Prizren şehri Şar dağının eteklerinde kurulmuştur, üç taraftan dağlarla çevrilidir. Prizren’e herhangi bir taraftan yaklaşan yolcunun uzaktan gözüne ilk batan kalesidir. Kale 590 metre yükseklikteki bir tepeden Prizren şehrini devamlı göz önünde bulundurmaktadır. Batı kısmına Paştrik ve Koritnik dağları yaslanmıştır. Şehre biraz daha yaklaşıldıktan sonra ince ve zarif minareleri göze batmaktadır.
Gelen yolcu ilk önce Müslüman mezarlıklarıyla karşılaşır. Şehrin ortasından akan Bistriça dağ deresi, şehri iki bölüme bölmektedir. Sol tarafta, kale bayırının eteklerinde yerleşenler denizden 540 metre yüksekliklere kadar evler kurmuşlardır. Sağ tarafı ise düzlüktür bu bölümde kurulan evler deniz yüksekliğinin 400 metre üstündedir. Prizren şehrini Fatih Mehmet 21 haziran 1455. fetheder. Cuma namazı Ortodoks kilisesinde fatih tarafından kıldırılır. Bununla şehrin şekli de değişmeye maruz kalır.
Serhat şehri şeklini alan şehir Akıncıların istikamet yeri olur. Camiye dönüştürülen kiliseni
n bitişiğinde Evrenosoğlu Ahmet Bey tarafından bir hamam, dere üzerinde taştan bir köprü Evrenosoğlu Ali Bey tarafından yaptırılır. Kısa bir zaman sonra Mehmed Bey, babası Koca ( İlyas ) İsa Bey adına bir camii yaptırır. İhtiyarlamış olan Mihailoğlu Ali Beyin bir süre sekreterliğini yapmış olan Suzi Çelebi, Sultan Selimin fermanıyla Prizrende arpalık verilir, buralarda bir camii, nehir üzerinde bir taş köprü, tabhana, okul yaptırarak şehir halkına vakfeder. Hayatının önemli bir dönemini dere kenarındaki Mescid’te oturarak geçirir ve öğrenci yetiştirirken bir yandan da ünlü Gazavatnamesini burada yazar. Camii hazinesinde defnedilen Suzi Çelebi çok sevdiği dere kıyısında gömülerek ebediyen istirahatına kavuşmuştur. Akıncılar sayesinde Türkleşen şehir 1912 y. ekiminde talihsiz Balkan harbiyle Sırpların eline geçer.
Prizren'in ahalisi oldu acami
Topsuz, tüfeksiz verdiler vatani
Bajdarhanada astilar teslim bayrağıni
Süngülerle sokaklarda varoş rayası
Sultan Reşat pederımız sen bizi kurtar
Ağlarız Prizreni onu vatan bilmişiz.
( Halk Türküsü )
Şehir bugün Türklüğünü camileriyle, köprüsüyle, hamamıyla, saat kulesi, türbeleri ve mahalle isimleriyle korumaktadır. Bugün hala Terzi mahallesi, Atık mahalle, Bajdarhana, Körağa mahallesi, Rahlin, Hoça mahalle, Kurila (şehrin eski koruma alanı), Muhacir mahallesi, Kaçanik mahallesi, Yeni mahalle ve başkaları eski adlarını korumaktadır. Şehrin etrafı: Bülbül deresi, Tuzsuz, Varoş, Ortakol, At meydanı, Sireklık (seyreklik), Dutluk, Dalgın Baba,Topuklu, Maşatlık gibi adlandırılır.
1956-58 Yılları ve daha önceki yıllarda olagelen göçlerden sonra büyük sayıda Türk nüfusunu kaybeden şehirde, bugün yok olmaya maruz kalan Türk evlerinden bahsetmek istiyorum.Her evin yapılışında kullanılan malzeme yapısı aynıdır. Şekli de aynıdır. Zengin ve fakir evi yalnız büyüklük vesüslü olup olmamasından anlaşılır. Genelde evlerin temeli moloz taştan ibarettir sonra ise kullanılan malzeme kerpiç ve odundur. Şehrin ekonomik bölümünde yani merkezde barınılacak ev hemen, hemen hiç yoktur. Çarşılar esnafın uğraştığı zanaatlarla anılır: Arasta Çarşısı, Tereke pazarı, Saraçhane, Demirciler, Tüfekçiler, Tütüncüler, Kasaplar, Kuyumcular, Terziler çarşısı ve başkaları. Caddeleri eğri olup çok sayıda çıkmazlara-kör sokaklara ayrılı. Evler genellikle yüksekliği 3-4 metre olan duvarlarla çevrilidir. Bu duvarlar hem evin güvenliğini hem de ev içinde olup bitenleri saklama işini sağlar.
Eve iki kanadı ağaçtan yapılı ve demir pullarla kuvvetlendirilmiş kapıdan girilir, kapıdan girdikten sonra avluya geçilir, beyaz ve yuvarlak taşlarla döşeli ince uzun bir yol üzerinde evin hayat denilen ısmına gelinir. Taşlık yol her zaman yıkanıp temiz tutulur, ot bitmemesine gayret edilir (viran görünüm verilmesin diye ),avlu geniş ve uzun olup iki yanı ekili çiçeklere donatılır, yanında bahçe, bahçenin bir bölümünde sebze ekilir diğer bölümünde ise her çeşit meyve ağaçları bulunmaktadır. Her evin bahçesinde kaçınılmaz meyve ağacı dut ağacıdır. Prizren kadını ipek böceği yetiştirir ve ipek, bürümcük bükerek, bez dokuyarak ailesine katkıda bulunurdu. Hayatı (binaya giriş bölümü) önünde üzüm asması ekilidir, asma dallarında tanda yapılarak gölgelikten faydalanılır.
Prizrenin düzlük kısmında çeşidi hacim ve büyüklüklerde dereler akardı. Dereler şehrin deresinden su alınarak oluşturulurdu ve tanzim edilerek her eve küçük kanallar götürülürdü. Dereler banilerin adıyla anılırdı örnek: Suzi su, Kukli Beg deresi, Kasım Beg deresi, şehrin sağ yakasında da Beyzade deresi akardı. Kanallardan su er evin hayat önünde akıtılır, hayatın önünde küçük bir şelale uygulanır ki hem su akması kolay olur, ham de devamlı şırıldayıp akan su ev içinde çıkabilecek veya komşudan gelebilecek sesleri örtmeye yarardı. Kanalı deresi olmayan yüksek semtlerdeki evler kuyular açtırırlardı. Her ev içme suyunu sokak bitişiğindeki çeşmelerden temin ederdi. Topokli, Suzi çeşmesi vb. Avlunun yüksek duvarları kiremitle örtülür, hemen altında ise çeşit büyüklükte pişirilmiş topraktan yapılı künkler dizilmiştir ki bu künklerin sayesinde sesleri yalıtılıp seslerin evden sokağa veya bunun aksinin duyulmaması, aksedilmemesi sağlanırdı.
Evler genelde bir veya iki katlıdır. Bir katlı evlerde yaşam yaz aylarında genelde hayatta, orada kurulan sofa ve duvar bitişiğinde sedyeler üzerinde konulan minderlerde geçmektedir. Evin ön cephesi bahçeye çevrilidir, komşulara hemen, hemen hiç pencere bırakılmaz. Hayattan ev içi denilen yere geçilir (kapıdan girerken ilk bölüm), oradan da yatak odalarına birkaç basamağı çıkarak kapıdan geçilir, eviçi’nin arka tarafında ise genelde mutfak, kiler ve odunluk yerleşmiştir. Kışlarda mutfakta yemek pişirilir ve devamlı ekmek yoğrularak ekmekler köşe başındaki fırında pişirilir. Gelmiş kabarmış olan ekmekler ince bir tahta üzerine dizilerek sokak kapısı önüne bırakılır, sokaktan geçen herkesin bilhassa çocuk veya büyüklerin bu ekmekleri fırına götürmeleri adettendirve kendilerine bir borç bilirler. Yazın da yemekler avlunun bir köşesinde bulunan yaz mutfağında pişirilir. Evler komşu evlerden duvarlarla ayrılır, duvar hangi eve aitse o taraftan sercen yapılır, burası mutfağa yakın ise çanaklık olarak kullanılır ve buraya çanaklar dizilir. Komşu evi ayıran duvarda komşuya geçmek için kapıcık konulur, bu kapıcıklar sayesinde sokağa hiç çıkılmadan mahallenin tüm evleri kadınlar tarafından ziyaret edilebilir. İki katlı olan evlerde eviçinin bir tarafında olan merdivenlerden ikinci kata çıkılır. Burada geniş bir çardakla karşılaşılır, çardak kenarında sedyeler üzerinde minderler konulur ve yazın evin bu bölümünde günlük hayat sürdürülür. Çardaktan yatak odasına geçilir. Merdivenler altında genellikle apteshane yerleştirilir. Evlerin temeli ve duvarlar kardan zarar gelebileceği yere kadar moloz taşla yapılı olduğunu yukarıdaki satırlarda bahsetmiştik buraya kadar da evler bura tabiriyle dolmadır. Devamında ağaçlardan evin iskeleti yapılıp kerpiçle duvarlar örülür. Bu duvarlar saman ile karıştırılmış kerpiçle sıvanır, dış yüzü kireç, iç yüzü ise çivit veya kireç ile badanalanır.
Bazı odaların duvarları keçi kılı, kireç ve az kum katılarak yapılan “eçi” ile sıvanır. Böyle sıvanmış duvarlarda çatlama meydana gelmez. Odaya girildiğinde enine ahşap sütundan yapılmış bir bölme ile karşılaşılır, buraya ayaklık denir, iç kısmına göre daha alçaktır burada pabuçlar çıkartılır, feraş konulur, duvarda ise desti ve bardakların konulması işini gören sercen bulunur. Devamında çömleklik yapılır ve ardına da hamamcık eklenir. Çömleklik ısınma amacıyla inşa edilen soba, tabanı kare şeklinde olur yukarı gidildikçe silindir şekle dönüşür ve çok sayıda küçük çömleklerden yapılan soba bu çömlekler yardımıyla sobadan odaya sunulan ısı miktarını ayarlamak mümkündür. Soba ayaklıktan ateşlenir, bazılarını da hamamcıktan ateşlemek mümkündür. Çömleğin hemen yanı başında hamamcık, yanında da hamamcık kazanı bulunur böylece hamamcıkta devamlı sıcak su bulunmaktadır. Evin komşu tarafındaki duvarı en kalındır, odalarda bu duvar içinde yüklük (yatak takımını yüklemeye yarayan dolap), dolap, dolabın içinde sercen, sercen içinde kutsal kitap ve diğer kitaplar bulunur. Duvar yeterince kalın değilse duvarda arka tarafa yüklük için çıkma yapılır. Yüklük, dolap ve sercen kapıları ahşap ve süslüdür, kapıların üst kısmı aynı hizada beraber biter ve üstlerinde raflar bulunur. Raf üzerinde bakır kab takımı konur. Ayaklığın tam karşısındaki pencereler aynı sıradadır, dibinde sedir konulup minder döşenir, üstü devamlı bembeyaz ve dantelle süslenmiş yaygı ile kaplanır, pencere yanında ipek dokumak için tezgah bulunur. Odanın alt kısmı ahşaptır ve üzerine halı, kilim veya hasır döşenir. Ayrıca odaların tavan kısmı da ahşaptır ve bu odanın en güzel kısmıdır, çünkü Türk insanı hayatının büyük bir bölümünü odada geçirir ( Türk evlerinde bu çeşit odalar oturma odası, sofrayı kurunca yemek odası, yüklükten yatak takımını çıkarıp döşeyince de yatak odasına dönüştürülür) dolayısıyla odasını özenle süslenmiş, ahşap tavanında çeşitli kabartmalar işletmiştir. Malzeme olarak en çok ıhlamur, fındık ve çam ağacı ile yapılan bu tavanların bazıları başlı başına birer şaheserdir. Tavanın yapımında en fazla orta kısmına ve köşelere önem verildiği göze batar. Çatı kiremitle örtülü olup, akıntı çok yönlüdür en az beş veya fazladır, saçakların uzun ve geniş olması yağmur sularının evin duvarlarına zarar yapmaması ve yazın odalara gölgelik yapması içindir. Selamlık genelde evden ayrı yapılır. Avlunun sokak tarafında küçük ve
iki katlıdır, üst kat devamlı çıkmalıdır bu çıkmalar odaları genişletmek, kapıyı ve sokağı gözetlemek içindir. Pencerelere kafes denilen parmaklıklar takılıdır. Bitişiğinde iki katlı otluk hane yapılır, üst kat samanlık, alt kat ise ahır olarak kullanılır. Ahıra avludan girilir yanında mısır ve buğday ambarları bulunur. Bu çeşit evler bugün hemen, hemen yok denecek kadar azalmıştır.
Osmanlı devleti buralardan çekilirken 22 cami iki de mescit bırakmıştır. Bugün yine 22 camii ayaktadır, çünkü iki mescit camiye dönüştürülmüş, iki de yeni camii yapılmıştır. Böylece 4 caminin çeşitli nedenlerden ötürü yıktırıldığı anlaşılmaktadır.
Prizren’de hala altı tanesi etken olan çok sayıda tekke bulunmaktadır. Bu tekkelerin haremlerinden mada şehrin orta kısımlarındada gömütlükler vardır. Prizren şehri yatırlarıylada ün salmıştır. Etraf kasaba ve köylerden çok sayıda insan gelip yatılara adaklarını adayıp, Yüce Allah’a dua ederler. En tanınmışları Karabaş Baba, Tezcir Efendi, Dalgın Baba, Sofu Baba, Kız Türbesi, Aceze Baba ve başkalarıdır.
Bu şekilde size buram, buram tarih kokan Prizren’i tanıtmaya çalıştım.