BALKAN KÜLTÜR ESERLERİ  
 
  BULGARİSTAN TÜRKLERİ 19.03.2024 10:09 (UTC)
   
 

Bulgaristan Türkleri tarihi, bir bakıma upuzun bir göç tarihidir. Bu kardeşlerimiz, önce Anadolu’dan o topraklara göçtüler. XIV. Yüzyılda Osmanlı fatihleri Balkan Yarımadası’na atlayınca, arkasından Anadolu Türk halk kitleleri de dalga dalga Rumeli’ye geçtiler. Fatihlerin çocukları, evlâdı fatihan olarak ve fetih hakkına dayanarak, nüfusu seyrek olan o topraklara yerleştiler. Yeni köyler, kasabalar kurdu­lar. O toprakları Türk vatanı yapıp şenlendirdiler.

XIX. yüzyılda Rumeli Türklerinin gerisin geriye, Ana­dolu'ya doğru ikinci göçleri başladı. Vaktiyle Anadolu'dan Rumeli'ye göç etmiş olan bu kan kardeşlerimiz, bu kez, Ru­meli'den Anadolu'ya dönmeye başladılar. Bu ikinci göç, Os­manlı-Türk İmparatorluğunun Avrupa'dan çekilmesi ta­rihiyle doğrudan bağlantılıdır. Türk idaresi ve ordusu Bal­kanlar’dan yavaş yavaş çekilirken, oralardaki yerli Türk halk kitleleri de beş yüzyıllık yurtlarından söküldüler, dal­ga dalga Anadolu'ya göçe zorlandılar. Ama göçlerle o top­raklardaki Türk nüfusu. tüketilemedi. Osmanlı İmparator­luğu Balkanlardan çekildikten ve tarihe karıştıktan yıllar sonra da o topraklarda büyük Türk kitleleri kaldı. Rumeli'den Anadolu'ya Türk göçleri, kanayan bir yara gibi, XIX. yüzyıldan günümüze kadar sürüp geldi. Göç dalgaları kimi kabardı, kimi alçaldı; ama hiç kesilmedi. Rumeli'nden Türk göçleri sorunu hala güncelliğini koruyor.

Eskiler hicret, muhaceret derlerdi. Halk diliyle muha­cirlik denirdi. Rumeli muhacirliği, başlı başına bir insanlık ve Türklük dramıdır. Gerçek hikâyesi, destanı, roman he­nüz yazılmamışsa bile, yüz küsur yıldır kuşaktan kuşağa yaşanan bir dramdır. Birazcık deşilse, Rumeli muhacirleri­nin kanlı gözyaşları boşanır. Balkanlar’da yüzyıldır çekilen zulümler canlanır.

Bulgaristan'dan ilk büyük Türk göçü, “Doksan Üç Mu­hacereti” oldu. Yani 1877-78 Osmanlı - Rus Savaşı sırasın­da görülen bozgun göçü. Bu, Bulgaristan'ın kuruluş günle­rine rastladı. Bulgar devleti, 1878 yılında, Osmanlı İmpara­torluğunun Tuna vilayetinde kuruldu. Tuna Nehri ile Bal­kan Sıradağları arasında kalan Tuna vilayetinde, 1876 yı­lında 1.120.000 Türk ve 1.130.000 Bulgar yaşıyordu.

Yarı yarıya Türk ve Bulgar nüfusunun yaşadığı bir toprak üze­rinde tek milletli bir Bulgar devleti kurmak imkânsız gi­biydi. Üstelik işlenebilen toprakların yüzde 70 kadarı Türk­Ierin elindeydi. Rus panislavistleri, böyle bir toprak üzerin­de bir Slav Bulgar devleti kurmak için yerli Türk halkının ya söküp atmak, ya da kılıçtan geçirmek gerektiği düşün­cesini ortaya attılar. Bu gaddarca düşünce 1876 yılında Slav milliyetçileri arasında uzun uzun görüşülüp tartışıldı. Pans­lavist Prens Çerkaski, «yumurta kırmayı göze alamayan omlet yiyemez» dedi ve sonunda Tuna ve Edirne Vilâyetleri Türklerinin yurtlarından sökülüp atılmaları, olmazsa kılıç­tan geçirilmeleri kararlaştırıldı.

Ruslar, 1877-78 savaşına böyle bir kararla girdiler, savaşı dejenere ettiler, soykırı­mına dönüştürdüler. Savaş örf ve adetleri, savaş hukuku alt üst edildi. Süratle silâhlandırılan Bulgar çeteleriyle Don Kazakları, korkunç katliamlar yaptılar. Yedi ay kadar sü­ren 1877-78 savaşında bir milyon kadar Rumeli Türkü yer­lerinden yurtlarından koparıldı, perperişan göçe zorlandı.

Yaklaşık yarım milyon Türk, «sinekler gibi» kırıldı. Bulgar devleti, bu masum Türk şehitlerinin kemikleri üzerinde kuruldu. Osmanlı İmparatorluğu toprakları üzerinde kurulmuş olan öteki millî devletlerin hiçbiri Bulgar devleti ka­dar, günahsız Türk kurbanı yutmamıştır. Bir tek örnek ve­relim: bugün işçi otomobillerimizin ve TIR kamyonlarımı­zın mekik dokudukları E-5 karayolunun Filibe (Plovdiv) ­Mustafa Paşa (Svilengrad) bölümünde, Ocak 1878'de yaklaşık 50.000 arabalı bir Türk göçmen kitlesi, topa tutularak yok edilmiştir.

Göçe zorlanan yüz binlerce Türkün geride bıraktıkları mallar, mülkler Bulgarlarca yağma edildi. Bulgar ve Rus tarihçileri bu büyük gasp olayını uzun zaman gizlediler. 1953'te Bulgar devletinin 75. yıl dönümünde, bu konuda ya­yın yapmaya ve bir “toprak ihtilâli (agrarnıy perevorot)” yaptıklarını söylemeye başladılar.

Bulgar Prensliği nezdin­de ilk Osmanlı Komiseri veya temsilcisi Nihat Paşa, gasp edilen Türk topraklarını da Bulgarlarla görüşmek niyetin­deydi. 1880 yılında Sofya'ya giderken yanında 100 sandık dolusu tapu senedi de götürdü. Bunlar, “Doksan Üç Muha­cirleri”ne ait mülklerin tapularıydı. Ama gasp edilen Türk göçmen emlakinin bedeli Bulgarlardan alınamadı.

“Doksan Üç Muhacereti denen 1877-78 kitle göçleri, tam bir bozgun, tam bir millî felâket hâlini aldı. Rumeli Türklüğü perişan oldu. Ama yüzyıllardır Türk vatanı olan Rumeli'de Türk nüfusu tüketilemedi. Türkler, azınlığa dü­şürüldüyse de, Bulgaristan sınırları içinde yine büyük bir kitle olarak kaldılar. Hele Kuzeydoğu Bulgaristan'da Türk­ler hala ezici çoğunluktaydı. Çünkü bu bölgenin merkezi Şumnu, Osmanlı Üçüncü Ordusunun Karargâhıydı. Rus orduları buraya savaşla girememişler ve Bulgar çeteleri bölgede katliam yapamamışlardı. Bu yüzden bu oymakta yoğun bir Türk nüfusu kalmıştı.

Ocak 1881'de yapılan ilk Bulgar nüfusu sayımı, bu bölgede Türklerin hâlâ üçte iki çoğunlukta olduklarını gösterdi. İlçelere göre Müslüman nüfus Eskicuma'da yüzde 82, Pravadi'de yüzde 62.3, Razgrad'da yüzde 68.8, Rusçuk'ta yüzde 52,4, Silistre'de yüzde 71.1 ve Şumnu'da yüzde 67.9 oranında çoğunluktaydı.

Şubat 1878'de başlayan Osmanlı-Rus barış müzakerelerinde Osmanlı delegesi Saffet Paşa, bir nüfus değiş tokuşu düşüncesini ortaya attı. Balkan Sıradağları’nın kuzeyinde kalan Türklerin güneye, sıradağların güneyinde kala Bulgarların da kuzeye gönderilmesini ve bu Türklerle Bulgarların mal ve mülklerinin karşılıklı olarak tasfiye edilmesini teklif etti. Yüz binlerce insanın yerlerinden sökülüp başka yerlere kaydırılması demek olan böyle bir nüfus değiş tokuş pek kolay bir iş değildi. Ama o günkü şartlar altında en iyi sayılabilecek, en insancıl önlem olurdu. Fakat Rus delegeleri, Saffet Paşanın bu teklifini reddettiler. Anlaşılan, Türkleri fiilen göçe zorlamak varken, hukukîye yoldan değiş tokuş etmek Slav milliyetçilerinin işine gelmişti.

Temmuz 1878'de imzalanan Berlin Barış Antlaşması Tuna Vilâyetinde bir Bulgar Prensliği kurdu. Bu Prenslik topraklarında kalan Türk azınlığının haklarını, özgürlükleri de güvence altına aldı. Bulgar Hükümeti, Türk azınlığın hak ve çıkarlarını gözetecekti. Türklere can, mal güvene si, din, ayin özgürlüğü sağlayacaktı. Bulgar kamu hukuku da Türk azınlığının hak ve çıkarlarına a hükümler getiremeyecekti. Yani Bulgar devleti, daha doğarken ülkesinde yaşayan Türk azınlığının haklarına, çıkarlarına, özgürlüklerine saygı göstermeyi taahhüt etmişti. Berlin Anlaşması, Bulgaristan için anayasa değerindeydi, bağlacıydı.

Berlin Antlaşmasından sonra, Bulgaristan'da kalan Türklerin artık can ve mal güvenliği içinde, işleriyle güçleriyle uğraşmaları, Bulgaristan'a ayak uydurmaları ve orada mutlu bir hayat sürmeleri beklenirdi. Öyle olmadı. Tam tersine, Rus orduları çekilip gittikten sonra Türk azınlığına karşı Bulgar terörü başlatıldı. Bulgaristan'ın Türk bölge­sinde sıkıyönetim ilan edildi. Ama bu alışılmamış, garip bir sıkıyönetim rejimiydi. Türklerin silâh taşımaları. ken­di aralarında toplanmaları, geceleri sokağa çıkmaları ya­saktı. Buna karşılık Bulgarlar toptan silâhlandırılmıştı ve irili ufaklı silâhlı çeteler halinde Türk köylerine saldırtılı­yordu. Her gece bir Türk köyü vuruluyor, hâli vakti yerinde olan Türklerin evleri basılıyor, işkencelerle paraları alı­nıyor, hayvanları ahırlardan götürülüyordu. Karşı koyanlara ölesiye dayak atılıyor, yaralama, öldürme olayları birbirini izliyordu. Bulgar çeteleri olu orta tehdit savuruyorlar, Türk­lere, “tez elden Bulgaristan'dan çekip gitmelerini, yoksa başlarına daha büyük belâlar geleceğini” söylüyorlardı. Türk halkının Bulgar resmi makamlarına şikayetlerinden bir sonuç çıkmıyordu.

Türk azınlığa karşı 1878'de girişilen Bulgar zulümleriy­le ilgili olarak yabancı arşivlerde pek çok belge var. Fran­sa'nın Varna Viskonsolosu Henri Muttets, 12 Ekim 1880 tarihli 40 sayılı raporuna, Bulgar zulümleriyle ilgili upu­zun bir liste eklemiş. Yalnız kendi konsolosluk çevresinde, Mart 1879 - Mart 1880 tarihleri arasında 82 önemli olay ol­muş. Türk köyleri, Bulgar çetelerinin sürekli baskılarına uğramış. Türklerin malları, hayvanları çalınmış. Varlıklı kimselerin evleri basılmış. Kızgın demirlerle işkenceler yapılmış, Türklerin paraları, pulları işkencelerle söyletilip alın­mış. Irza geçmeler, yaralamalar, adam öldürmeler pek sık görülmüş. Fransız Konsolosu, bu süre içinde 39 Türkün Bulgar çetelerince öldürüldüğünü bildiriyor. Türklerden çalınan paralar 288.809 kuruşu bulmuş... Kısacası Bulgaris­tan Türklerinin can, mal, ırz, namus güvenliği kalmamış. Berlin Antlaşmasının açık hükümlerine rağmen, yeni Bul­gar hükûmeti, Türk azınlığına can ve mal güvenliği sağ­lamıyor. Bulgarlar, Türklere hayatı zehir ediyorlar. Bul­garistan Prensliği Türklere zindan olmuş ve Türk kitleleri yok fiyatına malını mülkünü elden çıkarıp yine göç yol­larına dökülmeye başlamışlar. Varna'daki Fransız Konsolosu­ Muttet, “Bulgar zulümlerinin sebep olduğu gerçek göçler, Mayıs 1879'da Rus işgali sona erdikten sonra başla­dı” diyor ve sayılar veriyor. Haziran 1879 - Eylül 1880 ta­rihleri arasında yalnız Varna limanından 18.033 Türk, ana vatan Türkiye'ye göç etmiş (Not: Bunların aylara göre dağılışı için bkz: Bulgaristan Türkleri, Bilâl N. Şimşir, Ankara, 1986 veya Bilâl N. Şimşir, Contribution a l'Histoire des populafions Turque en Bulgarie, 1876-1880, Ankara, 1966. S.K.).

Bunlar yalnız Varna limanıyla ilgili rakamlardır. Ha­ziran 1879'dan sonraki aylarda, Varna limanına uğrayan Avusturya, Fransız, Rus ve Türk vapurları, haftada iki üç kez İstanbul'a Türk göçmenleri taşıyorlardı. Öte yandan Tuna Nehri limanlarından da Türkiye'ye durmadan göçmen akıyordu. Fransa'nın Rusçuk Konsolosu M. Ferret, 16 Ağustos 1879 tarihli raporunda, “Eskicuma kazasına bağlı Balpınarlı köyünden 390 kişilik 34 Müslüman aile Türkiye'ye sığınmak üzere yurtlarını bırakıp gittiler" diyordu. 23 Ağustos 1879 günkü raporunda da şunları ek­liyordu: “Rusçuk Türkleri de köylü dindaşlarınca başlatı­lan göç hareketini izlemeye hazırlanıyorlar...”

Aynı şekilde kara yoluyla da Edirne'ye doğru Türk göç­men kafileleri akıyordu. Fransa'nın Edirne Konsolosu Laf­ fon, 31 Ekim 1883 günlü, 1 sayılı raporunda, üç ay için Edirne'den 200.000 kadar muhacir geçtiğini bildiriyor ve şöyle diyordu: “Doğu Rumeli'den ve Bulgaristan'dan Müslüman aha­linin göçü, gitgide daha büyük boyutlara ulaşıyor. Yakla­şık son üç ayda Edirne'den 50.000 muhacir ailesi geçti. Her ailede ortalama dört nüfus bulunduğu düşünülürse, Bulgaristan'da bulamadıkları huzur ve güveni Anadolu’da ara­mak için göç eden Müslümanların sayısı 200.000 kişi olarak hesaplanabilir.”

Fransız Konsolosu “muhacirlerle” konuşmuş. Hepsi Bul­gar baskılarından kaçtıklarını söylemişler. “Bulgarlar ka­dınlarımıza çarşafı yasakladılar, camiye gitmemizi engelli­yorlar ve kiliseye gitmemizi istiyorlar. Üstelik bizi Bulgar askerlik kanununa tâbi kılmaya çalışıyorlar. Biz de onların ülkesini terk ediyoruz” demişler. Konsolos, bu göçlerin ar­kasının kesilmediğini, Doğu Rumeli'nin ve Bulgaristan'ın bütün Müslüman halkının toptan Anadolu'ya sığınmaya kararlı olduklarını, ancak yok fiyatına da olsa mal ve mülklerini elden çıkarmayı düşündüklerini yazıyordu.

Sofya'daki Fransız temsilcisi de 3 Nisan 1884 günlü raporunda, Bulgaristan'dan altı yüz binden fazla Türkün göç

ettiğini bildiriyor ve şöyle diyordu: “Tuna nehrinden Balkan Sıradağları’na, Balkan'dan Sofya'ya kadar, toprak pek bereketli; ama pek işlenmiş de­ğil. Çünkü Müslümanların göçü, Bulgaristan'ı 600.000'den fazla işgücünden mahrum bıraktı. Birçok bölgede Türk in­sanının hemen hemen yok olup gitmesinden doğan boşlu­ğu yabancı işçiler de dolduramıyor...”

Bulgaristan'dan Türkiye'ye göçler böylece sürüp gitti. 1886-1890 yıllarında 74.753 Türk, Bulgaristan'dan ana vatan Türkiye'ye göç etti. Bulgar resmî istatistiklerine göre, 1893­-1902 yılları arasında da Bulgaristan'dan Türkiye'ye 70.603 göçmen gelmiştir (Principauté de Bulgarie, Statistique de l'Emigration de la Prinpauté de 1893 â 1902, Sofia, 1905).

Bu yıllar en durgun yıllardır. Böyle olduğu halde göç durmamış, ince ince akan bir su gibi sürüp gitmiş ve en durgun yıllarda bile Bulgaristan'dan Türkiye'ye her yıl ortalama 7.000 kadar göçmen gelmiştir. 1883'te ayda 70.000 kadar göçmen gelirken, yirmi yıl sonra bu miktar yılda 7.000 dolayına düşmüştür. Ama yine kesilmemiştir. Bulgar Prensliğinin kurulmasından 1912-13 Balkan savaşlarına kadar geçen yaklaşık 35 yıl boyunca, Bulgaristan’dan Türkiye'ye göçler hiç kesilmeden sürmüştür.

1912-1913 Balkan Savaşları, tıpkı 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı gibi Rumeli Türklüğünün bozgunu oldu. Bu savata Çatalca'ya kadar ilerleyen Bulgar orduları ve onlara yardım eden Bulgar komitacıları, Trakya'da ve Makedonya'da katliamlar yaptılar. Bu katliamlarda can veren masum Türk halk kitlelerinin kesin sayısını bilen yok. Belki hiçbir zaman tam bilinemeyecek. Anap adlı Macar gazetesinin Şubat 1913 günkü sayısında yayımlanan bir rapora göre, Makedonya'da 60.000 Arnavut ve 40.000 Türk öldürülmüştü. Toplam 100.000 Müslüman yalnız Makedonya'da kılıçtan geçirilmiş.

Doğu ve Batı Trakya'da da en az o kadar Türk Müslümanın öldürülmüş olabileceği akla yakındır. Çünkü Bulgar orduları Trakya'da koyu Türk bölgelerini çiğneyip geçmişlerdir ve savaş hukuku kurallarına uyma­mışlardır. Kısacası, Balkan Savaşında yaklaşık 200.000 Türk­ Müslümanın öldürüldüğünü söylemek pek yanlış olmaz.

Sistematik katliamlar karşısında, tüm Trakya ve Ma­kedonya Türkleri bir kez daha yerlerinden söküldüler. Can­larını kurtarabilmek için yüz binlerce Rumeli Türkü Ana­dolu'ya sığınmak için göç yollarına döküldü. Balkan Sava­şı göçmenlerinin kesin sayısını da bilmiyoruz. Bir kaynağa göre, Bulgar işgaline düşen Batı Trakya'dan 200.000 kadar Türk, yerlerinden kaçıp Osmanlı topraklarına sığınmışlar­dır. Makedonya'dan da 240.000 Türk göç etmiştir. Böylece Balkan Savaşında toplam 440.000 kadar Türk, Makedonya ve Trakya'dan Anadolu'ya göç etmiştir (Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya’da Millî Mücadele - I, Ankara, 1955).

Aynı dönemde Balkanlar’ın başka yörelerinden kopan göçmenler de hesaba katılırsa, Balkan Savaşlarında yak­laşık bir milyon kadar Rumeli Türkünün yurtlarından sö­külüp atıldığı, bu kitlenin 200.000 kadarının savaş sırasın­da can verdiği, geri kalanın da Anadolu'ya sığındığı söy­lenebilir.

Bulgaristan'dan Türkiye'ye göçler, Cumhuriyet döne­minde de devam etti. Bu dönemde ilk kez göç işi bir anlaş­ma ile düzene bağlandı. 18 Ekim 1925 günü Ankara'da im­zalanan “Türk-Bulgar İkamet Sözleşmesi,” göç konusunu da düzenledi. Buna göre, Bulgaristan Türklerinin isteğe bağlı göçlerine engel olunmayacaktır. Göçmenler, taşına­bilen mallarıyla hayvanlarını yanlarında serbestçe getire­bileceklerdir. Taşınmaz mallarını da serbestçe satabilecek­ler ve bu satışlardan elde edecekleri parayı dışarı çıkara­bileceklerdir.

Bu anlaşma üzerine, Cumhuriyet döneminde Bulgaris­tan'dan Türkiye'ye yapılan göçler, az çok bir düzene girdi. Bu göçlerin de esas sebebinin yine Bulgar zulümleri ol­duğu anlaşılıyor. Bu dönemde iki silâhlı Bulgar örgütü, Bul­garistan Türklerine zulüm yapıyordu. Kuzey Bulgaristan'da Rodna Zaştita (Yurt Koruması) ve güney Bulgaristan'da Trakya komiteleri, Türk azınlığına durmadan saldırıyor­lardı. Bugünkü Bulgar kaynaklarının belirttiğine göre, Rodna Zaştita, 1923 yılında kurulmuş faşist bir örgüttü. Üyeleri çoğunlukla öğrencilerden oluşan bu örgüt, güçlü bir Bulgar monarşisi yaratmak ve demokratik özgürlükleri kaldırmak­ için çalışıyordu. 1936 yılına kadar ayakta kaldı ye o yıl askeri rejim tarafından lağvedildi (Kratka Bılgarska Entsiklopediya/Kısa Bulgar Ansiklopedisi, Sofya, 1967).

“Bulgaristan Bulgarlarındır, Bulgaristan'da başka ırklara hayat hakkı yoktur" diyen bu faşist örgüt, güçlü bir Bulgar monarşisi kurmak amacıyla, Bulgaristan Türklerini yerlerinden sö­küp atmak istiyor ve masum Türk halkına karşı çeşitli sal­dırılar düzenliyordu.

Güney Bulgaristan'da, özellikle Rodoplar bölgesindeki Türklere karşı saldırıları da daha çok Trakya komitesi dü­zenliyordu. Bu iki komitenin saldırıları karşısında Bulga­ristan Türkleri kafileler halinde Türkiye'ye göç etmek zo­runda kalıyorlardı.

Deliorman gazetesi, “Trakya” ve “Rodna Zaştita” ko­mitelerinin saldırılarına şöyle değiniyordu (Deliorman, 8.3.1930):

“Şimdi Bulgaristan'da Türklere dayak atan, bunları ya­ralamaktan, hatta öldürmekten zevk alan, köy çeşmesine domuz yağı süren, müezzini taşlayan, bazen de cami ya­kan, velhasıl saf halkın dinî hissiyatını galeyana getirmek, gözünü yıldırmak, üzerlerine dehşet, korku salarak bu gü­zel vatanı terk ettirmeye çalışan kara bir teşkilât faaliye­tine devam ediyor.

Son zamanlarda şimal taraflarındaki bu belâya, cenup taraflarında ikinci bir belâ daha zammoldu. Kırcaali ve ha­valisinde de kahpece pusu kurarak namuslu Bulgarya Tür­künü öldürenler belirdi. Orada da Türkün tarlasını, evini bırakıp hicret etmesini isteyenler hissolunmaya başladı. Şimdiye kadar kalemle, nutuklarla hareket eden bir teşki­lâtın eline sopa ve silâh aldığını Bulgarya Türkü hayretle, esefle, lânetle hissediyor...”

Bulgaristan'da çıkan Türkçe gazeteler, Bulgar eziyetle­rine rağmen göçe karşıydılar. Türk halkını göçten caydır­maya çalışıyorlardı. Ata yurdunun elden çıkarılmamasını öğütlüyorlardı.

Deliorman gazetesi, “Cennet gibi bu vata­nın içinde yaşayan Türk köylüsü... muhacirliğe kalkmayı düşünmemelidir, aklından geçirmemelidir” diyordu. Kesinkes göç etmek zorunda kalanlar da “felâket bezirgânı” denen fırsatçıların, vurguncuların tuzağına düşmemelerini öğütlüyordu.

Deliorman, Türklerin göçünü Kocabalkan Dağları’ndan çıkıp Karadeniz’e dökülen Kamçı Suyu’nun akıp gitmesine benzetiyordu. Bu vatan topraklarının ellere bırakılmamasını söylüyordu. Şiir diliyle halka şöyle sesleniyordu (19.4.1930):

“Kamçı gibi akıp gitme

Etrafını yıkıp gitme

Ey Türk oğlu, dede ilin
Ellere bırakıp gitme



Dedelerin sürdü, ekti

Bu il için neler çekti

Yüzlerce yıl silâh elde

İl uğruna kanlar döktü.”



Sofya’da çıkan Rehber gazetesi de “Hicret mi, Felâket mi?” diye soruyor ve Bulgaristan Türklerine şöyle sesleniyordu (19.7.1930):

“Irktaş ve dindaşlar!...

Mal ve yurt kolay ele geçmez. Âba ve ecdadından kalan sevgili yurdunuzun kıymetini biliniz. Bunlar elden çıktıktan sonra tekrar ele geçmez. Son pişmanlık fayda etmez...

Hicret etmek, düğüne gitmek değil; ateşten gömlektir, affettir.”

Evet, Bulgaristan denen topraklar, Türklerin ana yurdu sayılıyordu. Bunun bırakılmaması savunuluyordu. Ama, Deliorman şu gerçeği vurguluyordu: “Türkler hicret etmiyorlar, ettiriliyorlar.”

Gazete şöyle diyordu (20.2.1930):

“Bulgarya'da... öyle vakalar oluyor ki, insanı canından, malından, namusundan ötürü korkutuyor...

Bir ay evvel Akdere'de öldürülen Pehlivanoğlu'nun kanları kurumadan, Rodoplar’da başka Türk kanı döküldü...

Cebiroğulları Nahiyesi Müdürü Hasan Efendinin gün ortasında katli keyfiyeti, Kırcaali ve havalisinde pek büyü, korku tevlit ettiğinden umum halk malını, mülkünü satarak Türkiye'ye hicret etme yoluna dökülmüştür...”

Baskılarla, eziyetlerle Bulgaristan Türklerinin göçe zorlanmalarına, 1930'larda Türkiye gazeteleri de sık sık parmak basıyorlardı. Yeni Asır gazetesi, “Bulgarlar Artık Çok Oluyorlar” diye başlık atıp şunları yazıyordu (Yeni Asır’dan aktaran Ayın tarihi, 2.1.1934, No 13):

“Tümen tümen topraklarımıza göçenler durdukları yerde yurt değiştirmek isteyen adamlar değildir. Adamlar durdukları yerde yurtlarını, yuvalarını kolay kolay bırakmazlar. Davarlarını, tarlalarını, pırtılarını bırakıp kaçmak içi; can korkusu altında bulunmak gerekir. Bulgar elinden geçen kardeşlerimiz de bu korkunun altındadır. Gelenlerden dinlediklerimiz yüreklerimizi sızlatıyor.”

Cumhuriyet gazetesinde Yunus Nadi şunları söylüyordu (Bulgaristan'la Türkiye arasında hakikî vaziyet, 10.9.1934):

“Bulgaristan' da Türk ekalliyetine yapılan fena muamele bir hakikattir. Bu fena muameleler, ırkî ve insanî alâkalar dolayısıyla hududun beri tarafındaki Türkiye Cumhuriyeti efkârı umumiyesini tehyiç ediyor (heyecanlandırıyor). Bu da bir hakikattir... Bulgaristan'daki Türk ekalliyete fena muamele etmekle Bulgarların ne faydası olabileceğini biz asla anlayamıyoruz. Bunun zararları ise ölçülemeyecek kadar çoktur.”

Zaman gazetesi de Bulgarların Türk düşmanlığına parmak basıyor ve şöyle diyordu (Bulgar Küstahlığı, 15.7.1935):

“Hakikaten Bulgarlar için Türk düşmanlığı maddî ve manevî bir azık (gıda) dır. Bulgar çocuğu dünyaya gözünü açar açmaz, Türk aleyhinde ninni dinler ve onunla uyur. Mektebe gider gitmez sınıfların duvarlarında (Beş süngüde bir Türk) resimlerini görür ve onları seyreder. Türkün aleyhinde 206) bin bir yalanla dolu tarih dersi okuya okuya büyür. Onun içindir ki, en ufak Bulgar köylüsünden en büyük devlet adamına kadar her Bulgarda Türk düşmanlığı bir ihtiyaç, bir iman, bir ülküdür. Bulgar her şeyi unutur, yalnız Türk düşmanlığını unutmaz.”

Bulgarların bu köklü Türk düşmanlığı, öncelikle Bul­garistan Türk azınlığına yapılan eziyetler, zulümler biçi­minde göze çarpıyor. Bulgarlar, Türke besledikleri köklü kini Türk komşuları üzerinde söndürüyorlardı. Bu eziyetler ve zulümler yüzünden de Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç­men seli durmadan akıyordu. Cumhuriyetin ilk dönemin­de, iki dünya savaşı arasındaki yıllarda (1923-1939), Bulgaristan'dan Türkiye'ye gelen toplam göçmen sayısı (Cevat Geray, “Türkiye'den ve Türkiye'ye göçler ve Göçmenlerin İskânı 1923-1961”, Ankara, SBF yayını, 1962) 198.688’di.

İkinci Dünya Savaşı (1939-1945) boyunca ve hemen sa­vaşı izleyen yıllarda, Bulgaristan'dan Türkiye'ye göçler pek yavaşladı. Neredeyse kesilme noktasına geldi. 1940-1949 yıl­ları arasındaki on yıllık dönemde Bulgaristan'dan Türkiye'ye gelen Türk göçmen ve mültecilerinin toplam sayısı 21.353’tü.

Demek ki, bu on yıllık dönemde, yılda ortalama 2.100 kadar göçmen (ve mülteci) gelmişti. Bulgaristan'ın kuruşundan 1949 sonuna kadar geçen 72 yıllık zaman içine Bulgaristan'dan Türkiye'ye gelen Türk göçmen sayısının en düşük olduğu dönem, bu on yıl olmuştur. Yetmiş küsur yıl içinde göçmen sayısında bu kadar düşüş görülmemişti. Bunun nedeni, bu yıllarda Bulgaristan'dan yurt dışına çıkışların hemen hemen yasaklanmış olmasıydı. Yoksa oradaki Türk azınlığı rahata kavuşmuş ve göç etmekten vazgeçmiş değildi. Bulgarlar göç pasaportu vermiyorlardı. Eylül 1949 tarihine kadar, Türkler için Bulgar pasaportu alabilmek hemen hemen imkânsızdı.

Her yıl gelen ortalama 2.100 göçmenin çoğu pasaportsuz olarak sınırdan geçmiş kimselerdi Özellikle “trudovak” denen Bulgar “işçi-asker” taburlarında çalıştırılan Türk gençleri, fırsat buldukça Türkiye'ye sığınıyorlardı.

Bulgaristan'ın Alman ve sonra Sovyet işgaline uğradığı o yıllarda, pasaportsuz olarak ana yurda sığınmış epey Türk olmuştu. Normal yolla, pasaportla gelebilmiş Türk göçmenlerin sayısı azdı.

Bu alışılmamış durgunluk, yepyeni bir göç patlamasının habercisi gibiydi.

 
  balkonoloji-niyazi akkılıç
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  niyaziye göre zaman tamamdır.
  ATATÜRK SÖZLERİ
Bugün Kurban Bayramı, kurbanlar kesilecek sevap niyetiyle etler dağıtılacak herkese. Yürekler bir olacak gönüllere kilitlenecek. Gökler rahmet bereketiyle yağmurlar boşaltacak yeryüzüne. Bugün hepimizin yüreği şenlenip bayram sevinciyle coşacak. Hepimizin Kurban Bayramı kutlu olsun. İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Mehmet Akif Ersoy

www.htmlmekani.tr.gg
FİKRİ HÜR, İRFANI HÜR VİJDANI HÜR ,BİREYLER OLMALIYIZ. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK AKLIN VE BİLİMİN ÖNCÜLÜGÜNDE TÜRK KÜLTÜRÜNÜ ÇAGDAŞ UYGARLIK DÜZEYİ ÜZERİNDE OLMASI VE GELİŞMESİDİR. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ULUSLARA EGEMENLİK -FERTLERE ÖZGÜRLÜK! BALKANOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ ÇAGRI BALKANOLOJİ Merkezinin ilk kurma kararını toplantısı25 Mayıs1988 yılı Toplantı yeri Kartagümrük/Fatih-İstanbul Adesinde kararlaştırılarak Balkanlarda Türk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Dernegi olarak kurulmuştu.Lakin Dernek Üc yıl sonra 1991 yılında maddi olanaksızlıklar Tarafından kapandı. Bu duruma meydan vermemek için ve Balkanlardaki Kültür, Dil, Mimari Tarih EGİTİM, Edebiyat ve Sanat kıyımına tahamül edemeyen sayın NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL/Gaziosmanpaşa Merkezinde ÖZEL kurduğu, BALKANOLOJİ ARAŞTIRMALARI Merkezi Salih paşa caddesiN.14. adresinde Altaylardan Tunaya Darneginin catısı altındadır.Kurucular ve üye. 1.-NİYAZİ AKKILIÇ Başkan Emekli Memur. 2.İDRİZ KAHRAMAN Başkan Yardımcısı Gazeteci ve Emekli. 3.MELEK TABAK ALTAY TUNA Dernegi Sekreteri 4.NİZAMİ ALPER AKKILIÇ Kurucu üye-öğrençi. 5.HÜSNÜ ZAKİR-ÖĞRETMEN Kurucu üye Bulgaristan BALKANOLOJİNİN BAŞLIÇA AMACI Niyazi Akkılıçın 40 yı boyunça topladığı 600 yıllık eski kitaplar, belgeleri, süreli yayınlardaki Balkan haberleri, belgeleri, resimleri korumak Mimari Türk-İslam İzlerini ve Mirasımızı araştırmak ve Tanıtmak ENVANTERİNİ VE Arşivini düzenlemek, kültürel eserlerimizi itinalı bir şekilde deizmek, restore ettirmek, Araştırmacıları, Uzmanların hızmetine sunmak, Katoloklar ve kitaplar hazırlamak Radyo ve Televizyon gazete ve Dergi, gibi duysal görsel, yazısal, yayın araçları ile ülke ve BalkaN Türk Dünyasının Tarihi kültürel sanat varlığını DİĞER Ülkelere ve Dış Dünyamıza tanıtmak için Sergiler, Paneller, Konferanslar düzenlemek ve İnsanların Dikkatine Hızmet ve tanıtımına sunmaktır.BU NEDENLE tarihimizdenen bu ğüne kadar Balkan Ülkelerinden Anavatan Türkiyemize Göç ETMİŞ Bulunan Balkan-Rummeli Göçmen Vatandaşı Türk ve Müslüman vatandaşlarımızın ellerindeki kültürel Tarihi BİLGİLERİ-Resimleri,tapu, evlilik, gazete- matbuat,broşür,kitap, vesika gazete, dergi, okul şahadetnamesi v.s. herne varsa bildirmeleri içi ÇAGRIDA BULUNMAKTAYIZ. Bu Çagrı aynen Balkanlarda yaşayan Türk ve Müslüman kardeşlerimiz içinde geçerli olup gereken ilgiyi Balkanoloji Araştırmaları Merkezine göstermelerini beklemekteyiz.Bu Çagrı Balkanlarda zor kalan Türkçemizin ve Tüm ECDADIMIZIN, SİZLERE HİTABEN KUTSAL ÇAGRISIDIR. Bu Çagrı ecdat yadiğarı yıkılan, yakılan,kırılan, yok olan, ayni zamanda ayakta dimdik kalmayı saglayan ben varım diyen Camilerimiz, Mescitlerimiz, Saat KULELERİMİZ, Çeşmelerimiz, Tarihi Türk evleri, konakları, Sarayları, köşkleri, pınarları, hastaneleri, demiryoları istasyonları, kütüphaneleri, Çiftlikleri, v.s. her adım başı Türklük kokan Tarihi kültür sanat eserlerimizin tanıtım ve araştırılmadsı için Han Vhamamlarımız, dag, tepe, bag, bahçe, tarlalarımız, okul ve Dükkanlar, arölyeler, işlikler, fabrikalar Osmanlıda bvu ğüne kadar her nr varsa hepsinin bildirilmesi için bu merkeze baş vurmanızı ve irtibata geçmenizi bekleriz. niyaziakkilic@hotmail.com http./balkanolojicom.tr.gg../ Tel.+905357910694 Veya Altay Tuna Göç Dernegi-Balkanoloji Araştırma Merkezibaşkanlığı. Salihpaşa cad.N.14/K.5.. Berec-Gaziosmanpaşa/İstanbul. Adresine bekleriz. Güzel Anadolumuzda hür ve Müsatakil /bagımsız/ yaşamak için Balkanları-Rumelliyi unutamayız. Rumeliyi –Balkanları unutmak Kendimizi inkara çalışmaktır.Bizler kültür hazinesinin bireyleri olarak, Ulusumuzun gencinden yaşlısına kadar, memur, köylü, işçi, şair, yazar, Cumhurbaşkanından Başbakanına kadar Millet vekilleri, gazeteci, televizyoncu, yayıncı, üniversite öğretim üyeleri, Bakanlarımız ve Bilim adamlarımız Aydınlarımız ve öğretmenlerimize kadar dernekçilerimize yedisinden yetmişine kadar hepimize BÜTÜN Balkan kökenli ve Anadolu olan hepimize çandan yalvarıyoruz ve çağrıyoruz. Geliniz Balkanolojide3 Buluşalım.Sizler bizlere sahip çıkarsanız bizlerde dünya durdukça yaşamaya devam edeçegiz.BNoşuna öşmedi bu kadar insan. Boş yere akmadı oluk oluk kan. Kalk artık ulusum. Kalk artık uya. Yalvarıyoruz. Yalvaruyoruz. Sözde sizlerin sazda sizlerin. Madi ve Manevi yardemlarınızı bekleyoruz.Çünkü bizleri BNalkanlarda Binlerce köy, şehir samanlıklarında, tavanlarında, sandık köşelerindeki, hatta kömürlüklerdeki çöplüklerdeki onları ateşlerden topşlayarak farelerin kemirmesinden, örümçek aglarıdan kurtararak 10 BİNLERCE VE 100BİNLERCE DOLAYINI BULABILECEK KÜLTÜR TARİH İNÇİSİNİ İstanbul ilinin Gaziosmanpaşa ilçesinin Salih paşa Sokagı N.14. K.5. Berec ADRESİNE Balkanoloji Araştırmaları Balkan Türklerinin abide Şahsiyeti sayın Araştırmacı BaşkanNİYAZİ AKKILIÇ Beye göndermenizi bekler candan teşekür etmeyide bir borc biliriz. Unutma ve şu mısralarıda hatırlayalım. Boşuna akmadı bunça kan Boşuna ölmedi bu kadar insan, Boş yere akmadı oluk oluk kan. Kalk artık ulusum , kalk arttık uyan. Balkanoloji başkanı Niyazi AKKILIÇ DİYORKİ,Balkanlardaki Türk Kültürünü varlığını araştırmak, bulmak, tanıtmakl, yaymak ve yaşatmak her Türkün en Kutsal görevidir. Eger Milletleri bir ulu Meşe AGACINA BENZETİRSEK BU AGAÇ MUHTAC OLDUĞU NEMİ GEÇMİŞTEN ALIR VE O SAYEDE İSTİKBALE/GELECEGE/ KÖK SALAR.Atalarımızın bıraktığı Tarihi Kültürel eserler Gelecegimizin en büyük teminatıdır.. /güvencesidir/Onları yok olmaktan kurtarmak bizim birinci görevimizdir. İşte bunun Çagrısını AnaDOLU Türküne ve Balkan Türklerine içtenlikle yaparak bu göreve bir nebze olsun yardımlarını beklemekteyiz. Saygı ve selamlarımızla Balkanoloji Araştırma Merkezi başkanı Niyazi Akkılıç-İstanbul. İrtiat. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.gg./ http/hurbalkancom.tr.gg./ Tel.+905357910694. Salihpaşa cad.N.14. Gaziosmanpaşa/İSTANBUL. HÜRMET VE SAGI DOLU SELAMLARIMIZLA. Balkan Türklerini catımıza haberlerini ve desteklerini bekleyoruz. BALKANOLOJİ BAŞKANI-Niyazi Akkılıç-istanbul.
  TÜRK TARİHİNDE ÜÇ ATA
OĞUZ ATA ,KORKUT ATA KEMAL ATA 1:OĞUZ ATANIN İLİ BİZİM ORTAK İLİMİZ. 2:KORKUT ATANIN DİLİ ,BİZİM ORTAK İLİMİZ 3:BİZİM ORTAK YOLUMUZ
Osmanlıda Giyinim

sitene ekle

Myspace Graphics
  DELİORMAN TÜRKLERİNE
BALKAN TÜRK VARLIGINA DOGRU YOLU GÖSTERECEK ÇOBAN YILDIZIBİR ÜMİD VEİMAN GÜNEŞİ HALİNDE DOĞARAK YÜKSELMİŞTİR.DELİORMAN TÜRKLERİ İÇİN TEKYOL DEMOKRASİDİR-ZAFERDİR-ADALETİR.BU ZAFER ÖZGÜRLÜĞÜN TEK YOLUDUR.KABUL ETMELİYİZ.
NİYAZİ AKKILIÇ

BALKONOLOJİ ARAŞTIRMASINDAN ÖZETLER
BULGARİSTANDA TÜRKLÜK MÜÇADELESİ
Balkanoloji araştırma merkezi başkanlığı olarak özetlemek istersek,Altaylardan Tunaya
Göçmenler Dernegi ve onun rehberliğinde yörütülen Balkan dil, kültür, Tarih, Mimari Egitim, Edebiyat v.s. Araştırmalarımız Balkanoloji Araştırma Merkezi adı altında Başkan
Niyazi Akkılıç yönetiminde Balkan-RumelliTürk kültür varlıklarının Mirasını araştırmak ve tanıtmak plan ve projeli uygulamalarlan arşiv ve Eanvanterini çıkarıp Balkan Türklerine sunabilmektir. Başlıçada genel amacımız bu yönde yapılan çalışmalardır.
Balkanoloji Merkezinin bu yönde yürüttüğü araştırma ve çalışmaları destekleyen Ana DOLU Türkleri VE Balkanlardaki TÜRKLER VE Göç etmiş bulunan Balkanlı aydınlarımızın bu konuda BALKANOLOJİ olarak açık ve net olarak her Türkün – her bir AYDIN KİŞİNİN öğretim üyesi veya gazeteci – Tarihçi kim neler Balkanlar ile ilgili neler bilirseler, bize fikir ve düşünçelerini hiç sakınmadan bildirmelerini içabında kendi özel fikir ve düşünçelerinide sunarak katkı ve desteklerini ve bizimle birlikte yer almalarını bir Balkanlı Türkü olarak beklemekteyiz. Emai,l. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.gg./ http./hurbalkancom.tr.gg../ +905357910694 olarak arayabilir ve iletişim kurabiliriz.Muhterem Balkanlı Türkleri-Bizler yani atalarımız Balkanlara-Anadoludan gelen ve göç eden yürük Türkmen Türkleridir.
Balkanolojinin başlıça genel amacıda önçelikle Balkanlardan Anavatan Türkiyemize göç gelmiş olan Balkan Türklerinle ve Oralarda kalan akrabalarımızla balkanlı türklerlen kültürel, sosyal, Tarihsel baglarımızın derin köklerini araştırmak tanıtmak ve yaşatmak için yerliyerinde bilimsel araştırmalar yapılarak Türk kültür tarih varlığını yeninesle daha iyi tanıtmak için bunuda belirli zamanlarda bizim olan ve yüreklerimizde ve beleklerimizde halen bizim bilinen Balkanları ve oradaKİ VE YAŞAYAN ÜÇBEYLERİ VE Türklerlen ilğili bilinen bütün haber ve bilgileri, hep berabercesine, Birlik- Beraberlik- Dirlik ve Dayanışma içersinde hepberaberçe kanımız çiğerimiz olarak paylaşmaktır. Bunun için Balkanoloji araştırma merkezi sizlerden düşünçe ve fikirlerinizden bu konuda katkılarınızı ivedilikle beklemekteyiz.BULGARİSTANDAN DÜNDEN BU GÜNE YAPILAN GÖÇLE
1878-80 Yılları1,000.000. kişi aile,
1880-1912 yılları440.000kişi ailr.
1912-1951yılları154.000kişiaile.
1951-1978 yılları130.000kişi aile
1978-1990 yılları345.000 kişi aile
1990-2000ylları185.000 kişi aile
Böylece Bulgaristandan Rus-Türk harbinden sonra başlayan ve 2000 yılına kadar süren 130 yıllık bir zaman içinde Bulgaristandan 2,254. 000 Türk ailesi göç ermiştir. BU göç ailelerini ortalama 3 kişi olarak hesap etsek 6.762.000 Türk bulgaristandan göç etmiş oluyor.
Bu ğüm yapılan Araştırmalara göre Balkanlardan GELEN Türk Göçmenlerinin sayısı Anadoluda 36575 850 kişi olarak biliniyor bu rakamın 18725250 si Bulgaristan kökenli olduğu amlaşılmaktadır.Bunun için Bulgaristan ve Türkiyede secimlerde yapılan ikili anlaşmalar bu konuda büyük rolü olmaktadır. Bulgarista HÖH-nin lideri olan sn. Ahmed Doğan için bu rakamlar Bulgaristan Türkleri için Barışın VE Daletin saglanmasında Demokrasinin genel unsurlarıdır.Unutmayalım ve devamlı kalplerimizden silinmeyen AZILI KOMUNİST Rejminin Mimarı Todor Jivkof döneminde Mestanlı meydanı basan taklar ve altında ölenler sonra benkovskide küçük Türkkanın Anakuçagında öldürülmesi ve yine HAK VE ÖZGÜRLÜK MÜÇADELESİ VEREN Niyazi İbrahimin oglu StaraZagora İLİNİN Rıjena/Hamursuz / köyünde boğzlanmadını babası Müslüman Pomak Türklerinin haklarını savunup müçadele verdiğinden öldürülerek tam g göç etmeside altı ay sonraya bırakılması ve baskıda bulunması nasıl unutulur. Bu iki küçük çoçuğun ölüm sonrası Analar ve Babalarda şehit edilmedimi, Birçokları Zındanlara gönderilmedimi, SÜRGÜNLERE Balenelere gönderilmedimi. Bütün Bulgaristan Türk aydınları, gazeteci, yazarı, doktoru v,s. Baskılara tabii olmadını. Zorla isimler degişmedimi, dil- din kültür ve Türkçemiz yasaklanmadımı hangisini sayalım okadar çok yasaklar vardıki. Bütün bunlar nasıl unutulur.
Bulgarlaştırma ve soykırımı için yapılan katliamlı baskıları zulmün pençesinden kurtulmak için Binlerce Şehitimizin akan Sıçak kanları için onları yad etmek savunmak için davaya milli şuurla destek verenler BELENE SÜRGÜNÇÜLERİ VE Cezaevi mahkümları v.s. her bir tutuklu ve zulum gören Türkler ve Müslümanlar kendi milli yapılarınla ve Milliyetçi Türklük duyğularınla mücadeleler vererek örnek olmaya gayret göstermekteydiler. Türk milletine örnek olmak için Önçe Türkçemiz Dil Egitimimizin yeniden destek görmesi için Her Bulgaristan Türkünün BAŞI Göklere ERMESİNİ BEKLERKEN MAALESEF HALA DAHA TÜM Demokrasilere ve ÖZGÜRLÜKLERE RAGMEN Avrupa Ülkesi olan Bulgarista Yinede Türk okullarını önemsemediler. Türk Milletvekileri ve lider SNaHMED Doğan yine yalnız kaldı. Ataka milliyetcilerine yenilmiş oldu. OBİR GÜNEŞTİ LAKİN Bulgaristan Türklerine Sıçaklığını verip kanadı altına alamadı. BURADA Türk MİLLETİ YİNE ÖKSÜZ VE YETİM KALDI. Bulgarlaşmada dökülen ASİL Türk kanlarının tam terzisini bularak tartamadılar. BU KANI YERDE BIRAKMAMAK İÇİN BAŞTA Bulgaristan Türklerinin baskılarını ve zulmü unuturabilmek için bir nebze Türk OKULLARINI AÇARAK Türkçe egitime yön verilmemesi çok çok acıların ve zızıların nar taneçiği olarak bırakılmıştır.UYARIYORUM. sakın daha geç sayılmaz. Asla asla unutmayınız ve unutmayınızki unutulmasın tarihin mazisi hatırlasın ve özgürlük günesinin aydınlığı herkesi Demokrasi içinde ısıtabilsin.Bulgaristan bu gün Türk ve Müslüman 3750560 kişi bu olayların gerçekleşmesini beklemektedir.Ey Balkanlı Türküm dur hemen gitme. Durduğun yere hele bir bak. ŞU ANDA Balkanlardasın. Bulgaristanda geldiğin Deliorman veya Güller vadisindesin hiç fark etmez.Bu Topraklar Anavatandan koparıldıktan sonra topragın bereketinebıraktığın evine yurduna malına bahçe ve tarlanaı nasıl yitirdiğini biliyorsun. Kalmadımı BEŞPARASIZ VE HİÇ PULSUZ BULGARLARA TESLİM EDİLMEDİMİ.Arkasında kocaman bir Türk mirası ve hatırası olan bu topraklar atalarımızın alın terinle kazandığı topraklar degilmiydi. Bunun için sen hala Evladı Fatihanların bir neferisin ve evladısın. Torunusun.Unutma sen hala fatihanların topraklarındasın. Çünkü TAPULAR Ankarada HALA ARŞİVLERİMİZDE SAKLANMAKTADIR.
Şehitlerimizin ve Gazilerimizin bu topraklarda akan Sıçak kanları vardır. Bunu size milli duyğularumla anımsatıyorum. Bastığın Bulgaristan Topraklarında unutma 600 yıllık ceddinin ve atalarının müçadele şerefi şanı, emegi var. Anıları ve tarihi var olup yazılmış tarihi miras tapularımız vardır. Başını rg ve şunuda hiç unutma durduğun yere bir bak. Bir Fatiha oku. SONRA GENE DURDUĞUN YERE BAK UNUTMADAN Milli Müçadelemizi
Tanı daha fazla tarihinden bilgi almak isterseniz bizi ara niyaziakkilic@hotmail.com.
http./balkanolojicom.tr.gg../ http./hurbalkancom.tr.gg../ +905357910694. ara ve sor öğren.
Şehitlerimizin yüzüne nasıl bakacaksınız. Nerede kaldı Türklerin DOĞAL HAKLARI. Nerede kaldı Şehit Türkümün akıtılan saf temiz kanları. Bunları Bulgaristan Baş Duşmanı Jivkof yönetiminin Devamçılarına peşkeşmi çekileçektir. Yoksa ADALET YERİNE GELEÇEKMİDİR.Böyle giderse Türk ve Bulgar bie arada yaşaması zorlaşaçak gibi geliyor Buşlgaristan Türk halkına. Avrupa Birliğine girdik onlarıda ikna etmedeBulgarlar kadar zormudur. UYANIK milletvekili Türklerimiz nerede YOKSA kara para veya dalevera peşindelermi. BÖYLE BİR VAKA VARSA NASIL ÇIKARSINIZ KARANLUIIKLARDAN AYDINLIĞA. Unutma Bulgarisrand Nigboludan başlar Türk Müslüman İMTİHANLARI, vidin, PLEVEN, VARNA, ŞUNMNU, ŞİPKA KAZANLIK eskizagra, tırnava, Filibe , Burgaz, elena gibi uzar gider Türkün verdiği kahraman şehitlerinin kanı unutmayın egri işler yapmayınız. Sizlerde kafirler gibi bu kanlarda boğulma ihtimallerine sakın düşmeyiniz. Yine SULANMAsın ATATOPRAKLARI ŞEHİT KANLARINLA METİN OLUP Milletin sadık erleri olalım.şimdi Balkanoloji olarak ATATÜRKÜN SÖZLERİNLE BİTİRİYORUM.
Bizler Altaylardan Tunaya göçmen TÜRKLERİ VE ÜYELERİ Balkanoloji Araştırma çalışanları olarakta, Bulgaristanda Şehitlerimizi büyük saygıyla anıyoruz. Türk milleti ve onun çocukları olarak her zaman ACDADINI TANIDIKÇA, ONLARA SAHİP ÇIKTIKÇA YİNE BÜYÜK İŞLER YAPAÇAKTIR. Türk Medeniyetinin ufkundan doğan yeni bir güneş gibi devamlı parlayaçak ve Tarih sayfasında yine Türk ası ilebet yazılacaktır. Mustafa Kemal AtaTürk.. metini yazan ve hazırlayan . Balkanoloji kültür tarih başkanı Niyazi AKKILIÇ-İSTANBUL. SAYGI VE HÜRMETLE BALKAN Türklerinden yanıt ve destekler beklemekteyim. 9.01.2009.yılı. NİYAZİAKKILIÇ-İSTANBUL.


BALKANOLOJİ ARAŞTIRMA MERKEZİ ÇALIŞANLARI ADINA YAPTIĞIMIZ BALKAN TÜRKLERİ VE MÜSLÜMANLARININ UYGARLIĞINDAN BU ĞÜNE KADAR BALKANLARDAKİ GELENEK, GÖRENEK, ÖRF VE ADETLERİMİZ DİLİMİZ, DİNİMİZ, KÜLTÜR VE TARİHİMİZ EGİTİM VE EDEBİYATIMIZ KİMLİĞİMİZ VE VARLIĞIMIZ HER YÖNÜYLE BİLİMSEL AÇIDAN ARAŞTIRILARAK KAYITLARA GEÇMEKTEDİR. BU GÜNE KADAR BİRÇOK ÇALIŞMALARDA BULUNDUK. GENELLİKLE BULGARİSTAN DAKİ MİMARİ KÜLTÜR İZLERİMİZİN DÜNÜ VE BUĞÜNÜ 600YILLIK MİMARİMİZ ESKİ EV VE KONAKLARIMIZ V.S. OLMAK ŞARTINLA BULGARİSTANDA TÜRK YAPISI KESİN OLMAYAN BİR 3339 ADET ESER GÖSTERİLİYORDU. BUNLAR ÇOK YETERSİZ OLDUĞUDA BİLİNİYORDU SON BULGARİSTAN ÇALIŞMASINI BAGLANTISINDA GÖRÜLDÜKİ 222812 ADET ESERİMİZİN YANLIZ 168750 ADEDİ TARİHİ TÜRK KLASİK STİL YAŞADIĞIMIZ ECDAT EVLERİ ÇIKMIŞTIR.1660ADET YENİ VE ESKİ CAMİ VE MESÇİT VARDIR.YANİ UZATMAYAÇAGIM BU ESERLERİN LİSTESİ 55ADET CEDVELDE TOPLANIYOR. TÜRKLÜK VE MÜSLÜMANLIK KÜLTÜRÜ OKADAR ÇOK DERİNKİ ANLATMAYLA SON BULMAYOR. BÖYLE BÜYÜK BİR IRKIN VE FATİHİN TORUNLARI OLARAK BİZLER GEÇMİŞİMİZE SAHİP ÇIKALIM. SET ÇEKENLERİ UYARALIM VE GERÇEGİ ANLATALIM. BİRLİK, DİRİLİK, BERABERLİK DAYANIŞMA BU DÖRT SÖZÜ KEMİKLEŞTİREREK TÜRKLÜĞÜMÜZE SAHİP ÇIKALIM. NETEKİM SAYIN ERDİNÇ BEYİN SÖYLEDİKLERİ ÇOK YERLİ YERİNDE TÜRKSEK SAPINA KADAR TÜRKLÜĞÜMÜZÜ BİLELİM VE KİMŞİĞİMİZE SAHİP ÇIKALIM. SÖZ EDİLEN ERDİNÇ KARDEŞİMİZİN GİBİLERİNİN DAHA ÇOK OLMASINI DİLER BALKANOLOJİ ÇATISI ALTINDA TOPLANMAMIZI BEKLEMEKTEYİM. BÖYLE ARKADAŞLARLAN GURUR DUYMAK TÜM TÜRK MİLLETİNİN HAKI OLMASINI İSTERİM ENDERİN SELAM VE SAYGILARIMLA NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL.BALKANOLOJİ BAŞKANI.


DUYURU

BALKANOLOJİ MERKEZİ
Balkanlarda Türk Dil Kültür Tarih Araştırmaları merkezinin kuruluşunun yegane amacı bütü Balkan Ülkelerindeki gecen 600 yıllık Türk –Müslüman Kültür Medeniyetinin varlığını araştırmak ve bu ülkelerde çeşitli sebebler yaratılarak kaybolan Mimari anıtlarımızın ve kültürel güzeliğimizin yıkılması, yok edilmesi, kaybolması, yakılması ve yıktırılması gibi birçok nedenlerlen GEÇMİŞ TARİHİMİZDEN BU ĞÜNE KADAR KENDİNİ KORUYABİLMİŞ VE DİMDİK AYAKTA KALAN Mimari kültür izlerimizin ve Osmanlı
Yapıtarınıo tek tek köy ve şehir demeden araştırarak , meydana getirmek istediğimiz Balkan Mimari Eserlerinin dünü ve buğünü diye Envanterini ve arşivini çıkarıp gereğinçe düzenlemektir.Bizlere bu konuda daha ayrıntılı ve verimli çalışabilmek için, daha bilimsel çalışmalarda bulunmak ve katkı saglamak, bilği alışverişini hızlandırmak, özğür ve daha çok yaratıcı birer bireyler olarak Balkanlılara genç Araştırmacılar yetiştirmek ve böylecede ilmi ve bilimsel sonuçlar çıkararak ortaya koyabilmektir.Böylecede Balkanlardaki yıkılan köprüleri yeniden inşa etmek demek Balkan Ülkeleri halkları arasında yeniden bagları genişleterek İşbirliği ve Dostluklar kurarak, kuvvetlendirmektir.Kardeşliği güçlendirmek gayesinlede Dünyamızın ve insanlığın daha güzel olabilmesi için Evrensel mücadeleleri Dünya Barışına, Demokrasi yolunda hak ve adaletini saglamakla yeni içerikli elemanlar saglanmasında, yetiştirilmesinde düşündüğümüz amaçlardan yeganesidir.
Balkanoloji di, kültür tarih araştırma merkezinin ayrıça kısa adıda BALKANOLOJİolarak
Saptanmıştır.Bu Kuruluş 1988 yılında bir Balkanlı Osmanlı kuruluşu olarak kurularak
İstanbul-Gaziosmanpaşa ilçesinde Tüm Balkan Türklerini kapsayan bir bilimsel araştırma kuruluşu olarakTarihi Türkiyemizin İstabul kentinde nufusun önemli bir bölümü Balkan Türkleri oluşturması göze alınarakBalkanlarda Dil, Kültür, Tarih Mimari ARAŞTIRMA MERKEZİ Kordinatörü ve Araştırmacı Sn. Niyazi Akkılıç Başkanlığında kurulmuştur.
Kuruluşumuz bütü Balkan Türklerine ve Göçmen Derneklerine kapısı açık olup gerekli Balkan ülkelerinle ilğili balkan Türklerinden bildikleri bilgileri, belgeleri, eserleri ulaştırmada gayret gösteren birçok Balkan Türkleri derneklerine ve Altay Tuna Dernegi Üyelerine gönülden teşekürler eder ve mütemadiyen daha hızlı bir akışla şu iletişime yer vermelidirler. niyaziakkilic@hotmail.com. http./balkanolojicom.tr.ğğ./ +9053579106.
Adres.Salih kardeşler cadesi.N.14. Berec-Gaziosmanpaşa/İstanbul.Niyazi Akkılıç.
  EĞEMENLİK-ÖZĞÜRLÜK
ULUSLARA EGEMENLİK FERTLERE ÖZĞÜRLÜK
M.K.ATATÜRK.

BİTİRDİM ESRİMİ SİLDİM KALEMİM
NİYAZİ AKKILIÇ

DİLDE ,FİKİRDE, İŞTE BİRLİK . İ.GASPIRALI-KIRIM

BALKANLARDA TÜRK KÜLTÜR VARLIGINI ARAŞTIRMAK BULMAK ,TANITIP YAYMAK HER TÜRKÜN EN KUTSAL GÖREVİDİR.

EGER MİLLETLERİ BİR BÜYÜK MEŞE AĞAÇINA BENZETİRSEK ,BU AĞAÇ MUHTAC OLDUGU NEMİ GEÇMİŞTEN ALIR VE O SAYEDE İSTİKBALE KÖK SALAR. ATALARIMIZIN BAKTIGI TARİHİ KÜLTÜREL ESERLER ,GELECEGİMİZİN EN BÜYÜK TEMİNATIDIR.ONLARI,YOK OLMAKTAN KURTARMAK BİZİM BİRİNCİ GÖREVİMİZDİR
NİYAZİ AKKILIÇ.

TÜRKÇEMİZ

ANALARIMIZIN DİLİ ,ANADİL ,DİLLER GÜZELLİK YERİNE KILIÇTAN KESKİN ,ÇELİK TEN SERT , KAYADAN SARP,BORADAN HIZLI, İPEKTEN İNCE ,KELEPEKTEN UÇUÇU, ÇİÇEKTEN RENKLİ ,ALTINDA PARLAK , SUDAN DURU ,TÜRKÇEMİZ....
NİYAZİ AKKILIÇ

EY TÜRK EVLADI
KİM OLDUGUNU, NERELERDEN GELDİĞİNİ VE ŞİMDİ NERELERDE OLDUĞUNU HİÇ SOR GULAMA FIRSATIN OLDU MU? BAYRAGININ RENGİNİ TOPRAĞINI KOKUSUNUN KANININ ASLETİNİN FARKINDA MISIN?

Türkün sesiTürklüğün sesi olmalıdır.
TÜRKLÜĞÜN DIŞINDAKİ SES TÜRKLÜĞÜN SESİ SAYILMAZ. Yahya Kemal.


BÜYÜK ŞEYLERLERİ YANLIZ BÜYÜK MİLLETLER YAPAR.
ATATÜRK

TÜRKLÜGÜN 6 İLKESİ
1:Siyasi varlıkta birlik .
2:Dil birligi
3:Yurt birligi
4:Irk ve menşe birligi
5:Tarihi karabet.
6:Ahlaki karabet

eger bir millet büyük se kendini tanımakla daha büyük olur.(ATATÜRK)

KUŞLAR GİBİ UÇMAYI BALIKLAR GİBİ YÜZMEYİ ÖĞREN dİK FAKAT Ç BASIT BİR SANATI UNUTTUK İNSAN GİBİ YAŞAMAYI BİLİYORMUSUN BUGÜN dÜNYA dOSTLAR GÜNÜ MESAJI SEV İĞİN dOSTLARINA GÖNdER EĞER BENdE O SEVdİĞİN dOSTLARINdAN BİRİYSEM BANAdA YOLLA BUNU ARKAdAŞLARINA GÖNdER BAK KAÇ CEVAP GELECEK EĞER 7 dEN FAZLA İSE SEVİLEN BİR dOSTSUN yazar:Alper akkılıç

ALLAHNASİP EDER,ÖMRÜM VEFA EDERSE ,MUSUL-KERKÜK VE ADALARI GERİ ALACĞIM.SELANİK DE DAHİL.BATI TRAKYAYI TÜRKİYE HUDUTLARI İÇİNE KATAÇAĞIM.MUSTAFA.KEMAL. ATATÜRK.


BALKANOLOJİ KÜLTÜR BAŞKANI NİYAZİ AKKILIÇ İBRET VERİÇİ SÖZLERİ

Balkan Türkleri bilinen Bulgaristan Türkleri Büyük önder ATATÜRK Düşünçelerine ve fikirlerinden esinlenerek ve cizdiği doğru politikalarından esinlenerek Bulgaristan Türkünün akılçı politikasınla doğru istikamette ilerleyerek,DELİORMAN VE RODOPLAR – Gülvadisi – Dobruca ve Tuna boyu Türkleri tek vüçüd birleşerek,Totaliter baskıçı Todor Jivkof yönetimine SİLAH KUŞANARAK SAVAŞMADAN, Dağa çıkarak isyan etmeden, TERÖR YARATMADANM,,Bulgaristanmda Zulümçü devletine resmi ve özel işyerlerini kırıp dökmeden Türklüğe yakışır bir şekilde,Avrupa ve diğer ülkelere örnek olabileçek şekilde Medeniyetinin Milli Türklük Şuurunla Sayın Liderlerinin AHMED DOĞAN ile Türk Milli ATATÜRKÇÜ Teşkilatının uyğuladığı DEMOKRASİ varlığının ğeleçegini, Özğürlük güneşinin doğacağını,Hak ve ADALETİN, Barışın var olaçagına inanarak H.Ö.H. nin kurulmasınla Jivkofun BKP nin 45 yıllık yönetimini YIKARAK tuz ve buz etmede Türklerin yıkıçı olmayarak çaLIŞMALARI HER ZAMAN TAMAMLAYIÇI OLDUĞUNU VE Bulgaristan Türkünün ulus olarak kültür değerlerine sahip çıkarak Türk varlığının BÜTÜNLÜĞÜNÜ GÖSTERMİŞ OLARAK ÖNEMİNİ,TANITIMINI VE YERİNİ LAYIK OLARAK GÖSTERMİŞTİR. Niyazi akkılıç-Balkanoloji başkanı.



2.TÜRK DİLİ ,TÜRKÇE DEMEK TÜRK DEMEKTİR.
Ne Mutlu Türküm diyene.


3.Milletce, aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi, milli,Birlik ve Beraberlik için ,vatan için, fedakarca çalışan, serdenğeçen Alperen Mehmetçikler en kutsal duyğularlan selamlar sevği, sayğı, ile hürmetli dualarımızı balkan Türklüğü olarak içtenlikle sunarız.
4Her kahraman vatansever Bayrağının direğidir.Gönüllerde layık olmalı, her Türkün başı göklere değmelidir.Albayrağı saglam tutmak en büyük ödevimizdir.Sen Necipsin Türk MİLLETTİ BU SENİN KUTSAL VAZİFENDİR.. NİYAZİ AKKILIÇ- Balkanoloji başkanlığının sözlerinden.


5.Şehit gazilerimizin şanlı hatırı için Balkan Türkleri ve Deliorman Türkleri tüm Bulgaristan Türkleri şehit ve gazilerimize minnet ,şükran, sunarak, Dualarını kalplerinin enderinliğinden ifa etmektedirler.. Balkanoloji başkanı Niyazi akkılıç.istanbul


6.Sizler unutulmayan ruhumuzun çiçegi olan şanlı şehitlerimiz,Sizler her zaman HİLALİN ve Yıldızların cennet mekanınıda görmelisiniz. Sizler Türk Millettinin kırçiçegi ve Balkan TÜRKÜNÜN kardelanısınız ölümden korkmayan aşıklarsınız. SİZİNLE Tüm Dünya Türkleri gurur ve onur duyarak okudukları Dualarlan Fatihalarla yanınızdadır.NiyaziAkkılıç.Balkanoloji kültür başkanı – İstanbul



7.Balkanlar 600 yıl Türklük yaşadı.Bu Memleket Tarihte Türktü,Şimdiki Durumundada Türklük yasşamaktadır.Balkanlarda Türk varlığı var oldukça, Türklük ebediyen var olaçaktır.Türk toplumunun yegane dayanağıda TC NİN Dimdik ayakta var olmasıdır.
Milletim TÜRK.Vatanım Türkiye,Ülküm Türklüktür.Ulu önder ATATÜRK REHBERİMİZDİR.En büyük Türkiye Canımız kanımız sizlere feda olsun. Balkanoloji başkanı Niyazi AKKILIÇ-İstanbul. Adımız Türk ve Andımızdır.Bulgaristan ve Deliorman Türkleri olarak,Türklük adına, Vatan ve Bayrağımız adına ,Türklük ugruna Canımızı ve kanımızı hiç esirgemeden korkmadan koyarız. Balkanoloji başkanı.NİYAZİ AKKILIÇ- İstanbul.Nasıl güçlü oluruz, Bir araya gelemezisek.Nasıl sahip çıkarız geleçeğimize, Geçmişimizi bilmezisek, Biz neler anlatırız ki var olan torunlarımıza ve genç neslimize. Atalarımızı tanıyıp araştırıp anlayamazisek .Nasıl karşı koyarız zulmün zorbalıklarına.Biribirimizi tanıyıp güçümüzü bilmezisek, Gelin bir yol bulalım ,Bir olalım. Balkanlarda Türk Birliğini kuralım. Böylecede yıkılmaz bir kale olalım. Türkün GÜÇÜNÜ BİRDEFA DAHA CİHANA GÖSTERELİM. Balkanoloji başkanı NİYAZİ AKKILIÇ-İSTANBUL. Aziz Balkan Türkleri,ARTIK BU GÜNÜMÜZÜ,Geçmişimizi ve geleçeğimizi çok doğru olarak bilerek konuşalım ve düşünçelerimizi istikbalimizin aynası olmasına yardımcı olalım.Türk ğibi Diri olalım Kale olarakta ayakta olalım.
Balkanoloji kültür başkanı Niyazi akkılıç- İstanbul.

Bu memleket, Dünya'nın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna
mevcudiyetin yüksek tecellisine sahne oldu. Bu sahne en aşağı yedibin
senelik Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarlarıyla sallandı. Beşiğin
içindeki çacuk, tabiatın yağmurlarıyla yıkandı. O çocuk, tabiatın
şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından korkar gibi oldu sonra
onlar alıştı. Onları tabiatın babası tanıdı onların oğlu oldu. Birgün o
tabiatın çocugu tabiat oldu, şimşek, yıldırım, güneş oldu.
TÜRK oldu.
TÜRK budur;
Yıldırımdır,
Kasırgadır,
Dünya'yı aydınlatan Güneştir.
Bugün 37 ziyaretçi (154 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol