|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Çok uluslu bir yapıya sahip olan Osmanlı yüksek hoşgörü ve üstün yönetim anlayışıyla Roma ve Hun İmparatorluklarıyla beraber dünyanın en uzun ömürlü üç imparatorluğundan biri olmayı başarabilmiştir. Kurduğu düzen ve adaleti ile egemenliği altındaki bölgelerde barış ve huzurun simgesi olmuştur.
Bu süreçte bölge halkları ile Türkler iç içe yaşamaya başlamıştır. Günümüzde de yaşanan olumsuzluklara rağmen Balkan ülkelerinde çok sayıda Türk yaşamaya devam etmektedir. Karşılıklı kültür alışverişi sonucu Balkan dillerinde önemli miktarda Türkçe kelime halen kullanılmaktadır. Ayrıca Türk kültür, edebiyat, mimarlık eserleri günümüz Balkan Devletlerinin tüm tahribatına rağmen varlığını sürdürmektedir. Ekrem Hakkı Ayverdi’nin “Avrupa’da Osmanlı Mimari Eserleri” adlı bilimsel çalışmasında belirtildiği üzere 2356 cami – mescid, 142 medrese, 273 mektep, 174 tekke ve zaviye, 42 imaret, 116 han, 113 hamam, 27 Türbe, 24 köprü, 16 kervansaray, 3 bedestenden oluşan bir Türk varlığı Osmanlılarca oluşturulmasına rağmen; bugün çoğu tahrip edilmiş ve ortadan kaldırılmıştır.
1352’de Rumeli’ye ilk adımı atan Osmanlılarla Balkanlar’daki Türk ve İslam hakimiyeti Orta Avrupa’ya taşmış fakat 1699 Karlofça ile Orta Avrupa’dan başlayan geri çekiliş 1774 Küçük Kaynarca sonrası Balkanlar’dan geri çekilişe dönecek ve 1912’ye kadar sürecektir.
Çekilen sadece Türk ordusu değil aynı zamanda Türk ve Müslüman halktır. Haçlı zihniyetli din ve ırk taassubu ile Batı ülkelerinin ortak iradeleri, tasvip ve teşvikleri ile yüz kızartıcı ve soykırıma dayanan bir katliam yaşanmıştır. Savunmasız Türk ve Müslümanlar, yüzyıllarca beraber yaşadıkları Hıristiyanlar tarafından topraklarından adeta kazınmak istercesine şiddete maruz bırakılmış ve tarihi bir trajedi yaşanmıştır.
1789 Fransız İhtilali Osmanlı Devleti’ni olumsuz yönde etkilemiştir. Milliyetçilik akımlarının hızla gelişmesi Hıristiyan tebanın husumetine hedef olan Türk ve Müslüman halklara büyük acılar ve kayıplar verdirmiştir. Yunan ve Sırp isyanları, Rusya ve Fransa’nın tahrikleri Devleti Balkanlar’da zor durumda bırakmıştır.
1877 – 78 Osmanlı – Rus Savaşı veya Türk Milletine karşı Slav Haçlı Seferleri başlarken, Türklük ve Müslümanlık Balkanlar’da ( Sırbistan, Karadağ ve Romanya Prenslik toprakları dışında ) çoğunluğa sahiptir. Fakat savaşın kaybedilmesi ile durum temelinden değişecektir. Rumeli Türklüğü, bu savaşlarda ve savaşları takip eden yıllarda sürdürülen sistematik soykırımlarla ve göçlerle yok edilecek vatan sahibi hakim çoğunluk olmaktan çıkarılacak, tüm varlığı Balkanlı Hıristiyan uluslarca talan edilerek Türk Vatanının Avrupa’daki ana damarı Rumeli böylece kaybedilecektir.
1913’e kadar geçen 35 yıl boyunca yaşanan acı dolu günler içinde tüm varlıklarını ellerinden alınmak, öldürülmek, din değiştirmeye veya ölümü seçmeye zorlanmak suretiyle yurtlarında çaresiz bir azınlık haline getirilmek istenmiştir.
20. yüzyılın son çeyreğinde Balkan Türkleri ve Müslümanlara Haçlı Zihniyetinin muhatap olmuş Bulgaristan’da, Bosna’da, Makedonya’da ve Kosova’da dünyanın gözleri önünde, asimilasyon, göçe zorlama ve imha etmek suretiyle çağın son vahşeti yaşanmıştır.
Üç semavi dinin, on bir ayrı ırka mensup insanın yaşadığı bir coğrafya olan bölgede, geçmişte yaşanan sorunlar bu günde devam etmektedir. İki Dünya Savaşının çıkışına zahiri sebep olan bölge bugün de istikrar aramaktadır. En son olarak 1990’larda yaşanan çatışmalardan sonra sakin olmasına rağmen her zaman patlamaya hazır bir barut fıçısıdır.
Türkiye’nin Avrupa’ya karayolu bağlantısının stratejik mevkiinde bulunan Balkanlar; Bölge ülkelerinde yaşayan soydaşlarımızla aramızda tarihi ve güçlü bağlarımız; Avrupa ile aramızdaki köprü konumu, coğrafi yakınlığı, medeniyetle daima yakın ilgiyi gerektirmektedir.
Balkanlar, Atatürk dış politikasında da öncelikli bir yer tutmuştur. Atatürk zamanında Balkan ülkeleriyle kırk kadar ikili ve çok taraflı anlaşma yapılmıştır. Onun sayesinde Balkan Coğrafyası bir barış ve işbirliği bölgesi haline dönüşmüştür.
Türkiye’nin Balkanlara ihtiyaç olduğu gibi Balkanların da Türkiye’ye ihtiyacı vardır. Barış, istikrar ve işbirliği herkesin yararınadır.
E.Albay Süheyl Çobanoğlu
1953 yılında İSTANBUL Paşabahçe'de doğdu. Kuleli Askeri Lisesi (1970), Kara Harp Okulu (1973) ve Topçu Okulunu (1974) bitirdi. Görevinin gerektirdiği çeşitli kurslara katıldı.Yurtiçi ve yurtdışında çeşitli kıta ve karagahlarda görev yaptı. 2002 yılında Albay rütbesin de kendi isteğiyle emekli oldu. Halen özel bir şirkette çalışmakda. Muhtelif dernek ve vakıflarda yönetim kurulu ve danışma kurulu üyesi olup, Rumelinin Sesi, Bultürk, Türk Dünyası Tarih dergisi, Yeni Batı Trakya Dergisi gibi yayınlarda makaleleri yayınlanmıştır.
Bu makale, Türk-İslam Birliği Dergisi 02. sayı (Haziran 2005) 78. sayfada yayınlanmıştır. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|