Geçmiş`te 485 yıl birlikte yaşamış kültür birliğimiz var. Bulgar yönetimi bu geçmişe artık `Türk esaret dönemi demiyor` sadece `Türk dönemi` diyor, çünkü Bulgar aydını ve devlet adamı şunu çok iyi biliyor; esaret ancak 50 yıl olur, 485 yıl esaret olmaz. Batılı bir fikir adamının dediği gibi, Balkanlar`da Osmanlı 600 yıl hüküm sürmeseydi, Balkanlar`da birbirini yiyen vahşi kabileler olurdu, Osmanlı`nın gittiği ülkelerde bu kadar uzun kalmasının sebebi adalet götürmesidir.
Kafamdan bu düşünceler geçerken, Kazanlık şehrine geliyoruz. Artık koca Balkanlar arkamızda kalmış. İklim birden değişiyor, bir zamanlar 53`ü cami toplam 73 vakıf eserin yapıldığı Kazanlık`da sadece bir cami buluyoruz. Cumbalı son cemaat mahfili ve minaresindeki güzellik ve zarafet bizleri etkiliyor. Minarenin altının çeşme olarak kullanıldığını ilk defa burda görüyorum. Kesme taşlardan yapılan cami kapalı olduğu için içeri giremiyoruz.
ESKİZAĞRA`DA GÖNÜL YARASI
Strazagora veya eski adı ile Eskizağra. Osmanlı bu şehri mamur hale getirmek için 97 vakıf eseri yapmış. Bugün şehir merkezinde 78 eserden geriye sedece Hamzabey Camii kalmış. Bu caminin perişan hali, içimizi sızlatıyor. Minarenin bombalanarak yıkıldığını, caminin bir süre kilise haline getirildiğini, ayin sırasında papazın yıldırım çarpması ile öldüğünü bazı kaynak kitaplardan öğreniyoruz. Etrafı meyhane olan ve bir bölümü trafo binası yapılan Hamzebey Camisi`nin içindeki muhteşem mimari güzelliği bütün ihtişamı ile görünüyor. Caminin çevresindeki park muhtemelen kabristanlık, asırlık mezar taşların çıkarılıp, buranın park yapılması, tarihe karşı büyük bir saygısızlık.
Kocabalkan`ın eteklerindeki son durağımız Karlova şehri, bir zamanlar Filibe`nin köyü olan Karlova`da minaresinin yarısı yıkılmış metruk ve harabe halinde kitabesinden 1485 yılında yapıldığı anlaşılan Kurşunlu Camii`ni buluyoruz. Muhteşem bir mimari stile sahip caminin, park içindeki mahzun hali insanı etkilemeye yetiyor. Karlova şehrinde başka eserler de var. Akşam olmak üzere, karanlık çökmeden Filibe`ye gideceğiz.
FİLİBE KONAKLARI ACEP NASIL?
İstanbul, Sofya yolu üzerinde bugünkü adı Poldiv olan Filibe şehrindeyiz. Şehir merkezinde otel bulamadığım için Filibe Dağı`nda bir manastıra ait ortasında büyük bir kilise olan 3 yıldızlı otelde geceyi geçiriyoruz.
Filibe 1390 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından Bizanslılar`dan alınmış. Osmanlı topraklarına kattıktan sonra sömürmek şöyle dursun, Filibe`ye nahiye ve köyleri ile birlikte 329 medeniyet eseri, sosyal ve kültürel bina yapılmış. Bu eserlerden geriye kalanları tesbit için çalışma başlatıyoruz. İlk durağımız Türkiye`nin Filibe Başkonsolosu İhsan Yücel beyle görüşüyoruz. Burgaz Başkonsolosuna göre büyük hizmetler yapan Sayın konsolosdan Bulgar bir aydına ait Filibe`deki tarihi Osmanlı eserlerini gösteren yazılı bilgiler alıyoruz.
1385 yılında Murad-ı Hüdavendigar tarafından yaptırılan Muradiye Ulucuma Camisi`ndeyiz. Filibe bölge müftüsü ve vakıf yöneticileri ile görüşmeler yapıyoruz. Çökmek üzere olan asırlık Osmanlı eserinin çeşitli yerlerinden görüntüler çekiyoruz. Büyük çatlakları olan cami çökme tehlikesi ile karşı karşıya. Filibe merkezde bir başka Osmanlı eseri Şehabüddin Paşa tarafından 1446 yılında yapılan İmaret Camii. 7272 m2 bahçesi olan caminin arazisi 1935 yılından sonra parsellenip satıldığını, cami içinde kilise kalıntısı aramak için bir süre ibadete kapatılarak kazı yapıldığını üzülerek öğreniyoruz. Cami bahçesindeki Şahabüddün Paşa`nın türbesi görülmeye değer güzellikte.
İSLAM KÜLTÜR ESERLERİ KORUMA VAKFI
Filibe büyük bir şehir. Bizlere bu bölgede yardım edecek rehber ararken, Hızır gibi Bulgaristan İslam Kültür Eserleri Koruma Vakfı adeta imdadımıza yetişiyor. Hüseyin Tahmaz`la birlikte Eski Filibe konaklarının bulunduğu tepeye çıkıyoruz. Etrafımız birbirinden güzel konak ve Türk evleri ile çevrili. Burada kendimizi Safranbolu evlerinin içinde sanıyoruz.
Konakların bulunduğu Taksimtepe`deki Mevlevihane Camii`nin güçlükle içine giriyoruz. 1936`da bir bölümü yıkılan caminin Mevlevihane kısmı halen ayakta ve lokanta yapılmak üzere tamir ediliyor. Caminin bir zamanlar mezarlık olan bahçesi park haline getirilmiş. Filibe`yi seyrederken geçmişle gelecek arasında bağ kurmaya çalışıyoruz.
Muradiye Ulucuma Camii`nin karşısında 560 yıl Filibe`ye gelen insanlara ücretsiz hizmet veren ve 1930 yılında komünistler tarafından yıkılan, tarihçilerin hayran kaldığı 80 odalı Kurşun Han`ın bulunduğu yerde büyük bir hal binası yapılmış. Üzüntü ile burdan ayırılp Çifte banyo (Çifte hamam)`nun bulunduğu yere gidiyoruz. Hamamın Bulgar yönetimi tarafından restore edilerek sergi salonu haline getirilmesinden sevinç duyuyoruz. Şehir içinde bir başka hamam mobilya dükkanı haline getirilmiş.
Çok önemli sosyal ve kültürel eserleri ile Osmanlı`nın modern bir şehir haline getirdiği Filibe`de tarihten korkanlar, bu eserleri bir bir yıkmış ve yok etmiş. Filibe Müftüsü`nün ifadesine göre 5 yıl içinde sadece Filibe`de 256 tapu kaydında Osmanlı vakıf eserinin bulunduğunu resmen tesbit edildiğini açıklıyor.
KÜLTÜREL MİRASIMIZA SAHİP ÇIKALIM
Balkanlılar Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Nizamettin Yumurtacı yaptığı yazılı açıklamada özetle şu görüşlere yer verdi: `Balkan dağları, Tunaboyları, Deliorman ve Ardaovası; kültür ve medeniyet tarihimizde çok önemli yere sahip. Yüzlerce yıl Osmanlı-Türk yönetiminde kalan Bugaristan`da 485 yıl içinde binlerce kültür eseri yapılmış bu eserlerin tamamına yakını zaman içinde yıkılıp yok olmuştur. Yapılan araştırmaya göre Osmanlılar tarafından Bulgaristanda yapılan 3333 tarih ve kültür eserinden geriye çok az bir kısmı kalmıştır. Bu eserlerimizin korunabilmesi için Anavatan`dan yardım beklenmektedir. Bulgaristan`da Türklüğün ve Müslümanlığın var olmasını istiyorsak, oradaki eserlerimize, maneviyatımıza, kültür varlığımıza ve geleneklerimize sahip çıkalım. Oradaki kimliğimizin, benliğimizin kaybolmasını istemiyorsak, lütfen Bulgaristan`da yaşadığımız şehirlere, köylere oradaki esrlerimize ve insanlarımıza sahip çıkalım. Orada yaşayan Türklere yalnız olmadıklarını, arkalarında koskoca bir Türkiye Cumhuriyeti`nin varlığını hissettirelim.`
Bulgaristan`da bulunan Türk şehitlikleri
Türklerin, Bulgaristan topraklarına girişlerinden çıkışlarına kadar buralarda yaptıkları savaşlarda verdiği pek çok şehit vardır. Halen Bulgaristan`daki dokuz bölgede Türk şehitliği mevcuttur ama ne halde oldukları bilinmemektedir. Pek çok şehidimiz de Müslüman mezarlıklarının bir köşesinde yatmaktadır. Bu şehirlerdeki şehitlikler Müslüman mezarlıkları içinde kurulmuşlardır. Bulgaristan`ın komünistler tarafından işgal edilmesinden sonra bazıları ortadan kaldırılmış, bazıları parsellenerek yerleri başka amaçlarda kullanılmış veya yol geçirilerek yok edilmişlerdir.
VARNA ŞEHİTLİĞİ: Bulgaristan`ın en işlek limanı olan Varna, Karadeniz kıyısında eski bir Türk şehriydi. Türkleri Avrupa`dan atmak için birleşen Haçlı ordularına ilk Türk darbesi 1444 yılında burada vurulmuştur. İkiyüz elli bin kişilik Viladislas ve Janos Hunyadi ordularını, yüz bin kişilik bir kuvvetle II. Murat burada yenmişti. Bugün bu topraklar üzerinde kalan aziz şehitlerimize ait bir ize rastlamıyoruz.
ESKİZAĞRA ŞEHİTLİĞİ: Filibe-Burgaz demiryolu üzerinde, Filibe`nin seksen kilometre kadar doğusunda bulunan ve halkının büyük kısmı Türk olan eski bir kasabamızdır. Bulgarlar, Balkan Savaşı`nın sonuna doğru Edirne`nin tarafımıza geri alınması üzerine, 4 Mayıs 1913 günü burada bir fabrika yakınında tel örgü ile çevrili esir kamplarında bulunan savunmasız Türk askerlerini makinalı tüfeklerle tarayarak öldürmüşlerdir.
FİLİBE ŞEHİTLİĞİ: Bulgaristan`ın ikinci büyük şehri olan Filibe`de kalabalık bir Türk topluluğu bulunmaktadır. Bu şehirde bulunan Türk Mezarlığı çok büyüktür. Türklerin bu toprakları ele geçirmelerinden bugüne savaş şehitleri ve ölenleri, hatta eski kayıtlara göre 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı`nın şehitleri de, bu Müslüman mezarlığına gömülmüşlerdir. Silistre, Rusçuk, Soyfa ve Plevne`de de çoğu tahrip ve yok edilmiş şehitliklerimiz bulunmaktadır.
|