BALKAN KÜLTÜR ESERLERİ  
 
  Bulgaristan Coğrafya 27.04.2024 20:17 (UTC)
   
 
Bulgaristan


Bulgaristan (Bulgarca: Balgariya), Güneydoğu Avrupa'da yer alan bir ulus devlettir. Ülke, batıda Sırbistan ve Makedonya Cumhuriyeti, doğuda Karadeniz, kuzeyde Romanya ve güneyde Yunanistan ve Türkiye ile çevrilidir.



Coğrafya
Balkan Dağları (Stara Planina) Bulgaristan'ı kuzeyde Tuna platosu, güneyde ise Trakya platosu olarak kabaca iki coğrafi bölgeye ayırır. Oldukça dağlık bir coğrafyaya sahip olan güney Bulgaristan'da Rodop ve Rila sıradağları yer alır; ülkenin ve Balkanların en yüksek dağı olan 2925 metre rakımlı Musala Dağı da burada bulunmaktadır.
Ülkenin en önemli ırmağı olan Tuna (Dunav), aynı zamanda Romanya-Bulgaristan sınırını çizer. Bulgaristan sınırları içerisinde doğup, Yunanistan-Türkiye sınırını oluşturduktan sonra Ege Denizi'ne dökülen Meriç (Maritsa) Bulgaristan'ın bir diğer önemli akarsuyudur.


Rila Manastırı
Tarih
Bulgaristan'ın ilk sakinleri Hint-Avrupa kökenli bir kavim olan Traklardır. Milatla birlikte ülke önce Roma İmparatorluğu, sonraysa Bizans İmparatorluğu egemenliğine girer. M.S. 6. yüzyılda Slavlar ile birlikte Türk kökenli bir kavim olan Bulgarlar bu alana yerleşir. Aristokratik tabakayı oluşturan Türk Bulgarları bir süre sonra Slavlaşarak dillerini, 10. yüzyıldan itibaren de Ortodoksluğu kabul edip dinlerini bırakarak asimile olmuşlardır.
Bizans İmparatorluğu yıkılıncaya değin Bizans ile savaşıp hakimiyet alanlarını genişleten Bulgarlar, bir ara 1018-1186 yılları arasında yeniden Bizans İmparatorluğu'nun egemenliğine girmiştir. 14. yüzyılda Türklerin Rumeli'ye çıkmasından sonra bağımsızlıklarını yitirerek Osmanlı Devleti'nin egemenliğine girmişlerdir.
Osmanlı Devleti'nin gerilemeye başlaması ve Çarlık Rusyası'nın da desteğiyle, Balkanların tümünde olduğu gibi Bulgaristan'da da ulusal kurtuluş hareketi alevlenmiş, 93 Harbi'nden yenilgiyle çıkan Osmanlı Devleti, Bulgaristan'ı 1878 yılında içişlerinde bağımsız prenslik olarak, 1908 senesinde ise tam bağımsız çarlık olarak tanımıştır.
Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlılarla aynı cephede savaşa katılan Bulgaristan, İkinci Dünya Savaşı'na da Almanya saflarında katılarak her iki savaştan da yenilgiyle çıkmıştır.
İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Balkanlar'da ilerleyen Sovyet ordusunun da yardımıyla Georgi Dimitrov önderliğinde sosyalist rejime geçen ülke, soğuk savaş yıllarında Varşova Paktı'nın üyesi olarak kalmış, geçen yüzyılın 80'li yıllarından itibaren ise topraklarındaki Türk azınlığa uyguladığı zorla bulgarlaştırma politikalarıyla dünyanın tepkisini çekmiş ve bunun faturasını 1989'da bulgar ekonomisine ağır bir darbe vuran Bulgaristan'dan Türkiye'ye yarım milyona yakın insanın göçüyle ödemiştir.
Doğu Bloku'nun çözülmesiyle 1990 yılında sözde sosyalist rejimin yıkıldığı Bulgaristan, türk azınlığa yönelik asimilasyon politikalarını da terk ederek komşusu Türkiye ile olan ilişkilerini oldukça olumlu bir temele oturtmuştur. Ülkenin 2007 yılında Avrupa Birliği'ne katılması beklenmektedir.


Kutsal Tapınak Kalıntıları
Ekonomi
1990'a değin devlet yönetiminde sosyalist ekonominin hakim olduğu ülke, Doğu Bloku'nun çözülmesi sonucu Sovyet pazarını kaybetmesi ve kapitalist ekonomiye eklemlenme sorunları nedeniyle 90'lı yıllar boyunca milli gelirin % 70'e yakın küçüldüğü çok ağır bir ekonomik bunalım yaşamıştır. Bulgar ekonomisi, 90'lı yılların sonundan itibaren toparlanma sürecine girmiş olsa da, halkının gereksinimlerini yeterince karşılayabilen istikrarlı bir iktisadi yapı olmaktan hala çok uzaktadır. Ekonomi ile ilgili bazı istatistik veriler şöyledir: Milli gelir (2001): 13,5 milyar $, kişi başına düşen milli gelir: 1690 $, devlet borçları: 10 milyar $, devlet gelirleri (2000): 4,2 milyar $, devlet giderleri (2000): 4,4 milyar $, enflasyon (2001): % 93, ekonominin sektörlere göre dağılımı (2001): hizmet: % 57, endüstri: % 29, tarım: % 14

Türk azınlığı
Bulgaristan'da, yakın zamana değin Türkiye ve Bulgaristan arasındaki ilişkileri Bulgar devletinin inkar ve zorla asimilasyon politikaları dolayısıyla geren, çok sayıda Türk asıllı Bulgar yurttaşı yaşamaktadır. Bulgaristan'daki Türk azınlığın kökleri Anadolu'ya dayanır. Rumeli'nin 14. y.y.'da Osmanlılarca ele geçirilmesiyle Osmanlılar, Anadolu'daki diğer beyliklerin ve yarı göçebe aşiretlerin gücünün kırılması amacıyla, çok sayıda Türkü bilinçli olarak Balkanlara yerleştirmiştir. Tarih boyunca yaşanan çeşitli savaş ve çatışmalar dolayısıyla Bulgaristan'dan Türkiye'ye dört büyük göç dalgası yönelmiştir:
Bunlardan ilki Osmanlıların 93 Harbinde Ruslar karşısında bozguna uğramasının ardından yaşanan 1878 göçüdür. İkinci göç dalgası Balkan Harbinde yenilgiye uğrayan Osmanlı Devletinin Rumeli'ndeki tüm topraklarını Trakya dışında terketmek durumunda kalması sonucu 1912 yılında gerçekleşmiştir.
Üçüncü büyük göç İkinci Dünya Savaşı sonrası sosyalist rejime geçen Bulgaristan'ın tarım arazilerini devletleştirmesi ve Türkiye'nin Kore Savaşı'na katılması sebebiyle Moskova'dan Bulgar devletine yöneltilen, Türkiye'ye misilleme amaçlı Türk göçünün teşvik edilmesi talebi sonucu 1950-1951 yılları arasında yaşanan göçtür.
Dördüncü ve en son göç dalgası 1989 senesinde Bulgar devletinin asimilasyon politikalarına tepki olarak gerçekleşmiştir.
Yaşanan tüm bu göçlere karşın Bulgaristan'da kesin sayısı tam olarak bilinmese de halen 1 milyona yakın Türk kökenlinin yaşadığı tahmin edilmektedir.
1965 nüfus sayımı sonuçlarına göre Türklerin toplam nüfusa oranının % 10 ve üzerinde üzerinde olduğu bulgar yönetim birimleri aşağıdaki gibidir, ancak bu istatistik '89 göçünden önce yapıldığı için değerlerin güncelliği kuşkuludur:
Kърджали (Kırcaali): % 72, Разград (Razgrad): % 48, Шумен (Şumnu): % 34, Търговище (Eski Cuma): % 32, Силистра (Silistre): % 30, Добрич (Hacıoğlu Pazarcık, Tolbuhin, Dobriç): % 17, Бургас (Burgaz): % 11, Русе (Rusçuk): % 10
Son yıllarda Türk azınlık üzerindeki baskı politikasına bütünüyle son veren Bulgaristan, bu ülkede yaşayan Türklerle kalcı bir uzlaşma kapısını aralamış görünmektedir
Bulgaristan Tarihi
Bugünkü Bulgaristan topraklarına, M.Ö. 30'larda Traklar denilen bir kavim, bir süre sonra da Romalılar hakim olmuştur. Altıncı yüzyılda İslavlar her tarafı yakıp yıkarak hakimiyeti ele geçirmişlerdir. M.S. 680 yıllarında Karadeniz'in kuzeyinden Bulgar Türklerinin gelmesi ile Bulgar tarihi başlamıştır.

On-Oğuz grubundan olduğu bilinen bu Türklerin aynı zamanda Yukarı Tuna kıyıları ile birlikte Volga ve Kama vadilerini de idaresi altına alarak Büyük Bulgaristan adıyla 14. yüzyıla kadar varlığını devam ettirmiştir. Bu arada 11. yüzyıla kadar devam eden Birinci Bulgar Krallığı yıkılarak Peçenek, Guz ve Kumanlar (Kıpçak)vasıtasıyla İkinci Bulgar Krallığı kurulmuş, 1241 senesinde Moğol istilasına uğramıştı.

Miladi 1331-1371 yıllarında Kral İvan Aleksandr zamanında Sırpların Balkanlarda üstünlük kurmasıyla zayıflamış, Osmanlı Hükümdarı Birinci Murad Han zamanında (1326-1389) Bulgaristan toprakları zaptedilmiştir. İvan Aleksandr'dan sonra Vidin ve Dobruca beylikleri ile Tırnova Krallığı Osmanlılara karşı çıkması üzerine 1393'te Tırnova, 1396'da Niğbolu Zaferlerinden sonra, Vidin ve 1400'de Dobruca zaptolunarak Bulgar Krallığı tamamen ortadan kaldırılmıştır.

On altıncı yüzyılda Bulgaristan üzerinde Sırplar ve Macarlar üstünlük kurmak istemişlerse de güneyden gelen Osmanlı Devleti Bulgaristan'a hakim olarak düzenli bir idare getirdi. Bulgaristan'ı 500 yıl Osmanlılar idare etti. Bu dönemde idare, Sofya'da oturan Rumeli Beylerbeyi tarafından sağlanıyordu. Osmanlı İmparatorluk merkezine yakın olması ve sefer yolu üzerinde bulunması sebepiyle ticareti oldukça gelişme gösterdi. Bulgar tüccarlara geniş imtiyazlar tanındı.

Osmanlılar, diğer tebaalarında olduğu gibi Bulgarlara da dini yönden baskı siyaseti gütmediler. Bulgarlar genellikle reaya adını taşıyan, vergiye tabi çiftçi sınıfları halinde kaldılar. Âdil idare ve imtiyazlı tüccar sınıfının bulunması ve benzeri müsbet Osmanlı siyasetine rağmen, 17. yüzyıl ortalarında Bulgaristan'da haydut denilen çeteler türeyerek isyan etmeye başladılar ve her fırsatta düşman ordularıyla Osmanlılara karşı birleşmekten geri kalmadılar.

Devam eden bu isyanlar karşısında Osmanlı hükumeti "Çorbacı Nizamnamesi" gibi bazı kanuni tedbirler alarak, Bulgaristan'da asayişi korumaya çalıştı. Tuna vilayetinin başına bu maksatlarla getirilen ve geniş yetkilere sahip bulunan Midhat Paşa, Bulgaristan'a birçok hizmetler götürdü. Hatta Midhat Paşa, Hıristiyanlara yaranmak için ayyıldızlı Türk bayrağına bir de haç ilave etti. Bulgar ihtilal merkez komitesinin 20 Nisan 1875'te Koprivştitsa ve Panagyuviste'de başlattıkları büyük isyan da bastırıldı.

1876 yılı Aralık ayında İstanbul'da toplanan büyük devletler, Bulgaristan'da iki muhtar bölge teşkilini teklif ettiler. Rusya bunu kabul etmedi. Midhat Paşa ısrarla Rusya'ya savaş açmamız için direndi. Neticede Rusya'ya savaş açıldı (20 Nisan 1877). Bulgarlar Rus ordusuna katıldıkları gibi, Türklere karşı tedhiş hareketlerine de giriştiler.

Osmanlı-Rus savaşınin sonunda Ayastefanos Antlaşması imzalandı (3 Mart 1878). Muhtar bir Bulgaristan idaresi kurulması kabul edilmişse de diğer büyük devletlerin baskısı ile Balkanlar ile Tuna arasında küçük bir Bulgar Prensliğinin kurulması şeklinde değiştirildi. Diğer bölgeler Romanya ve Sırbistan devletlerine bırakıldı. Bir süre sonra Rusya'nın mevcut Bulgar Prensliğinin idari ve içişlerine doğrudan karışması, Osmanlı hükumeti ile Avusturya ve İngiltere hükumetleri, Prensliği Rusya'nın tahakkümüne bırakmak istememelerinden bu hususta büyük devletlerin nüfuz mücadeleleri başladı.

Bir süre sonra Bulgaristan Prensliğinde Prens Aleksandr idareyi ele alarak Bulgaristan birliğinin sağlanmasını temin etti ve tamamen Rusya'ya yaklaştı. Daha sonraki gelen idarecilerde iç ve dış ilişkilerin düzene sokulması gibi gelişmelerden sonra, 1904'te Türkiye aleyhine Sırbistan'la bir antlaşma imzaladı. 1908 İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra, 3 Ekim 1908'de tam bağımsızlığını ilan etti.

8 Eylül 1944 ihtilalinden sonra Bulgaristan Komünist rejimi kabul ederek Varşova Paktına girdi. Rusya'da olan batıya açılma hareketleri, Bulgaristan'da büyük hızla yayıldı. Bir süre sonra, 35 senedir başta bulunan Cumhurbaşkanı Jivkov 10 Kasım 1989'da istifa etmek mecburiyetinde kaldı.

29 Aralık 1989'da ülkede bulunan Türklere yeniden kendi adlarını kullanma ve serbestçe ibadet etme hürriyeti tanındı. 10-17 Haziran 1990'da iki kademeli ve 1932'den bu yana ilk defa yapılan çok partili seçimde 1943-1990 arasında Bulgaristan'ı idare eden Komünist Partisi (yeni ismi Bulgaristan Sosyalist Partisi) iktidar oldu.

1989 SONRASI DEMOKRATİK DÖNEMDE BULGARİSTAN TÜRKLERİ

10 Kasım 1989’da Jivkof rejiminin yıkılması akabinde Bulgaristan Devlet Konseyi, 1984 - 89 arası dönemde Türk ve diğer azınlıklara karşı yapılan hataları kabul etmiş ve bunların düzeltileceğini vaadetmiştir. Böylece zorla değiştirilen Türk adları iade edilecek, Türkçe konuşma yasağı kalkacak ve Türk çocukları kendi okul ve anadillerinde eğitim yapabileceklerdi (Turan, 1997: 1747). Ancak bu konuda Türk toplum temsilcileri ve Bulgar yöneticileri arasındaki görüş ayrılığı uzun süre giderilemedi. Temmuz 1991’de resmileşen yeni Bulgar anayasası da, azınlıklara kendi anadillerini öğrenme ve kullanma hakkı tanıyordu. Buna rağmen Türk öğrencilerin Türkçe dersler alması sürekli erteleniyordu. Bunun üzerine Türk aileler, çocuklarını okullara göndermeme ve açlık grevi yapma gibi yöntemlerle Bulgar yönetimini protesto ettiler. Bu tepkiler karşısında Eğitim Bakanlığı, Türkçe derslerin başlatılması kararı aldı. Ancak bu haktan ilk ve ortaokullara devam eden Türk çocuklarından sadece %40’ı faydalanabiliyordu (toplam 100 bin öğrenciden 40 bini). 89 büyük göçü ile Türk aydın ve öğretmenlerinin çoğunun Türkiye’ye gitmesi ile, Türkçe ders verecek eleman bulunamaması diğer bir olumsuzluktu. Böylece bir kez daha Türk öğretmen yetiştirilmesi gündeme geldi. Bu kapsamda; 1992’de Şumnu Yüksek Pedagoji Ensititüsü ve 1993’de Kırcaali İlk ve Ortaokul Öğretmen Ensititüleri’ne Türkçe öğretmeni yetiştirecek sınıflar açıldı. Benzer şekilde 1990’da Sofya’da ön lisans düzeyinde İslam Ensititüsü ve Şumnu’da İmam-Hatip Lisesi açıldı. Bunları 1991’de Ruscuk ve Mestanlı İmam-Hatip liseleri izledi (Yenisoy, 1997: 1790-91; Turan, 1997: 299-300).

1989 sonrası Bulgaristan’da kurulan 160 civarındaki siyasi partinin 4’ü Türklere aitti. Bunlar: (1) Hak ve Özgürlükler Harekatı (HÖH), (2) Demokratik Gelişim Harekatı (DGH), (3) Demokratik Adalet Partisi (DAP) ve (4) Türk Demokratik Partisi (TDP) olarak belirtilebilir. Bu partilerden ilki olan HÖH Partisi, 1990 seçimlerinde 400 üyeli parlemontaya 23 millletvekili soktu (Özkan, 1997: 277). Aynı parti, 1991 seçimlerinde oyların %7.55’ini aldı ve milletvekili sayısını 24’e yükselti. Daha sonra yapılan yerel yönetim seçimlerinde ise, 27 belediye başkanı ve 653 köy muhtarlığı kazandı. Aralık 1994 seçimlerine üç Türk partisi katıldı. Bunlardan en büyüğü olan HÖH, %5.44’e tekabül eden 282.000 oy aldı. Bu partinin bir önceki seçimlere göre 160.000 dolayındaki oy kaybı; bir bakıma iktidar ortağı olduğu bir önceki dönemde varlık gösterememesi, Türkiye’ye göçün sürmesi ve oyların bölünmesi gibi sebeplere dayanmaktadır. Üç Türk partisinin Aralık 94 seçimlerinde aldıkları oy toplamı 320.000 dolayındadır. Türkler, HÖH ve diğer Türk partilerinden memnun olmadıkları için bunlara oy vermemişlerdir. İyi hazırlıklı ve programlı bir Türk partisi, muhtemelen 700.000 dolayında oy alabilecektir. Ayrıca Türkiye’de bulunan soydaşlarımızdan 50.000 dolayında bir kitle Aralık 94 seçimlerinde oy kullanma hakkına sahip olmasına rağmen bunlardan ancak 2.700’ü oy kullanmıştır (Turan, 1995: 298).
Aralık 1994’de yapılan seçimleri, ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve siyasi kaos ortamını lehine çeviren Bulgaristan Sosyalist Partisi (eski komünistler) kazanmıştır. Türklerin zorla Bulgarlaştırıldığı dönemde Eğitim Bakanı olan Dimitrov yeni hükümetin Eğitim, Bilim ve Teknoloji Bakanı olmuş ve Türklere baskı ve işkence yapan emniyet mensupları da önemli görevlere getirilmiştir (Turan,1995: 298-299). Bu dönemde hükümet, Müslüman halkın seçtiği Fikri Salih’i başmüftülük görevinden almış ve çeşitli entrikalarla Nedim Gencev’i Yüksek Diyanet Kurulu Başkanlığı’na ve Gencev’in bir yandaşını da Başmüftülük makamına getirmiştir. Bu atamaların Müslüman halk tarafından kabul edilmemesi üzerine, atanmış ve seçilmiş olmak üzere ülkede bir Başmüftü ve müftüler sorunu yaşanmıştır. Müftü atamasının Yüksek mahkeme tarafından reddi uygulanmamıştır (Turan, 1997: 1747).
Bulgaristan nüfusu ve aktif iş gücü, 89 göçü sonrası büyük oranda azaldı. Bu göçün dışında 250 bin dolayında Bulgar genci batı ülkelerine iltica etti (Çavuş, 1997: 1777). 1990’lı yılların ortalarında Bulgaristan halkının sıkıntıları ve sosyalist kökenli meclis üyeleri ile hükümete duyulan güvensizlik doruk noktasına çıktı. Ülke, çok büyük siyasi, ekenomik ve sosyal bunalım ve kaos içine düştü. İnsanlar, aç ve perişan iken; resmi devlet güçleri dahi yeraltı dünyası ile işbirliğ yapmakta veya bunlardan birisi konumundaydı (Kahramanyol, 1997: 1742). Ülke çapında yönetim alehtarı büyük gösteriler yapıldı. Bu durum, 10 Ocak 1997’de meclis binasının işgali ve yakılmasına kadar vardı. Bir iç savaşın başlamasına ramak kalan ülkede hükümet istifa etti ve erken genel seçimlere gidildi (Çavuş, 1997: 1776-78). 19 Nisan 1997’de yapılan genel seçimlerde 240 parlemonto üyeliğinin 137’sini Demokratik Güçler Birliği Partisi kazandı. Bu seçimlerde HÖH, Türk seçmenlerden bile ancak %52 oranında oy alabilmiştir (Turan,1997: 1747).
Günümüzde Bulgaristan Türklerine ait 8 gazate çıkmaktadır. Bunlardan Zaman, Türkiye’de yayınlanan aynı gazatenin Bulgaristan Türkleri için haftalık baskısı iken; diğer gazateler; Hak ve Özgürlük, Filiz, Müslümanlar, İslam Kültürü, Güven, Cır Cır ve Balon’u soydaşlar, kendi gayretleri ile çıkartmaktadır. Ayrıca Türkçe kitaplar da basılmaktadır. İlk ve ortaokullarda haftada 4 saat seçmeli Türkçe dersleri oktulmaktadır. Bulgar yönetimi, Pomak Türklerine mensup çocukların Türkçe derslere devam etmelerini engellemektedir. Bulgaristan radyosu, haftada birkaç saat Türkçe yayın yapmaktadır. Taahüt edimesine rağmen benzer yayınlar, Bulgar devlet televizyon kanalında henüz başlamamıştır. Buna karşılık Türk köyleri, büyük uydu antenleri almak sureti ile Türkiye’de yayın yapan televizyon kanallarını izleyebilmektedir. Böylece Türkiye ile milli ve manevi bağların kuvvetlendirilmesi ve daha güzel Türkçe konuşulması mümkün olabilmektedir. Yasal bir engel olmamasına rağmen Bulgaristan Türkleri, henüz özel bir radya istasyonu veya televizyon kanalına sahip bulunmamaktadır (Turan, 1995: 299).
1992 resmi nüfus sayımına göre Bulgaristan’da, toplam nüfusun %13’üne tekabül eden 1.000.000 dolayında Türk yaşamaktadır. Ancak bu ülkede 2 milyonu Türk olmak üzere 3 milyon dolayında Müslüman yaşadığı sanılmaktadır (Turan, 1997: 1745). Günümüzde Bulgaristan Türklerinin en önemli sorunlarının başında işsizlik ve bunun sebep olduğu göç yer almaktadır. 1989 büyük göçünden bu yana 200.000’in üzerinde soydaşımız ağır Türk vizesine rağmen Türkiye’ye göçmüştür (Turan, 1995: 301). 1995 sonrası Bulgaristan Türklerinin karşılaştığı önemli problemler şöyle özetlenebilir: %90’lara varan işsizlik, aşırı yoksulluk, yüksek öğretimin paralı olmasından dolayı bu eğitime devam edememe ve kültürel kimlikleri koruyup-geliştirecek basın ve yayın organlarının olmaması. 1993 yılından itibaren diğer Türk topluluklarında olduğu gibi Bulgaristan Türkleri arasından da, Türkiye’ye yüksek öğrenim görmek için öğrenciler gelmiştir (Hüseyin, 1995: 46). Ancak Türkiye’de bin dolayında yüksek öğretim yapan soydaş çocuklarının diplama denklikleri henüz Bulgar makamlarınca tanınmamıştır (Yenisoy, 1997: 1791).
Günümüzde Bulgaristan Türklerinin siyasi ve dini açıdan birlik sağlayamamaları, soydaşlarımızın güvensizlik ve karamsarlık içinde olmalarına dayanmaktadır. Bulgaristan Türkleri, 1990 sonrası çeşitli Hıristiyan misyonerlerin ilgi alanındadır. Bu konuda Pomak Türkleri ve Müslüman Çingenelere, Bulgar hükümeti desteği ile de özel bir önem ve öncelik verilmektedir (Turan, 1995: 301). Ayrıca Bulgar yönetimi, Pomak Türklerini ayrı bir dini kurum altında teşkilatlanmasını sağlamak sureti ile Türk birliğini bozmaya çalışmaktadır (Turan, 1997: 1748). Diğer taraftan artık Bulgaristan Türkleri, dini liderlerini seçebilmektedirler ve günümüzde bu görevi Fikri Salih Efendi yürütmektedir. Ayrıca soydaşlarımız, daha önce gasbedilen vakıf mallarını geri alma çabası içindedirler

Bulgaristan’ın başladığı şehre, Şumen’e Hoşgeldiniz



Şumen, Bulgaristan'ın tarihine yakından şahit olmuş, Osmanlılar'la içiçe olan, Roma ve Bizans'ı çok iyi bilen, Traklar'ı ise hiç unutmamış bir şehir. Şumen, farklı etnik ve kültürleri, değişik din ve dilleri bir bütün olarak bağrında saklayan Bulgaristan'ın 10. şehridir. Bulgaristan'ın kurucusu Han Asparuh'un kılıcını yere saplayıp 'Burası Bulgaristan olacak' dediği topraklara, ülkemizin başladığı şehre, Şumen'e Hoşgeldiniz!
Temelleri 3 bin 200 sene önce atılan Şumen, başta Traklar olmak üzere Roma, Bizans, Türk ve Bulgar kültürüne ev sahipliği yapmıştır. Hatta Bulgar devletinin ilk başkentleri bu şehrin il sınırları içinde olan Pliska ve Preslavdır. M.Ö. 4. binyıla ait olduğu tahmin edilen meşhur 'Madara' tapınağı, UNESCO'nun koruması altında olan Bulgaristan'daki sekiz tarihi eserden biri konumunda.

Şumen, diğer bir ifade ile ‘İlklerin şehri’



19. yüzyılda Bulgar Rönesansı'nın yaşandığı dönemde Şumen ilklerin şehri olarak tarihe geçiyor. Kril alfabesinin mucitleri Kril ve Metodi kardeşler, ilk resmi kutlamaları 11 Mayıs 1813'te Şumen'de yaptı. Şu anda aynı tarih Şumen Günü olarak kutlanmakta. Kilise bünyesinde ilk Bulgar kız okulu (Kiliyno) 1828 yılında Şumen'de hizmet vermeye başlarken, 1856 yılında yine aynı şehirde modern ilimlerin okutulduğu ilk kız okulu ve ilk okuma evi açılıyor. Şumen'deki diğer ilkler ise şöyle: 1846 yılında ilk amatör okul grupları, 1850'de ilk Bulgar senfoni orkestrası, 1853'te ilk tiyatro temsili. Bulgaristan devletinin 1878 yılında yeniden inşa edilmesinden sonra Şumen, gerek coğrafi gerekse tarihi ve kültürel bakımdan önemini korudu. Bulgaristan'ın 10. şehri Bulgaristan'ın 10. büyüklükteki şehri olan Şumen ili; Şumen, Novi Pazar, Venets, Hitrino, Kaolinovo, Nikola Kozlevo, Veliki Preslav, Smyadovo, Vırbitsa ve Kas***an olmak üzere 10 belediyeden oluşuyor. Kuzeydoğu Bulgaristan'ın merkez bölümünde yer alan Şumen, Tuna yaylasının doğu kısmı ile Stara Planina'nın doğu kısmını oluşturuyor. Bölge, yayla toprak örtüsüyle kaplı ve tarıma elverişli tüm koşulların bulunması açısından da değer kazanmakta. İl sınırları içinde kara toprak örtüsünün hakim olması tarım için mükemmel şartlar oluşturmakta. Ayrıca Şumen belediyesinde ülke genelinde tek olan at, manda, domuz ve kamış alanlarında araştırma ve üretim yapan enstitüler mevcut. Kışların gayet soğuk, yazları ise sıcak geçen bölgede Bulgaristan'ın kuzey kısmına has iklim hakim. Yağışlar devamlı olmayıp yaz aylarında azalır. Doğal zenginlikler bakımından fakir olan Şumen'in tek maden ocağı Kaolinovo'daki kaolin maden ocağıdır. Bu maden ise Novi Pazar, Kas***an ve Şumen'deki şişe, porselen ve fayans fabrikalarının başlıca hammaddesi. 27 yerleşim yerinden oluşan Şumen Belediyesi'nin 2001 verilerine göre nüfusu 104 bin 002 kişi. Bu verilere göre Şumen, Bulgaristan genelinde nüfusun 100 bini geçen 12 belediye arasında yer almakta. Belediyedeki nüfusun 88 bin 966'ı Şumen'de, geriye kalan nüfus ise diğer 26 köyde ikamet etmekte. Bulgar tarihinin başladığı topraklar... Bulgar tarihinin başladığı topraklarda tarih ruhunun canlı tutulabilmesi için bir çok müze yapılmış. Bu sene 100. kuruluş yılını kutlayacak olan Şumen Tarih Müzesi, 29 Haziran 1904 yılında kurulmuştur. Müzede bugün 150 binin üzerinde tarihi eser teşhir ve muhafaza edilmekte. Ayrıca Şumen'de askeri kışla sınırları içinde isteyen herkesin ziyaret edebileceği askeri müze de mevcut. Öte yandan şehirdeki müze evleri de görülmeye değer. Şumen'deki müze evleri sunlar: "Panayot Volov" , Macar Milli kahramanı "Layoş Koşut" müze evi, "Dobri Voynikov" ve ünlü besteci ve müzisyen "Panço Vladigerov" müze evi. Milli Tarih ve Arkeoloji Rezervatları ve ilk başkentler... Şumen'in en eski yerleşim yeri, 'Şumen Kalesi' diye bilinen alan Şumen merkezinden 3 km uzaklıkta batı istikametinde bir tepe. Eski Şumen burasıdır. Traklar'ın kurduğu bu kale Romalılar, Bizanslılar ve Bulgarlar tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmış. 1444 yılında Haçlı seferinde yıkılan kale terkedilmiş ve Osmanlılar zamanında Şumen şimdiki yerine inşa edilmiştir. Milli Tarih ve Arkeoloji Rezervatı olarak faaliyet gösteren 'Şumen Kalesi' restore edilmiş ve şu anda açık müze olarak hizmet vermekte. Bulgar Devleti'nin ilk başkenti Şumen ilinin sınırları içinde bulunan Pliska'dır. Şehir, Bulgar devletinin kurulmasıyla 681 yılında başkent ilan edilmiş. Han Asparuh'un kılıcını yere saplayıp "Burası Bulgaristan olacak" dediği yere kurulan Pliska, günümüzde Kas***an'ın beş kilometre kuzeyinde yer alıyor. Devletimizin ilk başkenti 23 metrekare alana kurulmuş ve günümüzde Milli Tarih ve Arkeoloji Rezervati 'Pliska' adıyla hizmet veriyor. Milli Tarih ve Arkeoloji Rezervatı Pliska'da 7–10. yüzyılları arası yaşam tarzı ve kültürü yansıtılmış.

Tombul, Balkanlar’ın ikinci büyük camisi



Madara'da daha paleolit devrine ait kalıntılar keşfedilmiştir. Madara köyü civarında yüksek kayalıkta yontulmuş ve kabartma taştan Şumen'in simgesi 'Madarski konnik' görülmekte. Milli Tarih ve Arkeoloji Kültür Anıtı 'Madara' bünyesinde bulunan 'Madarski konnik' aynı zamanda Bulgaristan'ın ve bütün Avrupa'nın en kıymetli tarihi eserlerden biri durumunda. Bulgar Devleti'nin ikinci başkenti Preslav da Şumen ili sınırları içinde yer alıyor. Bulgar 'Altın Çağ'ının simgesi olan Preslav, Ortaçağ'ın erken dönemlerinde Çar Simeon (893–927) zamanında 893 yılında başkent ilan edildi. Preslav 972 yılına kadar Bulgar Devleti'nin başkenti olarak kaldı. Şu anda Milli Tarih ve Arkeoloji Kültür Anıtı olarak ilan edilen Preslav, Veliki Preslav kasabasının bir kaç km güneyinde bulunuyor. Zengin tarihi kalıntılara sahip olan Preslav, 9.–11. yüzyıllara ait yazılı tarihi eserlerde mevcut. Şumen'deki en görkemli anıt 'Bulgar Devleti Kurucuları' anıtıdır. 30 kilometreden rahatlıkla görülebilen anıt, İlk Bulgar Devleti'nin kuruluşunun bin 300. yılı münasebetiyle inşa edilmiş. 1981 yılında inşaatı tamamlanan anıta giden yolda, geçen her yılı simgeleyen birer basamak olmak üzere bin 300 basamak var. Betonarmeden yapılan anıtta İlk Bulgar Devleti, Han Asparuh'tan Çar Simeon'a (681–927) kadarki zaman temsil edilmekte. Şumen'de ayakta kalan tarihi Türk eserleri Şumen'de Osmanlılar'dan ayakta kalan en görkemli eser Tombul Camii'dir. 1744 yılında Şerif Halil Paşa tarafından yaptırılan cami, görkemli yapısı, 40 m. yükseklikteki tek şerefeli minaresiyle, yerli ve yabancı turistlerin dikkatini çekiyor. Kubbesi 25 m. yükseklikte olan caminin duvarları düz taştan işlenmiş, geometrik şekilde yontulmuş ve çeşitli bitki figürleriyle süslenmiş. Bir külliye olan Tombul Camii'nin sol bölümünde medrese mevcut. Medresenin ikinci katında ise zamanın en zengin kütüphanesi bulunmaktaydı. Kütüphane, medresenin ikinci katında olup 5 bin cilt kitabı ihtiva etmekteydi. Kütüphanede kitapların yanı sıra eşsiz belgeler, değerli bilgiler ve ünlü bilgin İdrisî'nin 'Cografya'sı yer alıyordu. Bu eser şu anda, Sofya'da Milli Kütüphane'de bulunuyor. Diğer eserler ise şu anda kütüphanede değil. İbadete açık olan Tombul Camii her yıl binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret ediliyor. Şumen'de ayakta kalan diğer iki camii ise 17. yüzyılda inşa edilmiş Kılak Camii ve Kırım harbinden sonra Şumen'e yerleşen Tatarlar'ın kurduğu Tatar Camii'dir. Bedesten, yine Osmanlılar'ca, 16. yüzyılda kurulmuş muazzam bir taş yapıt. Eskiden tüccarlar mallarını burada sergiler ve satarlarmış. Sonraları lokanta ve mağaza olarak kullanıldı. Kurşunlu çeşme: 1774 yılında Hacı Agah Ahmet Paşa tarafından yaptırılmış. Üzeri kurşun kaplamalı olması nedeniyle çeşmeye 'Kurşunlu çeşme' denilmiş. Ancak, Osmanlılar'dan sonra çeşmenin kurşun çatısı çalınmış. Çeşmenin ön kısmında Arapça bir yazı bulunuyor. Çeşme şu anda faaliyette değil. Saat kulesi: Tombul Camii'nin güney kısmında bir tepede yer alıyor. Saat kulesi 1770 yılında Hacı Mehmet Duducuoğlu tarafından yapılmış. Yıllarca hizmet veren saat kulesi şu anda çalışmıyor. Diğer bir Osmanlı taş yapıtı da Askeri Hastane'dir. Ayrıca şu anda İmam–Hatip Lisesi olarak kullanılan Medresettün Nüvvab da Şumen'de bulunuyor. 1922 – 1923 ders yılında kurulan Nüvvab, 1947 yılına kadar ülkemizin değerli manevi şahsiyetlerini yetiştirdi. 1947 yılında normal lise olan Nüvvab 1958 – 1959 ders yılından sonra kapatıldı. 1989 yılında totaliter idarenin yıkılmasıyla 3 Ekim 1990'da yeniden hizmete açıldı. Pehlivan yatağı olarak bilinen Deliorman bölgesinde yer alan Şumen ilinde, dünyaca ünlü pehlivanlar yetişmiştir. Koca Yusuf ve Filiz Nurullah bunlardan sadece bir ikisi.

Belediye Başkanı Zlatev: Şumen Avrupa ailesinin bir parçasıdır

Sayın Zlatev, Belediye Başkanı olarak Şumen hakkında neler söylemek istersiniz?
– Her şehrin bir şekli ve ruhu vardır. Şumen'in şekli ve şemali tarihi geçmişinden, kültür mirasından, ekonomik ve etnik özellikleri sonucu şekillenmiştir. Bu özellik ve atmosferiyle şehrimiz eşsizdir.
Şumen Avrupa Birliği'ne nasıl hazırlanıyor?
– Biz Şumenliler her zaman şehrimizin bir Avrupa şehri olduğu şuuruyla yaşamışızdır. Şumen her geçen gün gelişen, Bulgaristan'ın önde gelen şehirlerinden birisidir ve en güzelleri arasındadır. 3 bin 200 yıl önce kurulan Şumen, doğal olarak ilk Bulgar Devleti'nin başkentlerinin coğrafi açıdan merkezi sayılır, ayrıca bizim topraklarımız içinde Madara da bulunmaktadır. Daha 19. yüzyılda Bulgar Rönesansı'nın yaşandığı zamanlarda da şehrimiz en aktif rol almıştır. İlklerin şehrin olan Şumen sanat, kültür ve eğitim alanında önde gelir. Şumenliler olarak Avrupalı olduğumuzu söylerken yapılması gerekenleri şimdi de belirtiyoruz. Şu anda Şumen, sağlık ve sosyal alanda, altyapı, ekoloji, istihdam ve kalkınma ve farklı etnik gruplara olan tutumuyla Avrupalı olduğunu göstermiştir. Bu yıl Şumen'e doğalgaz sistemini kurmaya başladık ve ilk meyvelerini kış sezonunda göreceğiz. Önümüzdeki bir kaç yıl içerisinde şehrimizde yaşayan vatandaşların yüzde 80'ni doğalgaz kullanabilecekken, diğer alanlarda bu rakam yüzde 100 olacak. Böylelikle vatandaşlarımızın yaşam standardı yükselirken, üretilen ürünlerin maliyeti düşecek. En kısa zamanda İSPA programı çerçevesinde 30 milyon leva değerinde su kanalizasyonunda yatırım yapacağız. Bu proje çerçevesinde su kanalizasyon sistemi yenilenecek ve su arıtma tesisinde yapılan yatırım tamamlanacak. Ayrıca 13 defa maliyeti azaltacak olan Şumen Belediyesi'ndeki 28 köyde özel tasarruflu sokak lambaları kurulacak. Sağlık alanında Avrupalı yönetim tarzıyla da bazı problemleri çözdük. Şumen ve Tırgovişte bölgesindeki vatandaşlara hizmet veren ve Prof. Çernozenski gibi uzmanların takdirini toplayan Onkoloji dispanserine 3 milyon leva yatırım yaptık. Ayrıca Sosyal ve Çalışma Bakanlığı'nın ve Dünya Bankası "Bulgaristan'daki çocukların hayat standartlarını yükseltme reformu" projesi kapsamında Şumen 10 pilot belediyeden biri. İleride Topluma Destek Merkezi, Sokaktaki Çocuklarla Çalışma Merkezi ve 'Anne ve Çocuk' merkezi gibi yerler de annelere ve çocuklara alternatif hizmetler sunulacak. Öte yandan işsizlik oranını azaltmak için çeşitli proje ve programlardan bir çok vatandaşımıza iş imkanı sağlayacağız. Sadeca 'Sosyal yardımdan çalışmaya' programı çerçevesinde 600 kişiye iş sağlamış olacağız. Şumen Belediyesi, çevre yönetimi ve vatandaşlara hizmet verme alanlarında İSO kalite belgesi alan ilk belediyedir. Ayrıca en kısa zamanda çalışma ve sağlık alanlarında Avrupa kalite belgesini de almayı bekliyoruz. Böylelikle ülkemizin olduğu gibi Şumen de büyük Avrupa ailesinin bir parçasıdır. 2007 yılında ise bu söylediklerim teyit edilecektir.
Şumen'in yakında herhangi bir Türk şehriyle kardeş şehir olma ihtimali var mı?
– Şumen'in yakında bir Türk şehriyle kardeş şehir olması iki ülke arasındaki olumlu sürecin devamı olur. Şumen'deki en büyük yatırımlar Türk yatırımıdır, ayrıca kültür ve eğitim alanında mükemmel ilişkilerimiz var. Öte yandan turizm alanında çok iyi ilişkiler kurulabilir. Her türlü ilişki zenginliktir. Bir sonraki adımımız herhangi bir Türk şehriyle kardeş şehir olmamız olacaktır. Bu adım şimdiye kadar yapılanları daha da hızlandıracaktır.


Şumen Valisi Çalıkova: Bulgaristan’da yaşayan Türk azınlığı iki ülke arasında köprü vazifesi görebilir

Sayın Nora Çalıkova, son zamanlarda Şumen Türk işadamları tarafından ziyaret edildi. Şişecam çapında bir yatırımın bu bölgede olma ihtimali var mı?
– Şumen bölgesinde çok şey yapılıyor. Yeni yatırımların olması için Şumen milletvekilleri de yardımcı oluyor. İşsizlikle ilgili belli başarılar elde edilmiş olsa da ülke geneline bakıldığında bu yeterli değil. Bu yüzden bizim en öncelikli hedeflerimiz yeni yatırımların olmasıdır. Şişecam yatırımı gerçekten çok büyük bir yatırım, böyle bir yatırım bizim için bir hedeftir. Bu yönde başarıyla özelleştirilen 'Alkomet' örnektir. Hedefimiz elde edilen başarıların halkın yaşam standardına yansımasını sağlamaktır. Bahsettiğiniz çapta yatırım bölgemizde şu anda yok.
Şumen bölgesinde işsizliğin yüksek olduğu bir gerçek. Bu yönde ne tür planlar var ve bu problem nasıl çözülür?
– Hükümet politikasının gerçekleştirilmesinin ve Çalışma ve Sosyal Bakanlığı'nın programlarının hayata geçirilmesi sonucu bölgemizde işsizlik oranı yüzde 26'dan 20'ye düşmüştür. 2003 ve 2004 yılı için istihdam programları çerçevesinde ortalama 100 proje gerçekleştirildi. Bu projeler sayesinde ortalama 5 bin kişiye iş imkanı sağlandı. Bu programlarla Şumen Valiliği işveren konumuna geldi. Böylelikle valilik olarak 230 kişiye iş imkanı sağladık. Ayrıca çeşitli sivil toplum kuruluşlarıyla da ortaklaşa çalışıyoruz. Öte yandan Emniyet Müdürlüğü ile ortaklaşa küçük yerleşim yerlerinde polislere yardımcı olacak muhafızların görevlendirileceği bir program hazırlıyoruz. Bir de bu yönde belediyelere yardımcı oluyoruz. İşçilerin profesyonel alanda kendilerini geliştirmeleri için de yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bizim için önemli olan, hükümetin sosyal politikasını farklı projelere uygulamak ve geliştirmektir. Altyapıya da çok önem veriyoruz, özellikle yollara. Üçüncü sınıf yollara ise bir hayli önem veriyoruz, çünkü çok kötü durumdalar. Avrupa'nın da önem verdiği çevreye, biz de valilik olarak bir hayli önem veriyoruz. Kültürel tarihimiz de önem verdiğimiz alanlar arasında. Bunlar da Madara ve Tombul Camii gibi bizim kültür mirasımızdır. Edirne'ye gittiğimizde Selimiye Camii'ni gezme imkanım oldu. Çok etkilendim ve beğendim. Bende, Tombul camimizin de bu halde olması arzusu doğdu. Bu yönde bazı girişimlerimiz var.

Şumen, valilik olarak Edirne ile çok yakın ilişkide. Bu ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Bu soru beni geçmiş güzel hatıralara götürdü. Edirne Valisi'nin davetlisi olarak Edirne'de resim sergisi düzenlendi. Görüşmemiz sonunda bir çok konuda hemfikir olduğumuzu gördük. Şu anda gayet iyi olan ikili ilişkilerin devam etmesi gerekir ve bu yönde farklı etkinlikler düzenlenebilir. Bu çevrede kültür alanında çok güzel şeyler olmakta. Öte yandan Edirne'de tamir edilen kilise için Şumen'de yardım toplandı. Ziyaretim esnasında ilk izlenimlerin Türk devletinin sanat alanında vatandaşa vermiş olduğu destek ve kültürlerini korumak için sarfettikleri çaba oldu.

Şumen bölgesinde Türkler yoğun olarak yaşamakta.Bulgaristan ile Türkiye ilişkilerinde Türk halkı nasıl faydalı olabilir?

– Bildiğiniz gibi Şumen ve Tekirdağ'ın valilik nezdinde kardeş şehir olması için Türkiye'nin Burgas Başkonsolosluğu'yla görüşmelerimiz oldu. Bunun her alanda faydası olacak. Kardeş şehir projesi gerçekleşirse ilk kardeş şehir olacak. Şumen bölgesindeki bütün belediyelerin faydalanması için bunun böyle olmasını arzu ediyorum ve bir an önce gerçekleşmesini bekliyorum. Bulgaristan'da yaşayan Türk azınlığı iki ülke arasında köprü vazifesi görebilir


Başkent Sofya



BULGARİSTAN

DEVLETİN ADI: Bulgaristan Demokratik Halk Cumhuriyeti
BAŞŞEHRİ: Sofya
YÜZÖLÇÜMÜ: 110.994 km2
NÜFUSU: 8.987.000
RESMİ DİLİ: Bulgarca
DİNİ: Hıristiyanlık
PARA BİRİMİ: Leva
Ülkemizin kuzey batı komşusu olup, kuzeyden Romanya, batıdan Yugoslavya ve güneyden Yunanistan ile sınırlandırılan ülke. Kuzeyde Tuna ve doğuda Karadeniz tabiî sınırlarını teşkil eder. Ekonomi ve ideolojik bakımdan Sovyetler Birliği’ne bağlıyken, 1989’da Rusya’da başlayan yeniden yapılanma ve batıya açılma politikası, Bulgaristan’da da hızla yayıldı ve komünizm eski hâkimiyetini büyük ölçüde kaybetti.

Târihi

Bugünkü Bulgaristan topraklarına, M.Ö. 30’larda Traklar denilen bir kavim, bir süre sonra da Romalılar hâkim olmuştur. Altıncı yüzyılda İslavlar her tarafı yakıp yıkarak hâkimiyeti ele geçirmişlerdir. M.S. 680 yıllarında Karadeniz’in kuzeyinden Bulgar Türklerinin gelmesi ile Bulgar târihi başlamıştır. On-Oğuz grubundan olduğu bilinen bu Türklerin aynı zamanda Yukarı Tuna kıyıları ile birlikte Volga ve Kama vâdilerini de idâresi altına alarak Büyük Bulgaristan adıyla 14. yüzyıla kadar varlığını devâm ettirmiştir. Bu arada 11. yüzyıla kadar devâm eden Birinci Bulgar Krallığı yıkılarak Peçenek, Guz ve Kumanlar (Kıpçak)vâsıtasıyla İkinci Bulgar Krallığı kurulmuş, 1241 senesinde Moğol istilâsına uğramıştı.

Mîlâdî 1331-1371 yıllarında Kral İvan Aleksandr zamânında Sırpların Balkanlarda üstünlük kurmasıyle zayıflamış, Osmanlı Hükümdârı Birinci Murad Han zamânında (1326-1389) Bulgaristan toprakları zaptedilmiştir. İvan Aleksandr’dan sonra Vidin ve Dobruca beylikleri ile Tırnova Krallığı Osmanlılara karşı çıkması üzerine 1393’te Tırnova, 1396’da Niğbolu Zaferlerinden sonra, Vidin ve 1400’de Dobruca zaptolunarak Bulgar Krallığı tamâmen ortadan kaldırılmıştır.

On altıncı yüzyılda Bulgaristan üzerinde Sırplar ve Macarlar üstünlük kurmak istemişlerse de güneyden gelen Osmanlı Devleti Bulgaristan’a hâkim olarak düzenli bir idâre getirdi. Bulgaristan’ı 500 yıl Osmanlılar idâre etti. Bu dönemde idâre, Sofya’da oturan Rumeli Beylerbeyi tarafından sağlanıyordu. Osmanlı İmparatorluk merkezine yakın olması ve sefer yolu üzerinde bulunması sebebiyle ticâreti oldukça gelişme gösterdi. Bulgar tüccarlara geniş imtiyazlar tanındı. Osmanlılar, diğer tebaalarında olduğu gibi Bulgarlara da dînî yönden baskı siyaseti gütmediler. Bulgarlar genellikle reâyâ adını taşıyan, vergiye tâbi çiftçi sınıfları hâlinde kaldılar. Âdil idâre ve imtiyazlı tüccar sınıfının bulunması ve benzeri müsbet Osmanlı siyâsetine rağmen, 17. yüzyıl ortalarında Bulgaristan’da haydut denilen çeteler türeyerek isyân etmeye başladılar ve her fırsatta düşman ordularıyla Osmanlılara karşı birleşmekten geri kalmadılar. Devâm eden bu isyânlar karşısında Osmanlı hükûmeti "Çorbacı Nizamnâmesi" gibi bâzı kânûnî tedbirler alarak, Bulgaristan’da âsâyişi korumaya çalıştı. Tuna vilâyetinin başına bu maksatlarla getirilen ve geniş yetkilere sâhip bulunan Midhat Paşa, Bulgaristan’a birçok hizmetler götürdü. Hattâ Midhat Paşa, Hıristiyanlara yaranmak için ayyıldızlı Türk bayrağına bir de haç ilâve etti. Bulgar ihtilâl merkez komitesinin 20 Nisan 1875’te Koprivştitsa ve Panagyuviste’de başlattıkları büyük isyân da bastırıldı. 1876 yılı Aralık ayında İstanbul’da toplanan büyük devletler, Bulgaristan’da iki muhtar bölge teşkilini teklif ettiler. Rusya bunu kabul etmedi. Midhat Paşa ısrarla Rusya’ya savaş açmamız için direndi. Netîcede Rusya’ya savaş açıldı (20 Nisan 1877). Bulgarlar Rus ordusuna katıldıkları gibi, Türklere karşı tedhiş hareketlerine de giriştiler.

Osmanlı-Rus harbinin sonunda Ayastefanos Antlaşması imzâlandı (3 Mart 1878). Muhtar bir Bulgaristan idâresi kurulması kabul edilmişse de diğer büyük devletlerin baskısı ile Balkanlar ile Tuna arasında küçük bir Bulgar Prensliğinin kurulması şeklinde değiştirildi. Diğer bölgeler Romanya ve Sırbistan devletlerine bırakıldı. Bir süre sonra Rusya’nın mevcut Bulgar Prensliğinin idârî ve içişlerine doğrudan karışması, Osmanlı hükûmeti ile Avusturya ve İngiltere hükûmetleri, Prensliği Rusya’nın tahakkümüne bırakmak istememelerinden bu hususta büyük devletlerin nüfuz mücâdeleleri başladı. Bir süre sonra Bulgaristan Prensliğinde Prens Aleksandr idâreyi ele alarak Bulgaristan birliğinin sağlanmasını temin etti ve tamâmen Rusya’ya yaklaştı. Daha sonraki gelen idârecilerde iç ve dış ilişkilerin düzene sokulması gibi gelişmelerden sonra, 1904’te Türkiye aleyhine Sırbistan’la bir antlaşma imzâladı. 1908 İkinci Meşrûtiyetin îlânından sonra, 3 Ekim 1908’de tam bağımsızlığını îlân etti.

8 Eylül 1944 ihtilâlinden sonra Bulgaristan Komünist rejimi kabul ederek Varşova Paktına girdi. Rusya’da olan batıya açılma hareketleri, Bulgaristan’da büyük hızla yayıldı. Bir süre sonra, 35 senedir başta bulunan Cumhurbaşkanı Jivkov 10 Kasım 1989’da istifâ etmek mecbûriyetinde kaldı. 29 Aralık 1989’da ülkede bulunan Türk
 
  balkonoloji-niyazi akkılıç
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  niyaziye göre zaman tamamdır.
  ATATÜRK SÖZLERİ
Bugün Kurban Bayramı, kurbanlar kesilecek sevap niyetiyle etler dağıtılacak herkese. Yürekler bir olacak gönüllere kilitlenecek. Gökler rahmet bereketiyle yağmurlar boşaltacak yeryüzüne. Bugün hepimizin yüreği şenlenip bayram sevinciyle coşacak. Hepimizin Kurban Bayramı kutlu olsun. İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Mehmet Akif Ersoy

www.htmlmekani.tr.gg
FİKRİ HÜR, İRFANI HÜR VİJDANI HÜR ,BİREYLER OLMALIYIZ. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK AKLIN VE BİLİMİN ÖNCÜLÜGÜNDE TÜRK KÜLTÜRÜNÜ ÇAGDAŞ UYGARLIK DÜZEYİ ÜZERİNDE OLMASI VE GELİŞMESİDİR. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ULUSLARA EGEMENLİK -FERTLERE ÖZGÜRLÜK! BALKANOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ ÇAGRI BALKANOLOJİ Merkezinin ilk kurma kararını toplantısı25 Mayıs1988 yılı Toplantı yeri Kartagümrük/Fatih-İstanbul Adesinde kararlaştırılarak Balkanlarda Türk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Dernegi olarak kurulmuştu.Lakin Dernek Üc yıl sonra 1991 yılında maddi olanaksızlıklar Tarafından kapandı. Bu duruma meydan vermemek için ve Balkanlardaki Kültür, Dil, Mimari Tarih EGİTİM, Edebiyat ve Sanat kıyımına tahamül edemeyen sayın NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL/Gaziosmanpaşa Merkezinde ÖZEL kurduğu, BALKANOLOJİ ARAŞTIRMALARI Merkezi Salih paşa caddesiN.14. adresinde Altaylardan Tunaya Darneginin catısı altındadır.Kurucular ve üye. 1.-NİYAZİ AKKILIÇ Başkan Emekli Memur. 2.İDRİZ KAHRAMAN Başkan Yardımcısı Gazeteci ve Emekli. 3.MELEK TABAK ALTAY TUNA Dernegi Sekreteri 4.NİZAMİ ALPER AKKILIÇ Kurucu üye-öğrençi. 5.HÜSNÜ ZAKİR-ÖĞRETMEN Kurucu üye Bulgaristan BALKANOLOJİNİN BAŞLIÇA AMACI Niyazi Akkılıçın 40 yı boyunça topladığı 600 yıllık eski kitaplar, belgeleri, süreli yayınlardaki Balkan haberleri, belgeleri, resimleri korumak Mimari Türk-İslam İzlerini ve Mirasımızı araştırmak ve Tanıtmak ENVANTERİNİ VE Arşivini düzenlemek, kültürel eserlerimizi itinalı bir şekilde deizmek, restore ettirmek, Araştırmacıları, Uzmanların hızmetine sunmak, Katoloklar ve kitaplar hazırlamak Radyo ve Televizyon gazete ve Dergi, gibi duysal görsel, yazısal, yayın araçları ile ülke ve BalkaN Türk Dünyasının Tarihi kültürel sanat varlığını DİĞER Ülkelere ve Dış Dünyamıza tanıtmak için Sergiler, Paneller, Konferanslar düzenlemek ve İnsanların Dikkatine Hızmet ve tanıtımına sunmaktır.BU NEDENLE tarihimizdenen bu ğüne kadar Balkan Ülkelerinden Anavatan Türkiyemize Göç ETMİŞ Bulunan Balkan-Rummeli Göçmen Vatandaşı Türk ve Müslüman vatandaşlarımızın ellerindeki kültürel Tarihi BİLGİLERİ-Resimleri,tapu, evlilik, gazete- matbuat,broşür,kitap, vesika gazete, dergi, okul şahadetnamesi v.s. herne varsa bildirmeleri içi ÇAGRIDA BULUNMAKTAYIZ. Bu Çagrı aynen Balkanlarda yaşayan Türk ve Müslüman kardeşlerimiz içinde geçerli olup gereken ilgiyi Balkanoloji Araştırmaları Merkezine göstermelerini beklemekteyiz.Bu Çagrı Balkanlarda zor kalan Türkçemizin ve Tüm ECDADIMIZIN, SİZLERE HİTABEN KUTSAL ÇAGRISIDIR. Bu Çagrı ecdat yadiğarı yıkılan, yakılan,kırılan, yok olan, ayni zamanda ayakta dimdik kalmayı saglayan ben varım diyen Camilerimiz, Mescitlerimiz, Saat KULELERİMİZ, Çeşmelerimiz, Tarihi Türk evleri, konakları, Sarayları, köşkleri, pınarları, hastaneleri, demiryoları istasyonları, kütüphaneleri, Çiftlikleri, v.s. her adım başı Türklük kokan Tarihi kültür sanat eserlerimizin tanıtım ve araştırılmadsı için Han Vhamamlarımız, dag, tepe, bag, bahçe, tarlalarımız, okul ve Dükkanlar, arölyeler, işlikler, fabrikalar Osmanlıda bvu ğüne kadar her nr varsa hepsinin bildirilmesi için bu merkeze baş vurmanızı ve irtibata geçmenizi bekleriz. niyaziakkilic@hotmail.com http./balkanolojicom.tr.gg../ Tel.+905357910694 Veya Altay Tuna Göç Dernegi-Balkanoloji Araştırma Merkezibaşkanlığı. Salihpaşa cad.N.14/K.5.. Berec-Gaziosmanpaşa/İstanbul. Adresine bekleriz. Güzel Anadolumuzda hür ve Müsatakil /bagımsız/ yaşamak için Balkanları-Rumelliyi unutamayız. Rumeliyi –Balkanları unutmak Kendimizi inkara çalışmaktır.Bizler kültür hazinesinin bireyleri olarak, Ulusumuzun gencinden yaşlısına kadar, memur, köylü, işçi, şair, yazar, Cumhurbaşkanından Başbakanına kadar Millet vekilleri, gazeteci, televizyoncu, yayıncı, üniversite öğretim üyeleri, Bakanlarımız ve Bilim adamlarımız Aydınlarımız ve öğretmenlerimize kadar dernekçilerimize yedisinden yetmişine kadar hepimize BÜTÜN Balkan kökenli ve Anadolu olan hepimize çandan yalvarıyoruz ve çağrıyoruz. Geliniz Balkanolojide3 Buluşalım.Sizler bizlere sahip çıkarsanız bizlerde dünya durdukça yaşamaya devam edeçegiz.BNoşuna öşmedi bu kadar insan. Boş yere akmadı oluk oluk kan. Kalk artık ulusum. Kalk artık uya. Yalvarıyoruz. Yalvaruyoruz. Sözde sizlerin sazda sizlerin. Madi ve Manevi yardemlarınızı bekleyoruz.Çünkü bizleri BNalkanlarda Binlerce köy, şehir samanlıklarında, tavanlarında, sandık köşelerindeki, hatta kömürlüklerdeki çöplüklerdeki onları ateşlerden topşlayarak farelerin kemirmesinden, örümçek aglarıdan kurtararak 10 BİNLERCE VE 100BİNLERCE DOLAYINI BULABILECEK KÜLTÜR TARİH İNÇİSİNİ İstanbul ilinin Gaziosmanpaşa ilçesinin Salih paşa Sokagı N.14. K.5. Berec ADRESİNE Balkanoloji Araştırmaları Balkan Türklerinin abide Şahsiyeti sayın Araştırmacı BaşkanNİYAZİ AKKILIÇ Beye göndermenizi bekler candan teşekür etmeyide bir borc biliriz. Unutma ve şu mısralarıda hatırlayalım. Boşuna akmadı bunça kan Boşuna ölmedi bu kadar insan, Boş yere akmadı oluk oluk kan. Kalk artık ulusum , kalk arttık uyan. Balkanoloji başkanı Niyazi AKKILIÇ DİYORKİ,Balkanlardaki Türk Kültürünü varlığını araştırmak, bulmak, tanıtmakl, yaymak ve yaşatmak her Türkün en Kutsal görevidir. Eger Milletleri bir ulu Meşe AGACINA BENZETİRSEK BU AGAÇ MUHTAC OLDUĞU NEMİ GEÇMİŞTEN ALIR VE O SAYEDE İSTİKBALE/GELECEGE/ KÖK SALAR.Atalarımızın bıraktığı Tarihi Kültürel eserler Gelecegimizin en büyük teminatıdır.. /güvencesidir/Onları yok olmaktan kurtarmak bizim birinci görevimizdir. İşte bunun Çagrısını AnaDOLU Türküne ve Balkan Türklerine içtenlikle yaparak bu göreve bir nebze olsun yardımlarını beklemekteyiz. Saygı ve selamlarımızla Balkanoloji Araştırma Merkezi başkanı Niyazi Akkılıç-İstanbul. İrtiat. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.gg./ http/hurbalkancom.tr.gg./ Tel.+905357910694. Salihpaşa cad.N.14. Gaziosmanpaşa/İSTANBUL. HÜRMET VE SAGI DOLU SELAMLARIMIZLA. Balkan Türklerini catımıza haberlerini ve desteklerini bekleyoruz. BALKANOLOJİ BAŞKANI-Niyazi Akkılıç-istanbul.
  TÜRK TARİHİNDE ÜÇ ATA
OĞUZ ATA ,KORKUT ATA KEMAL ATA 1:OĞUZ ATANIN İLİ BİZİM ORTAK İLİMİZ. 2:KORKUT ATANIN DİLİ ,BİZİM ORTAK İLİMİZ 3:BİZİM ORTAK YOLUMUZ
Osmanlıda Giyinim

sitene ekle

Myspace Graphics
  DELİORMAN TÜRKLERİNE
BALKAN TÜRK VARLIGINA DOGRU YOLU GÖSTERECEK ÇOBAN YILDIZIBİR ÜMİD VEİMAN GÜNEŞİ HALİNDE DOĞARAK YÜKSELMİŞTİR.DELİORMAN TÜRKLERİ İÇİN TEKYOL DEMOKRASİDİR-ZAFERDİR-ADALETİR.BU ZAFER ÖZGÜRLÜĞÜN TEK YOLUDUR.KABUL ETMELİYİZ.
NİYAZİ AKKILIÇ

BALKONOLOJİ ARAŞTIRMASINDAN ÖZETLER
BULGARİSTANDA TÜRKLÜK MÜÇADELESİ
Balkanoloji araştırma merkezi başkanlığı olarak özetlemek istersek,Altaylardan Tunaya
Göçmenler Dernegi ve onun rehberliğinde yörütülen Balkan dil, kültür, Tarih, Mimari Egitim, Edebiyat v.s. Araştırmalarımız Balkanoloji Araştırma Merkezi adı altında Başkan
Niyazi Akkılıç yönetiminde Balkan-RumelliTürk kültür varlıklarının Mirasını araştırmak ve tanıtmak plan ve projeli uygulamalarlan arşiv ve Eanvanterini çıkarıp Balkan Türklerine sunabilmektir. Başlıçada genel amacımız bu yönde yapılan çalışmalardır.
Balkanoloji Merkezinin bu yönde yürüttüğü araştırma ve çalışmaları destekleyen Ana DOLU Türkleri VE Balkanlardaki TÜRKLER VE Göç etmiş bulunan Balkanlı aydınlarımızın bu konuda BALKANOLOJİ olarak açık ve net olarak her Türkün – her bir AYDIN KİŞİNİN öğretim üyesi veya gazeteci – Tarihçi kim neler Balkanlar ile ilgili neler bilirseler, bize fikir ve düşünçelerini hiç sakınmadan bildirmelerini içabında kendi özel fikir ve düşünçelerinide sunarak katkı ve desteklerini ve bizimle birlikte yer almalarını bir Balkanlı Türkü olarak beklemekteyiz. Emai,l. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.gg./ http./hurbalkancom.tr.gg../ +905357910694 olarak arayabilir ve iletişim kurabiliriz.Muhterem Balkanlı Türkleri-Bizler yani atalarımız Balkanlara-Anadoludan gelen ve göç eden yürük Türkmen Türkleridir.
Balkanolojinin başlıça genel amacıda önçelikle Balkanlardan Anavatan Türkiyemize göç gelmiş olan Balkan Türklerinle ve Oralarda kalan akrabalarımızla balkanlı türklerlen kültürel, sosyal, Tarihsel baglarımızın derin köklerini araştırmak tanıtmak ve yaşatmak için yerliyerinde bilimsel araştırmalar yapılarak Türk kültür tarih varlığını yeninesle daha iyi tanıtmak için bunuda belirli zamanlarda bizim olan ve yüreklerimizde ve beleklerimizde halen bizim bilinen Balkanları ve oradaKİ VE YAŞAYAN ÜÇBEYLERİ VE Türklerlen ilğili bilinen bütün haber ve bilgileri, hep berabercesine, Birlik- Beraberlik- Dirlik ve Dayanışma içersinde hepberaberçe kanımız çiğerimiz olarak paylaşmaktır. Bunun için Balkanoloji araştırma merkezi sizlerden düşünçe ve fikirlerinizden bu konuda katkılarınızı ivedilikle beklemekteyiz.BULGARİSTANDAN DÜNDEN BU GÜNE YAPILAN GÖÇLE
1878-80 Yılları1,000.000. kişi aile,
1880-1912 yılları440.000kişi ailr.
1912-1951yılları154.000kişiaile.
1951-1978 yılları130.000kişi aile
1978-1990 yılları345.000 kişi aile
1990-2000ylları185.000 kişi aile
Böylece Bulgaristandan Rus-Türk harbinden sonra başlayan ve 2000 yılına kadar süren 130 yıllık bir zaman içinde Bulgaristandan 2,254. 000 Türk ailesi göç ermiştir. BU göç ailelerini ortalama 3 kişi olarak hesap etsek 6.762.000 Türk bulgaristandan göç etmiş oluyor.
Bu ğüm yapılan Araştırmalara göre Balkanlardan GELEN Türk Göçmenlerinin sayısı Anadoluda 36575 850 kişi olarak biliniyor bu rakamın 18725250 si Bulgaristan kökenli olduğu amlaşılmaktadır.Bunun için Bulgaristan ve Türkiyede secimlerde yapılan ikili anlaşmalar bu konuda büyük rolü olmaktadır. Bulgarista HÖH-nin lideri olan sn. Ahmed Doğan için bu rakamlar Bulgaristan Türkleri için Barışın VE Daletin saglanmasında Demokrasinin genel unsurlarıdır.Unutmayalım ve devamlı kalplerimizden silinmeyen AZILI KOMUNİST Rejminin Mimarı Todor Jivkof döneminde Mestanlı meydanı basan taklar ve altında ölenler sonra benkovskide küçük Türkkanın Anakuçagında öldürülmesi ve yine HAK VE ÖZGÜRLÜK MÜÇADELESİ VEREN Niyazi İbrahimin oglu StaraZagora İLİNİN Rıjena/Hamursuz / köyünde boğzlanmadını babası Müslüman Pomak Türklerinin haklarını savunup müçadele verdiğinden öldürülerek tam g göç etmeside altı ay sonraya bırakılması ve baskıda bulunması nasıl unutulur. Bu iki küçük çoçuğun ölüm sonrası Analar ve Babalarda şehit edilmedimi, Birçokları Zındanlara gönderilmedimi, SÜRGÜNLERE Balenelere gönderilmedimi. Bütün Bulgaristan Türk aydınları, gazeteci, yazarı, doktoru v,s. Baskılara tabii olmadını. Zorla isimler degişmedimi, dil- din kültür ve Türkçemiz yasaklanmadımı hangisini sayalım okadar çok yasaklar vardıki. Bütün bunlar nasıl unutulur.
Bulgarlaştırma ve soykırımı için yapılan katliamlı baskıları zulmün pençesinden kurtulmak için Binlerce Şehitimizin akan Sıçak kanları için onları yad etmek savunmak için davaya milli şuurla destek verenler BELENE SÜRGÜNÇÜLERİ VE Cezaevi mahkümları v.s. her bir tutuklu ve zulum gören Türkler ve Müslümanlar kendi milli yapılarınla ve Milliyetçi Türklük duyğularınla mücadeleler vererek örnek olmaya gayret göstermekteydiler. Türk milletine örnek olmak için Önçe Türkçemiz Dil Egitimimizin yeniden destek görmesi için Her Bulgaristan Türkünün BAŞI Göklere ERMESİNİ BEKLERKEN MAALESEF HALA DAHA TÜM Demokrasilere ve ÖZGÜRLÜKLERE RAGMEN Avrupa Ülkesi olan Bulgarista Yinede Türk okullarını önemsemediler. Türk Milletvekileri ve lider SNaHMED Doğan yine yalnız kaldı. Ataka milliyetcilerine yenilmiş oldu. OBİR GÜNEŞTİ LAKİN Bulgaristan Türklerine Sıçaklığını verip kanadı altına alamadı. BURADA Türk MİLLETİ YİNE ÖKSÜZ VE YETİM KALDI. Bulgarlaşmada dökülen ASİL Türk kanlarının tam terzisini bularak tartamadılar. BU KANI YERDE BIRAKMAMAK İÇİN BAŞTA Bulgaristan Türklerinin baskılarını ve zulmü unuturabilmek için bir nebze Türk OKULLARINI AÇARAK Türkçe egitime yön verilmemesi çok çok acıların ve zızıların nar taneçiği olarak bırakılmıştır.UYARIYORUM. sakın daha geç sayılmaz. Asla asla unutmayınız ve unutmayınızki unutulmasın tarihin mazisi hatırlasın ve özgürlük günesinin aydınlığı herkesi Demokrasi içinde ısıtabilsin.Bulgaristan bu gün Türk ve Müslüman 3750560 kişi bu olayların gerçekleşmesini beklemektedir.Ey Balkanlı Türküm dur hemen gitme. Durduğun yere hele bir bak. ŞU ANDA Balkanlardasın. Bulgaristanda geldiğin Deliorman veya Güller vadisindesin hiç fark etmez.Bu Topraklar Anavatandan koparıldıktan sonra topragın bereketinebıraktığın evine yurduna malına bahçe ve tarlanaı nasıl yitirdiğini biliyorsun. Kalmadımı BEŞPARASIZ VE HİÇ PULSUZ BULGARLARA TESLİM EDİLMEDİMİ.Arkasında kocaman bir Türk mirası ve hatırası olan bu topraklar atalarımızın alın terinle kazandığı topraklar degilmiydi. Bunun için sen hala Evladı Fatihanların bir neferisin ve evladısın. Torunusun.Unutma sen hala fatihanların topraklarındasın. Çünkü TAPULAR Ankarada HALA ARŞİVLERİMİZDE SAKLANMAKTADIR.
Şehitlerimizin ve Gazilerimizin bu topraklarda akan Sıçak kanları vardır. Bunu size milli duyğularumla anımsatıyorum. Bastığın Bulgaristan Topraklarında unutma 600 yıllık ceddinin ve atalarının müçadele şerefi şanı, emegi var. Anıları ve tarihi var olup yazılmış tarihi miras tapularımız vardır. Başını rg ve şunuda hiç unutma durduğun yere bir bak. Bir Fatiha oku. SONRA GENE DURDUĞUN YERE BAK UNUTMADAN Milli Müçadelemizi
Tanı daha fazla tarihinden bilgi almak isterseniz bizi ara niyaziakkilic@hotmail.com.
http./balkanolojicom.tr.gg../ http./hurbalkancom.tr.gg../ +905357910694. ara ve sor öğren.
Şehitlerimizin yüzüne nasıl bakacaksınız. Nerede kaldı Türklerin DOĞAL HAKLARI. Nerede kaldı Şehit Türkümün akıtılan saf temiz kanları. Bunları Bulgaristan Baş Duşmanı Jivkof yönetiminin Devamçılarına peşkeşmi çekileçektir. Yoksa ADALET YERİNE GELEÇEKMİDİR.Böyle giderse Türk ve Bulgar bie arada yaşaması zorlaşaçak gibi geliyor Buşlgaristan Türk halkına. Avrupa Birliğine girdik onlarıda ikna etmedeBulgarlar kadar zormudur. UYANIK milletvekili Türklerimiz nerede YOKSA kara para veya dalevera peşindelermi. BÖYLE BİR VAKA VARSA NASIL ÇIKARSINIZ KARANLUIIKLARDAN AYDINLIĞA. Unutma Bulgarisrand Nigboludan başlar Türk Müslüman İMTİHANLARI, vidin, PLEVEN, VARNA, ŞUNMNU, ŞİPKA KAZANLIK eskizagra, tırnava, Filibe , Burgaz, elena gibi uzar gider Türkün verdiği kahraman şehitlerinin kanı unutmayın egri işler yapmayınız. Sizlerde kafirler gibi bu kanlarda boğulma ihtimallerine sakın düşmeyiniz. Yine SULANMAsın ATATOPRAKLARI ŞEHİT KANLARINLA METİN OLUP Milletin sadık erleri olalım.şimdi Balkanoloji olarak ATATÜRKÜN SÖZLERİNLE BİTİRİYORUM.
Bizler Altaylardan Tunaya göçmen TÜRKLERİ VE ÜYELERİ Balkanoloji Araştırma çalışanları olarakta, Bulgaristanda Şehitlerimizi büyük saygıyla anıyoruz. Türk milleti ve onun çocukları olarak her zaman ACDADINI TANIDIKÇA, ONLARA SAHİP ÇIKTIKÇA YİNE BÜYÜK İŞLER YAPAÇAKTIR. Türk Medeniyetinin ufkundan doğan yeni bir güneş gibi devamlı parlayaçak ve Tarih sayfasında yine Türk ası ilebet yazılacaktır. Mustafa Kemal AtaTürk.. metini yazan ve hazırlayan . Balkanoloji kültür tarih başkanı Niyazi AKKILIÇ-İSTANBUL. SAYGI VE HÜRMETLE BALKAN Türklerinden yanıt ve destekler beklemekteyim. 9.01.2009.yılı. NİYAZİAKKILIÇ-İSTANBUL.


BALKANOLOJİ ARAŞTIRMA MERKEZİ ÇALIŞANLARI ADINA YAPTIĞIMIZ BALKAN TÜRKLERİ VE MÜSLÜMANLARININ UYGARLIĞINDAN BU ĞÜNE KADAR BALKANLARDAKİ GELENEK, GÖRENEK, ÖRF VE ADETLERİMİZ DİLİMİZ, DİNİMİZ, KÜLTÜR VE TARİHİMİZ EGİTİM VE EDEBİYATIMIZ KİMLİĞİMİZ VE VARLIĞIMIZ HER YÖNÜYLE BİLİMSEL AÇIDAN ARAŞTIRILARAK KAYITLARA GEÇMEKTEDİR. BU GÜNE KADAR BİRÇOK ÇALIŞMALARDA BULUNDUK. GENELLİKLE BULGARİSTAN DAKİ MİMARİ KÜLTÜR İZLERİMİZİN DÜNÜ VE BUĞÜNÜ 600YILLIK MİMARİMİZ ESKİ EV VE KONAKLARIMIZ V.S. OLMAK ŞARTINLA BULGARİSTANDA TÜRK YAPISI KESİN OLMAYAN BİR 3339 ADET ESER GÖSTERİLİYORDU. BUNLAR ÇOK YETERSİZ OLDUĞUDA BİLİNİYORDU SON BULGARİSTAN ÇALIŞMASINI BAGLANTISINDA GÖRÜLDÜKİ 222812 ADET ESERİMİZİN YANLIZ 168750 ADEDİ TARİHİ TÜRK KLASİK STİL YAŞADIĞIMIZ ECDAT EVLERİ ÇIKMIŞTIR.1660ADET YENİ VE ESKİ CAMİ VE MESÇİT VARDIR.YANİ UZATMAYAÇAGIM BU ESERLERİN LİSTESİ 55ADET CEDVELDE TOPLANIYOR. TÜRKLÜK VE MÜSLÜMANLIK KÜLTÜRÜ OKADAR ÇOK DERİNKİ ANLATMAYLA SON BULMAYOR. BÖYLE BÜYÜK BİR IRKIN VE FATİHİN TORUNLARI OLARAK BİZLER GEÇMİŞİMİZE SAHİP ÇIKALIM. SET ÇEKENLERİ UYARALIM VE GERÇEGİ ANLATALIM. BİRLİK, DİRİLİK, BERABERLİK DAYANIŞMA BU DÖRT SÖZÜ KEMİKLEŞTİREREK TÜRKLÜĞÜMÜZE SAHİP ÇIKALIM. NETEKİM SAYIN ERDİNÇ BEYİN SÖYLEDİKLERİ ÇOK YERLİ YERİNDE TÜRKSEK SAPINA KADAR TÜRKLÜĞÜMÜZÜ BİLELİM VE KİMŞİĞİMİZE SAHİP ÇIKALIM. SÖZ EDİLEN ERDİNÇ KARDEŞİMİZİN GİBİLERİNİN DAHA ÇOK OLMASINI DİLER BALKANOLOJİ ÇATISI ALTINDA TOPLANMAMIZI BEKLEMEKTEYİM. BÖYLE ARKADAŞLARLAN GURUR DUYMAK TÜM TÜRK MİLLETİNİN HAKI OLMASINI İSTERİM ENDERİN SELAM VE SAYGILARIMLA NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL.BALKANOLOJİ BAŞKANI.


DUYURU

BALKANOLOJİ MERKEZİ
Balkanlarda Türk Dil Kültür Tarih Araştırmaları merkezinin kuruluşunun yegane amacı bütü Balkan Ülkelerindeki gecen 600 yıllık Türk –Müslüman Kültür Medeniyetinin varlığını araştırmak ve bu ülkelerde çeşitli sebebler yaratılarak kaybolan Mimari anıtlarımızın ve kültürel güzeliğimizin yıkılması, yok edilmesi, kaybolması, yakılması ve yıktırılması gibi birçok nedenlerlen GEÇMİŞ TARİHİMİZDEN BU ĞÜNE KADAR KENDİNİ KORUYABİLMİŞ VE DİMDİK AYAKTA KALAN Mimari kültür izlerimizin ve Osmanlı
Yapıtarınıo tek tek köy ve şehir demeden araştırarak , meydana getirmek istediğimiz Balkan Mimari Eserlerinin dünü ve buğünü diye Envanterini ve arşivini çıkarıp gereğinçe düzenlemektir.Bizlere bu konuda daha ayrıntılı ve verimli çalışabilmek için, daha bilimsel çalışmalarda bulunmak ve katkı saglamak, bilği alışverişini hızlandırmak, özğür ve daha çok yaratıcı birer bireyler olarak Balkanlılara genç Araştırmacılar yetiştirmek ve böylecede ilmi ve bilimsel sonuçlar çıkararak ortaya koyabilmektir.Böylecede Balkanlardaki yıkılan köprüleri yeniden inşa etmek demek Balkan Ülkeleri halkları arasında yeniden bagları genişleterek İşbirliği ve Dostluklar kurarak, kuvvetlendirmektir.Kardeşliği güçlendirmek gayesinlede Dünyamızın ve insanlığın daha güzel olabilmesi için Evrensel mücadeleleri Dünya Barışına, Demokrasi yolunda hak ve adaletini saglamakla yeni içerikli elemanlar saglanmasında, yetiştirilmesinde düşündüğümüz amaçlardan yeganesidir.
Balkanoloji di, kültür tarih araştırma merkezinin ayrıça kısa adıda BALKANOLOJİolarak
Saptanmıştır.Bu Kuruluş 1988 yılında bir Balkanlı Osmanlı kuruluşu olarak kurularak
İstanbul-Gaziosmanpaşa ilçesinde Tüm Balkan Türklerini kapsayan bir bilimsel araştırma kuruluşu olarakTarihi Türkiyemizin İstabul kentinde nufusun önemli bir bölümü Balkan Türkleri oluşturması göze alınarakBalkanlarda Dil, Kültür, Tarih Mimari ARAŞTIRMA MERKEZİ Kordinatörü ve Araştırmacı Sn. Niyazi Akkılıç Başkanlığında kurulmuştur.
Kuruluşumuz bütü Balkan Türklerine ve Göçmen Derneklerine kapısı açık olup gerekli Balkan ülkelerinle ilğili balkan Türklerinden bildikleri bilgileri, belgeleri, eserleri ulaştırmada gayret gösteren birçok Balkan Türkleri derneklerine ve Altay Tuna Dernegi Üyelerine gönülden teşekürler eder ve mütemadiyen daha hızlı bir akışla şu iletişime yer vermelidirler. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.ğğ./ +9053579106.
Adres.Salih kardeşler cadesi.N.14. Berec-Gaziosmanpaşa/İstanbul.Niyazi Akkılıç.
  EĞEMENLİK-ÖZĞÜRLÜK
ULUSLARA EGEMENLİK FERTLERE ÖZĞÜRLÜK
M.K.ATATÜRK.

BİTİRDİM ESRİMİ SİLDİM KALEMİM
NİYAZİ AKKILIÇ

DİLDE ,FİKİRDE, İŞTE BİRLİK . İ.GASPIRALI-KIRIM

BALKANLARDA TÜRK KÜLTÜR VARLIGINI ARAŞTIRMAK BULMAK ,TANITIP YAYMAK HER TÜRKÜN EN KUTSAL GÖREVİDİR.

EGER MİLLETLERİ BİR BÜYÜK MEŞE AĞAÇINA BENZETİRSEK ,BU AĞAÇ MUHTAC OLDUGU NEMİ GEÇMİŞTEN ALIR VE O SAYEDE İSTİKBALE KÖK SALAR. ATALARIMIZIN BAKTIGI TARİHİ KÜLTÜREL ESERLER ,GELECEGİMİZİN EN BÜYÜK TEMİNATIDIR.ONLARI,YOK OLMAKTAN KURTARMAK BİZİM BİRİNCİ GÖREVİMİZDİR
NİYAZİ AKKILIÇ.

TÜRKÇEMİZ

ANALARIMIZIN DİLİ ,ANADİL ,DİLLER GÜZELLİK YERİNE KILIÇTAN KESKİN ,ÇELİK TEN SERT , KAYADAN SARP,BORADAN HIZLI, İPEKTEN İNCE ,KELEPEKTEN UÇUÇU, ÇİÇEKTEN RENKLİ ,ALTINDA PARLAK , SUDAN DURU ,TÜRKÇEMİZ....
NİYAZİ AKKILIÇ

EY TÜRK EVLADI
KİM OLDUGUNU, NERELERDEN GELDİĞİNİ VE ŞİMDİ NERELERDE OLDUĞUNU HİÇ SOR GULAMA FIRSATIN OLDU MU? BAYRAGININ RENGİNİ TOPRAĞINI KOKUSUNUN KANININ ASLETİNİN FARKINDA MISIN?

Türkün sesiTürklüğün sesi olmalıdır.
TÜRKLÜĞÜN DIŞINDAKİ SES TÜRKLÜĞÜN SESİ SAYILMAZ. Yahya Kemal.


BÜYÜK ŞEYLERLERİ YANLIZ BÜYÜK MİLLETLER YAPAR.
ATATÜRK

TÜRKLÜGÜN 6 İLKESİ
1:Siyasi varlıkta birlik .
2:Dil birligi
3:Yurt birligi
4:Irk ve menşe birligi
5:Tarihi karabet.
6:Ahlaki karabet

eger bir millet büyük se kendini tanımakla daha büyük olur.(ATATÜRK)

KUŞLAR GİBİ UÇMAYI BALIKLAR GİBİ YÜZMEYİ ÖĞREN dİK FAKAT Ç BASIT BİR SANATI UNUTTUK İNSAN GİBİ YAŞAMAYI BİLİYORMUSUN BUGÜN dÜNYA dOSTLAR GÜNÜ MESAJI SEV İĞİN dOSTLARINA GÖNdER EĞER BENdE O SEVdİĞİN dOSTLARINdAN BİRİYSEM BANAdA YOLLA BUNU ARKAdAŞLARINA GÖNdER BAK KAÇ CEVAP GELECEK EĞER 7 dEN FAZLA İSE SEVİLEN BİR dOSTSUN yazar:Alper akkılıç

ALLAHNASİP EDER,ÖMRÜM VEFA EDERSE ,MUSUL-KERKÜK VE ADALARI GERİ ALACĞIM.SELANİK DE DAHİL.BATI TRAKYAYI TÜRKİYE HUDUTLARI İÇİNE KATAÇAĞIM.MUSTAFA.KEMAL. ATATÜRK.


BALKANOLOJİ KÜLTÜR BAŞKANI NİYAZİ AKKILIÇ İBRET VERİÇİ SÖZLERİ

Balkan Türkleri bilinen Bulgaristan Türkleri Büyük önder ATATÜRK Düşünçelerine ve fikirlerinden esinlenerek ve cizdiği doğru politikalarından esinlenerek Bulgaristan Türkünün akılçı politikasınla doğru istikamette ilerleyerek,DELİORMAN VE RODOPLAR – Gülvadisi – Dobruca ve Tuna boyu Türkleri tek vüçüd birleşerek,Totaliter baskıçı Todor Jivkof yönetimine SİLAH KUŞANARAK SAVAŞMADAN, Dağa çıkarak isyan etmeden, TERÖR YARATMADANM,,Bulgaristanmda Zulümçü devletine resmi ve özel işyerlerini kırıp dökmeden Türklüğe yakışır bir şekilde,Avrupa ve diğer ülkelere örnek olabileçek şekilde Medeniyetinin Milli Türklük Şuurunla Sayın Liderlerinin AHMED DOĞAN ile Türk Milli ATATÜRKÇÜ Teşkilatının uyğuladığı DEMOKRASİ varlığının ğeleçegini, Özğürlük güneşinin doğacağını,Hak ve ADALETİN, Barışın var olaçagına inanarak H.Ö.H. nin kurulmasınla Jivkofun BKP nin 45 yıllık yönetimini YIKARAK tuz ve buz etmede Türklerin yıkıçı olmayarak çaLIŞMALARI HER ZAMAN TAMAMLAYIÇI OLDUĞUNU VE Bulgaristan Türkünün ulus olarak kültür değerlerine sahip çıkarak Türk varlığının BÜTÜNLÜĞÜNÜ GÖSTERMİŞ OLARAK ÖNEMİNİ,TANITIMINI VE YERİNİ LAYIK OLARAK GÖSTERMİŞTİR. Niyazi akkılıç-Balkanoloji başkanı.



2.TÜRK DİLİ ,TÜRKÇE DEMEK TÜRK DEMEKTİR.
Ne Mutlu Türküm diyene.


3.Milletce, aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi, milli,Birlik ve Beraberlik için ,vatan için, fedakarca çalışan, serdenğeçen Alperen Mehmetçikler en kutsal duyğularlan selamlar sevği, sayğı, ile hürmetli dualarımızı balkan Türklüğü olarak içtenlikle sunarız.
4Her kahraman vatansever Bayrağının direğidir.Gönüllerde layık olmalı, her Türkün başı göklere değmelidir.Albayrağı saglam tutmak en büyük ödevimizdir.Sen Necipsin Türk MİLLETTİ BU SENİN KUTSAL VAZİFENDİR.. NİYAZİ AKKILIÇ- Balkanoloji başkanlığının sözlerinden.


5.Şehit gazilerimizin şanlı hatırı için Balkan Türkleri ve Deliorman Türkleri tüm Bulgaristan Türkleri şehit ve gazilerimize minnet ,şükran, sunarak, Dualarını kalplerinin enderinliğinden ifa etmektedirler.. Balkanoloji başkanı Niyazi akkılıç.istanbul


6.Sizler unutulmayan ruhumuzun çiçegi olan şanlı şehitlerimiz,Sizler her zaman HİLALİN ve Yıldızların cennet mekanınıda görmelisiniz. Sizler Türk Millettinin kırçiçegi ve Balkan TÜRKÜNÜN kardelanısınız ölümden korkmayan aşıklarsınız. SİZİNLE Tüm Dünya Türkleri gurur ve onur duyarak okudukları Dualarlan Fatihalarla yanınızdadır.NiyaziAkkılıç.Balkanoloji kültür başkanı – İstanbul



7.Balkanlar 600 yıl Türklük yaşadı.Bu Memleket Tarihte Türktü,Şimdiki Durumundada Türklük yasşamaktadır.Balkanlarda Türk varlığı var oldukça, Türklük ebediyen var olaçaktır.Türk toplumunun yegane dayanağıda TC NİN Dimdik ayakta var olmasıdır.
Milletim TÜRK.Vatanım Türkiye,Ülküm Türklüktür.Ulu önder ATATÜRK REHBERİMİZDİR.En büyük Türkiye Canımız kanımız sizlere feda olsun. Balkanoloji başkanı Niyazi AKKILIÇ-İstanbul. Adımız Türk ve Andımızdır.Bulgaristan ve Deliorman Türkleri olarak,Türklük adına, Vatan ve Bayrağımız adına ,Türklük ugruna Canımızı ve kanımızı hiç esirgemeden korkmadan koyarız. Balkanoloji başkanı.NİYAZİ AKKILIÇ- İstanbul.Nasıl güçlü oluruz, Bir araya gelemezisek.Nasıl sahip çıkarız geleçeğimize, Geçmişimizi bilmezisek, Biz neler anlatırız ki var olan torunlarımıza ve genç neslimize. Atalarımızı tanıyıp araştırıp anlayamazisek .Nasıl karşı koyarız zulmün zorbalıklarına.Biribirimizi tanıyıp güçümüzü bilmezisek, Gelin bir yol bulalım ,Bir olalım. Balkanlarda Türk Birliğini kuralım. Böylecede yıkılmaz bir kale olalım. Türkün GÜÇÜNÜ BİRDEFA DAHA CİHANA GÖSTERELİM. Balkanoloji başkanı NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL. Aziz Balkan Türkleri,ARTIK BU GÜNÜMÜZÜ,Geçmişimizi ve geleçeğimizi çok doğru olarak bilerek konuşalım ve düşünçelerimizi istikbalimizin aynası olmasına yardımcı olalım.Türk ğibi Diri olalım Kale olarakta ayakta olalım.
Balkanoloji kültür başkanı Niyazi akkılıç- İstanbul.

Bu memleket, Dünya'nın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna
mevcudiyetin yüksek tecellisine sahne oldu. Bu sahne en aşağı yedibin
senelik Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarlarıyla sallandı. Beşiğin
içindeki çacuk, tabiatın yağmurlarıyla yıkandı. O çocuk, tabiatın
şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından korkar gibi oldu sonra
onlar alıştı. Onları tabiatın babası tanıdı onların oğlu oldu. Birgün o
tabiatın çocugu tabiat oldu, şimşek, yıldırım, güneş oldu.
TÜRK oldu.
TÜRK budur;
Yıldırımdır,
Kasırgadır,
Dünya'yı aydınlatan Güneştir.
Bugün 275 ziyaretçi (317 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol