Osmanlı hayranı yabancı tarih profesörleri
SEVİNÇ ÖZARSLAN
01/08/2010
Akademisyenler geçidinin yaşandığı Osmanlı Tarihi Sempozyumu'nda bilgiler, belgeler ve deliller paylaşılıp durdu. Ancak bizim ilgimizi çeken, yıllarını Osmanlı tarihine adayan yabancı profesörlerdi. Onlar hayatlarını Arapça, Osmanlıca, Türkçe öğrenerek geçirmiş, Osmanlı arşivlerinde ömür tüketmiş Osmanlı âşığı hocalardı. Oturum aralarında her birine kayıt cihazımızı uzattık.
Yarım saatlik oturum aralarında birdenbire 'şak şak şak' diye flaşlar patlayınca magazin gündeminin ortasına düşmüş hissine kapılıyorsunuz. Oysaki burası pek çok insana göre sıkıcı bilgilerin anlatıldığı bir tarih sempozyumunun yapıldığı konferans salonu. Ama tarihçilerin her şeyi belgeleme merakı, salonu ve fuaye alanını ışıklı bir İstanbul gecesine dönüştürüyor adeta. Bir yanda dünyaca ünlü tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık ve onu dinlemeye gelen öğrencileri, diğer tarafta İlber Ortaylı ve hayranları, sanat tarihi profesörü Oktay Aslanapa'nın etrafında fır dönenler poz verme telaşında. Tarihsel bir akademisyenler geçidinin tam ortasındayız. Osmanlı tarihi deyince aklınıza kim geliyorsa hemen herkes 27-28 Temmuz'da Yalova Termal Oteli'nin konferans salonuna toplandı ve iki gün boyunca araştırmalarını konuştular. En sıcak konu ilk kez geçen yıl açıklanan Osmanlı Devleti'nin kuruluş tarihinin değişimiyle ilgiliydi. Prof. Dr. Halil İnalcık 1299 değil de 27 Temmuz 1302'de Yalova'da kurulduğunu belgelere dayandırarak bir kez daha anlattı.
Ancak bizi bu toplantıda en çok ilgilendiren mesele, yıllarını Osmanlı tarihine adayan yabancı profesörlerdi. Onlar gerçekten ömürlerini Arapça, Osmanlıca, Türkçe öğrenerek geçirmiş, Osmanlı arşivlerinde bizlerden daha çok vakit harcamış ve nihayetinde emeklerinin karşılığını almış hocalardı. Chicago Üniversitesi'nde İslam tarihi ve Ortadoğu üzerine dersler veren Amerikalı Prof. Dr. Cornell Fleischer, Girit Üniversitesi'nde Osmanlı tarihi araştırmalarını başlatan Yunanistanlı Prof. Dr. Elizabeth A. Zachariadou ve Balkanlar'daki Osmanlı üzerine uzmanlaşan ve 7 yıl önce Ankara'ya yerleşip Bilkent Üniversitesi'nde ders vermeye başlayan Prof. Dr. Evgeni Raduşev, Bükreş Üniversitesi'nden Mihai Maxim ve Bahçeşehir Üniversitesi'nden Heath W. Lowry... Osmanlı tarihiyle ne zaman flört etmeye başladıklarını öğrenmek ve tarihimize yaptıkları katkıları anlamak için oturum aralarında her birine kayıt cihazımızı uzatıp hikâyelerini dinledik.
***
Avrupa edebiyatı okumak çok narsist gelince Osmanlı tarihine yöneldim
Prof. Dr. Cornell Fleischer, Chicago Üniversitesi İslam Tarihi ve Düşüncesi Bölümü Öğretim Üyesi: Çocukluğumun önemli bir kısmı Ortadoğu'da geçti. 1958'den 1960'a kadar Mısır'da, 1960'tan 1963'e kadar Bağdat'ta yaşadım. Rahmetli peder diplomattı. Eğitim hayatıma Brown Üniversitesi'nde karşılaştırmalı edebiyat okuyarak başladım. Alman, Fransız ve İngiliz edebiyatı... Ama ikinci yılda çok sıkıldım. Çok narsist bir uğraş gibi geldi. Birden çocukluktan kalma güzel hatıralar canlandı kafamda. Arapça diye tutturunca Princeton Üniversitesi'ne geçtim. 1960'lı yılların sonlarıydı. Orada hocam Martin Dickson'la tanıştım. Kendisi Farsçacı olarak biliniyordu. Hatta vaktiyle Zeki Velidi Togan'a asistanlık yapmış. 1950'li yılların başında İran'a geçmeden önce İstanbul'da bulunmuş. Mezun olduktan sonra Kahire'ye gittim. Orada bir buçuk yıl kaldım. Sonra İran'a gittim, Farsçamı ilerletmek için. Sonra Princeton Üniversitesi'ne doktora yapmak için döndüm.
O yıllarda nedense Osmanlı tarihini sıkıcı buluyordum. Çünkü Osmanlı'nın o zamanki imajı çok askeriydi, kurumsaldı. Ama kaderime teslim olup hocamın da önerdiği konuyu ele aldım: Gelibolulu Mustafa Ali. 16. Doktora tezimi onun üzerine hazırladım. Gerekli araştırmayı yapmam için İstanbul'da 3 yıl kalmam gerekti. Burslu olarak geldim İstanbul'a. 1976-1979'a kadar. Burs bitince Amerika'ya dönmek istemedim. Şuradan buradan bir geçim sağlayarak iki sene daha kaldım. Boğaziçi Üniversitesi'nde beşeri bilimlerde ders verme imkânım oldu. Ama biliyorsunuz o yıllar Türkiye'de yaşamak çok zordu. Amerika'dan bir iş teklifi gelince ülkeme döndüm.
Ohio State Üniversitesi'nde Türkçe ve Farsça öğretmek üzere görevlendirildim. Orada 3 yıl kaldım. Nihayet Mustafa Ali tezini bitirebildim. Sonra Washington University in St. Louis Üniversitesi'ne geçtim. O zamana kadar bu okulda Ortadoğu ya da İslam tarihçisi bulunmamıştı. Burada Ortadoğu ve İslam Kültürleri Merkezi oluşturduk. Arapça hocası Peter Heath okula geldi. Daha sonra Ahmet Karamustafa diye bir arkadaş geldi. Hâlâ orada. Eşi de Fatıma Hanım Farsça hocamız oldu. Engin Akarlı arkadaşımız da sonra geldi, yakın dönem Ortadoğu tarihi okumak üzere. Öyle çok samimi bir grup oluştu.
Halil İnalcık emekli olunca onun yerine beni istediler
Halil İnalcık'la İstanbul'a ilk geldiğim zaman 1976 yılında tanıştık. İrtibatımızı her zaman sürdürdük. Washington Üniversitesi'nde 1993 yılına kadar kaldım. Halil İnalcık Chicago'dan emekli olduktan sonra yerine kimse gelmemişti. Beni çağırdılar, kabul ettim ama öncesinde çok düşündüm. Çünkü çok samimi ve verimli bir ortamım vardı. Bırakmak istemiyordum ama Chicago'ya gitmek de hocaya halef olma fırsatı sağlayacaktı. Daha da önemlisi orada kurduğu temelin üzerinde yeni bir şeyler yapmak ve öyle bir kurumda bulunmak vardı. O yüzden kabul ettim.
Osmanlı tarihine Mustafa Ali sayesinde ısındım. Mustafa Ali, tam devrin adamı, Arapça, Osmanlıca ve Farsçaya vakıf münevver bir insan. Bildiğimiz Osmanlı kimliği nasıl ortaya çıktı, nasıl gelişti? İlgilendiğim sorulardan biri bu. İkinci olarak Kanuni Sultan Süleyman dönemiyle ilgilendim. Öğrencilik yıllarımda 4-5 üniversitede Osmanlı tarihi okutuluyordu. Amerika'da bu sahaya temel atıp da ayağa kaldıran kişi Halil hocamızdır. Ama son 8-10 yıl içerisinde hem kurumsal hem entelektüel çevrede büyük bir ilgi ve genişleme gördü, Osmanlı tarihi ve tarihçileri. Nedenleri var elbette. Ama siyasî nedenleri biraz karışık. 11 Eylül olaylarından sonra İslam tarihi merak edildi. Irak müdahalesinden sonra Osmanlı tarihi ilgi görmeye başladı. Irak nedir, gerçek bir devlet mi? Medyada bunlar tartışıldı. Milletin fazla bilgisi yoktu.
Yöreye, kültüre, tarihe vakıf olan bizim gibi insanların görüşleri, iktidardakilerin nazarında yararlı ve müspet görülmez. Ortadoğu'ya sempati duyan, bilgisi olan, biraz da içerinden bakabilen insanların bilgisine başvurulmaz. Türkiye ikinci vatanım sayılır. 34 yıl bilfiil ilişkim oldu. 8 yıl kalmışlığım var. Eşimiz, dostumuz var. Hem şahsi olarak hem de mesleki olarak buradaki temaslarımı sürdürüyorum. Yılda bir kez yaz aylarında Türkiye'ye geliyorum. İstanbul, Osmanlı tarihiyle ilgilenen pek çok profesörün buluşma noktasıdır. Şu anda 15. yüzyılın fikir ve din dünyasını araştırıyorum. Abdurrahman Elbiastani diye bir zat üzerinde çalışıyorum. 1454 senesinde vefat etmiş, fetih öncesinde çok önemli rolü olan biri. Daha sonra Osmanlı ulemasından sayılacak. En azından o yüzyılın bir haritasını çizmek istiyorum. Kanuni Sultan Süleyman devrini incelediğim yeni kitabı 'Zamanın Sahibi'ni bir yıl içinde yayımlamayı düşünüyorum.
Osmanlı araştırmalarını Girit'te ben başlattım
Prof. Dr. Elizabeth A. Zachariadou-Girit Üniversitesi: 1985'ten bu yana Girit Üniversitesi'ndeyim. Osmanlı araştırmalarını orada ben başlattım. Ancak yalnız değildim, Selanik'ten bir meslektaşım da vardı: Vasilis Dimitriatis. Selanik'te çok mühim bir Osmanlı arşivi vardır. Dimitriatis orada müdürdü. O da, ben de Londra'da School of Oriantal and Africas Studies'te Osmanlı tarihi okuduk. Üç yıllık bir eğitimdi. 1958 yılıydı. Şimdi emekliyim. Girit'te Kandiye'de çok zengin ve mühim bir arşiv var. Belediye arşividir. Oradaki belgeler üzerine çalışıyorum. Birkaç yüzyıl öncesini irdeliyorum. Bütün vaktimi orada geçiriyorum. Osmanlıcayı okulda öğrendim. Araştırmaya 'İlk Osmanlılar' ile başladım. Yunanistan 400 yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçasıydı. Ama biz bu devlet hakkında hiçbir şey bilmiyorduk. Yalnız, 'Türkler geldiler, vatanımızı aldılar' diye bir algı vardı. Bu kâfi değildi benim için. Bu 400 yüzyılda ne oldu, ne olmadı bilmek istiyordum. Şimdi Osmanlı tarihiyle ilgilenen çok talebe var. Selanik doğumluyum ama babam Ürgüp'te doğup büyümüş. Sonra Merzifon'a gitmiş. Çünkü orada Anadolu Koleji varmış. Büyükbabam oğlunu iyi bir okula göndermek istemiş. Sonra babam Samsun'da ticaretle uğraşmış. Mübadele zamanında da Selanik'e göç etmişler. Seminerde tanıştığım, bilgisiyle beni büyüleyen Halil İnalcık Türklere hayranlık duymamı sağladı. Türkiye benim ikinci vatanım. Burayı çok seviyorum ve mutlaka her yıl geliyorum. Osmanlı Beyliği (1300-1389) adlı bir kitap yazdım. Kaptan Paşa adlı bir çalışmam daha var. Osmanlı'daki depremler üzerine de makaleler yazdım.
***
Sofya-İstanbul arasında evrak mübadelesi yaptık
Prof. Dr. Evgeni Raduşev-Bilkent Üniversitesi: 1952 Sofya doğumluyum. Üniversiteye 1971'de Sofya Üniversitesi'nin Türkiyat bölümüne girerek başladım. Ailemde çok Türk vardı. Babamın babası Şumlulu idi. Çocukluğum orada geçti. Kulağım herhalde o zamandan Türkçeye alıştı. Zamanla Osmanlı tarihi ilgimi çekmeye başladı. Türkiyat bölümünü bitirdim, filolog oldum ve Osmanlı tarihi alanına girdim. 1977 yılıydı. Sonra Balkanoloji Enstitüsü'nün doktora sınavına girdim ve kazandım. 10-12 sene enstitüde kaldım. Enstitünün müdürü Halil İnalcık'ın tanıdığı isimlerdendi. İlk Balkanoloji Kongresi'ni beraber yaptılar. Hocayla 1984'te Münih'te Türkiye sosyo-ekonomik tarihi kongresinde tanıştım. 1990'ların başlarında Balkanoloji Enstitüsü'nün Sofya Osmanlı Arşivi'nde işe başladım. Arşivin ilmi araştırmalarının başkanıydım. Aynı zamanda Sofya Üniversitesi'nde ders veriyordum. 2000'de Halil Hoca'nın kıymetli eseri, Fatih Devri Üzerine Araştırmalar'ını Bulgarcaya tercüme ettim. O zamanlar birkaç arkadaşla beraber kurduğumuz küçücük bir yayınevimiz vardı. Yayınladığımız ilk kitap buydu. O zamanlar ne tesadüf ki, Sofya Üniversitesi Halil Bey'e fahri doktoralık verdi. Kendisini daha yakından tanıma ve kitabı takdim etme imkânı buldum. Beni Bilkent'e ders vermem için davet etti. 2001'de Ankara'ya geldim. Bir hafta kaldım. Ondan sonra hocanın teklifi üzerine Bilkent'te daimi ders vermeye başladım. 7 yıldır Türkiye'deyim. Uzmanlık alanım Balkanlar'daki Osmanlı'dır.
Arapçayı yeterince biliyorum. 1991'de Başbakanlık Osmanlı Arşivi ile Sofya Osmanlı Arşivi arasında evrak mübadelesini başlattık. 1993'te Sofya'ya ilk heyet geldiğinde Necati Aktaş, Seyit Ali Kahraman gibi isimlerle tanıştık, hâlâ dostluk ve arkadaşlık ilişkilerimiz sürüyor. İlber Ortaylı ile 29 yıllık bir arkadaşlık geçmişimiz var. Osmanlı sevgisi sayesinde birçok arkadaşım oldu. Osmanlı tarihini okumak araştırmak çok zevkli. Ama bu zevki yaşamadan önce çok çaba harcamanız lazım.