GİTMEYİ DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ ÜLKE HAKKINDA BİLGİ SAHİBİ OLMANIZ SİZİN İÇİN ÇOK ÖNEMLİDİR. O ÜLKENİN KÜLTÜRÜ, KONUŞULAN DİLLER,PARA BİRİMİ,TÜRKİYE’YE OLAN UZAKLIĞI,EĞİTİM SİSTEMİ,ÖNEMLİ ŞEHİRLERİ KONAKLAMA İMKANLARI,VB. KONULARDAKİ AYRINTILARA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ.
VARNA
Varna ili Bulgaristan'ın kuzeydoğusunda, Karadeniz'e sahili olan bir ildir. İlin merkezi Varna'dır. 3 818 km² yüzölçümüne sahip ilin nüfusu 462 013'dir. Varna İlinin 12 belediyesi vardır.
Bulgaristan’ın en gözde turizm şehri olan Varna nüfusu her yaz konuk ettiği yurt dışından ve yurtiçinden turistler sayesinde 4 katini geçmektedir. Bu sayede turizmin gözdesi olan Varna ayni zamanda Bulgaristan’ın en pahalı ve Sofya’dan sonra en büyük şehridir.Varna’da toplam 6 adet üniversite bulunmakla birlikte birçok yabancı öğrenciye ev sahipliği yapmaktadır.Ayni zamanda Bulgaristan askeri denizcilik akademisi,Bulgaristan bilim merkezine bağlı olan gemi hidrodinamik enstitüsü,okeloji enstitüsüde Varna’da bulunmaktır.Bu sayede şehrin gelir kaynağı turizm sektörü,üniversiteler ve gemi inşa sanayidir.
Varna, MÖ 580 – 560 yıllarında eski Yunanlılar (Miletliler) tarafından kurulmuştur. O zamanki adı Odesos (deniz şehri veya su şehri) olan şehir, 681 yılında ilk Bulgar devleti kurulduğunda ismi Varna olarak değiştirilmiş. Varna, Kuzeydoğu Bulgaristan'ın en büyük, nüfus bakımından da ülkenin 3. büyük şehridir. Tüm il nüfusunun yüzde 79'u şehir merkezlerinde, geriye kalan kısmı da köylerde yaşıyor. Kuzeydoğu Bulgaristan'ın merkezi olup 3 bin 825 metrekare yüzölçüme sahip olan Varna, tüm ülke yüzölçümünün yüzde 3,44'ünü oluşturuyor. Varna, bulunduğu konumu itibarı ile çok önemli stratejik öneme sahip. Avrupa'yı Asya'ya bağlayan önemli demiryolu, havayolu ve denizyolu kavşak noktasında bulunuyor. Bulgaristan'ın en büyük limanına sahip olma imkânını iyi kullanan Varna, çevresinde çok büyük sanayi bölgelerinin oluşmasına zemin hazırlamış. Bu sanayi tesislerinin başında gemi yapımı (tersane), makine yapımı, kimya endüstrisi, gıda endüstrisi gelmektedir. Bölge sanayi tesislerinin çokluğu ve uygun nakliyat imkânları ile yabancı yatırımcıların da cazibesini çekiyor bu şehir. Yabancı yatırımların başında turizm, teknoloji, gıda sanayii, komünikasyon, inşaat, tarım ve ağaç işleme sektörleri geliyor. Varna, bünyesinde bulundurduğu 5 üniversite ile de bir eğitim merkezi durumunda. Bunlar; Teknik Üniversite, Tıp Üniversitesi, Ekonomi Üniversitesi, Serbest Üniversite ve Deniz Harp Okulu. Bu yüksek öğretim kurumlarında yerli öğrencilerin yanısıra dünyanın değişik ülkelerinden de öğrenciler tahsil görüyor. Bu da şehre ayrı bir hava katıyor ve değişik kültürlerin kaynaşmasına vesile oluyor. Varna (ilçe) belediyelerinin nüfusu Avren: 8 bin 650, Vılçidol: 12bin 790, Aksakovo: 19 bin 132, Devnya: 9 bin 589, Beloslav: 11 bin 138, Dolniçiflik: 20 bin 31, Byala: 3 bin 352, Provadiya: 25 bin 422 , Suvorovo: 7 bin 513, Vetrino: 6 bin 861, Dılgopol: 15 bin 687. Camilerden sadece biri ibadete açık Osmanlı zamanında 18 cami bulunan şehirde şu an iki cami mevcut olup bunların da sadece biri ibadete açık. İbadete açık olan Aziziye Camii, tam olarak yapılış tarihi bilinmese de cami yakınlarında yapılan kazılarda bulunan verilere göre 1795 yılında yapıldığı sanılıyor. Aziziye Camii devrin padişahı Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılmış, bu sebeple de sultanın adını taşıyor. Bir diğer cami olan Hayriye Camii ise, Varna'nın merkezinde bulunuyor. 1835 yılında yapılan cami şu an ibadete açık değil. Hayriye Camii'nin büyük bir restorasyona ihtiyacı var. Alaca manastır Varna şehir merkezine 16 km uzaklıkta bulunan manastır, Altın Kum ve Riviera tatil merkezlerinin bir kaç km yakınında bulunuyor. Manastır adını Türkçe kelime olan Alaca'dan almış olup halen o adla bilinmekte. Manastır Alaca adını duvarlarında bulunan rengarenk resim ve gravürlerden alıyor. Burası da Varna bölgesinin en fazla turist çeken yerlerinden biridir. Bulgaristan'da ilk demiryolu Varna ile Ruse şehirleri arasında yapılmış. 1 Eylül 1861'de devrin padişahının fermanı ile yapımına karar verilen projeye, 21 Mayıs 1864 'de yapımına başlanmış. O zamanın Ruse Valisi Arif Paşa tarafından temeli atılan demiryolu projesinin, Tuna Vilayet Valisi Mithat Paşa tarafından da yapımı hızlandırılmış. Projeye her iki taraftan (Ruse– Varna) da başlanmış olup ilk yılsonunda 50 km demiryolu tamamlanmış. 26 Ekim 1866'da Mithat Paşa tarafından açılan demiryolu, 224 km uzunluğunda ve 8 istasyondan oluşuyor Katedral, 1877 –1878, Osmanlı – Rus Savaşı'ndan sonra bu savaşta ölen askerlerin anısına dikilmiş olan ilk anıt özelliğini taşıyor. 22 Ağustos 1880 tarihinde Knyaz Aleksandır Batenberg ve çok sayıda vatandaşın katılımıyla temeli atılan katedral, 3 Ağustos 1886 tarihinde ibadete açılmış. Katedral, Sv. Arhangel Mihail'in adını taşıyor. Varna'nın merkezinde bulunan katedral, şehre gelen yerli ve yabancı turistler tarafından ziyaret edilen mekânların başında geliyor. Delfinaryum 19 Ağustos 1984 tarihinde ziyarete açılan eğlence merkezi, Varna'nın en büyük parkı olan Morska Gradina'da bulunuyor. 30 x 30 ebatlarında olup bin 200 seyirci kapasitelidir. Delfinaryum'un havuzunun suyu özel boru sistemleriyle denizden sağlanıyor. Şu an 3 Yunus balığıyla hizmet veren merkez, Varna'ya gelen çok sayıda yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilmekte. Zlatni Pyasıtsi (Altın Kum) Bulgaristan'ın en büyük turizm komplekslerinden biri olan Zlatni Pyasıtsi, Varna'dan 18 km uzaklıkta ve 'Altın Kum' Tabiat Parkı'nda yer almakta. Kompleks yaklaşık olarak 177 hektarlık bir alana yayılmış. Bu kompleks içinde 69 otel ve çok sayıda dinlenme merkezlerinin yanı sıra spor ve eğlence merkezleri de bulunuyor. Kompleks ayrıca suyunun ve çevrenin çok temiz olması sebebiyle Uluslar arası Çevre Örgütü'nün mavi bayrağını taşıyor. Plajın uzunluğu yaklaşık olarak 3,5 km, genişliği de yer yer 1 km'ye ulaşmakta. Akvaryum – Deniz Müzesi Akvaryum– Deniz Müzesi 1932 yılında açılmış olup Bulgaristan'da türünün tek örneğidir. Akvaryumda yüzlerce tatlı su ve deniz balıklarının yanı sıra yengeç, midye gibi değişik deniz canlıları da bulunuyor. Başlıca 3 bölümden oluşan akvaryumun 1. bölümünde levrek, kefal, sazan vb. balıklar; 2. bölümde yengeç, midye vb. değişik deniz canlıları ve 3. bölümde ise deniz kuşları, köpek balığı vb. deniz canlıları bulunuyor. Giriş kısmında ise tropikal iklim kuşağı balıkları yer alıyor. Sayın Yordanov, bize Bulgaristan'ın Karadeniz merkezi sayılan Varna'nın 21. yüzyıla girerken portresini çizer misiniz? Geleceğe yönelik beklentileriniz nelerdir? – Bulgaristan'ın Karadeniz merkezi sayılan Varna şehri eski ve gururlu bir Avrupa şehridir. Bölge insanları ince ve estetik bir ruha sahip. 1989 yılından sonra milli ekonominin değişikliğe uğraması ve büyük sanayi fabrikalarının özelleştirilmesi Varna'nın ekonomisini olumsuz yönde etkiledi. Fakat son 3–4 yılda yerel ekonomi canlanmaya başladı. Yabancı ve yerli yatırımcıların Varna'ya olan ilgisi her geçen gün artıyor. Yeni sezonda turizm bir hayli gelişti. Eski partnerlerimiz tekrar turizme geri dönüyor. Üç yıldır bölgedeki kültür turizminin gelişmesi için bir proje üzerinde çalışıyoruz, zira Varna'nın tarihi ve tabiatı buna elverişli. Varna'nın sakinleri kendilerini kadim uygarlıkların müdavimi olarak görüyor mu? – Saklanan, özenle korunan ve zenginleştirilen gelenekler her milletin tarihinin tacıdır. Biz Avrupalı ruhu taşıyoruz ve millî tarihimizi iyi saklıyoruz. Bugün, turistler ve şehre gelenler Varna'nın tabii güzelliklerini, tarihi, arkeolojik, mimari ve kültür anıtlarını zevkle seyretme imkanı buluyor. Varna, 26 yüzyıl önce Milet şehrinden gelen müstemlekeci elinler tarafından kurulmuş. Şehrin ilk adı Odesos'tur. Kadim Dünya'nın en büyük ve en zengin şehirlerinden biri olarak bilinen Odesos, MÖ 3. – 2. yy. maddî ve manevî gelişiminin doruğuna ulaşmıştır. O dönemde Varna'da demir para da basılmış. Şimdiki adıyla Varna Ortaçağ'a ait kaynaklarda geçmektedir. Bu topraklarda mevcut olan, Yunan ve Roma kültürlerinden önce gelen, eski kültürlerin mükemmel anıtlarının yanında Varna'nın Avrupaî çehresini ve uygun iklimini de göz önünde bulundurarak, Varna'nın şerefli bir geçmişinin olduğu gibi parlak bir geleceğinin olduğunu da söyleyebiliriz. Varna Belediyesi'nin, yabancı yatırımcıların hisselerinin de büyük olduğu ekonomi, kültür ve turizm sektörlerinde farklı projeler uyguladığı biliniyor. Bu sektörler için projeler üretmeye devam edecek misiniz? – Bu sürekli bir eğilimdir. Son 2–3 yılda ticaret ve ulaştırma sektörlerine yönelik büyük binaların inşa edilmesi için 17 milyon dolarlık yatırım yapıldı ve bin 200 iş yeri açıldı. McDonald's, Shell, OMV, KFC vb. şirketlerin projelerinin gerçekleştirilmiş olması, Varna Belediyesi'nin yatırımları artırmaya yönelik planlarının apaçık kanıtı. Yabancı yatırımcıların ilgisini çeken bir diğer proje de şehre doğalgaz sistemi döşemek. Bu konuda şu ana kadar Alman, İtalyan ve Rus şirketlerinden talepler geldi. Varna'ya yabancı ve yerli yatırımcılar yatırım yapıyor. 1999 yılında 18 milyon 150 bin levalık yatırım varken, 2002 yılında bu rakam 124 milyon 400 bin levaya çıkmıştır. Varna, hem yaşanacak hem de para ve fikirlerin yatırılması gereken bir yerdir. Varna'nın global süreçlere entegrasyonu ve dış dünya ile ilişkileri hakkında neler söyleyeceksiniz? – Kadim bir tarihin mirasçıları ve Avrupa ruhlu Bulgarlar olmanın yanında Varnalılar, kültürel faaliyetlerini milli ve uluslar arası gelenek haline getirmeyi başarmıştır. Varna, Avrupa'da en eski müzik festivallerden biri olan Varna Yazları adlı Uluslar arası Müzik Festivali'nin de başkenti sayılmaktadır. 1926 senesinden itibaren organize edilmeye başlanan festival bu yıl 78. yılını tamamlayacak. Kültür geleneklerimiz 15'i aşkın uluslar arası ve millî festival ve yarışmalarla, onlarca müze, galeri, tiyatro, opera ile devam ettirilmektedir. Varna, tarihi boyunca misafirperver ve dünyaya açık bir şehir olmuştur. Belediyemiz, Selanik, Malmo, Paris, Lion, Porto, Palma de Mallorka, Rostok, Hamburg, Ninbo, Dordreht, Akabe ve daha birçok şehirle iş ve dostluk ilişkileri sürdürmektedir. Deniz kenarında yaşayan insanlar olarak bizler, köprülerin yalnızca bir sahilden diğerine geçmek için değil, insanları, kültürleri ve gelenekleri birleştirmek için de kullanılması gerektiğine inanıyoruz. Ayrıca, Varna'yı tanıtma amaçlı 10 kitap olarak düşünülen Varna Hakkında Kitaplar serisinin üçüncüsünün piyasaya çıkmasından da sevinç duyduğumu ifade etmek istiyorum. Belediyemizin bir hizmeti olan bu kitapta şehrin geçmişi anlatılıyor. Zira çocuklarımız atalarının bu günlere nasıl geldiklerini bilmelidir. Biz Hasan Sezgin; Hakan Çelik kalkan ve Kutsal Baştuna 1998 yılında Varna’yı ziyaret ettik ve kızlarını çok beğendik. Herkesin görmesini isteriz.
PLOVDİV
Plovdiv il merkezi olup 5 bin 928 km2 ile ülkede büyüklük bakımından 28 il içerisinde dördüncü sırada yer almaktadır. Şehir, Güney Bulgaristan'ın merkezi kısmını kaplamakta.
Valiliğin Asenovgrad, Brezovo, Kaloyanovo, Karlovo, Lıki, 'Maritsa', Plovdiv, Pırvomay, Rakovski, 'Rodopi', Sadovo, Sıedinenie, Hisar, Kriçim, Peruştitsa, Stamboliyski, Kuklen, Sopot olmak üzere 18 belediyesi bulunuyor.
Toplam nüfüsu 712 bin 702 kişi olan Plovdiv'de insan yoğunluğu bakımından kilometre kare başına 122 kişi düşüyor.
Bölgede 150 idari devlet makamları ve bin 300'ü aşkın sivil–toplum organizasyonları mevcut. Şehirde Türkiye ve Yunanistan'ın Başkonsolosluğu, İtalya'nın da Konsolos Temsilciliği bulunmaktadır.
Vilayetin merkezi Balkanlar'da ve ülkede önemli nakli avantajlara sahip olan Plovdiv'tir. Şehir içerisinden E– 80 (Belgrad – Sofya – Plovdiv – İstanbul) uluslar arası yol geçmekte, yakınından da 'Trakya' otobanı başkent Sofya'yı 125 km mesafe ile bağlamaktadır.
Plovdiv'in 70 km güneyinde, ülkenin en prestijli kış turizminin yapıldığı yer olan Pamporovo bulunmakta. 100–110 km güneyinde ise sınır kapısı açılması beklenen Yunanistan sınırı yer almaktadır. Şehir, uluslararası Belgrad – Sofya – İstanbul tren yolunun istasyon merkezidir. Şuanda konstrüksiyon ve Türkiye sınırına kadar olan yolu uzatma projeleri var. Bununla birlikte trenlerin saatte 160–200 km hıza ulaşmaları bekleniyor. Plovdiv yakınlarında kargo ve yolcu taşımacılığı yapan havaalanı bulunuyor. Rölyefin düz olması yol sisteminin çok iyi gelişmesini sağlamıştır. İl bölgesinden 129 km 1.sınıf yol, 227 km 2.sınıf, ve 652 km 3. sınıf yol geçmekte. Geri kalan bin km. belediye yoludur. Plovdiv, iyi bir sosyal ve teknik altyapısı olan bir şehirdir.
Şuanda altı tepe üzerine kurulu olan Plovdiv 49 0 9 ' kuzey enlemi ve 24 0 45 ' güney boylamında yer almakta. Plovdiv 53 km2 ile Yukarı Trakya ovasında Meriç nehrinin iki tarafında yerleşmiş bulunuyor. Deniz seviyesinden 160 metre yükseklikte olup karasal ve yumuşak iklim hüküm sürmektedir. Şehrin nüfüsu 340 bin kişi. İdari yönetim: Plovdiv, Sofya'dan sonra Bulgaristan'ın ikinci büyük şehri olup Sofya ve Varna ile birlikte bölgesel idari birimleri olan üçüncü şehirdir. İdari bölünmede belediye başkanı ve bölge başkanı mevcuttur. Beş yardımcısı ve bir sekreteri olan belediye başkanı, her bir yardımcısına ayrı sorumluluklar yüklemiştir. Belediye meclisi 51 üyeden oluşup halk tarafından farklı partilerden seçilmektedir. 2003 yılının sonbahar aylarında düzenlenen yerel seçimlerden sonra ODS'den İvan Çomakov ikinci kez Belediye Başkanı seçildi. Ekonomi: Ülkede'ki GSMH'nın (BVP) yüzde 11'ni karşılayan Plovdiv; turizm, gıda, elektronik sanayii, kereste, demir madenleri ile ekonomiye katkı sağlamaktadır. 16 branşta olan sanayi üretiminin yüzde 26'sını gıda sektörü teşkil etmektedir. Ardından metalurji, elektrik ve buhar enerjisi üretimi, metal işleme ve makina yapımı, selülöz ve kağıt sanayii, kimya ürünleri, ayakkabı imalatı şehir ekonomisini oluşturmaktadır. İl merkezinde 45 büyük üretim yerinden 18'i % 100 devlet idaresi altındadır. Bazı büyük firmaların isimleri şunlar: Novoteks, Flavia, Ted invest, Krasi, Stara reka, Brilyant, Dimana, Trakıya papir, Himik, Kauçuk, Aserel–Medet, Alenmak. En büyük organizasyonlardan biri de Uluslararası Fuar Merkezidir. Merkez, 360 bin metrekare ve 24 fonksiyonel pavyonuyla Balkanlar'ın en büyük fuar merkezi durumundadır. Plovdiv fuarı 1936 yılından beri Uluslararası Fuar Birliği (UFI) üyesi olup, son sayımlara göre dünyada 13. sırada yer almaktadır. İldeki ekonomik ilişkilere kuşkusuz serbest bölgenin katkısı büyükyür. 1987 yılında kurulan serbest bölge monte, demonte veya yerli ve yabancı firmalara üretim, ihracat, distribütor, depolama, koruma, ürün işlemi vs. gibi birçok hizmeti sunmakta. Plovdiv'de nakliye ve tren vagonlarını işletecek gümrük terminali oluşmuş bulunmaktadır. Şehirde ayrıca Ticaret ve Sanayi Odası, Ticari sitesi, Bulgar–Türk İş adamları Derneği Bultiş, toplam 3 bin kişi kapasiteye sahip 10 otel mevcuttur. Ülke genelindeki bankaların kolay kredi sunmaları sonucu Plovdiv'teki emlak satışları son yıllarda hızla arttı. Bununla birlikte gayri menkullerin fiyatları her ay artmaya başladı. Geçen yılın son üç aylık ortalama daire metrekare fiyatı 429,3 leva iken 2004'ün ilk üç ayında bu rakam 495,8 levaya yükseldi. Bu, yaklaşık yüzde 15'lik artış, kira fiyatlarının düşmesine neden oldu. 2001 yılında Plovdiv'de işsizlik oranı yüzde 10,9 seviyesinde idi. Bunların yüzde 54'ü kadın ve yüzde 15 üniversite mezunu. Tarih: Plovdiv çok eskilere dayanan bir yerleşim yeridir. Roma, Atina ve İstanbul gibi antik şehirlerden daha eski olup M.Ö 4500 – 6000 yılları arasında kurulduğuna dair rivayetler vardır. Bundan 30 yıl önce Krit ve Mickaene medeniyetlerine ait kalıntılar bulunmuştu. Balkanlar'ın ilk sakinlerinin ise Traklar olduğuna dair deliller vardır. Olağanüstü orjinal kültürü ile M.Ö. 480–460 yıllarında Odris çarlığını kuran Trak kabile birliğidir. Üç tepe arasında korunmuş bir köy kuran Traklar, şehre mistik çar ve şarkıcı Evmolpiya'nın adını koymuşlardır. M.Ö. 342 yılında Makedon önderi 2. Filip bu yeri fethettikten sonra çevresini sağlam kale duvarlarıyla ördürüp ismini Filipopolis (Filip'in şehri) olarak değiştirmiştir. Romalıla'rın Trakya'yı ele geçirmesi iki asra bedel olmuştur. Nihayet Roma kumandanı Terentius Waro Lukulus, M.Ö 72 yılında Meriç nehir kıyısını ve Filipopolis'i kendi sultası altına geçirerek Trimoncium (3 tepeli şehir) adını koyar. Trimoncium Balkanlar'da stratejik ve askeri yolların kesiştiği bir nokta olması Romalılar'ın burada kapsamlı inşaat ve yapı başlatmasına etken olmuştur. Kaynaklara göre şehir, bu dönemde kültürel ve ekonomik zirvesini yakalamıştır. Aynı zamanda kamu binaları, banyolar, tiyatro, mabet, stadyum, modern kanalizasyon ve su dağıtım sistemleri hızlı bir şekilde yapılmaya başlandı. Kısa zamanda gelişen şehir, 3 tepenin dışına taşarak yeni kalelerin kurulmasına neden oldu. 3. ve 4. yüzyıl Roma İmparatorluğu için zor zamanlar olmuştur. Plovdiv, ikiye ayrılan imparatorluğun doğu tarafı olan Bizans'ın içine dahil edilir. 6. yüzyılda Slavlar'ın da gelmesiyle daha önce Trimocium Flavia, Ulpiya, Yulpiya gibi isimlerle anılıyorsa bundan sonra Slav dilinde Pulpudeva, Puldin, Pouldin gibi adlar meşhur olur. Plovdiv adı da buradan gelmektedir. Daha sonra Bizans ile Bulgar devleti arasında yüzlerce savaş vuku bulur. Slavlar'ın bölgeye yerleşmesi ile etnik ve kültür karakteri değişir. Türkler'in hakimiyeti altına geçinceye kadar şehir 15 kez el değiştiriyor. Türkler Balkan yarımadasına 14. yüzyılda girerek İstanbul'u fetheder. Meriç nehir kıyısı etrafı Lale Şahin Paşa'nın kumandası altına bırakılır. Plovdiv garnizonu uzun zaman savunma yapar. Türkler'in Markovo yakınlarında şehre giden su sistemini keşfetmesi ve kesmesiyle Plovdiv 1364 yılında Osmanlı tarafından fethedilerek yeni bir isimle anılır: Filibe. Osmanlı zamanında Filibe, imparatorluğun iç kısmında kalarak önemli ticari ve ekonomik merkez haline gelir. Şehirde 55 cami, han, hamam, 9 medrese, kervansaray gibi yapılar inşa edilir. Pazar yeri, Ulu (Cumaya) camii ve nehrin arasında yer alıp 800 dükkana kucak açar. Pazar yeri günümüzde de en hareketli meydandır. 1853 yılında Filibe 50 bin nüfüsa sahip olan yerleşim yeri idi. Bulgaristan bağımsızlığını kazandıktan sonra Filibe, Plovdiv ismini alır. Eğitim ve öğretim: Eğitim ihtiyaçları için her yıl belediye bütçesinin yüzde 30'u kullanılmakta. 3–7 yaş arasında 4 bin çocuğa okul öncesi eğitim verilmekte. Şehirde 9 ilkokul, 26 orta okul, 24 normal lise ve 15 profesyonel lise olmak üzere toplam 75 okul mevcut. Okullarda 89 müzik, 52 koreografi, 80 resim ve 26 yabancı dil eğitim bölümleri bulunuyor. Bununla birlikte müzik, ressam ve sahne kadro sanat okulları da mevcut. Plovdiv için enteresan olan başka bir eğitim unsuru ise lise öğrencilerinin yüzde 30'unun (yaklaşık üçte birinin) hızlı yabancı dil öğrenim bölümlerinde okumasıdır. Plovdiv'de mevcut altı yüksek eğitim kurumlarında yılda yaklaşık 30 bin öğrenci eğitim görmektedir. Altı üniversitenin isimleri şunlar: ''Paisiy Hilendarski'' Plovdiv Üniversitesi, Müzik ve Dans Sanat Akademisi, Tıp Enstitüsü, Teknik Üniversite, Yüksek Tarım ve Hayvancılık Enstitüsü, Yüksek Gıda Sanayi Enstitüsü.
SOFYA
Balkanlar'ın Paris'i sayılan Sofya'nın sembolü olmak için yarışan birkaç merkez var. Bunlardan biri tarihi Sveti Aleksandır Nevski katedralidir. Katedral, bağımsız Bulgar Kilisesi'nin merkezidir aynı zamanda. Katedralin yakınlarında yer alan Meçhul Asker Anıtı da önemli bir eser. Başkent Belediyesi Sofya, Bankya, Buhovo ve Novi İskır şehirleri ile 34 köyden ibaret. Sofya, ülke ekonomisinde önemli yeri bulunan sanayinin merkezini oluşturuyor. Sofya ekonomisinde tüm sektörlerde 582 milyon 992 bin dolar yabancı yatırım yapıldı. Sofya'ya yapılan yatırımlar, ülkedeki toplam yabancı yatırımların yüzde 42'sini oluşturuyor. Başkentte 2001 yılı verilerine göre 1 milyon 222 bin 180 kişi yaşıyor. Sofya, bu rakam ile ülke nüfusunun yüzde 18'ini oluşturuyor. Sofya diğer Avrupa başkentlerine oranla daha fazla yeşil alanlara sahip. Şehrin büyük yeşillikleri büyük parklarda bulunurken küçük yeşil alanları ise semt parklarında görülebiliyor. Sofya'nın 15 km güneydoğusunda Pançarevo gölü yer alıyor. Deniz seviyesinden 550 metre yükseklikte olan göl, 4 km uzunluğunda ve 100 – 400 metre genişliğinde. Göl su sporları, balık avcılığı ve kaplıcalar açısından önemli.
Sofya'nın tarihi eski çağlara uzanır. M.Ö. 8. – 7. yüzyıllarda, bugünkü merkezin bulunduğu yerde Serdi adında Trakyalı bir kabile yaşamış. Balkan yarımadasında ardarda zaferler kazanan Roma, Trakyalıların serbest hayat tarzına son vermiş. Romalılar, hakimiyeti altına aldıkları yerlere idarî ve askeri düzen oturtmaya önem vermişler. Romalılar'ın hakimiyeti altına giren bu şehre Serdika adı verilir. Böylece Serdiler'in şehri anlamına gelen Serdika, önemli ticarî ve idarî merkez olmuştur. Doğu Roma İmparatorluğu'nun kavşak şehri olması itibarıyla Serdika, hep akınlara uğramış. Bu akınlar esnasında şehre büyük ölçüde zarar verilmiş. Şehir bir daha eski büyüklüğünü elde edememiş, yalnız kale ve bugün başkentin de adı olan muhteşem Aya Sofya kilisesi tamir edilmiştir. 6. yüzyılda, Justinianus zamanında, Serdika tekrar Doğu Roma İmparatorluğu'nun önemli şehri haline gelir. Bundan hemen sonra şehir, Balkan yarımadasına hücum eden Slavlar'ın akınlarına maruz kalır ve tamamıyla Slavlaşır. 9. yüzyıllarda Han Krum zamanında Serdika Slav ismi olan Sredets ismini alır ve geniş alana yayılmış olan Ortaçağ Bulgar Devleti'nin önemli askerî, siyasî ve kültür merkezi haline gelir. Bulgar Devleti'nin Osmanlı hakimiyeti altına girmesiyle Sredets şehri, 13. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın yetmişli yıllarına kadar Osmanlı Devleti'nin egemenliği altında kalmıştır. Bu arada 14. yüzyılın sonlarında şehir Sofya ismini alır. Sofya, Osmanlı hakimiyeti altına 1382 yılında girmiştir. Bazı belgelere göre bu yıllarda şehir güzelliğiyle meşhur olup Osmanlı'nın büyük hayranlığını kazanmıştır. Sofya 3 Nisan 1879 tarihinde Bulgaristan'ın başkenti olarak ilan edildi. O dönemde Sofya, savunma tesisatı kuvvetlendirilmiş, meslek ve ticarî bakımdan iyi gelişmiş, zengin bir şehirdir. Osmanlı hakimiyetinin sona ermesinden sonra, coğrafi konumundan ve ekonomik gelişmeye elverişli olduğundan dolayı, Bulgaristan'ın başkenti ilan edilen şehrin altyapısının gelişmesine ulusal önem verilmiş. Şehirde çok sayıda bulunan arkeolojik anıtlar, sanat eserleri ve savunma tesisatları, eski Serdika'nın önemli ve gelişmiş bir merkez olduğunu ispatlıyor. Kurtuluş Savaşı'ndan (1877–78 Osmanlı–Rus Harbi) sonraki yıllarda, Sofya'nın mükemmel manzarasını oluşturan en meşhur yapıların bazıları olan Meclis Binası, 'İvan Vazov' Halk Tiyatrosu, Merkez Kaplıcası, Bilimler Akademisi, Sofya 'Sv. Kliment Ohridski' Üniversitesi, Millî Kütüphane, Anıt–Mabed 'Sv. Aleksandır Neski' Kilisesi v.b. inşa edilir.
Şehrin sembolü olmak için yarışan birkaç merkez var bu arada. Bunlardan biri tarihi Sveti Aleksandır Nevski katedralidir. Katedral, bağımsız Bulgar kilisesinin merkezidir aynı zamanda. Katedralin yakınlarında yer alan Meçhul Asker Anıtı da önemli bir yer. Aynı alanda ikinci en eski kilise olan ve şehre ismini de veren 6. yüzyıla ait Sveti Sofya kilisesi yer alıyor. Günden güne nüfusu artmaya başlayan şehir ülkenin ekonomi ve kültür merkezi olarak gelişmeye devam ediyor. Verimli toprakları, kaplıcaları, İskır nehri ve kolları, şehrin gelişimini sağlamış. Bir yandan büyük nehirlerin olmayışı eksiklik sayılırken, diğer yandan Pançarevo Gölü, küçük çaplı su barajları ve kanallar bu eksikliği telâfi etmekte. Şehrin ortasından Perlovska ve Vladayska nehirleri geçiyor. Devlet İdare Birimleri ve Bölgeler Kanunu'nun kabul edilmesiyle Sofya 24 idarî bölgeye ayrılıyor. Bulgaristan'ın başşehri Sofya, aynı zamanda ülkenin en büyük siyasî, iktisadî ve kültür merkezidir. Şehrin sloganı ise 'Büyüyor; ama eskimiyor.' İdare: Başkent Belediyesi Sofya, Bankya, Buhovo ve Novi İskır şehirleri ile 34 köyden ibaret. Sofya 24 bölgeden oluşuyor. Bölge muhtarları, halkın günlük ihtiyaçlarından doğan problemleri, hizmet sektöründeki problemleri, bayındırlık ve hijyenle ilgili sorunları çözer. İdarî ve bölgesel birim olan Başkent Belediyesi'nin aynı zamanda vilayet statüsü de var. Belediye Başkanı'nın ve Başkent Belediye Kurulu'nun yönetim süresi 4 yıl.
STARA ZAGORA
Bulgaristan'ın güneyinde bulunan, bölgenin ekonomik merkezi olan büyük bir şehirdir. Eski Zağra ilinde bulunur. 154.000 nüfuslu kent, düz sokakların ve şairlerin şehri olarak bilinir.
Şehir ticaret odası, 8000 yıllık geçmişiyle, Avrupa'nın en eski şehri olduğunu iddia eder.
Bulgaristan'ın orta güney kesimlerinde bulunan bil ildir. Merkezi Eski Zağra'dır. Diğer önemli şehirleri Chirpan ve Kazanlık'tır..
Tarihte, Traklar, Antik Yunanlar, Romalılar ve Bizanslılar için önemli bir şehir olduğu için günümüzde güney Bulgaristan'ın kültür merkezidir. Neolitik Çağ'dan bile kalıntılar bulunmuştur. Tarihçilere göre Eski Zağra, Avrupa'nın en eski kentidir.Ekim 2004'te, Zürih ile birlikte, Avrupa'nın en iyi hayat kalitesine sahip ili seçilmiştir.
İlçe merkezleri
-
Vratya Daskalovi
-
Gılbogovo
-
Kazanlık
-
Mıgpıj
-
Opan
-
Pavel Banya
-
Radnevo
-
Eski Zağra
-
Çirpan
-
Gürkovo
-
Nikolaevo
|