BALKAN KÜLTÜR ESERLERİ  
 
  Sinan Ve Gurbetteki Eserleri Semavi Eyice 23.12.2024 03:44 (UTC)
   
 

Sinan Ve Gurbetteki Eserleri Semavi Eyice
 

Bu yıl, bu dünyadan ayrılışının dört yüzüncü yıldönümünü andığımız, büyük Türk
mimarı Koca Sinan’ın, uzun ömrü boyunca yüzlerce eser meydana getirdiği
bilinir. Birçoğu İstanbul’da olan, büyük bir kısmı da Anadolu ve Doğu
Trakya’nın çeşitli yerlerindeki bu eserlerin hepsini Mimar Sinan’ın bizzat
başında durarak, “kontrol mimarlığını” üstlenmediği de bellidir. Bunların
dışında Mimar Sinan’ın, bugünkü milli sınırlarımız dışında kalan yerlerde de
eserleri vardır, üstadın bunları da tasarı ve talimatlarına göre yanındaki
kalfalarına inşa ettirdiğine ihtimal verilebilir. Bu yazımızda üzerinde
durulacak olan eserler, bir zamanlar bir “cihan devleti” olan Osmanlı ülkesinin
uzak topraklarında yapılmış ve oralann sonraki sahiplerinin insafına
bırakılmıştır.( 1)

Bunlardan Mekke’de Harem-i Şerif’te Mimar Sinan tarafından tasarlanan değişiklik ve
genişletmelerden, son on-on beş yıl içinde hiçbir iz bırakılmadığını derhal
söyleyebiliriz. Revakların yeniden yapılması sırasında, Osmanlı dönemine ait
minareler ve revaklar tamamen kaldırılmış, yalnız on altıncı yüzyıla ait,
herhalde Sinan’ın yaptığı ilavelerden devşirilen Türk baklava motifi mermer
sütun başlıkları, bazı yerlerde tekrar kullanılmıştır. Sinan devrine ait olan
bu başlıklar, Kâbe’deki Osmanlı devrinin ve dolayısıyla Sinan yapısının son
hatıralarıdır.

Sinan’ın eserlerinin listelerini veren Tezkire’lerde adları geçen, Mekke’deki Sultan Kanuni Süleyman medresesi ile hamamının ve yine Mekke ile Medine’de Haseki Hürrem Sultan imaretleri ise bugün ortada yoktur. Mekke’de Harem-i Şerif yanında 972 (1564/65)’de Sinan, Kanuni Sultan Süleyman adına dört mezhebe ayrılmış dört bölümlü büyük bir medrese yapmıştı. Her bir bölümün onaltı hücresi ile bir dershanesi vardı. Bu duruma göre, Osmanlı medreseleri içinde özel bir düzen gösteren ve ölçüleri çok büyük olduğu anlaşılan bu medrese yıkılıp ortadan kaldırılmıştır. Yine aynı yerdeki Haseki Hürrem Sultan İmareti de son yıllarda yıktırılmıştır.

Mimar Sinan’ın bugün İslam ülkelerinden Suriye’de iki önemli eseri bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Halep’te Hüsrev Paşa camiidir. 1534’de Şam Beylerbeyi olan Hüsrev
Paşa için yaptırılarak 953 (1546)’de bitirilmiştir. Hüsrev Paşa, Süleyman Paşa
ile Padişah Sultan Süleyman’ın huzurunda iken aralarında geçen çirkin bir olay
yüzünden yeise kapılıp, açlıkla intihar etmek suretiyle 951 (1544/45)’de
öldüğüne göre, camiin yapımı onun ölümünden sonra tamamlanmış olmalıdır.

Hüsrev Paşa veya Hüsreviye camiinin en ilgi çekici tarafı Mimar Sinan’ın ilk
eserlerinden oluşu ve aynı zamanda, erken Osmanlı devri mimarisinde çok yaygın
olan, fakat on altıncı yüzyılda artık unutulan “tabhaneli camiler” tipinin,
şimdiki halde bildiğimiz kadarı ile son örneğini teşkil etmesidir. Hüsreviye
camiinde büyük kare biçimli bir mekânı, tek kubbe örter. Bu ana mekânın iki
yanında kubbeli küçük tabhane mekânları vardır. Ön cephede ise beş kubbeli bir
son cemaat yeri uzanır.(2) Hüsreviye, kurucusunun ölümü üzerine planında
değişiklik yapılmadıysa, bugünkü şekliyle Malatya’nın Fethiye’sindeki, Tokat’ta
Hatuniye, Tekirdağ yakınında Eğnecik (İnecik)’de (Gazi) Hüseyin Bey, Trabzon’da
Büyük İmaret (Gülbahar Hatun) camilerinin bir benzeridir. Halep’te 973 (1565/6)
yılında Mısır Beylerbeyi Dukaginzade Mehmet Paşa tarafından yaptırılan cami ise
yalnız Tuhfetü’l-mimarin’de Sinan’ın eseri olarak anılır. Bu tek kubbeli bir
yapı olup, ön cephesinde beş bölümlü bir son cemaat yeri geniş bir revakla
sarılmıştır. Bu eserin gerçekten Sinan’ın olup olmadığı hakkında kesin birşey
söylenemezse de, bina mimarisi bakımından onun üslubuna sahiptir.
Suriye’de Mimar Sinan’ın diğer bir eseri Şam’da Kanuni Sultan Süleyman Camii ve tekkesidir. 962 (1554/55) yılında inşa olunan bu vakıf, esasında büyük bir manzumedir.

Kare planlı ve tek kubbeli bir camiin önündeki geniş avlunun iki yanında altışardan
on iki hücre sıralanır. Avlunun camiin karşısındaki tarafında ise, ortada
tabhane —tekke iki yanlarda ise kervansaraylar bulunmaktadır. Çok değişik bir
plana göre tertiplenen bu manzumenin bir tarafına, sonraları Sultan II. Selim
tarafından ikinci bir yapı kompleksi eklenmiştir. Selimiye tekkesi denilen bu
yapının adına Tezkire’lerde rastlanmaz. Bu bakımdan Sinan’ın eseri olarak kabul
edilmez. Fakat Sinan’ın Hassa Baş mimarı olduğu yıllarda inşa olunan ve bir
Selâtin vakfı olan bu yapının, onun tarafından yapılmayışı da şaşırtıcıdır.
Süleymaniye Camii ve tekkesi, çifte ince minaresi, ahenkli hatları ve kubbeleri
ile Şam’ın görüntüsünde Osmanlı devri Türk mimari zevkinin bir damgası olarak
belirtilmektedir.(3)

Sovyet Rusya’da Kırım’da da Mimar Sinan’ın bir eseri bulunmaktadır. Kırım Hanlarına ait
Gözlöve, bugünkü adı ile Yerpatoriya’da, Kırım Hanı I. Devlet Giray Han
tarafından 1551 yılından az sonra bir cami yaptırılmıştır. Sinan burada ilk
Fatih camiinin planını uygulayarak ana mekânın ortasını bir kubbe ve bir yarım
kubbe ile örtmüş, payelerle ayrılan iki yan mekânı üçer küçük kubbe ile
kapatmıştır. Camiin girişinde beş bölümlü ve her biri birer kubbe ile örtülü
bir son cemaat yeri vardır. Ancak bunun sütunlu revak biçiminde olmayıp,
duvarla kapalı oluşu şaşırtıcıdır. Bir ihtimale göre, burası sonraları duvarla
kapatılmıştır. (4) Sinan’ın, ihtişamı Evliya Çelebi tarafından övülen Kanuni
Sultan Süleyman adına yapılmış bir hamamı da yine Kırım’da Kefe (Feodosia)’de
bulunuyordu. Bu eser hakkında bir bilgi edinmek mümkün olmamıştır.

Bulgaristan’da Türkiye sınırı yakınında eski adı Cisr-i Mustafa Paşa olan bugünkü Svilengrad kasabasında, Meriç üzerinde yine Sinan’ın eseri olan büyük ve güzel bir köprü bulunmaktadır. Bu köprünün bir ucunda Sinan’ın, Haseki Hürrem Sultan adına bir
cami yapmış olduğu Tezkire’lerde bildirilmektedir. Elimize geçen eski bir
fotoğrafından öğrenildiği kadarı ile cami, üzeri kiremit örtülü ahşap çatılı
(sakıflı) bir yapı idi. önünde geniş bir son cemaat yeri uzanıyordu. Sağ
tarafında ince uzun bir minaresi vardı. Kalabalık cemaati olan camilerin
çoğunda olduğu gibi yapıya üç tarafından dıştan saran revaklı galeriler
bulunuyordu. Evliya Çelebi 1063 (1653)’de Sofya’dan İstanbul’a dönerken gördüğü
bu kasabadaki “Cisr başındaki camiin, seltin camii gibi bir cami-i Ruşen”
olduğunu yazdıktan sonra Karahisari Hasan Çelebi hattı ile yazılmış tarihini
vermekte, camiin imareti, sıbyan mektebi, han, hamam, çarşı ve pazarının Koca
Mimar Sinan binası olduklarını da sözlerine eklemektedir. Bugün bu camiin bir
izinin kaldığını sanmıyoruz.

Aynı yerde ve kasabaya adını vermiş olan Mustafa Paşa köprüsü ise, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Süleyman devirleri vezirlerinden Gazi veya Çoban Mustafa Paşa tarafından
935 (1528/29) yılında yaptırılmıştır. Köprü büyük ihtimal ile Paşanın
vefatından sonra bitmiştir. Köprünün ortasında, kitabe köşkünde görülen çok
güzel bir hatla yazılmış arapça kitabesi, yapının tarihini ve yaptı- tanı
hiçbir şüpheye yer vermeyecek surette açıklar. Çoban Mustafa Paşa’nın
Eskişehir’de Kurşunlu Camii, Gebze’de büyük bir men- zil külliyesini (cami,
medrese, kervansaray, aşhane, tabhane, kütüphane ve türbe), Rumelihisarı,
Seyyidgazi ve Eskişehir’de sıbyan mektepleri, Edirne, Silistre ve Pravid’de
hamamlar, Edirne’de bir han yaptırmış, 1529’da ölerek Gebze’deki hayratının
önündeki türbesine gömülmüştür. Batıya giden sefer ve kervan yolunun üzerinde
olduğundan, köprü devamlı bakım görmüş ve bilhassa yabancı seyyahların
hayranlığını çekmişti. üçyüz metre kadar uzunluğu olan köprünün ortada dört
büyük, bunlardan itibaren iki uca doğru alçalan sekizer gözü vardır. Böylece
toplam yirmi gözlüdür. İtinalı bir işçilik ile kesme taştan yapılmıştır. 1963’e
doğru Bulgar hükümeti bu köprüyü yıktırmayı kararlaştırmış, ancak medeni
cesaret göstererek bu davranışa Bulgarlardan bile karşı çıkanlar olmuştur.
Hakkında etraflı bir monografya kurtarılmasına destek olabileceği düşüncesiyle
tarafımızdan yazılıp yayınlanmıştır. (5)

Bulgar topraklarında Mimar Sinan’ın bir eseri daha vardı. Sofya’da Bosnalı Derviş
(Sufi) Mehmet Paşa Camii de bu büyük ustanın bir eseri idi. Şehrin merkezinde
minaresi ile sağlam bir halde duran ve son yıllara kadar namaza açık bulunan
Seyfullah Efendi (Banya başı) camiinin Sinan’ın eseri olduğu iddia edilmiştir.
Nitekim 1966’da basılan Nagel’in Bulgaristan rehberinde bu mabet “Hacı(!) Mimar
Sinan” tarafından yapılmış olarak gösterilmiştir. Fakat bu bilginin yanlışlığı
ve Sinan’ın eseri olan cami bugün kilise olarak kullanılan yapı ile aynı olduğu
kesinlikle anlaşılmıştır. Rumeli Beylerbeyi Bosnalı Derviş (Sufı) Mehmet
Paşa’nın 954 (1547/ 48) yılında yaptırttığı bu cami, eski fotoğraflardan şehrin
siluetine hâkim bir yapı olarak heybetli kubbesi ile görülür. Bu sıralarda
artık minaresi yıktırılmıştı. Evliya Çelebi, Süleyman Han vezirlerinden
olduğunu belirttiği Koca Derviş Mehmet Paşa’nın camiine “İmaret camii” de
denildiğine işaretle “…aydınlık bir ibadet yeridir, seltin camii gibi yüksek
bir kubbesi vardır, içi ve dışı pek sanatlıdır…” cümlesi ile tarif eder. Geniş
bir avlusu olup uzun ve zarif bir minaresi vardır. Şu sözleri de ekler: “ …Bu
nurlu cami Süleyman Hanın mimarı Koca Sinan’ın işidir ki, Vezir camilerinden
bir ibadetgâhta o meşhur mimarın ustalığı yan ve beyandır.” 1878’den sonra
ibadete kapatılmış, bir süre depo ve hatta hapishane olarak kullanılmış, bu
yüzden buraya Kara cami denilmiş ve içinde bulunduğumuz yüzyıl başlarında bütün
Azizlere ithaf ile Sveti Sedmocislenici adı ile kiliseye çevrilmiştir. Bu
çevrilme sırasında son cemaat yeri ortadan kaldırılmış ve binanın dış
cepheleri, taş ve tuğladan değişik üslupta bir kılıf içine alınmıştır. Bu
yüzden, dıştan bakıldığında Osmanlı devri Türk eseri olduğunu anlamak
imkânsızdır. Ancak içeride kare mekân üzerine, geçişi tromplar ile sağlanmış
muhteşem, büyük kubbesinde Türk mimarisi kendisini belli eder. Gördüğümüzde
hala kilise olarak kullanılıyordu. Camiin yeniden sökülen kitabesi bugün
müzededir. Camiin önünde bulunan onaltı hücreli medrese ise 1928’de
yıkılmıştır. (6)

Macaristan’ın başkenti Budin de Beylerbeyi Sokullu Mustafa Paşa tarafından yapılmış bir cami de Mimar Sinan’ın eseriydi. 1566 ‘da Budin beylerbeyi olan Mustafa Paşa 1578’de
idam edildiğine göre; cami bu tarihler arasında inşa edilmiş olmalıdır. Yanında
kurucusunun türbesi de bulunan cami, Evliya Çelebi’nin ifadesine göre kurşun
kaplı, kubbeli bir ibadet yeriydi. Budin kaybedildikten sonra tamamen yıkılıp
ortadan kaldırılmıştır. Budin in Türklerin elinden çıkmasından sonra, De
Hallart tarafından çizilen gravürde, Türk mezarlığı ile ön planda Maktul
Mustafa Paşa camiinin minaresi görülür. Camiin yerinde sonra Katalin kilisesi
inşa olmuştur. Bu camie ait bir Kur’an-ı Kerim, Almanya’da Leipzig’de
bulunmaktadır. 1749’da aynı yerde şimdi hala mevcut olan bina yapılmıştır.
Budin’de hala kullanılan Mustafa Paşa veya Yeşil direkli (Rudas) ılıcası da
camiin evkafından olarak inşa edilmiştir. Son yıllarda Macaristan’da bazı
yapıların duvarları bazı eski camilerin kalıntıları olduğu anlaşıldığından,
Sinan’ın bu eserinin de belki bir gün bir izinin bulunabileceği bir ihtimal
olarak akla gelir. Nitekim Budin’de Toygun Paşa camiinin mihraplı bir duvar
parçası, Kapuzin kilisesi duvarı içinde bulunmuş, güney Macaristan’da Şikloş’da
Malkoç Bey camii ise, bütünüyle bir evin içinden meydana çıkarılmıştır.

Mimar Sinan’ın Yunan topraklarında da bir eseri bulunmaktadır. Yavuz Selim’in kızı ve
Kanuni’nin kardeşi Hanım Sultan ile Mustafa Paşa’nın oğlu Osman Paşa (veya
Osman Şah) Kuzey Yunanistan’da Tırhala, bugünkü Trikkala’da pek çok hayrat
yaptırmıştır. Evliya Çelebi’nin Mimar Sinan yapısı olduğunu belirterek
İstanbul’daki Sultan Selim Camiine benzettiği camii, Osman Paşa 975 (1567/68)
de öldüğüne göre bu tarihten önce inşa edilmiş olmalıdır. Osman Şah bir bakıma
hanedandan olduğundan büyük saygı görmüş bir kişidir. İki defa Bosna, Mora ve
İnebahtı Beylerbeyi olmuş ve Tırhala’da ölerek camiin kıble tarafındaki
müstakil türbeye gömülmüştür. Türbe sekiz köşeli plana göre inşa edilmiş,
kubbeli bir yapıdır. Köşeler sütunçe biçiminde yuvarlatılmış, her cephede altlı
üstlü pencere açılmıştır. Kare planlı cami ise taş ve tuğla dizileri halinde
yapılmış olup kübik bir kitle halindedir. Bunun üstünü yaklaşık 15 metre
çapında büyük bir kubbe örter. Camiin, giriş cephesi boyunda altı sütunlu ve
beş kubbeli bir son cemaat yeri uzanıyor, bundan başka ince desteklere dayanan
bir saçak, bu son cemaat yerini sarıyordu.1927’ye doğru bu saçak ve son cemaat
yeri yıkılmış, fakat şaşılacak bir husus, minare sadece külahı eksik olarak
henüz duruyordu. Uzun yıllar sahipsiz ve dolayısıyla bakımsız kalan Mimar
Sinan’ın bu eseri, 1927de F. Babinger tarafından incelenmiş ve bu hususda
yazdığı makalede: “…hiçbir şüpheye yer vermeyecek surette ...“ büyük Osmanlı
Mimarı Sinan’ın eseri olarak tanıtılmıştı.(7). Tırhala—Trikkala’dan on yıl
kadar önce geçen bir ya, bancı dostumuzun söylediğine göre, Osman Şah camii o
senelerde tamir edilmekteymiş. Bugün ne durumda olduğunu ve tamirin ne ölçüde
yapıldığını öğrenmek mümkün olmamıştır. Mimar Sinan’ın Tırhala’da ikinci eseri
olan Mehmet Bey Camii hakkında ise, hiçbir bilgi edinmek mümkün olmamıştır.
1910 yılında basılan Baedeker seyyah rehberinde bu kasabada o sırada on kadar
cami bulunduğu fakat bunlardan sadece ikisinin ibadete açık oldukları
bildirilmişse de, bunların adları verilmemiştir.

Yugoslavya’da Saraybosna’da Mimar Sinan’ın Sokullu Mehmet Paşa adına bir imaret ile bir saray yapmış olduğu Tezkire’lerden öğreniliyor. Fakat büyük mimarın bu topraklarda
kalmış en önemli eseri Sokullu Mehmet Paşa köprüsüdür. Vişegrad’da Drina suyu
üzerine atılmış bu güzel taş köprü, Ivo Andric’e 1961’de Nobel Edebiyat ödülünü
kazandıran Drina köprüsü adlı tarihi romanı ile de, son yıllarda büyük bir üne
kavuşmuştur. 180 metre kadar uzunluktaki köprü, 979 (1571/72)’de Sokullu Mehmet
Paşa tarafından yaptırılmıştır. Köprü I. Dünya Savaşı’nda zarar görmüş, tamir
edilmiş. 1943’de II. Dünya savaşında bir daha tahribe uğrayarak 11 kemerinden
51 yıkılmıştır. 1949’da tamirine başlanan Mehmet Paşa köprüsü; 1952’de eski
haline dönüşmüştür. 1943’e kadar köprünün üstünde iki ayrı tarih kitbesi
bulunuyordu. Bunlardan en eskisi 979(1571/ 72) tarihli, diğeri ise daha süslü
ve girift hatla işlenmiş ve 985 (1577/78) tarihli idi. İkisinin de nazımı
Nihadi adlı bir şairdi. 1943’de savaş sırasında köprünün büyük bir kısmı
yıkılırken bu kitabeler de parçalanmıştı. Fakat 1952’de eski resim ve
kopyalarına göre bu kitabeler yeniden işlenerek yerlerine konulmuştur. (8) E.
Hakkı Ayverdi bu kitabelerdeki altı yıllık tarih farkına uzun sahifeler
ayırarak, bu hususda tahminler yürüterek doğrusunun 985 tarihi olduğuna ve
köprünün bu yıl tamamlandığı sonucuna varmıştır (9). Sokullu Mehmet Paşa’nın
doğduğu Sokul köyü yakınında olan bu köprü, muntazam kesme taş yapısıyla temiz
bir işçiliğe sahiptir. “L” harfi biçiminde yapılmış olup, genişliği altı metre
kadardır. Sivri kemerli, toplam on iki gözlüdür.

Mimar Sinan’ın eseri oldukları kesinlikle bilinen ve bugün gurbette kalmış olan eserler
bunlardır. Ayrıca Tuhfet’ül mimarin’de; Bağdat’ta İmam Azam, Abdülkadir Geylani
ve Murad Paşa camilerinin, Kudüs’te Mescidü’l Aksa’da, Basra’da Ayazpaşa Camii
ile Bosna’da Kasımpaşa imaretinin de onun tarafından yapıldıkları veya tamir
edildikleri bildirilmekte ise de, bu bilgiler sağlam bir dayanağa sahip
değildir. Abdullah Kuran tarafından yazılan Mimar Sinan hakkındaki kitapta,
genellikle Mimar Sinan’a yakıştırılan, fakat onun eseri olması pek mümkün
görülmeyen yapıların tam bir listesi bulunmaktadır.(10)


DIPNOTLAR

1) Sinan’ın eserleri için bkz. Rıfkı Melul Meriç, Mimar Sinan, hayatı ve eseri, Ank. 1963; butun listelerin karşılaştırılmaıı suretiyle düzenlenen yeni bir katalog için bkz. Aptullah Kuran, Mimar Sinan. isı.986

2) Semavi Eyice, Ilk Osmanlı devrinin dini içtimai bir müessesesi: Zaviyeler ve Zaviyeli-Camiler, “ist. ünv. Ikt. Fals. Mecm.”(963) 5- 48;J Sauvaget, Alep, Paris 1941.

3) K.Wuızinger—C.Watzinger, Damaskus, Die lsıamische Stadt, Berlin—Leipzig, 1924,s. 102-114.

4) A. L ,Jacobson, Kırım (Rusça) Moskova—Leningrad 1964;Oktay Aslanapa, Kırım da Türk eserleri ve Mimar Sınan’ın yaptığı camı, “Türk kültürü”, Il, sayı 28 (1965)5.237-238; ay. yazar, Kırım ve kuzey Azerbaycan’da Türk eserleri, st. 1979, 5. 20-21.

5) Semavi Eyice, Dvilengrad’da Mustafa Paşa Köprüsü, ‘‘Belleten’’ XXVl Il, sayı 112 (1964) 5. 729-756.

6) Dimitri Khristodorov, Tsrkvata Sveti Sedmoçisienitsi v Sofia, Sofya 940; Bulgar Akademisi, Kratka istoria na Bılgarskata arkhitektura, Sofya 1965, s. 185; ismail Eren, Mimar Sinan’ın Sofya’da bilinmeyen bir eseri, “Belgelerle Türk Tarih Dergisı” Il. sayı 8 (1968) s.66-70.

7) F. Babinger, Moschee und Grabmal des Osman Shah zu Trikkala, “Praktika tes Akademias Athenon” IV (1929) s.15-18; aynı yazı, Aufsaetze und Abhandlungen zur Geschichte südosteuropas, München 1968,ll,s. 96-98;cami ve türbenin mimarileri için bkz. AK. Orlandos, Arkhitektonike tou tzamiou Osman scakh ton Trikkalon, “Praktika tes Akademias Athenon” IV (1929) s.319-325; 5.Eyice, Yunanistan’da Türk mimari eserleri. “Türkiyat Mecmuası’’ X Il (19 55) 5. 217-218.

İsti, Die alte Brücken in Vişegrad, ‘‘Wissenschaftische Mittellungen aus Bosnien und Herzegovina” Il (1984) s.333-337; Dzemal (Cemal) Çeliç—mehmed

 
 
  balkonoloji-niyazi akkılıç
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  niyaziye göre zaman tamamdır.
  ATATÜRK SÖZLERİ
Bugün Kurban Bayramı, kurbanlar kesilecek sevap niyetiyle etler dağıtılacak herkese. Yürekler bir olacak gönüllere kilitlenecek. Gökler rahmet bereketiyle yağmurlar boşaltacak yeryüzüne. Bugün hepimizin yüreği şenlenip bayram sevinciyle coşacak. Hepimizin Kurban Bayramı kutlu olsun. İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Mehmet Akif Ersoy

www.htmlmekani.tr.gg
FİKRİ HÜR, İRFANI HÜR VİJDANI HÜR ,BİREYLER OLMALIYIZ. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK AKLIN VE BİLİMİN ÖNCÜLÜGÜNDE TÜRK KÜLTÜRÜNÜ ÇAGDAŞ UYGARLIK DÜZEYİ ÜZERİNDE OLMASI VE GELİŞMESİDİR. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ULUSLARA EGEMENLİK -FERTLERE ÖZGÜRLÜK! BALKANOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ ÇAGRI BALKANOLOJİ Merkezinin ilk kurma kararını toplantısı25 Mayıs1988 yılı Toplantı yeri Kartagümrük/Fatih-İstanbul Adesinde kararlaştırılarak Balkanlarda Türk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Dernegi olarak kurulmuştu.Lakin Dernek Üc yıl sonra 1991 yılında maddi olanaksızlıklar Tarafından kapandı. Bu duruma meydan vermemek için ve Balkanlardaki Kültür, Dil, Mimari Tarih EGİTİM, Edebiyat ve Sanat kıyımına tahamül edemeyen sayın NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL/Gaziosmanpaşa Merkezinde ÖZEL kurduğu, BALKANOLOJİ ARAŞTIRMALARI Merkezi Salih paşa caddesiN.14. adresinde Altaylardan Tunaya Darneginin catısı altındadır.Kurucular ve üye. 1.-NİYAZİ AKKILIÇ Başkan Emekli Memur. 2.İDRİZ KAHRAMAN Başkan Yardımcısı Gazeteci ve Emekli. 3.MELEK TABAK ALTAY TUNA Dernegi Sekreteri 4.NİZAMİ ALPER AKKILIÇ Kurucu üye-öğrençi. 5.HÜSNÜ ZAKİR-ÖĞRETMEN Kurucu üye Bulgaristan BALKANOLOJİNİN BAŞLIÇA AMACI Niyazi Akkılıçın 40 yı boyunça topladığı 600 yıllık eski kitaplar, belgeleri, süreli yayınlardaki Balkan haberleri, belgeleri, resimleri korumak Mimari Türk-İslam İzlerini ve Mirasımızı araştırmak ve Tanıtmak ENVANTERİNİ VE Arşivini düzenlemek, kültürel eserlerimizi itinalı bir şekilde deizmek, restore ettirmek, Araştırmacıları, Uzmanların hızmetine sunmak, Katoloklar ve kitaplar hazırlamak Radyo ve Televizyon gazete ve Dergi, gibi duysal görsel, yazısal, yayın araçları ile ülke ve BalkaN Türk Dünyasının Tarihi kültürel sanat varlığını DİĞER Ülkelere ve Dış Dünyamıza tanıtmak için Sergiler, Paneller, Konferanslar düzenlemek ve İnsanların Dikkatine Hızmet ve tanıtımına sunmaktır.BU NEDENLE tarihimizdenen bu ğüne kadar Balkan Ülkelerinden Anavatan Türkiyemize Göç ETMİŞ Bulunan Balkan-Rummeli Göçmen Vatandaşı Türk ve Müslüman vatandaşlarımızın ellerindeki kültürel Tarihi BİLGİLERİ-Resimleri,tapu, evlilik, gazete- matbuat,broşür,kitap, vesika gazete, dergi, okul şahadetnamesi v.s. herne varsa bildirmeleri içi ÇAGRIDA BULUNMAKTAYIZ. Bu Çagrı aynen Balkanlarda yaşayan Türk ve Müslüman kardeşlerimiz içinde geçerli olup gereken ilgiyi Balkanoloji Araştırmaları Merkezine göstermelerini beklemekteyiz.Bu Çagrı Balkanlarda zor kalan Türkçemizin ve Tüm ECDADIMIZIN, SİZLERE HİTABEN KUTSAL ÇAGRISIDIR. Bu Çagrı ecdat yadiğarı yıkılan, yakılan,kırılan, yok olan, ayni zamanda ayakta dimdik kalmayı saglayan ben varım diyen Camilerimiz, Mescitlerimiz, Saat KULELERİMİZ, Çeşmelerimiz, Tarihi Türk evleri, konakları, Sarayları, köşkleri, pınarları, hastaneleri, demiryoları istasyonları, kütüphaneleri, Çiftlikleri, v.s. her adım başı Türklük kokan Tarihi kültür sanat eserlerimizin tanıtım ve araştırılmadsı için Han Vhamamlarımız, dag, tepe, bag, bahçe, tarlalarımız, okul ve Dükkanlar, arölyeler, işlikler, fabrikalar Osmanlıda bvu ğüne kadar her nr varsa hepsinin bildirilmesi için bu merkeze baş vurmanızı ve irtibata geçmenizi bekleriz. niyaziakkilic@hotmail.com http./balkanolojicom.tr.gg../ Tel.+905357910694 Veya Altay Tuna Göç Dernegi-Balkanoloji Araştırma Merkezibaşkanlığı. Salihpaşa cad.N.14/K.5.. Berec-Gaziosmanpaşa/İstanbul. Adresine bekleriz. Güzel Anadolumuzda hür ve Müsatakil /bagımsız/ yaşamak için Balkanları-Rumelliyi unutamayız. Rumeliyi –Balkanları unutmak Kendimizi inkara çalışmaktır.Bizler kültür hazinesinin bireyleri olarak, Ulusumuzun gencinden yaşlısına kadar, memur, köylü, işçi, şair, yazar, Cumhurbaşkanından Başbakanına kadar Millet vekilleri, gazeteci, televizyoncu, yayıncı, üniversite öğretim üyeleri, Bakanlarımız ve Bilim adamlarımız Aydınlarımız ve öğretmenlerimize kadar dernekçilerimize yedisinden yetmişine kadar hepimize BÜTÜN Balkan kökenli ve Anadolu olan hepimize çandan yalvarıyoruz ve çağrıyoruz. Geliniz Balkanolojide3 Buluşalım.Sizler bizlere sahip çıkarsanız bizlerde dünya durdukça yaşamaya devam edeçegiz.BNoşuna öşmedi bu kadar insan. Boş yere akmadı oluk oluk kan. Kalk artık ulusum. Kalk artık uya. Yalvarıyoruz. Yalvaruyoruz. Sözde sizlerin sazda sizlerin. Madi ve Manevi yardemlarınızı bekleyoruz.Çünkü bizleri BNalkanlarda Binlerce köy, şehir samanlıklarında, tavanlarında, sandık köşelerindeki, hatta kömürlüklerdeki çöplüklerdeki onları ateşlerden topşlayarak farelerin kemirmesinden, örümçek aglarıdan kurtararak 10 BİNLERCE VE 100BİNLERCE DOLAYINI BULABILECEK KÜLTÜR TARİH İNÇİSİNİ İstanbul ilinin Gaziosmanpaşa ilçesinin Salih paşa Sokagı N.14. K.5. Berec ADRESİNE Balkanoloji Araştırmaları Balkan Türklerinin abide Şahsiyeti sayın Araştırmacı BaşkanNİYAZİ AKKILIÇ Beye göndermenizi bekler candan teşekür etmeyide bir borc biliriz. Unutma ve şu mısralarıda hatırlayalım. Boşuna akmadı bunça kan Boşuna ölmedi bu kadar insan, Boş yere akmadı oluk oluk kan. Kalk artık ulusum , kalk arttık uyan. Balkanoloji başkanı Niyazi AKKILIÇ DİYORKİ,Balkanlardaki Türk Kültürünü varlığını araştırmak, bulmak, tanıtmakl, yaymak ve yaşatmak her Türkün en Kutsal görevidir. Eger Milletleri bir ulu Meşe AGACINA BENZETİRSEK BU AGAÇ MUHTAC OLDUĞU NEMİ GEÇMİŞTEN ALIR VE O SAYEDE İSTİKBALE/GELECEGE/ KÖK SALAR.Atalarımızın bıraktığı Tarihi Kültürel eserler Gelecegimizin en büyük teminatıdır.. /güvencesidir/Onları yok olmaktan kurtarmak bizim birinci görevimizdir. İşte bunun Çagrısını AnaDOLU Türküne ve Balkan Türklerine içtenlikle yaparak bu göreve bir nebze olsun yardımlarını beklemekteyiz. Saygı ve selamlarımızla Balkanoloji Araştırma Merkezi başkanı Niyazi Akkılıç-İstanbul. İrtiat. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.gg./ http/hurbalkancom.tr.gg./ Tel.+905357910694. Salihpaşa cad.N.14. Gaziosmanpaşa/İSTANBUL. HÜRMET VE SAGI DOLU SELAMLARIMIZLA. Balkan Türklerini catımıza haberlerini ve desteklerini bekleyoruz. BALKANOLOJİ BAŞKANI-Niyazi Akkılıç-istanbul.
  TÜRK TARİHİNDE ÜÇ ATA
OĞUZ ATA ,KORKUT ATA KEMAL ATA 1:OĞUZ ATANIN İLİ BİZİM ORTAK İLİMİZ. 2:KORKUT ATANIN DİLİ ,BİZİM ORTAK İLİMİZ 3:BİZİM ORTAK YOLUMUZ
Osmanlıda Giyinim

sitene ekle

Myspace Graphics
  DELİORMAN TÜRKLERİNE
BALKAN TÜRK VARLIGINA DOGRU YOLU GÖSTERECEK ÇOBAN YILDIZIBİR ÜMİD VEİMAN GÜNEŞİ HALİNDE DOĞARAK YÜKSELMİŞTİR.DELİORMAN TÜRKLERİ İÇİN TEKYOL DEMOKRASİDİR-ZAFERDİR-ADALETİR.BU ZAFER ÖZGÜRLÜĞÜN TEK YOLUDUR.KABUL ETMELİYİZ.
NİYAZİ AKKILIÇ

BALKONOLOJİ ARAŞTIRMASINDAN ÖZETLER
BULGARİSTANDA TÜRKLÜK MÜÇADELESİ
Balkanoloji araştırma merkezi başkanlığı olarak özetlemek istersek,Altaylardan Tunaya
Göçmenler Dernegi ve onun rehberliğinde yörütülen Balkan dil, kültür, Tarih, Mimari Egitim, Edebiyat v.s. Araştırmalarımız Balkanoloji Araştırma Merkezi adı altında Başkan
Niyazi Akkılıç yönetiminde Balkan-RumelliTürk kültür varlıklarının Mirasını araştırmak ve tanıtmak plan ve projeli uygulamalarlan arşiv ve Eanvanterini çıkarıp Balkan Türklerine sunabilmektir. Başlıçada genel amacımız bu yönde yapılan çalışmalardır.
Balkanoloji Merkezinin bu yönde yürüttüğü araştırma ve çalışmaları destekleyen Ana DOLU Türkleri VE Balkanlardaki TÜRKLER VE Göç etmiş bulunan Balkanlı aydınlarımızın bu konuda BALKANOLOJİ olarak açık ve net olarak her Türkün – her bir AYDIN KİŞİNİN öğretim üyesi veya gazeteci – Tarihçi kim neler Balkanlar ile ilgili neler bilirseler, bize fikir ve düşünçelerini hiç sakınmadan bildirmelerini içabında kendi özel fikir ve düşünçelerinide sunarak katkı ve desteklerini ve bizimle birlikte yer almalarını bir Balkanlı Türkü olarak beklemekteyiz. Emai,l. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.gg./ http./hurbalkancom.tr.gg../ +905357910694 olarak arayabilir ve iletişim kurabiliriz.Muhterem Balkanlı Türkleri-Bizler yani atalarımız Balkanlara-Anadoludan gelen ve göç eden yürük Türkmen Türkleridir.
Balkanolojinin başlıça genel amacıda önçelikle Balkanlardan Anavatan Türkiyemize göç gelmiş olan Balkan Türklerinle ve Oralarda kalan akrabalarımızla balkanlı türklerlen kültürel, sosyal, Tarihsel baglarımızın derin köklerini araştırmak tanıtmak ve yaşatmak için yerliyerinde bilimsel araştırmalar yapılarak Türk kültür tarih varlığını yeninesle daha iyi tanıtmak için bunuda belirli zamanlarda bizim olan ve yüreklerimizde ve beleklerimizde halen bizim bilinen Balkanları ve oradaKİ VE YAŞAYAN ÜÇBEYLERİ VE Türklerlen ilğili bilinen bütün haber ve bilgileri, hep berabercesine, Birlik- Beraberlik- Dirlik ve Dayanışma içersinde hepberaberçe kanımız çiğerimiz olarak paylaşmaktır. Bunun için Balkanoloji araştırma merkezi sizlerden düşünçe ve fikirlerinizden bu konuda katkılarınızı ivedilikle beklemekteyiz.BULGARİSTANDAN DÜNDEN BU GÜNE YAPILAN GÖÇLE
1878-80 Yılları1,000.000. kişi aile,
1880-1912 yılları440.000kişi ailr.
1912-1951yılları154.000kişiaile.
1951-1978 yılları130.000kişi aile
1978-1990 yılları345.000 kişi aile
1990-2000ylları185.000 kişi aile
Böylece Bulgaristandan Rus-Türk harbinden sonra başlayan ve 2000 yılına kadar süren 130 yıllık bir zaman içinde Bulgaristandan 2,254. 000 Türk ailesi göç ermiştir. BU göç ailelerini ortalama 3 kişi olarak hesap etsek 6.762.000 Türk bulgaristandan göç etmiş oluyor.
Bu ğüm yapılan Araştırmalara göre Balkanlardan GELEN Türk Göçmenlerinin sayısı Anadoluda 36575 850 kişi olarak biliniyor bu rakamın 18725250 si Bulgaristan kökenli olduğu amlaşılmaktadır.Bunun için Bulgaristan ve Türkiyede secimlerde yapılan ikili anlaşmalar bu konuda büyük rolü olmaktadır. Bulgarista HÖH-nin lideri olan sn. Ahmed Doğan için bu rakamlar Bulgaristan Türkleri için Barışın VE Daletin saglanmasında Demokrasinin genel unsurlarıdır.Unutmayalım ve devamlı kalplerimizden silinmeyen AZILI KOMUNİST Rejminin Mimarı Todor Jivkof döneminde Mestanlı meydanı basan taklar ve altında ölenler sonra benkovskide küçük Türkkanın Anakuçagında öldürülmesi ve yine HAK VE ÖZGÜRLÜK MÜÇADELESİ VEREN Niyazi İbrahimin oglu StaraZagora İLİNİN Rıjena/Hamursuz / köyünde boğzlanmadını babası Müslüman Pomak Türklerinin haklarını savunup müçadele verdiğinden öldürülerek tam g göç etmeside altı ay sonraya bırakılması ve baskıda bulunması nasıl unutulur. Bu iki küçük çoçuğun ölüm sonrası Analar ve Babalarda şehit edilmedimi, Birçokları Zındanlara gönderilmedimi, SÜRGÜNLERE Balenelere gönderilmedimi. Bütün Bulgaristan Türk aydınları, gazeteci, yazarı, doktoru v,s. Baskılara tabii olmadını. Zorla isimler degişmedimi, dil- din kültür ve Türkçemiz yasaklanmadımı hangisini sayalım okadar çok yasaklar vardıki. Bütün bunlar nasıl unutulur.
Bulgarlaştırma ve soykırımı için yapılan katliamlı baskıları zulmün pençesinden kurtulmak için Binlerce Şehitimizin akan Sıçak kanları için onları yad etmek savunmak için davaya milli şuurla destek verenler BELENE SÜRGÜNÇÜLERİ VE Cezaevi mahkümları v.s. her bir tutuklu ve zulum gören Türkler ve Müslümanlar kendi milli yapılarınla ve Milliyetçi Türklük duyğularınla mücadeleler vererek örnek olmaya gayret göstermekteydiler. Türk milletine örnek olmak için Önçe Türkçemiz Dil Egitimimizin yeniden destek görmesi için Her Bulgaristan Türkünün BAŞI Göklere ERMESİNİ BEKLERKEN MAALESEF HALA DAHA TÜM Demokrasilere ve ÖZGÜRLÜKLERE RAGMEN Avrupa Ülkesi olan Bulgarista Yinede Türk okullarını önemsemediler. Türk Milletvekileri ve lider SNaHMED Doğan yine yalnız kaldı. Ataka milliyetcilerine yenilmiş oldu. OBİR GÜNEŞTİ LAKİN Bulgaristan Türklerine Sıçaklığını verip kanadı altına alamadı. BURADA Türk MİLLETİ YİNE ÖKSÜZ VE YETİM KALDI. Bulgarlaşmada dökülen ASİL Türk kanlarının tam terzisini bularak tartamadılar. BU KANI YERDE BIRAKMAMAK İÇİN BAŞTA Bulgaristan Türklerinin baskılarını ve zulmü unuturabilmek için bir nebze Türk OKULLARINI AÇARAK Türkçe egitime yön verilmemesi çok çok acıların ve zızıların nar taneçiği olarak bırakılmıştır.UYARIYORUM. sakın daha geç sayılmaz. Asla asla unutmayınız ve unutmayınızki unutulmasın tarihin mazisi hatırlasın ve özgürlük günesinin aydınlığı herkesi Demokrasi içinde ısıtabilsin.Bulgaristan bu gün Türk ve Müslüman 3750560 kişi bu olayların gerçekleşmesini beklemektedir.Ey Balkanlı Türküm dur hemen gitme. Durduğun yere hele bir bak. ŞU ANDA Balkanlardasın. Bulgaristanda geldiğin Deliorman veya Güller vadisindesin hiç fark etmez.Bu Topraklar Anavatandan koparıldıktan sonra topragın bereketinebıraktığın evine yurduna malına bahçe ve tarlanaı nasıl yitirdiğini biliyorsun. Kalmadımı BEŞPARASIZ VE HİÇ PULSUZ BULGARLARA TESLİM EDİLMEDİMİ.Arkasında kocaman bir Türk mirası ve hatırası olan bu topraklar atalarımızın alın terinle kazandığı topraklar degilmiydi. Bunun için sen hala Evladı Fatihanların bir neferisin ve evladısın. Torunusun.Unutma sen hala fatihanların topraklarındasın. Çünkü TAPULAR Ankarada HALA ARŞİVLERİMİZDE SAKLANMAKTADIR.
Şehitlerimizin ve Gazilerimizin bu topraklarda akan Sıçak kanları vardır. Bunu size milli duyğularumla anımsatıyorum. Bastığın Bulgaristan Topraklarında unutma 600 yıllık ceddinin ve atalarının müçadele şerefi şanı, emegi var. Anıları ve tarihi var olup yazılmış tarihi miras tapularımız vardır. Başını rg ve şunuda hiç unutma durduğun yere bir bak. Bir Fatiha oku. SONRA GENE DURDUĞUN YERE BAK UNUTMADAN Milli Müçadelemizi
Tanı daha fazla tarihinden bilgi almak isterseniz bizi ara niyaziakkilic@hotmail.com.
http./balkanolojicom.tr.gg../ http./hurbalkancom.tr.gg../ +905357910694. ara ve sor öğren.
Şehitlerimizin yüzüne nasıl bakacaksınız. Nerede kaldı Türklerin DOĞAL HAKLARI. Nerede kaldı Şehit Türkümün akıtılan saf temiz kanları. Bunları Bulgaristan Baş Duşmanı Jivkof yönetiminin Devamçılarına peşkeşmi çekileçektir. Yoksa ADALET YERİNE GELEÇEKMİDİR.Böyle giderse Türk ve Bulgar bie arada yaşaması zorlaşaçak gibi geliyor Buşlgaristan Türk halkına. Avrupa Birliğine girdik onlarıda ikna etmedeBulgarlar kadar zormudur. UYANIK milletvekili Türklerimiz nerede YOKSA kara para veya dalevera peşindelermi. BÖYLE BİR VAKA VARSA NASIL ÇIKARSINIZ KARANLUIIKLARDAN AYDINLIĞA. Unutma Bulgarisrand Nigboludan başlar Türk Müslüman İMTİHANLARI, vidin, PLEVEN, VARNA, ŞUNMNU, ŞİPKA KAZANLIK eskizagra, tırnava, Filibe , Burgaz, elena gibi uzar gider Türkün verdiği kahraman şehitlerinin kanı unutmayın egri işler yapmayınız. Sizlerde kafirler gibi bu kanlarda boğulma ihtimallerine sakın düşmeyiniz. Yine SULANMAsın ATATOPRAKLARI ŞEHİT KANLARINLA METİN OLUP Milletin sadık erleri olalım.şimdi Balkanoloji olarak ATATÜRKÜN SÖZLERİNLE BİTİRİYORUM.
Bizler Altaylardan Tunaya göçmen TÜRKLERİ VE ÜYELERİ Balkanoloji Araştırma çalışanları olarakta, Bulgaristanda Şehitlerimizi büyük saygıyla anıyoruz. Türk milleti ve onun çocukları olarak her zaman ACDADINI TANIDIKÇA, ONLARA SAHİP ÇIKTIKÇA YİNE BÜYÜK İŞLER YAPAÇAKTIR. Türk Medeniyetinin ufkundan doğan yeni bir güneş gibi devamlı parlayaçak ve Tarih sayfasında yine Türk ası ilebet yazılacaktır. Mustafa Kemal AtaTürk.. metini yazan ve hazırlayan . Balkanoloji kültür tarih başkanı Niyazi AKKILIÇ-İSTANBUL. SAYGI VE HÜRMETLE BALKAN Türklerinden yanıt ve destekler beklemekteyim. 9.01.2009.yılı. NİYAZİAKKILIÇ-İSTANBUL.


BALKANOLOJİ ARAŞTIRMA MERKEZİ ÇALIŞANLARI ADINA YAPTIĞIMIZ BALKAN TÜRKLERİ VE MÜSLÜMANLARININ UYGARLIĞINDAN BU ĞÜNE KADAR BALKANLARDAKİ GELENEK, GÖRENEK, ÖRF VE ADETLERİMİZ DİLİMİZ, DİNİMİZ, KÜLTÜR VE TARİHİMİZ EGİTİM VE EDEBİYATIMIZ KİMLİĞİMİZ VE VARLIĞIMIZ HER YÖNÜYLE BİLİMSEL AÇIDAN ARAŞTIRILARAK KAYITLARA GEÇMEKTEDİR. BU GÜNE KADAR BİRÇOK ÇALIŞMALARDA BULUNDUK. GENELLİKLE BULGARİSTAN DAKİ MİMARİ KÜLTÜR İZLERİMİZİN DÜNÜ VE BUĞÜNÜ 600YILLIK MİMARİMİZ ESKİ EV VE KONAKLARIMIZ V.S. OLMAK ŞARTINLA BULGARİSTANDA TÜRK YAPISI KESİN OLMAYAN BİR 3339 ADET ESER GÖSTERİLİYORDU. BUNLAR ÇOK YETERSİZ OLDUĞUDA BİLİNİYORDU SON BULGARİSTAN ÇALIŞMASINI BAGLANTISINDA GÖRÜLDÜKİ 222812 ADET ESERİMİZİN YANLIZ 168750 ADEDİ TARİHİ TÜRK KLASİK STİL YAŞADIĞIMIZ ECDAT EVLERİ ÇIKMIŞTIR.1660ADET YENİ VE ESKİ CAMİ VE MESÇİT VARDIR.YANİ UZATMAYAÇAGIM BU ESERLERİN LİSTESİ 55ADET CEDVELDE TOPLANIYOR. TÜRKLÜK VE MÜSLÜMANLIK KÜLTÜRÜ OKADAR ÇOK DERİNKİ ANLATMAYLA SON BULMAYOR. BÖYLE BÜYÜK BİR IRKIN VE FATİHİN TORUNLARI OLARAK BİZLER GEÇMİŞİMİZE SAHİP ÇIKALIM. SET ÇEKENLERİ UYARALIM VE GERÇEGİ ANLATALIM. BİRLİK, DİRİLİK, BERABERLİK DAYANIŞMA BU DÖRT SÖZÜ KEMİKLEŞTİREREK TÜRKLÜĞÜMÜZE SAHİP ÇIKALIM. NETEKİM SAYIN ERDİNÇ BEYİN SÖYLEDİKLERİ ÇOK YERLİ YERİNDE TÜRKSEK SAPINA KADAR TÜRKLÜĞÜMÜZÜ BİLELİM VE KİMŞİĞİMİZE SAHİP ÇIKALIM. SÖZ EDİLEN ERDİNÇ KARDEŞİMİZİN GİBİLERİNİN DAHA ÇOK OLMASINI DİLER BALKANOLOJİ ÇATISI ALTINDA TOPLANMAMIZI BEKLEMEKTEYİM. BÖYLE ARKADAŞLARLAN GURUR DUYMAK TÜM TÜRK MİLLETİNİN HAKI OLMASINI İSTERİM ENDERİN SELAM VE SAYGILARIMLA NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL.BALKANOLOJİ BAŞKANI.


DUYURU

BALKANOLOJİ MERKEZİ
Balkanlarda Türk Dil Kültür Tarih Araştırmaları merkezinin kuruluşunun yegane amacı bütü Balkan Ülkelerindeki gecen 600 yıllık Türk –Müslüman Kültür Medeniyetinin varlığını araştırmak ve bu ülkelerde çeşitli sebebler yaratılarak kaybolan Mimari anıtlarımızın ve kültürel güzeliğimizin yıkılması, yok edilmesi, kaybolması, yakılması ve yıktırılması gibi birçok nedenlerlen GEÇMİŞ TARİHİMİZDEN BU ĞÜNE KADAR KENDİNİ KORUYABİLMİŞ VE DİMDİK AYAKTA KALAN Mimari kültür izlerimizin ve Osmanlı
Yapıtarınıo tek tek köy ve şehir demeden araştırarak , meydana getirmek istediğimiz Balkan Mimari Eserlerinin dünü ve buğünü diye Envanterini ve arşivini çıkarıp gereğinçe düzenlemektir.Bizlere bu konuda daha ayrıntılı ve verimli çalışabilmek için, daha bilimsel çalışmalarda bulunmak ve katkı saglamak, bilği alışverişini hızlandırmak, özğür ve daha çok yaratıcı birer bireyler olarak Balkanlılara genç Araştırmacılar yetiştirmek ve böylecede ilmi ve bilimsel sonuçlar çıkararak ortaya koyabilmektir.Böylecede Balkanlardaki yıkılan köprüleri yeniden inşa etmek demek Balkan Ülkeleri halkları arasında yeniden bagları genişleterek İşbirliği ve Dostluklar kurarak, kuvvetlendirmektir.Kardeşliği güçlendirmek gayesinlede Dünyamızın ve insanlığın daha güzel olabilmesi için Evrensel mücadeleleri Dünya Barışına, Demokrasi yolunda hak ve adaletini saglamakla yeni içerikli elemanlar saglanmasında, yetiştirilmesinde düşündüğümüz amaçlardan yeganesidir.
Balkanoloji di, kültür tarih araştırma merkezinin ayrıça kısa adıda BALKANOLOJİolarak
Saptanmıştır.Bu Kuruluş 1988 yılında bir Balkanlı Osmanlı kuruluşu olarak kurularak
İstanbul-Gaziosmanpaşa ilçesinde Tüm Balkan Türklerini kapsayan bir bilimsel araştırma kuruluşu olarakTarihi Türkiyemizin İstabul kentinde nufusun önemli bir bölümü Balkan Türkleri oluşturması göze alınarakBalkanlarda Dil, Kültür, Tarih Mimari ARAŞTIRMA MERKEZİ Kordinatörü ve Araştırmacı Sn. Niyazi Akkılıç Başkanlığında kurulmuştur.
Kuruluşumuz bütü Balkan Türklerine ve Göçmen Derneklerine kapısı açık olup gerekli Balkan ülkelerinle ilğili balkan Türklerinden bildikleri bilgileri, belgeleri, eserleri ulaştırmada gayret gösteren birçok Balkan Türkleri derneklerine ve Altay Tuna Dernegi Üyelerine gönülden teşekürler eder ve mütemadiyen daha hızlı bir akışla şu iletişime yer vermelidirler. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.ğğ./ +9053579106.
Adres.Salih kardeşler cadesi.N.14. Berec-Gaziosmanpaşa/İstanbul.Niyazi Akkılıç.
  EĞEMENLİK-ÖZĞÜRLÜK
ULUSLARA EGEMENLİK FERTLERE ÖZĞÜRLÜK
M.K.ATATÜRK.

BİTİRDİM ESRİMİ SİLDİM KALEMİM
NİYAZİ AKKILIÇ

DİLDE ,FİKİRDE, İŞTE BİRLİK . İ.GASPIRALI-KIRIM

BALKANLARDA TÜRK KÜLTÜR VARLIGINI ARAŞTIRMAK BULMAK ,TANITIP YAYMAK HER TÜRKÜN EN KUTSAL GÖREVİDİR.

EGER MİLLETLERİ BİR BÜYÜK MEŞE AĞAÇINA BENZETİRSEK ,BU AĞAÇ MUHTAC OLDUGU NEMİ GEÇMİŞTEN ALIR VE O SAYEDE İSTİKBALE KÖK SALAR. ATALARIMIZIN BAKTIGI TARİHİ KÜLTÜREL ESERLER ,GELECEGİMİZİN EN BÜYÜK TEMİNATIDIR.ONLARI,YOK OLMAKTAN KURTARMAK BİZİM BİRİNCİ GÖREVİMİZDİR
NİYAZİ AKKILIÇ.

TÜRKÇEMİZ

ANALARIMIZIN DİLİ ,ANADİL ,DİLLER GÜZELLİK YERİNE KILIÇTAN KESKİN ,ÇELİK TEN SERT , KAYADAN SARP,BORADAN HIZLI, İPEKTEN İNCE ,KELEPEKTEN UÇUÇU, ÇİÇEKTEN RENKLİ ,ALTINDA PARLAK , SUDAN DURU ,TÜRKÇEMİZ....
NİYAZİ AKKILIÇ

EY TÜRK EVLADI
KİM OLDUGUNU, NERELERDEN GELDİĞİNİ VE ŞİMDİ NERELERDE OLDUĞUNU HİÇ SOR GULAMA FIRSATIN OLDU MU? BAYRAGININ RENGİNİ TOPRAĞINI KOKUSUNUN KANININ ASLETİNİN FARKINDA MISIN?

Türkün sesiTürklüğün sesi olmalıdır.
TÜRKLÜĞÜN DIŞINDAKİ SES TÜRKLÜĞÜN SESİ SAYILMAZ. Yahya Kemal.


BÜYÜK ŞEYLERLERİ YANLIZ BÜYÜK MİLLETLER YAPAR.
ATATÜRK

TÜRKLÜGÜN 6 İLKESİ
1:Siyasi varlıkta birlik .
2:Dil birligi
3:Yurt birligi
4:Irk ve menşe birligi
5:Tarihi karabet.
6:Ahlaki karabet

eger bir millet büyük se kendini tanımakla daha büyük olur.(ATATÜRK)

KUŞLAR GİBİ UÇMAYI BALIKLAR GİBİ YÜZMEYİ ÖĞREN dİK FAKAT Ç BASIT BİR SANATI UNUTTUK İNSAN GİBİ YAŞAMAYI BİLİYORMUSUN BUGÜN dÜNYA dOSTLAR GÜNÜ MESAJI SEV İĞİN dOSTLARINA GÖNdER EĞER BENdE O SEVdİĞİN dOSTLARINdAN BİRİYSEM BANAdA YOLLA BUNU ARKAdAŞLARINA GÖNdER BAK KAÇ CEVAP GELECEK EĞER 7 dEN FAZLA İSE SEVİLEN BİR dOSTSUN yazar:Alper akkılıç

ALLAHNASİP EDER,ÖMRÜM VEFA EDERSE ,MUSUL-KERKÜK VE ADALARI GERİ ALACĞIM.SELANİK DE DAHİL.BATI TRAKYAYI TÜRKİYE HUDUTLARI İÇİNE KATAÇAĞIM.MUSTAFA.KEMAL. ATATÜRK.


BALKANOLOJİ KÜLTÜR BAŞKANI NİYAZİ AKKILIÇ İBRET VERİÇİ SÖZLERİ

Balkan Türkleri bilinen Bulgaristan Türkleri Büyük önder ATATÜRK Düşünçelerine ve fikirlerinden esinlenerek ve cizdiği doğru politikalarından esinlenerek Bulgaristan Türkünün akılçı politikasınla doğru istikamette ilerleyerek,DELİORMAN VE RODOPLAR – Gülvadisi – Dobruca ve Tuna boyu Türkleri tek vüçüd birleşerek,Totaliter baskıçı Todor Jivkof yönetimine SİLAH KUŞANARAK SAVAŞMADAN, Dağa çıkarak isyan etmeden, TERÖR YARATMADANM,,Bulgaristanmda Zulümçü devletine resmi ve özel işyerlerini kırıp dökmeden Türklüğe yakışır bir şekilde,Avrupa ve diğer ülkelere örnek olabileçek şekilde Medeniyetinin Milli Türklük Şuurunla Sayın Liderlerinin AHMED DOĞAN ile Türk Milli ATATÜRKÇÜ Teşkilatının uyğuladığı DEMOKRASİ varlığının ğeleçegini, Özğürlük güneşinin doğacağını,Hak ve ADALETİN, Barışın var olaçagına inanarak H.Ö.H. nin kurulmasınla Jivkofun BKP nin 45 yıllık yönetimini YIKARAK tuz ve buz etmede Türklerin yıkıçı olmayarak çaLIŞMALARI HER ZAMAN TAMAMLAYIÇI OLDUĞUNU VE Bulgaristan Türkünün ulus olarak kültür değerlerine sahip çıkarak Türk varlığının BÜTÜNLÜĞÜNÜ GÖSTERMİŞ OLARAK ÖNEMİNİ,TANITIMINI VE YERİNİ LAYIK OLARAK GÖSTERMİŞTİR. Niyazi akkılıç-Balkanoloji başkanı.



2.TÜRK DİLİ ,TÜRKÇE DEMEK TÜRK DEMEKTİR.
Ne Mutlu Türküm diyene.


3.Milletce, aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi, milli,Birlik ve Beraberlik için ,vatan için, fedakarca çalışan, serdenğeçen Alperen Mehmetçikler en kutsal duyğularlan selamlar sevği, sayğı, ile hürmetli dualarımızı balkan Türklüğü olarak içtenlikle sunarız.
4Her kahraman vatansever Bayrağının direğidir.Gönüllerde layık olmalı, her Türkün başı göklere değmelidir.Albayrağı saglam tutmak en büyük ödevimizdir.Sen Necipsin Türk MİLLETTİ BU SENİN KUTSAL VAZİFENDİR.. NİYAZİ AKKILIÇ- Balkanoloji başkanlığının sözlerinden.


5.Şehit gazilerimizin şanlı hatırı için Balkan Türkleri ve Deliorman Türkleri tüm Bulgaristan Türkleri şehit ve gazilerimize minnet ,şükran, sunarak, Dualarını kalplerinin enderinliğinden ifa etmektedirler.. Balkanoloji başkanı Niyazi akkılıç.istanbul


6.Sizler unutulmayan ruhumuzun çiçegi olan şanlı şehitlerimiz,Sizler her zaman HİLALİN ve Yıldızların cennet mekanınıda görmelisiniz. Sizler Türk Millettinin kırçiçegi ve Balkan TÜRKÜNÜN kardelanısınız ölümden korkmayan aşıklarsınız. SİZİNLE Tüm Dünya Türkleri gurur ve onur duyarak okudukları Dualarlan Fatihalarla yanınızdadır.NiyaziAkkılıç.Balkanoloji kültür başkanı – İstanbul



7.Balkanlar 600 yıl Türklük yaşadı.Bu Memleket Tarihte Türktü,Şimdiki Durumundada Türklük yasşamaktadır.Balkanlarda Türk varlığı var oldukça, Türklük ebediyen var olaçaktır.Türk toplumunun yegane dayanağıda TC NİN Dimdik ayakta var olmasıdır.
Milletim TÜRK.Vatanım Türkiye,Ülküm Türklüktür.Ulu önder ATATÜRK REHBERİMİZDİR.En büyük Türkiye Canımız kanımız sizlere feda olsun. Balkanoloji başkanı Niyazi AKKILIÇ-İstanbul. Adımız Türk ve Andımızdır.Bulgaristan ve Deliorman Türkleri olarak,Türklük adına, Vatan ve Bayrağımız adına ,Türklük ugruna Canımızı ve kanımızı hiç esirgemeden korkmadan koyarız. Balkanoloji başkanı.NİYAZİ AKKILIÇ- İstanbul.Nasıl güçlü oluruz, Bir araya gelemezisek.Nasıl sahip çıkarız geleçeğimize, Geçmişimizi bilmezisek, Biz neler anlatırız ki var olan torunlarımıza ve genç neslimize. Atalarımızı tanıyıp araştırıp anlayamazisek .Nasıl karşı koyarız zulmün zorbalıklarına.Biribirimizi tanıyıp güçümüzü bilmezisek, Gelin bir yol bulalım ,Bir olalım. Balkanlarda Türk Birliğini kuralım. Böylecede yıkılmaz bir kale olalım. Türkün GÜÇÜNÜ BİRDEFA DAHA CİHANA GÖSTERELİM. Balkanoloji başkanı NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL. Aziz Balkan Türkleri,ARTIK BU GÜNÜMÜZÜ,Geçmişimizi ve geleçeğimizi çok doğru olarak bilerek konuşalım ve düşünçelerimizi istikbalimizin aynası olmasına yardımcı olalım.Türk ğibi Diri olalım Kale olarakta ayakta olalım.
Balkanoloji kültür başkanı Niyazi akkılıç- İstanbul.

Bu memleket, Dünya'nın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna
mevcudiyetin yüksek tecellisine sahne oldu. Bu sahne en aşağı yedibin
senelik Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarlarıyla sallandı. Beşiğin
içindeki çacuk, tabiatın yağmurlarıyla yıkandı. O çocuk, tabiatın
şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından korkar gibi oldu sonra
onlar alıştı. Onları tabiatın babası tanıdı onların oğlu oldu. Birgün o
tabiatın çocugu tabiat oldu, şimşek, yıldırım, güneş oldu.
TÜRK oldu.
TÜRK budur;
Yıldırımdır,
Kasırgadır,
Dünya'yı aydınlatan Güneştir.
Bugün 166 ziyaretçi (260 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol