BALKAN KÜLTÜR ESERLERİ  
 
  Zorunlu Göçün Belgeseli… 27.04.2024 20:35 (UTC)
   
 
Zorunlu  Göçün  Belgeseli…

   Zaman hızla geçiyor…  Bulgaristan’a ilk kez 1992 yılında  Makedonya’ya giderken  uğramıştım. 19 Haziran 3 Temmuz 1999 tarihlerinde  Bulgaristan   Dışişleri  Bakanlığın’dan belgesel çekim  izni alan ilk Türk gazetecisiyim. Son olarak  1999 yıllı sonlarında Bulgaristan’a  gitmiştim.
   Aradan tam on yıl geçmiş,Şimdi Balkan Türkleri Derneği’nin  misafiri olarak  yine Bulgaristan’dayım. Bu kez   Mayıs 1989 yılında yaşanan zorunlu göçün belgeselini çekeceğim.1985 yılında  Bulgaristan’da yaşayan  Türkleri Bulgarlaştırma olayını  ilk kez  Türk kamuoyuna   biz  duyurmuştuk.1989 yılında yaşanan zorunlu göçü hem gazeteci ve hemde o yıllarda  TRT ve Anadolu  Ajansı Gebze  temsilcisi olarak yakından takip etmiştim.
     Ben Bulgaristan’da araştırma yaparken sizleri 10 yıl önce   Bulgaristan’ı adım adım  gezerek  çektiğim ve bugün bir çok tv kanalında  beğeni ile izlenen  “Bulgarsitan’da   Osmanlı Medeniyeti  “ Belgeseli’nin  senaryo metni  ile baş başa bırakıyorum. .. 10  yıl önce  neler  yazmıştık birlikte okuyalım…..

TÜRKİSTAN’DAN  BALKANLAR’A   KUTSAL GÖÇÜN DESTANI...

                        Bulgaristan'da  Osmanlı Medeniyeti  Belgeseli

      *  Türkistan'dan Anadoluya  Kutsal Göç..

   Türklerin Ortaasya bozkırları, Altay dağları ve Horasan'dan başlayan göçleri  asırlarca devam etmiş.Beylikler ve devletler kurulmuş.Türk göçleri en çok Anadolu'da  karar  kılmış. İslamiyet’i  kendi istekleri ile  kabul eden Türkler Karahanlılarla başlayan bir çok Devletin kurulmasına imza atmışlar.

  Oğuz Türkleri'nin "Günhan"  kolu, Kayı boyundan olan Osmanlılar,Selçukluların dağılmasından sonra  Söğüt ve Domaniç'de   kurdukları beyliğin  600 yıl devam edeceğini kendileride bilmiyordu. Söğüt ve Domaniç ovalarında  temeli atılan  Osmanlı Medeniyeti'nin 700 yılı tüm dünya tarafından ilgi ile  takip edilmekte. Asırlar sonra bile  Osmanlı'nın kurduğu  idari ve sosyal sistem ve medeniyet  gündemeki yerini  bütün tazeliği ile korumakta.
 
       3 kıtada  623  yıl  hüküm süren 20 milyon M2'lik toprak üstünde 50 kadar üllkeye sahip olan. 36 Padişah, 219 Sadrazam ve  129 Şeyhül islamın idaresinde  çok uluslu ve çok  dinli  milletleri bir  arada  tutmayı başaran bir biri  ile kaynaştırıp  asırlarca idare eden Osmanlılardan başka  bir başka imparatorluğu tarih kayd etmemiştir..

     Dünya barışını tehdit eden Ortadoğu ve balkanlardaki  devlet ve milletler en huzurlu günlerini Osmanlı  döneminde yaşamış.  Filistin ve İsrail Savaşı'nın sona ermesi ve barış  sürecinin başlatılması için Osmanlı'nın uyguladığı yöntemlerden meded umulmakta,Osmanlı'nın bir çok alanda uyguladığı yöntem ve ilkeler  gelişmiş dünya ülkeleri tarafından bugün kabul görmekte.

  Osmanlı  balkanlarda asırlarca barış ve huzur içinde  hüküm sürdü. Bu ülkelerin başında 485 yıllık bir süre ile Bulgaristan geliyor..

     Aradan bir asır geçmesine rağmen, Ortadoğu, Balkanlar, Afrika, Kafkaslar 'da halan Osmanlı medeniyetinden izler  bulunuyor.Osmanlı'nın mühürleri her yerde  bem varım  diye haykırıyor..


     **   Türkler Rumeli Topraklarında..

     Osmanlı'nın Rumeli'ye geçişi ayrı bir destan. 1357 yılında  Süleyman paşa komutasındaki Osmanlı birliğinde  Hacı ilbey, Ecebey, Gazi fazıl bey, Evranos bey ve  Akçakoca beyler gibi  80 seçkin  gazi  sallarla  Rumeli'ye geçen Osmanlı Türkleri   geçmiş'de 17 kez Rumeliye geçtikleri halde    buralarda  kalamayan   dedelerininde ruhlarını şad ediyordu.

    Edirne'den sonra Balkan dağlarına  eteklerinde  Sofya'ya kurulan  Rumeli beylerbeyliğinin Osmanlı yönetiminde çok önemli yeri bulunmuyor. Paşa ünvanıda verilen Rumeli beylerbeyliği  asırlarca Sofya'dan  idare edilmiş.Bu eyalete bağlı sancaklar'dada söz edelim. İşte Sofya'ya bağlı sancaklardan bazıları. Mora, Üsküp, Yanya,Selanik, Elbasan, Pizren,Ohri,Köstendil,Delvina,Avlonya,Dukagin, Alacahisar, Vılçitirin, ,Semendire ve Yanova

  Tuna ve İşkodra eyaletleri'de ,Rumeli beylerbeyliğin'den sonra kurulmuş. Bir çok  bölgeye  medeniyet götürülmüş, Tuna  nehri'nin Osmanlı Türk tarihinde çok önemli yeri vardı.  Akıncı beyleri kılıç kuşanarak Tuna nehri üzerinden geçtikleri  sayılarla  Akıncı beylerinin rutbe almasın'da  kaynak teşkil ediyordu.Almanya'nın Tunao eşingen şehrinden doğan Tuna nehri üzerindeki  Osmanlı bir çok medeniyet kurmuş. Osmanlı'nın kurduğu medeniyet izleri  Tuna nehrinde kendisini göstermekte,  gezip görenleri büyülemekte.
 
     Rumeli Osmanlı Cihan devletinin  yüzlerce yıl hüküm sürüp medeniyet kurduğu bölgeler  Rumeli Beyler beyi tarafından idare edilen  bu  yerlerde bugün bir çok devlet  bulunuyor.Osmanlı'dan sonra bir biri ile selamlaşan bu milletler  Dünya barışını  tehdit ederken, Osmanlı'nın geçmişdeki siyasi ve idari  otoritesini'de gösteriyor.

Balkanlar ve  özellikle Bulgaristan'ın Osmanlı Cihan devletinde çok önemli yeri var. Bulgaristan feth edildikten sonra  Osmanlının, Balkanlar, Afrika ,Ortadoğu ve Kafkaslarda önü açılmış. İstanbul  Bulgaris'tan feth edildikten sonra  alınabilmiş.

      Balkanların Osmanlılar tarafından fethi İslam alemindede büyük bir nefas aldırmış acımasız  Haçlı orduları   Balkanların feth edilmesinden sonra  önleri kesilmiş.Osmanlı dışındaki  İslam ülkeleri  haçlı orduları'nın  saldırısından  Osmanlılar sayesinde kurtulmuş..


  *  Bulgaristanda  485 yıllık Osmanlı Medeniyetinin    İzlerini aramak ...


        BULGARİSTANA YOLCULUK...
   600 yıl Osmanlı Medeniyetine beşiklik eden,yiğitlere mezar, gazilere siper olan Koca Balkanlar..
  Balkanlarda Osmanlılar tarafından kurulan 600 yıllık  Kültür ve Medeniyeti  araştırmak için, zaman tünelinde Balkanlara, yolculuğa çıkıyoruz..
 
 Osmanlı’ya bir asra yakın  başkentlik yapmış Edirne'den başlayan belgesel çekimimize,  muhteşem Selimiye Cami'nin önünden başladık...

 Edirne Fatihi’nin doğum yeri, Murad-ı Hüdavendigar’ın  Balkanlara, seferler düzenlediği  mekan. Bir zamanlar 400 camisi ile muhteşem Osmanlı şehri...

  Osmanlı'nın  485 yıl kaldığı  Balkanlardaki ilk durağımız  Bulgaristan'dayız. Balkan dağlarının ikiye böldüğü... Filibe, Harmanlı... Kazanlık... Köstendil... Vidin... Plevne... Niğbolu... Şumen... Rusçuk...Silistre... Varna ,Burgaz , Aytos, Silven şehirleri... Osmanlı Rus savaşının yapıldığı... tarihe altın harflerle geçen Plevne  ve Şıpka savaşları'na sahne olan  Bulgaristan’dayız...

     RUMELİ EYALETİNİN BAŞKENTİ SOFYA...
 Tarih boyu  bir çok medeniyete  beşiklik eden Sofya tarihin her döneminde önemini korumuş. Roma, Bizans ve Osmanlı dönemindeki  medeniyet eserlerinden bugün fazla bir şey görülmüyor.I.Murat tarafından  1378'de Osmanlı topraklarına katılan Sofya, Rumeli beylerbeyinin eyalet merkeziydi,1540 yılında bu eyalete  25 sancak bağlıydı. Osmanlı  medeniyetine ait 170  vakıf eserinden    Bir zamanlar 82 cami ve bir çok Osmanlı eserleri bulunan Sofya'da bugün  1456 yılında yapılan  Seyfullah Efendi camisi kalmış.
  Seyfullah Efendi  camisinin  minaresinden ezan okunuyor.caminin içi  Osmanlı Türk süsleme sanatının en güzel örnekleri ile bezenmiş.
 Camiye Banyabaşı Camiside deniyor.   Osmanlı gittiği her yerde camii, mektep,çeşme , han ve  medrese yanında da mutlaka  hamamını yapmış. Fatih Camii'nin hemen arkasında  hamam her  halinden Osmanlı Türk eseri olduğunu görünüyor.
  Osmanlı'nın Balkanlara vurduğu mührünün halen tüm ihtişamı ile  kendini gösterdiği belki asırlarca göstereceğini düşünerek Sofya'da yolumuza devam ediyoruz. Bulgaristan Cumhurbaşkanlığı binası, Parlamento binası ve hemen  yanıbaşındaki  Mahmut Paşa Camii. Bu cami bugün Arkeoloji Müzesi olarak kullanılıyor. Dev gökdelenlerin yanında bu eser ayrı  bir mimari  zarafet örneği .
 Ressamlar binası olarak kullanılan tarihî Türk konağı ise  bütün ihtişamı ve farklı  mimarî stili ile  dimdik ayakta. Cumhurbaşkanlığı köşkü olarak kullanılmak istenen bu bina ressamların karşı çıkması ile resim galerisi ve sergi  salonu olarak  kalmayı başarmış.    
 Sofya'da 1528 yılında Kanunî Sultan Süleyman'ın emri ile  Mimar Sinan'ın yaptığı eşsiz  mimari güzellikteki Kara camii  1903 yılın da kiliseye çevrilmiş.   
 Yeşillikler içindeki bu bahçe'nin etrafı belki  sarıklı mezar taşları'nın süslediği asırlık mezarlıktı. Ancak buralar artık  park haline  gelmiş.

   * TÜRKİYE BÜYÜK ELÇİLİĞİ..

 Sofya'ya gelip'de  Türkiye Büyükelçiliğini ziyaret etmeden geçmek olur mu ? Sofya Büyükelçisi Tahsin Burcuoğlu  önemli açıklamalar yapıyor. Keşke Türkiye’yi dışarda temsil eden diğer  büyükelçilerimiz Tahsin bey gibi olabilse..
 
 Sofya'da   Hak ve Özgürlükler Partisi Genel Merkezinde,Genel Başkan yardımcısı  Kasım Dal'dan bilgi alıyoruz. HÖH'ün, 19 Milletvekili, 29 şehir Belediye Başkanı, 240 Muhtarlık seçimlerini  kazandığını  açıklayıp,hak ve özgürlük mücadelesi verdiklerini söylüyordu.

     *  BLAGOVGRD (GORNE CUMA) ŞEHRİNDE  OSMANLI ESERLERİ

 Balkanlardaki gezimize Blagovgrad şehrinde devam ediyoruz. bu şehir  Rodop dağlarının eteğinde  Yunanistan, Makedonya  üçgeninde  güzel bir şehir. Amerika  Birleşik Devletleri tarafından  kurulan kolej ve üniversitede  onbinlerce Bulgar ve Türk  genci  eğitim görürken.
 
   Türk mahallesi her hali ile geçmişden izler taşıyor.  Evlerin arasındaki  bir  kilise dikkatimizi çekiyor.  Kilise’nin mimari  stili   bir camiden çevrildiği hemen anlaşılıyor.  Çeşme'nin kitabesi sökülmüş,

İçeri girdiğimizde her yerin camiden bozulma olduğu  kendisini gösteriyor. İşte  mihrap, minber kısmı, mahfile çıkış, 

 12  Müslüman Türk'ün kaldığı  Yukarı Cuma  şehrinin merkezinde  tek minareli cami Cemaat olmadığı için  artık kullanılmıyor. Vakıflar tarafından kiraya verilen cami  market yapılmış. İçki şişeleri ve domuz etlerinin satıldığı  bu  dükkânda  çekimler yapıyoruz. Minare  ve cami mahzun Yukarı Cuma kasabası artık camisiz kalmış.

   * Rodoplarda Osmanlı'nın hoşgörü sembolü Riski Manastrı

 Rodop dağlarının  manzarası gerçekten muhteşem.  Dağın zirvesine  yakın yerde  çam ağaçları  arasından  gürül gürül suların çağlayıp  aktığı dağ yamaçında  kurulan Rıski Manastırı görülmeye değer güzellikte. Murad-ı Hüdavendigâr'ın özel izni ile yapılan bu manastır ve papaz okulu ihtişamını halen koruyor. Riski Manastırında Osmanlı'nın  gerçekten  hoşgörüsünü görmek mümkün. Osmanlı'nın özel izni ile yapılan manastıra 12 Padişah tarafından özgürlük fermanları verilmiş.

 Köstendil şehrinde   Osmanlı medeniyetine ait  eser arıyoruz. Bir zamanlar 91 mektep, medrese, han, cami ve kütüphanenin  bulunduğu Köstendil'de bu eserler yıkılıp yok edilmiş.

  Fatih Camii Unesco tarafından koruma altına alınmasına rağmen yıkılmak üzere,
 Köstendil’de başka  Osmanlı eserleri de var.  1571 yılında yapılan  Melek Ahmet Paşa Cami, minaresi yıkılmış müze haline getirilmiş. İşte caminin hemen karşısındaki  çifte hamam her halinden Osmanlı eseri olduğu görülüyor.1923 yılında tamir gören Alay hamamı halen faaliyetini sürdürüyor.

 Yıkılıp  hastane yapılan bir caminin  sütunları  hastane girişlerini süslüyor. Köstendil Makedonya sınır kapısına çok yakın bir merkezde bir çok köprü ve  ihtişamlı Osmanlı eserinden geriye sadece bir kaçı kalmış. Şehre hakim bir tepe üstüne çıkarak Köstendil’i sağnak yağış altında hüzünlü bir şekilde seyrediyoruz.

 
       * Varatsa ve Montana şehirlerinde üzücü  manzaralar

 Balkan dağlarına doğru  yola  çıkıyoruz  hedefimiz  Vidin'e gitmek. Kocabalkanlar'ı aşıp Vidin'e gideceğiz. Osmanlı akıncılarının at koşturup  su içtiği çeşmeler ve  Balkan dağları arkamızda kalıyor.

 Balkan Dağları'nın eteğindeki Türk şehri Vratsa'daayız.bir çok cami ve Türk eseri'nden hiç bir şey kalmamış. Yıkık ve perişan halde bir hamam buluyoruz. Hamamın karşısındaki cami yıkılmış yerine kereste fabrikası kurulmuş.

  Montana şehrine geliyoruz. Bulgar  Irkçılık, bencillik ve şövanizmin hakim olduğu  bu şehirde ayakta kalmış tek bir cami var. Uzaktan minaresini görüyoruz. Minarenin şerefeleri  yıkılmış, Caminin  kapı ve pencereleri  sökülmüş, uzun süre ahır olarak kullanılmış caminin metruk ve perişan hali içimizi sızlatıyor.

 Yavaş yavaş Tuna'ya doğru  yaklaşıyoruz. Lom şehri uzaktan görülüyor. Şehre yakın bir yerde yanmış ve minaresinin yarısı yıkılmış bir cami ile karşılaşıyoruz. . Ot ve dikenlerin  kapladığı cami çevresi, yıkık minare ve harabe hali ile  geçmişin ihtişam ve gururunu  haykırıyordu.

  Lom  Tuna boylarında gördüğümüz ilk şehir, bir tesbih tanesi gibi dizilen Tuna boylarındaki şehirleri teker teker gezeceğiz. Ecdadımızın medeniyet kurduğu Tuna boylarında  Osmanlı eseri aramayı sürdüreceğiz. Bir zamanlar 6 cami 1 medresenin bulunduğu Lom’da tüm aramalarımıza rağmen hiç bir esere raslayamıyoruz.

  * Pazvantoğlu Osman Paşa'nın Vidin şehrindeyiz..

  Vidin şehrindeyiz. Pazvantoğlu Osmanpaşa'nın Osmanlı'ya kafa tuttuğu, ünlü kalesı ile  meşhur Vidin ve köylerinde bir zamanlar 90 civarında  cami,mektep ve medrese bulunuyordu. Pazvantoğlu Osman Paşa Camiinin dışardan görünümü çok iyi içerisi ise çıkarılan yangın nedeniyle perişandı. Kapısı kapalı, camiinin bahçesindeki  kütüphanenin  mimari uslübü görülmeye değer güzellikteydi. Kitabesi sökülmeye çalışılan bu eserin bahçesine rast gele  atılmış mezar taşları insanı etkiliyor. Tuna  sahilindeki bu caminin hemen ilerisinde  Askeri Kışla  bulunuyor.

 Tuna sahilindeki  Pazvantoğlu Osman Paşa Kalesi mimari  açıdan bir sanat harikası.Kale burçlarından Osmanlı Türk tarihi ile özdeşleşmiş Tuna nehrini seyretmek ayrı bir  güzellik. Asırlarca ayakta kalan bu kale geçmişte  yaşadığı  fırtınalı günlerin izlerini taşıyor.

 Vidin  merkezinde  bir  abide dikkatimizi çekiyor. 200 yıl önce  Halil ve İbrahim  adlı iki kardeş adına dikilen bu abidenin üstündeki  yazılar da bu iki kardeşin bütün mallarını vakfederek  bulundukları bölgeye  cami yaptırıp  dükkanlarını bağışladıklarını yazıyor.Bu abide bize  Osmanlı'nın  gittiği yerleri nasıl mamur hale getirdiğini, vakıflar ve  hayır  işleri  ile nasıl hizmet yaptığını da gösteriyor. Vakf edilen bu yer üzerine yapılan cami yıkılmış bahçesi otopark haline getirilmiş.Dükkanlar özel kişilerin eline geçmiş.
    
 Vidin'de kaldırım içinde ve apartman kenarında kalmış bir  mezar dikkatimi çekiyor. Bu mezarın  bir zamanların ünlü Pazvantoğlu Osmanpaşa'ya ait olduğunu öğreniyoruz. Bölgede hiç bir eser bırakmayan koministler belki  Osmanlı'ya kafa tutup bağımsızlık ilân etti diye  bu mezara sahip çıkmışlar.Şehir içinde güneş  batarken  yola çıkıyoruz. Alaca karanlık içinde ecdadın at koşturup  kervanlarını suladığı Tuna boylarından geçerek  Plevne'ye  gidiyoruz

   * Gaziosmanpaşa'nın Plevne’sinde.....Tuna nehri akmam diyor...

 Rüyalarımız gerçek oldu. Düşmanlarının bile takdirini kazanan Gaziosmanpaşa'nın Plevne  şehrindeyiz. Yıllarca  marş olarak mırıldandığımız ... "Tuna Nehri Akmam Diyor... Etrafımı Yıkmam Diyor.../ Şanı Büyük Osmanpaşa.../ Plevne'den Çıkmam Diyor.../"mısrları dudağımızdan dökülüyor.

 1. Murad'ın sadrazamı Çandarlı Ali Paşa tarafından 1388 yılında  feth edilen  Plevne 1878 yılına kadar Osmanlı şehri kalmış. Tarihe altın harflerle geçen, mertlik ve yiğitliği ile düşmanlarının bile saygı ve sevgisini kazanan, Osman Paşa  aylarca aç ve susuz  Plevne’yi  başarı ile savundu.

 Plevne'de Osmanlı medeniyetinden eser bulmak için  araştırmamıza başlıyoruz. Bir zamanlar  köyleri ile birlikte 80 Osmanlı eserinin bulunduğu   şehir merkezinde 24 camiden sadece biri kalmış.

 Bizi  Plevne'de asıl ilgilendiren  Plevne savaşları. Rusları dize getiren ve aylarca  uğraştıran  Gaziosmanpaşa ünlü  Plevne savaşlarını nerede yaptı?. Savaşların  en şiddetli yapıldığı tepeye bir bina yapılmış. Panorama adını verdikleri silindir şeklindeki bu binanın içinde  Bulgar ve Rus 14 ressam tarafından çizilen tablolarla savaş anlatılmış  dev binanın son katına çıktığımız da  kendimizi Plevne savaşlarının içinde buluyoruz.

 1000 m2 elde dokunmuş  halı üstüne   Plevne  savaşlarının resimli olarak anlatıldığı tablo karşısında insan dehşete kapılıyor.Tepe noktadaki panoda savaşın tüm boyutlarını görüyoruz.

Panorama binasının üstünden onbinlerce Türk askerinin şehit olup, yüzbinlerce Rus askerinin öldüğü  savaş yapılan yerlerde bir  Türk şehitlik abidesi arıyoruz, ama nafile bulamğyoruz.

 İşte Vid ırmağı ve Osmanpaşa'nın  yaralanarak kılıcını teslim ettiği köprü. Harabe haline gelmiş , Başkaları gibi Plevneyi  yakıp sivil halka zarar verme imkânı olmasına rağmen  Osman Paşa'nın bunlara hiç tenezzül etmeyerek yiğitçe savaşması hem  Bulgarları ve hem de Rusları hayran etmiş ve Osman Paşa'nın kılıcını alan Rus Çarı 2 saat sonra  kılıcını Osman Paşa'ya iade etmiş.

  Osmanpaşa'nın kılıcını geri aldığı ev aslına uygun muhafaza edilmiş. Plevne savaşları  Osmanpaşa'nın ne derece büyük asker olduğunu  göstermiş. Plevne'nin düşmesi Rusların İstanbul yakınlarına kadar gelmesine sebep olurken, Osmanlıya'da balkan topraklarını kaybettirmiştir. Plevne savaşları üzerine yazılıp ,söylenecek çok şey var.Ancak burada dedelerini kaybeden  kaç Türk Plevne'yi ziyaret ederek fatihalar okudu  sorusunu sormadan edemiyorum..? Gazi Osmanpaşa ve  Plevne şehitlerimizin aziz ruhlarına fatihalar okuyarak yolumuza devam ediyoruz.

    * Niğbolu  Savaşları ve  Yıldırım Beyazıt...

 Tuna boylarındaki Niğbolu’dayız. 1396 yılında  Yıldırım Beyazıt zamanında  Osmanlı toprağı olan bu şehirdeki tarihi kaledeyiz. Bugün sadece  kapısı kalan  kalenin içinde kurulan muhteşem  türk şehrinin izlerine rastlıyoruz. Macar Kralı'nın öncülüğünde toplanan  Haçlı orduları'nın kuşattığı bu kaleyi kurtarmak için  24 saat içinde Edirne'den  Niğbolu'ya gelen  Yıldırım  Beyazıt'a Yıldırım ünvanının verildiği Niğbolu kalesi 3 savaş görmüş. Dinamitlerle yıkılan bu kaleden Tuna boylarını seyer etmek insanı geçmişe götürüyor.
   
   Köyleri ile birlikte 117  osmanlı eserinın bulunduğu  Niğbolu merkezindeki  38 cami ve mescidden geriye sadece  3 cami ve 2 çeşme ile  Hacı İbrahim Tekkesi kalmış.  70 bin nüfusu  olan şehirde bugün 6 bin insanı yaşıyor bunların  4 bini  müslüman. Tarladan dönen Türklerle sohbet ederken, yaşlı nineler bizlere Türklerin buraları unuttuğunu söylüyordu. Niğbolu kasabasının perişan hali ve yaşlı Fadime ninenin hüzünlü bakışlarını düşünerek Tuna boylarındaki gezimize devam ediyoruz.
    
 Son dönemlerde  adını dünyaya zulümle duyuran Niğbolu ile Ziştovi arasındaki Belene  ölüm kampı ile ünlenen şehirdeyiz. Tuna nehri içinde bir ada olan bu kampın bulunduğu  yerdeyiz. Güneş batmak üzere sahildeki balıkçılarla sohbet ediyoruz. Kampın uzaktan görüntülerken, burda da  kominist dönemde  işkence ile öldürülen  Türk ve Bulgarları saygı ile anıyoruz. Bugün Belene kampı yine hapishane ama zulüm eden  yok.
     
 Akşam geç vakitlerde Ziştoviye (Siviştov) geliyoruz. Köyleri ile birlikte 39 eserin bulunduğu bu şehirde bugün bir iki  cami kalmış.Tuna sahilinde yeşillikler içinde bulunan şehir1791 yılında Osmanlı Avusturya
savaşlarına son verilmesi  için  barış anlaşmasının imzalandığı yer. Tarihte çok parlak günler geçiren Ziştovi  bugün unutulmuş kaderi ile baş  başa bırakılmış. "Gözden ırak olan gönülden de ırak olur "  sözünü Ziştovi'de biraz daha iyi anlıyoruz.


   * Rusçuk'daki Osmanlı Trenleri  geçmişin medeniyet abidesi...

 Plevne - Rusçuk arasındaki  beyaz anlamına gelen  Bayala'ya uğramadan geçmek olur mu? Biz de  bu güzel ve şirin kasabaya şöyle bir uğruyoruz. Adeta bem beyaz akan  Bayala ırmağı üzerinde   Osmanlı'nın son dönemlerinde yapılan tarihî taşköprü bütün ihtişamı ile karşımızda .
   
 Biz köprünün çekimlerini yaparken yanımıza  sürülerini otlatmaya  götüren bir çoban yaklaşıp selâm veriyor.  Balık tutan  Bulgarlar da yanımıza geliyor. Türk çoban  köprüyü bir Türk paşasının yaptığını  anlatıp,şehir merkezine bir de cami yaptıklarını gururla söylüyordu.
  Tuna boylarında yolumuza Rusçuk'da devam ediyoruz.1393 yılında Yıldırım Beyazıt zamanında Osmanlı toprağına katılan Rusçuk'da 1773 ile 1877 yıllarında iki kez Ruslarla savaş  yapılmış. Rusçuk; Avusturyalılar'ın isteği üzerine 1790'da Osmanlı ile barış anlaşması imzalandığı yer olarak da tarihe geçiyor.

 Demirköprü ile, Romanya ile bağlantısı olan Rusçuk Mithat Paşa tarafından Osmanlı'da ilk demir yolunun Varna ile Rusçuk arasına yapılması ile  biliniyor. Köyleri ile birlikte  256 Osmanlı kültür eserinin bulunduğu Rusçuk'da bugün ayakta sadece  birisi yeni 2 cami kalmış. Çeşmeler, köprüler, han, hamam ve medrese gibi bir çok kültür ve vakıf eseri Ruslar tarafından yıkılarak yok edilmiş.
  
 Rusuçukta gezimize devam ediyoruz.1875 yılında  yapılan Mirza Sait Paşa Camisinin yanındaki  konak Türkiye Diyanet Vakfı'nın katkıları ile  Erkek İmam Hatip Lisesi haline getirilmiş.Türk Diyanet Vakfı'nın destekleri ile kurulan Kız İmam Hatip Lisesi bu Camiye çok yakın  bir yerde.Okul  Mirza Sait Paşa tarafından yapılmış bir konak'da hizmet veriyor, kapısında  İslâm Kalkınma Bankası'nın katkısı ile restore edildiği yazılı. Kız ve erkek öğrencilerle sohbet ediyoruz.
   
 Şehir merkezinde bir başka camiye gidiyoruz. 1993 yılında eski caminin temelleri üzerine yapılan beyaz kurşun kubbeli  Hacı Mehmet Bey Cami İmamı bizlere Rusçuk'da yaşayan Türkler hakkında bilgiler veriyor. Tuna sahilindeki Osmanlı Tren garı gerçekten görülmeye değer. Mithat Paşa tarafından satın alınan lokomotif ve vagonlar koruma altına alınmış.
   

 Sultan Abdülaziz'in bindiği Tren vagonu ziyaretçilere kapalı. Bulgar bekçi bizlere kapıyı açarak içeri buyur edip istediğimiz gibi Osmanlı trenlerinin çekimlerini yaptırdı. İstasyon binası  geçmişin izlerini taşıyor, istasyondaki tarihî  lokomotif ve vagonlar  Osmanlı'nın Balkanlar'ı sömürdüğünü söyleyenlerin suratına  âdetâ Osmanlı tokadı atar gibi duruyordu.
   
 Rehberimiz, Mithat Paşa tarafından  kurulan ziraat  ve hayvancılık çiftliklerinin halen faal olduğunu da  söylüyor. Şehre hakim tepede kurulu televizyon kulesinden ; Rusçuk şehri,Tuna nehri ve Romanya sahillerinin bir birinden  güzel görüntülerini çekerek Rusçuk'a veda ediyoruz.

     * RAZGRAD'DA  İBRAHİM PAŞA CAMİİ VE SAAT KULESİ
 
 Şimdiki durağımız  Razgrad , Süleymanpaşa tarafından 1393 yılında Osmanlı toprağına katılan bu şehir 1878 yılına kadar Silistre sancağının kazasıydı. Razgrad şehrinin uzaktan   manzarası insanı etkiliyor.
   
 Şehrin merkezindeki meydanlıkta bulunan  Kanuni Sultan Süleyman'ın veziri makbul ve maktül İbrahim Paşa tarafından1609 yılında yaptırılan  bu  güzel ve şirin caminin son cemaat mahalli yıkılmış. Her taraf perişan ve içersi kapalı. Cami avlusundaki tarihî hamam'ın  dinamit ve tanklarla yıkılıp yerine bir kültür merkezi kurulduğunu  öğreniyoruz. Cami'nin hemen yanında 1854 yılında Mithat Paşa tarafından yapılan Saat Kulesindeki saat halen çalışıyor. Değişen tek şey tepesindeki Hilâl'in yerini haç almış.

 Razgrad  merkezinde cuma günleri açılan 1608 yılında yapılan yeşillikler içindeki Ahmet Bey Camisine geliyoruz. Minaredeki güzellik bizi etkiliyor. 177 Osmanlı Vakıf Eseri'nin bulunduğu Hezrgrad  şehir merkezinde geriye sadece 3 eser kalmış .

   * Deliorman veya Dolu Orman bölgesindeki Kemaller kasabası İsperih olmuş...

 Yolumuz çok.... Zamanımız yok. Gezimizi; Tuna boylarından sonra  Osmanlı tarihinde  çok önemli yeri olan yiğit ve mert askerlerin, güçlü pehlivanların, alim ve fazıl din adamlarının, bilgi ve  becerikli devlet adamlarının yetiştiği Deliorman (Dolu orman) bölgesinde sürdürüyoruz. Bol ve çok ormanı olan bölge anlamına gelen Deliorman birçok şehir ve kasaba'nın bulunduğu Balkandağları ile Tuna nehri arasında kalan geniş bir ova. Deliorman'ın  merkez bölgelerinden  birisi olan  İsperih (Kemaller) kasabasındayız. Belediye Başkanı  Adil Raşitoğlu bizleri samimi bir hava içinde karşılayıp İsperih'in adının Han Asparuh'dan geldiğini, kasabanın adının daha önce Kemaller olduğunu söylüyor.
 
 Belediye Başkanı'ndan Deliorman doğumlu ve bu bölgede yetişen ünlülerle ilgili bilgiler alıyoruz.İşte Deliorman'ın yetiştirdiği ünlülerden bazıları; Celal Bayar,İsmet İnönü'nün  annesi Cevriye ve eşi Mevhibe Hanım, Ahmet Cevdet Paşa, Muallim Naci, Org. Nurettin Ersin ve Salih Omurtak, Pehlivanlardan  Kel Aliço, Filiz Nurullah, Koca Yusuf, Kara Ahmet, Kurtdereli Mehmet.
   
 İslamiyete büyük hizmeti olan ünlü din adamlarından Süleyman Hilmi Tunahan, Ahmet  Davutoğlu ve Osman Keskioğlu'nun  yanı sıra Türkiye'de işinde ve mesleğinde başarılı olmuş bir çok  kişi'nin kökenlerinin  Deliorman bölgesinden olduğunu  söylüyor ve bu isimleri sıralıyor.

. Kökenleri bu bölgeden olan bir çok ünlü kişi imkânları olmasına rağmen bölgeyle ilişkilerini kesmişler. Ancak bir isim varki talebeleri bu bölgeye büyük ilgi gösteriyor. Bu ünlü isim Süleyman Hilmi Tunahan. Başkan Raşitoğlu bizleri İsperih'e10 Km. mesafedeki Süleyman Hilmi Tunahan'ın doğduğu Ferhatlar ( Varatlar) köyüne götürüyor.
    
 Osmanlı'nın son döneminde yetişmiş bir çok medreseyi başarı ile tamamlamış  büyük ilim ve tasavvuf adamı Süleyman Hilmi Tunahan'ın doğduğu ve çocukluk yıllarının geçtiği Ferhatlar köyündeyiz.Osmanlı döneminde ordudan emekli olan askerler tarafından kurulan bu köy buram buram Anadolu kokuyor.
  
 400 yıllık geçmişi olan bu  köyün içinde muhteşem bir cami yapılmış. Başkan Raşitoğlu bu güzel caminin Süleyman Efendi'nin talebeleri tarafından yapıldığını,  camiyi  yapanlara teşekkür etmeyi de unutmuyordu.
  
 Misafirhanesi olan bu cami gerçekten görülmeye değer. Bulgarsitanla ilişkisi olan herkes ama herkes  kendi alanlarında Süleyman Efendi'nin talebelerinin yaptığı kadar bu bölgeyle ilgilenseler. Bulgaristan'da yaşayan Türkler her bakımdan güçlenir ve ekonomik alanda  kalkınır.
    
 Sülâlesi Fatih Sultan Mehmet'in eniştesine dayanan, Süleyman Efendi'nin doğduğu eve gidiyoruz. Bizleri Hocaefendi'nin amcazadeleri karşılıyor.
 Evin  hiç bir şeyi değiştirilmeden  talebeleri tarafından tamir edilmiş. Türkiye'de  bir çok müftü, vaiz, imam ve din adamı yetiştiren,  tek parti döneminde  büyük haksızlığa uğramasına rağmen hakkında açılan tüm davalardan berat eden  Büyük ilim, din ve tasavvuf adamı Süleyman Hilmi Tunahan'ın  Babası  ve ilk hocası  müdderris Osman efendi'nin mezarını'da ziyaret ederek İsperih'ten ayrılıyoruz.


   *  Balkanların manevi fatihleriden Demirbaba türbesindeyiz...

  Balkanların manevi fatihlerinden  Demirbaba tekesine giderken, Belediye başkanı; Türkiye'de yaşayan 6 milyon  Bulgaristan kökenli  Türk'ün  Ferhatlar köyünde olduğu gibi  baba ve dede   memleketlerini unutmayarak  bu bölgelerle ilgilenmesini ve en az  Süleyman Hilmi Tunahan efendi'nin talebeleri kadar Bulgaristan'a ilgi duymasını  istiyordu.
    
  Demirbaba tekkesini  Bulgar kültür Bakanlığı   restore etmiş. Muhteşem taş işçiliğine sahip tekke  görülmeye değer mimari  güzellikte.Tekkenin gerek suyu ve gerekse havası adeta şifa kaynağı. İsperih'in suyunun bu tekke'nin bulunduğu yerden gidiyor.
   

   * Türk gibi kuvvetli, Kocayusuf Pehlivan'ın köyü...

 Deliorman bölgesi güreşçileriylede ünlü.. Güç ve kuvvet de Türk gibi sözünü dünyaya duyuran ve  kazandığı Dünya şampiyonlukları ile adını tarihe altın harflerle yazdıran  ünlü Türk pehlivanı Koca Yusuf'un köyündeyiz. Kaderi ile baş başa bırakılmış köyde Koca Yusuf'un bizzat kendi yaptırdığı evin bulunduğu yerdeyiz.
  
 Evin sahibi İdris bey evi  25 bin leveya  bir Bulgardan satın aldığını, Bazı Türk işadamlarının bu  evi satın alarak müze yapmak istediğini  söylüyor. Koca Yusuf'un  İdman yaptığı  400 Kiloluk taş'ın etrafı  tel çevrilmiş.

     *  OSMANLI'NIN ASKERİ MERKEZİ  ŞUMNU..

 Deliorman bölgesinde, Osmanlı'ya askeri üs ve doğal kale görevi yapmış  Şumnu'dayız. Şehir girişinde bizi1741 yılında Şerif Halil Paşa tarafından yaptırılan  Tombul cami karşılıyor. 1389 yılında Çandarlı Ali Paşa tarafından Osmanlı toprağına katılan Şumnu stratejik önemi olan bir şehir.
    
 1810 yılında Osmanlı Rus savaşlarında  Ruslar 50 bin ölü vererek savaşı kaybetmişler. Yeşil bir dağ yamacının eteğinde kurulan  Şumnu'da dev gökdelenlerin yanında  Kale ve Tombul cami geçmiş'den izler taşıyor.
     
 Osmanlı döneminde  63'ü şehir merkezinde olmak üzere ,  tarihi belgelere baktığımızda Şumnu'nun genelinde  229 Osmanlı eseri bulunuyordu. Bu eserlerden bugün geriye sadece bir kaçı kalmış. Şehir merkezindeki bu eserleri bir bir geziyoruz. Şerif Halil Paşa camii ve medresesi gerçekten görülmeye değer güzellikte. Bu cami'nin bir de

 

hikayesi var. "Ben sana  Paşa değil Adam olamazsın dedim'" diyen  babayı memnun etmek için yapılan  muhteşem cami bugün  yer yer  yıkılmaya yüz tutumuş. Cami içinde müftü ve imamla görüştüğümüzde  bizlere, zamanın   Cumhurbaşkanı Demirel'in kendilerine 10 bin kişi'in huzurunda verdiği tamir sözünü hatırlatarak sitem  edip  Türkiye Cumhuriyetinin sözünü  tutmasını istiyorlardı.
    
  Bugün Bulgar yöneticiler tarafından yıkılmak istenen şumnu saat kulesi Mehmet Doducuoğlu tarafından  yapılmış.1740 yılından beri her 15 dakikada bir gong sesi ile Şumnu’yu çınlatan 

 İşte tarihî Bedestan  17. Yüz yıl Osmanlı eseri ... 1922 yılında tamir gören bu  bedestan tüm ihtişamı ile ayakta. Bedestanın  yanı başındaki Köprübaşı hamamı 10 yıl önce  terk edilmiş bugün yıkılmak üzere . 1749 yılında  yapılan   Kalak camii  ibadete açık. 1851 yılında Rıfat paşa tarafından  yaptırılan  Rıfat Paşa Tatar cami ve medresesi  tüm vefasızlığa rağmen ayakta kalma mücadelesi veriyor.
 
 1654 yılında yapılan Ravna çeşmesi  susuzluktan kurumuş  oluk ve kürünü  parçalanmış. Yıllardan beri  suya hasret. Muhteşem bir mimariye sahip bu çeşme suyunun akacağı günü hasretle bekliyor.
    
       *  ŞUMNU İMAM HATİP LİSESİ..
 Şeref Halil  Paşa cami karşısındaki  Erkek İmam Hatip lisesi bir başka adla Nüvap okulunu ziyaret ediyoruz. Bulgaristan'ın çeşitli yerlerinden  okumak üzere buraya gelmiş gençlerle konuşyoruz. Okul müdürü  Osman İsmail  okul hakkında   bilgiler veriyor. Şumnu'daki tarihî  eserlerin bir bir yok edildiğini söyleyen   Osman İsmail  Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç eden Bulgaristan Türklerine sitem ederek, geçmişi unutmamalarını söylüyor ...
    
 Şumnu'da Şehre hakim bir tepe üzerinde  bir Osmanlı eseri var. Geçmişte zindan olan bu eser  bir süre lokanta olarak kullanılmış. Zindanın karşısındaki kale Osmanlı döneminde çok az kullanılmasına rağmen  3 bin yıllık bir geçmişe sahip.


     *  Namık Kemal'in  Vatan Yahut Silistresi...

   Tuna boylarında Silistre ve Dobnice kasabalarındaki Osmanlı medeniyetine yönelik eserleri araştıracağız. Tuna sahilindeki Silistre şehri 1.Murad-ı Hüdavendigâr tarafından 1389 yılında Osmanlı topraklarına katılmış. 1878 yılına kadar iki ayrı Osmanlı Rus savaşına sahne olmuş. Ruslar  bu savaşlarda çok ağır yenilgiler almış. 
  
 Silistre'de ilk durağımız  Silistre  kalesi. Aslına uygun bir şekilde  tamir edilmiş.  Tuna'ya hakim bir tepe üzerine kurulan bu kale, Namık Kemal'in " Vatan  Yahut Silistre " adlı  piyesine ilham kaynağı olmuş. Kalenin kapısı açık, İçerisini otlar kaplamış. Kale içindeki  Osmanlı çeşmesinden  geçmişe ağlar gibi az da olsa su akıyor.

 Kale içinde  bir kitabe dikkatlerimizi çekiyor. Kominist yönetimin yıkılmasından sonra ekonomik zorluk sebebi ile fazla bakım görmeyen bu kaledeki yazıyı  rehberimiz Rıdvan Ömer beyden tercüme etmesini istiyoruz. " Kitabe'de  Bulgar ajanın  Ruslara  şu  tavsiyesini okuyoruz " Ey Rus komutanlar, önce Silistre kalesini gezip görmelisiniz ve bu kale hakkında  bigiler almalısınız. Bu kaleyi almadan Bulgaristan'a girmek  Türkler'i  yenmek hiç mümkün değil " evet  stratejik önemi  büyük olan bu kalede geçmişten bir çok izler Osmanlı'yı  hatırlatıyordu.

 126’sı cami 95'i kervansaray, hamam, çeşme ve medreseden meydana gelen toplam 221 Osmanlı eserinden geriye  ne kaldığına merakla bakmak üzere  Silistre merkezindeyiz. Zamana karşı direnen tek bir cami ile karşılaşıyoruz. Bayraklı Cami'nin etrafı içkili lokanta ve büfe haline getirilmiş. Duvarlar çatlamış, Cami'nin bahçesindeki bir çok ünlü din ve ilim adamı yetiştiren  Satırlı medresesi yok.

 Cami avlusundaki mezarlar sökülüp taşları yıkılarak etrafa atılmış .Silistre'den ayrılıp, geçmişdeki şanlı tarihi , Namık Kemal'in "Vatan yahut Silistre" piyesinde anlatılanları  düşünerek  Tunaboylarında gezimizi sürdürüyoruz.

         *  TUNABOYLARINDA DOBRUCA BÖLGESİ..
      Tuna boylarında verimli  bir ovada kurulan Dubnice'de Osmanlı eserlerini araştıracağız, Ecdat sayıları 72 olarak tesbit edilen, cami, kervansaray, han , hamam yapmış medreseler kurmuş. Bugün bu eserlerden geriye  sadece 3 tanesi kalmış.

 Saat kulesi ve Sancak konağının bulunduğu  orjinal Türk mahallesindeyiz. Çekimler sırasında lokantada çalışan orta  yaşlı bir  Türk hanım,  bu eserlerin her geçen gün yok olduğunu söylüyor, Türklerin bu eserlere sahip çıkmasını istiyordu.
 Sancak konağının her bakımdan bir cami olduğunu görmek mümkün. Saat kulesi  bütün ihtişamı ile ben Osmanlı eseriyim diye haykırıyor.Şehrin içindeki tek camiye geldiğimiz'de cami çoktan kapanmıştı. Akşamın alaca karanlığında  şehirden ayrılıyoruz. Menzili maksudumuz Varna, Balçık ve Burgaz .

    *   Tunaboylarından Karadenize...

 Karadeniz sahilinde liman şehri Varna’da  64 Osmanlı eserinden geriye ne kalmış olabilir ki?;  Murad-ı Hüdavendigar'ın 1389'da  Osmanlı toprağına  kattığı Varna şehri,1878 yılına kadar 3 önemli savaşa sahne olmuş.1444 yılında Macar kralının komutasındaki Haçlı orduları ile yapılan savaşda Osmanlı kesin zafer elde etmiş. Bu savaşta  Beylerbeyi Karacabey ile Umurbeyoğlu  Osman Çelebi şehit düştü.

 1774 yılındaki Rus  savaşında  Osmanlı yine kesin zafer elde etmesine karşın  1828'de  Rus savaşında kale muhafızının  Ruslara sığınması ile  Osmanlı  yenilmiş.Askeri ve ekonomik açıdan  önemli rolü olan Varna'da bugün  1835'de yapılan Hayriye camisi ile kitabesi olmayan  Aziziye camisi  bakıma muhtaç perişan halde Osmanlı'nın torunlarının ilgisini bekliyor.
    
 Balçık Karadeniz sahilinde şirin bir kasaba ...1389 ile 1878 yılları arasında  Osmanlı toprağı olan ve  Hacıoğlu Pazarcığı'na bağlı bir nahiye. Devrin   kraliçesi tarafından aşık olduğu   Türk Paşası onuruna yapılan  Minareli saray bizleri derinden etkiliyor. Osmanlı'nın yaptığı  55 kültür ve sosyal eserden geriye birkaç tane kaldığını üzülerek öğreniyoruz.
     
 Bir zamanlar Osmanlı  donanmalarını uğurlayan Karadeniz dalgalarının sesleri kulaklarımızda çınlayarak Balçık'tan ayrılıp Burgaz'a doğru yola çıkıyoruz. Burgaz'da ilk durağımız  Türkiye'nin Burgaz Başkonsolosluğu, konsolosluk vekâleten yürütülüyor. Tatil günü olduğu için vekil konsolos ziyaretimizden rahatsız ...Konsolosun bu tavrını protesto ediyoruz.

    *  Ay ve Yıldız anlamına gelen Aytosdayız...
 
 Ay ve yıldız anlamına gelen  yeşillikler içindeki Aydos şehrindeyiz. Osmanlı'nın önemli eserler yaptığı bu şehir'de  köyleri ile birlikte  75 cami,medrese, Hamam ve  diğer Osmanlı vakıf eserlerinden geriye  kalanının tesbiti için çalışma başlatıyoruz.
   
 Şehir merkezinde 21 vakıf eserinden geriye sadece bir cami kalmış.1435 yılında  yapılan  Yıldırım Bayezıt  camisinde  günde 5 vakit ezan okunuyor. Öğle namazına gelen müslüman cemaatle  cami içinde konuşup sohbet ederken, geçmişin hatıralarını  hep birlikte  yaşıyoruz.
       Kiremitli köyündeki o güzel eşsiz mimariye sahip camileri görmeden geçmek olur mu biz de uğrayarak geçiyoruz. Meşe ormanlı dağlar arasındaki Aydos şehrinden  ayrılırken geçmişde yaşanan  şanlı  tarih hatırımıza geliyo.

       *  Karinabad'da osmanlı eserleri

 Karniabad'da  Osmanlı'nın yaptığı   43 eser'den geriye sadece 3 eser kalmış. Şehir merkezindeki  çok güzel mimarî sitil'de  cumbalı olarak kesme taşlardan yapılmış Karaca Cami'nin güzelliği insanı duygulandırıyor. Caminin hemen karşısındaki   Sinan bey hamamının içi yıkılmış. Tabanlar delinerek  sular kesilmiş.Tarih ve medeniyet düşmanlığı yapanlar utansın
   
       * Yambul ve Silven şehirlerini gördünüz mü ?

 Bir zamanlar küçük bir köy olan Yambol'u Osmanlılar  şehir yapmış, 23'ü  şehir merkezinde olmak üzere köyleri ile  birlikte camii medrese hamam ve  kütüphaneden meydana gelen  64  vakıf eseri yapmışlar. Bu eserlerden şehir merkezinde  sadece  bir cami ile Bedesten kalmış. Ebübekir veya Eski cami adı ile anılan caminin 1413 yılında yapıldığını  tesbit ediyoruz.
     
 Bedastan ve cami karşı karşıya , Bedestanda onlarca dükkan var. Modern dev binalar arasında  sıkışıp kalmalarına rağmen bu iki güzel eser  Yambul'a âdetâ Osmanlı'nın mührünü vurmuş. Bütün vefasızlığa rağmen  bu mühür asırlarca burada duracak.

 Yeşillikler içindeki  cami ve bedestana el sallayarak  Silven  yoluna çıkıyoruz. Silven girişinde  bir çingene düğünü ile karşılaşıyoruz. Çingenler tarafından etrafımız kuşatılıyor. Osmanlı'nın 43 vakıf eseri  yaptığı Silven'de Binaların arasında kalmış  yıkılmak üzere  olan Türk hamamının görüntülerini  çekme isteğimize  inşaat bekçisi Bulgar yardımcı oluyor.

 Saat kulesi yanmış, askerî elbise  dikim evi olarak kullanılan  Osmanlı'dan kalma çuha fabrikası ise yıkılmak üzere, 1822 yılında kalma bir  kartpostaldan şehrin geçmişteki  durumunu tespit ediyoruz.

 Silven şehrinin üstündeki  yüksek dağların arkasında güneşin batımı ile  şehr karanlığa gömülürken, Rus işgalcilerinin Bulgaristan'da yaptığı tahribatın boyutlarını gezdikçe daha iyi anlıyoruz.   dur durak bilmeden Bulgaristanda Osmanlı medeniyet eserlerini aradığımız gezimize devam ediyoruz.

   *   Koca Balkanlar'daki Şıpka'da  bir gece...

 Güneşli bir gün  vakit öğle...  Tirkoviçte ( Eski Cuma) kasabasındayız. Ecdat burayı da ihmal  etmemiş  15'i  şehir merkezinde olmak üzere  33 cami, medrese mektep ve hamam yaparak burayı da mamur bir şehir haline getirmiş. Bu eserlerden acaba geride ne kaldı diye araştırmaya koyuluyoruz.

 Bir pazar yerinin yanında gösterişli minaresi ile bizleri selâmlayan camideyiz. Cami'nin imamı Rafet Hatipoğlu bizleri karşılıyor. 5 vakit minaresinden ezan okunan cami veya  Saat camii, içinde  sohbet edip bilgi alıyoruz. Şehirde  yaşayan 50 bin  kişiden onbini Türk.

     
 Plevnede Gazi Osman Paşa'nın yardımına giden Süleyman Paşa komutasındaki 6700 askerin  Ruslarla yapılan  çetin savaş'da  şehit olduğu  Şıpka geçidinin bulunduğu tepeye  savaş'da ölen  onbinlerce  Rus askeri'nin anısına  yapılan görkemli anıta çıkacağız.

    *   Şıpka savaşları gerçekten dehşet verici...


 Eksi 45 derecilik soğuk'da çarpışan  Süleyman Paşa komutasında Osmanlı askerleri ile  Rus askerlerinin yaptığı çetin savaşı tasvir eden tabloların tesbit edilen görüntülerini müze içinde çekiyoruz.
     
 Şıpka savaşı gerçekten dehşet verici.Her iki tarafın mermisi bitince  taş ve insan cesetleri ile bir birine saldırmış ,eksi 45 derecilik soğukda donarak ölmüşler,Ruslar gerek Şıpka tepesinde ve gerekse Şıpka eteklerinde burda ölen askerlerin anısına  Rus halkından toplanan paralarla  görkemli anıtlar ve abideler yapmışlar.
    
Plevne de olduğu gibi Şıpka'da da  Şehit Osmanlı askerleri için bir nişan ve abide yok.Bizde sadece  fatihalar okuyup  şehitlerimizin aziz ruhlarına  ithaf ediyoruz. Ruhları şad olsun.
    
 Bugün  Bulgaristan'da  yönetim  değişmiş.  Gerek Plevne ve gerekse  Şıpka'da  feda-i can  eden aziz şehitlerimizin manevi hatıralarını unutmamak için  küçükde olsa birer abide yapılamaz mı?

 Bulgaristan'da sadece Şıpka ve  Plevnede savaş olmadı  daha bir çok savaşlar yapıldı. Bu savaşların bir çoğu  Haçlılar ile Rus ordularının saldırısı  ile gerçekleşti,Osmanlı sadece kendisini savundu, bu savaşlarda  bir çok şehit verildi.
    
 Şıpka geçidini geride bırakıp yeşil ormanlar arasında  dönerek Kazanlık şehrine doğru yola çıkıyoruz. Balkan dağlarında şehit kanları ile sulanmış  yem ye#

 
  balkonoloji-niyazi akkılıç
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  niyaziye göre zaman tamamdır.
  ATATÜRK SÖZLERİ
Bugün Kurban Bayramı, kurbanlar kesilecek sevap niyetiyle etler dağıtılacak herkese. Yürekler bir olacak gönüllere kilitlenecek. Gökler rahmet bereketiyle yağmurlar boşaltacak yeryüzüne. Bugün hepimizin yüreği şenlenip bayram sevinciyle coşacak. Hepimizin Kurban Bayramı kutlu olsun. İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Mehmet Akif Ersoy

www.htmlmekani.tr.gg
FİKRİ HÜR, İRFANI HÜR VİJDANI HÜR ,BİREYLER OLMALIYIZ. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK AKLIN VE BİLİMİN ÖNCÜLÜGÜNDE TÜRK KÜLTÜRÜNÜ ÇAGDAŞ UYGARLIK DÜZEYİ ÜZERİNDE OLMASI VE GELİŞMESİDİR. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ULUSLARA EGEMENLİK -FERTLERE ÖZGÜRLÜK! BALKANOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ ÇAGRI BALKANOLOJİ Merkezinin ilk kurma kararını toplantısı25 Mayıs1988 yılı Toplantı yeri Kartagümrük/Fatih-İstanbul Adesinde kararlaştırılarak Balkanlarda Türk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Dernegi olarak kurulmuştu.Lakin Dernek Üc yıl sonra 1991 yılında maddi olanaksızlıklar Tarafından kapandı. Bu duruma meydan vermemek için ve Balkanlardaki Kültür, Dil, Mimari Tarih EGİTİM, Edebiyat ve Sanat kıyımına tahamül edemeyen sayın NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL/Gaziosmanpaşa Merkezinde ÖZEL kurduğu, BALKANOLOJİ ARAŞTIRMALARI Merkezi Salih paşa caddesiN.14. adresinde Altaylardan Tunaya Darneginin catısı altındadır.Kurucular ve üye. 1.-NİYAZİ AKKILIÇ Başkan Emekli Memur. 2.İDRİZ KAHRAMAN Başkan Yardımcısı Gazeteci ve Emekli. 3.MELEK TABAK ALTAY TUNA Dernegi Sekreteri 4.NİZAMİ ALPER AKKILIÇ Kurucu üye-öğrençi. 5.HÜSNÜ ZAKİR-ÖĞRETMEN Kurucu üye Bulgaristan BALKANOLOJİNİN BAŞLIÇA AMACI Niyazi Akkılıçın 40 yı boyunça topladığı 600 yıllık eski kitaplar, belgeleri, süreli yayınlardaki Balkan haberleri, belgeleri, resimleri korumak Mimari Türk-İslam İzlerini ve Mirasımızı araştırmak ve Tanıtmak ENVANTERİNİ VE Arşivini düzenlemek, kültürel eserlerimizi itinalı bir şekilde deizmek, restore ettirmek, Araştırmacıları, Uzmanların hızmetine sunmak, Katoloklar ve kitaplar hazırlamak Radyo ve Televizyon gazete ve Dergi, gibi duysal görsel, yazısal, yayın araçları ile ülke ve BalkaN Türk Dünyasının Tarihi kültürel sanat varlığını DİĞER Ülkelere ve Dış Dünyamıza tanıtmak için Sergiler, Paneller, Konferanslar düzenlemek ve İnsanların Dikkatine Hızmet ve tanıtımına sunmaktır.BU NEDENLE tarihimizdenen bu ğüne kadar Balkan Ülkelerinden Anavatan Türkiyemize Göç ETMİŞ Bulunan Balkan-Rummeli Göçmen Vatandaşı Türk ve Müslüman vatandaşlarımızın ellerindeki kültürel Tarihi BİLGİLERİ-Resimleri,tapu, evlilik, gazete- matbuat,broşür,kitap, vesika gazete, dergi, okul şahadetnamesi v.s. herne varsa bildirmeleri içi ÇAGRIDA BULUNMAKTAYIZ. Bu Çagrı aynen Balkanlarda yaşayan Türk ve Müslüman kardeşlerimiz içinde geçerli olup gereken ilgiyi Balkanoloji Araştırmaları Merkezine göstermelerini beklemekteyiz.Bu Çagrı Balkanlarda zor kalan Türkçemizin ve Tüm ECDADIMIZIN, SİZLERE HİTABEN KUTSAL ÇAGRISIDIR. Bu Çagrı ecdat yadiğarı yıkılan, yakılan,kırılan, yok olan, ayni zamanda ayakta dimdik kalmayı saglayan ben varım diyen Camilerimiz, Mescitlerimiz, Saat KULELERİMİZ, Çeşmelerimiz, Tarihi Türk evleri, konakları, Sarayları, köşkleri, pınarları, hastaneleri, demiryoları istasyonları, kütüphaneleri, Çiftlikleri, v.s. her adım başı Türklük kokan Tarihi kültür sanat eserlerimizin tanıtım ve araştırılmadsı için Han Vhamamlarımız, dag, tepe, bag, bahçe, tarlalarımız, okul ve Dükkanlar, arölyeler, işlikler, fabrikalar Osmanlıda bvu ğüne kadar her nr varsa hepsinin bildirilmesi için bu merkeze baş vurmanızı ve irtibata geçmenizi bekleriz. niyaziakkilic@hotmail.com http./balkanolojicom.tr.gg../ Tel.+905357910694 Veya Altay Tuna Göç Dernegi-Balkanoloji Araştırma Merkezibaşkanlığı. Salihpaşa cad.N.14/K.5.. Berec-Gaziosmanpaşa/İstanbul. Adresine bekleriz. Güzel Anadolumuzda hür ve Müsatakil /bagımsız/ yaşamak için Balkanları-Rumelliyi unutamayız. Rumeliyi –Balkanları unutmak Kendimizi inkara çalışmaktır.Bizler kültür hazinesinin bireyleri olarak, Ulusumuzun gencinden yaşlısına kadar, memur, köylü, işçi, şair, yazar, Cumhurbaşkanından Başbakanına kadar Millet vekilleri, gazeteci, televizyoncu, yayıncı, üniversite öğretim üyeleri, Bakanlarımız ve Bilim adamlarımız Aydınlarımız ve öğretmenlerimize kadar dernekçilerimize yedisinden yetmişine kadar hepimize BÜTÜN Balkan kökenli ve Anadolu olan hepimize çandan yalvarıyoruz ve çağrıyoruz. Geliniz Balkanolojide3 Buluşalım.Sizler bizlere sahip çıkarsanız bizlerde dünya durdukça yaşamaya devam edeçegiz.BNoşuna öşmedi bu kadar insan. Boş yere akmadı oluk oluk kan. Kalk artık ulusum. Kalk artık uya. Yalvarıyoruz. Yalvaruyoruz. Sözde sizlerin sazda sizlerin. Madi ve Manevi yardemlarınızı bekleyoruz.Çünkü bizleri BNalkanlarda Binlerce köy, şehir samanlıklarında, tavanlarında, sandık köşelerindeki, hatta kömürlüklerdeki çöplüklerdeki onları ateşlerden topşlayarak farelerin kemirmesinden, örümçek aglarıdan kurtararak 10 BİNLERCE VE 100BİNLERCE DOLAYINI BULABILECEK KÜLTÜR TARİH İNÇİSİNİ İstanbul ilinin Gaziosmanpaşa ilçesinin Salih paşa Sokagı N.14. K.5. Berec ADRESİNE Balkanoloji Araştırmaları Balkan Türklerinin abide Şahsiyeti sayın Araştırmacı BaşkanNİYAZİ AKKILIÇ Beye göndermenizi bekler candan teşekür etmeyide bir borc biliriz. Unutma ve şu mısralarıda hatırlayalım. Boşuna akmadı bunça kan Boşuna ölmedi bu kadar insan, Boş yere akmadı oluk oluk kan. Kalk artık ulusum , kalk arttık uyan. Balkanoloji başkanı Niyazi AKKILIÇ DİYORKİ,Balkanlardaki Türk Kültürünü varlığını araştırmak, bulmak, tanıtmakl, yaymak ve yaşatmak her Türkün en Kutsal görevidir. Eger Milletleri bir ulu Meşe AGACINA BENZETİRSEK BU AGAÇ MUHTAC OLDUĞU NEMİ GEÇMİŞTEN ALIR VE O SAYEDE İSTİKBALE/GELECEGE/ KÖK SALAR.Atalarımızın bıraktığı Tarihi Kültürel eserler Gelecegimizin en büyük teminatıdır.. /güvencesidir/Onları yok olmaktan kurtarmak bizim birinci görevimizdir. İşte bunun Çagrısını AnaDOLU Türküne ve Balkan Türklerine içtenlikle yaparak bu göreve bir nebze olsun yardımlarını beklemekteyiz. Saygı ve selamlarımızla Balkanoloji Araştırma Merkezi başkanı Niyazi Akkılıç-İstanbul. İrtiat. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.gg./ http/hurbalkancom.tr.gg./ Tel.+905357910694. Salihpaşa cad.N.14. Gaziosmanpaşa/İSTANBUL. HÜRMET VE SAGI DOLU SELAMLARIMIZLA. Balkan Türklerini catımıza haberlerini ve desteklerini bekleyoruz. BALKANOLOJİ BAŞKANI-Niyazi Akkılıç-istanbul.
  TÜRK TARİHİNDE ÜÇ ATA
OĞUZ ATA ,KORKUT ATA KEMAL ATA 1:OĞUZ ATANIN İLİ BİZİM ORTAK İLİMİZ. 2:KORKUT ATANIN DİLİ ,BİZİM ORTAK İLİMİZ 3:BİZİM ORTAK YOLUMUZ
Osmanlıda Giyinim

sitene ekle

Myspace Graphics
  DELİORMAN TÜRKLERİNE
BALKAN TÜRK VARLIGINA DOGRU YOLU GÖSTERECEK ÇOBAN YILDIZIBİR ÜMİD VEİMAN GÜNEŞİ HALİNDE DOĞARAK YÜKSELMİŞTİR.DELİORMAN TÜRKLERİ İÇİN TEKYOL DEMOKRASİDİR-ZAFERDİR-ADALETİR.BU ZAFER ÖZGÜRLÜĞÜN TEK YOLUDUR.KABUL ETMELİYİZ.
NİYAZİ AKKILIÇ

BALKONOLOJİ ARAŞTIRMASINDAN ÖZETLER
BULGARİSTANDA TÜRKLÜK MÜÇADELESİ
Balkanoloji araştırma merkezi başkanlığı olarak özetlemek istersek,Altaylardan Tunaya
Göçmenler Dernegi ve onun rehberliğinde yörütülen Balkan dil, kültür, Tarih, Mimari Egitim, Edebiyat v.s. Araştırmalarımız Balkanoloji Araştırma Merkezi adı altında Başkan
Niyazi Akkılıç yönetiminde Balkan-RumelliTürk kültür varlıklarının Mirasını araştırmak ve tanıtmak plan ve projeli uygulamalarlan arşiv ve Eanvanterini çıkarıp Balkan Türklerine sunabilmektir. Başlıçada genel amacımız bu yönde yapılan çalışmalardır.
Balkanoloji Merkezinin bu yönde yürüttüğü araştırma ve çalışmaları destekleyen Ana DOLU Türkleri VE Balkanlardaki TÜRKLER VE Göç etmiş bulunan Balkanlı aydınlarımızın bu konuda BALKANOLOJİ olarak açık ve net olarak her Türkün – her bir AYDIN KİŞİNİN öğretim üyesi veya gazeteci – Tarihçi kim neler Balkanlar ile ilgili neler bilirseler, bize fikir ve düşünçelerini hiç sakınmadan bildirmelerini içabında kendi özel fikir ve düşünçelerinide sunarak katkı ve desteklerini ve bizimle birlikte yer almalarını bir Balkanlı Türkü olarak beklemekteyiz. Emai,l. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.gg./ http./hurbalkancom.tr.gg../ +905357910694 olarak arayabilir ve iletişim kurabiliriz.Muhterem Balkanlı Türkleri-Bizler yani atalarımız Balkanlara-Anadoludan gelen ve göç eden yürük Türkmen Türkleridir.
Balkanolojinin başlıça genel amacıda önçelikle Balkanlardan Anavatan Türkiyemize göç gelmiş olan Balkan Türklerinle ve Oralarda kalan akrabalarımızla balkanlı türklerlen kültürel, sosyal, Tarihsel baglarımızın derin köklerini araştırmak tanıtmak ve yaşatmak için yerliyerinde bilimsel araştırmalar yapılarak Türk kültür tarih varlığını yeninesle daha iyi tanıtmak için bunuda belirli zamanlarda bizim olan ve yüreklerimizde ve beleklerimizde halen bizim bilinen Balkanları ve oradaKİ VE YAŞAYAN ÜÇBEYLERİ VE Türklerlen ilğili bilinen bütün haber ve bilgileri, hep berabercesine, Birlik- Beraberlik- Dirlik ve Dayanışma içersinde hepberaberçe kanımız çiğerimiz olarak paylaşmaktır. Bunun için Balkanoloji araştırma merkezi sizlerden düşünçe ve fikirlerinizden bu konuda katkılarınızı ivedilikle beklemekteyiz.BULGARİSTANDAN DÜNDEN BU GÜNE YAPILAN GÖÇLE
1878-80 Yılları1,000.000. kişi aile,
1880-1912 yılları440.000kişi ailr.
1912-1951yılları154.000kişiaile.
1951-1978 yılları130.000kişi aile
1978-1990 yılları345.000 kişi aile
1990-2000ylları185.000 kişi aile
Böylece Bulgaristandan Rus-Türk harbinden sonra başlayan ve 2000 yılına kadar süren 130 yıllık bir zaman içinde Bulgaristandan 2,254. 000 Türk ailesi göç ermiştir. BU göç ailelerini ortalama 3 kişi olarak hesap etsek 6.762.000 Türk bulgaristandan göç etmiş oluyor.
Bu ğüm yapılan Araştırmalara göre Balkanlardan GELEN Türk Göçmenlerinin sayısı Anadoluda 36575 850 kişi olarak biliniyor bu rakamın 18725250 si Bulgaristan kökenli olduğu amlaşılmaktadır.Bunun için Bulgaristan ve Türkiyede secimlerde yapılan ikili anlaşmalar bu konuda büyük rolü olmaktadır. Bulgarista HÖH-nin lideri olan sn. Ahmed Doğan için bu rakamlar Bulgaristan Türkleri için Barışın VE Daletin saglanmasında Demokrasinin genel unsurlarıdır.Unutmayalım ve devamlı kalplerimizden silinmeyen AZILI KOMUNİST Rejminin Mimarı Todor Jivkof döneminde Mestanlı meydanı basan taklar ve altında ölenler sonra benkovskide küçük Türkkanın Anakuçagında öldürülmesi ve yine HAK VE ÖZGÜRLÜK MÜÇADELESİ VEREN Niyazi İbrahimin oglu StaraZagora İLİNİN Rıjena/Hamursuz / köyünde boğzlanmadını babası Müslüman Pomak Türklerinin haklarını savunup müçadele verdiğinden öldürülerek tam g göç etmeside altı ay sonraya bırakılması ve baskıda bulunması nasıl unutulur. Bu iki küçük çoçuğun ölüm sonrası Analar ve Babalarda şehit edilmedimi, Birçokları Zındanlara gönderilmedimi, SÜRGÜNLERE Balenelere gönderilmedimi. Bütün Bulgaristan Türk aydınları, gazeteci, yazarı, doktoru v,s. Baskılara tabii olmadını. Zorla isimler degişmedimi, dil- din kültür ve Türkçemiz yasaklanmadımı hangisini sayalım okadar çok yasaklar vardıki. Bütün bunlar nasıl unutulur.
Bulgarlaştırma ve soykırımı için yapılan katliamlı baskıları zulmün pençesinden kurtulmak için Binlerce Şehitimizin akan Sıçak kanları için onları yad etmek savunmak için davaya milli şuurla destek verenler BELENE SÜRGÜNÇÜLERİ VE Cezaevi mahkümları v.s. her bir tutuklu ve zulum gören Türkler ve Müslümanlar kendi milli yapılarınla ve Milliyetçi Türklük duyğularınla mücadeleler vererek örnek olmaya gayret göstermekteydiler. Türk milletine örnek olmak için Önçe Türkçemiz Dil Egitimimizin yeniden destek görmesi için Her Bulgaristan Türkünün BAŞI Göklere ERMESİNİ BEKLERKEN MAALESEF HALA DAHA TÜM Demokrasilere ve ÖZGÜRLÜKLERE RAGMEN Avrupa Ülkesi olan Bulgarista Yinede Türk okullarını önemsemediler. Türk Milletvekileri ve lider SNaHMED Doğan yine yalnız kaldı. Ataka milliyetcilerine yenilmiş oldu. OBİR GÜNEŞTİ LAKİN Bulgaristan Türklerine Sıçaklığını verip kanadı altına alamadı. BURADA Türk MİLLETİ YİNE ÖKSÜZ VE YETİM KALDI. Bulgarlaşmada dökülen ASİL Türk kanlarının tam terzisini bularak tartamadılar. BU KANI YERDE BIRAKMAMAK İÇİN BAŞTA Bulgaristan Türklerinin baskılarını ve zulmü unuturabilmek için bir nebze Türk OKULLARINI AÇARAK Türkçe egitime yön verilmemesi çok çok acıların ve zızıların nar taneçiği olarak bırakılmıştır.UYARIYORUM. sakın daha geç sayılmaz. Asla asla unutmayınız ve unutmayınızki unutulmasın tarihin mazisi hatırlasın ve özgürlük günesinin aydınlığı herkesi Demokrasi içinde ısıtabilsin.Bulgaristan bu gün Türk ve Müslüman 3750560 kişi bu olayların gerçekleşmesini beklemektedir.Ey Balkanlı Türküm dur hemen gitme. Durduğun yere hele bir bak. ŞU ANDA Balkanlardasın. Bulgaristanda geldiğin Deliorman veya Güller vadisindesin hiç fark etmez.Bu Topraklar Anavatandan koparıldıktan sonra topragın bereketinebıraktığın evine yurduna malına bahçe ve tarlanaı nasıl yitirdiğini biliyorsun. Kalmadımı BEŞPARASIZ VE HİÇ PULSUZ BULGARLARA TESLİM EDİLMEDİMİ.Arkasında kocaman bir Türk mirası ve hatırası olan bu topraklar atalarımızın alın terinle kazandığı topraklar degilmiydi. Bunun için sen hala Evladı Fatihanların bir neferisin ve evladısın. Torunusun.Unutma sen hala fatihanların topraklarındasın. Çünkü TAPULAR Ankarada HALA ARŞİVLERİMİZDE SAKLANMAKTADIR.
Şehitlerimizin ve Gazilerimizin bu topraklarda akan Sıçak kanları vardır. Bunu size milli duyğularumla anımsatıyorum. Bastığın Bulgaristan Topraklarında unutma 600 yıllık ceddinin ve atalarının müçadele şerefi şanı, emegi var. Anıları ve tarihi var olup yazılmış tarihi miras tapularımız vardır. Başını rg ve şunuda hiç unutma durduğun yere bir bak. Bir Fatiha oku. SONRA GENE DURDUĞUN YERE BAK UNUTMADAN Milli Müçadelemizi
Tanı daha fazla tarihinden bilgi almak isterseniz bizi ara niyaziakkilic@hotmail.com.
http./balkanolojicom.tr.gg../ http./hurbalkancom.tr.gg../ +905357910694. ara ve sor öğren.
Şehitlerimizin yüzüne nasıl bakacaksınız. Nerede kaldı Türklerin DOĞAL HAKLARI. Nerede kaldı Şehit Türkümün akıtılan saf temiz kanları. Bunları Bulgaristan Baş Duşmanı Jivkof yönetiminin Devamçılarına peşkeşmi çekileçektir. Yoksa ADALET YERİNE GELEÇEKMİDİR.Böyle giderse Türk ve Bulgar bie arada yaşaması zorlaşaçak gibi geliyor Buşlgaristan Türk halkına. Avrupa Birliğine girdik onlarıda ikna etmedeBulgarlar kadar zormudur. UYANIK milletvekili Türklerimiz nerede YOKSA kara para veya dalevera peşindelermi. BÖYLE BİR VAKA VARSA NASIL ÇIKARSINIZ KARANLUIIKLARDAN AYDINLIĞA. Unutma Bulgarisrand Nigboludan başlar Türk Müslüman İMTİHANLARI, vidin, PLEVEN, VARNA, ŞUNMNU, ŞİPKA KAZANLIK eskizagra, tırnava, Filibe , Burgaz, elena gibi uzar gider Türkün verdiği kahraman şehitlerinin kanı unutmayın egri işler yapmayınız. Sizlerde kafirler gibi bu kanlarda boğulma ihtimallerine sakın düşmeyiniz. Yine SULANMAsın ATATOPRAKLARI ŞEHİT KANLARINLA METİN OLUP Milletin sadık erleri olalım.şimdi Balkanoloji olarak ATATÜRKÜN SÖZLERİNLE BİTİRİYORUM.
Bizler Altaylardan Tunaya göçmen TÜRKLERİ VE ÜYELERİ Balkanoloji Araştırma çalışanları olarakta, Bulgaristanda Şehitlerimizi büyük saygıyla anıyoruz. Türk milleti ve onun çocukları olarak her zaman ACDADINI TANIDIKÇA, ONLARA SAHİP ÇIKTIKÇA YİNE BÜYÜK İŞLER YAPAÇAKTIR. Türk Medeniyetinin ufkundan doğan yeni bir güneş gibi devamlı parlayaçak ve Tarih sayfasında yine Türk ası ilebet yazılacaktır. Mustafa Kemal AtaTürk.. metini yazan ve hazırlayan . Balkanoloji kültür tarih başkanı Niyazi AKKILIÇ-İSTANBUL. SAYGI VE HÜRMETLE BALKAN Türklerinden yanıt ve destekler beklemekteyim. 9.01.2009.yılı. NİYAZİAKKILIÇ-İSTANBUL.


BALKANOLOJİ ARAŞTIRMA MERKEZİ ÇALIŞANLARI ADINA YAPTIĞIMIZ BALKAN TÜRKLERİ VE MÜSLÜMANLARININ UYGARLIĞINDAN BU ĞÜNE KADAR BALKANLARDAKİ GELENEK, GÖRENEK, ÖRF VE ADETLERİMİZ DİLİMİZ, DİNİMİZ, KÜLTÜR VE TARİHİMİZ EGİTİM VE EDEBİYATIMIZ KİMLİĞİMİZ VE VARLIĞIMIZ HER YÖNÜYLE BİLİMSEL AÇIDAN ARAŞTIRILARAK KAYITLARA GEÇMEKTEDİR. BU GÜNE KADAR BİRÇOK ÇALIŞMALARDA BULUNDUK. GENELLİKLE BULGARİSTAN DAKİ MİMARİ KÜLTÜR İZLERİMİZİN DÜNÜ VE BUĞÜNÜ 600YILLIK MİMARİMİZ ESKİ EV VE KONAKLARIMIZ V.S. OLMAK ŞARTINLA BULGARİSTANDA TÜRK YAPISI KESİN OLMAYAN BİR 3339 ADET ESER GÖSTERİLİYORDU. BUNLAR ÇOK YETERSİZ OLDUĞUDA BİLİNİYORDU SON BULGARİSTAN ÇALIŞMASINI BAGLANTISINDA GÖRÜLDÜKİ 222812 ADET ESERİMİZİN YANLIZ 168750 ADEDİ TARİHİ TÜRK KLASİK STİL YAŞADIĞIMIZ ECDAT EVLERİ ÇIKMIŞTIR.1660ADET YENİ VE ESKİ CAMİ VE MESÇİT VARDIR.YANİ UZATMAYAÇAGIM BU ESERLERİN LİSTESİ 55ADET CEDVELDE TOPLANIYOR. TÜRKLÜK VE MÜSLÜMANLIK KÜLTÜRÜ OKADAR ÇOK DERİNKİ ANLATMAYLA SON BULMAYOR. BÖYLE BÜYÜK BİR IRKIN VE FATİHİN TORUNLARI OLARAK BİZLER GEÇMİŞİMİZE SAHİP ÇIKALIM. SET ÇEKENLERİ UYARALIM VE GERÇEGİ ANLATALIM. BİRLİK, DİRİLİK, BERABERLİK DAYANIŞMA BU DÖRT SÖZÜ KEMİKLEŞTİREREK TÜRKLÜĞÜMÜZE SAHİP ÇIKALIM. NETEKİM SAYIN ERDİNÇ BEYİN SÖYLEDİKLERİ ÇOK YERLİ YERİNDE TÜRKSEK SAPINA KADAR TÜRKLÜĞÜMÜZÜ BİLELİM VE KİMŞİĞİMİZE SAHİP ÇIKALIM. SÖZ EDİLEN ERDİNÇ KARDEŞİMİZİN GİBİLERİNİN DAHA ÇOK OLMASINI DİLER BALKANOLOJİ ÇATISI ALTINDA TOPLANMAMIZI BEKLEMEKTEYİM. BÖYLE ARKADAŞLARLAN GURUR DUYMAK TÜM TÜRK MİLLETİNİN HAKI OLMASINI İSTERİM ENDERİN SELAM VE SAYGILARIMLA NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL.BALKANOLOJİ BAŞKANI.


DUYURU

BALKANOLOJİ MERKEZİ
Balkanlarda Türk Dil Kültür Tarih Araştırmaları merkezinin kuruluşunun yegane amacı bütü Balkan Ülkelerindeki gecen 600 yıllık Türk –Müslüman Kültür Medeniyetinin varlığını araştırmak ve bu ülkelerde çeşitli sebebler yaratılarak kaybolan Mimari anıtlarımızın ve kültürel güzeliğimizin yıkılması, yok edilmesi, kaybolması, yakılması ve yıktırılması gibi birçok nedenlerlen GEÇMİŞ TARİHİMİZDEN BU ĞÜNE KADAR KENDİNİ KORUYABİLMİŞ VE DİMDİK AYAKTA KALAN Mimari kültür izlerimizin ve Osmanlı
Yapıtarınıo tek tek köy ve şehir demeden araştırarak , meydana getirmek istediğimiz Balkan Mimari Eserlerinin dünü ve buğünü diye Envanterini ve arşivini çıkarıp gereğinçe düzenlemektir.Bizlere bu konuda daha ayrıntılı ve verimli çalışabilmek için, daha bilimsel çalışmalarda bulunmak ve katkı saglamak, bilği alışverişini hızlandırmak, özğür ve daha çok yaratıcı birer bireyler olarak Balkanlılara genç Araştırmacılar yetiştirmek ve böylecede ilmi ve bilimsel sonuçlar çıkararak ortaya koyabilmektir.Böylecede Balkanlardaki yıkılan köprüleri yeniden inşa etmek demek Balkan Ülkeleri halkları arasında yeniden bagları genişleterek İşbirliği ve Dostluklar kurarak, kuvvetlendirmektir.Kardeşliği güçlendirmek gayesinlede Dünyamızın ve insanlığın daha güzel olabilmesi için Evrensel mücadeleleri Dünya Barışına, Demokrasi yolunda hak ve adaletini saglamakla yeni içerikli elemanlar saglanmasında, yetiştirilmesinde düşündüğümüz amaçlardan yeganesidir.
Balkanoloji di, kültür tarih araştırma merkezinin ayrıça kısa adıda BALKANOLOJİolarak
Saptanmıştır.Bu Kuruluş 1988 yılında bir Balkanlı Osmanlı kuruluşu olarak kurularak
İstanbul-Gaziosmanpaşa ilçesinde Tüm Balkan Türklerini kapsayan bir bilimsel araştırma kuruluşu olarakTarihi Türkiyemizin İstabul kentinde nufusun önemli bir bölümü Balkan Türkleri oluşturması göze alınarakBalkanlarda Dil, Kültür, Tarih Mimari ARAŞTIRMA MERKEZİ Kordinatörü ve Araştırmacı Sn. Niyazi Akkılıç Başkanlığında kurulmuştur.
Kuruluşumuz bütü Balkan Türklerine ve Göçmen Derneklerine kapısı açık olup gerekli Balkan ülkelerinle ilğili balkan Türklerinden bildikleri bilgileri, belgeleri, eserleri ulaştırmada gayret gösteren birçok Balkan Türkleri derneklerine ve Altay Tuna Dernegi Üyelerine gönülden teşekürler eder ve mütemadiyen daha hızlı bir akışla şu iletişime yer vermelidirler. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.ğğ./ +9053579106.
Adres.Salih kardeşler cadesi.N.14. Berec-Gaziosmanpaşa/İstanbul.Niyazi Akkılıç.
  EĞEMENLİK-ÖZĞÜRLÜK
ULUSLARA EGEMENLİK FERTLERE ÖZĞÜRLÜK
M.K.ATATÜRK.

BİTİRDİM ESRİMİ SİLDİM KALEMİM
NİYAZİ AKKILIÇ

DİLDE ,FİKİRDE, İŞTE BİRLİK . İ.GASPIRALI-KIRIM

BALKANLARDA TÜRK KÜLTÜR VARLIGINI ARAŞTIRMAK BULMAK ,TANITIP YAYMAK HER TÜRKÜN EN KUTSAL GÖREVİDİR.

EGER MİLLETLERİ BİR BÜYÜK MEŞE AĞAÇINA BENZETİRSEK ,BU AĞAÇ MUHTAC OLDUGU NEMİ GEÇMİŞTEN ALIR VE O SAYEDE İSTİKBALE KÖK SALAR. ATALARIMIZIN BAKTIGI TARİHİ KÜLTÜREL ESERLER ,GELECEGİMİZİN EN BÜYÜK TEMİNATIDIR.ONLARI,YOK OLMAKTAN KURTARMAK BİZİM BİRİNCİ GÖREVİMİZDİR
NİYAZİ AKKILIÇ.

TÜRKÇEMİZ

ANALARIMIZIN DİLİ ,ANADİL ,DİLLER GÜZELLİK YERİNE KILIÇTAN KESKİN ,ÇELİK TEN SERT , KAYADAN SARP,BORADAN HIZLI, İPEKTEN İNCE ,KELEPEKTEN UÇUÇU, ÇİÇEKTEN RENKLİ ,ALTINDA PARLAK , SUDAN DURU ,TÜRKÇEMİZ....
NİYAZİ AKKILIÇ

EY TÜRK EVLADI
KİM OLDUGUNU, NERELERDEN GELDİĞİNİ VE ŞİMDİ NERELERDE OLDUĞUNU HİÇ SOR GULAMA FIRSATIN OLDU MU? BAYRAGININ RENGİNİ TOPRAĞINI KOKUSUNUN KANININ ASLETİNİN FARKINDA MISIN?

Türkün sesiTürklüğün sesi olmalıdır.
TÜRKLÜĞÜN DIŞINDAKİ SES TÜRKLÜĞÜN SESİ SAYILMAZ. Yahya Kemal.


BÜYÜK ŞEYLERLERİ YANLIZ BÜYÜK MİLLETLER YAPAR.
ATATÜRK

TÜRKLÜGÜN 6 İLKESİ
1:Siyasi varlıkta birlik .
2:Dil birligi
3:Yurt birligi
4:Irk ve menşe birligi
5:Tarihi karabet.
6:Ahlaki karabet

eger bir millet büyük se kendini tanımakla daha büyük olur.(ATATÜRK)

KUŞLAR GİBİ UÇMAYI BALIKLAR GİBİ YÜZMEYİ ÖĞREN dİK FAKAT Ç BASIT BİR SANATI UNUTTUK İNSAN GİBİ YAŞAMAYI BİLİYORMUSUN BUGÜN dÜNYA dOSTLAR GÜNÜ MESAJI SEV İĞİN dOSTLARINA GÖNdER EĞER BENdE O SEVdİĞİN dOSTLARINdAN BİRİYSEM BANAdA YOLLA BUNU ARKAdAŞLARINA GÖNdER BAK KAÇ CEVAP GELECEK EĞER 7 dEN FAZLA İSE SEVİLEN BİR dOSTSUN yazar:Alper akkılıç

ALLAHNASİP EDER,ÖMRÜM VEFA EDERSE ,MUSUL-KERKÜK VE ADALARI GERİ ALACĞIM.SELANİK DE DAHİL.BATI TRAKYAYI TÜRKİYE HUDUTLARI İÇİNE KATAÇAĞIM.MUSTAFA.KEMAL. ATATÜRK.


BALKANOLOJİ KÜLTÜR BAŞKANI NİYAZİ AKKILIÇ İBRET VERİÇİ SÖZLERİ

Balkan Türkleri bilinen Bulgaristan Türkleri Büyük önder ATATÜRK Düşünçelerine ve fikirlerinden esinlenerek ve cizdiği doğru politikalarından esinlenerek Bulgaristan Türkünün akılçı politikasınla doğru istikamette ilerleyerek,DELİORMAN VE RODOPLAR – Gülvadisi – Dobruca ve Tuna boyu Türkleri tek vüçüd birleşerek,Totaliter baskıçı Todor Jivkof yönetimine SİLAH KUŞANARAK SAVAŞMADAN, Dağa çıkarak isyan etmeden, TERÖR YARATMADANM,,Bulgaristanmda Zulümçü devletine resmi ve özel işyerlerini kırıp dökmeden Türklüğe yakışır bir şekilde,Avrupa ve diğer ülkelere örnek olabileçek şekilde Medeniyetinin Milli Türklük Şuurunla Sayın Liderlerinin AHMED DOĞAN ile Türk Milli ATATÜRKÇÜ Teşkilatının uyğuladığı DEMOKRASİ varlığının ğeleçegini, Özğürlük güneşinin doğacağını,Hak ve ADALETİN, Barışın var olaçagına inanarak H.Ö.H. nin kurulmasınla Jivkofun BKP nin 45 yıllık yönetimini YIKARAK tuz ve buz etmede Türklerin yıkıçı olmayarak çaLIŞMALARI HER ZAMAN TAMAMLAYIÇI OLDUĞUNU VE Bulgaristan Türkünün ulus olarak kültür değerlerine sahip çıkarak Türk varlığının BÜTÜNLÜĞÜNÜ GÖSTERMİŞ OLARAK ÖNEMİNİ,TANITIMINI VE YERİNİ LAYIK OLARAK GÖSTERMİŞTİR. Niyazi akkılıç-Balkanoloji başkanı.



2.TÜRK DİLİ ,TÜRKÇE DEMEK TÜRK DEMEKTİR.
Ne Mutlu Türküm diyene.


3.Milletce, aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi, milli,Birlik ve Beraberlik için ,vatan için, fedakarca çalışan, serdenğeçen Alperen Mehmetçikler en kutsal duyğularlan selamlar sevği, sayğı, ile hürmetli dualarımızı balkan Türklüğü olarak içtenlikle sunarız.
4Her kahraman vatansever Bayrağının direğidir.Gönüllerde layık olmalı, her Türkün başı göklere değmelidir.Albayrağı saglam tutmak en büyük ödevimizdir.Sen Necipsin Türk MİLLETTİ BU SENİN KUTSAL VAZİFENDİR.. NİYAZİ AKKILIÇ- Balkanoloji başkanlığının sözlerinden.


5.Şehit gazilerimizin şanlı hatırı için Balkan Türkleri ve Deliorman Türkleri tüm Bulgaristan Türkleri şehit ve gazilerimize minnet ,şükran, sunarak, Dualarını kalplerinin enderinliğinden ifa etmektedirler.. Balkanoloji başkanı Niyazi akkılıç.istanbul


6.Sizler unutulmayan ruhumuzun çiçegi olan şanlı şehitlerimiz,Sizler her zaman HİLALİN ve Yıldızların cennet mekanınıda görmelisiniz. Sizler Türk Millettinin kırçiçegi ve Balkan TÜRKÜNÜN kardelanısınız ölümden korkmayan aşıklarsınız. SİZİNLE Tüm Dünya Türkleri gurur ve onur duyarak okudukları Dualarlan Fatihalarla yanınızdadır.NiyaziAkkılıç.Balkanoloji kültür başkanı – İstanbul



7.Balkanlar 600 yıl Türklük yaşadı.Bu Memleket Tarihte Türktü,Şimdiki Durumundada Türklük yasşamaktadır.Balkanlarda Türk varlığı var oldukça, Türklük ebediyen var olaçaktır.Türk toplumunun yegane dayanağıda TC NİN Dimdik ayakta var olmasıdır.
Milletim TÜRK.Vatanım Türkiye,Ülküm Türklüktür.Ulu önder ATATÜRK REHBERİMİZDİR.En büyük Türkiye Canımız kanımız sizlere feda olsun. Balkanoloji başkanı Niyazi AKKILIÇ-İstanbul. Adımız Türk ve Andımızdır.Bulgaristan ve Deliorman Türkleri olarak,Türklük adına, Vatan ve Bayrağımız adına ,Türklük ugruna Canımızı ve kanımızı hiç esirgemeden korkmadan koyarız. Balkanoloji başkanı.NİYAZİ AKKILIÇ- İstanbul.Nasıl güçlü oluruz, Bir araya gelemezisek.Nasıl sahip çıkarız geleçeğimize, Geçmişimizi bilmezisek, Biz neler anlatırız ki var olan torunlarımıza ve genç neslimize. Atalarımızı tanıyıp araştırıp anlayamazisek .Nasıl karşı koyarız zulmün zorbalıklarına.Biribirimizi tanıyıp güçümüzü bilmezisek, Gelin bir yol bulalım ,Bir olalım. Balkanlarda Türk Birliğini kuralım. Böylecede yıkılmaz bir kale olalım. Türkün GÜÇÜNÜ BİRDEFA DAHA CİHANA GÖSTERELİM. Balkanoloji başkanı NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL. Aziz Balkan Türkleri,ARTIK BU GÜNÜMÜZÜ,Geçmişimizi ve geleçeğimizi çok doğru olarak bilerek konuşalım ve düşünçelerimizi istikbalimizin aynası olmasına yardımcı olalım.Türk ğibi Diri olalım Kale olarakta ayakta olalım.
Balkanoloji kültür başkanı Niyazi akkılıç- İstanbul.

Bu memleket, Dünya'nın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna
mevcudiyetin yüksek tecellisine sahne oldu. Bu sahne en aşağı yedibin
senelik Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarlarıyla sallandı. Beşiğin
içindeki çacuk, tabiatın yağmurlarıyla yıkandı. O çocuk, tabiatın
şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından korkar gibi oldu sonra
onlar alıştı. Onları tabiatın babası tanıdı onların oğlu oldu. Birgün o
tabiatın çocugu tabiat oldu, şimşek, yıldırım, güneş oldu.
TÜRK oldu.
TÜRK budur;
Yıldırımdır,
Kasırgadır,
Dünya'yı aydınlatan Güneştir.
Bugün 284 ziyaretçi (326 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol