|
|
|
|
|
|
|
|
Ressam: Willy Stieborsky
Şahıslar: Vilhelm ІІ, Ferdinand, Mehmed V, Frantz Yosif
Yazı: Viribus - Unitis
Birinci Dünya Savaşı
Yayınladığı yer: Viyana
Posta pulu
Kaynak: Bulgar Milli Kütüphanesi, Dijital ortam
http://193.200.14.178/scripts/cgi/dwis.pl
Yazan: Basri Zilabid
Pomaklar, Balkanlarda Pomakça konuşan Müslümanlara verilen bir addır. Pomakların, Kuman Türklerine dayanan uzun bir tarihi geçmişi vardır. Kuman Türkleri miladi 916 yılında Kuzey Çin’den ayrılarak önlerine çıkan Ruslarla savaşıp, XI. ve XII. yüzyılda Ukrayna ve Romanya üzerinden Balkanlara inmeğe başlayan bir Türk kavmidir. İlk olarak kuzey Bulgaristan’a daha sonra güneye doğru inerek Rodoplara ve Makedonya’nın doğu kısımlarına yerleşmişlerdir. Yerleştikleri bölgelere Kumanova, Kumantsi, kumança gibi isimler vermişlerdir.
Kuman ve Peçenek Türkleri’nin 1087’de kurdukları federasyonun 1091’de yıkılması neticesinde Kuman Türk boylarından birçoğu Romanya, Macaristan, Avusturya ve Çekoslovakya içlerine kadar giderek gayri Türk unsurların içinde Hıristiyanlığı kabul etmişler ve etnik varlıklarını kaybetmişlerdir. Batı Trakya ile Rodop ve Prin bölgelerinin dağlık kesimlerinde ise bir hayli Kuman Türk boyu kalmıştır.
1065 yıllarından itibaren Bizans, Slavların güneye inmelerini önlemek amacıyla Konya’nın bazı kesimlerinden birçok Türk kabilelerini gayet tavizkar tekliflerle Teselya ile Makedonya ve Rodoplara götürüp iskan ettirmiştir. Bu kabilelerin 55-60 bin kişilik bir topluluk olduğu Bizans kroniklerinde belirtilmektedir. Daha sonra 1345 yılında Gazi Umur Beyin fütuhatına sahne olan bu bölgelere 100 bin kadar Yörük Türkmen iskan edilmiştir.
Anadolu’dan iskan edilen bu Türk-Müslüman grup-ları bu bölgede yaşayan Kuman Türkleri arasında İslamiyetin yayılmasında etkili rol oynamışlardır. Bu gruplar arasında şeyh, abdal, derviş, gibi İslam misyonerleri İslam’ın propagandasını yapmışlardır. Bulgar tarihçileri Zlatarski ve İreçek İslam Dini mis-yonerlerinin Bulgaristan’da İslam propagandasını yaptıklarını ve XIII. asra kadar İslam dininin bu yörelerde yayıldığını belirtmektedir. Tarihi verilere göre Kuman Türkleri’nin ihtida ederek Müslüman oluşları Osmanlı’nın bölgeye gelmesinden önceye rastlamaktadır.
Kuman Türkleri Anadolu’dan gelen Müslüman kardeşlerine maddi ve manevi yardımlarda bulunmuşlar, “öncü”, “ardcı” ve “ileri keşif” kolu olarak aktif görevlerde bulunmuşlardır. Slavlar Kuman Türk Müslümanlarına Osmanlı ordularına yardım ettikleri için yardımcı anlamına gelen “pomagaç” adını vermişler ve bu zamanlarda Pomak şeklini almıştır. Ancak bu kelime Osmanlı müelliflerinin eserlerinde geçmediği gibi, Pomak adına da hiçbir yerde rastlanmamaktadır. Bu tabir Türkçe eserlerde ancak 1877-1878 Türk-Rus harbinden sonra Balkanlar’dan gelen muhaceretler dolayısıyla rastlanır.
Pomaklar bütün tarihleri boyunca Osmanlı Devletine sadakat ile hizmet etmiştir. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşının elim neticeleri Rodopların Rus ordusu ve Bulgar komitacıların istila tehlikesine kaldığı vakit, Rodop Türkleriyle Pomaklar yine birlik ve beraberlik içinde düşmanlarını bu bölgeye sokmamışlardır. 3 Mart 1878’de imzalanan Ayastefanos andlaşması hükümlerine itiraz etmişler ve oturdukları bölgede “Muvakkat hükümet” kurmuşlardır. Bulgar-Rus kuvvetleri muahede şartlarını yerine getirmek için, Pomaklara saldırdılar. Pomaklar ve Rodop Türkler’i, aylarca mukavemet edip memleketlerine düşmanı sokmadılar. 1878 Haziran ayından itibaren büyük Avrupa devletlerinin ve Osmanlı Devleti’nin mümessilleri Berlin’de barış müzakerelerine başladıkları vakit, Rodoplar’da savaş devam ediyordu. Bu çetin mücadele Berlin’de toplanan kongre üzerinde etkili oldu ve çeşitli milletlerin temsilcilerinden oluşan bir heyet, Rodoplar’a gönderildi. Neticede Pomaklar arzularına kavuştular. Berlin Kongresi kararları gereğince müstakil bir “Şarkî Rumeli Vilâyeti” kuruldu ve Pomaklar’ın vatanı düşman istilasından kurtuldu.
Pomaklar’ın konuştukları dile gelince, % 30 Ukrayna Slavcası, % 25 Kuman-Kıpçakçası, % 20 Oğuz Türkçe’si, % 15 Nugayca ve % 10 Arapça’dan müteşekkildir. Buna göre Bulgarlar’ın iddia ettikleri gibi Pomakça’nın Bulgarca’nın bir şivesi olduğunu söylemeye imkan yoktur. Pomaklar bugün Bulgaristan güneyinde, Yunanistan’ın kuzeyinde, Makedonya’nın çeşitli bölgelerinde ve Türkiye’nin kuzeybatısında ve güney orta bölümlerinde yaşamaktadırlar. Bugün kendini Pomak kabul edenlerin sayısı 500 bini aşmaktadır.
Pomaklar umumiyetle zeki, çalışkan ve cesur insanlar olup, daha ziyade ziraat ve ticaretle ile meşguldürler. Şehirlerde oturanların çoğu Türkçe konuşur. Bunlar Türk-İslam medeniyeti içinde gelişmiş olduklarından, bugün duyguları ile Türklüğe bağlı yaşamışlar ve onun keder ve saadetini paylaşmayı bir vazife bilmişlerdir.
BİBLİYOGRAFYA
• ACAROĞLU, Türker, “Bulgaristan”, Türk Ansiklopedisi, VII/377-396, Ank. 1956
• (ALTINAY), Ahmet Refik, Türk İdaresinde Bulgaristan, Devlet Matbaası, İst. 1933
• AYDINLI, Ahmet, Batı Trakya Faciasının İçyüzü, Akın Yay., İst. 1971
• ÇAVUŞOĞLU, Halim, Balkanlarda Pomak Türkleri, Köksav Yay., Ank. 1993
• EREN, A. Cevat, “Pomaklar”, İA, İX/572-576, İst. 1964
• ----, “Pomaklara Dair”, Türk Kültürü, Sayı 4 (Şubat) Ank. 1963
• FEHER, Geza, Bulgar Türkleri Tarihi, TTK, Ank. 1999
• KONSTANTİNOV, Yulian, “Strategies for Sustaining a Vulnerable Identity: The Case of the Bulgarian Pomaks”, Muslim Identity an The Balkan State, London 1997
• MEMİŞOĞLU, Hüseyin, Pomak Türklerinin Tarihi Geçmişinden Sayfalar, Ank. 1991
• “POMAKLAR”, Müslüman Halklar Ansiklopedisi (MHA), İST. 1991
• “RODOPLAR VE POMAK TÜRKLERİ” , Türk Dünyası, Sayı 28, İst. 1973
• YÜCEL, Yaşar, “Balkanlarda Türk Yerleşmeleri ve Sonuçları”, Bulgaristan’da Türk Varlığı (Bildiriler) TTK, Ank. 1992.
T.C FİLİBE BAŞKONSOLOSLUĞU HİMAYESİNDE
7 Haziran 2008'de Bulgaristan'ın ikinci büyük şehri Plovdiv'de Uluslararası Cuma Camii Konferansı düzenleniyor. Yer: Uluslararası Plovdiv Fuarı, Kongre Merkezi "Plovdiv" Salonu
07 HAZİRAN 2008 CUMARTESİ
08:30-09:00 KAYIT
09:00- 10:30 AÇILIŞ KONUŞMALARI
10:30- 10:45 ARA
10:45- 12:15 BİRİNCİ OTURUM (SANAT TARİHİ)
OTURUM BAŞKANI: Prof.Dr.Zekai CELEP
21.YY PERSPEKTİFİNDEN BULGARİSTAN’IN OSMANLI MİMARİ MİRASI Dr.Stephan LEWIS
BALKANLARDAKİ OSMANLI MİMARİSİ HAKKINDA DÜŞÜNCELER VE PLOVDİV CUMA CAMİİ. Dr.Maximilian HARTMUTH
FİLİBE TARİHİ TOPOGRAFYASINDA HÜDAVENDİGAR KÜLLİYESİ.Prof.Dr.Gönül CANTAY
FİLİBE HÜDAVENDİGAR CAMİİ’NİN OSMANLI MİMARİSİNDEKİ YERİ.Yard.Doç.Selçuk SEÇKİNBULGARİSTAN- PLOVDİV (FİLİBE)’DEKİ MURAD HÜDAVENDİGAR (CUMA) CAMİSİ’NİN SON RESTORASYONLAR DOĞRULTUSUNDA MİMARİ VE SÜSLEME BAKIMLARINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ.Yard . Doç.Musatafa ÖZER
TARTIŞMA
12:15-13:45 ÖĞLE ARASI
13:45-15:15 iKiNCi OTURUM (MiMARi)
OTURUM BAŞKANI: Mimar Sava RADEV
PLOVDİV 1.MURAT CAMİİ YAPISAL RESTORASYONU
Ö.g Mim.Hasan TURHAN- ikinci yazar – Mim.İsmail HATİPOĞLU
PLOVDİV (FİLİBE ) MURAT HÜDAVENDİGAR (CUMA)CAMİİ YAPISAL RESTORASYONU. Konservatör Celaleddin KÜÇÜK
1.MURAT HÜDAVENDİGAR CAMİİ RESTOROSYONU,MALZEME İSTATİKLERİ VE ŞANTİYE ANILARI.
Mim.İsmail HATİPOĞLU
MURADİYE CAMİİNİN YAPISAL VE DEPREMSEL TEPKİ ANALİZİ.
Prof.Dr.Zekai CELEP
TEMEL VE KUBBE SAĞLAMLAŞTIRMA.Müh.Georgi KALAIDJIEV
TARTIŞMA
15:15-15:30 ARA
15:30-17:00 ÜÇÜNCÜ OTURUM (DUVAR RESİMERİ VE YAZILARI)
OTURUM BAŞKANI:Prof.Dr.Gönül CANTAY
PLOVDİV (FİLİBE ) MURAT HÜDAVENDİGAR CUMA CAMİİ DUVAR RESİMLERİ RESTORASYONU.Konservatör N.Mine YAR
FİLİBE 1.MURAT HÜDAVENDİGAR CAMİİ YAZI PROGRAMI.Yrd. Doç. Ali Rıza ÖZCAN
PLOVDİV CUMA CAMİİ DUVAR RESİMLERİNİN DİJİTAL DÖKÜMANTASYONU.Restoratör Emine KARAMAN ikinci yazar – C. KÜÇÜK, N.M. YAR
FİLİBE CUMA CAMİİ’NİN VE DUVAR RESİMLERİNİN UÇ BOYUTLU TANITIMI.Grafiker Teodora TASHEVA - N.M. YAR
17:00- 17:30 TARTIŞMA VE KAPANIŞ.
Yazan: Neval Konuk
Lofcadaki Osmanli Mimari Eserleriyle ilgi olarak, Türk Traih Kongresi'nde sunulmus; Rumeli'nin Önemli Bir Şehri Lofça'da, Osmanlı'nıın İzleri" adli bir tebligim bulunmaktadir. Lofçadaki bu eserlerin haricinde arşiv belgelerinden ve çeşitli kaynaklardan 63 Osmanlı eserinin tespit edildigi ortaya çıkmaktadır.
Ayakta Olan Eserler:
1-Arasta Köprü: Osmanlı doneminde, 1874’te insa edilmiştir. Koprunun, üstü kapalı olup, iki yanında ahşap altmışdört dükkân yer almaktadır. Bu mimarîsiyle, Balkanlarda günümüze gelebilen tek Osmanlı çarşılı köprüsüdür. Mimar, Koljo Fiçoto tarafından, yapılmıştır. 1925 yılında yanmış, 1931 yılında ise yeniden inşa edilmiştir.Şu anda mevcut halini ise, 1982 yılında elde etmiştir.
2-Hacı Hüseyin Camii:
Şehirde, günümüzde ayakta kalan tek camidir. Opalçenska Caddesi, eski adıyla Eski Cami (Çingan) mahallesinde bulunur. Minareye çıkış, batı cephesindendir. Ama, minaresi yıkılmıştır. Machiel, Kiel’e göre, şehirde ayakta kalan son cami yıkılmıştır. Muhtemelen, kendisi Lofça’ya gitmemiştir. Gittiyse bile bu camiyi tespit edememiştir. 1950’lere kadar faaliyet gösteren eser, günümüzde de Cuma günleri ve bayramlarda kullanılmaktadır. Kitabesine göre, Hacı Hüseyin tarafından hicrî 1170 (milâdî 1756-57)’de inşa edilmiştir. Dikdörtgen planlı olan cami; dıştan 11.87m. x 16.79m. ölçülerindedir. Yapı, kırma çatı ile örtülüdür. Günümüze gelinceye kadar çok sayıda onarım geçirdiği, cephe düzenlerindeki düzenleme ve malzeme farklılıklarından anlaşılmaktadır. Kitabesinin transkripsiyonu şu şekildedir:
“Rumeli aklâmının matlubu Hacı Hüseyin
Mazhar-ı hayr-hân eylemiş ânı hüdâ’
Lofça ahâlisini etdi bu hayr ile şâd
Sahib-i hayra duâ eyledi bay u küdâ’
Cevherî harf ile yaz sen dahi tarihini
Yapdı bunu câmi’i Hacı Hüseyin Ağa
Sene 1170
3-Yahya Paşa Hamamı:
Üsküp’ün en güzel camilerinden birinin ve Balkanlardaki bir çok eserin bânîsi Gazi Yahya Paşa’nın hicrî 10 Recep 912 (milâdî 26.11.1506) tarihi ve buna ek olarak hicrî 14 Şevval 914 (milâdî 05.02.1509) tarihinde hazırlanmış zeyl vakfiyesine göre, Üsküp, Sofya, Niğbolu, Filibe ve İstanbul Kadırga limanında bir takım akarlar vakfedilmiştir. Gazi Yahya Paşa’nın bu iki vakfiyesi Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde 629 numaralı defterin 415-423. sahifeleri arasında kayıtlıdır. Vakfiyesinde, hayratlarına irâd olmak üzere Lofça’da bir hamam kayıtlıdır. Yahya Paşa Hamamı, günümüzde Todor Startiev Caddesi, Varoşa Mahallesi, Nu.:2’de yer almaktadır. Bu mahallede 400 civarında Türk yaşamaktadır. Hamam, yaklaşık olarak 20 senedir aslî fonksiyonunu sürdürmemektedir. Yanında yeni yapılmış ek bina vardır. Günümüzde yapı, yakınındaki ekmek fırını için odun deposu olarak kullanılmaktadır. Eser, erkekler hamamı olarak inşa edilmiştir. Soyunmalık, tek kubbeli büyük bir mekândır. Kubbeye geçiş tromplarla sağlanmıştır. Kare bir sıcaklık etrafında halvetler yer alır. Girişi, kuzeydedir.
Lofça'da Osım nehrinin hemen kenarında bulunan bir tek camidir. Kapısının hemen üstünde bulunan Osmanlıca kitabede Hicri 1170 tarihi yazılıdır. Miladi olarak 1756 yılına denk gelmektedir. Resimde de görüldüğü üzre kapının sol tarafına spreyle haç çizilmiş, sağ tarafına ise Ay Yıldız çizilerek üstüne çarpı işareti konmuştur. Lofça'da ve etraf köylerde az sayıda da olsa müslüman yaşamaktadır. Ancak caminin imamı yoktur ve ne cuma ne de vakit namazı kılınmaktadır.
Caminin hemen yakınında bulunan hamam. 1990 yılına kadar umuma hizmet etmiş ancak daha sonra bir şirkete depo olarak kiralanmıştır.
Caminin yan sağ taraf duvarı.
Şuandaki Bulgarların Türk soyundan geldiklerini delilleriyle ispatlayan Macar yazar Geza Feher'in kitabı. İyi okumalar.
На 5 октомври 1912 г. избухва първата Балканска война. Надеждите и ентусиазма на цяла България бликат и от печата. Дори и най-критично настроените опозиционни вестници одобряват този политически и военен акт като истинско обединение на християнските балкански държави срещу „азиатския нашественик”. Турция трябва да бъде прогонена от балканските земи, а освободените територии да бъдат поделени. И докато всички погледи са вперени в разиграващите се бойни действия, в тила се случват не по-малко драматични събития.
Още в първите месеци на войната, по инициатива на Българската Православна Църква, с подкрепата на цар Фердинанд, правителството на Гешев и ръководството на ВМРО, започва покръстването на помаците.
„Моментът – както пише Ст. Шишков- беше много рядък, най-удобен, най-благоприятен, тогава всички основания бяха и човешки и християнски и правоверни.” Това означава, че ходът на политическите събития позволява провеждането на асимилационна политика без излишен шум и гласност. Дори опозиционните вестници, традиционно критикуващи всяка стъпка на правителството, не поместват информация по въпроса чак до края на 1913 г. Единствено „Църковен Вестник” публикува статии, пропагандирайки започнатото под ръководството на пловдивския митрополит Максим покръстване. От страниците на печата помаците са обвинени открито в антибългарски действия в най-критичните моменти от освободителната борба - Априлското въстание /1876 г./ и Руско-турската война /1877-1878 г./: „...в помаците някога наши братя и сестри, ние сме имали най-големи, най-жестоки и най-фанатизирани врагове...”. Но веднага следва уговорката : „ Ала за това те не са виновни, тяхната съдба се знае, тя е най-злочеста...”
Помаците са планински жители, които според част от битуващите на официално ниво схващания са насилствено ислямизирани в хода на османското нашествие. Изолирани от българите тъй като са мюсюлмани и от турците заради езиковите различия, а вероятно и поради презрението към „неофитите”, те се обособяват като едно затворено общество съчетало мюсюлманската религия с българския език и обичаи. С избухването на Балканската война за тях настават тежки дни. Изгрелият мираж на „Велика целокупна” България поражда нови тревоги, касаещи религиозната принадлежност. „Разните вери носят разни чужди идеали”- пишат пазарджишки общественици до министър предеседателя Ив. Ев.Гешов и споделят, че по време на робството българите са изгубили милиони свои сънародници, станали гърци, румънци или турци. „На църквата предстои да потърси пасомите си.”, което значи да ги побългари чрез вярата. За първа мишена са определени помаците от освободените територии. Тяхната християнизация според инициаторите на покръстването е единственият начин да се преодолее пропастта, зееща между българите християни и мюсюлманската душа на помаците.
И така в условията на еуфория от победите на българските войски от края на 1912 г. до лятото на 1913 г. са покръстени стотици населени места /села, махали, колиби/ в Родопите, Западна Тракия и Македония. Покръстените в тези области са приблизително 200 хиляди души. Няма място за избор: „Поставихме въпроса прямо на помаците – че те трябва да се кръстят”.Притиснати от църквата, от официалната власт, а и от бродещите чети, които тормозят помашкото население и всяват страх, помаците бързо преминават в редовете на християнската вяра.
Често кръщенетата се извършват масово за цялото село. Хората се свикват на мегдана, поръсват се със светена вода, целуват кръста и отхапват парче свинско месо – символ на отказа им от исляма. След това мъжете заменят фесовете с шапки, а жените свалят фереджетата и се забраждат. От своите кръстници християни, новопокръстените получават и християнски имена. Изказвания като: „Аз съм турчин, българско не щем!”, се определят като фанатични, а криещите се по домовете, са изкарвани с охрана и също кръстени. Има свидетелства за взривове на минарета, изнудвания, откупуване правото за запазване на религията, както и за истински човешки драми завършващи със самоубийства. Трудно е да се опише трагедията на тези хора, обвинени от инициаторите на покръстването, че 35 години са чакани да се проявят като българи, т.е. след Освобождението да отхвърлят исляма.
Насилствената смяна на религията преобръща целият им свят. Макар и запазили българския език, техният мироглед векове наред е пречупван през мюсюлманската вяра. Смяната на имената им, свалянето на фереджетата от жените, чийто лица би трябвало да са скрити за чужди очи, заставянето на мъжете, имащи повече от една съпруга да отпратят втората, принудата да отхапят парче месо от животно, което те като мюсюлмани смятат за нечисто, е ТИРАНИЧНА намеса в техния живот. И макар официално Църквата да тръби, че покl |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
| |