|
|
|
|
|
|
|
|
Osman KESKİNOĞLU tarafından hazırlanan bu kitapta uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğu himayesi altında yaşayan Bulgarların, bağımsızlıklarını ilân ettikten sonra Türk toplumuna yaptığı baskılar, tarihsel gelişimi ile birlikte ele alınmıştır.
Bulgarlar, Osmanlı İmparatorluğundan ayrıldıktan sonra panslâvizm anlayışı içerisinde hareket etmeye başladı. Fransız devriminin yarattığı milliyetçilik dalgası Osmanlı içindeki azınlıkları da etkilemiştir. Bu azınlıklar başında yıllardır Osmanlılarla beraber yaşayan Bulgarlar da vardı. Bağımsızlıklarını kazandıktan sonra kendi devletleri içerisinde kalan Türkleri bozgunlarla ve savaşlarla ezmeye başladılar. Beş yüzyıl boyunca Osmanlı egemenliği altında yaşayan Bulgarlar, bağımsız olunca Türk’lere büyük baskı yapıyorlardı.
İlk olarak kendi okullarını kurup örgütlenmeye çalıştılar. Kendi devletlerine sahip olunca Türkleri göçe zorlamak için ne gerekiyorsa yaptılar. Türk okullarını peş peşe kapatıyorlardı. Türkleri yeni kurdukları devlette istemiyorlardı. Kurdukları anda Türk nüfus çoğunluktaydı. Azınlık olması için Bulgarlar elinden geleni yapıyorlardı. Türkler buna karşılık birlik olup karşı koymaya çalışıyorlardı. Ancak mücadelede çok zorlanıyorlardı. Dinî baskı da hat safhadaydı. Hristiyan Bulgarlar, Müslüman Türklere her konuda zorluk çıkartıyorlardı.
Bulgaristan Türkünü anayurttan ayıran uğursuz bir tarih olan, Ayestefanos antlaşması bu tarihte imzalandı. Siyasî tarih, hatasını biraz geç de olsa anladı ve düzeltmek için 1878′de Berlin Kongresinde büyük Bulgaristan’ı biraz küçülttü. Bulgaristan prensliği ve Şarkî Rumeli Eyaleti doğdu.
Bulgaristan’ın içinde bulunduğu savaş sona ermişti. Türk ordusu, devlet erkânı, aydınlar Türkiye’ye çekildi. Zengin halkın çoğu onları izledi. Geriye kalan cahil köylü ve yoksul sınıftı. Tahsil yok, servet yok. Milletin yolunu aydınlatmak gerekti. Bunu yapacak müesseseler de okullardı.
Berlin anlaşması ile birlikte Türklerin dinî ve medenî hakları korunmuştu. Okulların yeni usul ders okutmaya geçmesi çok zor oldu. Eskiye bağlı hocalar, eskiden beri alışık oldukları bir şeyden vazgeçmek istemediler. Ayrıca Türkiye’den kitap getirme ihtiyacı doğdu. Atatürk’ün inkılâplarına karşı çıkanlar bu yolu tıkamak istedi ancak bu insanlar kısa sürede sindirildi.
Rüştiyeler açıldıkça Öğretmen anlayışı değişti ve yeni Öğretmenlere ihtiyaç arttı. Türkiye’den gelen kitaplara Bulgarlar engel oluyordu. Sürekli Bulgar kitaplarının okutulması için baskı yapılıyordu. Ancak Türkler Türkiye’den gelen kitaplarla eğitim görmek için ısrarla istekte bulunuyorlardı.
Devlet Türk Öğretmen Okulu 1918′de açıldı. Bu okul Türk cemaati tarafından idare edilen bir okul değildi. Hükümete bağlı bir okuldu. Türk edebiyatıyla ilgili dersler hariç bütün dersler Bulgarca idi. Okullarda Türk öğrencilere büyük zorluklar çıkartılıyordu. Kemalist olduğu tespit edilen öğrenciler hemen sorguya çekiliyordu. Bağımsız Türkiye lehine en ufak bir faaliyete el konuyor, faaliyet yürütenler tutuklanıyordu.
1944-1945 yılında büyük bir boykot oldu. Türk öğrenciler Türklük aşkıyla harekete geçtiklerini söylüyorlardı. Büyük bir boykot başlatmışlardı. Ancak bir şeyin farkında değillerdi. Milli heyecanlarını kötüye kullananlar olacağını hesaba katmamışlardı. Öğretmen kadrosunun değişmesini istiyorlardı. İdarenin sert tutumu işi büsbütün alevlendirdi. Sonunda büyük mücadeleler sonucunda eğitim-öğretim sisteminde Türklerin isteği doğrultusunda ufak değişiklikler yapıldı.
Bulgaristan Türkünün bir çok ihtiyacı vardı. Dertleri vardı. En başta okul işleri büyük dertti. Bulgaristan’ın bir öğretmenler birliği vardı. Türkler de kendilerine ait bir öğretmenler birliği talebinde bulunmuştu ve bu istek kısa sürede yerine geldi. Türkler de bir öğretmenler birliğine sahip oldu. Fakat dernek kurulur kurulmaz çeşitli saldırılara maruz kaldı.
İmparatorluk zamanında 1864′te Mithat Paşa, Rusçuk’ta Tuna Vilâyet matbaasını açmıştı. Burada gazete, dergi, mecmua vb. basıldı. Cami ve medreselerin yanında kitaplıklar yapılıyordu.
Sonuç olarak, Bulgaristan’da yaşayan Türklerin büyük mücadeleler vererek haklarını almaları ve hatta ülke yönetiminde söz sahibi olmalarının tarihsel gelişimini anlamak için, akademik ve belgesel nitelikli bu kitabın faydalı bir eser olduğu değerlendirilmektedir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|