| 
					 | 
					 | 
					 | 
					 | 
				 
				
					
						
							
								
									
										
											
												
													
														
													 
													
														  | 
													 
													
														| 
															
														 | 
													 
													
														  | 
													 
													
														
															
																
																	  
  
II. Bulgaristan Türklerinin Edebiyatı 
1877-1878 Türk-Rus Savaşı sonucu bir Bul- 
garistan devleti kurulur. Yeni devletin sınırları içe- 
risinde kalan Türklere de Bulgaristan Türkleri den- 
meye başlar. 
Yeni koşullar içerisinde Bulgaristan Türk- 
lerinin yaratbildikleri edebiyata bundan böyle Bul- 
garistan Türkleri edebiyatı denir. Rumeli Türk ede- 
biyatı ifadesi sadece eski bir dönemi belirten bir 
tarihî ifade olarak kalır. 
Bulgar devleri kurulalıdan beri Bulgarların  
Türklere yönelik esas politikalarında hiçbir de 
ğişiklik olmamıştır. Baskılar, zorunlu göçlerle  
Türklerin sayısını azaltmak, Bulgaristan'da de  
mografik manzarayı değiştirmek, Bulgarların baş 
lıca amacı olmuştur. Türk azınlığına yönelik böyle  
bir siyasetin güdüldüğü bir ülkede elbette Türk  
edebiyatı da gelişemezdi, zirvelere ulaşamazdı.  
Ancak tüm frenlemelere rağmen Türk azınlığın  
edebiyatı varlığını sürdürebildi. 
1. BULGARİSTAN TÜRKLERİNİN SÖZLÜ 
EDEBİYATI 
Bulgaristan Türklerinin edebiyatı, Rumeli  
Türk edebiyatının bir devamı olarak iki yönde ge- 
lişmesini sürdürür. Bir yandan sözlü halk ede- 
biyatı vardır, öte yandan da bir yazılı edebiyat var- 
dır. Sözlü edebiyat, kendi özelliğinden dolayı 
Rumeli topraklarında yüzyıllar boyunca Rumeli 
Türklerinin yaratmış oldukları sözlü edebiyat ge- 
leneklerini Bulgaristan Türkleri sürdürebilmiş ve  
yeni koşullarda yaratılan eserlerle bu sözlü ede- 
biyatı daha da zenginleştirebilmişlerdir. Bul- 
garistan Türkü yeni efsaneler ve yeni destanlar ya- 
ratarak gönlünü avutmuş, karanlık günlerinde 
kendine teselli bulmuştur. 
Sunulan Antoloji'de verilen örneklerden de gö- 
rülüyor ki, halk edebiyatının atasözü, bilmece, te- 
kerleme, mani, türkü, destan, fıkra, efsane,masal gibi 
türleri Bulgaristan Türk halk edebiyatında da esas 
türler olarak varlığını sürdürmüş ve yeni eserlerle  
zenginleşmiştir. 
Bulgaristan Türklerinin sözlü edebiyatı bu- 
güne kadar gerektiği bir biçimde tanıtılmamış, uz- 
manlar tarafından da gereken değerlendirmeler ya 
pılmamıştır. Bazı yabancı araştırmacılar bu konuya 
değinerek birkaç örnek göstermekle yetinmişlerdir. 
Bulgar araştırmacılar ise daha çok Türk Halk ede 
biyatının, kısmen de Bulgaristan Türkleri halk ede 
biyatının Bulgar halk edebiyatına etkisi konusu 
üzerinde durmuşlardır. Bu konuda çalışmaları kı 
saca şöyle özetleyebiliriz: 
Geçen yüzyılın kırklarından başlayarak dok- 
sanlı yılların başlarına kadar çalışmalarını sür- 
dürmüş Bulgar aydını, öğretmen, şair, gazeteci 
Petko R. Slaveykov, Türk atasözleri ve özlü sözleri, 
bunların birçoğunun Bulgarlar tarafından da kul- 
lanıldığını tespit ederek malzeme toplamaya baş- 
lamıştır. Slaveykov, Türk atasözleri ve özlü sözler 
Türkçe olarak Bulgarlar tarafından sık sık kul- 
lanıldığından başka, bazen Bulgarca konuştukları 
zaman da, anlamına göre ve Bulgarların yaşayış 
tarzına, Hıristiyan âdet ve geleneklerine uygun bi- 
çimlerini bularak bunlann çevirisini yapmışlardır  
demektedir. 
24 
Bilimsel amaçla malzeme toplayan ilk Bulgar 
bilgini St. Mladenov'dur. Bilgin, Türk atasözlerini 
toplamış ve bunları 1914 yılında bir derlemede ya- 
yımlamıştır. 
25 
Macar Türkoloğı J. Nemeth, St. Mla- 
denov'un derlemesini inceler ve malzemenin Türk- 
çe bilen Bulgarlardan toplanmış olmasını eleştirir.  
Derlemedeki malzemenin nereden ve kimlerden 
toplandığına dair bilgi verilmiş olsa da, Türk ağız- 
larının özelliği açıkça görülmemektedir. Bilgiyi ve- 
renlerin konuşmalarında öteki Türk ağızlarının da 
özellikleri vardır. 
26 
Dilcilik açısından St.Mladenov'un der- 
lemesindeki malzemeden yararlanmanın sakıncalı 
olduğunu bildiren J. Nemeth haklıdır. Ancak folk- 
lor açısından bu derlemenin büyük değeri vardır:  
Yüzyılımızın başlarında Bulgarlar tarafından kul- 
lanılmakta olan atasözleri, özlü sözler, bunların  
kaç varyantta kullanıldıkları, nasıl değişmelere uğ- 
radıkları hakkında geniş bilgi vermektedir. 
Bulgar araştırmacı St. Çilingirov da Türk ata  
sözleri ve özlü sözlerini toplayarak bunları Sofya  
Millî Etnografya Müzesinin bülteninde ya  
yımlamıştır. 
27 
24. Slaveykov P.R., Bılgarski Pritçi (Bulgar Atasözleri), 2 çasti, 1856.  
25. Mladenov St., Ein Beitrag zum türkishen Sprich-VVörterschatz, ZDMG, LXVIII, 1914.  
26. Nemeth }., Zur einteüung zum türkischen Mundarten Bulgariens, Sofia, 1956.  
27. Çilingirov St, Turski poslovitsi, porovorki i harakterni izrazi (Türk atasözleri ve Deyimler) - Bulletin du Musee National d'et-  
nographine de la Sofia. II-eme annee (1922), 157-171; III-eme annee (1923), 59-65; XII-eme annee (1936), 153-156.  
İstanbul Galatasaray Lisesi'nden mezun 
olmuş, bir süre İstanbul'da tıp öğrenimini sür- 
dürmüş, daha sonraları da Rusya'da hukuk bi- 
tirmiş Sofya Üiversitesi profesörlerinden St. Bob- 
çev de Türk atasözleri ve özlü sözleri üzerinde 
araştırmalar yapmıştır. Türkçeyi ana dili gibi bilen 
bilgin "Bulgaristan'da Türk Atasözleri" başlıklı ese- 
rinde şöyle demektedir: "... Türkçe kelime, Türk 
deyim ve atasözleri, (Türk) dili(ni) az veya çok 
bilen ya da hiç bilmeyenler tarafından pek çok kul- 
lanılmıştır. Çünkü insanlar bunları daha etkili ve  
daha canlı bulmuşlardır. 
28 
B. Tsonev "Bulgar Dilinin Tarihi" başlıklı ese- 
rinde Türkçenin Bulgarca üzerindeki etkisinden  
bahsederken, bu etkinin sadece kelimelerden ibaret 
olmadığını, Bulgarcada birçok Türkçe deyimin, ata- 
sözünün ve özlü sözlerin de kullanıldığını vur- 
gulamakta ve bir hayli örnek vermektedir. Gös- 
termiş olduğu örneklerden "Kendi düşen ağlamaz", 
"Artık mal göz çıkarmaz" gibi Türk atasözlerinin 
günümüzde Bulgarca, daha yaşlı kuşak tarafından  
ise Türkçe kullanıldıkları bir gerçektir. 
29 
'irsyimç 
Ünlü Bulgar folklorcusu M. Arnaudov da  
sözlü halk edebiyatının büyük bir bölümünü oluş- 
turan ve hacim bakımından en kısa, en yaygın ve  
en sevilen eserlerin atasözleri olduğunu yazarak,  
bu sözlü edebiyat türünde özellikle Türk folklor et- 
kisinin çok güçlü olduğunu bildirmektedir. 
30 
Türk folkloru sayesinde Bulgar folklorunda  
masal ve özellikle efsane türünün oluştuğu Bulgar  
bilginlerince itiraf edilmektedir. Türk etkisi Bul- 
garların şehir şarkılarına, musikisine 
31 
, oyunlarına  
kadar uzanmaktadır.  
Türk folklorunun malı olmaktan başka, Bal- 
kan halklarının ve dünya folklorunun bir mirası 
durumuna gelmiş Nasreddin Hoca fıkraları da bil- 
ginlerce sık sık araştırma konusu olmuştur. Nas- 
reddin Hoca ile Hitır Petır (Kurnaz Petre) folklorik 
simaları üzerinde V. Vılçev'in araştırması Bulgar 
histeriografisinde orijinal bir monografidir. Araş- 
tırmacı, Bulgar folklorunda Nasreddin Hoca'nın  
son derece popülerliği, Bulgar halk edebiyatında  
benzer bir simanın ortaya çıkmasına neden ol- 
muştur, diyor. Bu olayın, öteki Balkan halkları 
sözlü edebiyatında ve başka halkların folklorunda  
rastlanmayan bir olay olduğu vurgulanmaktadır. 
32 
Bulgar folklorunda varlığını sürdüren Nas- 
reddin Hoca fıkraları ya değişmemiş olarak ya da  
değişik varyantlarda bilinmektedir. Birçok fıkranın  
3-4 varyantı vardır. Antolojide verilen fıkralar Bul- 
gar folklorunda halen var olan fıkralardır ve ba- 
zıları varyantlarıyla verilmiştir. 
Nasreddin Hoca Hitır Petır olayıyla ilgili şunu  
önemle belirtmek gerekir: Bu olaya ve Hitır Petır  
simasına Bulgarlar sahip çıktığı kadar Ma- 
kedonlular da sahip çıkmaktadır. Bu konuda Oli- 
vera Yaşar - Nasdeva gibi ünlü Makedonlu bil- 
ginlerin çok değerli araştırmaları vardır. 
33  
* ** 
Bulgaristan Türk aydınları kendi tarihleri hak  
kında bilgi toplama ve folklor ürünlerini toplama  
gibi çalışmaların yapılmasını Türk Öğretmenler  
Derneği'nin VI. Kongresinde gündeme getirmiş ve  
kabul edilen Talimatnamenin 25. maddesinde  
şöyle denmiştir: "Her öğretmen boş vakitlerinde,  
bahusus tatil günlerinde ilmî ve terbiyevî  
malûmatını artırmaya ve genişletmeye mecburdur,  
arzu olunur ki, öğretmenler topografya, coğrafya,  
tabaka (jeoloji) fenlerine de malûmat almaya, 
memleketin iktisadî ahvalini öğrenmeye, millî tür  
küleri, masalları, âdetleri, hasılı yurdun umumî ah 
valini zaptetmeye çalışsınlar."  
Bu talimatnameye uyarak Servi'de (Sev- 
lievo'da) öğretmenlik yapan İbrahim Hakkı'nın  
Servi tarihçesini yazarak Muallimler Mecmuasında  
tefrika ettiği bilinmektedir. Ancak bundan sonra 
bu uğurda çalışmalar yapılıp yapılmadığı hak- 
kında bilgi yoktur. 
34 
1944'ten sonra komünist rejim döneminde  
(1944-1990) Türk aydınlan sözlü halk edebiyatına,  
folkloruna ilgi göstermeye başlamıştır. 1950'lerde  
bir hayli malzeme toplanmış ve oldukça zengin bir  
arşiv oluşmuştur. 
1952-1953 ders yılında Sofya Üniversitesinde 
Türk gençlerine ait Türkoloji Anabilim Dalı'nın  
açılmasıyla Türk folkloruna ilgi daha da artmıştır. 
28. BobçevSt, tstoriko-filologiçeski fakultet, kn. XXV, 4,1929. 
29. Tsonev B., Istoriya na bılgarskiya ezik (Bulgar Dili Tarihi), tom 2. Sofiya, 1984. 
30. Arnaudov M., Oçertsi po bılgarskiya folklor (Bulgar Folkloru Üzerine Denemeler), Tom L, Sofiya 1968; tom II., Sofiya, 1969.  
31. Katsarova R., Balkanski varianri na dve turski pesni (İki Türk Şarkısının Balkan VaryanÜarı), Izvestiya na Instituta za mu-  
zikoznanie, tom 16, Souiya. 
32. VılçevV., Hitır Petır i Nastradin Hoca (Kurnaz Petır ve Nasreddin Hoca), Safi ya 1975. 
33. Jaşar-Nasteva O., Makedonya'da Nasreddin Hoca, Balkanlar'da Türk Kültürü Dergisi, yıl 2, Sayı 3, s 8 11 
34. Keskioğlu., Bulgaristan'da Türkler. Tarih ve Kültür, Ankara, 1985. 
Öğrencilere Türk folkloru dersleri vermeye baş- 
layan Riza Mollov bu alanda hem kendini iyi bir 
uzman olarak yetiştirmiş, hem de öğrencilerinde 
de Türk folkloruna ilgi uyandırmış, sevgi aşı- 
lamıştır. Türk liselerinde, öğretmen okullarında ve 
enstitülerinde Türk dili ve edebiyatı dersleri ver- 
meye başlayan genç uzmanlar, öğretmenler, Türk- 
çe çıkan gazetelerde çalışan Türk aydınları Türk  
folklor malzemesi toplamakla çok hayırlı iş yap- 
mışlardır. "Eylülcü Çocuk" gazetesi ise Türk folklor 
malzemesi toplayanlar arasında yarışmalar dü- 
zenleyerek öğrencilerin bu yönde çalışmalarını teş- 
vik etmiştir. Böylece birkaç yıl içerisinde Sofya  
Üniversitesinde, Bulgar Bilimler Akademisi Et- 
nografya Enstitüsünde, Eğitim Bakanlığına bağlı 
"Halk Eğitimi" Yayınevinin Türkçe Kitaplar Şu- 
besinde, "Eylülcü Çocuk" gazetesinde zengin bir  
arşiv oluşmuştur.Çok geçmeden de Türk folkloru 
derlemeleri yayımlanmaya başlamıştır.^^ Türk est- 
rat tiyatroları da folklor incileri toplamış, en güzel  
türküleri Kadriye Lâtifova, Ulviye Ahmedova ve  
daha birçok ses sanatçısının yanı sesleriyle bunları 
Türk azınlığı arasında yaymışlardır. 
Bulgaristan Türk halk edebiyatı üzerinde ilk  
bilimsel çalışmalara da başlanmıştı. Riza Mollov 
yıllar boyunca çalışmış ve sonunda 570 sayfalık  
monografisini incelemeye sunmuştu.Ancak bu güzel  
eser, araştırmacının başına çok huzursuzluklar ge- 
tirmiş ve eserin de yayımlanmasına imkân ve- 
rilmemiştir. Hayriye Memova-Süleymanova'nın  
(Süleymanoğlu Yenisoy) Güney Bulgaristan Türk 
Folkloru ve Kriçim Türklerinin Folkloru (Araş- 
tırma ve Metinler) başlıklı iki eserinin ve Salih Bak- 
lacı'nın Türk-Bulgar Atasözleri Paralelleri başlıklı 
eserinin de akibeti böyle olmuştur. Bunu takip 
eden acı olaylardan biri de 11 Ağustos 1983 
tarihinde Riza Molov, Hayriye Memova- 
Süleymanova, İbrahim Tatarlı ve Salih Baklacı'nm  
evleri basılarak kitaplıklarına el kondu.. Hayriye 
Süleymanova'nın Bulgar güvenlik organlarınca  
evinden alınan folklor malzemeleri, eserleri (mü- 
seveddeleri dahil) ve kitapları bir daha iade edil- 
memiştir. Riza Mollov'un da eserleri ve kitapları 
iade edilmemiştir. Böylece Bulgaristan Türk folk- 
loru üzerine başlamış araştırmalar sadece birkaç  
kısa makalenin yayımlanmasıyla noktalanmış oldu. 
1990'dan bu yana Bulgaristan'ın Türklerle  
yoğun bazı bölgelerinde folklor ekipleri kurularak 
eski geleneklerin yeniden hayata geçirilmesi için  
çaba harcanmaktadır. "Hakve Özgürlük" gazetesi  
sayfalarında zaman zaman bazı yazıların çıkmış ol- 
ması ve özellikle çocuklara ait "Filiz" gazetesinde  
verilen bilmeceler, atasözleri, Ramazan manileri ve  
fıkralar çok sevindirici olmuştur. Öğrencilerin folk- 
lor eserleri toplamaları "Filiz" gazetesi tarafından 
teşvik edilmektedir. 
1996 yılı, UNESCO tarafından Nasreddin Hoca  
Yılı olarak ilân edilmiştir. Bulgaristan Türk ay- 
dınlan da Sofya'da Nasreddin Hoca konulu bir 
sempozyum düzenlediler. Bu sempozyum günleri 
Bulgaristan Türklerinin âdeta bir folklor kültürü 
bayramına dönüştü. Totaliter rejimin onyıllarca ya- 
saklamış olduğu eski geleneklerimizi, aydınlarımız  
yeniden canlandırmaya kararlıdırlar. Halen Bul- 
garistan Türklerinin Folkloru başlıklı bir proje üze- 
rinde çalışmaların hazırlığı yapılmaktadır. 
Nasreddin Hoca Sempozyumunda sunulan 
bildiriler ve sanat eserleri Sofya'da dört kitap ha- 
linde yayımlanmıştır. 
36 
Üç-dört yıl önce Kırcaali, Şumnu,Razgrat,  
Dobriç gibi şehirlerde Türk Edebiyatı ve Kültürü  
Dernekleri "kurulmuş ve bu yörelerdeki aydınlar  
kurdukları derneklerde faaliyet göstermektedirler.  
Çalışmaları kapsamına folklor da girmektedir. Ay- 
rıca Şumnu Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı 
ile Rus Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı'nda, Filibe  
(Plovdiv) Üniversitesine bağlı Kırcaali Enstitüsü 
Türk Dili ve Edebiyatı, Bulgar Dili ve Edebiyatı Bö- 
lümü'nde öğrenim görmekte olanTürk gençleri de  
folklor malzemesi toplamaya teşvik edilmektedir.  
Bütün bu çalışmalar önceden hazırlanmış bir prog- 
ram üzere ve daha teşkilâtlı bir surette yapılırsa,  
elde edilecek sonuçlar da daha sevindirici olacaktır. 
Bulgaristan Türklerinin sözlü edebiyatının öteki 
Balkan ülkelerindeki Türklerin sözlü etebiyabyla kar- 
şılaştırmalı olarak incelenmesi de araştırmacılar önün- 
de duran önemli konulardan biridir. 11 k araştırmalar 
bunun çok ilginç bir konu olduğunu göstermektedir. 
35. Türk Atalar Sözleri ve Özlü Sözler. Derleyenler: Yusuf Kerimov, Beytullah Şişmanov, Sofya, 1955; Bulgaristan Türklerinin Halk  
Şiiri. Seçen ve Redakte eden: R. Mollof, Sofya, 1958. 
Bilmeceler, Derleyen: Mefkure Mollova, Sofya, 1958; Rodop Manileri. Derleyenler: Hayriye Süleymanova, Emil Boev, Sofya, 1962.  
ikinci Genişletilmiş Baskı: 1965; Rodop Türk Halk Masalları. Derleyenler: Emil Boev, Hayriye Memova, Sofya 1963; Rodop Tür- 
küleri. Derleyenler: Emil Boev, Hayriye Süleymanova, Sofya, 1964. 
36. UNESCO-1996 Uluslararası Nasreddin Hoca Yılı: Dokunmayın Hırsıza, Hazırlayanlar: M.Tahsin, Y.Popov, Î.Çavuş, Sofya, 1997;  
Eskil ve Çağdaş Nasreddin, Derleyen ve Bulgarcadan Çeviren: t.Yalımov, Sofya, 1997; Nasrradin Hoca (Nasreddin Hoca), Sıs-  
raviteli: I.Çauş, Y.Popov, M.Tahsinov, Sofiya, 1997. Dördüncü kitapçık da baskıdadır. 
2. BULGARİSTAN TÜRKLERİ'NİN  
YAZILI EDEBİYATI 
Bulgaristan Türklerinin yazılı edebiyatı 120 yıllık  
tarihi boyunca bir azınlık edebiyatı olarak Rumeli 
Türk Edebiyatı geleneklerini sürdürmeye çalışmış;  
ancak, ağır toplumsal koşullar yüzünden sık sık  
durgunluk hattâ suskunluk dönemi yaşamıştır. 
Doksanüç Savaşı, sonra da Balkan Savaşının  
getirdiği büyük felâketler Bulgaristan Türkünün  
sözlü edebiyatında ağıt, destan, efsane şeklinde eser- 
lerde dile getirilmişse de, yazılı edebiyatta bu ko- 
nularda eserler yayımlamak kolay olmamıştır. Bir 
sanat eserinin yayımlanması ve okurlara ula- 
şabilmesi, Bulgar devletinin Türklere yönelik iz- 
lediği politikaya ve uyguladığı sansüre bağlı ol- 
muştur.* 
Bulgaristan Türklerinin yazılı edebiyatı bir- 
bütün olarak araştırılmamış, birçok sorunun açık- 
lığa kavuşturulmasına geç başlanmıştır. Bu alanda  
ilk yazılara Türkçe çıkan Yeni Işık ve Halk Gençliği  
gazetelerinin 1948 tarihli sayılarında rastlıyoruz. 
Süleyman Hafızov, Edebiyatımız (Yeni Işık, Sayı 16,  
1948), Sağlam Esaslara Dayanarak Tenkit Edelim (Yeni  
Işık, Sayı 52, 1948); Osman Sungur, Edebiyata Dair  
(Halk Gençliği, Sayı 5, 1948), Edebiyat (Yeni Işık,  
Sayı 39, 41, 42, 44, 45, 46, 48, 50, 1948) başlıklı ya- 
zılarla Bulgaristan Türklerinin sanat eserlerini de- 
ğerlendirmeye çalışmışlardır. Bu yıllarda edebiyat 
ile ilgili yazılarda Hafız İslâm Ergin'inn de imzası 
bulunmaktadır. 
Bulgaristan Türkleri edebiyatının bilimsel 
esaslara dayanarak araştırılması Riza Mollov'un 
adıyla bağlıdır. Araştırmacı Edebiyat ve Onun Da- 
vası - Eskiden Edebiyatımız Var mıydı? yazısını Yeni 
Işık gazetesinin 1948 tarihli 49. sayısında ya- 
yımlamış ve 1949,1950 yıllarında da şu başlıklarla  
yazılar yazmaya devam etmiştir: Tenkit ve Tenkit 
(Yeni Işık Sayı 7, 8, 1949), Bulgaristan Türkleri Ede- 
biyatı Üzerinde Bir inceleme Denemesi (Yeni Işık, Sayı 
19, 1950), Vatan Cephesi Devrinde Bulgaristan Türk- 
lerinin Beş Yıllık Edebiyatı (Yeni Işık, Sayı 20, 21, 22,  
23, 29,1950) vb. Bu araştırmalarında R. Mollov baş- 
lıca iki konuyu işlemiştir: 
Bir - İkinci Dünya Savaşından önce Bul- 
garistan Türklerinin edebiyatının var olduğunu ka- 
nıtlayarak şöyle yazmıştır:  
"9 Eylül (1944 yılı) öncesi edebiyatımız, ek- 
seriya Türkiye edebiyatının tesiri altında kalmıştır. 
Fakat inkişafında vatanımızdaki muayyen devrelere  
ait siyasî, ideolojik ve kültürel değişikliklerden 
kendisini alamamıştır. Türkiye realitesinde olmayan  
gelişmiş kapitalizm cemiyetindeki içtimai mü- 
nasebetleri ve tipik düşünceleri, yazarları sınıf gö- 
rüşüne göre aksettirmiştir. 9 Eylül'den sonraki ede- 
biyatımızda da aynı hali görmekteyiz. Yalnız şu  
farkla ki Bulgaristan Türklerinin edebiyatı, 9  
Eylül'den evvel kapitalizm zıddiyetleri yüzünden  
sağlam inkişaf raylara oturtulmayarak, zikzaklar 
kaydederek tekâmül etmiştir. Fakat bu tarihten  
sonra onun için imkânlar büsbütün değişmiştir." 
İki - Bulgaristan Türkleri şiirinin beş yıllık  
(1945-1950) bir dönemde nasıl gelişebildiği ko- 
nusunu işlemiş ve ilginç düşünceler ortaya at- 
mıştır. 
R. Mollov'un edebiyata ilişkin yazıları Edebî 
Makaleler (İlim ve Tenkit) başlıklı kitabında (Sofya 
1958) toplanarak yayımlanmıştır. 
1950'lerde Yeni Işık, Halk Gençliği ga- 
zetelerinde Yeni Hayat Dergisinde Türk azınlığın  
edebiyatına ilişkin yazılar yazılmış, kimi sa- 
(*) Yukarıda da belirtildiği üzre, Bulgar bilim adamları Türklerin sözlü edebiyatına ilgi göstererek araştırmalar yapmışlardır. Ancak 
bu azınlığın yazılı edebiyatı Bulgarlara araştırma konusu olmamıştır. Türk aydınlarının yazdıkları eserlerin birer sanat eseri dü- 
zeyinde olmadığı iddia edilmekte, özellikle ikinci Dünya Savaşından sonra yazılan eserlerin komünist yöneticilerin siparişi üzere ya- 
zıldıkları vurgulanmaktadır. Bunu söyleyenler bir dereceye kadar haklıydılar. Ancak bu dönemin Bulgar sanatçıları da, bazı istisnalar 
dışında, komünist rejimin başarılarını "terennüm" ediyorlardı. Bu konuyla ügilişair Ahmet Şerif Şerefli şöyle yazıyor: 
"Totaliter rejimin ömrü 45 yıldı. 45 yaşında öldü. Bulgar yazarlar Birliğinin 3000 kayıtlı üyesi bulunuyordu. Kulukça ma- 
kinesinin ürettiği civcivler gibiydi onlar. Kırmızı ışık yanmca uykuya yattılar, yeşil ışık yanmca uyandılar. Fabrikada üretilen mallar 
için bile roman yazma emri aldılar ve yazdılar, tütün kırımı, derin güz sürümü için şiirler yazdılar. Güdümcülük, şiarcılık Bul- 
garistan'a Sovyetler'den gelmişti. 300 milyon Sovyetler'de 300 bin yazar kayıtlıydı. Kızıl Sovyet faşizmi yetmiş yaşında öldü. Gerçi 
edebiyat ve sanat için yatırım yapılıyordu. Ama pazarda sadece konfeksiyon bulunuyordu. Bu rejimler dünyaya edebiyatçı, sanatçı 
veremediler" (Balkanlar'da Türk Kültürü, Sayı 15. sf.: 37, Bursa, 1995) 
Bulgar ve Sovyet "kardeşleri" örnek alan birçok Bulgaristan Türk yazar ve şairi de elbette geri kalmamak için çok çaba harcadı ve  
Komünist Partisinin isteği doğrultusunda sanatla ilgisi olmayan "eserler" yazarak ödüllendirildiler. 
Partinin istekleri üzere eser yazmayan sanatçılar ise BELENE ölüm kampında, hapisanelerde ve sürgün edildikleri Bulgarların  
yoğun yaşadığı bölgelerde, duygularını gizlice şiire döker, karanlık günlerin aydınlığa kavuşmasını beklerlerdi, işte bu sanatçıların  
birçoğu şimdi Anavatan'da böyle eserlerini kitap halinde yayımlamakta, estetik değeri daha da yüksek eserler yazarak edebiyatımızı 
gerçek sanat eserleriyle zenginleştirmektedirler. 
  | 
																 
															 
														 | 
													 
													
														  | 
													 
													
														|   | 
													 
													
														  | 
													 
													
														 | 
													 
												 
											 | 
										 
									 
								 | 
							 
						 
					 | 
					 | 
					
						
					 | 
					 | 
					
						 |    |