bizleri Arnavut, Yunan, Macar, Bulgar, Rumen, Yugoslav, Kürt, Türk ayrımı yapmadan dünya insanlarıyla kaynaştıran; Tanrı’yı, insanı ve doğayı bir bütün olarak gören; insanı insanla, Tanrı, doğa ve toplumla uzlaştıran ve inancı sevgi temeline dayandıran.
7. Uluslararası Bektaşi Kongresi, 2224 Eylül 2000 tarihlerinde Arnavutluk’un başkenti Tiran’da, Skenderbeg (İskender Bey) meydanındaki, Enver Hoca döneminde yaptırılan görkemli Opera binasında yapılıyordu. Tiran’nın büyük caddeleri, Bektaşi Kongresinin flamaları ve pankartlarıyla bezenmişti. Kongre, Dünya Bektaşilerinin Ruhani Merkezi Komitesi tarafından düzenlenmişti. Komite üyeliğinde, 1. Sokrat Amataj (Fizikçi), 2. Kujtim Amataj, (Merkezin Genel Sekreteri), 3. Edmond Brahimaj (Baba), 4. İlir Martini (Resam) bulunuyordu. Kongre başkanlığını Haxhi Dede Reshat Bardhi (Hacı Dede Reşat Bardi) yapıyordu.
Farklı bölgelerdeki Bektaşi tekkelerinden gelen ve özel tarikat giysileriyle (Oniki dilimli Taçları, hırka, kemer ve teslim taşlarıyla) dikkati çeken Dedebaba ve Babalarla birlikte birçok yerli ve yabancı konuğun katıldığı bu Bektaşi Kongresine ilgi oldukça büyüktü. Kongreye katılan Bektaşi babalarından bazıları şunlardı: Baba Edbond Brahimaj (Korça bölgesinden), Baba Sadik İbro (Vlora’dan), Baba Flamur Shkalla (Amerika’nın Michigan eyaletindeki Detroit Bektaşi tekkesinden), Baba Tahiri (Tetovo/Makedonya’daki Harabati Bektaşi Tekkesinden), Baba Mumini (Gjakova/Kosova Bektaşi Tekkesinden), Baba Shabani (Kulmak/Skrapar Bektaşi Tekkesinden), Baba İsmaili (Blata Bektaşi Tekkesinden), Baba Haxhiu (Gjirokastra Bektaşi Tekkesinden), Derviş Skenderi (Gjirokastra), Seyid Şeih Naki Horasanlı Dede (Dergâhı Alevi, Gjakova/Kosova), Derviş Hannan Abrashi (Gjakova/ Kosova).
Balkan ülkelerindeki (Batı Trakya/Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya, Bosna Hersek, Kosova, ayrıca Macaristan/Budapeşte, İtalya, Fransa, Polonya ve Michigan/Detroit’deki) Bektaşi dergâhlarıyla ilgili daha önceleri mütevazi bir çalışma yapmıştık ve bunları kısmen Der Weg der Aleviten, AleviBektaşi Yolu yapıtlarımızda yayımlamıştık. Konuyu yerinde incelemek ve Balkanlardaki Bektaşilerle, Dedebaba ve Babalarla bazı görüşmeler yapmak için, bu Bektaşi kongresiyle iyi bir ortam oluşmuştu. Kongreye katılmamızı sağlayan Fizik Profesörü Dr. Sokrat Amataj’a ve diğer komite üyelerine, gösterdikleri yakın ilgiden ve misafirperverlikten dolayı buradan teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
3,5 Milliyon nüfusa sahip Arnavutluk’ta Müslümanların toplam oranı 70 %, Bektaşiler 2025 %, Ortodokslar 20 %, Katolikler ise 10 % civarındadır. Köken olarak HintAvrupa asıllı İllyrialılar’a, kimi tarihçilere göre Traklar’a dayanan Arnavutlar (Latince Arbanenses veya Albanenses; Arnavutça: Shqipëtar) Gega ve Toska olarak iki ana gruptan oluşurlar. Ağırlıkla Ortodoks Hıristiyan ve Bektaşi inancına mensup olan Toskalar daha çok ülkenin güney kesminde, büyük çoğunluğu Katolik ve Sünni İslâm mezhebinde olan Gegalar ise özellikle ülkenin kuzey kesminde yaşamaktadırlar.
Arnavutluk’taki Bektaşiler, yoğunlukla ülkenin güneyinde, Gjirokastra, Skrapari, Berati, Korça, Kolonja, Përmeti, Leskoviku, Tepelen (Tepedelen), Turan, Velikiot, Memalia Vlora; orta kesimlerde Kruje (Kruye, eski adıyla Akçahisar)[1] Elbasan, Debar, kuzeyde Malakastra gibi bölgelerde yaşamaktadırlar. Özellikle Prişta, Kruje, Elbasan, Görice, Fraşer ve Ergeri, Bektaşilerin yoğunlukta oldukları bölgelerdir.[2] Akçahisar (Kruje) ve Elbasan tekkeleri, Osmanlılar döneminde Arnavut Bektaşilerinin önemli merkezleriydi. Günümüzdeki merkezi ise nüfusu 226 000 civarında olan Tiran(a)’da bulunmaktadır. Arnavutluk’ ta, Halveti, Kadiri, Rufai, Gülşeni, Sadi, Ticani ve Bahai gibi tarikatların varlığından da söz edebiliriz.
Anadolu’da olduğu gibi, Arnavutluk’ta da Bektaşiliğin gelişmesi pek kolay olmamıştır. Orada da birçok farklı unsurların, yöresel kültür ve inançların etkisinde kalmıştır. O nedenle, bu kongrede de farklı sesler çıkmıyor değildi. Ülkenin genelinde olduğu gibi, 1990’dan sonra yeni bir yapılaşmaya ve örgütlenmeye giden buradaki Bektaşiler, ekonomik ve sosyal birçok sorunlarla karşı karşıyadırlar. Eğitim ve kaynak yetersizliği de sorunların başında gelmektedir. Böylesi bir ortamda siyasi ve ekonomik çıkar çevrelerinin, insanların güzel değerlerini istismar ederek cirit atmamaları da mümkün değildir.
7. Uluslararası Bektaşi Kongresinde de işte bu sorunlar konuşuldu, çözümü için öneriler sunuldu. Ayrıca Türkiye’den gelen Kültür Bakanlığı Gençlik Halk Oyunları, Halk Müziği ve Semah Topluluğu’ nun, Prof. Dr. Nurhan Karadağ’ın yönetiminde sunduğu Alevi cemindeki kardeşlik töreni, semah ve deyişler oldukça dikkati çekti. Yine aynı grupla Kruje’de Sarı Saltık Dede makamının bulunduğu dağın eteğinde yapılan müzik ve folklor şöleni de unutulmaz bir anı yaşattı bize. Halk müziği sanatçısı Gülperi Öztürk’ün, halkın duygularına ortak olan; acı, sevinç, coşku ve özlemlerini dile getiren türkü ve deyişleri; „Ya Hızır, Dem geldi, Eyvallah Şahım eyvallah!..“ nefesleriyle dönülen semahlar, Sarı Saltık Dede’nin ruhunu şad etti sanıyorum. İşte böylesine duygu yüklü bir ortamda Evliya Ôelebi’nin 1652’de Babadağ/Dobruca’da Sarı Saltuk Dede’nin makamını ziyaret ederken yazdığı şu dizeler aklıma geldi:
Hazreti Sultan Saltuk’u ziyâret eyledik;
Ôok şükür şimdi görüp Hakk’a ibâdet eyledik!..
Yine Evliya Ôelebi’nin deyişiyle, o gece öyle bir „Hüseyin Baykara faslı“ [3] edildi ki, sözle anlatılmaz...[4]
Söz Bektaşi kültürünün bu güzelliklerinden açılmışken, Kongre’de ve Kruye’deki şölende birlikte olduğumuz Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi’ni temsilen gelen Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Gıyasettin Aytaş, Bilim Kurulu üyesi Hülya Acar, Kültür Bakanlığı Müşavirler Koordinatörü Aydın Yerlikaya ve tercümanlığımızı yapan Anila Şeyhu’nun ve diğer bir çok arkadaşın da bu yöndeki özverili çabalarını takdir etmek gerekir.
Kruye’nin tepesinde (Mali Krus’ta) bulunan Sarı Saltık Dede’nin makamı ile Berat’ın doğusuna düşen Tomor Dağı’nın (2413 m) zirvesindeki Abbas Ali’nin (öl. M. 680)[5] makamı, Bektaşilerin önemli ziyaret yerleridir. Bu makamlar Hıristiyanlar tarafından da ziyaret edilmektedir. Kerbelâ sancaktarı Abbas Ali’nin, Hz. Ali’nin oğlu, İmam Hasan ile İmam Hüseyin’in üvey kardeşi olduğu, Kerbelâ katliamından kurtulup Berat’a gelip yerleştiği ve kutsal Tomor Dağı’nı mekan tuttuğu söylenir. Olimpos Dağı’nda da Abbas Ali’ye ait bir makamın olduğu söylenir.
„Yedi krallık yerde nam ve şan sahibi olan“, Hacı Bektaş Veli’nin yakın arkadaşı ve dervişi Sarı Saltık (Saltuk) Dede’nin de Kruye dışında, başta Romanya/Dobruca, Kosova/MostarBlagay (Altıneli bölgesi), Yunanistan/Korfu adası, Edirne/Babaeski ve Tunceli olmak üzere birçok yerde (rivayete göre 40 yerde) mazarı ve makamı bulunduğu söylenir.[6]
İslâmiyetin Rumeli ve Balkanlarda yayılması Osmanlıların fetih dönemlerine, özellikle 15. ve 16. yüzyıla dayanır. Bu gelişmede iskân yoluyla fethedilen boş ve ıssız yerlere yeleştirilen konargöçer Türkmen boylarının ve kolonizatör Türk dervişlerinin de önemli etkileri vardır. „Askeri istilâlarla beraber oymak ve topraksız köylüler veya sürgünlerle gelen dervişler, az çok mensubu oldukları tarikata bağlı teşkilâtlı bir hareket olarak boş yerlere yerleşiyorlardı. Orada bir zaviye kurduktan sonra, yavaş yavaş onun etrafında yapılan inşaat ve yerleşmelerle bir köyün meydana gelmesine amil oluyorlardı. O köyde, bu zaviyenin bir kültür ve tarikat merkezi olduğu aşikârdı. Halen, Türkiye’de birçok köyün taşıdığı isimler, onların kurucuları olan kolonizatör dervişleri bize öğretmektedir...10]
Arnavutluk’taki Bektaşiliğin tarihi geçmişine ve konumuna gelince: Evliya Ôelebi, H. 1080 (M. 1670)[11] yazında Güney ve Orta Arnavutluğa yaptığı gezisinde, Kanina’daki Bektaşi tekkesinden ve Valona sırtlarında yer alan Baba Sultan ve bir kaç Bektaşi dervişine ait ziyaret yerinden söz eder. Kanina’daki Bektaşi tekkesinin Hacı Bektaş’a izafeten Sultan Bayezid II (14811512)’nin damadı Göyegü Sinan Paşa tarafından yaptırıldığı söylenir.[12] Richard BuschZantner, „Arnavutluk’taki Bektaşi Tarikatı“ adlı makalesinde, Bektaşi tarikatının Arnavutluk’taki varlığının 1530’dan itibaren ispatlanabileceğini yazmaktadır.[13] Hans Joachim Kissling’e göre, Bektaşi geleneğine bakılırsa, yarı efsanevi bilgiler de olsa, ilk Bektaşilerin, Sultan Murad II’nin (14211451) askerleriyle birlikte Arnavutluk’a gelip yerleşmiş olmaları mümkündür. J. Kingsley Birge, “The Bektashi Order of Dervishes = Dervişlerin Bektaşi Tarikatı, LondonHartford 1937” adlı yapıtında, Haydar Baba adında bir Bektaşi Dervişinin kendisine verdiği bilgilere göre, Kasım Baba, Yemin Baba, Piri Baba ve Hüseyin Baba gibi Bektaşi Erenlerinin Mehmed II’nin iktidarı döneminde (14511481) Arnavutluk’un değişik bölgelerine yerleşip burada Bektaşiliği yaydıklarını, hatta Sultan Beyazid II (14811512) tarafından da Arnavutluk’ta bir çok Bektaşi tekkesinin kurulduğunu belirtmektedir.[14] Peter Bartl’ın tarihçi Zinkeisen ve Franz Babinger’e dayanarak verdiği bilgilere göre, Bektaşiliğin Arnavutluk’ta yayılmasından önemli bir faktör de, Safeviye taraftarlığıyla suçlanan bazı kesimlerin (Kızılbaşların) Bayezid II tarafından 1492’den sonra Anadolu’dan Rumeli’ye (özellikle Yunanistan, Sırbistan ve Arnavutluk’a) iskan ettirilmesinden kaynaklanır.[15] Alman türkologu ve tarihçisi Franz Babinger, Anadolu ve Balkanlar’la ilgili yaptığı geniş çaplı araştırmalarında, Anadolu’daki Batıni Şii (AleviKızılbaş) gruplarından bazılarının II. Bayezid tarafından Mora ve Arnavutluk’a sürüldüğünü yazmaktadır.[16] Franz Babinger, Nisan 1929’da Kruje’deki Sarı Saltık makamanı ziyaret ederken, bu Veli’nin yaşamıyla ilgili H. 1104 (M. 1692/3) tarihlerine ait bir Türkçe kitabeye rastladığını belirtmektedir.[17]
Hasluck’a göre, „Arnavutluk, özellikle de güney Arnavutluk Bektaşiliğin en büyük kalesidir. Burada Bektaşiler müslüman nüfusun ondan dokuzunun Bektaşi olduğun söylerler. Kuzeyli Gegalar’ın ise ancak ondan birinin bu tarikate bağlı olduğunu dile getirirler.
Güney Arnavutluk’ta (buraya Kuzey Epir de denir) Bektaşiliğin tarihi üzerine yaptığım araştırmalardan şu sonuçlara vardım: (1) Bektaşilik, buraya görece yakın tarihlerde gelmiştir. (2) Burada tutunmasında başlıca etken, kendisi de tarikat üyesi (Bektaşi) olan Tepe(de)lenli Ali Paşa’nın (1759-822) nüfuzudur. Toskalar, Kastorya’daki tekkeyi ülkelerindeki en eski tekke sayarlar, ama Kastoria cografi bakımdan Makedonya’ya aittir. Bu tekkenin kuruluş tarihi belirsizdir. Rumeli’nin başka yerlerinde olduğu gibi, orada gömülü bulunan evliyanın da Türk fethileri devrinde yaşamış olduğu rivayet edilir ve kişiliği de açıkça insanüstüdür. Öte yandan, dağların Arnavutluk yüzünde, evliyalarının hayatlarının tarihleri bilinir ve yakın zamanlara aittir. Gömülü bulundkuları tekkelerin kurucuları olmaktan daha büyük rolleri yoktur. Eskilik bakımından Ergeri’deki tekkeler Ali Paşa’dan dah önceye dayandıklarını iddia ederler, ama kanıt gösteremezler. Görice grubu, Koniçe, Fraşeri’deki önemli tekke ve diğer bazı tekkeler Ali Paşa zamanında kurulduklarını kabul ederler, daha başkaları ise çok daha sonraki tarihte kurulduklarını bildirirler... Bir yabancının gözüyle Arnavutluk’ta Bektaşiliğin aldığı biçimde dini hurafevi yön değil de toplumsal örgütlenme ağır basar görünüyor. Bunu tekkelerin görünüşü de doğrulamaktadır. Bütün bu bölgedeki Bektaşi tekklerinin belli bir simgeleri ve kesin bir planları yoktur. Genellikle, iyi köy evleri gibi, sade ve sağlam yapılmışlardır ve köylerin hemen dışında, daha seyrek olarak da büyük yerleşim merkezlerine yakın yerlerde bulunurlar. Evliyaların mezarları, çok sade türbelerin içindedir, bu türbeler ana binalardan uzaktadırlar, bu duruma sağlık nedenleri gerekçe gösterilir...
Bektaşiliğin Arnavutluk’ta kökleştiği dönemde Fransız Devrimi dönemi burada ağırlık, en azından teoride, insanların kardeşliği ve davranışlarla karşılaştırıldığında dinin dogmalarının ve formalitelerinin önemsizliği gibi liberal görüşlere verilmiştir. Her iki görüş ve bir ölçüde bunlara bağlı olan zahitçe inanışlar, devişlerin düşüncesinde gizli olarak bulunur; ama bunlar, kılıçla yayılan İslam idealine temelden karşıttır. Bu ideal, Türk fetihleri günlerinde Yeniçerileri harekete geçirmiştir ve eski Bektaşi evliyalarını insanüstü din karamanları olarak gösteren düşüncede kendini açığa vurur.
II. Mahmut’un kıyımı (1826), Arnavut Bektaşilerini pek etkilememiştir. Bunun nedeni, yalnızca Arnavutluk’ta hareketin o sırada çok güçlü olmasından değildir. Kuşkusuz ülkenin dağlık ve engebeli oluşu da bir etkendi. Bu ülke, başka yerlerde aranan özellikle Arnavut kökenli Bektaşiler için bir sığınak oluşturmuştu... Balkan Savaşı’ndan sonra çıkan karışıklıklar sırasında Bektaşilerin uğradığı zararlar çok büyük olmuştu. Pek çok tekke yakılıp yıkılmış, kalanların çoğunun da içinde ne varsa hepsi Epirli başıbozuk askerler tarafından yağma edilmişti...21] Salih Niyazi Dedebabadan sonra sırayla Ali Rıza Dede (18761944), Kamber Ali Baba (18681948) Cafer Dede (18741945, Abbas Hilmi Dede (18671947), Ahmet Ahmetay (19161980) postnişinliğe getirildi.
Siyasi nedenlerle 1944’te Arnavutluk’u terk etmek zorunda kalan Baba Rexhebi (Receb Ferdi Baba, Gjirokaster 1901Detroit/Michigan 1996) ise, dört yıl İtalya’da mülteci kamplarında kaldıktan sonra, Kahire’ye geçti. Kahire’deki Kaygusuz Abdal Bektaşi Tekkesi yöneticilerinden Ahmed Sırrı Baba’yla tanıştı ve 1952’de Amerika’ya göçtü. 1954’de New York ve Detroit’teki Arnavut göçmenlerin de desteğini alarak burada ilk Bektaşi dergâhanı hizmete açtı. Baba Recebi, uzun yıllar bu dergâhta postnişin olarak hizmet sundu ve 1996’da Hakk’a yürüyünce yerine Baba Flamur Shkalla geçti. (Geniş bilgi için bkz. ABD’nin Michigan eyaletindeki Detroit Bektaşi Tekkesi).
1920’ye dek Türkiye’deki Bektaşilere bağlı olan Arnavut Bektaşileri, Ocak 1922’de Tiran’da gerçekleştirdikleri birinci Bektaşi Kongresinde aldıkları bir kararla muhtariyetini ilân edip bağımsız bir şekilde örgütlenmeye başladılar. 1923’te Gjirokaster’de yapılan ikinci Bektaşi kongresinde ise Bektaşi topluluğu resmi bir statü kazandı. Bektaşilik, 1932’nin başlarında Kral Zogu I. tarafından resmi din olarak kabul edildi. Böylece Arnavutluk’ta resmi dinlerin sayısı dörde yükseltildi (Katolikler, Ortodoks Hıristiyanlar, Sünni Müslümanlar ve Bektaşiler).[22] Daha sonraki yıllarda diğer bazı mezhep ve tarikatlar da resmi kimliğine kavuştular. Bektaşilerin 1934’de 60’a yakın dergâhı, biri Tiran’da, diğeri de Korça’da olmak iki eğitim merkezi vardı.
1967’de dini faaliyetlerin yasaklanması ve bütün ibadet yerlerinin (cami, kilise ve tekkelerin) kapatılmasıyla birlikte Bektaşi tekke ve zaviyeler de kapatıldı. Bu dönemde kapatılan Bektaşi tekkelerinin 67 civarında olduğu söylenir. 1990’da başlayan değişim süreciyle birlikte dini faaliyetler de serbest bırakıldı. Kapatılan birçok dergâh, cami ve kiliseler yeniden onarılmaya başlandı. Salih Niyazi Dedebaba tarafından kurulan Tiran’daki Bektaşi Dergâhı da oradaki Bektaşilerin kendi çabalarıyla yeniden onarılıp hizmete açıldıktan sonra 1993’te dergâh postnişinliğine Reşat Bardi Dedebaba getirildi. Ayrıca, Elbasan, Kruje Gjirokaster ve Korça’daki Bektaşi tekkeleri de onarılarak hizmete açıldı. Tiran’a gittiğimiz akşam, Reşat Bardi Dedebaba, bizleri Tiran’daki Bektaşi Merkezinde ağırladı.
Bektaşiliğin Balkanlarda Hıristiyan toplumu arasında yayılmasının önemli sebeplerinden biri, Yunan şarkiyatçılarından Zenginis’in de ifade ettiği gibi, sevgi ve hoşgörü temeline dayanan Bektaşi öğretisinin Müslümanlık’la Hıristiyanlık arasında bir köprü fonkisiyonu oluşturmasından[23]; insanları renginden, dilinden, cinsiyetinden ve kökeninden dolayı dışlamamasından, insana insan gözüyle bakmasından ve farklılıkları zenginlik olarak görmesinden kaynaklanır. Devşirme yoluyla Yeniçeri Ocağına alınan Hıristiyan çocuklarının İslâmiyete geçişte, ortodoks İslâm anlayışı yerine Bektaşiliği tercih etmeleri; onu kendi öğretilerine ve yaşam felsefelerine yakın bulmalarından ve bu zengin mozaik içerisine kendi güzelliklerini de yaşatabilmelerinden kaynaklanır. Önemli nedenlerinden biri de, konunun uzmanlarından Alman Türkologu Prof. Hans Joachim Kissling’in de ifade ettiği gibi, Senkretik bir yapıya sahip olan Bektaşiliğin bir halk inancı olmasından, onun proleter ve sosyalist karekterinden; öğretisindeki fütüvvet (mertlik, yiğitlik ve cömertlik) anlayışından kaynaklanır.[24]
Uzun bir tarihi geçmişe sahip olan Arnavutluk’un, özellikle Osmanlılar dönemindeki tarihi geçmişine kısaca göz atmak gerekirse: Osmanlıların Arnavutluk topraklarına girişi Yıldırım Beyazid dönemine (13891402) dayanır. 1394’te itibaren Anadolu’dan nakledilen Saruhanlu Türkmenlerden bazıları buralara yerleştirildi.[25] Bu göçmenlerle birlikte Osmanlı tımar sistemi de yerleşmeğe başladı.[26] Doğu Dibra dağlarında bulunan Kocacık Yörükleri de, ArnavutRumeli yolunu korumaları için bu bölgelere yerleştirilmişlerdir.[27] 14441468 yılları arasında (İskender Bey döneminde) bağımsızlığına kavuşan Arnavutluk, İskender Bey’in[28] ölümünden sonra (1468) tekrar Osmanlıların eline geçti. Osmanlılar tarafından işgal edilen Arnavut kentleri „Sancaki Arvanid“ (sonraları Sancaki Arnaud) olarak birleştirildi. Sancak merkezi ise Gjirokastra (Ergeri) kenti idi. İlk Sancakbeyliğine ise Ali Bey Evrenoz getirildi. Sancaki Arnaud, o zaman 10 vilayetten oluşuyordu (Gjirokastra, Vajoneta/Delvina, Këlcyra, Kanina, Skrapari, Berati, Tomorica, Ôartollozi/ShpatiMokra, PavloKurtiku/Krrabë ve Kruja). Her vilayetin başında ise birer Subaşı vardı. Osmanlılarla Venedikliler arasında paylaşılan Arnavut topraklarından o zaman sadece Ôermenika, Mati, Dukagjin ve Pulti kentleri, Osmanlılara haraç ödemekle yükümlü yerli Arnavut beylerinin elinde kalmıştı.[29] Arnavutluk, 1912’ye kadar Osmanlıların yönetiminde kaldı.
1878’de, Naim Frashëri[30] gibi tanınmış Bektaşilerin de içinde yer aldığı Arnavut aydınlarının öncülüğünden başlatılan ulusal bağımsızlık hareketinden (Prizren Birliğinden) sonra, Arnavutlar, 28 Kasım 1912’de Volra’da yapılan ulusal kongrede bağımsızlıklarını ilân ettiler. 1923’te yapılan bazı reformlarla çok eşlilik, kadınların örtünmesi gibi bazı İslâmi kurallar kaldırıldı. İkinci Dünya savaşında, 7 Nisan 1939’ da İtalya faşist kuvvetleri ülkeyi işgal etti. Bektaşi bir aileden gelen Enver Hoca’nın (Gjinokaster 1908Tiran 1985) önderliğinde İtalya faşistlerine karşı girişilen kurtuluş mücadelesinden sonra 8 Kasım 1941’de Arnavutluk Komünist Partisi kuruldu. Eylül 1943’te Alman faşistlerinin saldırısına uğrayan Arnavutlar, 29 Ağustos 1944’te Alman faşist kuvvetlerini yurtlarından kovarak ulusal bayram ilân ettiler. 29 Ağustos 1945’te toprak reformu yapıldı. 11 Ocak 1946’da Enver Hoca’nın önderliğinde, Sovyetler Birliği ve Yugoslavya’nın da desteğiyle komünist sisteme geçen Arnavutluk’ta Halk Cumhuriyeti ilân edildi. 812 Kasım 1948’de Arnavutluk Emek Partisinin 1. Kongresi yapıldı. 14 Mayıs 1955’te Varşova patktına giren Arnavutluk, 1968’de bu paktan ayrıldı. Bu arada Ôin Halk Cumhuriyetiyle ilişkilerini geliştirdi. 14 Aralık 1955’de UNO’ya alındı. 28 Aralık 1978’de yapılan yeni yasal düzenlemeyle „Arnavutluk Halk Cumhuriyeti“ ismi, „Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti“ olarak değiştirildi. 11 Nisan 1985’te Enver Hoca’nın ölümü, Komünist ülkelerdeki sosyoekonomik ve siyasal sorunlar, 1989’lardan sonra başlayan değişim rüzgârları, reform hareketleri, Doğu Blokunun çöküşü ve globalleşmeyle birlikte başlayan süreç ister istemez Arnavutluk’u da etkiledi ve Arnavutluk ta bu değişime ayak uydurmak zorunda kaldı. Bu değişimler doğal olarak birçok sosyal, siyasal ve ekonomik sorunları da birlikte getirdi.
İşte böylesine karmaşık ve zorlu bir süreçten geçen Arnavutluk’ta her şeyi bir çırpıdan düzeltmek, dengeleri yerli yerine oturtmak, sapla samanı birbirinden ayırmak pek kolay olamasa gerektir. Zengin doğal kaynaklara sahip ve gelişmeye müsait olan bu ülkenin sosyoekonomik ve siyasal alanda daha iyi bir konuma geleceğinin, Bektaşi sevgi ve hoşgörüsünün egemen olacağının inancındayız.
18961970 yılları arasında Arnavutluk Bektaşileri tarafından çıkarılan bazı yayınlar (dergi, kitap ve yıllıklar):
•Naim Be Frasheri: Fletore e Bektshinjet, Bükreş 1896, 3. Baskı Selanik 1910. (Fransızca terc. Faik Konitza tarafından 1896’da Albania dergisinde yayımlandı).
•V.A. Prishta: Bektashinit’e Shqiperise, Korça 1921.
•Reforma, Organ Klest Kombetar (E perkakeshme fetare, politike, letrare, lajme, etj. e klerit bektashi ne gjuhen shqipe (Milli Bektaşi Din Adamları Organi, poli tik, edebi dergi), Editör: Varf Ali Pirshta, Kelcyre, 19211923.
•Statuti Kominitetit Bektashian Shqiptar, Vlore 1924.
•Regullore e Bektashijvet Shqiptare ve Buxheti i se Shenjtes Kryegjysheri Bektashiane per vitin 19301931.
•Ali Tyrabiu: Literature e Bektashivet a vjersha te perkthyera prej shkrimtareve bektashing te vjeter, Tirane 1927.
•Ali Tyrabiu: Historija i perghitheshme e bektashinjvet, Tirane, Mbrothesia 1929.
•Ali Tyrabiu: Historija i pergjitheshme e bektashinjvet (Bektaşilerin Genel Tarihi) Tirane, Mbrothesia 1929.
•Historija e Bektashinjvet. Periudhat para lindjes se Bektashizmes, Tirane 1929.
•Xhevhes ose merdime dhe aforizma Bektashijsh te vjeter, Permblejhje dhe perkthime prej Baba Ali Tomorit, Tirane, Shtyp. Mbrothesija Kristo P. Luarasi, 1934. (18 sayfalık bir fasikül in 160).
•Djersa (Organ i Komunitetet Bektashian Shqiptar, Reviste e pérmuajshme morale, kulturale, shoqnore), Tiran 194546.
•Kalendari Komuniteti Bektashja, 19581962.
•Zeri i Bektashizmes (Bektaşilerin Sesi) dergisi. Bu dergi, 1954’de Baba Recebi tafarından kurulan Detroit Bektaşi tekkesi tarafından 1959’dan itibaren yılda iki kere Arnavutluk’ta yayımlanıyordu.
• Cevat Kalaycı: Bektashizmi dhe teqeja shqiptare n’Amerike, New York 1964.
•Baba Recebi:Misticizma Islame dhe Bektashizma, New York 1970.[31]
ARNAVUTLUK’TAKİ BEKTAŞİ TEKKELERİ
Abbas Ali Tekkesi : Gyeres ve Kulmak arasında Tomar Dağı eteklerinde.
Abdullah Baba Tekkesi : Ali Postivan
Abidin Baba Tekkesi : Leskovik
Ali Baba Tekkesi : Gjirokaster (Ergiri)
Asım Baba Tekkesi : Gjirokaster
Aziz Ali Baba Tekkesi : Gjirokaster
Baba Ali Türbesi : Kruje (Kurya) (1807’de Şeyh Mimi tarafından yaptırılmış)
Balım Sultan Tekkesi : Martaneş
Bachka Bektaşi Tekkesi : 1850’lerde Meleçanlı Hamid Baba tarafından yaptırılmıştır.
Drizar’da bir Tekke : Celal Baba tararından kurulmuş.
Duka Bektaşi Tekkesi : Gjirokaster
Dushk Bektaşi Tekkesi : 1895’lerde Ahmet Baba tarafından
kurulmuştur.
Giormi Bektaşi Tekkesi : 1800’de Haydar Baba tarafından yaptırılmış.
Gilave Bektaşi Tekkesi : 1875’de İsmail Baba tarafından kurulmuştur.
Grenchie’de bir Tekke
Greshitza Bektaşi Tekkesi : 1855’de Hüseyin Baba tarafından kurulmuştur.
Gumani/Panaret’de bir Tekke
Hacı Süleyman Baba Tekkesi : Gjirokaster
Haydar Baba Tekkesi : Koniça
Hekali’de bir Tekke
Horasan’lı Hacı Baba türbesi : Kesaraka (Tekkesi)
Hüseyin Baba Türbesi : Memaliaj
Hüseyin Baba Türbesi : Krahas
İsmail Baba Türbesi : Koshdan
İsmail Baba Türbesi : Gaduchi’da
Istaria/Herseka’da bir Tekke : (18.yy.’da Hüseyin Baba tarafından yaptırıl
mış).
Kapani Tekkesi : 1895’de İsmail Baba tarafından kurulmuştur.
Kiatorom’da bir Tekke
Kremenar Tekkesi : 1990’de Hasan Baba tarafından kurulmuştur.
Kreshova Bektaşi Tekkesi : Hasan Baba tararından kurulmuş
Kuch Bektaşi Tekkesi : Kasım Baba tarafından yaptırılmıştır. Arnavutluk’taki Bektaşi tekkelerinin en eskisidir.
Mariçhan’da bir Tekke : Mariçhan
Martanesh’de bir Tekke : 1900 yılında Hacı Hüseyin Baba tarafından
yaptırılmış.
Melchan (Moçan?)’da bir Türbe : (18.yy’da Hüseyin Baba tarafından yaptırılmış) Metan Tekkesi : Nepravishta
Mustafa Baba Türbesi : Elbasan
Nemaliye Tekkesi : Gjirokaster yakınlarında
Osman Zeza’da bir Tekke : 1897’de İlyas Baba tarafından kurulmuştur.
Pervishe’de bir Tekke :
Prishta’da bir Tekke :
Rabia Bektaşi Tekkesi : 1879’da Baba Süleyman tarafından kurulmuş.
Rifat Baba Tekkesi : Kuta
Sarı Saltık Türbesi : Kruje (Kruya)
Shimiraden Bektaşi Tekkesi : Mustafa Baba tarafından yaptırılmış
Sianolas Tekkesi : Barmash
Suke/Tepelen’de bir Tekke :
Şeyh Nasibi (Muharrem Baba) :
Türbe ve tekkesi : Fra’sher (Fraşer)
Talip Baba Türbesi : Bubes
Threpel Bektaşi Tekkesi : 1865’de Behlül Baba tarafından yaptırılmış.
Turan Tekkesi ve Ali Baba Türb. : Turan
Veliköy Tekkesi : Gjirokaster yakınlarında
Vlore Tekkesi : Vlore
Yusuf Baba Tekkesi : Baltaca
Zeynel Abidin Baba Tekkesi : Gjirokaster.
BİBLİYOGRAFYA
Birge, J. Kingsley:The Bektashi Order of Dervishes, London 1937.
BABINGER, Franz: Der Islam in Kleinasien (Anadolu’da İslamiyet), in: ZDMG,
76. Band, Leipzig 1922.
BABINGER, Franz: Scheich Bedreddin, der Sohn des Richters von Simaw (in:
Der Islam, 11. Cilt, Leipzig 1921.
Babinger, Franz Das BektaschiKloster Demir Baba, Berlin 1931.
Babinger, Franz: Sarı Saltık Dede, Enzyklopädie des Islam, Band IV, Leiden/
Leipzig 1934, S. 184185.; İslâm Ansiklopedisi, 10. Cilt, s. 220221.
BABINGER; Franz: Ewliyâ Tschelebi’s Reisewege in Albanien, Mitteilungen
des Seminars für Orientalische Sprachen, XXXIII, Berlin 1930, II. Abt.: West
asiatische Studien, S. 138178; Aufsätze und Abhandlungen zur Geschichte Süd
osteuropas und der Levante II, München 1966, S. 5189.
BALIC, S.: Der Islam zwischen Donau und Adria, Anatolica I, 1967, s. 93104.
Barkan, Ömer Lütfi: Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskân ve Kolonizasyon
Metodu Olarak Vakıflar ve Temlikler, I İstilâ Devirlerinin Kolonizatör Türk
Dervişleri ve Zâviyeler, Vakıflar Dergisi, sayı II, Ankara 1942, s. 279386.
BARTL, Peter: Die albanischen Muslime zur Zeit der nationalen Unabhängig
keitsbewegung (18781912), Wiesbaden 1968.
BUSCHZANTNER, Richard: Die Sekte der Bektaschi in Albanien, in Petermans Mitteilungen, 78, Gotha 1932, S. 245.
EHAJIC (Dz.): Bektashis and Islam in Bosnia and Hercegovina, in Anali GHB Bibl. VVI, Sarajevo, 1978, s. 8390.
CHOUBLIER; M.: Les Bektachis et la Roumélie, in: Revue des Etudes Islamiques (1927), S. 427453.
CLAYER, Nathalie: Arnavutluk Bektaşi Tarihi, Nefes Dergisi, Sayı: 23 (1995).
CLAYER; Nathalie: Arnavut Bektaşiliğinin Yüksek Mevkileri, çev.: İnci Ôınarlı, Cem Dergisi, Sayı: 66 (Mayıs 1997), İstanbul, s. 1825.
ÔETİNER, Yılmaz: Bilinmeyen Arnavutluk, İstanbul 1966.
ÔETİNER, Yılmaz: Şu bizim Rumeli, Ankara 1967.
FRASHËRI, Naim: Die Bektaschis, Herausgegeben und übersetzt von Norbert Jokl. In: Balkanarchiv 2, Leipzig 1926, S. 226256.
FRASHËRI, Kristo: Şemseddin Sami Frashëri – idéologue du mouvement national albanais, in: Studia Albanica 3 (1966) 1, S. 95110.
FRASHËRI, Sami: Was war Albanien, was ist es, was wird es werden? Gedanken und Betrachtungen über die unser geheiligtes Vaterland Albanien bedrohenden Gefahren und deren Abwendung, aus dem Türkischen übersetzt von A. Traxler, Wien, Leipzig 1913.
GEORGE, P. /RISTELHUEBER, R./ BOISSIN, H.: Arnavutluk, Meydan La
rousse, 1. Cilt, İstanbul 1981, s. 680682.
GÜLÔİÔEK, Ali Duran: Der Weg der AlevitenBektaschiten, Köln 1994; 2.
überarbeitete Aufl.: Juli 1996.
GÜLÔİÔEK, Ali Duran: Sarı Saltık Dede, Alevilerin Sesi, Sayı 28, Köln 1998.
GÜLÔİÔEK, Ali Duran: Yeniçeri Ocağı’nın Kuruluşu ve Bektaşilik’le İlişkileri,
Alevilerin Sesi, Sayı: 19 (Mayıs), Köln 1996, s. 1824.
HAMMERPURGSTALL, Joseph von: Geschichte des osmanischen Reiches, 1
10, Budapest 18271835.
Hasluck, F. W.: Christianity and Islam under the Sultans: Sultanlar Devrinde
Hıristiyanlık ve İslam, Volume (cilt) II, Oxford 1929, s. 434437; Türkçe çevirsi:
Yücel Demirel, 2. Baskı, İstanbul 1995.
İNALCIK, Halil: İskender Bey, İslâm Ansiklopedisi, 5/2. Cilt, s. 10791082.
JACOB, Georg: Beiträge zur Kenntnis des DerwischOrdens der Bektaschis
(Türk. Bibliothek, Bd. 9), Berlin 1908.
JACOB, Georg:Die Bektaschijje in ihrem Verhältnis zu verwandten Erscheinungen
München 1909.
KISSLING, Hans Joachim: Zur Frage der Anfänge des Bektaschitums in Alba
nien, in: Oriens XV, Leiden 1962, S. 281286.
KISSLING, Hans Joachim: Aus dem Derwischwesen Südosteuropas, Grazer u.
Münchener Balkanolog. Studien, Bd. 2, München 1967, s. 5670.
KISSLING, Hans Joachim: Dissertationes Orientales et Balcanicae Collectae, I.
Das Derwischtum, Dr. Dr. Rudolf Trofenik, Müncehn 1986.
KÜÔÜK, Murat: Osmanlı’dan günümüze Arnavutluk’ta Bektaşilik, Cem Dergisi,
sayı 64 (Mart 1997), İstanbul, s. 3037.
KÜLÔE, Süleyman: Osmanlı Devrinde Arnavutluk, İzimir 1944.
ORHONLU, Cengiz: Osmanlı İmparatorluğu’nda Aşiretlerin İskanı, İst. 1987.
OTTEN, Karl: Die Reise durch Albanien 1912, München 1913.
PAPOULIA, Basilike D.: Ursprung und Wesen der Knabenlese im Osmanischen
Reich, München 1963. (Südosteuropäische Arbeiten 59).
PEDERSEN, Holger: Zur albanesischen Volkskunde, Kopenhagen 1898.
POPOVIC, Aleksandre: L’Islam balkanique, Les musulmans du sud est euro
péen dans la période postottomane (Balkanlarda İslâm), Berlin 1986; Türkçe
baskısı, İstanbul 1995.
RIEDL, Richard: Die tanzenden Derwische von Tirana, in: Österreichische
Rundschau 11 (1907), München, S. 230231.
STADTMÜLLER, Georg: Die albanische Volkstumsgeschichte als Forschungs
problem, in: Lepziger Vierteljahrsschrift für Südosteuropa 5 (1941), S. 5880.
STADTMÜLLER, Georg: Die Islamisierung bei den Albanern, in: Jahrbücher
für die Geschichte Osteuropas N.F. 3 (1955), S. 404429.
STEINMETZ, Karl: Eine Reise durch die Hochländergaue Oberalbaniens, Wien
Leipzig 1904. (Zur Kunde der Balkanhalbinsel 1).
STRANSKY, Gottfried: Reise durch Albanien und Makedonien im Sommer
1903, in: Mitteilungen der K. u. k. Geograph. Ges. in Wien 46 (1903), S. 370390.
SÜSSHEIM, K.: Arnauten, Enzyklopädie des Islam, Band I, LeidenLeipzig
1913, S. 466471; İslâm Ansiklopedisi, 1. Cilt, s. 573592.
SÜSSHEIM, K.: Der Zusammenbruch des türkischen Reiches in Europa, in:
Veröffentlichungen der Handelshochschule München, Heft 3, Die Balkanfrage,
München und Leipzig 1914, S. 69108.
TEMREN, Belkıs: Bektaşiliğin Eğitsel ve Kültürel Boyutu, Ankara 1998.
TRIX, Frances: Spiritual Discourse, Learning with an Islamic Master (tinsel
söylemler; bir İslam üstadından öğrenme), Philadelphia 1993.
VLORA, Ekrem Bey: Ziele und Zukuft der Albanesen, in: Österreichische Rund
schau 15 (1908), München, S. 391406.
VLORA, Ekrem Bey: Die Wahrheit über das Vorgehen der Jungtürken in Alba
nien, Wien, Leipzig 1911.
VLORA, İsmail Kemal Bey: The Memoirs of Ismail Kemal Bey, Edited by Som
merville Story, New York 1920.
ZEGKINH EYSTPATIOY, X. (ZENGINIS Efstratios X.):O MPEKTASISMOS
STH D. QPAKH (O Mpektasismos stin Ditiki Thraki: Batı Trakya’da Bektaşilik)
Institute for Balkan Studies, Thessaloniki (Selanik) 1988.
ZINKEISEN, Johann Wilhelm: Geschichte des osmanischen Reiches in Europa,
17, Hamburg 18401863.
Not: Dergide yayımlanmak üzere gönderdiğimiz bu makale, uzun bir çalışmanın
sonunda yayıma hazırladığımız „İnanç Yapısı, Yaşam Felsefesi ve Edebiyatıyla
AlevilikBektaşilikKızılbaşlık“ adlı yapıtımız için hazırlanmıştı. Geniş kapsamlı bu
yapıtla, Anadolu’dan Balkanlar’a, kısmen Mısır’a ve Yakındoğu ülkelerine dek
geniş bir coğrafyaya yayılmış olan, yöresel birçok farklılıklarla zengin bir kültür
ve inanç mozaiğini taşıyan AleviBektaşiliğin insanı insanla, Tanrı ve doğayla
uzlaştıran bu güzel değerlerini tanıtarak, karşılıklı saygı, sevgi ve hoşgörü orta
mının yaratılmasına ufak bir katkı sunmak istedik.
[1] Bir zamanlar Bektaşilerin önemli merkezi olan Kruje (Akçahisar) dağının zirvesinde Sarı Saltık Dede’ye ait bir makam bulunmaktadır. SarıSaltık Dede’nin, insanların canına ve malına zarar veren, mahsulleri harap eden bir ejderahıöldürerek, köyülüyü bu canavardan (bugünkü yorumuyla, sosyal adaleti sağlayarak köylüyü sömürüden, zulüm ve baskılardan) kurtardağına dair bir menkıbe anlatılmaktadır. Bu menkıbeyi, Hasluck, Kruya versiyonuna dayanarak şöyle vermektedir: „... Kruya versiyonunda ejderha gündüz bir mağarada, geceleri de kilisede yaşıyormuş. SarıSaltık şehre kralın kızının kurban edilmesinden bir gün önce, mütevazi bir derviş kılığına girip gelmiş. Sabahleyin, tahta bir kılıç ve selviden bir bastonla silahlanmış olarak, prensese ejderhanın evine kadar eşlik etmiş. Asayla mucizevi bir sıçrama yapıp, tahta kılıçla ejderhanın yedi başınıkesmiş. Ejderhanın yedi dilinin ucunu kesip cebine koyduktan sonra ortadan kaybolmuş. Bilinmeyen kurtarıcıyla prensesin evleneceği söylenmiş, yanlış iddia