|
|
|
|
|
|
|
|
Bahar kokulu bir evim olsun.Yeşilin her tonu ile çevrili, çiçeklerle süslenmiş. Kafamda hasır şapkam, ayaklarımda toprağın teni, elimde hortum bütün güzellikleri sulamak istiyorum. Denizle komşu olalım. Yosunun kokusunu, balıkların sesini göndersin bana. Ben de bedenimi bırakırım derin ama özgür sularına. Ahşap bir masam olsun. Tepesinde şezlongu. Masamın etrafında sevdiklerim olsun. Kahvaltımda tomurcuk kokulu çayım, bahçemdeki güllerden yaptığım gül kokulu reçelim, akşam sıcak suda bekletip sabah üzerine limonu ve zeytinyağını gezdirip kekikle süslediğim zeytinim, beyaz peynirim, emek kokan sıcak ekmeğim ve bir de suyun içinde sevdiklerime “sevgimi anlatan” papatyalarım olsun. Çayımızı yudumlarken, parktaki çocukların cıvıl cıvıl sesleri bizim kahkahalarımıza karışsın. Çocuklar –sizlerin- yavrucukları olsun. Etrafımızda kuşlar şakısın, çimenler çıplak ayaklarımıza sarılsın. Toprak bütün olumsuzluklarımızı alsın. Güneş ,gezinsin tenimizde, okşasın, yakmasın. Denizin ardında dağlar olsun. Dağların ardında da saklı mutluluklar. Ruhlarımızı yollayalım saklı mutluluklara. Hepsi dostluğumuza dönüşsün.
Kelebekler cilveleşsin menekşelerle, böcekler seyre dalarken. Hafif bir rüzgar essin, önce tenimizde sonra ortancalara doğru. Yaprakların sesiz hışırtıları, denizin uysal dalgası bizi kendimizden geçirsin. Tam mesut bir uyku halindeyken yanık yanık kahve kokusu kendimize getirsin bizi. Soframız daha muhabbet halindeyken, bakır cezvemde ağır ağır pişsin kahvem.
Kahvemin yanında kremalı çikolatam bir de hafif bir sarhoşluk hali için likörüm olsun. Çeyizimdeki fincanlarımı annemin yeni gelinken kullandığı tepsiye dizerken yaşadığım heyecana, bakılacak fallar da eklensin. Kahvem, çikolatam ve likörüm. Masamda dostlarım. Daha kahveler gelmeden yakılan sigaralar. Daha kahveler yudumlanmadan “Ellerine Sağlık” diye yükselen sesler. Kalbi kırk dostlar, bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı yok mudur? Kahve dosttur, muhabbettir, kahve gelecektir, keyiftir.
Heyecan olsun fallar bakılacağı zaman. Herkes fincanını uzatsın “Önce bana bak” diye. Gözlerimiz açılsın faltaşı gibi. Pür dikkat fincana doğru eğilelim. Falcı diye bel bağladığımız Ayşe ya da Fatma “Aşıksın kız sen ” derken dibdibe oturduğumuz Baharı dürtelim. ”Bildi bildi, biliyor ya! Eeee başka, o bana aşık mı peki? Fallar peşpeşe bakılırken falcımız esneye dursun. ”Ağırlık çöktü. Biriniz de nazar var” derken, kimin umurunda. Herkes hala umutlarının bir parça gerçekleşmesi hayali ile bizim falcının peşinde.Falcı Ayşe ya da Fatma ağırlıktan isterse ölsün… Bizim kahvemizi içip, falımızı baktırabileceğimiz bir evimiz bir de dostlarımız olsun da falcı ne olursa olsun. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|