|
|
|
|
|
|
|
|
eserler ve resimler çok güzel
gerçekten osmanlı mimarisi harikulade fakat osmanlı'nın yaptığı yanlışların kanıtıdır bu resimler fethettiği yerlere böyle güzel eserler yapmış ama anadolu'da kaç şehirde osmanlı eseri var
balkanlar'dan tutun da arabasitan yarımadası'na kadar bu güzel eserleri yapmış fakat hiçbir zaman türklerin gerçek vatanı olan anadolu'ya bakmamıştır. türk demek bir küfür sayılmış, savaş dönemi türkmen, yörük çocukları savaşa çağrılmış ama anadolu'ya bir gram hizmette bulunulmamıştır.
hoşgörü politikası adına yaptığımız iyilikler, fethettiğimiz yerlerin halklarına din, dil konusunda karışmamamız o zamanlar için iyiliğimize olsa da yöre halklarına o zamanlar uygulanacak asimililasyon politikası günümüzde bize fazla yarar getirirdi. hoşgörü politikası yüzünden yönetimimiz altındaki halklar benliklerini yitirmediler ve 1700lü yıllarda yüzyıllardır esaret altında yaşamalarına rağmen benliklerini kaybetmeden tekrar ortaya çıktılar. ahlaki ve dini yönden yanlış olabilir ama asimilasyon politikası güdülse idi şu an balkanlar türkçe konuşuyor olacaktı, müslüman olacaktı.
osmanlı torunu olmaktan gurur duyacağımıza istiklal savaşını yapan anadolulu olduğumuz için, gerektiğinde kadınıyla, yaşlısıyla bu güzel vatan için savaşa giren türk çocuğu olmakla övünmeliyiz. çünkü osmanlı balkanlar'a yaptığı yatırımın yarısını anadolu'ya, türkmenler'e,yörüklere yapsaydı biz okullarda osmanlı'nın yıkılışını okumazdık.
devşirme ve hoşgörü politikaları yüzünden bu hale geldik. türkülüğümüzün değerini bilelim. osmanlı bu eserleri balkanlar'a yaptı ama çanakkale'de makedon,yunan,sırp bizimle beraber savaşmadı. savaşan ve zafere giden izmirli mustafa, artvinli ahmet, diyarbakırlı mahmut, kerküklü süleymandı.
osmanlı'yı fazla sahipleniyoruz çünkü osmanlı tam anlamıyla bir türk devleti olamadı sultan selim'in halifeliği almasından sonra
Bulgaristan'da çektiğim bir kaç resim...
Sofya : Banya Başı camii (1576 yapımlı)
Sofya'da Müslümanlara açık olan tek camiidır. Hala ezan okunuyor, camii yanında geçince duyuluyor ancak hoparlörden ses bir az düşük çıkiyor.
(+)
(+)
(+)
(+)
(+)
(+)
Tsurkva Sveta Sofia Kilisesi : Osmanlı döneminde camiye çevirilmiştir. Adıda Siyavus Paşa camii olmuştur. 1858'de Sofya'da deprem olmuş ve rivayette göre, o zamanda cami içinde bulunan Hocanın 2 çocuğu ölmüş. Bundan sonra cami bırakılmışır ve Bulgar isyanlardan sonra, 1878 yıllında tekrar kiliseye dönüştürülmüştür ve minarelerı yıktırlımıştır.
(+)
Sveti Sedmochislenitsi kilisesi. Asıl bir camiydı. 1528'de Mimar Sinar tarafından yapılmıştır ve Koca Mehmet Derviş cami olarak adlanmıştır. Zamanında İmaret* camii ve, kara mermerle yapılan minaresı yüzünden, Kara camii olarakda adlandıyordu. Yanında bir kervanseray ve bir medrese yapilmiştı. 1901 yılında cami bir kiliseye dönüştürülmüş. 1878'den beri hapis olarak kullanılan medrese ve kervansaray binaları yıktırlımıştır.
(+)
(+)
(+)
*İmaret, Osmanli Devleti'nde yer alan hayir kurumlarindan biri. İslâm ülkelerinde, özellikle de Osmanlı Devleti zamanında medrese talebelerine, fakirlere ve her isteyene Allahü teâlânın rızâsı için bedâva yiyecek dağıtmak üzere kurulmuş aşevleri. İlk zamanlarda birçok hayır işinin yapıldığı bir kurum olan imâretler, sonraları sâdece yiyecek dağıtılan yerler haline gelmiştir.
Sofya arkeolojik müzesı. 1454 ve 1494 arasında yapılan Ulu Cami binası içinde yer aliyor.
(+)
Tırnova (Veliko Tarnovo) : Arbanasi köyü
Osmanlı çeşmesı
(+)
(+)
Koprivchtitsa köyü : Bulgar Isyanın ilk kurşunu bu köyde atılmıştır ve Osmanlı orduya karşı çıkan bir çok Bulgar isyancı burda yaşamıştır. Evlerı ziyaret ediliyor ve tipik Osmanlı konaklar tarzında.
(+)
(+)
(+) |
|
|
|
Dayı Yusuf Camii
Hammuda Paşa Camii
Tunus'ta Osmanlı İzleri
1574 yılında Serdar-ı Ekrem Koca Sinan Paşa ile Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa komutasındaki Osmanlı donanması Tunus'u fetheder. Yaklaşık onbin şehit verilerek kazanılan bu zaferden sonra, Cezayir ve Trablusgarp’ta olduğu gibi bir Osmanlı Bahriye eyaleti haline getirilen Tunus’ta üç asırdan fazla sürecek olan Türk dönemi başlar.
Osmanlı idaresi boyunca ülke, yapılan pek çok eserle mamur hale getirilir, uzun süren savaşlar sebebiyle yıpranan şehirler yeniden imar edilir. İlk yıllarda mevcut askeri yapıların tahkimi, yenilerinin inşası dışında önemli bir yapım faaliyeti görülmez. Çünkü her an yeni bir saldırı ihtimali vardır. Ancak bu tehlike kısmen geçince Avrupa’nın kıyı şehirlerine seferler düzenleyen Türk denizcileri büyük gelirler elde etmiş, eyalette oldukça canlı bir imar faaliyeti başlamıştır. Ayrıca kurulan vakıflarla bu eserlerin yaşatılması sağlanmıştır.
Anadolu’dan getirilerek yerleştirilen Türkler için, Tunus şehrinin merkezi olan Zeytuniye Camiinin çevresinde, günümüzde hala Sük el-Türk, Suk el-Kebabcı, Suk el-Babuş gibi tanıdık isimlerle anılan çarşılar yapılmış; camiler ve medreseler inşa edilmiştir. Buna misal olarak verebileceğimiz, 18. yüzyılın ilk yarısından Dayı Yusuf ve Hammuda Paşa Camiileri ile Muradiye Medresesi, aynı zamanda dönemin ihtişamını gözler önüne seren başlıca eserlerdir.
18. yüzyılın sonlarına doğru yapılan Mehmed Bey Camii yada yanı başındaki zaviye sebebi ile halkın Sidi Mahrez Camii dediği eser Tunus’un eski yerleşim yeri olan Medine’ye adeta bir Osmanlı mühürü givi vrurulmuştur.
Bünyesinde ünlü Türk denizcilerini barındıran ve tarihte adını ünlü deniz savaşı ile duyuran Cerbe adasında, 16.yüzyılın ikinci yarısından kalan Türk Camii, en güzel örneği Bursa Ulu Camiinde rastlanılan çok destekli plana sahip Osmanlı yapılarının buradaki temsilcisidir. Türk uslübundaki minaresi Tunus’ta tek misal durumundadır.
Osmanlı devrinde önceki dönemlerde yapılan eserler de imar edilmiştir. Bunlardan Sus Ulu Camii, Safaks Ulu Camii, Mehdiye Ulu Camii ile Tunus’taki Zeytuniye Camii ve Medresesi Türkler tarafından yapılan onarım ve eklemelerle günümüze ulaşan yapılardan en önemlileridir.
Tunus’ta Türk izleri sadece bu kadarla sınırlı değildir. Yer yer ay-yıldız motifleriyle bezenmiş kapılardan girilen, dar sokakların içine ahşap kafesli pencereleriyle taşan cumbalı evleri ile Tunus şehirleri Kuzey Afrika’da Anadolu havası estirir. Ayrıca gerek camilerde gerekse diğer yapılarda dönemin padişahlarının adlarının da yer aldığı pek çok Osmanlıca kitabe vardır. Günümüzde dahi yaşayan Türkçe yer ve kapı adlarının yanında giyim-kuşamda, yemek kültüründe ve diğer gelenek-göreneklerde tesbit ettiğimiz ilginç benzerlikler bu ülkeyle olan kardeşliğimizin en güzel misalleri. Türk asıllı olduğunu ısrarla vurgulayan ve dedelerden kalan evlerinden duvarlarını süsleyen Osmanlı armalarını iftiharla gösteren samimi insanları ile Tunus, binlerce kilometre uzağımızda olsa da aslında bize çok yakın.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|