SOY AĞACIMIZ HAKKINDAKİ
ARAŞTIRMA ve İNCELEMELER
A - GİRİŞ
Beni böyle bir araştırmaya iten ve “BEN KİMİM ?” sorusunu sormamı gerektiren ana neden; aile büyüklerimizin bugüne kadar yaşadıkları yerler, kültürel etkinlikleri, sosyal yaşam şekilleri ve dedelerinin kim oldukları hakkında tam bir bilgiyi çocuklarına aktarmamalarıdır.
Türkiyeye beraberce “MÜBADELE” yolu ile göç eden ve aynı yere topluca Türkiye Cumhuriyeti tarafından iskan ettirilen dedelerimizin bilgi aktarmama zafiyetine düşmelerinin nedenleri; benim tespitlerime göre birkaç türlüdür.
1 - Çocuklarının böyle bir bilgiye ihtiyaçları olacaklarını düşünmemeleri,
2 - Kendilerini Türk olarak hissettikleri için herhangi bir etnik dürtü içinde olmamaları nedeni ile böyle
bir ihtiyaca gerek duymamaları,
3 - Kırsal alanda tarım ile uğraştıkları için, eğitim seviyelerinin düşük olmaları nedeni ile hiçbir yazılı
edebi eser ile ilgili birikimleri olmamaları,
4 - Her kuşak, çocuklarının kendilerinde gördüklerini ezberleyip, “nasıl olsa onlarda çocuklarına
anlatacaklardır” deyip üzerlerine düşen görevi yapmamaları,
Yukarıda belirttiğim nedenlerden dolayı, günümüzde gençlerimiz; yetersiz bilgiye sahip ve bazı bilgilerin yanlış olması nedeni ile bir boşlukta kalmıştır.
B - BAŞLANGIÇ
Yapmış olduğum araştırma bilgileri ışığında, konuya; günümüzden geriye doğru ilerleyip bir noktada duracağız. Ümit ederim ki, bu araştırma dosyası burada kalmayıp gençlerimize araştırma ruhu kazandırarak tarihin daha derinlerine inmelerine yardımcı olur.
POMAKLARIN KÜLTÜREL YAPISI
Pomak dediğimiz topluluk ta, balkanlarda yaşadığından bu kültürün genel yapısı içinde yer almıştır. Pomakların, kültür tanımı içinde yer alan ve kendilerine has maddi ve manevi öğeleri; günümüzde somut bir şekilde elimizde mevcut değildir. Bazı devletlerin, başta Yunanistan olmak üzere suni bir “Pomak Kültürü” oluşturmaya çalıştıklarını görüyoruz. Aslında bu girişimleri kendi kültürlerine ihanettir.
Ortaya koymaya çalıştıkları öğeleri tek tek ele aldığımız zaman çok komik duruma düşmektedirler. Ayrıca bu suni öğeler nezdinde, Pomakların tarihini M.Ö. 2000’li yıllara kadar dayandırmaktadırlar. 18. yüzyıldan önce hiçbir tarihi belgede ne adına nede kültürel öğesine rastladığımız Pomaklar; nasıl olurda günümüze kadar, saflıklarını hiçbir devlet düzeni içinde olmadan 4000 yıldır koruyabilmişlerdir?
Şimdi, günümüzde “POMAK” diye adlandırdığımız topluluk dahi ortak bir noktada buluşamadan, ortaya kültürel bir öğeyi koyamamalarını, fakat yeni yeni bazı etkileşimler ile bir şeyler şekillendirdiklerini inceleyeceğiz.
A - MADDİ ÖĞELER :
1 - Üretim amaçlı araç ve gereçler :
Tarihten gelen, o günün teknik hüner ve becerileri ile oluşturdukları ve “Bu Pomaklarındır” diyebileceğimiz tarımsal ve sosyal hiçbir el aleti veya araca rastlanmamıştır.
2 - Savunma amaçlı askeri araç ve gereçler :
Yine aynı şekilde, askeri yapıda bir silah ve savunma gereç modeline rastlanmamaktadır.
3 - Eğitim amaçlı araç ve gereçler :
Günümüze aktarılmış, eğitim amaçlı kullanılan okul, medrese ve manastır tarzında bir binaya, bilim alanında kullandıkları bir alete veya yazılı bir kitabi esere rastlanmamıştır.
4 - Sanatsal antik eserler :
Müzik aletleri, heykel, resim, özgün mimari yapı şekilleri üzerine de Pomaklara özgü hiçbir antik esere rastlanmamaktadır. Günümüzde kullandıkları “Tambura” adını verdikleri bir müzik aleti şekli vardır. Ancak nereden ve nasıl elde ettikleri bilinmemektedir.
Bulgarca’da Drınka olarak adlandırılan tambura iki telli olup kiraz ağacından yapılma "tizene" adı verilen bir çalgıyla çalınır. Dörtlü aralıkla düzenlenen tellerden alttaki ezgi çalmada, üstteki ise çalım sırasında genellikle dem sesini duyurmada kullanılır. Çalgının, tınlama kutusu armut biçimli olup dut ağacından oyulma. Göğüs çam, sap kayın ağacındandır. Sap üstünde 12 perdebağı bulunan çalgı 1,5 sekizli ses genliğindedir. Çalgının tınlama kutusunda sırtta 1 üst kapakta 6-7 tını deliği bulunur. Çalgı, tel sayıları 2 ile 6 arasında değişebilen farklı boyutlarda da olabilmektedir.
5- Folklorik eserler :
Yaşam şekillerini ortaya koyan geçmişte kullanılan veya günümüzde hala kullanılan, özgün giyim kuşam elbise ve gereçleri, takı ve süs eşyası niteliğinde bir esere sahip olduklarına rastlanmamıştır.
6 - Dinsel araç, gereç ve mekanlar :
Geçmişte kendilerine özgü bir din yapısı olmadığı gibi, tarihte sahip oldukları dinler açısından kullandıkları dini bir bina veya mekan, özgün tapınma gereçlerine rastlanmamaktadır.
B - MANEVİ ÖĞELER :
1 - Konuşulan dil yapısı :
Önceki konular içinde, lengüistik açıdan incelediğimiz ve sadece bir değer olarak sahip oldukları dillerinin; farklı dillerin kelime birikiminden oluşmuş, grameri olmayan, yazı şekli bulunmayan ve bu yüzden yazılı bir esere sahip olmayan, beşe kadar Slavca beşten sonra Türkçe olan sayı sayma modeline sahip olduğunu anlatmıştık.
2 - Örf, gelenek ve ahlaki normlar :
Birlikte yaşamaktan doğan, tarihsel süreç içinde çoğalmış ve yazılı olmayan normatif birkaç öğeye rastlanmakla birlikte sayısı yeterli olmayıp, nereden ve nasıl elde ettikleri bilinmemektedir.
Bunlardan biri; uzun yıllar, “Poligamin” ( çok eşlilik ) yapıya sahip Osmanlı egemenliğinde kalmalarına rağmen ve etraflarında aile düzen yapıları bozuk Slav, Helen ve Bulgar toplumları olmasına rağmen; “Monogamin” ( tek eşlilik ) bir aile yapısına sahiptirler. Günümüze kadar bu geleneklerini sürdürmüşlerdir.
Bir diğer öğe ise; etraflarındaki toplumlarda mevcut olmasına rağmen bundan etkilenmeyip, yedi kuşağa kadar akraba evliliğini yasak saydıkları bir norma sahiptirler.
Kıpçak ve Peçenek Türklerinin, İslamiyet’ten önce farklı dinlere sahip olmalarına ve Osmanlının poligamin ( çok eşli evlilik ) aile yapısına geçmesine rağmen, diğer İslam devletlerinden ve kültürlerinden etkilenmeden günümüze kadar taşıdıkları bir özelliği olduğunu biliyoruz. Pomak toplumu, bu özelliği ile; Kıpçak ve Peçeneklerden almış olabilirler, onların soyundan geliyor olabilirler veya onların da içlerinde dahil olduğu bir karışım toplum olabilirler.
3 - Üretilen sanatsal değerler :
Müzik eserleri, edebi eserler, folklorik danslar v.b. sanatsal ürünler; bir kültürün güçlü bir altyapısı olduğunu ortaya koyar.
Pomak toplumunda anonim özelliklere sahip, bu “Pomak müzik ekolüdür” veya bu “Pomak şarkısıdır” diye belirgin bir öğeye rastlayamıyoruz. Dilden dile söylenen şarkılar, maniler, türküler; Trakya’ya özgü olup tüm diğer toplumlar tarafından da söylenmektedir. Ayrıca kimse sahiplenmediği gibi, müzik literatüründe de; “Trakya türküsü” veya “Rumeli türküsü” olarak anonim tanım kullanılmaktadır.
Yazın literatürleri olmadığı gibi, bazı toplumlarda uygulanan kulaktan kulağa aktarma metodu ile anlatılan mitolojik efsaneler; Pomak toplumunda hiç rastlanmamıştır. Anlatılan halk kahramanlıkları veya bazı olaylar; Trakya geneline ait olup, o günün yaşanan olaylarından veya kişilerinden derlenmiş halk hikayeleridir.
Folklorik danslar açısından da, Balkanlar tam bir zengin coğrafyadır. Çalışmasını çok sevdikleri gibi, eğlenmesini de çok seven Trakya insanı; ortak değer olarak ürettikleri danslar ve folklorik oyunlar, herkes tarafından sevilmekte ve ilgi ile izlenmektedir. Slavlar, Bulgarlar, Yunanlılar, Türkler ve diğer küçük toplumların danslarına ve folklorik oyunlarına baktığımızda; birbirine tıpatıp benzer figürler olduğu gibi, yaklaşık figürler de mevcuttur. Her ne kadar özgün figürlerin bazılarının kendilerine ait olduğunu söyleyen geniş toplumlar olsa da, tarihsel açıdan izlediğimizde bunun gerçekliğini ispat edememektedirler. Pomakların da böyle bir iddiada bulunma şansları yoktur.
Mani, taşlama, edebi şiir v.b. halk türü edebi eserler; Balkanlardaki Osmanlı Kültürünün etkisi ile ortaya çıktığından, bu bölgelerde Türkçe konuşan toplumlar tarafından ön plana çıkarılmıştır. Ayrıca bu yörelere özgü, önemli halk ozanlarının sayıları oldukça az olmaları ile birlikte son birkaç yüzyılda ortaya çıkmışlardır.
Pomak göçmenlerin müziğinin, iki dikkat çekici özellik sergilediğini göstermektedir. Birincisi, Bulgaristan'dan Anadolu'ya taşınan müzik, bütünüyle sözel olup Pesna olarak adlandırılır. İkincisi, sözleri, çoğunlukla Pomakça olmakla birlikte, Türkçe olanlar da vardır.
Bulgarca’da şarkı, türkü anlamına gelen pesen sözcüğü, Pomaklarca pesna, pesniya ya da pesne olarak kullanılır. Pesna, bugün Anadolu da yaşayan Pomaklara kendilerine özgü müzik kültürünü temsil eden ve etnik kimlik duygusunu uyandıran başlıca tür olarak karşımıza çıkar.
Yaşlı kuşaktan kişilerin belleklerinde koruduğu dağar, daha çok popüler kültürle yoğrulan gençlerce Yaşlı işi olarak nitelendirilmesine karşın, pesna seslendirmelerinde, bazı sözleri anlamasalar bile dinlemekten zevk almaları dikkat çekiyor.
Pesnaların büyük bölümünde sevda, kahramanlık ve tarihsel olaylar gibi konular işlenir. Rodop Pomaklarının, Kurtuluş ise 1989 yılında Makedonya sınırında bulunan Nevrokop dan Türkiye ye göçmüş olup Makedon Pomaklarının müziksel tavrını yansıtmaktadırlar. Bu iki bölge arasındaki müziksel farkların çok kesin bir şekilde fark edilmesi ve Rodop işi ya da Makedon işi olarak tanımlanması dikkat çekicidir.
4 - Yaşamsal ilkel inanışlar :
Batıl inanç veya hurafe diye adlandırdığımız, aslında yaşanılan olaylardan etkilenerek genele yayılmış davranış ve algılama biçimleri olan yaşamsal inanışların; diğer toplumlarda çok olmasına karşın, Balkanlar’da ve Trakya’da az sayıdadır. Bunun nedeni; Bu bölgede ortaya çıkmış medeniyetlerin kendi çağlarına göre en ileri seviyede olması, güçlü bir ortak kültürlerinin olması ve teknolojik ilerlemelere ayak uydurabilmeleri, bu tür inançlara yer vermemişlerdir.
Pomakların da bazı yaşamsal inanışlarına örnek verecek olursak şunlardan bahsedebiliriz;
Doğum, tüm Türk dünyasında olduğu gibi Pomak Türklerinde de önemli bir yer tutar. Anne geleneksel olarak 40 gün kuralına uyarak kendini ve çocuğunu nazardan korumak için evde oturur. Kırkıncı günde anne ve çocuk yıkanarak dışarı çıkarlar.
Erkek çocuklarda sünnet, çok küçük yaşlarda yerine getirilir. Erkek çocuklar 15 yaşına geldiklerinde “Delikanlı” sayılırlar. Erkeklerde evlilik yaşı; 17 - 22 yaşları arası, kızlarda 17 - 18 yaşları arasıdır.
Her yıl mayıs ayının 6. gününde “Hıdrellez” kutlamaları çeşitli adlar ile yapılmaktadır.
5 - El sanatları :
Kadınlara özgü el işlemeleri ve dokumalarının tekniği açısından evrensel olan değerler ve öğeler; Balkan kültürünün parçası olan Pomaklarda da görülmektedir. Bu tür öğeler; kadınların etkileşim yolu ile yaygınlaştırdığı değerlerdir. Geçmişe ait olarak Pomaklara özgün bir el işlemesi ve dokuma tekniğinin varlığı söz konusu değildir. Ancak günümüzde, diğer toplum kadınlarında olduğu gibi Pomakların da cazibesini benimsedikleri bazı teknikler uygulanmaktadır.
Pomak el dokumalarıGenellikle sentetik ipliklerle ve bez ayağı tekniğinde, canlı renklerde ve çizgili-kareli desenlerde üretilen Pomak el dokumaları çeşitli kullanım alanlarında değerlendirilmektedir.
Pomak el dokumalarının, bugün genellikle sentetik ipliklerle üretildiği görülmektedir. Sentetik iplikler istenilen renklerde temin edilebildiğinden yörede ayrıca boyama işlemi yapılmamaktadır. İki gücü ve iki ayaklı kamçı-512 tezgâh kullanıldığından, sadece bez ayağı tipinde dokumalar elde edilmekte; üretilen dokumalar daha çok yaygı, giysi ve çeşitli yerlerde süsleyici unsur olarak örtü niteliğinde değerlendirilmektedir. Kullanım yerine uygun ölçülerde üretilen dokumalar, çoğunlukla kırmızı, pembe ve bunun gibi canlı renklerle, yatay-dikey çizgili ve ekose desenli olarak üretilmektedirler.
Pomak el dokumalarının kullanılan hammadde yönü incelendiğinde, eski örneklerinde yün, kıl ve pamuk ipliğinin yoğun şekilde kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Pomakların özellikle elbiselik kumaşlar, çeşitli örtü ve yer yaygılarında yün ve yapağı kullandıkları dikkat çekmektedir. Yün tarandıktan sonra eğirme işleminde "öreke"den yararlanılmakta ve bu araca Pomakça "furka" adı verilmektedir.
Diğer yandan boyamaya karşı oldukça elverişli, ıslaklığa, sürtünmeye ve aşınmalara karşı dayanıklı olan pamuk lifleri; yaş mukavemetinin fazlalığından yıkanmaya dayanıklı olması, hijyenik özelliği, nem tutabilme yeteneğinin yüksekliği gibi nedenlerden dolayı özellikle giyim sektöründe vazgeçilmez bir tekstil hammaddesidir.
Pomak köylerinde pamuk bugün çözgü ipliği olarak kullanıldığı gibi bazı dokumaların özelliğine göre atkı ipliği olarak da uygulanmaktadır.
Sentetik iplik kullanımının ise yörede oldukça yaygın olduğu görülmektedir. Sentetik iplikler; esnekliğinin doğal liflerden fazla, nem çekme özelliği düşük, hafif, çürümeye, asit ve alkalilere karşı dayanıklı, kolay temizlenme ve çabuk kuruma, güve gibi haşerelerden doğal lifler kadar zarar görmeme gibi olumlu özelliklere sahip bulunmasından dolayı Pomak el dokumalarında da atkı ve desenlerde, bazılarında ise çözgü iplikleriyle birlikte tüm yüzeyde kullanılmaktadır. Günümüzde Pomak el dokumalarında kullanımı kolay ve ucuz olmasından dolayı tercih edilen sentetik iplikler, istenilen renklerde ilçe merkezinden temin edilebilmektedir.
Yörede, pamuk veya yün çözgü üzerine keçi kılıyla yapılan dokumalar, sıcak tutması yüzünden genellikle "kepenek" ve "yer yaygısı" olarak kullanılmaktadır. Yün ile aba türünde kumaşlar da elde edilmekte, siyaha boyanarak giysilerde; kaba yünlüler ise yaygı olarak değerlendirilmektedir.
Son yıllarda sentetik ipliklerle üretilen dokumalar, giysi, örtü, yaygı vb. olarak değerlendirilmektedir. Bu dokumaların bazılarında -özelliği gereği- pamuk ipliğinin, çözgü olarak veya renkli atkı sıralarında bölümler halinde kullanıldığı görülmektedir). Yün dokumalar ise günümüzde sipariş veya ihtiyaca göre yapılmaktadır.
Desenli veya desensiz olarak üretilen Pomak el dokumalarının desenli çeşitleri, dikey çizgili, yatay çizgili veya bu çizgilerin kesişmesinden oluşan üçgen, dörtgen vb. geometrik desenler olmak üzere üç grupta incelenebilir. Her üç grup desende de bez ayağı dokuma tekniği yoğun şekilde kullanılmaktadır.
Boyuna çizgili desenler aynı genişlikteki dikey çizgilerin belli aralıklarla yan yana sıralanmasından oluşan desenler olabildiği gibi; farklı genişlikteki dikey çizgilerin belli aralıklarla yan yana sıralanmasından da oluşabilmektedir).
Yatay çizgili desenlerde aynı veya farklı genişlikteki yatay çizgilerin belli aralıklarla üst üste sıralanması ile elde edilmektedir. Kumaş yüzeyinde gerek dikey gerek yatay çizgilerin yer aldığı dokumalar, genellikle seccade, cacala, yolluk, başörtüsü (karpa), entari ve elbiselik kumaşlarda kullanılmaktadır.
Pomak dokumalarında ekose desenler, belirli bir düzende hazırlanan renkli çözgü iplikleri üzerine, yine belli renk düzeni içinde atkı ipliklerinin sıralanması ile oluşturulmaktadır. Çözgüde karışık, atkıda ise basit renk düzenlemesi yapılarak birçok değişik görünüm elde edilebilir. Ekose desenli kumaşlar genellikle yer yaygısı, yastık, sofra bezi, heybe, önlük, yatak ve yüklük örtüsü vb. yerlerde kullanılmaktadır).
Pomak el dokumalarının enleri en çok 100 cm. olmakla beraber, daha çok 40-75 cm, genişliğinde dokumalar yapılmaktadır. Dokumaların boyları ise istenilen ürünün kullanım yeri ve özelliğine göre değişebilmektedir. Yatak örtüsü gibi geniş yüzeyler gerektiren ürünler, yan yana getirilen aynı uzunluktaki dokumaların dikilmesiyle oluşturulmaktadır. Böylece geniş örtüler, ortadan dikişli olarak hazırlanmakta, bu işlem de elde ve özenle yapılmaktadır.
Pastel renklere rastlanmayan Pomak el dokumalarının gerek çözgü iplikleri, gerek atkı sıralarında oldukça çok sayıda canlı renk kullanılmaktadır. Dokumaların en ağırlıklı renkleri, kırmızı ve pembedir. Bunların dışında mor, mavi, yeşil, sarı, bordo, kahverengi, siyah, beyaz ve lacivert gibi renkler kullanılmaktadır. Bazı dokuma örneklerinde simli iplikler de görülmekte); renkli iplikler dokuma sırasında uygulandığı gibi, genç kız kıyafetinin süslenmesinde de yer almaktadır.
Son yıllarda genellikle sentetik ipliklerle üretilen Pomak el dokumaları, tezgâh özelliklerinden dolayı bez ayağı tekniğinde çoğunlukla 40-75 cm. eninde dokunmaktadır. Renkleri oldukça canlı tonlarda olan dokumalar bugün ne yazık ki üretimin uzun, zor ve pahalıya mal olması, yeni ve modern alanlara yönlenmesiyle kullanım alanlarının ve talebin azalması gibi nedenlerden dolayı eskisi kadar çok üretilmemekte ve yok olma aşamasına gelmektedir.
Kadınlarımızın sanatsal becerilerinden biri olan yemek yapma alışkanlıkları; her türlü sebze ve meyveyi, bin bir çeşitlilik altında sunum şekilleridir. Evrensel ve ulusal karakteristikleri içeren yemek teknikleri; Pomaklarda da mevcuttur. Türkün zengin mutfak yapısı ile zevkli bir hal almıştır. Balkanlara ve Türklere özgü yemek çeşitlerini saymakla bitiremeyiz.
VII - POMAKLAR HAKKINDA
GENEL SONUÇ DEĞERLENDİRMESİ
Geniş yapıda, bilimin ışığı altında ve olayların ait oldukları döneme ait koşullar içerisinde, mevcut olan yerli ve yabancı, taraflı veya tarafsız bütün teorileri dikkate alarak, tarihsel süreçleri ve olayları sentez yöntemi ile, teorileri ve kavramları analiz yöntemi ile inceleyerek, “Pomaklar” hakkında; aşağıda belirttiğim sonuçların dışında, herhangi bir teori ( anti-tez ) ortaya atmak oldukça güçtür.
Pomaklar hakkında, bilimsel değerlendirmeler ışığı altında tespit ettiğimiz öz cümleleri aşağıdaki maddeler halinde önünüze sunuyoruz.
1 - Antrapolojik olarak; bir ırk veya bir ırkın devamı değildirler. Balkanlarda geçmişten gelen toplum veya milletlerin karışımından oluşmuşlardır. Bu yüzden, günümüzde kendilerine Pomak diyen topluluk bireylerine baktığımız zaman; ortak bir tip yapıları yoktur. Sarışın tenli ve mavi gözlü, kumral tenli ve kahverengi gözlü, esmer tenli ve kıvırcık saçlı, siyah saçlı ve yeşil gözlü her tipte bireyleri mevcuttur.
2 - Sosyolojik olarak; tarihsel süreç içinde örgütlü bir toplum olmadıklarından, milli bütünlükleri yoktur. Ayrıca, millet kavramı içinde objektif milli değerler açısından, ırk, dil ve din birliktelikleri yoktur. Dilleri; lehçe ve şive farklılığının ötesinde, bölgesel olarak ( hatta yan yana ilçelerde bile ) kelime haznesi bakımından büyük oranda farkliliklar göstermektedir. Din değeri açsından baktığımız zaman; Yunanistan, Bulgaristan ve Makedonya topraklarında yaşayan dağınık Pomak topluluklarının çoğunluğu Müslüman olmakla beraber küçük bir kesimi de Ortodoks hristiyandır. Türkiye toprakları içinde yaşayanların tamamı Müslümandır. Subjektif milli değerler açısından, geçmişlerine ait hatıra veya mitolojik efsaneleri, geleceğe ait ortak idealleri ve amaçları hiçbir zaman olmamıştır. Bu yüzden örgütlü bir görüntü çizemediklerinden, günümüzde dahi sivil toplum otoritesi yapısı oluşturamamaktadırlar.
3 - Tarih bilimi açısından; 18. yüzyılın ikinci yarısından öncesine ait olup, tarihin hiçbir döneminde, tarihsel bir belge, arkeolojik bir eser veya dilden dile aktarılan bir olaya konu olacak bir bulguya rastlanmamıştır. Tarih sayfalarında, bu yüzden böyle bir devlet veya bir toplum yoktur.
4 - Lengüistik ( dil bilimi ) açısından çıkan sonuç şudur. Bir gramer yapısı olmamakla beraber, antik yazı modelleri yoktur. Ayrıca, yukarıda belirttiğimiz gibi; özgün bir dil bütünlüğü olmayıp farklı dillerin karışımından oluşmuştur. Matematiksel olarak; birden beşe kadar Slavca, beşten sonra Türkçe sayı saymaktadırlar. Bu yüzden yapay bir dile sahiptirler.
5 - Coğrafya bilimi açısından incelediğimiz zaman şu sonuçlar ortaya çıkmıştır. Pomaklar, yaşam alanları itibarı ile Kuzey Balkan yarımadası üzerindeki “Batı Trakya” veya Rumeli denilen bölge ve Güney Bulgaristanı kaplayan Rodop dağlarının eteklerini kapsayan geniş bir alanda; dağınık bir şekilde, yakın geçmişten bu güne kadar yaşamaktadırlar. Bazı bölgelerde köysel, bazı bölgelerde ise ailesel olarak yerleşmişlerdir. Tüm bir kasaba veya kent olgusuna sahip değildirler. Türkiyede var olan Pomaklar ise; bu bölgelerden çeşitli göç nedenleri ile Türkiyeye göç etmiş ve ülke sathına dağılmışlardır. Bu nedenle, tarihte hiçbir zaman etnik bir bölge hakimiyetleri olmamıştır.
6- Kültürel olarak ta sonuç şudur. Kültürün maddi ve manevi öğeleri açısından, Pomaklara özgü olan yeterli ve eski öğeleri görememekteyiz. Günümüzde yaşattıkları kültürel değerler; Balkan yarımadasında genel kabul görmüş, ortak ve hiçbir toplumun sahiplenemeyeceği öğeleri içermektedir.
Sonuç olarak, tarihte; böyle bir devlet, millet ( ulus ), objektif toplum olmamakla beraber, günümüzde; suni ( yapay ) bir etnik yapıda, fakat dağınık bir topluluk vardır. Ancak sağlam temeller üzerine oturtulmadığı için, etnik yapıları; yavaş yavaş yok olmaya başlamıştır.
kaynak:http://www.hasirciarnavutkoyu.com/default.asp?main=misyon
---------------------------------------------------------------------------
Biz kimiz sorusuna cevap ararken iki önemli hata yapıyoruz.. Birincisi: hep şimdiki zamanı göz önüne alıyoruz. Biz kimiz sorusuna cevap ararken farklı zaman aşamalarının farklı sonuçlarını çok az dikkate alıyoruz. İkincisi: Biz hangi kökenden geldik diyerek yaptığımız köken araştırmalarında en önemli hata da galiba kökenimizi tek bir etnik gruba indirgemeye çalışmamızdır.
Hiçbir ulus veya etnik yapının aslında saf olmadığını unutuyoruz. Ulus devletler her bir halk grubunun birer karışım ve kaynaşım olduğunun; ya farkında değil, ya görmezden geliyor, yada bildiği halde gözden saklamaya çalışıyor.
Toplumların tarihsel süreç boyunca bulundukları coğrafyaya göre nasıl değişim ve dönüşümler geçirdiğinin iyi izlenmesi gerekir.
Örneğin Pomakların ortaya çıkması konusunu incelerken coğrafyadan mı işe başlayacağız, yoksa Pomakları oluşturduğu varsayılan ve genellikle hatanın büyüğünü oluşturan belirli bir etnik grubun tarihsel süreç içindeki göç yolunu mu araştıracağız.
Coğrafya bazlı araştırmalarda biz genellikle Rodopları temel alıyoruz. Rodoplara tarih boyunca yerleşmiş farklı etnik grupların kimler olduğunu ve ne ölçüde o bölgeyi etkisi altına aldığını araştırarak, bugüne ulaşan kimlik izlerinin tarihsel bağlantısını kurmaya çalışıyoruz.
Diğer yönelim de Pomakların oluşumunda esas alınan etnik grupların tarihsel göç izlencesinden hareketle bugüne ulaşan bir çizgi çizmeye çalışıyoruz.
Bu iki ana yönelimden coğrafi temelli yönelime göre Pomakların oluşumunu açıklarken şu tezleri ortaya atıyoruz:
Rodoplar Pomakların anayurdudur. Ancak bu argüman daha başta Kuzey Bulgaristan, Makedonya ve hatta Arnavutluktaki Pomak varlığını açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Yine de Rodoplardaki Pomakların durumunu açıklama yönündeki savlarımızı öne sürmeye devam edelim.
Rodoplar bölgesine tarihte iki bin yıl boyunca Traklar başta olmak üzere milat öncesindeki yüzyıllardan başlayarak önce Roma sonra Bizanslılar egemen olmuştur. 5-6 yüzyıllarda balkanlara Protobulgarlar ile Slavlar gelip yerleşmiş ve bunlar zaman içinde Ortodoks hristiyan bir dönüşüme uğrayıp Bulgar hristiyan ulusu oluşturmuşlardır.
Bizans döneminde Anadoludan getirilip yerleştirilen Türkler de genellikle burada hristiyanlaşıp erimişlerdir. 7 yüzyılda Bulgar devletine bugün Beyaz Rusya ile Rusya arasındaki bölgeden 7 slav kabilesi gelip sığınmıştır. Bu slav kabileleri de başta Rodoplar ve Trakya olmak üzere balkanların çeşitli yerlerine Bizansa karşı tampon oluşturmak için yerleştirilmiştir.
Biz de özellikle Rodop Pomaklarının kökenini aydınlatmak amacıyla başta Smolyani, Mirvatsi, Berezevitsi ve Draguvitsi gibi bu slav kabilelerini temel almaktayız.
Elbette 10. yüzyılda yoğunlaşan ve kuzey göç yolunu kullanan Türkler; balkan coğrafyasında önemli izler bırakmıştır. Ancak göçebe nitelikli bu toplumlar yerleşik hayata geçtiklerinde genellikle mevcut halk arasında erimişlerdir.
İkinci Bulgar devletini kurulmasına yol açan ve Bizansa karşı yürütülen ayaklanma slav-bulgarların yanı sıra Ulahların ve Kumanların yardımıyla kazanılmıştır. İkinci Bulgar devletinin yönetici elitini oluşturan Asen-Terter ve Şişman hanedanlarının Kuman asıllı olması; onların da Slav-Bulgar halk içinde hristiyanlaşıp eridiğinin kanıtıdır. Israrla Pomakların Kumanlardan geldiğini öne süren tezlerin gerçeklik payı bundan ibarettir.
Osmanlı döneminde ise Başta son Bulgar Çarı olan İvan Şişman’ın sülalesinden başlayarak, Bulgar yönetici elitin kimilerinin ayrıcalıklarını ve topraklarını korumak amacıyla Müslümanlaştığını görüyoruz. Müslümanlaşmanın halka inmesi ise şu biçimde gerçekleşmiştir. Hristiyanlığın başka mezheplerine bağlı olan halk, dinsel egemenliği elinde bulunduran din aracılığıyla halkı soyan ve hor gören Rum Ortodoks din adamlarına tepki olarak, Osmanlı döneminin göreceli hoşgörü ve gizli teşviklerinden yararlanmak için zaman içinde Müslümanlaşmasıyla Bulgar halkın bir kısmı Müslüman olmuştur.
Osmanlı döneminde eksik olmayan bazı isyan hareketlerini çarpıtarak Pomaklar arasında Müslümanlığın kılıç zoruyla olduğunu iddia etmek tarihi çarpıtmaktır.
İşte Müslüman olan, dilini ve kültürünü koruyan halka, uzun süre yani 1830’lara varıncaya kadar ayrı bir etnik tanım getirilmemişken; barış ortamının balkanlarda ayaklanmalar döneminin başlamasıyla bozulması üzerine slav dilli Müslüman halk gerek hristiyan Balkanlılar ve gerekse yabancı gözlemciler tarafından türk tarafını tutan anlamında Pomak sıfatıyla tanımlanmışlardır.
Böylece ilk defa ortaya atılan bu Pomak tanımıyla bir halk ana kütlesinden farklı biçimde tanımlanmıştır. Yani Pomak tanımı Pomakların kendisi tarafından kendilerini tanımlamak üzere kullanılmazken sonradan Pomaklarca da kendilerini hıristiyan Bulgarlardan ayırmak için benimsenmiştir.
Diğer yandan Pomakların kökenini oluşturan topluluklar bazından hareket ettiğimiz zaman; bu konuda bugün her ulus devletin, Pomakların kökenini kendine bağlama gayretinin bir ürünü olarak, Pomakların oluşumunda yer alan etnik yapılardan birini ön plana çıkartıp, gerçekleri kendi istediği yönde yönlendirmek istediği ortadadır. Bu açıdan bakıldığında her ulus devletin savlarının ortak yönünü; Pomakların varlığının inkarı ve Pomakları kendi uluslarının bir parçası olarak kabul etmek ve ettirmek istemeleridir.
Buna göre Bulgar tezleri açısından tartışmasız bir biçimde Pomaklar Bulgar ulusunun Osmanlı zamanında çoğunlukla zorla Müslümanlaştırılmış bir kolu olarak öne sürmektedir. Türk tezi de Pomakların Kumanların Rodoplardaki kalıntıları olan çoğu yerde safkan Türk yada yüzde yüz Türk tanımlamasıyla belirtilmektedir.
Ancak Pomakların yerleşim alanlarının sadece Rodoplar olmadığı ortadadır. Pomaklar başta Rodop dağları olmak üzere Kuzey Bulgaristan’da, Makedonya’da ve Arnavutluk’ta farklı isimler altında yer almaktadır.
Burada asıl tezimiz şudur: Tarih boyunca belirli zaman aralıklarında balkanlarda bulunan halkların bileşimi ve bunların hangi olay ve koşullar altında değiştiğini bilmek zorundayız. Mevcut yerli halkın üzerine başka halkların geliş zamanı ve etkileri irdelenmelidir. Yeni gelen halkların hangisi yerli halka kaynaşıp eridi. Hangisi yerli halkı kendi dil ve kültürü ile etkileyip dönüştürdü., bunlar bilinmelidir.
Pomakların kökenini aydınlatabilmek amacıyla öncelikle tarihsel bir kronoloji dizgesi hazırlamıştık. Ardından bu kronolojik dizgenin devamı olarak bölgeye yerleşen ve izler bırakan halkları incelemiştik. Bununla Pomakların kökenini yada bölgedeki halkların etnolojisini aydınlatmak için ışık tutmaya çalıştık.
Kendi açımdan halen Osmanlı belgelerinin tam anlamıyla aydınlatılmamış olması nedeniyle Osmanlı iskan politikasının Bulgaristan ve Rodoplar üzerindeki etkisi henüz tam olarak değerlendirilmemiştir. Ancak bu etkinin genellikle düzlük alanlarda ve kentlerde etkin olduğu, Bulgaristan’da Türklerin başlıca Deliorman ve Kırcaali yöresinde yoğunlaştığını biliyoruz.
En önemli sorun Balkanlarda bir çok unsurun içinden yoğun bir biçimde Müslümanlaşmalar olduğu halde; sanki sadece Bulgarlardan nedense Müslümanlaşma olmadığı yönündeki izlenimin maksatlı bir yanıltma olduğu kanısındayım.
Nasıl olur da Bosna ve Arnavutluk’ta olduğu gibi, bir ulusun çoğunluğunun Müslümanlaştığı örnekleri ortayken; Osmanlı askeri ve ekonomik düzenine en çok entegre olmuş Bulgarlardan Müslümanlaşma olmadığı kabul edilemez. Yani bu konu sanki Türk tarihçilerince özellikle; ya araştırılmamış yada her ne sebeple olsun, bu veriler topluma açıklanmamıştır. Buna karşın Pomakların Kumanlardan geldiği savı delilsiz ve dayanaksız bir biçiminde sürekli tekrar edilmiştir.
İyi bilinmelidir ki, her mücadele gerçekler üzerine yapılır. Savaşın sonunu da gerçek kazanır. Pomakların geçmişini aydınlatacak verilerin saklanması ve ısrarla dayanaksız tezlerin tekrarlanması sonuçta bu değerli Türk milletine ve bu milletin kaderine ortak olmuş Pomaklarda öyle bir yara açar ki, zamanında Hristiyan Bulgarın, Müslüman Pomaklara vurduğu darbenin yol açtığı acı ve güvensizlikten daha fazlasını bu politikalar verebilir.
Ayrıca kendine Türkçü süsü veren ve aslında bu milletin baş düşmanı olduğuna kesinlikle emin olduğumuz bazı sitelerde ısrarla sürdürülen; “Türk ırkına düşman olan unsurların” yer aldığı ve içinde Pomakların da dahil edildiği listenin, bizce Türk milletinde açtığı yaraları ve ayrışmanın hangi hainler tarafında körüklendiğini bu milletin kaderini elinde tutanların bilmesi gerekir.
Milli mücadele esnasında Biga yöresinde halktan para toplanması yüzünden çıkan 2. Anzavur ayaklanmasında birkaç tane pomağın bu millete verdiği zararın belki yüzbin katı kadar, Türk tarihinin tüm asırlarında bu millet ve devlet için akan Pomak kanının göz ardı edilmemesini rica ve talep ediyoruz.