BALKAN KÜLTÜR ESERLERİ  
 
  Kültür Varlıklarında Korumacılık ve Türkiye Gerçeği 23.12.2024 03:37 (UTC)
   
 
 

 

İnsanoğlunun ateş ve aleti kullanmasıyla başlayan binlerce yıllık uygarlık süreci içerisinde yapmış olduğu yapıtların, günümüze ulaşan kalıntı ve buluntuların tümü, genel anlamda kültür varlığı sözcüğü ile tanımlanmaktadır (1). Dünyanın çeşitli yörelerinde uzun bir zaman süreci içerisinde oluşan, birbiri üzerine kurulmuş çeşitli kültürler insanlığın ortak mirası olarak tanımlanmaktadır. Geçmişin yaşantısını gözler önüne seren, geleceği şekillendiren bu yapıtların korunması da çağdaş insanın ortak görevlerinin başında gelmektedir.

Kültür varlıklarını kapsayan korumacılık, gelecek için sürekliliğinin sağlanması gibi bir düşünceden kaynaklanmaktadır. Günümüze gelen eski anıtları yalnızca kendi malımız olarak görmemeliyiz. Onlar öncelikle bizden önceki nesillere aittiler ve bizler, onlara zarar vermezsek gelecek kuşakların malı olacaklardır. Bu nedenle de bizler onları istediğimiz gibi kullanabileceğimiz mallar olarak görmemeliyiz. Biz yalnızca, onların gelecek nesillere ulaştıracak koruyucularıyız. Bu konuda mimarlara, sanat tarihçilerine de çok fazla işler düşmektedir. Kültür varlıklarının restorasyonu, sürekli bakımı, eski durumuna mümkün olduğunca getirebilme, adaptasyonu ve rekonstrüksiyonu da bunların başında gelmektedir. Bu tür yapıtların birtakım gruplar içerisinde toplanabilmesinin de korumacılık yönünden yarar sağlayacağı düşünülmelidir. Bunlar; kendi başına sanat yapıtı olan ve çevresini zenginleştirenler; mimari özellikleri olan veya planlama yönünden belirli bir yapı grubu içerisindekiler; teknoloji yönünden yenilik getirenler; yapıldıkları zamanı yansıtanlar; ünlü kişiler ve tarihi olaylarla bağlantılı olanlar; kent planlamasında grup değeri olanlar diye ayrı gruplar halinde düşünülmelidirler.

19. yüzyılın sonlarından itibaren tarihi anıtları korumak amacıyla birtakım yasalar düzenlenmiş, bu konuda dernekler kurulmuştur. 19. yüzyıl başlarında İngiltere'de York'ta bunların korunmasına karşı çıkanlar olmuştur. O yıllarda birçok Avrupa kentinde Ortaçağ surlarının yıkılarak iskân alanlarının genişletilmesi istenmişti. Çıkarları zedelenen bu insanlar kentlerindeki Ortaçağdan kalma bazı duvarları yıkmışlardı. Ne var ki, ressam William Etty başkanlığında birleşen bir grup bu yıkımcılara karşı çıkmış ve anıtların yaşamasını sağlamıştı. Bu yıllarda Avrupa'nın çeşitli bölgelerinde antik yapıtlara meraklı kişilerin kurdukları derneklerin sayıca artması, eski yapıtların korunmasının başlangıcını oluşturmuştur. Bu arada yıpranan, yıkılmak üzere olan anıtların restorasyonu düşüncesi ortaya atılmıştır. Sanat eleştirmeni John Ruskin'in söylediği ilginç bir söz günümüze de ışık tutmaktadır: "Restorasyon! Restorasyondan konuşmayalım. Baştan sona yalandır o. Anıtlarımıza iyi bakalım, o zaman restorasyona gerek kalmayacaktır. Zamanında çatıya konan birkaç kurşun levha, su borusundan zamanında alınan birkaç yaprak ve dal hem çatıyı, hem de duvarları tahripten kurtaracaktır."

Dünya müzeleri arasında araştırma ve yöntemler doğrultusunda, birlik ve beraberliğin sağlanması amacıyla korumacılık konusunda bazı çalışmalar yapılmıştır. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından dünya müzelerinin bilimsel kadrolarını oluşturan Uluslararası Müzeler Konseyi (International Council of Museums - ICOM), Paris'te 1947 yılında ilk toplantısını yapmıştır. Bu toplantıda müzeciliğin gün geçtikçe gelişen etkinlikleri, uzmanlık dalları, teknik incelemeler, uluslararası kongrelerin düzenlenmesi, yayınlara ağırlık verilmesi kararlaştırılmıştır. Bunun yanısıra müze-bilim kavramı ilk kez ortaya atılmış, müzelerin yönetimi, objelerin ışık, böcek, nem gibi dış etkenlerden nasıl korunacağı, bunun yöntemlerinin ne olacağı tartışılmış ve ayrıca bilimsel envanterlemenin önemi üzerinde durulmuştur. Kültür varlıklarının belirlenmesinin ve korunmasının yanısıra eğitimin ne denli önemli olduğu da vurgulanmıştır. Bunun ardından Meksika'daki ICOM'a 67 devlet katılmış, onların arasında Türkiye de yer almıştır (2).

Bu konuda dünyanın sürekli geliştiği göz önüne alınırsa kültür varlıklarının korunması da ayrı bir önem kazanmıştır. Kültürel mirasın korunması üç amaç üzerinde bir araya getirilmiştir:

- Hükümetler, her ülkede kendi kültürel mirasını korumaya yönelmelidir.
- Bu konuda kamuoyu oluşturmalı ve toplumun bir daha yerine konulamayacak yapıtları yok etmelerinin önüne geçilmelidir.
- Bunları korumakla sorumlu kültürel kurumların işlemesi sağlanmalıdır.

Ülkelerin her biri ayrı ayrı korumaya alınacak yapıtları tanınmalı ve bunun sonucu olarak da bilimsel envanter ve öncelikle koruma envanteri yapılmalıdır. Bunlardan birincisindeki amaç, derin ve ayrıntılı olarak yapıtın tanınması ve onunla ilgili bütün bilgilerin toplanmasını içermektedir. İkincisinde ise korumaya değer yapıtların kesin saptaması için gerekli elemanları bularak onların çalışmalarını birleştirmektir.

Doğal sitler, tarihi sitler, bilimsel sitler, kentsel sitler ve karmaşık sitler olarak tipolojik bir sınıflandırma yapılmalıdır. Bu arada anıtlar da kendi aralarında dini, askeri, sivil, özel ve sanayi mimarisi olarak ayrı ayrı gruplarda toplanmalıdır. Bu arada mimari ve tarihi yönden kültür varlıklarının tescili yapılırken birtakım ölçütler de göz önünde bulundurulmalıdır.

Uluslararası Müze Konsey toplantılarının ardından oluşturulan, uluslararası mesleki bir kuruluş olan ICOM, korumacılığın yanısıra insanların kültürel ve ekonomik gelişimlerini de sağlamaya yönelmiştir. Bunun sonucu olarak çağdaş müzeciliğin temel ilkeleri ortaya atılmıştır. Bilimsel incelemeler, objektif bakış açısı içerisinde tarihe, arkeolojiye yardımcı olunması, müzelerdeki obje kataloglarının hazırlanması, bilgisayar sistemlerine geçilmesi ve eğitim ICOM'un başlıca amaçları arasında yer almıştır. Böylece toplumların birbirlerini daha iyi tanıma olanağını bulacağı, korumacılığın yanısıra doğru restorasyon ve restitüsyonların yapılacağı düşünülmüştür.

ICOM'un Dünya Kültür ve Doğal Mirası'nın korunması amacıyla hazırladığı, Türkiye'nin de 1972 yılında imzaladığı sözleşmede bazı önemli koşullar bulunmaktadır:

- Arkeolojik alanlara her türlü izinsiz girişimin önlenmesi,
- Zorunlu olmadıkça arkeolojik kalıntıların kazılmadan ve olumsuz etkileri olmayan yöntemlerle korunmaları ve belgelenip değerlendirilmeleri,
- Bilimsel kazı ile ortaya çıkarılan arkeolojik mirasın en uygun yöntemlerle korunmaları ve sergilenmeleri,
- Arkeolojik miras üzerinde yapılacak çalışmaların yalnızca deneyimli uzmanlar tarafından yürütülmelerinin sağlanmaları.

ICOM'un aldığı ve Türkiye'nin de buna katıldığı kararlar doğrultusunda memleketimizde arkeolojik kültür mirasının yerinde korunabilmesi için öncelikle yapıtların bulunduğu alanların kontrol altına alınmaları önem kazanmalıdır. Ayrıca bunların "in situ" halinde korunmaları, bütün veya parçalar halinde özgün yerlerinden alınarak taşınıp taşınmayacakları da üzerinde durulacak önemli noktalardır (3).

Türkiye'de cumhuriyetin ilanından sonra konuyla ilgili kurum olarak yalnızca Güzel Sanatlar Akademisi bulunuyordu. Başında ise Y. Mimar Sedat Çetintaş ile Y. Mimar Kemal Altan dışında konuyu irdeleyen yazarlar bulunmuyordu. Sonraki yıllarda İTÜ ve ODTÜ, korumanın önemini ilk ortaya atan öğretimi yapmaya başlayan eğitim kurumları olmuştur. İTÜ 1951 yılından itibaren mimarlık tarihi programına restorasyon konusunda dersler eklemiştir. ODTÜ de önce dışarıdan aldığı programların ardından Türkiye'deki restorasyon ve korumacılığa ışık tutacak öğretim programı uygulamaya başlamıştır.

Korumanın nasıl yapılacağı ise bugün için de ayrı bir tartışma konusudur. Koruma derken neyi, niçin ve nasıl koruyacağımız çok önemlidir. Ayrıca taşınamayan kültür varlıklarının müzelerdeki yapıtlar gibi korunması düşüncesinden uzakta, yaşam içerisinde nasıl birleştirici olacağı da açıkça belirtilmelidir. Örneğin eski bir kervansaraydan, handan, evden ve sokaktan nasıl yaralanılacağı da dikkate alınmalıdır. Bunun için de korumacılık, hükümetler ve yerel yönetimler başta olmak üzere topluma anlatılmalıdır. Bu konudaki eğitim çok önemli olup buna erken yaşlardan itibaren başlanmalıdır. Günümüzde başta Almanya olmak üzere bazı Batı ülkelerinde tarih eğitimleri müzelerde yapılmaktadır. Anaokullarının çoğunda eski yapıtın ne olduğu çocuklara anlatılmaktadır.

Kültür ve doğa olarak çok az ülkede karşılaşılan zengin tarihsel değerleri Türkiye'de korumakla Kültür ve Turizm Bakanlığı yükümlüdür. Kültür varlıklarını kurtarma ve koruma çalışmaları ise Türkiye'de 20. yüzyılın ortalarında yoğunluk kazanmıştır. Bunun sonucu olarak Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu 1951'de kurulmuş, 1710 sayılı Eski Eserler Yasası (1973), Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası (1983), Boğaziçi İmar Yasası (1983) çıkarılmış, önce Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu, sonra da onun yerine geçen Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları kurulmuştur.

Türkiye'de zaman zaman yaşanan sosyo-ekonomik ve siyasi bunalımlar ve çoğu kez onlara eklenen bilinçsizlik, yapısal bozukluklar kültür varlıklarının zedelenmesine, yitirilmesine yol açmıştır. 20. yüzyılın ikinci yarısında başlayan bilinçsiz kentleşmenin beraberinde getirdiği konut yapımları, yeni çalışma alanları, yollar, fabrikalar, termik santraller kültür varlıklarının başlıca yok olma nedenleridir. Kuşkusuz Türkiye dışındaki ülkelerde de bu tür sorunlarla karşılaşılmış ve onlar aşılmıştır. Kültür mirasını belgelemek, onların önemine göre farklı koruma politikaları geliştirmek memleketimizde 1960'lardan sonra başlamıştır. Avrupa ülkelerinde arkeolojiyi kurtarma çalışmaları çok daha önceden başlamış ve yoğunluk kazanmış, çözümler bulunmuştur. Korumacılıkta altyapı ve kentsel gelişim projeleri kapsamında kültür varlıklarının belgelendirilmesi öncelik kazanmaktadır.

Günümüz Türkiyesinde kültür varlığı tahribatı bilinçli veya bilinçsiz yapılmaktadır. Dış ülkelerden gelen turistlerin Türkiye'ye döviz kazandıracağı düşüncesi bile bazı çevrelerde dikkate alınmamakta, ormanların-tarlaların imara açılması, toprak çekilmesi, define aranması, kapitale dayalı kıyı yağmacılığı gibi etkenler kültür varlıklarının yok olmalarına veya büyük ölçüde zedelenmelerine neden olmaktadır. Bunlara sel, deprem, erozyon gibi doğal tahribatlar da eklenince kültür varlığı korumacılığı büyük bir sorunla karşı karşıya kalmaktadır.

Bu arada restorasyon adı altında yapılan yanlış uygulamalar Bizans, Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinden arta kalan yapıtların orijinal konumlarından uzaklaşmalarına neden olmaktadır. Örneğin İstanbul kara surlarının bazı bölümleri koruma ve kurtarma amacıyla yenilenmiş, sonuçta ortaya tarihi bir filmin çekileceği set görünümleri çıkmıştır! Bu konuda Prof. Dr. Mehmet Özdoğan sorunun nereden kaynaklandığını net biçimde ortaya koymuştur: "Taşınmaz eski eserlerin onarımının müteahhitlere verilmesi de değişik bir olgudur. Bilimsel hiçbir denetim olmadan, ihale ile müteahhitlere ören yeri, kale, cami gibi yapıların onarım işinin verilmesi, yalnızca bu yapıların eski olma niteliklerini yitirip, yepyeni, garip yapılar durumuna gelmesi sonucunu vermekle kalmamış, bir çok kere bu yapıların içi ya da çevresindeki arkeolojik dolgu da metreküp hesabıyla yok edilmiştir." (4)

Türkiye'de kültür varlıklarının korunmasını öngören yasalara, tüzüklere, yönetmeliklere karşılık onların yeterince korunduğunu söyleyebilmek çok güçtür. Nezih Başgelen'in bu konudaki bir sözünü sırası gelmişken yinelemenin yerinde olacağını sanıyorum: "Korumacı yasalarımız genelde sosyal bir gereksinimden çok, sanki uluslararası uygulamalara devlet olarak taraf olduğumuz için çıkarılmıştır. Bu yüzden yasalar uygulandığında, çıkarları zedelenen gruplar politik baskılarla yasaları kadük hale getirmekte, gölgesinden korkan kimi ulema ve bürokrat da bu duruma çanak tutunca ortaya bugünkü traji-komik uygulamalardan oluşan bir görünüm çıkmaktadır." (5)

İstanbul, Ankara başta olmak üzere büyük kentlerimizin hızla artan nüfusu, iç göçler, plansız, programsız açılan yerleşim alanları; sanayi kuruluşları ile santrallara yanlış yer seçimi ve hepsinden öte, spekülatif nedenler kültür varlıklarını ortadan kaldırmaktadır. Bunun en tipik örneklerinden biri Yatağan Termik Santralı'nın cürufları altında kalan Stratonikeia antik kentidir.
Korumacılık adına yapılan yanlışlara, bilinçsizliklere, çıkar hesaplarına karşı yine de geleceğe karamsar bakmamalıyız. Üniversitelerimiz, aydın kesim, sivil toplum örgütlerinin bazıları bu konulara elverdiğince sıcak yaklaşmaktadır. 20. yüzyılın ikinci yarısında başlayan bu tür girişimlerin çoğunda devlet desteğinden çok, bireysel çabaların olduğu da hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Kültürel zenginliğin dünyamızda çok ileri düzeyde olduğu da kaçınılmaz bir gerçektir.

Osman Hamdi Bey, Türk arkeolojisinin ayrıcalıklı yerinin temellerini atmıştır. Osman Hamdi Bey, geçmişe ilginin hemen hemen hiç olmadığı, eski yapıtların taş toprak sayıldığı yıllarda ulusal arkeoloji düşüncesini ve korumacılığını topluma getirmiş, onu sağlam temeller üzerine oturtmuştur.

Kültür varlıklarının bilinçsizce yok edilmesinin önlenmesi ve sorunların çözümlenmesi Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası'na göre müzelere verilmiştir. Ne var ki, müzelerde tarihsel çevrenin korunmasıyla ilgili ekipler kurulmuş değildir. Belirli bir konunun kontrolünü müze, ancak sözlü veya yazılı ihbardan sonra yapabilmektedir. Yapılan ihbarların da çoğu kişisellikten öteye gitmemektedir. İhbarı değerlendiren müze uzmanı yeri kontrol eder, korunması gereken yapıtla ilgili belgeleri hazırlayıp rapor halinde koruma kuruluna gönderir. Bu arada yapılan iş eski yapıta zarar verebilecek nitelikte ise belediye inşaatı durdurur ve mühürler. Bir süre sonra Yüksek Kurul'dan bu konuda bir karar çıkar; alınan karar çoğunlukla yapıtın bir kısmının korunması ve inşaatın sürmesiyle ilgilidir. Böylece yapıtın veya arsanın üzerinde veya yanında yapı kısa sürede yeniden yapılmaya başlar.

Bu konuda müzecilerin işleri gerçekten çok zordur; hem müzelerindeki objelerle uğraşacak, hem de görev yaptıkları kentlerdeki anıtları, sitleri, yeni yapılanmaları denetleyecek, belgeleme yapacak ve define kazılarını kontrol edecektir. Başbakanlığın 1988 yılındaki tasarruf önlemlerini içeren kararı nedeniyle, görevden ayrılanların yerlerine yeni elemanlar alınmamış ve o tarihten bu güne kadar geçen sürede müzeler büyük bir personel sıkıntısıyla karşı karşıya kalmışlardır.

Bunun yanısıra, üniversitelerimizin konuyla ilgili bölümlerini bitirenler de kendilerine müzelerde yer bulamamıştır. Bu da gösteriyor ki, Türkiye'nin sürekli bir kültür politikasına gereksinimi vardır. Müzeler çağdaş düzeye ulaştırılarak yeniden yapılandırılmalı, Kültür Varlıklarını Koruma Kurulları'na konusunu çok iyi bilen, Anadolu'yu, Trakya'yı eski yapıtlarını tanıyan, bilen kişiler getirilmelidir. Bu arada müzeler yatırımcı kuruluşlara proje aşamasında müdahale ederek aydınlatma görevini de üstlenmelidir. Kuşkusuz bütün bunların yanısıra, dünyadaki benzeri çalışmalar ve gelişmeler incelenmeli, onlardan yararlanılmalıdır. Bunların yapılabilmesi için de Türkiye müzelerinde kadro, finans ve istihdam sorunlarının çözülmesi şarttır. Bu konuda çözüm üretilmediği sürece sağlıklı bir sonucun alınabilmesi olanaksızdır (6).

Kültür varlıklarının Anadolu'da yeterince envanterlenmediği, ilk kez Güneydoğu Anadolu Projesi'nde (GAP) ve Batı Anadolu'da sulama amaçlı Yortanlı Baraj çalışmalarında ortaya çıkmıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana ortaya konulan en büyük yatırım projesi Güneydoğu Anadolu'da uygulanmıştır. Fırat ve Dicle bölgelerinde sulama ve hidroelek-trik enerji üretimini, tüketimini amaçlayan bu proje 1970'li yıllarda düşünülmüş, 1980'den sonra da çok sektörlü, sosyo-ekonomik bir kalkınma planına dönüşmüştür.

Rastlantıya bakın ki, baraj çalışmaları sürerken UNESCO'nun Paris'te toplanan genel konferansında dünya kültürel ve doğal mirasının korunmasını içeren bir karar alınıyordu. Bunun ardından da dünya kültürel mirasını oluşturan doğal varlıkların, anıtların, sit alanlarının seçimi ve korunmasıyla ilgili kuralları belirleyen bir de tüzük hazırlanıyordu. Öte yanda, sular altında kalacak olan Zeugma'nın gündeme gelmesiyle birlikte Kültür Bakanlığı ilk kez, Güneydoğu Anadolu arkeolojisi ile ilgilenmeye başlamıştır. Gaziantep Üniversitesi, Fransız Anadolu Araştırmaları, Gaziantep Müzesi başta olmak üzere, çeşitli kuruluşlar yöre ile ilgilenip, sular altında kalacak alanlarda kazılara başlamışlardı.

Oysa, Zeugma'nın yanısıra Hasankeyf ve yöredeki öteki yerleşim alanları ile höyüklerde envanter çalışmaları o zamana kadar yapılmadığından, suların altında neyin kalacağı bilinmiyordu. Batı Anadolu'da Yortanlı Barajı'nın yapılmasına ise 1970'li yıllarda karar verilmişti. Güneydoğudaki hidroelektrik santrallerinden farklı olarak 25 yıllık ömrü olan ve yalnızca sulama amaçlı Yortanlı Barajı da antikçağın önemli bir Roma termali olan Allionai'yi sular altında bırakacağını başlangıçta hemen hiç kimse düşünmemişti.

Anadolu'da barajların yapımı ile yükselen sular antik yerleşim alanlarını ortadan kaldırırken, Türkiye'nin eski yapıtları korumaya yönelik uluslararası sözleşmelere uyma zorunluluğunun hemen hemen aynı tarihlerde imzalaması, ortaya çelişkili bir durum çıkarıyordu. Türkiye, Avrupa Konseyi Arkeoloji Mirasını Koruma Sözleşmesi ile, topluluğun hukukuna uymak zorundadır. Bununla birlikte, ekonomik ve siyasi nedenlerle bazı arkeolojik alanları GAP ile Yortanlı Barajı'na feda etmek zorunda kalmıştır. Kuşkusuz bunun da nedeni, Bayındırlık Bakanlığı'nın, Karayolları Genel Müdürlüğü'nün, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nün Kültür Bakanlığı ile iletişim kuramayışıdır.

Anadolu'daki yüzlerce höyüğün, tümülüsün, ören yerinin yeterince korunamadığı da bir gerçektir. Türkiye'nin kültür mirasının korunması ve bu mirası bizlerden sonra gelecek kuşaklara yansıtacak koruma önlemlerinin alınması öncelik kazanmalıdır. Bunun için de sivil toplum örgütlerinin, özel müzelerin koruma çalışmalarına katılabilmesi için önleri açılmalıdır. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Bayındırlık, Tarım ve Milli Eğitim Bakanlıkları, üniversiteler, yerel yönetimler korumacılık konusunda koordinasyon içinde birlikte çalışmalıdırlar. Üniversitelerin birçok bölümüne kültür varlıklarının ne oldukları ve nasıl korunacakları konusunda dersler konulmalı, ilerideki yıllarda yönetim kadrolarında görev alacaklar bilgilendirilmelidir.

Bu arada arkeoloji eğitiminde, objelerin ortaya çıkarılması kadar, onların nasıl korunacağı da öğretilmelidir. Türkiye üniversitelerinin on yedisinde arkeoloji ve sanat tarihi eğitimi verilmesine karşılık bu öğrenimi görenlerin, Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere, ilgili bakanlıklarda, kurumlarda ve yerel yönetimlerde iş bulamamaları da konunun bir başka üzücü yanıdır.

NOTLAR
1. Bkz: Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 23 Temmuz 1983, mad.3.
Erdem Yücel; "Kültür Varlıkları", Acaba Ne Yazmalı?, s.78-79, İstanbul, 1993.
2. Erdem Yücel; "Türkiye'de Müzecilik", Arkeoloji ve Sanat Yayınları, s.86-87, İstanbul, 1999.
3. Numan Tuna; "Çevresel Etki Değerlendirme Çalışmalarında Arkeolojik Kültür Mirasının Korunması", Arkeoloji ve Sanat, S.85, s.39-48, İstanbul, 1998.
4. Mehmet Özdoğan; "Türk Arkeolojisinin Sorunları ve Kalkınma Politikaları", Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2001.
5. Nezih Başgelen; Önsöz, Mehmet Özdoğan; a.g.e. s.7;
6. Ferda Albek; "Türkiye Müzelerinde Kadro, Finans-İstihdam ve Sorunları", 5. Müzecilik Semineri, Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı, s.33-34, İstanbul, 2000.

 

 

 
 
  balkonoloji-niyazi akkılıç
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  niyaziye göre zaman tamamdır.
  ATATÜRK SÖZLERİ
Bugün Kurban Bayramı, kurbanlar kesilecek sevap niyetiyle etler dağıtılacak herkese. Yürekler bir olacak gönüllere kilitlenecek. Gökler rahmet bereketiyle yağmurlar boşaltacak yeryüzüne. Bugün hepimizin yüreği şenlenip bayram sevinciyle coşacak. Hepimizin Kurban Bayramı kutlu olsun. İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Mehmet Akif Ersoy

www.htmlmekani.tr.gg
FİKRİ HÜR, İRFANI HÜR VİJDANI HÜR ,BİREYLER OLMALIYIZ. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK AKLIN VE BİLİMİN ÖNCÜLÜGÜNDE TÜRK KÜLTÜRÜNÜ ÇAGDAŞ UYGARLIK DÜZEYİ ÜZERİNDE OLMASI VE GELİŞMESİDİR. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ULUSLARA EGEMENLİK -FERTLERE ÖZGÜRLÜK! BALKANOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ ÇAGRI BALKANOLOJİ Merkezinin ilk kurma kararını toplantısı25 Mayıs1988 yılı Toplantı yeri Kartagümrük/Fatih-İstanbul Adesinde kararlaştırılarak Balkanlarda Türk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Dernegi olarak kurulmuştu.Lakin Dernek Üc yıl sonra 1991 yılında maddi olanaksızlıklar Tarafından kapandı. Bu duruma meydan vermemek için ve Balkanlardaki Kültür, Dil, Mimari Tarih EGİTİM, Edebiyat ve Sanat kıyımına tahamül edemeyen sayın NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL/Gaziosmanpaşa Merkezinde ÖZEL kurduğu, BALKANOLOJİ ARAŞTIRMALARI Merkezi Salih paşa caddesiN.14. adresinde Altaylardan Tunaya Darneginin catısı altındadır.Kurucular ve üye. 1.-NİYAZİ AKKILIÇ Başkan Emekli Memur. 2.İDRİZ KAHRAMAN Başkan Yardımcısı Gazeteci ve Emekli. 3.MELEK TABAK ALTAY TUNA Dernegi Sekreteri 4.NİZAMİ ALPER AKKILIÇ Kurucu üye-öğrençi. 5.HÜSNÜ ZAKİR-ÖĞRETMEN Kurucu üye Bulgaristan BALKANOLOJİNİN BAŞLIÇA AMACI Niyazi Akkılıçın 40 yı boyunça topladığı 600 yıllık eski kitaplar, belgeleri, süreli yayınlardaki Balkan haberleri, belgeleri, resimleri korumak Mimari Türk-İslam İzlerini ve Mirasımızı araştırmak ve Tanıtmak ENVANTERİNİ VE Arşivini düzenlemek, kültürel eserlerimizi itinalı bir şekilde deizmek, restore ettirmek, Araştırmacıları, Uzmanların hızmetine sunmak, Katoloklar ve kitaplar hazırlamak Radyo ve Televizyon gazete ve Dergi, gibi duysal görsel, yazısal, yayın araçları ile ülke ve BalkaN Türk Dünyasının Tarihi kültürel sanat varlığını DİĞER Ülkelere ve Dış Dünyamıza tanıtmak için Sergiler, Paneller, Konferanslar düzenlemek ve İnsanların Dikkatine Hızmet ve tanıtımına sunmaktır.BU NEDENLE tarihimizdenen bu ğüne kadar Balkan Ülkelerinden Anavatan Türkiyemize Göç ETMİŞ Bulunan Balkan-Rummeli Göçmen Vatandaşı Türk ve Müslüman vatandaşlarımızın ellerindeki kültürel Tarihi BİLGİLERİ-Resimleri,tapu, evlilik, gazete- matbuat,broşür,kitap, vesika gazete, dergi, okul şahadetnamesi v.s. herne varsa bildirmeleri içi ÇAGRIDA BULUNMAKTAYIZ. Bu Çagrı aynen Balkanlarda yaşayan Türk ve Müslüman kardeşlerimiz içinde geçerli olup gereken ilgiyi Balkanoloji Araştırmaları Merkezine göstermelerini beklemekteyiz.Bu Çagrı Balkanlarda zor kalan Türkçemizin ve Tüm ECDADIMIZIN, SİZLERE HİTABEN KUTSAL ÇAGRISIDIR. Bu Çagrı ecdat yadiğarı yıkılan, yakılan,kırılan, yok olan, ayni zamanda ayakta dimdik kalmayı saglayan ben varım diyen Camilerimiz, Mescitlerimiz, Saat KULELERİMİZ, Çeşmelerimiz, Tarihi Türk evleri, konakları, Sarayları, köşkleri, pınarları, hastaneleri, demiryoları istasyonları, kütüphaneleri, Çiftlikleri, v.s. her adım başı Türklük kokan Tarihi kültür sanat eserlerimizin tanıtım ve araştırılmadsı için Han Vhamamlarımız, dag, tepe, bag, bahçe, tarlalarımız, okul ve Dükkanlar, arölyeler, işlikler, fabrikalar Osmanlıda bvu ğüne kadar her nr varsa hepsinin bildirilmesi için bu merkeze baş vurmanızı ve irtibata geçmenizi bekleriz. niyaziakkilic@hotmail.com http./balkanolojicom.tr.gg../ Tel.+905357910694 Veya Altay Tuna Göç Dernegi-Balkanoloji Araştırma Merkezibaşkanlığı. Salihpaşa cad.N.14/K.5.. Berec-Gaziosmanpaşa/İstanbul. Adresine bekleriz. Güzel Anadolumuzda hür ve Müsatakil /bagımsız/ yaşamak için Balkanları-Rumelliyi unutamayız. Rumeliyi –Balkanları unutmak Kendimizi inkara çalışmaktır.Bizler kültür hazinesinin bireyleri olarak, Ulusumuzun gencinden yaşlısına kadar, memur, köylü, işçi, şair, yazar, Cumhurbaşkanından Başbakanına kadar Millet vekilleri, gazeteci, televizyoncu, yayıncı, üniversite öğretim üyeleri, Bakanlarımız ve Bilim adamlarımız Aydınlarımız ve öğretmenlerimize kadar dernekçilerimize yedisinden yetmişine kadar hepimize BÜTÜN Balkan kökenli ve Anadolu olan hepimize çandan yalvarıyoruz ve çağrıyoruz. Geliniz Balkanolojide3 Buluşalım.Sizler bizlere sahip çıkarsanız bizlerde dünya durdukça yaşamaya devam edeçegiz.BNoşuna öşmedi bu kadar insan. Boş yere akmadı oluk oluk kan. Kalk artık ulusum. Kalk artık uya. Yalvarıyoruz. Yalvaruyoruz. Sözde sizlerin sazda sizlerin. Madi ve Manevi yardemlarınızı bekleyoruz.Çünkü bizleri BNalkanlarda Binlerce köy, şehir samanlıklarında, tavanlarında, sandık köşelerindeki, hatta kömürlüklerdeki çöplüklerdeki onları ateşlerden topşlayarak farelerin kemirmesinden, örümçek aglarıdan kurtararak 10 BİNLERCE VE 100BİNLERCE DOLAYINI BULABILECEK KÜLTÜR TARİH İNÇİSİNİ İstanbul ilinin Gaziosmanpaşa ilçesinin Salih paşa Sokagı N.14. K.5. Berec ADRESİNE Balkanoloji Araştırmaları Balkan Türklerinin abide Şahsiyeti sayın Araştırmacı BaşkanNİYAZİ AKKILIÇ Beye göndermenizi bekler candan teşekür etmeyide bir borc biliriz. Unutma ve şu mısralarıda hatırlayalım. Boşuna akmadı bunça kan Boşuna ölmedi bu kadar insan, Boş yere akmadı oluk oluk kan. Kalk artık ulusum , kalk arttık uyan. Balkanoloji başkanı Niyazi AKKILIÇ DİYORKİ,Balkanlardaki Türk Kültürünü varlığını araştırmak, bulmak, tanıtmakl, yaymak ve yaşatmak her Türkün en Kutsal görevidir. Eger Milletleri bir ulu Meşe AGACINA BENZETİRSEK BU AGAÇ MUHTAC OLDUĞU NEMİ GEÇMİŞTEN ALIR VE O SAYEDE İSTİKBALE/GELECEGE/ KÖK SALAR.Atalarımızın bıraktığı Tarihi Kültürel eserler Gelecegimizin en büyük teminatıdır.. /güvencesidir/Onları yok olmaktan kurtarmak bizim birinci görevimizdir. İşte bunun Çagrısını AnaDOLU Türküne ve Balkan Türklerine içtenlikle yaparak bu göreve bir nebze olsun yardımlarını beklemekteyiz. Saygı ve selamlarımızla Balkanoloji Araştırma Merkezi başkanı Niyazi Akkılıç-İstanbul. İrtiat. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.gg./ http/hurbalkancom.tr.gg./ Tel.+905357910694. Salihpaşa cad.N.14. Gaziosmanpaşa/İSTANBUL. HÜRMET VE SAGI DOLU SELAMLARIMIZLA. Balkan Türklerini catımıza haberlerini ve desteklerini bekleyoruz. BALKANOLOJİ BAŞKANI-Niyazi Akkılıç-istanbul.
  TÜRK TARİHİNDE ÜÇ ATA
OĞUZ ATA ,KORKUT ATA KEMAL ATA 1:OĞUZ ATANIN İLİ BİZİM ORTAK İLİMİZ. 2:KORKUT ATANIN DİLİ ,BİZİM ORTAK İLİMİZ 3:BİZİM ORTAK YOLUMUZ
Osmanlıda Giyinim

sitene ekle

Myspace Graphics
  DELİORMAN TÜRKLERİNE
BALKAN TÜRK VARLIGINA DOGRU YOLU GÖSTERECEK ÇOBAN YILDIZIBİR ÜMİD VEİMAN GÜNEŞİ HALİNDE DOĞARAK YÜKSELMİŞTİR.DELİORMAN TÜRKLERİ İÇİN TEKYOL DEMOKRASİDİR-ZAFERDİR-ADALETİR.BU ZAFER ÖZGÜRLÜĞÜN TEK YOLUDUR.KABUL ETMELİYİZ.
NİYAZİ AKKILIÇ

BALKONOLOJİ ARAŞTIRMASINDAN ÖZETLER
BULGARİSTANDA TÜRKLÜK MÜÇADELESİ
Balkanoloji araştırma merkezi başkanlığı olarak özetlemek istersek,Altaylardan Tunaya
Göçmenler Dernegi ve onun rehberliğinde yörütülen Balkan dil, kültür, Tarih, Mimari Egitim, Edebiyat v.s. Araştırmalarımız Balkanoloji Araştırma Merkezi adı altında Başkan
Niyazi Akkılıç yönetiminde Balkan-RumelliTürk kültür varlıklarının Mirasını araştırmak ve tanıtmak plan ve projeli uygulamalarlan arşiv ve Eanvanterini çıkarıp Balkan Türklerine sunabilmektir. Başlıçada genel amacımız bu yönde yapılan çalışmalardır.
Balkanoloji Merkezinin bu yönde yürüttüğü araştırma ve çalışmaları destekleyen Ana DOLU Türkleri VE Balkanlardaki TÜRKLER VE Göç etmiş bulunan Balkanlı aydınlarımızın bu konuda BALKANOLOJİ olarak açık ve net olarak her Türkün – her bir AYDIN KİŞİNİN öğretim üyesi veya gazeteci – Tarihçi kim neler Balkanlar ile ilgili neler bilirseler, bize fikir ve düşünçelerini hiç sakınmadan bildirmelerini içabında kendi özel fikir ve düşünçelerinide sunarak katkı ve desteklerini ve bizimle birlikte yer almalarını bir Balkanlı Türkü olarak beklemekteyiz. Emai,l. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.gg./ http./hurbalkancom.tr.gg../ +905357910694 olarak arayabilir ve iletişim kurabiliriz.Muhterem Balkanlı Türkleri-Bizler yani atalarımız Balkanlara-Anadoludan gelen ve göç eden yürük Türkmen Türkleridir.
Balkanolojinin başlıça genel amacıda önçelikle Balkanlardan Anavatan Türkiyemize göç gelmiş olan Balkan Türklerinle ve Oralarda kalan akrabalarımızla balkanlı türklerlen kültürel, sosyal, Tarihsel baglarımızın derin köklerini araştırmak tanıtmak ve yaşatmak için yerliyerinde bilimsel araştırmalar yapılarak Türk kültür tarih varlığını yeninesle daha iyi tanıtmak için bunuda belirli zamanlarda bizim olan ve yüreklerimizde ve beleklerimizde halen bizim bilinen Balkanları ve oradaKİ VE YAŞAYAN ÜÇBEYLERİ VE Türklerlen ilğili bilinen bütün haber ve bilgileri, hep berabercesine, Birlik- Beraberlik- Dirlik ve Dayanışma içersinde hepberaberçe kanımız çiğerimiz olarak paylaşmaktır. Bunun için Balkanoloji araştırma merkezi sizlerden düşünçe ve fikirlerinizden bu konuda katkılarınızı ivedilikle beklemekteyiz.BULGARİSTANDAN DÜNDEN BU GÜNE YAPILAN GÖÇLE
1878-80 Yılları1,000.000. kişi aile,
1880-1912 yılları440.000kişi ailr.
1912-1951yılları154.000kişiaile.
1951-1978 yılları130.000kişi aile
1978-1990 yılları345.000 kişi aile
1990-2000ylları185.000 kişi aile
Böylece Bulgaristandan Rus-Türk harbinden sonra başlayan ve 2000 yılına kadar süren 130 yıllık bir zaman içinde Bulgaristandan 2,254. 000 Türk ailesi göç ermiştir. BU göç ailelerini ortalama 3 kişi olarak hesap etsek 6.762.000 Türk bulgaristandan göç etmiş oluyor.
Bu ğüm yapılan Araştırmalara göre Balkanlardan GELEN Türk Göçmenlerinin sayısı Anadoluda 36575 850 kişi olarak biliniyor bu rakamın 18725250 si Bulgaristan kökenli olduğu amlaşılmaktadır.Bunun için Bulgaristan ve Türkiyede secimlerde yapılan ikili anlaşmalar bu konuda büyük rolü olmaktadır. Bulgarista HÖH-nin lideri olan sn. Ahmed Doğan için bu rakamlar Bulgaristan Türkleri için Barışın VE Daletin saglanmasında Demokrasinin genel unsurlarıdır.Unutmayalım ve devamlı kalplerimizden silinmeyen AZILI KOMUNİST Rejminin Mimarı Todor Jivkof döneminde Mestanlı meydanı basan taklar ve altında ölenler sonra benkovskide küçük Türkkanın Anakuçagında öldürülmesi ve yine HAK VE ÖZGÜRLÜK MÜÇADELESİ VEREN Niyazi İbrahimin oglu StaraZagora İLİNİN Rıjena/Hamursuz / köyünde boğzlanmadını babası Müslüman Pomak Türklerinin haklarını savunup müçadele verdiğinden öldürülerek tam g göç etmeside altı ay sonraya bırakılması ve baskıda bulunması nasıl unutulur. Bu iki küçük çoçuğun ölüm sonrası Analar ve Babalarda şehit edilmedimi, Birçokları Zındanlara gönderilmedimi, SÜRGÜNLERE Balenelere gönderilmedimi. Bütün Bulgaristan Türk aydınları, gazeteci, yazarı, doktoru v,s. Baskılara tabii olmadını. Zorla isimler degişmedimi, dil- din kültür ve Türkçemiz yasaklanmadımı hangisini sayalım okadar çok yasaklar vardıki. Bütün bunlar nasıl unutulur.
Bulgarlaştırma ve soykırımı için yapılan katliamlı baskıları zulmün pençesinden kurtulmak için Binlerce Şehitimizin akan Sıçak kanları için onları yad etmek savunmak için davaya milli şuurla destek verenler BELENE SÜRGÜNÇÜLERİ VE Cezaevi mahkümları v.s. her bir tutuklu ve zulum gören Türkler ve Müslümanlar kendi milli yapılarınla ve Milliyetçi Türklük duyğularınla mücadeleler vererek örnek olmaya gayret göstermekteydiler. Türk milletine örnek olmak için Önçe Türkçemiz Dil Egitimimizin yeniden destek görmesi için Her Bulgaristan Türkünün BAŞI Göklere ERMESİNİ BEKLERKEN MAALESEF HALA DAHA TÜM Demokrasilere ve ÖZGÜRLÜKLERE RAGMEN Avrupa Ülkesi olan Bulgarista Yinede Türk okullarını önemsemediler. Türk Milletvekileri ve lider SNaHMED Doğan yine yalnız kaldı. Ataka milliyetcilerine yenilmiş oldu. OBİR GÜNEŞTİ LAKİN Bulgaristan Türklerine Sıçaklığını verip kanadı altına alamadı. BURADA Türk MİLLETİ YİNE ÖKSÜZ VE YETİM KALDI. Bulgarlaşmada dökülen ASİL Türk kanlarının tam terzisini bularak tartamadılar. BU KANI YERDE BIRAKMAMAK İÇİN BAŞTA Bulgaristan Türklerinin baskılarını ve zulmü unuturabilmek için bir nebze Türk OKULLARINI AÇARAK Türkçe egitime yön verilmemesi çok çok acıların ve zızıların nar taneçiği olarak bırakılmıştır.UYARIYORUM. sakın daha geç sayılmaz. Asla asla unutmayınız ve unutmayınızki unutulmasın tarihin mazisi hatırlasın ve özgürlük günesinin aydınlığı herkesi Demokrasi içinde ısıtabilsin.Bulgaristan bu gün Türk ve Müslüman 3750560 kişi bu olayların gerçekleşmesini beklemektedir.Ey Balkanlı Türküm dur hemen gitme. Durduğun yere hele bir bak. ŞU ANDA Balkanlardasın. Bulgaristanda geldiğin Deliorman veya Güller vadisindesin hiç fark etmez.Bu Topraklar Anavatandan koparıldıktan sonra topragın bereketinebıraktığın evine yurduna malına bahçe ve tarlanaı nasıl yitirdiğini biliyorsun. Kalmadımı BEŞPARASIZ VE HİÇ PULSUZ BULGARLARA TESLİM EDİLMEDİMİ.Arkasında kocaman bir Türk mirası ve hatırası olan bu topraklar atalarımızın alın terinle kazandığı topraklar degilmiydi. Bunun için sen hala Evladı Fatihanların bir neferisin ve evladısın. Torunusun.Unutma sen hala fatihanların topraklarındasın. Çünkü TAPULAR Ankarada HALA ARŞİVLERİMİZDE SAKLANMAKTADIR.
Şehitlerimizin ve Gazilerimizin bu topraklarda akan Sıçak kanları vardır. Bunu size milli duyğularumla anımsatıyorum. Bastığın Bulgaristan Topraklarında unutma 600 yıllık ceddinin ve atalarının müçadele şerefi şanı, emegi var. Anıları ve tarihi var olup yazılmış tarihi miras tapularımız vardır. Başını rg ve şunuda hiç unutma durduğun yere bir bak. Bir Fatiha oku. SONRA GENE DURDUĞUN YERE BAK UNUTMADAN Milli Müçadelemizi
Tanı daha fazla tarihinden bilgi almak isterseniz bizi ara niyaziakkilic@hotmail.com.
http./balkanolojicom.tr.gg../ http./hurbalkancom.tr.gg../ +905357910694. ara ve sor öğren.
Şehitlerimizin yüzüne nasıl bakacaksınız. Nerede kaldı Türklerin DOĞAL HAKLARI. Nerede kaldı Şehit Türkümün akıtılan saf temiz kanları. Bunları Bulgaristan Baş Duşmanı Jivkof yönetiminin Devamçılarına peşkeşmi çekileçektir. Yoksa ADALET YERİNE GELEÇEKMİDİR.Böyle giderse Türk ve Bulgar bie arada yaşaması zorlaşaçak gibi geliyor Buşlgaristan Türk halkına. Avrupa Birliğine girdik onlarıda ikna etmedeBulgarlar kadar zormudur. UYANIK milletvekili Türklerimiz nerede YOKSA kara para veya dalevera peşindelermi. BÖYLE BİR VAKA VARSA NASIL ÇIKARSINIZ KARANLUIIKLARDAN AYDINLIĞA. Unutma Bulgarisrand Nigboludan başlar Türk Müslüman İMTİHANLARI, vidin, PLEVEN, VARNA, ŞUNMNU, ŞİPKA KAZANLIK eskizagra, tırnava, Filibe , Burgaz, elena gibi uzar gider Türkün verdiği kahraman şehitlerinin kanı unutmayın egri işler yapmayınız. Sizlerde kafirler gibi bu kanlarda boğulma ihtimallerine sakın düşmeyiniz. Yine SULANMAsın ATATOPRAKLARI ŞEHİT KANLARINLA METİN OLUP Milletin sadık erleri olalım.şimdi Balkanoloji olarak ATATÜRKÜN SÖZLERİNLE BİTİRİYORUM.
Bizler Altaylardan Tunaya göçmen TÜRKLERİ VE ÜYELERİ Balkanoloji Araştırma çalışanları olarakta, Bulgaristanda Şehitlerimizi büyük saygıyla anıyoruz. Türk milleti ve onun çocukları olarak her zaman ACDADINI TANIDIKÇA, ONLARA SAHİP ÇIKTIKÇA YİNE BÜYÜK İŞLER YAPAÇAKTIR. Türk Medeniyetinin ufkundan doğan yeni bir güneş gibi devamlı parlayaçak ve Tarih sayfasında yine Türk ası ilebet yazılacaktır. Mustafa Kemal AtaTürk.. metini yazan ve hazırlayan . Balkanoloji kültür tarih başkanı Niyazi AKKILIÇ-İSTANBUL. SAYGI VE HÜRMETLE BALKAN Türklerinden yanıt ve destekler beklemekteyim. 9.01.2009.yılı. NİYAZİAKKILIÇ-İSTANBUL.


BALKANOLOJİ ARAŞTIRMA MERKEZİ ÇALIŞANLARI ADINA YAPTIĞIMIZ BALKAN TÜRKLERİ VE MÜSLÜMANLARININ UYGARLIĞINDAN BU ĞÜNE KADAR BALKANLARDAKİ GELENEK, GÖRENEK, ÖRF VE ADETLERİMİZ DİLİMİZ, DİNİMİZ, KÜLTÜR VE TARİHİMİZ EGİTİM VE EDEBİYATIMIZ KİMLİĞİMİZ VE VARLIĞIMIZ HER YÖNÜYLE BİLİMSEL AÇIDAN ARAŞTIRILARAK KAYITLARA GEÇMEKTEDİR. BU GÜNE KADAR BİRÇOK ÇALIŞMALARDA BULUNDUK. GENELLİKLE BULGARİSTAN DAKİ MİMARİ KÜLTÜR İZLERİMİZİN DÜNÜ VE BUĞÜNÜ 600YILLIK MİMARİMİZ ESKİ EV VE KONAKLARIMIZ V.S. OLMAK ŞARTINLA BULGARİSTANDA TÜRK YAPISI KESİN OLMAYAN BİR 3339 ADET ESER GÖSTERİLİYORDU. BUNLAR ÇOK YETERSİZ OLDUĞUDA BİLİNİYORDU SON BULGARİSTAN ÇALIŞMASINI BAGLANTISINDA GÖRÜLDÜKİ 222812 ADET ESERİMİZİN YANLIZ 168750 ADEDİ TARİHİ TÜRK KLASİK STİL YAŞADIĞIMIZ ECDAT EVLERİ ÇIKMIŞTIR.1660ADET YENİ VE ESKİ CAMİ VE MESÇİT VARDIR.YANİ UZATMAYAÇAGIM BU ESERLERİN LİSTESİ 55ADET CEDVELDE TOPLANIYOR. TÜRKLÜK VE MÜSLÜMANLIK KÜLTÜRÜ OKADAR ÇOK DERİNKİ ANLATMAYLA SON BULMAYOR. BÖYLE BÜYÜK BİR IRKIN VE FATİHİN TORUNLARI OLARAK BİZLER GEÇMİŞİMİZE SAHİP ÇIKALIM. SET ÇEKENLERİ UYARALIM VE GERÇEGİ ANLATALIM. BİRLİK, DİRİLİK, BERABERLİK DAYANIŞMA BU DÖRT SÖZÜ KEMİKLEŞTİREREK TÜRKLÜĞÜMÜZE SAHİP ÇIKALIM. NETEKİM SAYIN ERDİNÇ BEYİN SÖYLEDİKLERİ ÇOK YERLİ YERİNDE TÜRKSEK SAPINA KADAR TÜRKLÜĞÜMÜZÜ BİLELİM VE KİMŞİĞİMİZE SAHİP ÇIKALIM. SÖZ EDİLEN ERDİNÇ KARDEŞİMİZİN GİBİLERİNİN DAHA ÇOK OLMASINI DİLER BALKANOLOJİ ÇATISI ALTINDA TOPLANMAMIZI BEKLEMEKTEYİM. BÖYLE ARKADAŞLARLAN GURUR DUYMAK TÜM TÜRK MİLLETİNİN HAKI OLMASINI İSTERİM ENDERİN SELAM VE SAYGILARIMLA NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL.BALKANOLOJİ BAŞKANI.


DUYURU

BALKANOLOJİ MERKEZİ
Balkanlarda Türk Dil Kültür Tarih Araştırmaları merkezinin kuruluşunun yegane amacı bütü Balkan Ülkelerindeki gecen 600 yıllık Türk –Müslüman Kültür Medeniyetinin varlığını araştırmak ve bu ülkelerde çeşitli sebebler yaratılarak kaybolan Mimari anıtlarımızın ve kültürel güzeliğimizin yıkılması, yok edilmesi, kaybolması, yakılması ve yıktırılması gibi birçok nedenlerlen GEÇMİŞ TARİHİMİZDEN BU ĞÜNE KADAR KENDİNİ KORUYABİLMİŞ VE DİMDİK AYAKTA KALAN Mimari kültür izlerimizin ve Osmanlı
Yapıtarınıo tek tek köy ve şehir demeden araştırarak , meydana getirmek istediğimiz Balkan Mimari Eserlerinin dünü ve buğünü diye Envanterini ve arşivini çıkarıp gereğinçe düzenlemektir.Bizlere bu konuda daha ayrıntılı ve verimli çalışabilmek için, daha bilimsel çalışmalarda bulunmak ve katkı saglamak, bilği alışverişini hızlandırmak, özğür ve daha çok yaratıcı birer bireyler olarak Balkanlılara genç Araştırmacılar yetiştirmek ve böylecede ilmi ve bilimsel sonuçlar çıkararak ortaya koyabilmektir.Böylecede Balkanlardaki yıkılan köprüleri yeniden inşa etmek demek Balkan Ülkeleri halkları arasında yeniden bagları genişleterek İşbirliği ve Dostluklar kurarak, kuvvetlendirmektir.Kardeşliği güçlendirmek gayesinlede Dünyamızın ve insanlığın daha güzel olabilmesi için Evrensel mücadeleleri Dünya Barışına, Demokrasi yolunda hak ve adaletini saglamakla yeni içerikli elemanlar saglanmasında, yetiştirilmesinde düşündüğümüz amaçlardan yeganesidir.
Balkanoloji di, kültür tarih araştırma merkezinin ayrıça kısa adıda BALKANOLOJİolarak
Saptanmıştır.Bu Kuruluş 1988 yılında bir Balkanlı Osmanlı kuruluşu olarak kurularak
İstanbul-Gaziosmanpaşa ilçesinde Tüm Balkan Türklerini kapsayan bir bilimsel araştırma kuruluşu olarakTarihi Türkiyemizin İstabul kentinde nufusun önemli bir bölümü Balkan Türkleri oluşturması göze alınarakBalkanlarda Dil, Kültür, Tarih Mimari ARAŞTIRMA MERKEZİ Kordinatörü ve Araştırmacı Sn. Niyazi Akkılıç Başkanlığında kurulmuştur.
Kuruluşumuz bütü Balkan Türklerine ve Göçmen Derneklerine kapısı açık olup gerekli Balkan ülkelerinle ilğili balkan Türklerinden bildikleri bilgileri, belgeleri, eserleri ulaştırmada gayret gösteren birçok Balkan Türkleri derneklerine ve Altay Tuna Dernegi Üyelerine gönülden teşekürler eder ve mütemadiyen daha hızlı bir akışla şu iletişime yer vermelidirler. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.ğğ./ +9053579106.
Adres.Salih kardeşler cadesi.N.14. Berec-Gaziosmanpaşa/İstanbul.Niyazi Akkılıç.
  EĞEMENLİK-ÖZĞÜRLÜK
ULUSLARA EGEMENLİK FERTLERE ÖZĞÜRLÜK
M.K.ATATÜRK.

BİTİRDİM ESRİMİ SİLDİM KALEMİM
NİYAZİ AKKILIÇ

DİLDE ,FİKİRDE, İŞTE BİRLİK . İ.GASPIRALI-KIRIM

BALKANLARDA TÜRK KÜLTÜR VARLIGINI ARAŞTIRMAK BULMAK ,TANITIP YAYMAK HER TÜRKÜN EN KUTSAL GÖREVİDİR.

EGER MİLLETLERİ BİR BÜYÜK MEŞE AĞAÇINA BENZETİRSEK ,BU AĞAÇ MUHTAC OLDUGU NEMİ GEÇMİŞTEN ALIR VE O SAYEDE İSTİKBALE KÖK SALAR. ATALARIMIZIN BAKTIGI TARİHİ KÜLTÜREL ESERLER ,GELECEGİMİZİN EN BÜYÜK TEMİNATIDIR.ONLARI,YOK OLMAKTAN KURTARMAK BİZİM BİRİNCİ GÖREVİMİZDİR
NİYAZİ AKKILIÇ.

TÜRKÇEMİZ

ANALARIMIZIN DİLİ ,ANADİL ,DİLLER GÜZELLİK YERİNE KILIÇTAN KESKİN ,ÇELİK TEN SERT , KAYADAN SARP,BORADAN HIZLI, İPEKTEN İNCE ,KELEPEKTEN UÇUÇU, ÇİÇEKTEN RENKLİ ,ALTINDA PARLAK , SUDAN DURU ,TÜRKÇEMİZ....
NİYAZİ AKKILIÇ

EY TÜRK EVLADI
KİM OLDUGUNU, NERELERDEN GELDİĞİNİ VE ŞİMDİ NERELERDE OLDUĞUNU HİÇ SOR GULAMA FIRSATIN OLDU MU? BAYRAGININ RENGİNİ TOPRAĞINI KOKUSUNUN KANININ ASLETİNİN FARKINDA MISIN?

Türkün sesiTürklüğün sesi olmalıdır.
TÜRKLÜĞÜN DIŞINDAKİ SES TÜRKLÜĞÜN SESİ SAYILMAZ. Yahya Kemal.


BÜYÜK ŞEYLERLERİ YANLIZ BÜYÜK MİLLETLER YAPAR.
ATATÜRK

TÜRKLÜGÜN 6 İLKESİ
1:Siyasi varlıkta birlik .
2:Dil birligi
3:Yurt birligi
4:Irk ve menşe birligi
5:Tarihi karabet.
6:Ahlaki karabet

eger bir millet büyük se kendini tanımakla daha büyük olur.(ATATÜRK)

KUŞLAR GİBİ UÇMAYI BALIKLAR GİBİ YÜZMEYİ ÖĞREN dİK FAKAT Ç BASIT BİR SANATI UNUTTUK İNSAN GİBİ YAŞAMAYI BİLİYORMUSUN BUGÜN dÜNYA dOSTLAR GÜNÜ MESAJI SEV İĞİN dOSTLARINA GÖNdER EĞER BENdE O SEVdİĞİN dOSTLARINdAN BİRİYSEM BANAdA YOLLA BUNU ARKAdAŞLARINA GÖNdER BAK KAÇ CEVAP GELECEK EĞER 7 dEN FAZLA İSE SEVİLEN BİR dOSTSUN yazar:Alper akkılıç

ALLAHNASİP EDER,ÖMRÜM VEFA EDERSE ,MUSUL-KERKÜK VE ADALARI GERİ ALACĞIM.SELANİK DE DAHİL.BATI TRAKYAYI TÜRKİYE HUDUTLARI İÇİNE KATAÇAĞIM.MUSTAFA.KEMAL. ATATÜRK.


BALKANOLOJİ KÜLTÜR BAŞKANI NİYAZİ AKKILIÇ İBRET VERİÇİ SÖZLERİ

Balkan Türkleri bilinen Bulgaristan Türkleri Büyük önder ATATÜRK Düşünçelerine ve fikirlerinden esinlenerek ve cizdiği doğru politikalarından esinlenerek Bulgaristan Türkünün akılçı politikasınla doğru istikamette ilerleyerek,DELİORMAN VE RODOPLAR – Gülvadisi – Dobruca ve Tuna boyu Türkleri tek vüçüd birleşerek,Totaliter baskıçı Todor Jivkof yönetimine SİLAH KUŞANARAK SAVAŞMADAN, Dağa çıkarak isyan etmeden, TERÖR YARATMADANM,,Bulgaristanmda Zulümçü devletine resmi ve özel işyerlerini kırıp dökmeden Türklüğe yakışır bir şekilde,Avrupa ve diğer ülkelere örnek olabileçek şekilde Medeniyetinin Milli Türklük Şuurunla Sayın Liderlerinin AHMED DOĞAN ile Türk Milli ATATÜRKÇÜ Teşkilatının uyğuladığı DEMOKRASİ varlığının ğeleçegini, Özğürlük güneşinin doğacağını,Hak ve ADALETİN, Barışın var olaçagına inanarak H.Ö.H. nin kurulmasınla Jivkofun BKP nin 45 yıllık yönetimini YIKARAK tuz ve buz etmede Türklerin yıkıçı olmayarak çaLIŞMALARI HER ZAMAN TAMAMLAYIÇI OLDUĞUNU VE Bulgaristan Türkünün ulus olarak kültür değerlerine sahip çıkarak Türk varlığının BÜTÜNLÜĞÜNÜ GÖSTERMİŞ OLARAK ÖNEMİNİ,TANITIMINI VE YERİNİ LAYIK OLARAK GÖSTERMİŞTİR. Niyazi akkılıç-Balkanoloji başkanı.



2.TÜRK DİLİ ,TÜRKÇE DEMEK TÜRK DEMEKTİR.
Ne Mutlu Türküm diyene.


3.Milletce, aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi, milli,Birlik ve Beraberlik için ,vatan için, fedakarca çalışan, serdenğeçen Alperen Mehmetçikler en kutsal duyğularlan selamlar sevği, sayğı, ile hürmetli dualarımızı balkan Türklüğü olarak içtenlikle sunarız.
4Her kahraman vatansever Bayrağının direğidir.Gönüllerde layık olmalı, her Türkün başı göklere değmelidir.Albayrağı saglam tutmak en büyük ödevimizdir.Sen Necipsin Türk MİLLETTİ BU SENİN KUTSAL VAZİFENDİR.. NİYAZİ AKKILIÇ- Balkanoloji başkanlığının sözlerinden.


5.Şehit gazilerimizin şanlı hatırı için Balkan Türkleri ve Deliorman Türkleri tüm Bulgaristan Türkleri şehit ve gazilerimize minnet ,şükran, sunarak, Dualarını kalplerinin enderinliğinden ifa etmektedirler.. Balkanoloji başkanı Niyazi akkılıç.istanbul


6.Sizler unutulmayan ruhumuzun çiçegi olan şanlı şehitlerimiz,Sizler her zaman HİLALİN ve Yıldızların cennet mekanınıda görmelisiniz. Sizler Türk Millettinin kırçiçegi ve Balkan TÜRKÜNÜN kardelanısınız ölümden korkmayan aşıklarsınız. SİZİNLE Tüm Dünya Türkleri gurur ve onur duyarak okudukları Dualarlan Fatihalarla yanınızdadır.NiyaziAkkılıç.Balkanoloji kültür başkanı – İstanbul



7.Balkanlar 600 yıl Türklük yaşadı.Bu Memleket Tarihte Türktü,Şimdiki Durumundada Türklük yasşamaktadır.Balkanlarda Türk varlığı var oldukça, Türklük ebediyen var olaçaktır.Türk toplumunun yegane dayanağıda TC NİN Dimdik ayakta var olmasıdır.
Milletim TÜRK.Vatanım Türkiye,Ülküm Türklüktür.Ulu önder ATATÜRK REHBERİMİZDİR.En büyük Türkiye Canımız kanımız sizlere feda olsun. Balkanoloji başkanı Niyazi AKKILIÇ-İstanbul. Adımız Türk ve Andımızdır.Bulgaristan ve Deliorman Türkleri olarak,Türklük adına, Vatan ve Bayrağımız adına ,Türklük ugruna Canımızı ve kanımızı hiç esirgemeden korkmadan koyarız. Balkanoloji başkanı.NİYAZİ AKKILIÇ- İstanbul.Nasıl güçlü oluruz, Bir araya gelemezisek.Nasıl sahip çıkarız geleçeğimize, Geçmişimizi bilmezisek, Biz neler anlatırız ki var olan torunlarımıza ve genç neslimize. Atalarımızı tanıyıp araştırıp anlayamazisek .Nasıl karşı koyarız zulmün zorbalıklarına.Biribirimizi tanıyıp güçümüzü bilmezisek, Gelin bir yol bulalım ,Bir olalım. Balkanlarda Türk Birliğini kuralım. Böylecede yıkılmaz bir kale olalım. Türkün GÜÇÜNÜ BİRDEFA DAHA CİHANA GÖSTERELİM. Balkanoloji başkanı NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL. Aziz Balkan Türkleri,ARTIK BU GÜNÜMÜZÜ,Geçmişimizi ve geleçeğimizi çok doğru olarak bilerek konuşalım ve düşünçelerimizi istikbalimizin aynası olmasına yardımcı olalım.Türk ğibi Diri olalım Kale olarakta ayakta olalım.
Balkanoloji kültür başkanı Niyazi akkılıç- İstanbul.

Bu memleket, Dünya'nın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna
mevcudiyetin yüksek tecellisine sahne oldu. Bu sahne en aşağı yedibin
senelik Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarlarıyla sallandı. Beşiğin
içindeki çacuk, tabiatın yağmurlarıyla yıkandı. O çocuk, tabiatın
şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından korkar gibi oldu sonra
onlar alıştı. Onları tabiatın babası tanıdı onların oğlu oldu. Birgün o
tabiatın çocugu tabiat oldu, şimşek, yıldırım, güneş oldu.
TÜRK oldu.
TÜRK budur;
Yıldırımdır,
Kasırgadır,
Dünya'yı aydınlatan Güneştir.
Bugün 135 ziyaretçi (201 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol