BALKAN KÜLTÜR ESERLERİ  
 
  BULGARİSTAN’DAKİ TÜRKLERİN 1989’DA TÜRKİYE’YE GÖÇÜ, GÖÇÜN ÖNCESİ VE SONRASI 19.03.2024 07:47 (UTC)
   
 

BULGARİSTAN’DAKİ TÜRKLERİN 1989’DA TÜRKİYE’YE GÖÇÜ, GÖÇÜN ÖNCESİ VE SONRASI

1989 Göçünün Öncesinde Türklerin Durumu :- 1878’de Kurulan Bulgaristan Prensliğinde Türklerin Durumu :’93 Savaşını müteakip, Berlin Andlaşması’nın imzalanışının ardından sonra Türkler savaştan önce hakim oldukları Bulgaristan’da kendilerine sorulup fikirleri dahil alınmadan, tabi durumuna geçmişlerdir. Çoğunluk oldukları bu yörelerden azınlık durumuna düşürülebilmek için de başta Ortodoks Rusya olmak üzere, bütün Hıristiyan Avrupalıların ektikleri ve Müslüman Türklere karşı olan haksız kin tohumlarının dürtüsüyle, gerek yerel idareciler tarafından ve gerekse zalim komitacılar eliyle; Berlin Muahedesi’nin Türk haklarını ve varlığını koruyan tüm maddelerine rağmen, her çeşit zulme ve katliama maruz bırakılmışlardır. 2200 yıllık tarihinde hiçbir galip Türk Devleti’nin yerli halka reva görmediği bir tarzda, Bulgarlar Hıristiyan aleminin önünde işgal, sonrasında binlerce Türkü kurşuna dizmişler, hamile kadınları katletmişler, köyler dolusu ahaliyi camilere doldurup yakmışlardır. Bütün bu olaylar sonucunda bir milyon Türk yerinden yurdundan olmuş, sadece Ocak ayında maddi olarak ve manen yıkılmış, 200,000 kadar insan kitlesi barınmak üzere İstanbul’a akın etmiştir. Bu savaş sonucunda Bulgaristan’dan toplam bir milyon Türk nüfus, varını yoğunu terk ederek anavatana göç etmiştir. Geride kalan Türkler bu katliamlar ve zorunlu göçlerden ötürü artık Bulgaristan‘da azınlık durumuna geçmişlerdir.Savaş yaralarının sarılmasının ardından yeni kurulan prenslik, Belçika Anayasa’sını örnek aldığından, idare şekli bakımından görünüşte demokratik bir prenslik haline gelmiştir. Batı’dan yardım gören memlekette, iktisaden kalkınma hamlesi başlamış ve Türk asıllı halkın oylarını kazanmak için bazı partilerinde Osmanlı Devleti ile dostluk siyasetine önem vermesi sonucunda, Türklere bir takım haklar tanınarak, özellikle kültür bakımından, bağımsız olarak bağımsız gelişmelerine imkan verilmiştir. 1908 Meşrutiyeti’ne kadar süren bu devir, Bulgaristan Türklerinin, Bulgar idaresinde en rahat yaşadıkları zaman olarak adlandırılabilir.- Bağımsız Bulgaristan’da Türkler.23 Temmuz 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra ortaya çıkan siyasi karışılığı fırsat bilen Bulgaristan Prensliği, 5 Ekim 1908’de krallık (İlk kuruluşu 681’dir.) ilan ederek Osmanlı Devleti’nden ayrılmıştır ve bu olayı takibende Bulgaristan’da yaşayan Türklere karşı sosyal ve kültürel bakımdan baskılar başlamıştır. Bu oluşumlar sonucunda Osmanlı Devleti Bulgaristan ile Rumeli’deki Türklerin Berlin Andlaşması ile verilmiş olan haklarının tekrar teyidi gayesiyle yeni bir anlaşma yapmıştır.1909 İstanbul Protokolü ve Sözleşmesi (19 Nisan 1909) :Türklerin Bulgar halkıyla eşit haklara sahip olmalarını öngörmüştür.Bu anlaşmaya rağmen Türklere baskılar devam etmiş, birkaç yıl sonra ortaya çıkacak olan Balkan Savaşını hazırlayan saldırı ve cinayetlerin sonu gelmemiştir.
1912-1913 Balkan Savaşı’nda Türkler :Yukarıda da belirtildiği üzere Osmanlı Devleti 8 Ekim 1912’de Rusya’nın çeşitli politikalarla kışkırttığı Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ devletçikleriyle savaşa girince ve beklenmedik bir şekilde savaşı kaybedince, Türkler Anadolu’dan sonra 550 yıldır kendileri için ikinci yurt haline gelen Rumeli’yi bırakarak sınırlarını Meriç Nehri’ne kadar çekmek zorunda kalmışlardır. Sonrasında ise Rumeli Türkleri ’93 Harbi sonrasından daha beter felaketlerle karşılaşmıştırlar. Türkler tüyler ürpertici seri cinayetler yüzünden birçoğu yeniden herşeylerini bırakarak, ve yollarda yok ola ola anayurda göç etmek zorunda kalmışlardır.Balkan Savaşı 30 Mayıs 1913 Londra Muahedesi ile sona ermiş olmakla birlikte Bulgarlar her türlü işkenceyle binlerce sivil Türk’ü kadın, ihtiyar, çocuk ve bebek dahil olmak üzere katletmişlerdir. Elimizden bu savaş sonucunda çıkmış olan Rumeli’nin Bulgaristan kesimindeki topraklarda yaşayan soydaşlarımızın kaderi, o günlerdeki Bulgar yöneticiler tarafından uzun vadeli bir plan olarak daha o tarihlerde çizilmiştir. Bulgar Genel KurmayHarekat Dairesi Başkanı Protoyerof’un Bulgaristan Türkleri’nin yok edilmesine yönelik olarak hazırlattığı plana göre, soydaşlarımız üzerinde uygulanacak baskılar beş madde üzerinde toplanmıştır :
- Kültür yönünden eritme- Soykırım ile yok etme- Göçe zorlama- Ülke içinde zorunlu iskan- Sınırdışı uygulaması
Bu baskılar 1912’den beri büyük bir titizlik, dikkat, süreklilik ve kesinlikle uygulanmakta, çeşitli maddelerde dış dünyaya sızacak olaylara meydan vermeden hedefe ulaşmak için daha önce de değinildiği üzere bazı psikologlar tarafından bilimsel tekniklere dayandırılan sinsi ve daha etkin yöntemlerle geliştirilmektedir. 1913’te Balkan Savaşı sona erdikten sonra Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında Bulgaristan’daki Türkler’in durumuyla ilgili yeni bir andlaşma daha yapılmıştır.29 Eylül 1913 İstanbul Barış Andlaşması :Bu Andlaşmada Türklere bir önceki andlaşmayla sağlanan temel hak ve özgürlükler teyit edilmiştir.1914-1918 Birinci Dünya Savaşında Türklerin Durumu :Bulgarlar İttifak Devletleri yanında savaşa girmiştir ve dolayısıyla Osmanlı Devleti ile de ittifak olmuşlardır. Bu ittifak gereği Türk ordu birlikleri 1878’den sonra ilk defa Bulgaristan’a müttefik sıfatıyla girerek, Bulgarlarla birlikte Rusların Romanya’da açtıkları cephede savaşa katılmışlardır. Kaybedilen I. Dünya Savaşının ardından 1918’de Bulgaristan’da idareyi yeni kurulan Çiftçi Partisi ele almıştır. Bu parti için en büyük desteği köylüler oluşturduğu için Türk köylüsüne bazı haklar tanınmış ve Bulgar Meclisi’ndeki Türk milletvekillerinin sayısı artmıştır. I. Dünya Savaşı sonrasında İttifak devletleri ile Bulgaristan arasında azınlıkların haklarını düzenleyen bir anlaşma imzalanmıştır.27 Kasım 1919 Neuilly Barış Andlaşması :Bulgaristan’da yaşayan azınlıklara din, dil, ırk ve milliyet ayrımı gözetmeksizin tam bir eşitlik sağlamıştır. Böylece, bu andlaşma soydaşlarımızın da ulusal ve dinsel özelliklerini güvence altına alan belli başlı uluslararası andlaşmalardan biridir.Bu esnada Kurtuluş Savaşı yapılmış ve 29 Ekim 1923’de padişahlık ve saltanat kaldırılarak misak-ı milli hudutları içerisinde Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. 1923 yılında Bulgaristan’da ise yeni doğan faşist cereyanın idareyi ele alması sonucunda önce çiftçilere, bunu takiben komünist ve sol görüşlü partilere karşı büyük bir mücadele başlamıştır. Günden güne kuvvetlenen bu faşist rejim, zamanla Türklere karşı olan tavrını da değiştirmiştir ve “Bulgaristan Bulgarlarındır.” politikasını ortaya atmıştır.Türk okullarına karşı daha sıkı bir kontrol, Türk vakıflarına ve kültür kurumlarına da gayri-kanuni bir politika izlemiştir.Bu olaylar esnasında Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgaristan arasında bir dostluk andlaşması imzalanmıştır.18 Ekim 1925 Türk-Bulgar Dostluk Andlaşması :İki hükümet azınlıkların korunmasına ilişkin olarak Neuilly Andlaşmasında yazılı hükümlerin tümünden Bulgaristan’daoturan müslüman azınlıklarını ve Lozan Andlaşmasında yazılı hükümlerin tümünden Türkiye’de oturan Bulgar azınlıklarını yararlandırmaya karşılıklı olarak yükümlenirler.81 yıldan beri yürürlükte olan bu andlaşma protokollerinde soydaşlarımızın azınlık hukuku güvence altına alınmıştır. Bulgaristan’daki Türkler, Türkiye’deki bütün gelişmeleri her zaman yakından takip etmiştir.Örneğin; Türkiye dışında latin alfabesini kullanmaya başlayan ilk Türk grubu onlardır (1928).1934 yılında Hitler hayranı Kral Boris parlamentoyu feshederek diktatörlüğünü ilan edince bahsedilen çeşitli andlaşmalara rağmen iki yıl içinde ülkedeki Türk okullarının sayısı 1700’den 500’e kadar inmiştir.- Bulgaristan Halk Cumhuriyeti’nde Türklerin Durumu :II. Dünya Savaşı sırasında Rusların izlediği politikalar sayesinde Bulgaristan’da bir iç savaş baş göstermiştir ve bununda yardımıyla Ruslar 9 Ekim 1944’de Bulgaristan’ı işgal etmişlerdir. Kral Boris ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır ve Bulgaristan Almanya’ya karşı savaşmak zorunda kalmıştır.Bu savaşlar sırasında oradaki Türkler de Bulgarlar gibi cephede savaşmak zorunda kalmıştır. II. Dünya Savaşı sonrasında 1946 yılında referandum yapılmış ve Bulgaristan, Halk Cumhuriyeti halini alarak Demir Perde ülkeleri arasına katılmıştır.Çiğnenen Andlaşmaların ilk 40 yılı (1944-1984) :II. Dünya Savaşından sonra iktidara gelen komünist rejim, Türklere şirin görünmek ve kendilerine bir takım haklar tanıma yoluna gittiği izlenimi uyandırmak için Türk okullarının sayısını 1200’e kadar çıkarmıştır.Ayrıca Türkçe kitaplar bile bastırmıştır.Bulgar propaganda kayıtlarında 1949-1950 ders yılında 3031 öğretmenin okuttuğu Türk öğrenci sayısının 100,376 olduğu belirtilmiştir. Yalnz bu okulların özel azınlık okulu olmaları gerekçesiyle giderleri soydaşlarımız tarafından karşılanmıştır. Bunun içinde vakıf gelirleri büyük bir kaynak oluşturmuştur.II. Dünya Savaşını takiben Bulgarların insan hakları üzerine imzaladığı birçok andlaşma vardır :- 1945 Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi’ne Bulgaristan imza koyarak, savaş esnasında bozulan sosyal denge yeniden Türklerin lehine düzenlenmiştir.Bu anlaşmadaki imza kurumadan komünist rejim ilk günlerde takındığı maskeyi çıkararak 12 Ekim 1946’da çıkarttığı yasa ile Türklere ait okul, cami ve vakıfları kamulaştırmıştır. Böylece Bulgaristan Türklerini eğitimine bir ölümcül darbe vurulmuştur. Türklere karşı uygulanan bu eritme politikasının hemen ardından Bulgaristan göstermelik olarak bir takım andlaşmalar daha imza atmıştır. - 1947’de Bulgaristan ile yapılan andlaşmaya göre bu devletçe insan hakları ile ilgilihükümlere uyulacağı belirtilmiştir.- 1948’de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine göre ırk, din, dil ve milliyet farkı gözetmeksizin bütün insani haklar teminat altına alınmıştır.- 1948 Jenosit Sözleşmesi ile milli, etniki, ırki veya dini bir grubu kısmen veya tamamen imha etmek maksadıyla işlenen fiillerin suç olduğu belirtilmiştir.Yukarıda da belirtildiği gibi Bulgaristan hem Türkiye ile yapılan hem de milletler arası anlamda yapılan andlaşmalara gözünü kırpmadan imza atarken diğer taraftan prensliğinin kurulmasıyla başlayan Türk’ü yok etme politikasına hiç ödün vermeden devam etmiştir.Andlaşmalara rağmen anlaşma hükümleri Bulgaristan tarafından hayasızca çiğnenerek hiçbir gerekçe gösterilmeden çok sayıda Türk birdenbire Türkiye’ye göç ettirilmiştir. Olayların gelişimi sırasında Türkiye’de iktidarda olan Demokrat Parti Bulgarlarla masaya oturarak bir göç anlaşması imzalamak zorunda kalmıştır.1950-1951 Türkiye Bulgaristan Göç Anlaşması, Bulgaristan Türklerinin Türkiye’ye göçleri ile parçalanmış ailelerin birleştirilmesine dair en kapsamlı anlaşmadır. 155,000 soydaşımızın Anavatana göç etme imkanını bulduğu anlaşmada göçmenler devlet eliyle ve programlı bir şekilde yerleştirilerek, kısa zamanda üretici duruma geçmişlerdir.İmzaladığı andlaşmaların hükümlerini çiğnemekte hiçbir sakınca görmeyen Bulgaristan 1953’te Bulgar ve Türk okullarının birleştirilmesi operasyonunu başlatmıştır ve operasyon 1959 yılında son bulmasıyla Bulgaristan’daki Türk okullarının varlığı tarihten silinmiştir.Okulların yanı sıra 500 yıldan beri cami, okul, medrese, çeşme vs gibi ortak kuruluşların gelir kaynağı olna vakıfların geri kalanlarına da el konulmuştur.Bunun üzerine oradaki Türklerimiz ayaklanmıştır ve 1961 yılında Türkiye ile Bulgaristan ilişkileri gerginleşmiştir..Aynı yılın Eylül ayında Türkiye Bulgaristan’ın Bulgaristan’da yaşayan Türklerin milletlerarası andlaşmalarla teminat altına alınmış haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Bulgaristan’a bir NOTA vermiştir. Bundan sonra 1964’te Türkiye Dışişleri Bakanının Moskovaya ziyareti ile Türk-Bulgar münasebetleri düzelmiştir. 1966’da Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ve Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi imzalanmıştır. Bu sözleşmelere göre Türkiye ile Bulgaristan’ın imzaladığı her iki sözleşmede milletlerarası planda ırk, dil, din, renk ve cinsiyet ayrımı gözetmeden bütün insan hakları teminat altına alınmaktadır. 23 Mart 1968’de Ankara’da imzalanan ve 14 Ağustos 1969’da yürürlüğe giren ‘Yakın Akraba Göçü Andlaşması’ 1951 yılına kadar akrabaları Türkiye’ye göç etmiş olanların Türkiye’ye göçlerini sağlamış, Türklerin azınlık haklarını yeniden teminat altına almıştır.Halk demokrasisi yönetimli sosyalist bir ülke olduğunu iddia ederek tüm vatandaşlarının yasalar önünde eşit olduğunu belirten Bulgaristan’ın bu yeni rejimi 1945 yılından beri bir önceki faşist idarenin çizdiği çizgi üzerinde en ufak bir aksama yapmadan tedricen ve sistemli bir şekilde Türk azınlığını eritmek ve yok etmeyi kendine tek hedef olarak çizmiş, bundan başka hiçbir gayesi yokmuş gibi gözünü bürümüş bir hırsla kendi vatamdaşı olan Türklere saldırmaya devam etmiştir. 17 Temmuz 1970 tarihinde çıkardığı ve Dünya tarihinde eşine rastlanmamış 549 sayılı yasa ile Türklerin ve diğer tüm azınlıkların adlarını Bulgarca adlarla değiştirme operasyonunun ilk adımını atmıştır. Ancak bu yasanın Türklere uygulanması bir süre geciktirilerek işe önce diğer azınlıklardan başlanmıştır. Bulgaristan, memleketinde yaptığı bütün bu olup bitenlere rağmen bazı uluslararası sandlaşmalara daha imza atmıştır.- Helsinki Nihai Senedi ile düşünce, din, vicdan ve inanç hürriyeti dahil olmak üzere, temel insan hakları ve hürriyetleri teminat altına alınmıştır.- 3 aralık 1975 Türkiye ile Bulgaristan arasında iyi komşuluk ve işbirliği esaslarını belirleyen Deklerasyon, düşünce, din, vicdan ve inanç hürriyeti dahil, bütün insan haklarına ve temel hürriyetlere saygıyı vurgulamaktadır.- 11 Temmuz 1979’da Antalya’da imzalanan Türkiye Bulgaristan Vize Anlaşması’nın 8. maddesi akraba ziyaretlerini düzenlemektedir.Çiğnenen Andlaşmaların son 5 yılı (1984-1989) :Bulgaristan’da zamanın Dışişleri Bakanı Ivan Ganev ‘Bulgaristan’a Bir Bakış’ adlı kitabının 7. sayfasında aşağıdaki demeci vermektedir : ... Bulgaristan, ayrı ayrı toplumsal düzenlere bağlı ülkeler arasında barış içinde yanyana yaşama politikasının aktif bir destekçisi olmuştur.Bulgaristan’daki sulhperver resmi ağızın ne derece samimi olduğu en azından kendilerini bağlayan son 45 yıldır Halk Cumhuriyeti sürecinde Türkiye ile veya uluslararasında imzaladığı andlaşma, anlaşma ve bulgar anayasasının açık ve kesin hükümlerine rağmen, uygulamaları yukarıda özetlendiği üzere ortadadır. Tarihi kader çizgilerinden dolayı oraları yurt edinmiş ve kapı komşusu Türkiye Cumhuriyeti’nin soydaşları olan Türk asıllı vatandaşlarına karşı dünyanın gözü önünde son 5 yıldır topyekün kültür cinayeti işlemekten hiç kaçınmamaktadır. Faşist balkan milliyetçiliğinin politikası , Türk yönetiminin ve Türklüğün izlerini Rumeli’den silip kaldırmaktı. 45 yıllık Halk Cumhuriyeti de insanlık bakımından bir öncekinden hiçbir şekilde farklılık göstermemiş, belirtildiği üzere bir yandan güler yüzle her türlü andlaşmaya imzasını koyarken diğer yandan büyük bir umursamazlıkla verdiği sözün tam tersini yapmaktadır. Kurduğu dehşet düzeni içerisinde bütün baskı operasyonlarını asker, polis ve gizli servis kökenli binlerce bulgar görevlisi vasıtasıyla yönetip yönlendirmiştir ve uygulama alanına koymuştur.Bulgaristan’ın 45 yıldır Türklere karşı yönelttiği baskılarının son beş yılda insanlık dışı dayanılmaz boyutlara nasıl ulaştığını, son yasakların anahtarlarını ve özelliklerini inceleyelim :Bulgaristan’da bütün Müslüman Türklerin adları 1984 Aralık-1985 Mart döneminde zorla Hıristiyan Bulgar adlarıyla değiştirilmiştir.Ad değiştirmeye gerekçe olarak da Bulgaristan’daki bütün Türklerin aslının Bulgar olduğu ve bu nedenle hiç vakit kaybetmeden özlerine dönmeleri gerektiği vurgulanmaktadır. Halbuki Bulgarlar Türk kökenliğidir, her aklıselimin bildiği gibi(Bulgarlar, tarih dünyasında da kabul edildiği üzere Hun Türkleri ve Ogur-Oğuz- Türklerinin karışmış ve hıristiyanlığı kabul ederek oluşmuş topluluklardır). Bu olay Türkleri gerçekten can evinden yaralamıştır çünkü Türk töresinde adın büyük önemi vardır. Bu yüzden başlatılan ad değiştirme kampanyası büyük bir zulüm örneğidir.Bulgaristan’da Türkçe konuşmakta tamamen yasaklanmıştır.Türkçe konuşan Türk para cezasına çarptırılmakta ve verdiği cezanın yanı sıra sokak ortasında tahkir edilerek aşağılanmakta, itilip kalkılmakta, diklendiğinde ise karakola alınmaktadır. Bu konuda öyle ileri gidilmiştirki daha sonraları bunun üzerine hikayeler oluşturulmuştur. Hikayeye göre ;“Bir talebeye sorarlar, dünya üzerinde en kıymetli dil hangisidir diye ve talebe hemen cevap verir,
- Dünya üzerinde eğer en değerli dil varsa o da Türk dilidir, demiş. Muallim,- Niye? diye sorduğunda çocuk,- Bir kelimeye babam 20 leva ödemiş dünkü gün, demiş”
Bu baskılara rağmen birçok Türk, Türkçe eğitim görmemekle birlikte, evinde aile arasında Türkçe konuşmaya devam etmiştir.Bulgarların ‘Türk dilini yok etme savaşı’na karşı soydaşlarımızın gösterdiği kahramanca direniş her türlü takdirin üstündedir. Bulgarın 20. yüzyılın yarısında Türkçeye dolayısıyla Türke açtığı savaş alışılagelmiş sıcak savaşlardan değildir. Mahimiyeti ve yöntemi farklı fakat hedefi her savaşta olduğunun aynıdır. Ancak Bulgarın beklemediği bir dirençle karşılaştığı Türk camiası içinde sert bir kültür noktasına çarptığı da bir gerçektir. Planladığı süre içerisinde istediği hedefe ulaşamayan Jivkov ve Kuliçev de zaman zaman ters çıkışlar sergilemişlerdir. Bulgar anayasasının 457. maddesi bulgar soylu olmayan vatandaşlarının bulgarca ile birlikte kendi dillerininde eğitim hakkını öngördüğü halde, Türklerin anadillerinde konuşmaları yasaklandığı için Türklerin Türkçe eğitim görmeleri mümkün değildi. Bulgaristan’da Türk gençleri daha küçük yaşlarda çocuk yuvalarına yetiştirilmekte ve daha ileri yaşlarda Bulgar okullarına gitmek zorunda kalıyorlardı.Bu zorunlu olduğu için Türk öğrenciler böyle yetişiyor daha sonra yeterince iyi bulgarca bilmedikleri gerekçesiyle yüksek öğrenimlerine izin verilmiyordu ev önleri kesilmek isteniyordu. Azınlık statüsü içinde basının önemli bir yer tuttuğu bilinir ve Bulgaristan’daki Müslüman Türklerin zengin ve zevkli bir basın tarihi vardı. 90 yıllık süreç içinde 18’i dergi, 132’si gazete olmak üzere toplam 150 yayın organına sahiptiler yalnız son yıllarında bunlardan eser kalmamış hepsi kapatılmıştır.Öte yandan camilerin çok büyük bir bölümü kapatılmış. Pek çoğu yeşil alan açma, park yapma, anıt dikme gibi bahaneler ileri sürülerek yıkılmıştır. Ayakta çok az sayıda kalabilen bazı camilerde ancak Cuma namazı kılmak için izin verilmiş sonradan(Göç zamanında) bu izinlerde kaldırılmıştır. Camileride bulunan ay-yıldızlar sökülmüş, hatta mezar taşlarındaki Türkçe isimler silinmiş, bazen kazınmıştır. Bunlara Türk mezarlıkları yok edilmeye çalışılmış, mezar taşlarındaki ay-yıldızlar kazınmış veya mezar taşları sökülerek yapılan eziyet anlatılamaz hale gelmişti :Bulgaristan’daki bütün Türk ve Müslüman mezarlıkları tahrip edilmiştir.Dünyada benzeri olduğunu zannetmediğim ve hareket tarihi tahrip etmek için yapılmıştır. Ölülere dek uzanan bu vahşi el, herhalde gelecekte yazılacak olan tarih kitaplarını şaşırtmayı da amaçlamaktadır. Rumeli’de sanki 600 yıl Türk yaşamamış gibi tek bir iz kalmaması için bu çılgınca eylemi yapmış bulunmaktadır.Türklerin bütün örf ve adetleri yasaklanmıştır. Sünnet, düğün, dernek, köçek havası, mahalli kıyafetler, kanunla yasaklanmış, polis gücüyle durdurulmuştur.Bulgar eli evlere kadar uzanmış ve evlere yaptığı akıl almaz saldırılarla genç, ihtiyar, çoluk çocuk herkese karşı bir terör havası estirmiştir. Yalnız bu akıl almaz saldırılardan medeni dünyanın haberi olmamıştır. Ama bu olaylar daha sonra duyulmuştur, bunların yayılması sadece Türklüğe karşı bir borç değil insanlığa bir borçtur çünkü yaşananlar hikaye değil ve gerçektir, vahşettir. İşte tarih boyunca böylesine zorluklara karşı koyan soydaşlarımız herşeye rağmen varlıklarını devam ettirmeyi başarmıştır. Gerek kültürel olarak gerekse dini olarak bütün değerlerine sahip çıkmışlardır. Bütün bu belirtilen eziyetler 1989 göçüne kadar devam etmiştir. Özellikle son yıllarda daha da artan ve fiili hareketlere dönüşen Bulgar zulmü oradaki soydaşlarımızı durumları oranın şartlarına göre çok iyi olmasına rağmen Türkiye’ye göçe zorlamıştır. Bu göçe Bulgar tarafı sevinirken Türklerin yaşadığı yerleri sanki onlar hiç yaşamamış göstermeyi düşünüyordu. Böylece kendilerine göre kendi toprakları içindeki herşey bulgarlara ait olacaktı.
1989 Göçü :Bulgaristan Türkleri’nin anavatana kavuşması olan bu göç Türkiye’nin duruma daha fazla yummaması ve kapılarını oradaki Türklere açması sayesinde gerçekleş. Göç gerçekleştiği sırada Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Turgut Özal iken Bulgaristan Başbakanı Todor Jivkov idi. Türkiye’nin kapılarını açacağını bildirmesiyle harekete geçen Türkleri dışlayan Bulgaristan Türklerin pasaportlarını dağıtmaya başlamıştır. Yalnız bunu yaparken adi politikalarına devam ederek aynı aile içerisindeki kişilerin pasaportlarını ayrı ayrı tarihlerde vererek onları böyle önemli bir olayda ayrı düşürüyordu. Ayrıca pasaportunu alan kişinin göçe zorluyordu. Adeta eşyalarını toparlayıp sokağa atıyor ve trene kadar nasıl gideceğine karışmıyordu. Bu dönemde yurtlarından kovulan insanlarımız önce toplu olarak belirli arazilerde beklitiliyorlardı. Daha sonra gruplar halinde trenlere bindiriliyorlardı. İşkence yolda da devam ediyordu. Bulgar tarafı göçün Bulgaristan tarafında hiçbir temel ihityaca cevap vermiyor sadece insanları yollarda perişanlığa sürüklüyordu. İnsanlarımız kendi ekmek ve benzeri ihtiyaçlarını bırakıldıkları arazilere yakın yerlerden karşılıyorlardı. Neye uğradığını anlamayan insanlarımız apartopar çıktıkları yolda bir taraftan ailelerine tekrar kavuşabilmeleri için dua ederken diğer taraftan onları neler beklediğinin endişesi içinde idiler. Kapıkule tren istasyonunda vagonlardan insan yağıyor bu insanlar kayıtları yapıldıktan sonra çadır kentlere sevk ediliyorlardı ve buralarda temel ihtiyaçları karşılanıyordu. Ailelerini toplayabilenler daha önceden belirledikleri bir şehre gidiyor ve yeni hayatlarını kurmaya çalışırken ailelerine henüz kavuşamayan insanlar bütün gün boyunca trenlerden inen insanlar arasında yakınlarını gözetiyorlardı. Ayrıca kendileri karar veremeyen ailelere devlet yardım ediyor, memurların yardımı ile kendileri için belirlenen yerlere yönlendiriliyorlardı. Bulgaristan’da iken durumları iyi olan insanlarımız buraya geldikleri yanlarında getirebildiklerini getirmişler ve onlarla herşeye sıfırdan başlamışlardır. Adları ve özgürlükleri için herşeyi göze alan bu soydaşlarımız büyük cesaret örneği göstermişlerdir. Yanlarında getiremedikleri eşyalarını ve diğer mal varlıklarını orada kalan soydaşlarımıza emanet etmişler ve gelmeden önce ellerindeki para edecek şeyleri (hayvanlar gibi) satmışlardır. Bu durumdan kurtularak Türkiye’ye geldiklerinde ilk olarak adlarını geri kazanmanın mutluluğunu yaşayan soydaşlarımız bunun yanında geride bıraktıkları hiçbir şey için üzüntü duymamışlardır çünkü kendileri için en önemli olan olgulara kavuşmuşlardır : Özgürlük, dini ve kültürel hürriyet.1989 göçü esnasında daha önceden Türkiye göç etmiş olan Bulgaristan Türkleri yeni göç eden soydaşlarına yardım ellerini açmışlar onlara olabildiğince yol göstermiş ve ayakta durmalarına yardım etmişlerdir. Tıpkı önceden göç etmiş insanlarımız gibi yeni yerlerine ulaşan soydaşlarımıza büyük yardımda bulunmuşlardır.
1989 Göçü Sonrası :Bu göçe en çok sevine taraf bulgaristan tarafıydı dolayısıyla göç sonrası yıllar boyu onlar için büyük bir topluluk olan Türklerden büyük ölçüde kurtulmuşlardı. Onların bundan sonraki hedefi Türklerin varlıklarını hiç olmaış gib göstermekti bu yüzden sayıları iyice azlmış olan Türkleri bir araya toplamaya veya köylerdeki bulgar nüfusunu arttırmaya çalışıyorlardı. Böylece Türklerin izlerini daha kolay silebileceklerdi. Sanki 550 yıl boyunca Osmanlı Devleti’nin boyunduruğunda bulunmanın öcünü almışlardı. Onlar için eskisinden çok daha güçsüz ve az olan Türkler daha kolay dejenere edilebilrdi yalnız bu istenilen olmadı ve 1991 yılında sosyalist rejim yıkıldı. Yerine gelen demokratik rejim ise sosyalist rejimin bıraktığı ağır faturayı ödüyordu. Artık 1989-1991 yılları arasında oradaki ağır yönetime dayanan milletimiz içinde daha rahat günler vardı çünkü 1991 yılına kadar eziyet devam etmiş ve bundan dolayı gerek kaçak olarak olsun gerekse de yine normal göç şeklinde insanlarımız kaçışlarına devam etmişlerdir ama 1991 yılında meydana gelen önemli gelişmenin ardından bazı dengeler değişmiş o yüzden oradaki ve buraya oradan gelen insanlarımızın tepkileri farklı olmuştur. Çünkü her ne kadar burada onlara yardım edilse de bir kısmı kira ödemede ve iş bulmada zorluk çekmişlerdir. Bu durum özellikle çocuklu veya yaşlı aileler için geçerli olmuştur ve bundan sosyalist rejiminde yıkılmasından faydalanarak çok az birim kısım tekrar geri dönerek yaşamlarına devam etmek istemişlerdir. Geri dönen ailelerin yanı sıra o dönemlerde Türkiye’ye göçte azalmıştı.O yüzden 1991-1993 dönemi geri dönüşün yaşandığı ve Türkiye’ye göçün azaldığı yıllar olarak nitelendirilebilir. Tabii Türkiye’de kalmayı seçenler içinde ayaklarının üstüne basma yılları olmuştur bu yıllar daha sonra geri dönen aileler bıraktıklarını umdukları gibi bulamamışlardır. Ayrıca yakın akrabaları ile aralarına sınır girmiştir. Bundan dolayı 1993 yılından sonra tekrar hızlanan bir göç yaşanmıştır. Bu göçler 1989’da Türkiye’ye gelen göçmenler için kolay olmuştur lakin onlar zaten ilk zamanlarda Türk vatandaşlığına alınmışlardır ama diğerleri için öyle değilidir. Onlar gelip burada kaçak olarak ikamet etmiş, çalışmış ve yaşamlarını sürdürmeye çalışmışlardır. Birçoğu vatandaşlıklarıni almış olsalarda hala vatandaşlık alamayanlar vardır. Vatandaşlık alamayan soydaşlarımızın çoğu oturma izni ve çalışma iznine sahiptirler. Çok az bir kısımda her üç ayda bir giriş-çıkış yaparak Türkiye’de yaşamlarına devam etmeye çalışıyorlar. 2000’li yıllara kadar Türkiye’de gelişmeye çalışan Bulgaristan göçmeni Türklerinin bir kısmı geçen zaman içinde Bulgaristan vatandaşlıklarını geri almayı başarmışlardır. Bu sayede orada yapılan seçimlere katılarak kullandıkları oylar ile geride kalan Türkler için destek olmuşlardır zira her ne kadar son zamanlarda tartışılır olsa da Hak ve Özgürlükler Partisi Türklerin partisi olarak bilinmektedir ve son iki hükümette hep ortak olarak bulunmuştur ve seçimlerden devamlı ilk üç parti içinde çıkmayı başarmaktadır. 2000’li yılların başından bugüne kadar ise adeta eskiden yaşanan olayların acısını çıkartırcasına soydaşlarımız ellerine geçen hakları kullanarak Bulgaristan’a giderek bir dava ile eski isimlerine kavuşabilmektedirler. Genel olarak birçok göçmenimizinde bunu yaptığı düşünülürse Bulgaristan’da Türk nüfusu giderek artmaktadır ve orada doğanlarda olmak üzere herkesin ismi Türkçedir. Zaten son zamanlarda üremekte zorluk çeken ve nüfusunda yaşlıların ağırlıkta olduğu Bulgaristan’da bu durum endişe uyandırmıştır ve her ne kadar doğum için kampanyalar yapılsa da istenen sonuca ulaşılamamıştır. Bulgarların endişesi giderek artmaktadır çünkü yönetimi kaybetme korkusuyla karşı karşıyalar o yüzden son zamanlarda Bulgaristan’da yaşamayan vatandaşların oy kullanmasının önüne geçmeye çalışmaktadırlar. Bunun yanı sıra orada kalan Türkler içinde kötü örnek oluşturan son yılların dejenere olmuş bulgar gençleri de endişe yaratıcıdır. Hatta artık bu gençlik oradaki Türkleri de etkilemiş artık onların bir kısmıda asimilasyona uğramaktadır. Yukarıda belirtilenlere ek olarak buraya yerleşmiş olan insanlarımız daha önceki kültürleri ile buradaki yerli kültürü arasında bir geçiş kültürü yaşamıştır ve dolayısıyla onlarda bir kültürel değişim yaşamıştır. Kültürleri ve dolayısıyla birçok tavırları değişim göstermiştir.Yine son yıllarda dernekleşmeye hız veren soydaşlarımız, bunu yaparak Bulgaristan’daki güçlerini arttırmak istemektedirler.Tabii bunun yanı sıra kültürel faaliyetler içinde bulunarak varlıklarını ve yaşadıklarını herkese göstermek gayretindedirler. Sonuç olarak unutulmamalıdır ki yaşadıkları her milletin göğüs gereceği tipten bir geçmiş değildir ve dolayısıyla bugün geldikleri noktada çok önem kazanmaktadır. Bunu yayarak Türk milletinin ne kadar güçlü olduğunu göstermişlerdir ki Türk milletinin gücünü kimse Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarından sonra yargılama gereksinimi duymaz sanırım.“Prenslik Bulgaristan’ından günümüze kadar çeşitli zorluklar yaşamış ve zamanla Türkiye’ye göç etmiş olan Türkler çeşitli çilelerden sonra şimdi haklarının korunduğu tek yerde, anavantanlarında, huzur içinde yaşamaktadırlar, arkalarında silinmeyecek bir tarih bırakarak...”

 

 
  balkonoloji-niyazi akkılıç
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  niyaziye göre zaman tamamdır.
  ATATÜRK SÖZLERİ
Bugün Kurban Bayramı, kurbanlar kesilecek sevap niyetiyle etler dağıtılacak herkese. Yürekler bir olacak gönüllere kilitlenecek. Gökler rahmet bereketiyle yağmurlar boşaltacak yeryüzüne. Bugün hepimizin yüreği şenlenip bayram sevinciyle coşacak. Hepimizin Kurban Bayramı kutlu olsun. İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Mehmet Akif Ersoy

www.htmlmekani.tr.gg
FİKRİ HÜR, İRFANI HÜR VİJDANI HÜR ,BİREYLER OLMALIYIZ. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK AKLIN VE BİLİMİN ÖNCÜLÜGÜNDE TÜRK KÜLTÜRÜNÜ ÇAGDAŞ UYGARLIK DÜZEYİ ÜZERİNDE OLMASI VE GELİŞMESİDİR. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ULUSLARA EGEMENLİK -FERTLERE ÖZGÜRLÜK! BALKANOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ ÇAGRI BALKANOLOJİ Merkezinin ilk kurma kararını toplantısı25 Mayıs1988 yılı Toplantı yeri Kartagümrük/Fatih-İstanbul Adesinde kararlaştırılarak Balkanlarda Türk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Dernegi olarak kurulmuştu.Lakin Dernek Üc yıl sonra 1991 yılında maddi olanaksızlıklar Tarafından kapandı. Bu duruma meydan vermemek için ve Balkanlardaki Kültür, Dil, Mimari Tarih EGİTİM, Edebiyat ve Sanat kıyımına tahamül edemeyen sayın NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL/Gaziosmanpaşa Merkezinde ÖZEL kurduğu, BALKANOLOJİ ARAŞTIRMALARI Merkezi Salih paşa caddesiN.14. adresinde Altaylardan Tunaya Darneginin catısı altındadır.Kurucular ve üye. 1.-NİYAZİ AKKILIÇ Başkan Emekli Memur. 2.İDRİZ KAHRAMAN Başkan Yardımcısı Gazeteci ve Emekli. 3.MELEK TABAK ALTAY TUNA Dernegi Sekreteri 4.NİZAMİ ALPER AKKILIÇ Kurucu üye-öğrençi. 5.HÜSNÜ ZAKİR-ÖĞRETMEN Kurucu üye Bulgaristan BALKANOLOJİNİN BAŞLIÇA AMACI Niyazi Akkılıçın 40 yı boyunça topladığı 600 yıllık eski kitaplar, belgeleri, süreli yayınlardaki Balkan haberleri, belgeleri, resimleri korumak Mimari Türk-İslam İzlerini ve Mirasımızı araştırmak ve Tanıtmak ENVANTERİNİ VE Arşivini düzenlemek, kültürel eserlerimizi itinalı bir şekilde deizmek, restore ettirmek, Araştırmacıları, Uzmanların hızmetine sunmak, Katoloklar ve kitaplar hazırlamak Radyo ve Televizyon gazete ve Dergi, gibi duysal görsel, yazısal, yayın araçları ile ülke ve BalkaN Türk Dünyasının Tarihi kültürel sanat varlığını DİĞER Ülkelere ve Dış Dünyamıza tanıtmak için Sergiler, Paneller, Konferanslar düzenlemek ve İnsanların Dikkatine Hızmet ve tanıtımına sunmaktır.BU NEDENLE tarihimizdenen bu ğüne kadar Balkan Ülkelerinden Anavatan Türkiyemize Göç ETMİŞ Bulunan Balkan-Rummeli Göçmen Vatandaşı Türk ve Müslüman vatandaşlarımızın ellerindeki kültürel Tarihi BİLGİLERİ-Resimleri,tapu, evlilik, gazete- matbuat,broşür,kitap, vesika gazete, dergi, okul şahadetnamesi v.s. herne varsa bildirmeleri içi ÇAGRIDA BULUNMAKTAYIZ. Bu Çagrı aynen Balkanlarda yaşayan Türk ve Müslüman kardeşlerimiz içinde geçerli olup gereken ilgiyi Balkanoloji Araştırmaları Merkezine göstermelerini beklemekteyiz.Bu Çagrı Balkanlarda zor kalan Türkçemizin ve Tüm ECDADIMIZIN, SİZLERE HİTABEN KUTSAL ÇAGRISIDIR. Bu Çagrı ecdat yadiğarı yıkılan, yakılan,kırılan, yok olan, ayni zamanda ayakta dimdik kalmayı saglayan ben varım diyen Camilerimiz, Mescitlerimiz, Saat KULELERİMİZ, Çeşmelerimiz, Tarihi Türk evleri, konakları, Sarayları, köşkleri, pınarları, hastaneleri, demiryoları istasyonları, kütüphaneleri, Çiftlikleri, v.s. her adım başı Türklük kokan Tarihi kültür sanat eserlerimizin tanıtım ve araştırılmadsı için Han Vhamamlarımız, dag, tepe, bag, bahçe, tarlalarımız, okul ve Dükkanlar, arölyeler, işlikler, fabrikalar Osmanlıda bvu ğüne kadar her nr varsa hepsinin bildirilmesi için bu merkeze baş vurmanızı ve irtibata geçmenizi bekleriz. niyaziakkilic@hotmail.com http./balkanolojicom.tr.gg../ Tel.+905357910694 Veya Altay Tuna Göç Dernegi-Balkanoloji Araştırma Merkezibaşkanlığı. Salihpaşa cad.N.14/K.5.. Berec-Gaziosmanpaşa/İstanbul. Adresine bekleriz. Güzel Anadolumuzda hür ve Müsatakil /bagımsız/ yaşamak için Balkanları-Rumelliyi unutamayız. Rumeliyi –Balkanları unutmak Kendimizi inkara çalışmaktır.Bizler kültür hazinesinin bireyleri olarak, Ulusumuzun gencinden yaşlısına kadar, memur, köylü, işçi, şair, yazar, Cumhurbaşkanından Başbakanına kadar Millet vekilleri, gazeteci, televizyoncu, yayıncı, üniversite öğretim üyeleri, Bakanlarımız ve Bilim adamlarımız Aydınlarımız ve öğretmenlerimize kadar dernekçilerimize yedisinden yetmişine kadar hepimize BÜTÜN Balkan kökenli ve Anadolu olan hepimize çandan yalvarıyoruz ve çağrıyoruz. Geliniz Balkanolojide3 Buluşalım.Sizler bizlere sahip çıkarsanız bizlerde dünya durdukça yaşamaya devam edeçegiz.BNoşuna öşmedi bu kadar insan. Boş yere akmadı oluk oluk kan. Kalk artık ulusum. Kalk artık uya. Yalvarıyoruz. Yalvaruyoruz. Sözde sizlerin sazda sizlerin. Madi ve Manevi yardemlarınızı bekleyoruz.Çünkü bizleri BNalkanlarda Binlerce köy, şehir samanlıklarında, tavanlarında, sandık köşelerindeki, hatta kömürlüklerdeki çöplüklerdeki onları ateşlerden topşlayarak farelerin kemirmesinden, örümçek aglarıdan kurtararak 10 BİNLERCE VE 100BİNLERCE DOLAYINI BULABILECEK KÜLTÜR TARİH İNÇİSİNİ İstanbul ilinin Gaziosmanpaşa ilçesinin Salih paşa Sokagı N.14. K.5. Berec ADRESİNE Balkanoloji Araştırmaları Balkan Türklerinin abide Şahsiyeti sayın Araştırmacı BaşkanNİYAZİ AKKILIÇ Beye göndermenizi bekler candan teşekür etmeyide bir borc biliriz. Unutma ve şu mısralarıda hatırlayalım. Boşuna akmadı bunça kan Boşuna ölmedi bu kadar insan, Boş yere akmadı oluk oluk kan. Kalk artık ulusum , kalk arttık uyan. Balkanoloji başkanı Niyazi AKKILIÇ DİYORKİ,Balkanlardaki Türk Kültürünü varlığını araştırmak, bulmak, tanıtmakl, yaymak ve yaşatmak her Türkün en Kutsal görevidir. Eger Milletleri bir ulu Meşe AGACINA BENZETİRSEK BU AGAÇ MUHTAC OLDUĞU NEMİ GEÇMİŞTEN ALIR VE O SAYEDE İSTİKBALE/GELECEGE/ KÖK SALAR.Atalarımızın bıraktığı Tarihi Kültürel eserler Gelecegimizin en büyük teminatıdır.. /güvencesidir/Onları yok olmaktan kurtarmak bizim birinci görevimizdir. İşte bunun Çagrısını AnaDOLU Türküne ve Balkan Türklerine içtenlikle yaparak bu göreve bir nebze olsun yardımlarını beklemekteyiz. Saygı ve selamlarımızla Balkanoloji Araştırma Merkezi başkanı Niyazi Akkılıç-İstanbul. İrtiat. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.gg./ http/hurbalkancom.tr.gg./ Tel.+905357910694. Salihpaşa cad.N.14. Gaziosmanpaşa/İSTANBUL. HÜRMET VE SAGI DOLU SELAMLARIMIZLA. Balkan Türklerini catımıza haberlerini ve desteklerini bekleyoruz. BALKANOLOJİ BAŞKANI-Niyazi Akkılıç-istanbul.
  TÜRK TARİHİNDE ÜÇ ATA
OĞUZ ATA ,KORKUT ATA KEMAL ATA 1:OĞUZ ATANIN İLİ BİZİM ORTAK İLİMİZ. 2:KORKUT ATANIN DİLİ ,BİZİM ORTAK İLİMİZ 3:BİZİM ORTAK YOLUMUZ
Osmanlıda Giyinim

sitene ekle

Myspace Graphics
  DELİORMAN TÜRKLERİNE
BALKAN TÜRK VARLIGINA DOGRU YOLU GÖSTERECEK ÇOBAN YILDIZIBİR ÜMİD VEİMAN GÜNEŞİ HALİNDE DOĞARAK YÜKSELMİŞTİR.DELİORMAN TÜRKLERİ İÇİN TEKYOL DEMOKRASİDİR-ZAFERDİR-ADALETİR.BU ZAFER ÖZGÜRLÜĞÜN TEK YOLUDUR.KABUL ETMELİYİZ.
NİYAZİ AKKILIÇ

BALKONOLOJİ ARAŞTIRMASINDAN ÖZETLER
BULGARİSTANDA TÜRKLÜK MÜÇADELESİ
Balkanoloji araştırma merkezi başkanlığı olarak özetlemek istersek,Altaylardan Tunaya
Göçmenler Dernegi ve onun rehberliğinde yörütülen Balkan dil, kültür, Tarih, Mimari Egitim, Edebiyat v.s. Araştırmalarımız Balkanoloji Araştırma Merkezi adı altında Başkan
Niyazi Akkılıç yönetiminde Balkan-RumelliTürk kültür varlıklarının Mirasını araştırmak ve tanıtmak plan ve projeli uygulamalarlan arşiv ve Eanvanterini çıkarıp Balkan Türklerine sunabilmektir. Başlıçada genel amacımız bu yönde yapılan çalışmalardır.
Balkanoloji Merkezinin bu yönde yürüttüğü araştırma ve çalışmaları destekleyen Ana DOLU Türkleri VE Balkanlardaki TÜRKLER VE Göç etmiş bulunan Balkanlı aydınlarımızın bu konuda BALKANOLOJİ olarak açık ve net olarak her Türkün – her bir AYDIN KİŞİNİN öğretim üyesi veya gazeteci – Tarihçi kim neler Balkanlar ile ilgili neler bilirseler, bize fikir ve düşünçelerini hiç sakınmadan bildirmelerini içabında kendi özel fikir ve düşünçelerinide sunarak katkı ve desteklerini ve bizimle birlikte yer almalarını bir Balkanlı Türkü olarak beklemekteyiz. Emai,l. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.gg./ http./hurbalkancom.tr.gg../ +905357910694 olarak arayabilir ve iletişim kurabiliriz.Muhterem Balkanlı Türkleri-Bizler yani atalarımız Balkanlara-Anadoludan gelen ve göç eden yürük Türkmen Türkleridir.
Balkanolojinin başlıça genel amacıda önçelikle Balkanlardan Anavatan Türkiyemize göç gelmiş olan Balkan Türklerinle ve Oralarda kalan akrabalarımızla balkanlı türklerlen kültürel, sosyal, Tarihsel baglarımızın derin köklerini araştırmak tanıtmak ve yaşatmak için yerliyerinde bilimsel araştırmalar yapılarak Türk kültür tarih varlığını yeninesle daha iyi tanıtmak için bunuda belirli zamanlarda bizim olan ve yüreklerimizde ve beleklerimizde halen bizim bilinen Balkanları ve oradaKİ VE YAŞAYAN ÜÇBEYLERİ VE Türklerlen ilğili bilinen bütün haber ve bilgileri, hep berabercesine, Birlik- Beraberlik- Dirlik ve Dayanışma içersinde hepberaberçe kanımız çiğerimiz olarak paylaşmaktır. Bunun için Balkanoloji araştırma merkezi sizlerden düşünçe ve fikirlerinizden bu konuda katkılarınızı ivedilikle beklemekteyiz.BULGARİSTANDAN DÜNDEN BU GÜNE YAPILAN GÖÇLE
1878-80 Yılları1,000.000. kişi aile,
1880-1912 yılları440.000kişi ailr.
1912-1951yılları154.000kişiaile.
1951-1978 yılları130.000kişi aile
1978-1990 yılları345.000 kişi aile
1990-2000ylları185.000 kişi aile
Böylece Bulgaristandan Rus-Türk harbinden sonra başlayan ve 2000 yılına kadar süren 130 yıllık bir zaman içinde Bulgaristandan 2,254. 000 Türk ailesi göç ermiştir. BU göç ailelerini ortalama 3 kişi olarak hesap etsek 6.762.000 Türk bulgaristandan göç etmiş oluyor.
Bu ğüm yapılan Araştırmalara göre Balkanlardan GELEN Türk Göçmenlerinin sayısı Anadoluda 36575 850 kişi olarak biliniyor bu rakamın 18725250 si Bulgaristan kökenli olduğu amlaşılmaktadır.Bunun için Bulgaristan ve Türkiyede secimlerde yapılan ikili anlaşmalar bu konuda büyük rolü olmaktadır. Bulgarista HÖH-nin lideri olan sn. Ahmed Doğan için bu rakamlar Bulgaristan Türkleri için Barışın VE Daletin saglanmasında Demokrasinin genel unsurlarıdır.Unutmayalım ve devamlı kalplerimizden silinmeyen AZILI KOMUNİST Rejminin Mimarı Todor Jivkof döneminde Mestanlı meydanı basan taklar ve altında ölenler sonra benkovskide küçük Türkkanın Anakuçagında öldürülmesi ve yine HAK VE ÖZGÜRLÜK MÜÇADELESİ VEREN Niyazi İbrahimin oglu StaraZagora İLİNİN Rıjena/Hamursuz / köyünde boğzlanmadını babası Müslüman Pomak Türklerinin haklarını savunup müçadele verdiğinden öldürülerek tam g göç etmeside altı ay sonraya bırakılması ve baskıda bulunması nasıl unutulur. Bu iki küçük çoçuğun ölüm sonrası Analar ve Babalarda şehit edilmedimi, Birçokları Zındanlara gönderilmedimi, SÜRGÜNLERE Balenelere gönderilmedimi. Bütün Bulgaristan Türk aydınları, gazeteci, yazarı, doktoru v,s. Baskılara tabii olmadını. Zorla isimler degişmedimi, dil- din kültür ve Türkçemiz yasaklanmadımı hangisini sayalım okadar çok yasaklar vardıki. Bütün bunlar nasıl unutulur.
Bulgarlaştırma ve soykırımı için yapılan katliamlı baskıları zulmün pençesinden kurtulmak için Binlerce Şehitimizin akan Sıçak kanları için onları yad etmek savunmak için davaya milli şuurla destek verenler BELENE SÜRGÜNÇÜLERİ VE Cezaevi mahkümları v.s. her bir tutuklu ve zulum gören Türkler ve Müslümanlar kendi milli yapılarınla ve Milliyetçi Türklük duyğularınla mücadeleler vererek örnek olmaya gayret göstermekteydiler. Türk milletine örnek olmak için Önçe Türkçemiz Dil Egitimimizin yeniden destek görmesi için Her Bulgaristan Türkünün BAŞI Göklere ERMESİNİ BEKLERKEN MAALESEF HALA DAHA TÜM Demokrasilere ve ÖZGÜRLÜKLERE RAGMEN Avrupa Ülkesi olan Bulgarista Yinede Türk okullarını önemsemediler. Türk Milletvekileri ve lider SNaHMED Doğan yine yalnız kaldı. Ataka milliyetcilerine yenilmiş oldu. OBİR GÜNEŞTİ LAKİN Bulgaristan Türklerine Sıçaklığını verip kanadı altına alamadı. BURADA Türk MİLLETİ YİNE ÖKSÜZ VE YETİM KALDI. Bulgarlaşmada dökülen ASİL Türk kanlarının tam terzisini bularak tartamadılar. BU KANI YERDE BIRAKMAMAK İÇİN BAŞTA Bulgaristan Türklerinin baskılarını ve zulmü unuturabilmek için bir nebze Türk OKULLARINI AÇARAK Türkçe egitime yön verilmemesi çok çok acıların ve zızıların nar taneçiği olarak bırakılmıştır.UYARIYORUM. sakın daha geç sayılmaz. Asla asla unutmayınız ve unutmayınızki unutulmasın tarihin mazisi hatırlasın ve özgürlük günesinin aydınlığı herkesi Demokrasi içinde ısıtabilsin.Bulgaristan bu gün Türk ve Müslüman 3750560 kişi bu olayların gerçekleşmesini beklemektedir.Ey Balkanlı Türküm dur hemen gitme. Durduğun yere hele bir bak. ŞU ANDA Balkanlardasın. Bulgaristanda geldiğin Deliorman veya Güller vadisindesin hiç fark etmez.Bu Topraklar Anavatandan koparıldıktan sonra topragın bereketinebıraktığın evine yurduna malına bahçe ve tarlanaı nasıl yitirdiğini biliyorsun. Kalmadımı BEŞPARASIZ VE HİÇ PULSUZ BULGARLARA TESLİM EDİLMEDİMİ.Arkasında kocaman bir Türk mirası ve hatırası olan bu topraklar atalarımızın alın terinle kazandığı topraklar degilmiydi. Bunun için sen hala Evladı Fatihanların bir neferisin ve evladısın. Torunusun.Unutma sen hala fatihanların topraklarındasın. Çünkü TAPULAR Ankarada HALA ARŞİVLERİMİZDE SAKLANMAKTADIR.
Şehitlerimizin ve Gazilerimizin bu topraklarda akan Sıçak kanları vardır. Bunu size milli duyğularumla anımsatıyorum. Bastığın Bulgaristan Topraklarında unutma 600 yıllık ceddinin ve atalarının müçadele şerefi şanı, emegi var. Anıları ve tarihi var olup yazılmış tarihi miras tapularımız vardır. Başını rg ve şunuda hiç unutma durduğun yere bir bak. Bir Fatiha oku. SONRA GENE DURDUĞUN YERE BAK UNUTMADAN Milli Müçadelemizi
Tanı daha fazla tarihinden bilgi almak isterseniz bizi ara niyaziakkilic@hotmail.com.
http./balkanolojicom.tr.gg../ http./hurbalkancom.tr.gg../ +905357910694. ara ve sor öğren.
Şehitlerimizin yüzüne nasıl bakacaksınız. Nerede kaldı Türklerin DOĞAL HAKLARI. Nerede kaldı Şehit Türkümün akıtılan saf temiz kanları. Bunları Bulgaristan Baş Duşmanı Jivkof yönetiminin Devamçılarına peşkeşmi çekileçektir. Yoksa ADALET YERİNE GELEÇEKMİDİR.Böyle giderse Türk ve Bulgar bie arada yaşaması zorlaşaçak gibi geliyor Buşlgaristan Türk halkına. Avrupa Birliğine girdik onlarıda ikna etmedeBulgarlar kadar zormudur. UYANIK milletvekili Türklerimiz nerede YOKSA kara para veya dalevera peşindelermi. BÖYLE BİR VAKA VARSA NASIL ÇIKARSINIZ KARANLUIIKLARDAN AYDINLIĞA. Unutma Bulgarisrand Nigboludan başlar Türk Müslüman İMTİHANLARI, vidin, PLEVEN, VARNA, ŞUNMNU, ŞİPKA KAZANLIK eskizagra, tırnava, Filibe , Burgaz, elena gibi uzar gider Türkün verdiği kahraman şehitlerinin kanı unutmayın egri işler yapmayınız. Sizlerde kafirler gibi bu kanlarda boğulma ihtimallerine sakın düşmeyiniz. Yine SULANMAsın ATATOPRAKLARI ŞEHİT KANLARINLA METİN OLUP Milletin sadık erleri olalım.şimdi Balkanoloji olarak ATATÜRKÜN SÖZLERİNLE BİTİRİYORUM.
Bizler Altaylardan Tunaya göçmen TÜRKLERİ VE ÜYELERİ Balkanoloji Araştırma çalışanları olarakta, Bulgaristanda Şehitlerimizi büyük saygıyla anıyoruz. Türk milleti ve onun çocukları olarak her zaman ACDADINI TANIDIKÇA, ONLARA SAHİP ÇIKTIKÇA YİNE BÜYÜK İŞLER YAPAÇAKTIR. Türk Medeniyetinin ufkundan doğan yeni bir güneş gibi devamlı parlayaçak ve Tarih sayfasında yine Türk ası ilebet yazılacaktır. Mustafa Kemal AtaTürk.. metini yazan ve hazırlayan . Balkanoloji kültür tarih başkanı Niyazi AKKILIÇ-İSTANBUL. SAYGI VE HÜRMETLE BALKAN Türklerinden yanıt ve destekler beklemekteyim. 9.01.2009.yılı. NİYAZİAKKILIÇ-İSTANBUL.


BALKANOLOJİ ARAŞTIRMA MERKEZİ ÇALIŞANLARI ADINA YAPTIĞIMIZ BALKAN TÜRKLERİ VE MÜSLÜMANLARININ UYGARLIĞINDAN BU ĞÜNE KADAR BALKANLARDAKİ GELENEK, GÖRENEK, ÖRF VE ADETLERİMİZ DİLİMİZ, DİNİMİZ, KÜLTÜR VE TARİHİMİZ EGİTİM VE EDEBİYATIMIZ KİMLİĞİMİZ VE VARLIĞIMIZ HER YÖNÜYLE BİLİMSEL AÇIDAN ARAŞTIRILARAK KAYITLARA GEÇMEKTEDİR. BU GÜNE KADAR BİRÇOK ÇALIŞMALARDA BULUNDUK. GENELLİKLE BULGARİSTAN DAKİ MİMARİ KÜLTÜR İZLERİMİZİN DÜNÜ VE BUĞÜNÜ 600YILLIK MİMARİMİZ ESKİ EV VE KONAKLARIMIZ V.S. OLMAK ŞARTINLA BULGARİSTANDA TÜRK YAPISI KESİN OLMAYAN BİR 3339 ADET ESER GÖSTERİLİYORDU. BUNLAR ÇOK YETERSİZ OLDUĞUDA BİLİNİYORDU SON BULGARİSTAN ÇALIŞMASINI BAGLANTISINDA GÖRÜLDÜKİ 222812 ADET ESERİMİZİN YANLIZ 168750 ADEDİ TARİHİ TÜRK KLASİK STİL YAŞADIĞIMIZ ECDAT EVLERİ ÇIKMIŞTIR.1660ADET YENİ VE ESKİ CAMİ VE MESÇİT VARDIR.YANİ UZATMAYAÇAGIM BU ESERLERİN LİSTESİ 55ADET CEDVELDE TOPLANIYOR. TÜRKLÜK VE MÜSLÜMANLIK KÜLTÜRÜ OKADAR ÇOK DERİNKİ ANLATMAYLA SON BULMAYOR. BÖYLE BÜYÜK BİR IRKIN VE FATİHİN TORUNLARI OLARAK BİZLER GEÇMİŞİMİZE SAHİP ÇIKALIM. SET ÇEKENLERİ UYARALIM VE GERÇEGİ ANLATALIM. BİRLİK, DİRİLİK, BERABERLİK DAYANIŞMA BU DÖRT SÖZÜ KEMİKLEŞTİREREK TÜRKLÜĞÜMÜZE SAHİP ÇIKALIM. NETEKİM SAYIN ERDİNÇ BEYİN SÖYLEDİKLERİ ÇOK YERLİ YERİNDE TÜRKSEK SAPINA KADAR TÜRKLÜĞÜMÜZÜ BİLELİM VE KİMŞİĞİMİZE SAHİP ÇIKALIM. SÖZ EDİLEN ERDİNÇ KARDEŞİMİZİN GİBİLERİNİN DAHA ÇOK OLMASINI DİLER BALKANOLOJİ ÇATISI ALTINDA TOPLANMAMIZI BEKLEMEKTEYİM. BÖYLE ARKADAŞLARLAN GURUR DUYMAK TÜM TÜRK MİLLETİNİN HAKI OLMASINI İSTERİM ENDERİN SELAM VE SAYGILARIMLA NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL.BALKANOLOJİ BAŞKANI.


DUYURU

BALKANOLOJİ MERKEZİ
Balkanlarda Türk Dil Kültür Tarih Araştırmaları merkezinin kuruluşunun yegane amacı bütü Balkan Ülkelerindeki gecen 600 yıllık Türk –Müslüman Kültür Medeniyetinin varlığını araştırmak ve bu ülkelerde çeşitli sebebler yaratılarak kaybolan Mimari anıtlarımızın ve kültürel güzeliğimizin yıkılması, yok edilmesi, kaybolması, yakılması ve yıktırılması gibi birçok nedenlerlen GEÇMİŞ TARİHİMİZDEN BU ĞÜNE KADAR KENDİNİ KORUYABİLMİŞ VE DİMDİK AYAKTA KALAN Mimari kültür izlerimizin ve Osmanlı
Yapıtarınıo tek tek köy ve şehir demeden araştırarak , meydana getirmek istediğimiz Balkan Mimari Eserlerinin dünü ve buğünü diye Envanterini ve arşivini çıkarıp gereğinçe düzenlemektir.Bizlere bu konuda daha ayrıntılı ve verimli çalışabilmek için, daha bilimsel çalışmalarda bulunmak ve katkı saglamak, bilği alışverişini hızlandırmak, özğür ve daha çok yaratıcı birer bireyler olarak Balkanlılara genç Araştırmacılar yetiştirmek ve böylecede ilmi ve bilimsel sonuçlar çıkararak ortaya koyabilmektir.Böylecede Balkanlardaki yıkılan köprüleri yeniden inşa etmek demek Balkan Ülkeleri halkları arasında yeniden bagları genişleterek İşbirliği ve Dostluklar kurarak, kuvvetlendirmektir.Kardeşliği güçlendirmek gayesinlede Dünyamızın ve insanlığın daha güzel olabilmesi için Evrensel mücadeleleri Dünya Barışına, Demokrasi yolunda hak ve adaletini saglamakla yeni içerikli elemanlar saglanmasında, yetiştirilmesinde düşündüğümüz amaçlardan yeganesidir.
Balkanoloji di, kültür tarih araştırma merkezinin ayrıça kısa adıda BALKANOLOJİolarak
Saptanmıştır.Bu Kuruluş 1988 yılında bir Balkanlı Osmanlı kuruluşu olarak kurularak
İstanbul-Gaziosmanpaşa ilçesinde Tüm Balkan Türklerini kapsayan bir bilimsel araştırma kuruluşu olarakTarihi Türkiyemizin İstabul kentinde nufusun önemli bir bölümü Balkan Türkleri oluşturması göze alınarakBalkanlarda Dil, Kültür, Tarih Mimari ARAŞTIRMA MERKEZİ Kordinatörü ve Araştırmacı Sn. Niyazi Akkılıç Başkanlığında kurulmuştur.
Kuruluşumuz bütü Balkan Türklerine ve Göçmen Derneklerine kapısı açık olup gerekli Balkan ülkelerinle ilğili balkan Türklerinden bildikleri bilgileri, belgeleri, eserleri ulaştırmada gayret gösteren birçok Balkan Türkleri derneklerine ve Altay Tuna Dernegi Üyelerine gönülden teşekürler eder ve mütemadiyen daha hızlı bir akışla şu iletişime yer vermelidirler. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.ğğ./ +9053579106.
Adres.Salih kardeşler cadesi.N.14. Berec-Gaziosmanpaşa/İstanbul.Niyazi Akkılıç.
  EĞEMENLİK-ÖZĞÜRLÜK
ULUSLARA EGEMENLİK FERTLERE ÖZĞÜRLÜK
M.K.ATATÜRK.

BİTİRDİM ESRİMİ SİLDİM KALEMİM
NİYAZİ AKKILIÇ

DİLDE ,FİKİRDE, İŞTE BİRLİK . İ.GASPIRALI-KIRIM

BALKANLARDA TÜRK KÜLTÜR VARLIGINI ARAŞTIRMAK BULMAK ,TANITIP YAYMAK HER TÜRKÜN EN KUTSAL GÖREVİDİR.

EGER MİLLETLERİ BİR BÜYÜK MEŞE AĞAÇINA BENZETİRSEK ,BU AĞAÇ MUHTAC OLDUGU NEMİ GEÇMİŞTEN ALIR VE O SAYEDE İSTİKBALE KÖK SALAR. ATALARIMIZIN BAKTIGI TARİHİ KÜLTÜREL ESERLER ,GELECEGİMİZİN EN BÜYÜK TEMİNATIDIR.ONLARI,YOK OLMAKTAN KURTARMAK BİZİM BİRİNCİ GÖREVİMİZDİR
NİYAZİ AKKILIÇ.

TÜRKÇEMİZ

ANALARIMIZIN DİLİ ,ANADİL ,DİLLER GÜZELLİK YERİNE KILIÇTAN KESKİN ,ÇELİK TEN SERT , KAYADAN SARP,BORADAN HIZLI, İPEKTEN İNCE ,KELEPEKTEN UÇUÇU, ÇİÇEKTEN RENKLİ ,ALTINDA PARLAK , SUDAN DURU ,TÜRKÇEMİZ....
NİYAZİ AKKILIÇ

EY TÜRK EVLADI
KİM OLDUGUNU, NERELERDEN GELDİĞİNİ VE ŞİMDİ NERELERDE OLDUĞUNU HİÇ SOR GULAMA FIRSATIN OLDU MU? BAYRAGININ RENGİNİ TOPRAĞINI KOKUSUNUN KANININ ASLETİNİN FARKINDA MISIN?

Türkün sesiTürklüğün sesi olmalıdır.
TÜRKLÜĞÜN DIŞINDAKİ SES TÜRKLÜĞÜN SESİ SAYILMAZ. Yahya Kemal.


BÜYÜK ŞEYLERLERİ YANLIZ BÜYÜK MİLLETLER YAPAR.
ATATÜRK

TÜRKLÜGÜN 6 İLKESİ
1:Siyasi varlıkta birlik .
2:Dil birligi
3:Yurt birligi
4:Irk ve menşe birligi
5:Tarihi karabet.
6:Ahlaki karabet

eger bir millet büyük se kendini tanımakla daha büyük olur.(ATATÜRK)

KUŞLAR GİBİ UÇMAYI BALIKLAR GİBİ YÜZMEYİ ÖĞREN dİK FAKAT Ç BASIT BİR SANATI UNUTTUK İNSAN GİBİ YAŞAMAYI BİLİYORMUSUN BUGÜN dÜNYA dOSTLAR GÜNÜ MESAJI SEV İĞİN dOSTLARINA GÖNdER EĞER BENdE O SEVdİĞİN dOSTLARINdAN BİRİYSEM BANAdA YOLLA BUNU ARKAdAŞLARINA GÖNdER BAK KAÇ CEVAP GELECEK EĞER 7 dEN FAZLA İSE SEVİLEN BİR dOSTSUN yazar:Alper akkılıç

ALLAHNASİP EDER,ÖMRÜM VEFA EDERSE ,MUSUL-KERKÜK VE ADALARI GERİ ALACĞIM.SELANİK DE DAHİL.BATI TRAKYAYI TÜRKİYE HUDUTLARI İÇİNE KATAÇAĞIM.MUSTAFA.KEMAL. ATATÜRK.


BALKANOLOJİ KÜLTÜR BAŞKANI NİYAZİ AKKILIÇ İBRET VERİÇİ SÖZLERİ

Balkan Türkleri bilinen Bulgaristan Türkleri Büyük önder ATATÜRK Düşünçelerine ve fikirlerinden esinlenerek ve cizdiği doğru politikalarından esinlenerek Bulgaristan Türkünün akılçı politikasınla doğru istikamette ilerleyerek,DELİORMAN VE RODOPLAR – Gülvadisi – Dobruca ve Tuna boyu Türkleri tek vüçüd birleşerek,Totaliter baskıçı Todor Jivkof yönetimine SİLAH KUŞANARAK SAVAŞMADAN, Dağa çıkarak isyan etmeden, TERÖR YARATMADANM,,Bulgaristanmda Zulümçü devletine resmi ve özel işyerlerini kırıp dökmeden Türklüğe yakışır bir şekilde,Avrupa ve diğer ülkelere örnek olabileçek şekilde Medeniyetinin Milli Türklük Şuurunla Sayın Liderlerinin AHMED DOĞAN ile Türk Milli ATATÜRKÇÜ Teşkilatının uyğuladığı DEMOKRASİ varlığının ğeleçegini, Özğürlük güneşinin doğacağını,Hak ve ADALETİN, Barışın var olaçagına inanarak H.Ö.H. nin kurulmasınla Jivkofun BKP nin 45 yıllık yönetimini YIKARAK tuz ve buz etmede Türklerin yıkıçı olmayarak çaLIŞMALARI HER ZAMAN TAMAMLAYIÇI OLDUĞUNU VE Bulgaristan Türkünün ulus olarak kültür değerlerine sahip çıkarak Türk varlığının BÜTÜNLÜĞÜNÜ GÖSTERMİŞ OLARAK ÖNEMİNİ,TANITIMINI VE YERİNİ LAYIK OLARAK GÖSTERMİŞTİR. Niyazi akkılıç-Balkanoloji başkanı.



2.TÜRK DİLİ ,TÜRKÇE DEMEK TÜRK DEMEKTİR.
Ne Mutlu Türküm diyene.


3.Milletce, aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi, milli,Birlik ve Beraberlik için ,vatan için, fedakarca çalışan, serdenğeçen Alperen Mehmetçikler en kutsal duyğularlan selamlar sevği, sayğı, ile hürmetli dualarımızı balkan Türklüğü olarak içtenlikle sunarız.
4Her kahraman vatansever Bayrağının direğidir.Gönüllerde layık olmalı, her Türkün başı göklere değmelidir.Albayrağı saglam tutmak en büyük ödevimizdir.Sen Necipsin Türk MİLLETTİ BU SENİN KUTSAL VAZİFENDİR.. NİYAZİ AKKILIÇ- Balkanoloji başkanlığının sözlerinden.


5.Şehit gazilerimizin şanlı hatırı için Balkan Türkleri ve Deliorman Türkleri tüm Bulgaristan Türkleri şehit ve gazilerimize minnet ,şükran, sunarak, Dualarını kalplerinin enderinliğinden ifa etmektedirler.. Balkanoloji başkanı Niyazi akkılıç.istanbul


6.Sizler unutulmayan ruhumuzun çiçegi olan şanlı şehitlerimiz,Sizler her zaman HİLALİN ve Yıldızların cennet mekanınıda görmelisiniz. Sizler Türk Millettinin kırçiçegi ve Balkan TÜRKÜNÜN kardelanısınız ölümden korkmayan aşıklarsınız. SİZİNLE Tüm Dünya Türkleri gurur ve onur duyarak okudukları Dualarlan Fatihalarla yanınızdadır.NiyaziAkkılıç.Balkanoloji kültür başkanı – İstanbul



7.Balkanlar 600 yıl Türklük yaşadı.Bu Memleket Tarihte Türktü,Şimdiki Durumundada Türklük yasşamaktadır.Balkanlarda Türk varlığı var oldukça, Türklük ebediyen var olaçaktır.Türk toplumunun yegane dayanağıda TC NİN Dimdik ayakta var olmasıdır.
Milletim TÜRK.Vatanım Türkiye,Ülküm Türklüktür.Ulu önder ATATÜRK REHBERİMİZDİR.En büyük Türkiye Canımız kanımız sizlere feda olsun. Balkanoloji başkanı Niyazi AKKILIÇ-İstanbul. Adımız Türk ve Andımızdır.Bulgaristan ve Deliorman Türkleri olarak,Türklük adına, Vatan ve Bayrağımız adına ,Türklük ugruna Canımızı ve kanımızı hiç esirgemeden korkmadan koyarız. Balkanoloji başkanı.NİYAZİ AKKILIÇ- İstanbul.Nasıl güçlü oluruz, Bir araya gelemezisek.Nasıl sahip çıkarız geleçeğimize, Geçmişimizi bilmezisek, Biz neler anlatırız ki var olan torunlarımıza ve genç neslimize. Atalarımızı tanıyıp araştırıp anlayamazisek .Nasıl karşı koyarız zulmün zorbalıklarına.Biribirimizi tanıyıp güçümüzü bilmezisek, Gelin bir yol bulalım ,Bir olalım. Balkanlarda Türk Birliğini kuralım. Böylecede yıkılmaz bir kale olalım. Türkün GÜÇÜNÜ BİRDEFA DAHA CİHANA GÖSTERELİM. Balkanoloji başkanı NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL. Aziz Balkan Türkleri,ARTIK BU GÜNÜMÜZÜ,Geçmişimizi ve geleçeğimizi çok doğru olarak bilerek konuşalım ve düşünçelerimizi istikbalimizin aynası olmasına yardımcı olalım.Türk ğibi Diri olalım Kale olarakta ayakta olalım.
Balkanoloji kültür başkanı Niyazi akkılıç- İstanbul.

Bu memleket, Dünya'nın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna
mevcudiyetin yüksek tecellisine sahne oldu. Bu sahne en aşağı yedibin
senelik Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarlarıyla sallandı. Beşiğin
içindeki çacuk, tabiatın yağmurlarıyla yıkandı. O çocuk, tabiatın
şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından korkar gibi oldu sonra
onlar alıştı. Onları tabiatın babası tanıdı onların oğlu oldu. Birgün o
tabiatın çocugu tabiat oldu, şimşek, yıldırım, güneş oldu.
TÜRK oldu.
TÜRK budur;
Yıldırımdır,
Kasırgadır,
Dünya'yı aydınlatan Güneştir.
Bugün 31 ziyaretçi (134 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol