Turkiye; Kafkasya ve Kuzey Irak aciliminin bir benzerini Balkanlar'da uygulamaya soktu. Dengeler gozetilerek atilan adimlar, Anadolu-Rumeli baglarini yeniden canlandirdi. Acilimin ilk meyvesi de Balkanlar'daki eserlerin sayisini 30 bine cikaran 'Osmanli Eserleri Envanteri Projesi' olacak.
Oturum baskaninin verdigi 20 dakikalik sure, sunumuna yetmemisti. Ikinci ikazin ardindan 10 dakika gecmisti ki konuyu toparlamasi istendi. Daha fazla uzatmadan bitirdi konusmasini. Kursuye yaydigi tebligini toparlarken, yureginden seslendi konferans salonuna; resmî gorevine, salondaki Sirp temsilcilere bakmaksizin: "Ben bugun Balkanlar'da yasayan Fatihan torunlarindan biriyim. Ailem, Osmanli yedi cihana hâkim olsun diye Anadolu'yu birakip gocmus o diyarlara. Hadi Osmanli'nin bize sahip cikamamasini anladik da siz neden uzak durdunuz yillarca? Bizi neden oksuz, yetim biraktiniz?"
Sadece onun degil, katilimcilarin da gozleri dolmustu. Uzun sure ayakta alkislandi. Akademisyenin bu kucuk sitemi, belki bazilari icin alisilagelmisti; ama onun icin belki de yasadigi ulkede isinden edecek kadar tehlikeliydi...
Tahminin uzerinde bir katilim olunca salon yetersiz kalmis, genci yaslisi koridorlara tasmisti. Balkanlar'daki Osmanli mirasi ve soydaslarin zorunlu goclerine dair konusmalarin ardindan heyecanla beklenen gosterim icin isIklar sondu. Ekranda beliren, 1923'te Lozan'la Romanya'ya baglanan Tuna Nehri uzerindeki Adakale'nin belgeseliydi. 1960'larda bin kadar Turk'un yasadigi adanin tarihî goruntuleri, salondan yukselen hickirik sesleriyle ortustu. Sanki yillar once Adakale'yi, yurtlarini bosaltan Fatihan evlatlarinin gozyaslariydi bunlar. 60'li yaslarini asan ak sacli kadin dogruldu, agliyordu: "Bizi adadan kopardiklari gun, ben daha kucucuktum. Annemle babam, evimizin duvarlarini, dort bir kosesini, agaclarini opuyordu. Ben, anlam verememistim o gun. Evimizin kapilarini da ardina kadar acik birakarak bindik kayiklara, sanki geri donecekmis gibi cikmistik. Simdi diyorum ki: Keske evime gidebilsem de opsem duvarlarini. Sarilsam agaclarimiza..."
Yonetmenligini ve senaryosunu Ismet Arasan'in ustlendigi 'Kayip Yurdun Agrisi: Adakale' belgeseli, 1967'de Romanya ve Yugoslavya'nin Tuna Nehri'nde ortaklasa insa ettigi barajin sulari altinda kalan Osmanli kalesi Adakale'yi ve orali Turklerin hikâyesini anlatiyordu...
Cevahir Otel'in buyuk konferans salonu, Bosna-Hersek, Kosova, Arnavutluk, Makedonya ve diger Balkan ulkelerinin bayraklariyla donatilmisti. Yerli yabanci akademisyenler, Balkanlar'in gelecegini masaya yatiriyordu. Akademisyenlerin yani sira bir ilk olarak 9 Balkan ulkesinin muftusu de iki gunluk sempozyumun katilimcilarindandi. Iste, bu muftulerden birinin su sozleri, salonu dolduran bini askin dinleyici tarafindan ayakta alkislanmisti: "Fitne cikarip aramizi bozmak isteyenler var. Turkiye bizim anamizdir. Ana, evlatlarindan hic vazgecer mi? Turkiye bizden vazgecmez, biz de ondan vazgecmeyiz."
Yukaridaki anekdotlar, bu yil icinde farkli tarih ve mekânlarda duzenlenen uc Balkan sempozyumundan. Toplantilar farkli basliklar altinda olsa da aslinda cikis noktalari birdi: Balkanlar'dan gelen cagrilara kulak vermek, uzun bir aradan sonra yeniden Fatihan evlatlarinin yaninda olmak.
Osmanli'nin asirlar suren hâkimiyeti, 1912'de patlak veren Balkan Savaslari'nin ardindan 1913'te bolgeden cekilmesiyle sona erdi. 1924 ve 1955 mubadeleleriyle yurtlarindan edilen, 1990'larin ardindan baslayan mikro milliyetcilige dayali ic savaslarda soykirima ugrayan Balkan Muslumanlari ile soydaslarimizin sizisi ise hâlâ dinmedi. Fakat yaklasIk bir asirdir hamisiz kalan Balkanlar'a yine Osmanli torunlari sahip cikti.
Komunist blokun cokusuyle cozulen demir kapilari ilk aralayan merhum Cumhurbaskani Turgut Ozal oldu. Bolgeye ardi ardina duzenledigi ziyaretlerle hem tarihî baglari canlandirdi hem de soydaslarin Turkiye'ye guvenini kazandirdi. Ardindan Anadolu'nun bagrindan kopan Turk girisimcilerin actigi okullar, tum Balkanlar'i sardi. Turk ogretmenlerin yetistirdigi Fatihan torunlarinin yuksek tahsillerini Turkiye'de yapabilmesi saglandi. Devletin, bolgedeki dengeleri gozeterek attigi adimlar, sivil toplum kuruluslarinin faaliyetlerinde de makes buldu. Once 1992'deki Bosna Savasi'nda magdur olan soydaslara yardim ulastirildi. Ardindan her yil kurban kesimlerine, burs dagitimina ve Osmanli mirasi eserlerin restorasyonuna baslandi; bu onarim faaliyetlerine bugun bircok kurum/kurulus destek sagliyor. Yeniden sahiplenme inisiyatifinin son perdesi, ekranlara da yansidi. 'Elveda Rumeli' dizisi bunun guzel orneklerinden. Dizinin, bazi kisimlari tarihciler tarafindan elestirilse de, Rumeli'yi yeni nesle anlatmasi acisindan onemli misyon ustlendigi bir gercek. Diger taraftan yazili basinda da Balkanlar'a yonelik arastirma ve hatirata dayali eserlerin basiminda yasanan patlama ise dikkatlerden kacmiyor.
Gecmisteki gibi bugun de dunya jeopolitiginde onemli bir yer tutan, Afro-Avrasya ekseninde, Asya'dan Avrupa'ya gecis noktasindaki Balkanlar'in kapisi bugun Turkiye'ye ardina kadar acik. Basta devlet kurumlari, sivil toplum kuruluslari, is adamlari ve egitimciler akin akin bu bolgeye gidip, hicbir sebebe baglanamayan ayriliga son veriyor. Balkanlar'la Anadolu'yu yeniden etkilesime gecirmeye calisiyor. Bu cabalarin meyveleri de goruluyor. Kosova'nin bagimsizligina kavusmasinda Turkiye'nin onemli rolunu bilen Kosova'nin ilk diplomatik misyonunu Ankara'ya atamasi oldukca manidar. Diger taraftan Insani Yardim Vakfi (IHH) tarafindan duzenlenen, Basbakanlik ve Diyanet Isleri Baskanligi'nin destekledigi 'Balkan Sempozyumu'nda 9 Balkan ulkesi muftusunun Istanbul'da bir araya gelmesi de onemli bir gelisme. Ankara'nin 2003'ten bu yana giristigi pro-aktif ve cok eksenli siyaset kanaliyla Orta Asya, Ortadogu ve Kafkasya'daki acilimin benzerini suuralti baglarin bulundugu Balkanlar'da da uygulamaya koydugu gozle gorulur bir gercek. Iste, Ankara'nin bu yondeki adimlarindan biri olarak degerlendirilebilecek 'Osmanli Eserleri Envanteri Projesi'ni masaya yatirdik. Balkan asamasi bitmek uzere olan envanter projesi, yeni ufuklara gebe.
BALKANLAR'DAKI OSMANLI
ESERLERININ SAYISI 30 BINE CIKTI!
Devlet Planlama Teskilati (DPT) ile Turk Tarih Kurumu'nun (TTK) onderliginde 8 yil once baslatilan yurtdisindaki 'Osmanli Eserleri Envanteri Projesi'nin Balkanlar ayagi son asamasina geldi. Yuzde 80'i tamamlanan ve bire bir saha calismalarina dayanan projede ezber bozan detaylar one cikiyor. Sanat tarihcilerinin yurtdisindaki Osmanli eserleri uzerine en kapsamli calisma olarak degerlendirdigi ve 2010'da tamamlanmasi beklenen envanter, daha once 15 bin 787 olarak tespit edilen Balkanlar'daki mimari yapilarin iki kat fazla oldugunu ortaya koyuyor. Envantere gore, ayakta kalan eserlerden 5 binine acil mudahale gerekiyor. Envanterin en onemli ayagi olarak gorulen 11 Balkan ulkesindeki saha calismalarinda sadece ayakta kalanlarin degil, yikilmis veya ortadan kaldirilmis eserlerin de izi suruluyor. Balkanlar'da yapilan calismalarin ardindan ortaya cikan tablo oldukca aci: 11 Balkan ulkesindeki Osmanli eserlerinin yaklasIk yuzde 90'i yikilmis. Imzalanan protokollerle devlet kurumlari uzerinden yurutulen ve bu alanda bir ilk olan envanterin, hem Ankara'nin hem de bu ulkelerde yasayan soydaslarin eserler uzerindeki hâkimiyetini artirmasi bekleniyor.
DPT ile TTK'nin yani sira Basbakanlik, Kultur ve Turizm Bakanligi, Disisleri Bakanligi, TBMM, Vakiflar Genel Mudurlugu, Turkiye Diyanet Vakfi, TIKA, bazi universite ve belediyelerce desteklenen calismaya 2000'de Bulgaristan'dan baslanmisti. Turkiye'den giden uzmanlar ile yerli bilim adamlarindan olusan ekipler, arsivlerde yapilan on calismalardan sonra ortaya cikarilan eserleri sahada da bulup bugunku durumlarini raporluyor. Raporlar, hem mimarlar hem de sanat tarihcileri tarafindan ele aliniyor. Fotograflari cekilen eserlerin mimari cizim ve krokileri de cikariliyor. Uzmanlar, yikilmislar dahil tum Osmanli eserlerinin istatistiki bilgilerini bu envanterde topluyor. Daha once 'Osmanli eseri' olarak gosterilmeyen bircok yapiyi da millî mirasa kazandiriyorlar.
Proje cevresinde Turkiye'den giden ekipler, sadece cami, kale, medrese veya bedesten gibi akla ilk gelen yapilari degil; tekke, zaviye, turbe, han, arasta, imaret, hamam, kopru, su kemeri, cesme, kule, mektep, kutuphane, ocak ve tabya gibi bircok eseri tespit ediyor, planlarini ve tek tek mimari ozeliklerini cikariyor. Saha calismalarina katilan sanat tarihcilerine gore, hemen mudahale edilmezse ayakta kalanlarin cogu ortadan kaybolacak.
Envanterin tamamlanan kismi ile Balkan ayaginin gidisatini, yillardir bolgede yuruttugu calismalarla bilinen, basindan bu yana 'proje yurutucusu' olarak gorev alan, kendisi de bir Evlad-i Fatihan torunu olan Gazi Universitesi Sanat Tarihi Bolumu Ogretim Uyesi Doc. Dr. Mehmet Zeki Ibrahimgil ile konustuk. Trabzon Caykarali babasinin, imam yapma istegine direnerek Ankara Universitesi'ndeki hocalarinin yonlendirmesi dogrultusunda sanat tarihciligine yonelen Makedonya dogumlu Ibrahimgil, vâkif oldugu Balkan dilleri sayesinde bu alanda calisan en onemli akademisyenlerden biri.
- Osmanli, Balkanlar'da neden eserler insa etmis? Geride kac eser birakmis?
Osmanli, 20. yuzyilin baslarina kadar, 500 yildan fazla hâkim oldugu Balkan topraklarini da Anadolu gibi imar ve ihya etmis. Ele gecirdigi bu topraklardaki mevcut eserleri korumus, hatta onarmis ve bunlarin yani sira kendi kulturunu yansitan eserler insa etmis. Bunu imparatorlugunun geregi olarak gormus. Hem yerliler hem de Anadolu'dan Balkanlar'a getirilenler bu eserleri uzun yillar kullanmis. Ne var ki, Balkan Savaslari'nin ardindan bu topraklar elimizden cikinca, kimi zaman milliyetciligin, kimi zaman da bakimsizlik ve dogal afetlerin etkisiyle cogu ortadan kalkmis. Bu arada bizden de yillarca bu eserlere sahip cikan olmamis, olamamis. Balkanlar'da kalan soydaslarin da gucu yetmemis tahribata engel olmaya. Eserlerin sayisi ile ilgili elimizdeki en onemli calisma merhum arastirmaci ve mimar Ekrem Hakki Ayverdi'ye ait. Ayverdi; Turkiye'deki arsivlere dayanarak, Balkanlar'da bes asirdan fazla suren Turk hâkimiyeti doneminde, mimari degeri olan 15 bin 787 yapinin insa edildigini ortaya koymus. Ancak, bu sayiya Balkan ulkelerindeki aristirilmamis arsiv ve kayip vakif kayitlarindaki eserleri de ilave edecek olursak, bugun bu sayi ikiye katlaniyor.
- Ekrem Hakki Ayverdi'den farkli olarak siz neler yapiyorsunuz?
Onun ortaya koydugu ilk ve bu baglamda temel olan eser cok onemli. Doneminde, yani 1970'lerde gerek siyasi gerek teknik imkânlar dâhilinde yapilabilecekleri yapmis. Macaristan, Romanya ve Yugoslavya'ya sinirli gidebilmis. Ama Yunanistan, Bulgaristan ve Arnavutluk'a hic gidememis. Onun saha calismasi yonu cok eksIk kalmis. Bizim Ayverdi'den artimiz, saha calismasi yaparak, goremediklerini, artan siyasi ve teknolojik imkânlarla ortaya cikarmak oldu. Bir de restorasyon yapiyoruz. Bolgedeki ulkelerin arsivlerinden yararlanip bilinmeyen eserleri ortaya cikarmaya calisiyoruz. Yikilmis eserlerin kalintilari ve izlerinden kime ait oldugunu bulmaya calisiyoruz. Buldugumuz eserlerin yuzde 20'si boyle. Kitâbeleri yok. Arsiv ve vakif kayitlari yok. Dolayisiyla 16 bin sayisi 30 bine cikiyor.
- Uzun yillar bu eserlere sahip cikan olmamis. Bu durum nasil ve ne zaman degisti?
Uzun yillarin ardindan Osmanli eserlerine ilk kez Turgut Ozal'li yillarda sahip cikildi. Ozal'in ziyaretleri ve beyanatlari sayesinde Balkanlar'a direkt ilgi basliyor. Bir de onun doneminde Demirperde ulkeleri yikiliyor. Yugoslavya'nin yikilmasina da bagli bu sahiplenme. Balkanlar'da da bir meyil vardi hamileri Turkiye'ye. Rusya ve Balkanlar'daki kapali rejimlerin cokusuyle Turkiye Balkanlar'a yeniden egildi. Ancak tahribat bu donemden sonra da surdu. Turkiye'nin artan ilgisi karsisinda milliyetcilige kurban gitti eserler. Ama direnc de artti. Yani 1980'lerden sonra Turkiye bu bolgedeki eserlerle artik acik acik ilgilendi. Son donemde de hem buradan hem oradan insanlarin gelip gidisleri artti. Turkiye'ye geldi oradaki soydaslar, buradakiler de oraya gitti. Baglar yeniden kuruldu. Turkiye daha da yakin oldu Balkanlar'a. Dolayisiyla eserler de daha fazla sahiplenildi.
- Demirperde donemine gore Balkanlar'da calismak artik daha mi kolay?
O zamana gore bu ulkelere girmeniz, oturup eserler uzerinde konusmaniz ve haklari genisledigi icin oradaki soydaslarin eserleri sahiplenmesi kolaylasti. Ancak, saha calismalari icin gittiginiz ulkenin arsivlerine girmeniz lazim. Bu hâlâ tam yapilamiyor. Bazi ulkelerde saha calismalarina da engel cikaranlar oluyor. Bu tur kisitlamalarin yani sira eserler hakkinda kasitli olarak yanlis yazilan arastirmalar var ortada. Onlarin arasindan sahih olanlari ayirma guclugu yasiyoruz.
- Eserlerle ilgili en buyuk sorun ne?
Askerî, ticari, ekonomik, kulturel ve sosyal oneminden dolayi Osmanlilar Balkanlar'da yogun bir imar faaliyeti yurutmus. Mevcut sehirler yeni bir anlayisla imar ve ihya edilirken yeni sehirler ve yerlesim yerleri de kurulmus. Bu suretle bolgeye Turk sehir dokusunun yani sira yeni hayat tarzi, ticaret ve medeniyet de getirilmis. Ancak Osmanli'nin ayrilmasindan sonra, bazi ulkelerde Turk ve Musluman nufus kalmadigi icin eserler kolayca ortadan kaldirilmis. Turk ve Musluman nufusunun oldugu bolgelerde ise eserlerin bir kismi ayakta. Mesela, Macaristan'da nufus kalmayinca 700 eserden sadece 28'i bugune ulasabilmis. Onlar da turistik maksatlarla kullaniliyor. Kosova, Bosna Hersek ile Makedonya'da Musluman nufus fazla oldugu icin bircok eser varligini koruyabilmis. Dolayisiyla eserlerin en buyuk sorunu sahiplenilmeme, bakimsizlik, milliyetci saldirilar, dogal afetler, kasitli mudahale ve yanlis restorasyonlar.
ARNAVUT ILE SIRP KAVGA EDIYOR,
YANAN TURK CAMISI OLUYOR
- Peki, hangi ulkede eserlerin durumu iyi, hangisinde kotu?
Kosova, Makedonya ve Bosna Hersek'teki eserlerin durumu iyi. Bulgaristan ile Arnavutluk'ta da ayakta olanlar var. Ama Hirvatistan'da yapi kalmamis. Sadece kale ile kuleyi birakmislar. Zaten daha cok dinî yapilar tahrip edilmis ilk olarak. Sonra da digerleri. Bir de ulkedeki milliyetcilik akimlari bu eserleri vuruyor. Meselâ, 2004'te Mitrovice'de bir Arnavut cocuk derede bogulmustu. Arnavutlar kiliseleri atese vermisti. Sirplar da bu eyleme karsilik Osmanli'dan kalan Belgrad'daki Bayrakli ve Nis'teki Aga Camii'ni yakti. Kavga edenler Arnavutlarla Sirplar, ama yakilan Turk camisi. Bu olayda hem dine hem de milliyete saldiri var. Camiler daha sonra oradaki Muslumanlarca onarildi; ama eskisi gibi olamaz tabii. 2001'de Makedonya ile Arnavutluk arasinda cikan savasta 15. yuzyila ait Pirlepe Camii kundaklandi. O zaman 3 kilise ile 11 Turk eseri zarar gordu. UNESCO bu mabetleri onaracakti. Kiliseler onarildi; ama Turk eserlerinin onarimi Pirlepe Belediyesi'ne takildi. Belediye olen Makedon aileler icin 3 milyon dolarlik tazminat istedi Turkiye'den.
BALKANLAR'DA KILISEYE
CEVRILEN CAMILER VAR
- Eserleri kasitli deforme eden var mi?
Elbette var. Mesela, kendilerine mal etmek icin saat kulelerine hac takiyorlar. Makedonya, Hirvatistan ve Yunanistan'da kiliseye donusturulmus camiler var. Tum Balkanlar'da var bu gerci. Icki deposu ve basket sahasi olarak kullanilan eserler gordum. Makedonya'daki Haydar Kadi Camii'ni basket sahasi olarak kullandilar. Zeminini komple yikmislardi. Sadece duvar ve kubbesi kalmisti. Basket sahasindan sonra da bira deposu yaptilar. Baski gelince bosaltilar; ama o bolgede Musluman nufus olmadigi icin eser sahipsiz kaldi. Genelde de Musluman eserlere mudahalede bulunulmus. Kosova'daki bazi eserler kasitli olarak Arap mimarisine gore restore edilmis.
- Sanirim bu yonde yurutulen en onemli calismalardan biri, sizin de gorev aldiginiz Osmanli Eserleri Envanteri Projesi. Iceriginden biraz bahseder misiniz?
2000'de baslayan bir calisma bu. O zaman DPT'nin Turk Tarih Kurumu'na verdigi bir projeydi. Yurtdisindaki 'Kultur Varliklarinin Tespiti Projesi' kapsaminda Turk tarih eserlerinin bir envanterinin cikarilmasi hedeflendi. Ortadogu, Orta Asya, Balkanlar ve Anadolu cografyasini kapsiyor. 2000'de ben Balkan ayaginda calismaya basladim. Balkanlar'da ilk Bulgaristan'dan basladik. 2001'de Kosova'yi tamamladik. Tum eserlerin yerleri tespit edildi, ayakta kalanlarin bugunku durumlari hakkinda raporlar tutuldu. 2002'de Makendonya'yi, 2004'te Bulgaristan'i, 2005'te Sirbistan ve Hirvatistan'i tamamladik. 2005'ten beri Yunanistan ve Bosna uzerinde calisiyoruz. Macaristan, Arnavutluk ve Romanya'da on hazirliklar tamamlandi. Altyapimiz, on arsiv calismalarimiz saglam oldugu icin mimarlar ve sanat tarihcilerinden olusan ekip cok hizli ilerledi. Ilk ekipte ODTU'den Tarihci Omer Turan ve Mimar M.Baris Yagli vardi. Daha sonra Gazi'den Sanat Tarihcisi Neval Konuk, Mimar Mehmet Emin Yilmaz, Filiz Canyurt, Sevil Osmani-Ozturk, Esra Yildiz, Mimar Ammar Ibrahimgil ve baska uzmanlar da dahil oldu. Yabanci danismanlar Prof. Dr. Lubomir Mikov, Zoran Pavlov, Mimar Gejlane hoca da cok gayret gosterdiler.
- Ankara'nin ilgisi nasil bu projeye?
Turkiye Buyuk Millet Meclisi (TBMM) projenin bir ayagini destekledi. Biz de TBMM icin secilmis eserleri bir kitapta topladik. Turkiye icin onemli eserlerin bilgilerini onlara verdik. Estergon Kalesi, Evranoz Bey Turbesi gibi. Turk Tarih Kurumu semsiyesi altinda Bulgaristan, Makedonya, Hirvatistan, Kosova ve Sirbistan'in envanterini tamamladik. TTK de Kosova calismasini 2 cilt hâlinde kitaplastirdi. Makedonya, Sirbistan, Hirvatistan ve Bulgaristan'in envanterlerinden olusan kitaplar da basilmayi bekliyor. Envanterin kalici olmasi icin kitap hâline getirilmesi gerekiyor. Hâlihazirda sadece bir ulkeninki cikti. Hizlandirmak lazim. Envanter calismasina Devlet Planlama Teskilati ile Gazi Universitesi de destek verdi daha sonra. Yunanistan ile Bosna Hersek'teki calismalara devam ediyoruz. Yani Diyanet, TTK, TBMM, DPT projenin ana kaynaklarindan. Simdi belediyeler de para veriyor.
- Peki, envanter Turkiye ile Balkanlar'daki soydaslarimiza ne kazandiracak?
Bircok yonden hem Turkiye'ye hem de Balkanlar'daki soydaslarimiza pozitif katki saglayacak. Mesela, Yunanistan Turkiye'deki Ruhban Okulu'nun acilmasini istiyor. Biz de elimizde bilimsel envanteri ve raporu bulunan Atina'daki Fatih Camii'nin ibadete acilmasini isteyecegiz. Simdi muze olarak kullaniliyor. Tum dunya biliyor bu yapinin cami oldugunu. Envanter calismasi sonrasinda basilacak kitaplarla bu eserler kayit altina alinacak. Gelecek yillar icin buyuk bir kazanim yani. Mesela, Kosova'da Turk mimari varliklariyla ilgili eser yok neredeyse. Bizim yaptigimiz envanteri oranin devleti kullanmaya basladi. Bu Turkiye'nin disaridaki tanitimi icin de cok onemli.
- Buyuk paralar mi gerekli?
Hayir, gerekmiyor. Uc kisi gidiyorsunuz, bir-iki ay calisiyorsunuz. Toplam maliyet calisanlarin gunluk yurtdisi yevmiyeleri ve kirtasiye masraflari. Mesela, bir ay suren Bosna Hersek'in tum masrafi 10 bin YTL kadardi. Girit, Rodos ve Istankoy calismalari da bu kadar tuttu.
AB ONARIM ICIN 1 MILYON DOLAR VERIR
- AB fonlari kullanilabiliyor mu?
Yunanistan, Osmanli eserlerinin onariminda bu fonlari cok etkin kullaniyor. Sonra o eserler uzerinden bir de turizm geliri sagliyor. Bizde o buyuklukte proje hazirlayabilecek durum yok. Yunan adalarinda bircok yapi restorasyon gormus ama bilincli-bilincsiz yanlis onarilanlari da cok. Bir de bizim uzmanlarimizi kullanmiyorlar. Mesela, bu eserlerin eski gelenekle insa edilmesi lazim. Onlar ise bazilika formatinda kubbe yapmislar. Kasnaksiz yapmislar. Bu kasitli mi bilmem ama cok kotu bir durum. Aslinda AB'de 300 milyon dolarimiz var. Biz 3-4 milyon dolar kullanmisiz bugune kadar. Hâlbuki proje olusturup 1 milyon dolar daha istesek verecekler. Ama bizden talep yok.
- Diger ulkelerin bu turden calismalari var mi?
Biz 2001'de Bulgaristan'daki eserleri incelemek istedigimizde, onlar da Turkiye'deki kiliselerin envanterini cikarmak istediler. Karsilikli iyi niyet protokolu yapildi. Bulgar ekibi de Edirne ve civarindaki kiliselerini ortaya cikardi. Anlasma geregi biz de onlar da 5 eseri restore edecektik. Bulgarlar 5 eserini restore etti, biz daha tamamlayamadik.
- Odenek mi yetersiz?
Odenek degil sorun. Burokrasi de onemli bir zorluk. Bizdeki sIkinti su: Para bir kurumda, uzman baska kurumda, yetki diger kurumda, onay baska birinde. Isleyis ve surec uzuyor. Yetki kurumlarda ama oradaki yapilarin detayina da ancak akademisyenler vâkif olabiliyor.
ESERLERI TAKIP ICIN OZEL ENSTITU
- Bu karmasIk yapi cozulecek mi?
Yetki tek elde olmali. "Mimar Sinan Enstitusu" adinda bir yapi uzerinde calisma var. Bu, hem paranin hem yetkinin hem de uzman kisilerin bulundugu bir kurum olacak. Yetki tek elde olacak. Bu kurum bakanliklar ile yurtdisina bilgi akisi sunabilecek. Eserler tek tek takip edilecek, restorasyon projeleri hazirlanacak. Ayrica gorsel arsivi de olacak. 3 yildir uzerinde calisilan enstitunun kanun asamasini tamamlamak uzereler.
- AK Parti doneminde canlanma var mi?
Bu donemde bir canlanma var tabii ki. Ancak koordinasyon hâlâ guclu degil. Siyasi rant ve prestij olarak onarima gidenler var. Bu, eserlere daha cok zarar veriyor.
Ozcan Pehlivanoglu:*
BALKANLAR'DAKI TURK
NUFUSUNU KORUMAMIZ LAZIM
Son donemde Balkanlar'la bir irtibat artisi var. Baglar yeniden kuruluyor; ama genel manada bir devlet politikamizin oldugunu soylemek cok dogru olmaz. Burokrasimiz yillarca Rumeli'ye uzak durmus. Bu bolgelere sahip cikmak, "Osmanli'yi yeniden canlandirmak" gibi degerlendirilmis. Turkiye belki de ilgilenemedi dengeler geregi. Ancak yakin donemde bir degisim var. STK'ler de Rumeli'ye sahip cikmaya basladi. Aslinda biz Osmanli'nin devamiyiz ve orada sadece Turkler degil, Bosnaklar, Arnavutlar, Pomak ve Torbesler de bize miras birakilmis. Dolayisiyla, o bolgeye sahip cikmak bizim tarihî misyonumuzdur. Onlarin bir yuzu Turkiye'ye donuk, cok buyuk beklentileri var. Fakat maalesef Balkanlar'dan hâlâ Turkiye'ye gocler suruyor, bunu durdurmamiz lazim. Cunku hem Turkiye hem de Balkanlar icin akrabalarimizin, soydaslarimizin o bolgede kalmasi cok onemli. 2 milyonluk Turk nufusu var Balkanlar'da, bunu azaltmak yerine artirmamiz lazim. Bu da devlet politikasiyla mumkun olur. Devlet adamlarimiz sIk sIk oralara gitmeli.
* Rumeli Balkan Turkleri
Federasyonu Genel Baskani
ACIL RESTORASYON ISTEYEN ESERLERDEN BAZILARI:
ARNAVUTLUK - Tiran: Kaplan Pasa Turbesi Korca: Mirahor Camii ve Mirahor Turbesi Iskodra: Busatli Mehmet Pasa Camii Vlora: Muradiye Camii Berat: Bekârlar Camii Elbasan: Carsi Hamami
BOSNA HERSEK - Sarayevo: Ferhat Bey Camii, Bursa Bedesteni Travnik: Suleyman Pasa Camii Banyaluka: Ferhat Bey Camii Mostar: Saruca Ibrahim Pasa Camii Kladanj: Haci Bali Bey Camii Odzak: Carsi Camii Visoko: Tekke Tuzla: Cami
BULGARISTAN - Filibe (Plovdiv): Persembe Pazari Camii Razgrad: Ibrahim Pasa Camii Kostendil: Fatih Camii Provadija: Abdulaziz Camii Selvievo: Malkoc Bey Turbesi Karlovo: Karli Ili Mehmed Bey Camii
HIRVATISTAN - Zadar: Valpovo Han Dirnis: Cami Osijek: Kaleici Mustafa Pasa Camii
KARADAG - Podgorica: Hasan Aga Camii ve Turbesi Bar: Starigrad Camii minaresi Cetinje: Turk Konsoloslugu binasi
KOSOVA - Pristine: Yasar Pasa Camii Prizren: Gazi Mehmed Pasa Hamami, Prizren Kalesi, Prizren Rustiyesi Cakova: Buyuk Tekke
MACARISTAN - Eger: Valide Sultan Hamami Pec: Idriz Baba Turbesi, Yakovali Hasan Pasa Camii Zigetvar: Kanuni Sultan Suleyman Camii, Erd Camii
MAKEDONYA - Ustrumca: Banica Koyu Camii, Hunkâr Camii Istip: Husamettin Bey Camii Pirlepe: Carsi Camii Manastir: Haydar Kadi Camii, Ishakiye Camii Radovis: Cami minaresi Pirlepe: Carsi Camii Debre: Fatih Camii
ROMANYA - Kostence: Hunkar Camii Hirsova: Sultan Mahmut Camii Ishakca: Mahmut Yazici Camii
SIRBISTAN - Belgrad: Seyh Mustafa Pasa Turbesi Nis: Islam Aga Camii Novi Pazar: Altin Âlem Camii, Isa Bey Hamami
YUNANISTAN - Selanik: II. Murad Hamami, Hamza Bey (Hafse Hatun) Camii Serez: Mehmet Bey Camii Iskece: Sunne Camii Gumulcine (Komotini): Eski Cami Yenitsa (Yenice Vardar): Evrenos Bey Turbesi Yanya: Mimar Sinan Camii Tirkala: Osman Sah Camii
CAYKARA'DAN VRAPCISTE'YE
UZANAN BIR OSMANLI AILESI
- Sizi taniyabilir miyiz? Mehmet Zeki Ibrahimgil kimdir?
1958'de eski Yugoslavya bugunku Makedonya'nin Vrapciste sehrinde dogdum. Muftu olan babam ve ailesini Osmanli 1890'larda Trabzon Caykara'dan Yugoslavya'ya gorevli olarak gondermis. Ben Makedonya'da dogan 6. nesildenim. Annem ile babam Makedonya'da gomulu. Ilk ve orta egitimimi Vrapciste'de tamamladiktan sonra liseyi Gostivar'da okudum. Aldigim egitim ve yasadigim cevreden dolayi Makedonca, Sirpca, Arnavutca ve Bulgarcayi ogrendim. Babam Hafiz Cavit, medrese tedrisati gormus oldugundan cocuk yasta emsile, bina, izzi, merah usulu ile Arapcayi ogrenmeye basladim. Babamin arzusu beni din hocasi yapmakti. Bu arada Fransizcayi da ogrendim. 1978'de Ankara Ilahiyat'a girdim. 1983'te mezun oldum. Yuksek lisansi da Sanat Tarihi dalinda yaptim. Yuksek lisansim Makedonya'daki tekkeler, doktoram da duvar resimleri uzerineydi. 1987-1991'de eski Yugoslavya Diyanet Isleri Baskanligi'nda gorev aldim. 1992'de Bruksel Universite De Libre'da 1 yil Islam sanatlari ve minyatur dersleri verdim. 1993'te Ankara Universitesi'nde basladigim sanat tarihi derslerine 1994'ten beri Gazi Universitesi'nde devam ediyorum. YaklasIk 10 yildir Balkanlar'daki Osmanli eserleri uzerine calisiyorum. UNESCO'nun Kosova'daki Turk Eserleri Komisyonu'nun uyesiyim.
Bulent Katkak:*
BALKANLAR YENIDEN FARK EDILDI
Balkanlar'a yonelik turlar, devletin bu yondeki acilimiyla birlikte, refah ve iletisim-ulasim imkânlarina bagli olarak sIklasti. Insanlar Balkanlar'in farkina vardi bir de. Bizim yillar once tek otobusle baslattigimiz turlar, bugun ucak seferleriyle daha da artti. Medyada bolca yansiyan Balkan haberleri de bu yondeki talebi cogaltiyor. Bu talebin farkina varan seyahat acenteleri bu yondeki faaliyetlere agirlik verdi. Simdilerde en az 30 seyahat acentesi Rumeli'ye gezi programlari duzenliyor. Son 10 senede gezi haritalari ve kitaplari yonunden de doyurucu bir birikim olustu.
* Eman Tur Yoneticisi.
H. Yildirim Aganoglu:*
BUYUK GUCLER ORADA,
BIZ NEDEN OLMAYALIM?
Balkanlar'in kapilari, komunizmin cokusunun ardindan aralandi Turklere. Ancak Rumeli ile Anadolu arasindaki iletisim Turgut Ozal'li yillarda artarak cogaldi. Disa acilim ve refah bu donemde artti. Annem 1955'te ayrildigi Uskup'u tam 27 yil sonra, yolculuk imkâni bulunca son kez ziyaret edebildi. Son donemde hafizalarimiz tazelendi ve Turkiye'deki Rumeli gocmenleri ile Balkanlar'daki aileler arasinda yeniden kultur kopruleri kuruldu. Bir bakima dizilerin de faydasi oldu. Balkanlar'a sahip cikmada gec kalindi; ama bir baslangic yapilmasi onemli. Buyuk guclerin, konumu ve yeralti kaynaklari bakimindan onemsedigi Balkanlari Turkiye'nin onemsememesi dusunulemezdi zaten. Hukûmetin acilimini goren sivil toplum kuruluslari ve universiteler de projeler gelistirdi. Yardimlarin yani sira iletisim ve kultur baglarini kuvvetlendiriyorlar.
* Arastirmaci-Yazar
BALKANLAR'DAKI OSMANLI
ESERLERININ SAYISI*
Insa Ayakta
Ulkeler edilen kalanlar
Arnavutluk 1.015 110
Bosna-Hersek 3.560 657
Bulgaristan 3.339 512
Hirvatistan 187 53
Kosova 361 221
Macaristan 724 28
Makedonya 1.411 467
Romanya 291 110
Sirbistan-Karadag 1.098 160
Yunanistan 3.771 350
(*) Insa edilen eserlerin sayisi, Ekrem Hakki Ayverdi'nin envanterine aittir.
RESTORASYON CALISMALARI
TAMAMLANAN ESERLER
Kosova'da 2 cami, 1 hamam, 1 turbe
Makedonya'da 2 cami, 1 kucuk yapi
Bulgaristan'da 2 eser
Bosna Hersek'te 5 eser
Macaristan'da 2 eser
Sirbistan'da 2 eser
MOSTAR ASLINA UYGUN INSA
EDILDI, AKSI IDDIALAR DOGRU DEGIL
UNESCO Mostar Koprusu Insa Komisyonu'nun 9 bilim adami uyesinden tek Turk bendim. Orijinal insa teknigi ve orijinal taslar kullanilarak yapildi. Kursun dokumu teknigi ile yapildi. Ilk yapildiginda kullanilan tas ocagindan alindi taslar. Eski hâli korundu.
BULGARISTAN ILE SIRBISTAN'DA
AJAN MUAMELESI GORDUK
- Cogu sanat tarihcisi gecmiste ajanlikla suclandi. Size de oldu mu boyle bir suclama?
Bulgaristan'da 2004'te bir cesmeyi fotografliyordum. Belediye baskani engelledi ve polise intikal etti durum. Hatta yanimizda bir Bulgar profesor de var anlasma geregi. Engel oldu yine de. Sonucta itis kakis oldu ve polis geldi. Karakola gittik. Polis "calisabilir" dedi. Belediye baskani engel olmaya calissa da isimizi hallettik. 2000'de de Sirbistan'a Bulgar plakali bir araba ile girdik. Karadag-Sirbistan arasindaki sinir kapisinda durdurdu polis. Sirpca konustum polislere ama daha da suphelendiler. Turk oldugumuzu ogrenince "buyuk problem" diyerek karakola goturduler. Turk olmamiz problem oldu yani. Yine itis-kakis oldu. Ajan olarak goruyorlar, bir de dili bilince daha cok supheleniyorlar.