Prof. Dr. Erman Artun
Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi.
Balkanlar; Avrupa’nın güneydoğusunda Yugoslavya, Arnavutluk, Bulgaristan,
Romanya, Yunanistan ve Türkiye’nin bir bölümünü içine alan bir yarımadadır.
Türkler; MS.4. yüzyılda Batı Hun Türkleri’nin yerlerinden kopmaları ve Orta
Avrupa’ya gelmeleri sonucunda yeni bir yurt kurarlar . Bu yerleşme aynı zamanda
günümüz Avrupa dünyasının biçimlenmesine ve bu günkü coğrafi düzene girmesine
etki eder. Hun Türkleri Ural ve Kafkasya bölgesinde Orta Avrupa, Adriyatik
kıyıları ve Balkanlar’a uzanan geniş bir alanı kontrol ederler. Kuzeyden ve
güneyden gelen Türkler. 13.yüzyıl içinde Avrupa’da birleşir. Türk edebiyatının
bu coğrafyada etkisi bu yıllara dayanır.[1]
11.ve 12. yüzyıllarda Peçenek, Kuman ve Uz Türkleri Balkanlara gelip
yerleşirler. Bu Balkanlar’ın Türk dili ve Türk kültürüyle ilk
tanışmalarıdır.13.yüzyılda Moğol istilasından sonra Sarı Saltuk ve takipçisi bir
çok Türkmen aşireti Balkanlar’a yerleşir [2]Türklerin Balkanlar’a ikinci
gelişleriyle Türk kültürü, edebiyatı ve dini-tasavvufi edebiyat yayılmaya
başlar. Türkler 14.yüzyıldan sonra Balkanlar’a damgalarını vurmuşlardır. 14.ve
18 . yüzyıllar arasında Balkan halkları dil ve dinlerini değiştirmenden Türk
usulü yaşamışlardır[3]. Makedonya’da ve Bosna’da Hıristiyan halkı kitleler
halinde İslam dinine geçmişlerdir. Balkan yarımadasının Osmanlılar’ın eline
geçtikten sonra Balkanlar’daki halkların yaşama biçimleri, gelenek ve
görenekleri, kültürleri Türk dilinin yaygınlaşması cami, hamam, medrese, tekke,
türbe, vd. Osmanlı eserlerinin hızla inşa edilmesiyle değişime uğramıştır [4].
Kültür kaynaklarının Orta Asya’dan Anadolu’ya Anadolu’dan Balkanlara
uzanan çağlar boyu devam eden süreçte Balkan Türk Edebiyatı’nı şekillendirici
bir etkisi vardır. Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinden sonra dünya görüşü
ve yaşama biçimlerinde görülen değişikliler edebiyatlarına da yasımıştır.
10.yüzyıldan başlayarak İslam kültür ve Arap, Fars edebiyatlarının etkisiyle
Türk edebiyatı yeni konular ve anlatım biçimleri kazanarak yeniden şekillenmeye
başlamıştır. 13. yüzyılda Türk şiiri nazım şekli ve vezin, tercüme ve konu olmak
üzere dört kolda gelişti [5]. Anadolu’da yeni bir kültür senteziyle oluşan Türk
edebiyatı aynı kültür kaynaklarından beslenmelerine rağmen, bu ortak malzemenin
çevrelere farklı yansıması nedeniyle divan , aşık ve dini-tasavvufi ve anonim
edebiyat olmak üzere dört ayrı disipline ayrıldı [6].
Türk Kültürü yüzyıllar boyuna Balkan kültürünü besleyen en önemli
kaynaktır. Türk halk kültürü Balkanlar’da Türk kimliğinin oluşmasını sağlayan en
önemli alt yapı kurumu olmuştur[7]. Anadolu’ya gelen İslamiyet’le Anadolu’da
yeniden şekillenen ve oradan Avrupa ortalarına giden Türk kültürü, Balkanlar’da
yerli halkın kültürünü etkilemiş, onlardan da etkilenmiştir. Halk kültürü
öğeleri bir milletin meydana getirdiği kültürel değerlerin bütünüdür. Halk
kültürü ürünleri yaşadığı toplumun dokusu, milletin söz sanatındaki sembolüdür
[8].
Türklerin Balkanlara hakimiyeti Kosova savaşı (1389) sonrasında 14.yüzyılın
ikinci yarısında başlamıştır. Balkanlar’da Türk Edebiyatı da bu tarihten sonra
başlar. 15.yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasal alanda da önemli olduğu bir
dönemdir. Bu dönem edebiyatta da önemlidir. Böylece Balkanlar kendilerini
Anadolu’da gelişip yeniden şekillenen Türk edebiyatının içinde bulmuştur [9].
Balkanlar’a gelen aşıklar sazını ve bağlı bulundukları aşıklık geleneğini de
taşıyarak buralara yaymışlardır. Aşıklık geleneği özellikle Müslümanlar arasında
kabul görerek Balkanlarda Balkan kültürüyle yeniden yapılanmıştır. Çeşitli
tarikatlara bağlı dervişler, şeyhler gelerek tekkeler kurmuşlardır. Şehirlerde
medreseler kurulmuştur. Medreselerde, tekkelerde yetişenler; Balkan divan
edebiyatının ve Balkan Türk tekke edebiyatının temellerini atmışlardır[10].
Balkanlarda doğmuş bir çok şair de İstanbul’a giderek şöhret olmuşlardır.
Balkan Türk edebiyatı, tarihsel açıdan bir geleneğin devamıdır. Osmanlı
Türkleri’nin, Balkanlara egemen olmalarıyla başlayan siyasal bütünleşme sonrası
kültür kurumlarının işlemesiyle kültürel bütünleşme sağlamıştır. Bunun sonucu
olarak halk, divan ve tekke edebiyatı Balkanlarda İstanbul’a paralel olarak
devam etmiştir[11]. Balkanlar; Anadolu’daki Türk edebiyatında da gelişme ve
yenileşmelere sahne olmuştur. Selanik’te çıkan Genç Kalemler Dergisi’nin yanı
sıra siyasal yönü ağır basan bir çok Türkçe dergi çıkmıştır.
19.yüzyılda Balkanları da etkisi altına alan milliyetçilik ve batılılaşma
akımları sonucunda Balkanlardaki Türk halk kültürü etkisi yavaş yavaş azalmaya
başlamışıtır. Balkan Türk dünyası 20.yüzyılın ilk yarısında siyasal açıdan büyük
bir çözülüşü, dağınıklığı, kopukluğu yaşamıştır. Bu olumsuzluklar doğal olarak
Türk halk kültürünü de etkilemiştir. Osmanlı’nın Balkanlar’dan çekilmesi üzerine
Türkler başka sistemler başka bayraklar altında yaşamak gerçeğiyle karşı karşıya
kaldı. Osmanlı’nın Balkanlar’dan çekilmesinden sonra bu topraklarda kalan
Türklerin eğitim ve kültür yaşamında bir duraklama olmuştur. Türk okulları
kapatılmış,Türkler; ana dilini evinin dışında kullanamaz olmuştur[12]. Bu
sancılı dönemde Türkiye Türkleriyle Balkan Türk dünyası arasında doğal ve temel
bağ olan Türkçe ve Türk külturü büyük baskılarla karşı karşıya kalmıştır.[13]
Birinci Dünya Savaşı sonrası Balkanları saran ideolojik akımlar Balkan
Türk edebiyatını etkilemiştir.1990 yılı sonrası dünyanın siyasi haritası hızla
değişip yeniden yapılanmaya başlamıştır. Balkan coğrafyasında hakim olan
milletlerin kültürleri etkili olmağa başlamıştır[14]. Balkan ve 1. Dünya savaşı
sonrasında , özellikle 2. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı topraklarından
kopmuş Balkanlarda Türkler bir yandan geleneksel edebiyatı sürdürürken öte
yandan da yenilik arayışına başlamışlardır. Önceleri Tanzimat sonrası
edebiyattan etkilnemişler, sonraları siyasal ideolojilerine daha yakın
buldukları Türk sanatçılarını benimsemişlerdir. Kendi yayın kuruluşlarında
özgün eserler vermeğe başlamışlardır. Bağlı bulundukları topraklardaki
edebiyatlardan gerek ideolojik gerekse estetik yönden etkilenmişlerdir.
Günümüzde Balkan Türkçesi kültür ve edebiyat dili olarak hızla
gelişmektedir. Aydınlar kültür yaşamına öncülük etmektedir. Balkan Türk şiiri
doğrudan hiçbir edebiyat akımına bağlanmadan, şekil ve üslup kaygısından uzak
bir şekilde gelişmektedir. Şairler güncel olaylar, politika ve toplumsal
konularda yoğunlaşmışlardır. Bu tür şiirlerde dış etkiler yoğundur. İlk
dönemlerde toplumsal gerçekliği ön plana alan şairler sonraları bireyselliğe
yönelip, eski kalıp söyleyişler yerine yeni arayışlar içine girmişlerdir[15].
Şairler yaratma gücünü gelenekten alırken geleneksel sanat ve halk
yaratıcılığından da esinlenerek , köklerden kopmadan eski ile yeni arasında
köprü kurmağa çalışmışlardır. Onlar halk türkülerinden , halk arasında yaşayan
örf ve adetlerden esinleniyordu. Daha sonraları sözlü gelenekteki şiir ile
modern şiir arasında başarılı bir bağ kurmağa başladılar. Kimi şairler önceleri
doğaya özel gözle bakarak onu çeşitli renklerle tasvir etmişlerdir. Kimi şairler
de
bilinçdışı konu ve düşle bağ kurarak gerçek üstücülüğe kayarak, toplumcu
şiiri dışlayarak bireyci eğitim göstermişlerdir.
Balkan Türk edebiyatında eski dönemlerden beri dış kaynak gerçeği vardır.
Balkan Türk edebiyatı Balkanlardaki edebiyatlardan etkilenmiştir. Bu edebiyatlar
temelde yabancı edebiyatlardır ve bu etkilenmenin açtığı yoldan Balkan Türk dili
de, edebiyatı da çok farklı bir mecraya girmiştir. Osmanlı’nın Balkanlardan
çekilmesinden sonra Anadolu Türk edebiyatıyla bağları zayıflayan Balkan Türk
edebiyatı yüzünü yabancı edebiyatlara , Batıya çevirmiştir. Önce yöneldiği
edebiyatlardan beslenmiş, çerçeve gelişerek etkilenme Balkanlardan başlayarak
Avrupa ve dünya edebiyatlarına doğru genişlemiştir. Günümüze gelindiğinde kendi
şiir kaynağından çok dış kaynaklardan beslenmenin sürdüğünü görüyoruz.
Balkan Türk şiirinin bugünkü durumuna baktığımızda tek renkli tek boyutlu
bir şiirle karşılaşmıyoruz. Bu nedenle günümüz Balkan Türk şiiri için bir
genelleme yapamıyoruz. İkinci Dünya savaşı sonrası ideolojilerle Balkan
edebiyatı politize olmuş, büyük ölçüde politik düşüncelerin güdümüne girmiş,
sloganlaşmış bir şiire sahip olmuştur. Şiir sanatının baş düşmanı olan hitabet
şiire egemen olmuştur. Daha sonraları politik ideallerin yerini politik
kaygılar almağa başlamıştır. Günümüzde ise konudan, içerikten çok şiirsel yapı
önem kazanmağa başlamıştır. Sanatçılar günümüzde çeşitli yollardan yürümeyi
tercih etmektedirler. Bunların başında Türk şiirinde gelenek anlayışı gelir.
Geleneği her sanatçı farklı açıdan değerlendirmektedir. Türk şiir tarihini bir
bütün olarak değerlendirip, bunu gelenek olarak alanların yanı sıra yalnızca bir
dönemine veya belli isimlere yaslanmayı seçenler de vardır. Bir kısım şairler de
Türk şiir geleneğinin bütünüyle dışında kalmışlardır. Şiirsel
anlatımda iki zıt tavır görülür. Genelde günümüz şairleri anlatımcı şiirden
uzak durmakta ve imge yoğunluğuna dayanan şiir anlayışına bağlı kalmaktadırlar.
Bir kısım şiar de iki yolu birleştirmeğe çalmaktadırlar.
Balkan Türk Şiiri çeşitli eğilimleri içinde barındırsa da başlangıçta
olduğu gibi bu gün de belli ortak noktalara özelliklere sahiptir. Onlar geçmiş
şiiri, şiir birikimine geleneğe en azından onu bilme, tanıma zorunluluğu
temelinde olsa da sahip çıkmıştır. Edebiyatta temel türlerden biri olan şiir,
Balkan Türk edebiyatının çok önemli bir yeri olan , gelenek oluşturan divan ,
tekke edebiyatları aslında şiir edebiyatlarıdır. Batıya yönelince hikaye ve
roman ayrı bir önem kazanır, fakat şiir daima ön planda yer almıştır.
Balkan Türk edebiyatında işlenen konulara baktığımızda ; toplumsal gerçek
akımın etkisiyle toplumsal konulara, İkinci Dünya Savaşı olayları, ortak günlük
yaşam, Osmanlı tarihi, Balkan tarihi en çok işlenmiştir. Yaşanılan ülkenin
sanatçılarından etkilenme belirgindir. Ses , biçim, öz yönüyle halk şiirinden
beslenmiştir. Masal, halk hikayesi mani, türkü, ağıt gibi halk edebiyatı
türlerinden yararlanılmıştır. Şiirlerde kullanılan halk edebiyatındaki nazım
şekilleri yer yer biçim ve kelime yapısının bozulduğu görülür. Halk
inançlarından yararlanılır. Türk edebiyatının etkisi belirgindir.
Balkan Türk edebiyatı Osmanlı sonrası yeniden yapılanmıştır. Kuruluş
yıllarında Balkan devletlerinin edebiyatlarından etkilenmiştir. Bu etkilenme
günümüzde de sürmektedir. İlk örnekler çeviri özelliği gösterir. Bu örnekler
bir tür taklit şiirden öte gidemez. Bunlarda Balkan Türk şiirinin sesini,
armonisini bulamayız. Daha sonraki kimi şiirlerde türkü ve ağıtların kelime
kadrosunun kullanıldığını görüyoruz. Kimi şairler de soyutlamaya giderek ironik
bir atmosfer oluşturular. Ses ve kelime tekrarlarıyla yeni buluşlar, özgün
söyleyişlere ulaşma çabası gözlenir.
Balkan Türk dili kendi coğrafi sınırları içinde kapalı kaldığı için
gelişim göstermez. Balkanlar ‘da konuşulan Türkçe yaşadığı coğrafyanın
dilinden etkilenince , Türkiye Türkçesinden ayrı kelime kullanımı sentaksa
hatta semantik ögelere kadar uzanan etkilenme olmuştur. Dilde zorlamalar anlatım
yanlışlıklarına düşmeye neden olmuştur. Şiirlerde ölçü zorlaması Türkiye
Türkçesiyle beslenemeyen Balkan Türkçesinden zorlama anlatımlara yol açmıştır.
Kelime kadrosundaki eksiklik şiiri yer yer anlaşılmaz hale getirerek, onun
duygusal bütünlüğünü bozmuştur. Şiir ve nesir anlatımlarında kısa ve çarpıcı
anlatım yakalanamadığı için söz gereksiz yere uzatılmıştır. Okuyucunun hayal
gücü yerine açıklama yapma gereği duyulması şiirselliği bozmuştur. Şiir ve nesir
anlatımlarında konu dışı ögeler günlük konuşma havasında verilmiştir. Balkan
dillerinden yapılan alıntılarda çevirilerde kullanılan kelime kadrosu Türkçe’de
olmayan kimi kelimeler kullanılması şiirde yapay bir dilin
kullanılması, konuşulan dil yerine konuşulmayan yazılan yapay bir dil ortaya
çıkmıştır.
Sonuç:
Balkan Türk edebiyatı, Türk edebiyatının yanı sıra Balkanlar’daki ulus ve
halkların edebiyatlarından da yararlanarak beslenmiştir. Balkan Türk
edebiyatı; Türk edebiyatıyla, Balkan edebiyatlarının bir sentezidir.[16] Bu
edebiyat dil ve ifade imkanları itibariyle Türkçedir. Ama unutulmamalıdır ki
Balkanlar’da boy verip Balkan ülkelerinin havası içinde yetişip gelişmiştir.
Bu edebiyatlar konu ve olaylara bakış açısından yaşadıkları ülkelerin
özelliklerini yansıtmaktadır. Bu nedenle Balkanlar’daki Türk edebiyatları bir
yandan tarihi geleneğimizden yararlanırken diğer yandan da çağdaş Balkan edebi
faaliyetlerinden de etkilenmektedir[17]. Balkan Türk edebiyatçıları Balkan’daki
kültür mozayiği ile Anadolu’dan taşınan dil, edebiyat, kimlik , kültür
değerlerini eserlerinden yansıtıyorlar. Kaynak zenginliğine rağmen, dilde pek
çok sorun vardır. Dille ilgili en önemli sorun konuşulan fakat yazılmayan yerel
dil yerine yazılan fakat konuşulmayan yapay bir dille yazılmasıdır. İki
dilli kimi zaman üç dilli yaşama biçimi Balkan Türkçesinin her yönüyle
gelişip edebiyat dili olmasını engellemektedir. Son yıllarda artan karşılıklı
ilişkiler Balkan Türk dilinin gelişmesini sağlayacaktır. Balkan Türk
edebiyatının çeşitli kültür ve dillerle beslenmesi zenginliktir. Yazı diliyle
konuşma dili arasındaki açının daralması dilin gelişmesini sağlayacaktır.
Osmanlı sonrası Balkan Türk edebiyatları, Türkçe ve Türk edebiyatıyla bağı
kopunca çağlar boyu süren kültür hayatı tahribata uğramış, bundan kültür ve
sanat faaliyetleri olumsuz yönde etkilenmiştir. Bu çevrede, geniş anlamda Türk
dünyasının diğer toplulukları dar anlamda Balkanlardaki diğer Türk
topluluklarına oranla sancılı problemli bir edebi geleneğe sahip olmuşlardır.
1960 yılından sonra kendi içinde bir canlılık kazansa da geniş çevrelere sesini
duyurabilmesi 1980 yılından sonra olmuştur[18].
Balkan Türk edebiyatı incelemeleri beraberinde birçok problemi de
getirmiştir. Öncelikle Balkan Türk edebiyatını Osmanlılar dönemi ve Osmanlı
sonrası olarak iki başlıkta incelemek gerekmektedir. Osmanlı döneminde
farklılıklar olması doğaldır. Ancak büyük benzerlikler gösterir. Osmanlı sonrası
Türkçe ve Türk kültürü bağı gevşeyince yabancı edebiyatların baskısı
yoğunlaşmıştır. Osmanlı Dönemi Balkan Türk Edebiyatı dört koldan yürümüştür.
Bunlar: Divan edebiyatı, aşık edebiyatı, dini-tasavvufi halk edebiyatı ve anonim
edebiyattır. Osmanlı dönemi sonrasını Balkan çağdaş Türk edebiyatı olarak
adlandırabiliriz. Ayrıca Balkan doğumlu olup İstanbul’da şöhret bulmuş divan
şairlerinin nerede inceleneceği tartışma konusudur. Türk edebiyatının dönüm
noktalarından olan Yeni Lisan Hareketinin Balkanlar’da başlatılması Balkanların
bir dönem önemli kültür merkezlerinden biri olduğu hakkında yeterli bilgi
vermektedir. Balkan ortak Türk edebiyatının bütün Balkanları içine alıp
alamayacağı
konusu yıllardır tartışılmaktadır. Osmanlı dönemi Balkan Türk edebiyatına ve
anonim halk edebiyatına egemen olan Türk dili, Türk Külltürü ve Türk edebiyatı
geleneğidir. Bu nedenle Balkanlar bir bütün olarak alınmalıdır düşüncesini
taşıyoruz.
Osmanlının Balkanlar’dan çekilmesinden sonra Türk kültürü ve Türk dilinin
etkisi azalmış, yabancı dil, kültür ve edebiyatlarının etkisi artmıştır. Bu
nedenle yeni coğrafyalarda yeniden yapılanan Türk edebiyatını ayrı ayrı
sınıflandırıp incelemek daha uygun olacaktır. Ayrıca Yunansitan’da yaşayan
Ortadoks Türk edebiyatı başlı başına incelenmelidir. Balkan Türkleri
Balkanlarda ayrı cağrafyada ana dillleri Türkçe’yi bütün olumsuzluklara rağmen
Türk kimlikleriyle birlikte korumuşlardır. Balkanlardaki Türk dünyasının
edebiyatının her yönüyle incelenmesi gerekmektedir. Balkan Türk edebiyatının
her yönüyle araştırılması çalışmalarında çeşitli nedenlerle geç kalınmıştır.
Bütün imkansızlıklara rağmen Balkan kültürü ve edebiyatı üzerine çalışma yapan
Balkan gönüllüsü araştırmacılar boşluğu doldurmaya çalışmışlardır. Bu gün Balkan
edebiyatı ile Türk edebiyatı sistematik karşılaştırma yöntemiyle
araştırılmalıdır. Balkanlar’da Türk edebiyatının bu günkü durumu dil, estetik
değerler
yönüyle ölçüp tartışmaya açıp sorgulayacak kurumlar yoktur. Bilimsel anlamdaki
eleştirilerin Balkanlardaki edebiyatçıları kıracağı,onların heyecanlarını
olumsuz etkileyeceği düşüncesi Türkiye’deki konunun uzmanlarını görüş ve
eleştirilerini yazmakta çekimserliğe itmektedir. Balkanlarda yıllarca okullarda
Türkçe okutulması gazete, dergi ve kitapların yayınlanmaması onları ana dilden
uzaklaştırmış Türkçe düşünüp Türkçe yaratmak olanaklarını azaltmıştır[19].
Balkan Türk şiiri çeşitli eğilimleri içinde barındırsa da başlangıçta olduğu
gibi bu günde belli ortak noktalarla özelliklere sahiptir.
Balkanlarda basılan eserlerin Türkiye’ye gelmesi, Türkiye’de basılan
eserlerin Balkanlara gönderilmesi sağlanarak kültür bağının pekişmesi
sağlanmalıdır. Eğer Balkanlara sahip çıkılmazsa yabancılaştırma politikaları
hedeflerine ulaşacaktır. Balkan edebiyatı eserleri getirtilerek konunun
uzmanlarının kurulacak merkezlerde çalışmalarının sağlanarak araştırmacıların
incelenmesine sunulmalıdır. Karaman Türk Ortadoks’larının Türkiye ve
Balkan’lardaki eserleri bu merkezde toplanıp araştırılmalı ve araştırıcıların
hizmetine sunulmalıdır. Bir sanatçıyı yetiştiren bağlı bulunduğu edebiyat
geleneği ve çevresidir. Bu nedenle Osmanlı Dönemi Türk edebiyatı bir bütün
olarak “ Osmanlı Dönemi Balkan Türk Edebiyatı” , Çağdaş Balkan Türk Edebiyatı
ise bağlı bulunduğu bu günkü coğrafyadaki devletin adıyla ayrı ayrı incelenip
daha sonra önce Balkan içinde sonra da Türk edebiyatıyla karşılaştırılmalı
yöntemle araştırma yapılmalıdır. Sonuç olarak çalışmalara bilimsel disiplin
sağlamak için
Balkanoloji Enstitüsü kurulmalıdır.
[1] - Dursun YILDIRIM , “ Türk Dünyasına Toplu Bakış” Türk Bittiği, 1998,
Ankara s.8
[2] - Mustafa İSEN, Ötelerden Bir Ses , Ankara , 1997, s.513
Yılmaz ÖZTUNA, Rumeli Kaybımız, İstanbul, 1990,s.17
[3] - Georges CASTELLAN, Balkanların Tarihi ( Çev. Ayşegül Yaraman-Başbuğu),
İstanbul, 1995,s.17
[4] -Orhan KOLOĞLU, Mostar,2004 , Gazete Pazar, 10 Ekim, 1999 s.7
Nimetullah HAFIZ, Kosova Türk Halk Edebiyatı Metinleri, Piriştine 1985, s.5
[5] - Günay KUT, “13.Yüzyılda Anadolu’da Şiir Türünün Gelişmesi” , Türk Dili
Araştırmaları Yıllığı, Belleten ,1991, Ankara 1994, s.127
[6] - Erman ARTUN, Adana Âşıklık Geleneği, 1966-1996 ve Aşık Feymani, Adana ,
1996, s.127
[7] - Suphi SAATÇI, Kerkük ile Kıbrıs ve Balkanlarda Yaşayan Türk
Topluluklarının Edebiyatları Arasında Varolan Benzerlikleri, İkinci Uluslar
Arası Kıbrıs ve Balkan Türk Edebiyatı Sempozyumu Bildirileri, İzmir, 1996
s.42-43
[8] - Ethem Ruhi FIĞLALI Önsöz , Ali Abbas ÇINAR, Türk Dünyası Halk Kültürü
Üzerine Araştırma ve İncelemeler, Muğla, 1996 s.3
[9] - İ.Güven KAYA, Yugoslavya Türk Halk Yazınına Gerçekçi Bir Bakış ,
Piriştine , 1986, s.7
[10] - Nimetullah HAFIZ, Yugoslavya’da Yayınlanan Kitapların Bibliyografyası,
Sesler Dergisi, sayı 180, Üsküp, 1983, s.133-155
[11] -İ. Güven KAYA, Yugoslavya’da Türk Halkı Edebiyatı, İstanbul, 1993, s.7
[12] -Nimetullah HAFIZ, Kosova Türk Halk Edebiyatı Metinleri, Piriştine, 1985,
s.5-10
[13] -Erman ARTUN , Türk Halk Kültürünün Balkanlardaki Rolü, Avrupa’ya İlk Adım
Uluslar Arası Sempozyumu Bildiri (Baskıda) , Gelibolu, 1999
[14] - Feyyaz SAĞLAM, Türk Dünyası Edebiyatlarında Yeni Bir Adım: Yunanistan
Türklerinin Edebiyatları, Birinci Uluslar Arası Kıbrıs ve Balkanları Sempozyumu
Bildirileri Gazi Mağusa 1998, s.17-23
[15] - Fahri KAYA , Çağdaş Makedon Şairleri Antolojisi, Ankara, 1993, s.15-26
[16] - Slavoljub DZİNDJİÇ- Darko TANASKOVİÇ, Poezija Turske, Narodnosti u
Jugoslaviji, Stremljsenga Dergisi, Priştine, yıl,17.sayı.2/1976, s.221-230
[17] - Mustafa İSEN, Çağdaş Prizren Şairleri , Ötelerden Bir Ses , Ankara,
1997, s.15
[18] - Feyyaz SAĞLAM, Ortak Türk Edebiyatı Açısından Yunanistan Türklerinin
Konumu, Önemi ve Problemleri Üzerine Düşünceleri, Yunanistan Türkleri Edebiyatı
Üzerine İncelemeler, İzmir, 1996 s.1-5
[19] - İsmail A. Çauşev, Bulgaristan Türklerinin Çocuk Şiirleri, 2. Uluslar
Arası Kıbrıs ve Balkanlardaki Türk Edebiyatı sempozyumu Bildirileri, İzmir,
1999, s.159-178