldürülmesi ve yine HAK VE ÖZGÜRLÜK MÜÇADELESİ VEREN Niyazi İbrahimin oglu StaraZagora İLİNİN Rıjena/Hamursuz / köyünde boğzlanmadını babası Müslüman Pomak Türklerinin haklarını savunup müçadele verdiğinden öldürülerek tam g göç etmeside altı ay sonraya bırakılması ve baskıda bulunması nasıl unutulur. Bu iki küçük çoçuğun ölüm sonrası Analar ve Babalarda şehit edilmedimi, Birçokları Zındanlara gönderilmedimi, SÜRGÜNLERE Balenelere gönderilmedimi. Bütün Bulgaristan Türk aydınları, gazeteci, yazarı, doktoru v,s. Baskılara tabii olmadını. Zorla isimler degişmedimi, dil- din kültür ve Türkçemiz yasaklanmadımı hangisini sayalım okadar çok yasaklar vardıki. Bütün bunlar nasıl unutulur.
Bulgarlaştırma ve soykırımı için yapılan katliamlı baskıları zulmün pençesinden kurtulmak için Binlerce Şehitimizin akan Sıçak kanları için onları yad etmek savunmak için davaya milli şuurla destek verenler BELENE SÜRGÜNÇÜLERİ VE Cezaevi mahkümları v.s. her bir tutuklu ve zulum gören Türkler ve Müslümanlar kendi milli yapılarınla ve Milliyetçi Türklük duyğularınla mücadeleler vererek örnek olmaya gayret göstermekteydiler. Türk milletine örnek olmak için Önçe Türkçemiz Dil Egitimimizin yeniden destek görmesi için Her Bulgaristan Türkünün BAŞI Göklere ERMESİNİ BEKLERKEN MAALESEF HALA DAHA TÜM Demokrasilere ve ÖZGÜRLÜKLERE RAGMEN Avrupa Ülkesi olan Bulgarista Yinede Türk okullarını önemsemediler. Türk Milletvekileri ve lider SNaHMED Doğan yine yalnız kaldı. Ataka milliyetcilerine yenilmiş oldu. OBİR GÜNEŞTİ LAKİN Bulgaristan Türklerine Sıçaklığını verip kanadı altına alamadı. BURADA Türk MİLLETİ YİNE ÖKSÜZ VE YETİM KALDI. Bulgarlaşmada dökülen ASİL Türk kanlarının tam terzisini bularak tartamadılar. BU KANI YERDE BIRAKMAMAK İÇİN BAŞTA Bulgaristan Türklerinin baskılarını ve zulmü unuturabilmek için bir nebze Türk OKULLARINI AÇARAK Türkçe egitime yön verilmemesi çok çok acıların ve zızıların nar taneçiği olarak bırakılmıştır.UYARIYORUM. sakın daha geç sayılmaz. Asla asla unutmayınız ve unutmayınızki unutulmasın tarihin mazisi hatırlasın ve özgürlük günesinin aydınlığı herkesi Demokrasi içinde ısıtabilsin.Bulgaristan bu gün Türk ve Müslüman 3750560 kişi bu olayların gerçekleşmesini beklemektedir.Ey Balkanlı Türküm dur hemen gitme. Durduğun yere hele bir bak. ŞU ANDA Balkanlardasın. Bulgaristanda geldiğin Deliorman veya Güller vadisindesin hiç fark etmez.Bu Topraklar Anavatandan koparıldıktan sonra topragın bereketinebıraktığın evine yurduna malına bahçe ve tarlanaı nasıl yitirdiğini biliyorsun. Kalmadımı BEŞPARASIZ VE HİÇ PULSUZ BULGARLARA TESLİM EDİLMEDİMİ.Arkasında kocaman bir Türk mirası ve hatırası olan bu topraklar atalarımızın alın terinle kazandığı topraklar degilmiydi. Bunun için sen hala Evladı Fatihanların bir neferisin ve evladısın. Torunusun.Unutma sen hala fatihanların topraklarındasın. Çünkü TAPULAR Ankarada HALA ARŞİVLERİMİZDE SAKLANMAKTADIR.
Şehitlerimizin ve Gazilerimizin bu topraklarda akan Sıçak kanları vardır. Bunu size milli duyğularumla anımsatıyorum. Bastığın Bulgaristan Topraklarında unutma 600 yıllık ceddinin ve atalarının müçadele şerefi şanı, emegi var. Anıları ve tarihi var olup yazılmış tarihi miras tapularımız vardır. Başını rg ve şunuda hiç unutma durduğun yere bir bak. Bir Fatiha oku. SONRA GENE DURDUĞUN YERE BAK UNUTMADAN Milli Müçadelemizi
Tanı daha fazla tarihinden bilgi almak isterseniz bizi ara niyaziakkilic@hotmail.com.
http./balkanolojicom.tr.gg../ http./hurbalkancom.tr.gg../ +905357910694. ara ve sor öğren.
Şehitlerimizin yüzüne nasıl bakacaksınız. Nerede kaldı Türklerin DOĞAL HAKLARI. Nerede kaldı Şehit Türkümün akıtılan saf temiz kanları. Bunları Bulgaristan Baş Duşmanı Jivkof yönetiminin Devamçılarına peşkeşmi çekileçektir. Yoksa ADALET YERİNE GELEÇEKMİDİR.Böyle giderse Türk ve Bulgar bie arada yaşaması zorlaşaçak gibi geliyor Buşlgaristan Türk halkına. Avrupa Birliğine girdik onlarıda ikna etmedeBulgarlar kadar zormudur. UYANIK milletvekili Türklerimiz nerede YOKSA kara para veya dalevera peşindelermi. BÖYLE BİR VAKA VARSA NASIL ÇIKARSINIZ KARANLUIIKLARDAN AYDINLIĞA. Unutma Bulgarisrand Nigboludan başlar Türk Müslüman İMTİHANLARI, vidin, PLEVEN, VARNA, ŞUNMNU, ŞİPKA KAZANLIK eskizagra, tırnava, Filibe , Burgaz, elena gibi uzar gider Türkün verdiği kahraman şehitlerinin kanı unutmayın egri işler yapmayınız. Sizlerde kafirler gibi bu kanlarda boğulma ihtimallerine sakın düşmeyiniz. Yine SULANMAsın ATATOPRAKLARI ŞEHİT KANLARINLA METİN OLUP Milletin sadık erleri olalım.şimdi Balkanoloji olarak ATATÜRKÜN SÖZLERİNLE BİTİRİYORUM.
Bizler Altaylardan Tunaya göçmen TÜRKLERİ VE ÜYELERİ Balkanoloji Araştırma çalışanları olarakta, Bulgaristanda Şehitlerimizi büyük saygıyla anıyoruz. Türk milleti ve onun çocukları olarak her zaman ACDADINI TANIDIKÇA, ONLARA SAHİP ÇIKTIKÇA YİNE BÜYÜK İŞLER YAPAÇAKTIR. Türk Medeniyetinin ufkundan doğan yeni bir güneş gibi devamlı parlayaçak ve Tarih sayfasında yine Türk ası ilebet yazılacaktır. Mustafa Kemal AtaTürk.. metini yazan ve hazırlayan . Balkanoloji kültür tarih başkanı Niyazi AKKILIÇ-İSTANBUL. SAYGI VE HÜRMETLE BALKAN Türklerinden yanıt ve destekler beklemekteyim. 9.01.2009.yılı. NİYAZİAKKILIÇ-İSTANBUL.


BALKANOLOJİ ARAŞTIRMA MERKEZİ ÇALIŞANLARI ADINA YAPTIĞIMIZ BALKAN TÜRKLERİ VE MÜSLÜMANLARININ UYGARLIĞINDAN BU ĞÜNE KADAR BALKANLARDAKİ GELENEK, GÖRENEK, ÖRF VE ADETLERİMİZ DİLİMİZ, DİNİMİZ, KÜLTÜR VE TARİHİMİZ EGİTİM VE EDEBİYATIMIZ KİMLİĞİMİZ VE VARLIĞIMIZ HER YÖNÜYLE BİLİMSEL AÇIDAN ARAŞTIRILARAK KAYITLARA GEÇMEKTEDİR. BU GÜNE KADAR BİRÇOK ÇALIŞMALARDA BULUNDUK. GENELLİKLE BULGARİSTAN DAKİ MİMARİ KÜLTÜR İZLERİMİZİN DÜNÜ VE BUĞÜNÜ 600YILLIK MİMARİMİZ ESKİ EV VE KONAKLARIMIZ V.S. OLMAK ŞARTINLA BULGARİSTANDA TÜRK YAPISI KESİN OLMAYAN BİR 3339 ADET ESER GÖSTERİLİYORDU. BUNLAR ÇOK YETERSİZ OLDUĞUDA BİLİNİYORDU SON BULGARİSTAN ÇALIŞMASINI BAGLANTISINDA GÖRÜLDÜKİ 222812 ADET ESERİMİZİN YANLIZ 168750 ADEDİ TARİHİ TÜRK KLASİK STİL YAŞADIĞIMIZ ECDAT EVLERİ ÇIKMIŞTIR.1660ADET YENİ VE ESKİ CAMİ VE MESÇİT VARDIR.YANİ UZATMAYAÇAGIM BU ESERLERİN LİSTESİ 55ADET CEDVELDE TOPLANIYOR. TÜRKLÜK VE MÜSLÜMANLIK KÜLTÜRÜ OKADAR ÇOK DERİNKİ ANLATMAYLA SON BULMAYOR. BÖYLE BÜYÜK BİR IRKIN VE FATİHİN TORUNLARI OLARAK BİZLER GEÇMİŞİMİZE SAHİP ÇIKALIM. SET ÇEKENLERİ UYARALIM VE GERÇEGİ ANLATALIM. BİRLİK, DİRİLİK, BERABERLİK DAYANIŞMA BU DÖRT SÖZÜ KEMİKLEŞTİREREK TÜRKLÜĞÜMÜZE SAHİP ÇIKALIM. NETEKİM SAYIN ERDİNÇ BEYİN SÖYLEDİKLERİ ÇOK YERLİ YERİNDE TÜRKSEK SAPINA KADAR TÜRKLÜĞÜMÜZÜ BİLELİM VE KİMŞİĞİMİZE SAHİP ÇIKALIM. SÖZ EDİLEN ERDİNÇ KARDEŞİMİZİN GİBİLERİNİN DAHA ÇOK OLMASINI DİLER BALKANOLOJİ ÇATISI ALTINDA TOPLANMAMIZI BEKLEMEKTEYİM. BÖYLE ARKADAŞLARLAN GURUR DUYMAK TÜM TÜRK MİLLETİNİN HAKI OLMASINI İSTERİM ENDERİN SELAM VE SAYGILARIMLA NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL.BALKANOLOJİ BAŞKANI.


DUYURU

BALKANOLOJİ MERKEZİ
Balkanlarda Türk Dil Kültür Tarih Araştırmaları merkezinin kuruluşunun yegane amacı bütü Balkan Ülkelerindeki gecen 600 yıllık Türk –Müslüman Kültür Medeniyetinin varlığını araştırmak ve bu ülkelerde çeşitli sebebler yaratılarak kaybolan Mimari anıtlarımızın ve kültürel güzeliğimizin yıkılması, yok edilmesi, kaybolması, yakılması ve yıktırılması gibi birçok nedenlerlen GEÇMİŞ TARİHİMİZDEN BU ĞÜNE KADAR KENDİNİ KORUYABİLMİŞ VE DİMDİK AYAKTA KALAN Mimari kültür izlerimizin ve Osmanlı
Yapıtarınıo tek tek köy ve şehir demeden araştırarak , meydana getirmek istediğimiz Balkan Mimari Eserlerinin dünü ve buğünü diye Envanterini ve arşivini çıkarıp gereğinçe düzenlemektir.Bizlere bu konuda daha ayrıntılı ve verimli çalışabilmek için, daha bilimsel çalışmalarda bulunmak ve katkı saglamak, bilği alışverişini hızlandırmak, özğür ve daha çok yaratıcı birer bireyler olarak Balkanlılara genç Araştırmacılar yetiştirmek ve böylecede ilmi ve bilimsel sonuçlar çıkararak ortaya koyabilmektir.Böylecede Balkanlardaki yıkılan köprüleri yeniden inşa etmek demek Balkan Ülkeleri halkları arasında yeniden bagları genişleterek İşbirliği ve Dostluklar kurarak, kuvvetlendirmektir.Kardeşliği güçlendirmek gayesinlede Dünyamızın ve insanlığın daha güzel olabilmesi için Evrensel mücadeleleri Dünya Barışına, Demokrasi yolunda hak ve adaletini saglamakla yeni içerikli elemanlar saglanmasında, yetiştirilmesinde düşündüğümüz amaçlardan yeganesidir.
Balkanoloji di, kültür tarih araştırma merkezinin ayrıça kısa adıda BALKANOLOJİolarak
Saptanmıştır.Bu Kuruluş 1988 yılında bir Balkanlı Osmanlı kuruluşu olarak kurularak
İstanbul-Gaziosmanpaşa ilçesinde Tüm Balkan Türklerini kapsayan bir bilimsel araştırma kuruluşu olarakTarihi Türkiyemizin İstabul kentinde nufusun önemli bir bölümü Balkan Türkleri oluşturması göze alınarakBalkanlarda Dil, Kültür, Tarih Mimari ARAŞTIRMA MERKEZİ Kordinatörü ve Araştırmacı Sn. Niyazi Akkılıç Başkanlığında kurulmuştur.
Kuruluşumuz bütü Balkan Türklerine ve Göçmen Derneklerine kapısı açık olup gerekli Balkan ülkelerinle ilğili balkan Türklerinden bildikleri bilgileri, belgeleri, eserleri ulaştırmada gayret gösteren birçok Balkan Türkleri derneklerine ve Altay Tuna Dernegi Üyelerine gönülden teşekürler eder ve mütemadiyen daha hızlı bir akışla şu iletişime yer vermelidirler. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.ğğ./ +9053579106.
Adres.Salih kardeşler cadesi.N.14. Berec-Gaziosmanpaşa/İstanbul.Niyazi Akkılıç.
  EĞEMENLİK-ÖZĞÜRLÜK
ULUSLARA EGEMENLİK FERTLERE ÖZĞÜRLÜK
M.K.ATATÜRK.

BİTİRDİM ESRİMİ SİLDİM KALEMİM
NİYAZİ AKKILIÇ

DİLDE ,FİKİRDE, İŞTE BİRLİK . İ.GASPIRALI-KIRIM

BALKANLARDA TÜRK KÜLTÜR VARLIGINI ARAŞTIRMAK BULMAK ,TANITIP YAYMAK HER TÜRKÜN EN KUTSAL GÖREVİDİR.

EGER MİLLETLERİ BİR BÜYÜK MEŞE AĞAÇINA BENZETİRSEK ,BU AĞAÇ MUHTAC OLDUGU NEMİ GEÇMİŞTEN ALIR VE O SAYEDE İSTİKBALE KÖK SALAR. ATALARIMIZIN BAKTIGI TARİHİ KÜLTÜREL ESERLER ,GELECEGİMİZİN EN BÜYÜK TEMİNATIDIR.ONLARI,YOK OLMAKTAN KURTARMAK BİZİM BİRİNCİ GÖREVİMİZDİR
NİYAZİ AKKILIÇ.

TÜRKÇEMİZ

ANALARIMIZIN DİLİ ,ANADİL ,DİLLER GÜZELLİK YERİNE KILIÇTAN KESKİN ,ÇELİK TEN SERT , KAYADAN SARP,BORADAN HIZLI, İPEKTEN İNCE ,KELEPEKTEN UÇUÇU, ÇİÇEKTEN RENKLİ ,ALTINDA PARLAK , SUDAN DURU ,TÜRKÇEMİZ....
NİYAZİ AKKILIÇ

EY TÜRK EVLADI
KİM OLDUGUNU, NERELERDEN GELDİĞİNİ VE ŞİMDİ NERELERDE OLDUĞUNU HİÇ SOR GULAMA FIRSATIN OLDU MU? BAYRAGININ RENGİNİ TOPRAĞINI KOKUSUNUN KANININ ASLETİNİN FARKINDA MISIN?

Türkün sesiTürklüğün sesi olmalıdır.
TÜRKLÜĞÜN DIŞINDAKİ SES TÜRKLÜĞÜN SESİ SAYILMAZ. Yahya Kemal.


BÜYÜK ŞEYLERLERİ YANLIZ BÜYÜK MİLLETLER YAPAR.
ATATÜRK

TÜRKLÜGÜN 6 İLKESİ
1:Siyasi varlıkta birlik .
2:Dil birligi
3:Yurt birligi
4:Irk ve menşe birligi
5:Tarihi karabet.
6:Ahlaki karabet

eger bir millet büyük se kendini tanımakla daha büyük olur.(ATATÜRK)

KUŞLAR GİBİ UÇMAYI BALIKLAR GİBİ YÜZMEYİ ÖĞREN dİK FAKAT Ç BASIT BİR SANATI UNUTTUK İNSAN GİBİ YAŞAMAYI BİLİYORMUSUN BUGÜN dÜNYA dOSTLAR GÜNÜ MESAJI SEV İĞİN dOSTLARINA GÖNdER EĞER BENdE O SEVdİĞİN dOSTLARINdAN BİRİYSEM BANAdA YOLLA BUNU ARKAdAŞLARINA GÖNdER BAK KAÇ CEVAP GELECEK EĞER 7 dEN FAZLA İSE SEVİLEN BİR dOSTSUN yazar:Alper akkılıç

ALLAHNASİP EDER,ÖMRÜM VEFA EDERSE ,MUSUL-KERKÜK VE ADALARI GERİ ALACĞIM.SELANİK DE DAHİL.BATI TRAKYAYI TÜRKİYE HUDUTLARI İÇİNE KATAÇAĞIM.MUSTAFA.KEMAL. ATATÜRK.


BALKANOLOJİ KÜLTÜR BAŞKANI NİYAZİ AKKILIÇ İBRET VERİÇİ SÖZLERİ

Balkan Türkleri bilinen Bulgaristan Türkleri Büyük önder ATATÜRK Düşünçelerine ve fikirlerinden esinlenerek ve cizdiği doğru politikalarından esinlenerek Bulgaristan Türkünün akılçı politikasınla doğru istikamette ilerleyerek,DELİORMAN VE RODOPLAR – Gülvadisi – Dobruca ve Tuna boyu Türkleri tek vüçüd birleşerek,Totaliter baskıçı Todor Jivkof yönetimine SİLAH KUŞANARAK SAVAŞMADAN, Dağa çıkarak isyan etmeden, TERÖR YARATMADANM,,Bulgaristanmda Zulümçü devletine resmi ve özel işyerlerini kırıp dökmeden Türklüğe yakışır bir şekilde,Avrupa ve diğer ülkelere örnek olabileçek şekilde Medeniyetinin Milli Türklük Şuurunla Sayın Liderlerinin AHMED DOĞAN ile Türk Milli ATATÜRKÇÜ Teşkilatının uyğuladığı DEMOKRASİ varlığının ğeleçegini, Özğürlük güneşinin doğacağını,Hak ve ADALETİN, Barışın var olaçagına inanarak H.Ö.H. nin kurulmasınla Jivkofun BKP nin 45 yıllık yönetimini YIKARAK tuz ve buz etmede Türklerin yıkıçı olmayarak çaLIŞMALARI HER ZAMAN TAMAMLAYIÇI OLDUĞUNU VE Bulgaristan Türkünün ulus olarak kültür değerlerine sahip çıkarak Türk varlığının BÜTÜNLÜĞÜNÜ GÖSTERMİŞ OLARAK ÖNEMİNİ,TANITIMINI VE YERİNİ LAYIK OLARAK GÖSTERMİŞTİR. Niyazi akkılıç-Balkanoloji başkanı.



2.TÜRK DİLİ ,TÜRKÇE DEMEK TÜRK DEMEKTİR.
Ne Mutlu Türküm diyene.


3.Milletce, aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi, milli,Birlik ve Beraberlik için ,vatan için, fedakarca çalışan, serdenğeçen Alperen Mehmetçikler en kutsal duyğularlan selamlar sevği, sayğı, ile hürmetli dualarımızı balkan Türklüğü olarak içtenlikle sunarız.
4Her kahraman vatansever Bayrağının direğidir.Gönüllerde layık olmalı, her Türkün başı göklere değmelidir.Albayrağı saglam tutmak en büyük ödevimizdir.Sen Necipsin Türk MİLLETTİ BU SENİN KUTSAL VAZİFENDİR.. NİYAZİ AKKILIÇ- Balkanoloji başkanlığının sözlerinden.


5.Şehit gazilerimizin şanlı hatırı için Balkan Türkleri ve Deliorman Türkleri tüm Bulgaristan Türkleri şehit ve gazilerimize minnet ,şükran, sunarak, Dualarını kalplerinin enderinliğinden ifa etmektedirler.. Balkanoloji başkanı Niyazi akkılıç.istanbul


6.Sizler unutulmayan ruhumuzun çiçegi olan şanlı şehitlerimiz,Sizler her zaman HİLALİN ve Yıldızların cennet mekanınıda görmelisiniz. Sizler Türk Millettinin kırçiçegi ve Balkan TÜRKÜNÜN kardelanısınız ölümden korkmayan aşıklarsınız. SİZİNLE Tüm Dünya Türkleri gurur ve onur duyarak okudukları Dualarlan Fatihalarla yanınızdadır.NiyaziAkkılıç.Balkanoloji kültür başkanı – İstanbul



7.Balkanlar 600 yıl Türklük yaşadı.Bu Memleket Tarihte Türktü,Şimdiki Durumundada Türklük yasşamaktadır.Balkanlarda Türk varlığı var oldukça, Türklük ebediyen var olaçaktır.Türk toplumunun yegane dayanağıda TC NİN Dimdik ayakta var olmasıdır.
Milletim TÜRK.Vatanım Türkiye,Ülküm Türklüktür.Ulu önder ATATÜRK REHBERİMİZDİR.En büyük Türkiye Canımız kanımız sizlere feda olsun. Balkanoloji başkanı Niyazi AKKILIÇ-İstanbul. Adımız Türk ve Andımızdır.Bulgaristan ve Deliorman Türkleri olarak,Türklük adına, Vatan ve Bayrağımız adına ,Türklük ugruna Canımızı ve kanımızı hiç esirgemeden korkmadan koyarız. Balkanoloji başkanı.NİYAZİ AKKILIÇ- İstanbul.Nasıl güçlü oluruz, Bir araya gelemezisek.Nasıl sahip çıkarız geleçeğimize, Geçmişimizi bilmezisek, Biz neler anlatırız ki var olan torunlarımıza ve genç neslimize. Atalarımızı tanıyıp araştırıp anlayamazisek .Nasıl karşı koyarız zulmün zorbalıklarına.Biribirimizi tanıyıp güçümüzü bilmezisek, Gelin bir yol bulalım ,Bir olalım. Balkanlarda Türk Birliğini kuralım. Böylecede yıkılmaz bir kale olalım. Türkün GÜÇÜNÜ BİRDEFA DAHA CİHANA GÖSTERELİM. Balkanoloji başkanı NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL. Aziz Balkan Türkleri,ARTIK BU GÜNÜMÜZÜ,Geçmişimizi ve geleçeğimizi çok doğru olarak bilerek konuşalım ve düşünçelerimizi istikbalimizin aynası olmasına yardımcı olalım.Türk ğibi Diri olalım Kale olarakta ayakta olalım.
Balkanoloji kültür başkanı Niyazi akkılıç- İstanbul.

Bu memleket, Dünya'nın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna
mevcudiyetin yüksek tecellisine sahne oldu. Bu sahne en aşağı yedibin
senelik Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarlarıyla sallandı. Beşiğin
içindeki çacuk, tabiatın yağmurlarıyla yıkandı. O çocuk, tabiatın
şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından korkar gibi oldu sonra
onlar alıştı. Onları tabiatın babası tanıdı onların oğlu oldu. Birgün o
tabiatın çocugu tabiat oldu, şimşek, yıldırım, güneş oldu.
TÜRK oldu.
TÜRK budur;
Yıldırımdır,
Kasırgadır,
Dünya'yı aydınlatan Güneştir.
Bugün 104 ziyaretçi (115 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol