, uzun yıllardır Türk-İslam Birliği’nin zaruretini ve bu birliğin Orta Doğu’da yaşanan çözümsüzlüğün, zulüm dolu vicdansız ortamın tek çözümü olacağını gerek yazılı ve görsel eserlerinde gerekse verdiği röportajlarda sıkça dile getirmektedir.
Son dönemde Filistin’de yaşanan insanlık dışı olaylar, bu birliğin aciliyetle hayata geçirilmesi gerektiğini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Sayın Adnan Oktar’ın vurguladığı gibi bu zulüm ortamında tüm Müslümanlara düşen; Türk-İslam Birliği’nin aciliyetle oluşturulması için dua mahiyetinde tüm legal yollara başvurmaları ve tüm yetkilileri bu birliğin oluşturulmasına davet etmeleridir. Yüce Allah’ın Mucib (Kendine yalvaranların isteklerini veren, icabet eden) sıfatı, inşaAllah Müslümanların bu duasına karşılık tecelli edecek ve yalnızca İslam dünyasına değil tüm dünyaya barış, huzur ve sevgi ortamını hakim kılacak olan Türk-İslam Birliği oluşacaktır.
Peygamberimiz (sav) ahir zamanda dünyanın pek çok bölgesinde Deccaliyetin sebep olduğu kargaşaların, çatışmaların, kan dökmelerin, fitnelerin olacağını haber vermiştir. Müslümanların da bu zorlu ortamda çeşitli sıkıntılara maruz kalacağını söylemiştir. Peygamberimiz (sav)'in Deccaliyet fitnesinin etkili olacağını söylediği yerlerden biri de Filistin'dir.
Devamı için tıklayınız.
Allah Sonsuz Bir İlme ve Yaratma Gücüne Sahiptir
Evrendeki kusursuz düzen öyle mükemmeliklerle doludur ki, Allah bunları Kendi büyüklüğünü ve üstün gücünü düşünmemiz için yaratmıştır. Kuran’da Allah’ın var ettiği bu düzenin yaratılış amacı ve mükemmelliği bildirilirken, "...... Sizin gerçekten Allah’ın her şeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah’ın ilmiyle her şeyi kuşattığını bilmeniz öğrenmeniz için. " (Talak Suresi, 12) şeklinde buyrulmaktadır. Bu nedenle müminlerin Allah’ın kadrini, yaratma ilmini ve sanatını hakkıyla takdir etmeleri, büyük önem taşımaktadır.
"Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için..." (Hac Suresi, 5)
"... Gerçekten Allah her şeye güç yetirendir. " (Bakara Suresi, 20) ayetiyle bildirildiği üzere Allah öyle büyük bir ilme sahiptir ki insana göre "sonsuz" olan, Allah'ın Katında bitmiş durumdadır. Zamanın ilk yaratıldığı andan sonsuzluk anına kadar geçecek olan her olay, her düşünce, vakitleri ve şekilleri ile Allah'ın ilmiyle belirlenmiş ve O'nun Katında yaşanıp bitmiştir. Bu gerçek, Kuran'da şöyle bildirilir:
Devamı için tıklayınız.
Müslüman Sakin Olmaz: Gece Gündüz Canlı ve Heyecanlıdır
Müminler, Allah'a ve O'nun yarattığı kadere iman ettikleri için neşe ve sevinçleri süreklidir. Bu durum, onların günlük hayatlarına da yansır ve müminlerin karakterlerinin temel kaynağını oluşturur. Allah'a iman etmenin, her an imanın delillerini görmenin, hayırlarda yarışmanın, sapkın ideolojilere karşı fikri zeminde imani bir mücadele vermenin ve cehennemden sakınıp cenneti kazanabilme çabasının yüksek heyecanını yaşarlar. Kuran ahlakının yayılmasını arzu ederler ve bunun sakin, durağan ve monoton bir ahlak modeli ile gerçekleştirilemeyeceğini bilirler. Böyle bir tavır bozukluğu içerisine girmenin, gerçekten samimi olarak iman etmiş bir insan için çok büyük bir gaflet olacağının farkındadırlar. Bu nedenle kendisinde böyle bir sakinlik ve pasiflik fark eden bir müminin hemen şu soruları kendisine sorması gerekir:
Eğer dünyadaki tüm Müslümanlar bu şekilde kendi dertlerine dalarak, ağır, sakin ve içe kapalı bir kişilik geliştirecek olurlarsa, Kuran ahlakının insanlara tebliğ edilmesi, inkar edenlerin Müslümanlara ve din ahlakının yayılmasını engellemek için kurdukları tuzaklara karşı koyulması ve bu tuzakların bozulması nasıl gerçekleşecektir?
İnsanların iyiliğe yöneltilip kötülükten men edilmesi görevini kim üstlenecektir?
Müslümanların şevklendirilmesi, eğitilip bilgilendirilmesi, daha güzel bir ahlak için teşvik edilmesi kim tarafından yapılacaktır?
Devamı için tıklayınız.
Allah Rızası İçin Yapılan Fedakarlığın Önemi
Müminlerin yaşamlarının her anına hakim olan en önemli ahlak özelliklerinden biri, fedakarlıktır. Kuran'da bildirilen bu ahlak anlayışı, Yüce Allah'ın rızasını kazanabilmek için çalışan Müslümanlar arasında gerçek anlamıyla yaşanır. Müslümanların bu güçlü fedakarlık anlayışları içinde hayırlarda yarışmaları ve bu özellikleriyle birbirlerine örnek olmaları ise Allah'ın izniyle hem dünyada hem de ahirette çok büyük hayırlara vesile olur.
Fedakarlık; insanın sahip olduğu, sevdiği, değer verdiği herşeyden hiç düşünmeden ve seve seve feragat edebilmesi, gerektiğinde kendi çıkarlarından vazgeçip her türlü zorluk ve sıkıntıyı göze alabilmesi, bu konuda elinden gelenin en fazlasını yapabilecek şevk, azim ve iradeyi kendisinde bulabilmesidir. Bu güzel ahlak, müminleri iman etmeyen insanlardan ayıran en önemli özelliklerden biridir.
İman etmeyen ya da din ahlakını gereği gibi yaşamayan insanların fedakar olmasını engelleyen, şeytanın kışkırtmalarıdır. Şeytan her fırsatta insana bencillik, egoistlik, kıskançlık gibi kötü ahlak özelliklerini telkin eder. Bu nedenle nefsini eğitmediği takdirde, bu duygular kişinin tüm ahlakına hakim olur.