Kategori: Belirtilmemiş
Berlin Antlaşması (1878), İstanbul Protokolü ve Sözleşmesi (1909), Türkiye-Bulgaristan Barış Antlaşması (1913), Müftülüklerle ilgili sözleşme (1913), Neuilly (Nöyyi) Barış Antlaşması (1919), Türkiye-Bulgaristan Dostluk Antlaşması (1925), Türkiye-Bulgaristan İkamet (Oturma) Sözleşmesi (192), Bulgar Barış Antlaşması (!947), İnsan Haklarıyla İlgili Belgeler (1945-1973), Türkiye Bulgaristan Göç Anlaşması (1968)... İnsan haklarıyla ilgili çeşitli Avrupa Anlaşmaları.
Bütün bu ahdi belgelerde, anlaşma ve antlaşmalarda Bulgaristan Türk azınlığının haklarını ve özgürlüklerini koruyan hükümler yer almaktadır. Birkaçına kısaca değinelim.
Berlin Barış Antlaşması (13 Temmuz 1878)
Bulgaristan, 13 Temmuz 1878 günü, Almanya'nın başkenti Berlin'de imzalanan çok taraflı barış antlaşmasıyla "Padişaha bağlı ve vergi veren bir prenslik" (Knajestvo) olarak kuruldu. Bu antlaşmanın 3. maddesi, Bulgaristan Prensinin "ahali tarafından serbestçe seçileceğini ve... Osmanlı Hükümeti (Babıâli) tarafından tasdik olunacağını" belirtiyordu. Aynı maddenin 2. paragrafı, gerek prensin seçiminde, gerekse Bulgar anayasasının hazırlanmasına Bulgaristan'da
ki Türklerin "hak ve çıkarlarının gözetileceğini" vurguluyordu. Anlaşmada Türk-Müslüman azınlığı için "Türk" kelimesi kullanılmıştı.
Berlin antlaşmasının 5. maddesi, Bulgaristan'daki azınlıkların hak ve özgürlüklerine ilişkin ilkeleri koymuştu. Bulgaristan'daki azınlıklar denince, öncelikle Türk-Müslüman azınlığı anlaşılır. Çünkü Bulgarlardan sonra en kalabalık nüfus Türk-Müslüman nüfusu idi. Anlaşmanın 5. maddesi, Türk-Müslüman azınlık göz önünde tutularak kaleme alınmıştı. Bu maddeye göre, Bulgaristan'daki Türk-Müslüman azınlık, tıpkı Bulgar çoğunluk gibi bütün medeni ve siyasi haklardan yararlanacaktı. Bulgar hükümeti, ülkede yaşayan azınlıklara bütün azınlık haklarını ve özgürlüklerini sağlamakla yükümlüydü. Bulgar yasalarıyla, azınlık haklan kısıtlanamayacak, ortadan kaldırıl-mayacaktı.
Berlin antlaşmasının 12. maddesi, Bulgaristan Türklerinin taşınmaz mallarıyla ilgilidir. Buna göre, mal sahibi Türkler, Bulgaristan'dan ayrılmış ve göç etmiş bile olsalar, geride bırakacakları mülklerini koruyabilirler ve bunları üçüncü kişiler aracılığıyla işletebilirler. Sahipleri Bulgaristan'dan ayrılınca bu mülklere Bulgar makamlarınca el konulamayacaktı.
Demek ki, Bulgaristan daha devlet olarak doğarken, 1878 Berlin antlaşmasıyla, ülkesinde yaşayan Türk-Müslüman halkın azınlık haklarını ve özgürlüklerini tanımış, bu hak ve özgürlüklere saygı göstermeyi, hem Türkiye'ye, hem de Avrupa'ya taahhüt etmişti. Berlin antlaşması iki taraflı değil, çok taraflı bir antlaşma idi. Avrupa büyük devletleri de bunu imzalamıştı. Dolayısıyla Bulgaristan antlaşmayı imzalayan bütün devletlere karşı yükümlülük altına girmiştir...
Bu konuda benim Bulgaristan Türkleri, adlı kitabımda daha fazla bilgi vardır. Bunları antalayarak şimdi daha yakın tarihlere geliyorum.
Neully (Nöyyi) Barış Antlaşması (27 Kasım 1919)
Bulgaristan, Birinci Dünya Savaşı'ndan (1914-1918) yenik çıktı. 27 Kasım 1919 günü Paris yakınındaki Neully (Nöyyi okunur) kentinde, galip devletler Bulgaristan ile barış antlaşması imzaladılar. Bu ant
aşmamn dokuz maddeden oluşan dördüncü bölümü, Bulgaristan'da yaşayan azınlıkların korunmasıyla ilgilidir. Bulgaristan, bu bölümdeki maddeleri anayasa değerinde saymayı kabul etmiştir. Yani azınlıkların korunmasıyla ilgili hükümler anayasa gücünde, Bulgar yasalarının ve kararlarının üstünde sayılmıştır.
Neully antlaşmasının azınlıklarla ilgili başlıca maddeleri şöyledir:
Madde 50-Bulgaristan, doğum, milliyet, dil, ırk ve din ayrımı gözetmeksizin Bulgaristan'ın bütün ahalisinin hayat ve özgürlüklerin tam ve eksiksiz olarak korumayı yükümlenir.
Bulgaristan'ın bütün ahalisi, kamu güvenliğine ve iyi ahlaka ters düşmeyen iman, dinç ve inançlarını apaçık veya özel olarak yerine getirme hakkına sahiptir...
Madde 53-Bütün Bulgaristan vatandaşları yasa önünde eşittir ve ırk, dil veya din ayrımına bakılmaksızın aynı medeni ve siyasi haklardan yararlanırlar.
Medeni ve siyasi haklardan yararlanma, özellikle kamu görevlerine alınma veya çeşitli mesleklerde ve işlerde çalışma bakımından din, inanç ve mezhep ayrılığı hiçbir Bulgar vatandaşına zarar veremez.
Bulgar vatandaşlarının gerek özel ve ticari işlerinde, gerek din, basın veya her türlü yayın konusunda ve gerekse açık toplantılarda herhangi bir dili serbestçe kullanmalarına hiçbir kısıtlama konamaz.
Bulgar Hükümeti resmi bir dil kabul etmiş olsa da, Bulgar vatandaşlarının Bulgarca'dan başka bir dili mahkemeler önünde gerek sözlü, gerek yazılı olarak kullanmalarına gereken kolaylıklar gösterilir.
Madde 54-Irk, din veya dil azınlıklarından olan Bulgar vatandaşları, diğer Bulgar vatandaşlarının fiilen ve hukuken yararlandıkları aynı maddelerden ve güvencelerden yararlanırlar.
(Azınlıklardan olan Bulgar vatandaşları) özellikle, masrafları kendileri tarafından karşılanacak hayır kurumları, dini ve sosyal kurumlar, okullar ve diğer eğitim kurumları açmak, bunları yönetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak ve serbestçe ibadet etmek bakımından eşit haklara sahip olacaklardır.
Madde 55-Eğitim, öğretim konusunda Bulgar Hükümeti Bulgarca'dan başka bir dil konuşan Bulgar vatandaşlarının önemli oranda yaşadıkları şehir ve bölgelerde bu Bulgar vatandaşlarının çocuklarına ilkokullarda kendi dillerinde eğitim öğretim verilmesi için gereken kolaylıkları sağlar.
Irk, din veya dil azınlıklarından olan Bulgar va
tandaşlarının önemli oranda bulundukları şehir ve bölgelerde eğitim, din ve hayır amacıyla Devlet ve belediye bütçeleriyle diğer bütçelere konmuş olan kamu fonlarından (ödeneklerden) bu azınlıklara da adil bir pay ayrılır...
Madde 57-Bulgaristan işbu bölümdeki maddelerin, ırk, din veya dil azınlıklarından olan kişileri etkilediği ölçüde, uluslararası nitelikte yükümlülükler olduklarını ve bu hükümlerin Milletler Cemiyeti'nin güvencesi altına alınmasını kabul eder..."
Görülüyor ki, azınlıkların korunmasıyla ilgili hükümler, Bulgaristan için uluslararası bir yükümlülüktür. Bunlar aynı zamanda Milletler Cemiyeti'nin güvencesi altındadır, yani bunları Bulgaristan tek yanlı olarak bozamaz, çiğneyemez, ortadan kaldıramaz.
Bulgaristan'da korunması gereken azınlıkların başında Türk azınlığı gelir, çünkü Türk azınlığı nüfus bakımından en büyük, en önemli azınlıktır.
Türkiye-Bulgaristan Dostluk Antlaşması ve Ekli Protokol (18 Ekim 1925)
(Dogovor za Priyatelstvo mejdu Bıgariya i Turtsi-ya i prilojen kim nego protokol) (18 oktomvri 1925
g-)
Türkiye'nin imzaladığı Lozan Barış Antlaşması'nda da (24 Temmuz 1923) azınlıkların korunmasıyla ilgili hükümler vardır; tıpkı Neully antlaşmasında olduğu gibi. Lozan antlaşmasından sonra Türkiye, çeşitli ülkelerle barış ve dostluk antlaşmaları imzaladı. Bu arada 18 Ekim 1925 tarihinde, Ankara'da, Türkiye ile Bulgaristan arasında bir Dostluk Antlaşması ve ona bağlı bir Protokol imzalandı. Bunun tam resmi adı şudur: Türkiye ile Bulgaristan arasında imza olunan muhadenez mukavelenamesi ve umumi protokol (Dogovor za Priyatelstvo mejdu Bıgariya i Turt-siya i prilojen kim nego protokol).
İki yıl kadar süren çetin müzakereler sonunda imzalanmış olan Türkiye-Bulgaristan Dostluk Antlaşması bugün de geçerlidir ve yürürlüktedir. Türkiye -Bulgaristan ilişkilerinin en kötü günlerinde bile bu dostluk antlaşması fesh edilmemiş, yürürlükten kaldırılmamıştır. Türk-Bulgar Dostluk Antlaşmasına ekli Protokol, Bulgaristan Türk azınlığı bakımından çok önemlidir.
|