Burgaz Hakkında Genel Bilgiler
Burgas, Bulgaristan’da büyüklük bakımından dördüncü sırada yer alan şehirdir. Son yıllarda ekonomik etkinliği ve Bulgaristan Cumhuriyeti’nin GSMH’ya katkısı bakımından Sofya’dan sonra ikinci yerdedir. Karadenizin en uygun körfezinde yer alan Burgas şehri, kuzey ile güney Karadeniz ve ülke içi arasında tüm yolların ve diğer iletişimlerin kesiştiği önemli bir konumdadır.
Elverişli coğrafi konumuna çok zengin ve eşsiz doğal güzellikleri de eklemek gerekir. Bulgaristan’da iki en büyük doğal tatlısu gölleri – Burgas Gölü ve Mandrensko Gölü ve tuzlusu gölü – Atanasovo Gölü, kuzey, batı ve güneyden şehri kuşatmakta ve denize doğru yöneltmektedir. Atanasovo Gölü dünya çapında ornitolojik önem taşıyan ulusal koruma bölgesidir. Korunan ender kuş türlerini barındıran Avrupa’da ikinci önemli göldür. Koruma altına alınan "Poda" yöresi Mandrensko Gölü yanında olup ikisi Burgas Nemli Bölgeleri denen bölgeleri oluşturmaktadır. Burada çevre turizmi için Bulgar ve yabancı turistlere çok iyi koşullar yaratılmıştır. Balık zenginliğinden ötürü Burgas gölleri, Afrika’nın tropik bölgelerinden göçebe kuşların Orta ve Doğu Avrupa’ya geçen Pontiy yolu üzerinde toplanma merkezleridir. Bu olgu da, ornitoloji turizminin gelişmesi açısından büyük bir önem taşımaktadır.
Kuzeydoğu istikametten Atanasovo Gölünün denizle bağlantısında Burgas Tuzlaları bulunmaktadır. Bulgaristan’nın en büyük tuzlalarıdır ve burada tuz elde edenlerin kadim sanatı otantik şekilde korunmuştur.
Burgas dolaylarında, daha çok eski zamanlarda tedavi edici özellikleriyle ün kazanmış olan Burgas mineral su kaynakları/kaplıcaları bulunmaktadır. Antik ve Ortaçağ Akva Kalide şehrinin kalıntıları ve kaynakların himayecisi olan üç Su Perisinin Traklardan kalma tapınağı da binlerce yıllardan beri kullanıldıklarını kanıtlamaktadır. Günümüzde burada büyük bir balneoloji merkezi vardır ve bu balneoloji merkezinde mineral/maden suyunun tedavi edici vasıfları ile tuzlu göl dibinden çıkarılan çamurun şifalı özellikleri benzersiz bir şekilde birlikte kullanılmaktadır.
Günümüz Burgas şehri sınırları içinde bin yıldan fazla bir zamandan beri hayata tanık oluyoruz. İki çok kadim zamanlardan kalma kasaba höyükü ve liman dibinden çıkarılan eşyalar, burada hayatın daha M. Ö. V- IV bin yıl döneminde başlamış olduğunu göstermektedir. Daha geç dönemlerde yoğun inşaatlardan ötürü M.Ö. V – IV yy’larda mevcut olan "Pobeda" semtinde "Tatlı Kuyular" denilen antik yerleşim yerinden kalıntılar korunamamıştır. Müzede, Burgas nekropollerinde arkeolojik araştırmalar sırasında meydana çıkarılan gayet çok değerli örnekler sergilenmektedir.
Güneybatı istikamette 18 kilometrelik bir mesafede Deultum (Debelt) adlı büyük antik ve Ortaçağ şehrinin kalıntıları bulunmuştur – burası aslında, Balkan Yarımadasında askeri gazilerin biricik Roma kolonisidir. Kabul edilen kanunla ulusal korunan arkeolojik yer ilan edilmiştir. Burada meydana çıkarılan antik yazıtlar Burgas adının doğuşuna dair bilgi vermektedir. III yy’da bu topraklarda Deultum’a giden yolu koruyan "burg"ların (kale kuleleri) inşa edilmesi ile açıklanmaktadır.
Genelde Burgas bölgesinin zengin arkeolojik, tarihsel ve doğal kalıtı şehirde 4 müzede görülebilir: Arkeoloji Müzesi, Etnografya Müzesi, Tarih Müzesi ve Doğabilimleri Müzesi söz konusudur. Tümü Bölgesel Burgas Müzesi içinde birleştirilmiştir. Bu müzeler denizin tarihi ve biyolojik zenginliği ile ilgili gayet ender rastlanan ve zengin kolleksiyonlara sahiptir, turistler için çekici yerlerdir. Buralarını gezdikten sonra turistler yakın kadim şehirlere yönelmektedir : Sozopol, Nesebır, Debelt, Malko Tırnovo vb. Ve doğal koruma sidlerine: Ropotamo, Arkutino, Stranca Parkı.
XIX yy sonlarından bu yana Burgas, Bulgaristan’ın ekonomik ve tinsel kalkınması açısından en hızlı gelişen şehirlerinden biri olarak dikkati çekmektedir. Bu durum, Avrupa mimari uslüplerinin Bulgar gelenekleriyle uyum halinde sanatsal ortamda gelişmesini sağlayan ilginç mimari örneklerine koşul yaratmıştır. Bu mimarinin günümüzde de korunmasını kanıtlayan 264 bina kültür anıtı ilan edilerek himaye altına alınmıştır.
Kültür anıtlarının büyük kısmı şehrin iki ana caddesi civarındadır – Aleksandrovska ve Bogoridi sokaklarında ve Burgas ’ ta "Sv.Sv. Kiril ve Metodiy" adlı ilk Bulgar kilisesi ve aynı ismi taşıyan okulun bulunduğu meydan etrafında. Denizin 6 kilometre içerisinde Hristiyanlığın başka bir kutsal yeri bulunmaktadır – "Sv. Anastasiya" ada manastırı. Bu da ulusal önem taşıyan bir kültür anıtıdır. Karadeniz boyunda XI yy’dan kalma en iyi korunmuş deniz manastırıdır. İlgi çekici turistik bir yapıya yeniden dönüşebilmesi için spesifik iklim konuşlları nedeniyle çok kötü durumdaki manastır, ciddi onarıcı-restorasyonlara ihtiyaç duyulmaktadır.
Günümüzde Burgas şehri zengin bir sanatsal hayat sürmektedir. 30’dan fazla galeride Burgas sanatkarlarının eserleri gösterilmektedir; Burgas tiyatrosu, operası, devlet ve amatör müzik ve dans toplulukları geleneksel ve çağdaş müzik ve dans şölenleri ile izleyicileri sevindirmektedir. Burgas şehrinde "Emil Çakırov" Uluslararası Müzik Bayramları, en büyük Uluslararası Folklor Festivali, "Burgas ve Deniz" Şarkı Yarışması ve "Sladkopoyna Çuçuliga" Çocuk Şarkıları Yarışması düzenlenmektedir. Burgas şehrinde iki mükemmel stadyum ve modern spor salonları vardır. Bunlarda Julieta Şişmanova adına uluslararası Ritmik Jimnastik ve spor dansları turnuvaları organize edilmektedir. Burgas limanında Bulgaristan’da en iyi yelkenli ekolleri faaliyet göstermekte, "Sv. Anastasiya" (Azize Anastasiya) adası civarında ise uluslararası sualtı sporlar yarışmaları düzenlenmektedir.
Bu zengin program, kültür turizminin yıl boyunca gelişmesine ve aynı zamanda başka alternatif turizm şekilleriyle – çevre turizmi, balneo ve deniz turizmi ile uyum içinde olmasına geniş imkanlar sağlamaktadır. Yalnızca Burgas’ın konuklarına değil, yakın sayfiye yerlerinin turistlerine de yöneliktir : Slınçev Bryag (Güneşli Sahil), Elenite, Nesebır, Dyuni, Sozopol, Primorski ve son yıllarda sayıları epeyi çoğalan diğer sayfiye yerlerini tercih edenler de bu programlardan yararlanmaktadır. Turizmin Burgas bölgesinde en önemli ekonomik sektörlerden birine dönüşmesi önkoşulları meydandadır. Böylelikle daha kalıcı istihdamlı iş yerleri açılmaktadır.
Eğitim ve kültür alanında sabit geleneklerin korunması ve geliştirilmesi Burgas şehrini Bulgaristan’ın en büyük kültür merkezlerinden birine dönüştürmektedir. Burgas şehri çok sayıda uluslararası ekonomik, ekolojik, sosyal, eğitimsel ve kültürel projede partner olup elverişli yatırım imkanları önermektedir.
Burgas, 2001 yılında "Avrupa Birliği’ne tam üyelik kriterlerine cevap veren şehir" olarak tanınan Bulgaristan’ın birinci (muhtemelen biricik de) şehridir.
Arkeoloji Koleksiyonu Arkeolojik Özellikleri
Arkeoloji müzesi Burgaz , adresi ;
Adres: 8000 Burgas, Aleko Bogoridi Cad. 21
Tel.: (+359 56) 84 35 41
e-mail: archeo@burgasmuseums.bg
Burgas bölgesi toprakları daha M.Ö. VII-V yüzyıllar sonundan beri kadim uygarlıkların karşılaştığı topraklardır. Arkeoloji müzesinde en erken buluşlar – Cilalıtaş Devrinden ve Taş-Bakır Devrinden taş, lületaşı ve kemik esaslı kesici aletler sergilenmektedir. 100’ün üstünde olan ve "yerleşim yerleri höyükler" denen yerlerde bulunmuştur. Su kaynağı yakınında bulunan küçük yerleşik yerlerindeki binlerce yıllık yaşamdan kalmışlardır. Burgas körfezinde Bronz Dönemden ( M.Ö. III binincı yıl) batmış olan yerleşim yerleri de keşfedilmiştir. Çok sayıda ve değişik büyüklükteki taş çapalar bu erken dönemde bile gemiciliğin körfezde gelişmiş olduğunu göstermektedir. Trakların M. Ö. XV –XIII yy’larda Akdeniz dünyası ile ticari ilişkiler içinde olduğunu kanıtlayan örnek de, Burgas’a bağlı Çerkovo köyü yakınında bulunan Minoy tipi bakır külçedir.
Bakıra ve polimetal madenlere zengin olan Stranca tepeciklerinde "skirmiani" ve "tini" adında Trak kabileleri yaşamıştır ve topraklarımızda en eski metalürji merkezlerini meydana getirmişlerdir. Bölgede meydana çıkarılan M.Ö. XI – VIyy megalit mezarlıkları, yani "dolmenler" onlara aittir. Graniçar köyünde bulunan en büyük ve en iyi korunmuş olan dolmenlerden biri Lapidarya denilen, müze binasının solundaki bölümde sergilenmiştir. Burgas sahilinin çok elverişli coğrafi konumu ve doğal zenginlikleri Helenleri buraya çekmiştir ve M.Ö. VII yy sonundan sonra burada Karadeniz ticari kolonilerini kurmuşlardır. Bunlardan Pontiliyalı Apoloniya (Sozopol) ve Mesambriya (Nesebır) en ünlüleridir. Daha M.Ö. V yy’da ekonomik ve kültürel zirvesine ulaşabilen Apoloniya’da Apolon’un ünlü tapınağı inşa edilmiştir. Tapınakta, seçkin antik heykeltraş Kalamis’in Apolon’un bronzdan dev heykeli dikilmiştir.
Sergide arkaik dönemden, kadim yerleşim yeri Antiy’de, günümüzde askeri deniz üssü Atiya’da bulunan Apolon’un başka bir heykeli görülebilir. Günümüzdeki "Pobeda" adlı Burgas semtinde merkezi bulunan ve "Tatlı kuyular" diye bilinen antik yerleşim yerinden Bulgar topraklarından çıkarılmış olan en güzel kırmızı figürlü ev eşyaları da dikkate değerdir.
Üçüncü salonda Trakya’da ( I – III yy) Roma hakimiyeti döneminde Trakların inanış hayatı sergilenmiştir. Burgas’ta kazılar sırasında bulunmuş olan iki epigrafya anıtı, Roma imparatorları Oktavian August ve Tiberiy zamanında bu toprakların hükümdarı olan I Remetalk adındaki Trak Kralı’nın yanında idareyi sağlayan ünlü strateg Apoloniy Eptaykent’in varlığını kanıtlamaktadır. Anhialo (Pomoriye) yakınındaki Trak höyükündeki mezarda bulunan hazine de aynı döneme aittir. Burada yakılarak Trakların kahinlerinden Leseskepra gömülmüştür. Adı Yunan harfleri ile bir çift altın küpeye yazılmıştır. Kahin olarak fonksiyonları ile ilgili balçıktan yapılmış figürler en çok ilgi toplamaktadır. Bu dönemde Trakların inanışla ilgili törenlerine ışık tutan birçok mermer kabartma ve heykelciklerdeki tanrılar da çok ilginçtir. Özellikle Trak Süvarisi diye bilinen başlıca tanrılarına çok yer ayrılmıştır.
Dördüncü salonda Burgas’tan 18 kilometre güneybatı istikamette bulunan antik Deultum şehrinde bulunan heykeller, mimari detaylar vb. yer almaktadır. Deultum şehri 69 yılında VIII August lejyonundan Romalı savaş gazileri tarafından kurulmuştur. Sınırlarının "burg" denilen küçük kalelerle takviye edilmesi III-IV yy’da yerleşim yerinin meydana getirilmesiyle bağlanmaktadır. Buradan da Burgas adını almış olduğu bilinmektedir. Bu yerleşim yerinin günümüzde de "Poda" semtinde, Mandren Gölü’nün denize dökülmesi yerinde kale kulelerinden biri korunmuştur. Sergide Burgas merkezindeki nekropolden arkeolojik kazılar sırasında meydana çıkarılmış olan maden paralar, süs eşyaları ve seramik gösterilmiştir.
Hristiyanlık Burgas topraklarına daha I yy sonu – II yy’da sızmaya başlamıştır. XV yy’a kadar beş piskoposluk merkezi vardı – Nesebır, Anhialo, Debelt, Sozopol ve Ahtopol. Burgas bölgesinde IV yy’dan XV yy’a kadar zengin Hristiyan kültürü orijinal anıtların fotoğrafları, resimlerle – grafitler, duvar resimleri, plastik ve defin hediyeleri kilise ve manastır komplekslerindeki nekropollerden sağlanmıştır.
681 yılında İlk Bulgar devletinin kurulmasından sonra ikinci hükümdarı Tervel Han 708-716 yıllarında Güney Karadeniz bölgesinin büyük bir kısmını Bulgar devletının hakimiyeti altına almıştır. Ve o zaman Bulgaristan ile Bizans arasında "Erkesiya" adlı büyük sınır hendeğinin inşa edilmesine başlanmıştır. Bu hendek Ortaçağ Debelt şehrinden başlamaktadır.
__________________
ceza evi öz evimiz
idam ipi kolyemiz
kelepçemiz kol saatimiz
TÜRK'üz can yakarız
bu alemde delikanlıyız
tek kurşunla adam harcarız
ama VATANIMIZI asla satmayız
|